Alice in den Städten (~ Alicia en las ciudades) ' Filminin Konusu : Almanya'da bir gazete tarafından ABD üzerine bir yazı dizisi hazırlamakla görevlendirilmiş olan Alman gazeteci Philip Winter (Rüdiger Vogler), altındaki Amerikan arabasıyla gece gündüz bu ülkenin kentlerinde ve kırsal bölgelerinde seyahat eder, yol üstündeki motellerde geceler. Sürekli olarak fotoğraflar çekse de yazısını yazmayı bir türlü başaramaz. Amerika'dan Batı Almanya'ya dönmeye çalışırken bir başka Alman Lisa (Lisa Kreuzer) ve Alice'le (Yella Rottländer) tanışır. Geçici olarak küçük kızı himayesine almak zorunda kalan Philip, Alice'le Amsterdam'a gelir. Ancak 2 gün içinde gelmesini bekledikleri Lisa gelmeyince, Philip ve Alice, küçük kızın büyükannesini bulmak için yola çıkarlar.
Im Lauf der Zeit(1976)(8,0-4208)
Der Himmel über Berlin(1987)(8,0-66547)
Der amerikanische Freund(1977)(7,4-11332)
Tokyo-Ga(1985)(7,4-2144)
In weiter Ferne, so nah!(1993)(7,3-6853)
Lisbon Story(1995)(7,2-3822)
Der Stand der Dinge(1982)(7,1-2464)
Falsche Bewegung(1975)(7,1-2253)
Die Angst des Tormanns beim Elfmeter(1977)(6,7-1273)
Kaspar Hauser(1969)(6,3-14)
Summer in the City(1985)(6,1-204)
Der scharlachrote Buchstabe(1979)(6,0-620)
söylencek çok şey var tabi. ama herhalde wim wenders'in anlatmak istediğinin ötesinde bir şey filmi bugünün izleyicisi için daha da ilginç kılıyor40 yıl öncesinin şehirlerine makyajsız bir bakış. koyunlar, fabrikalar ve yerleşim birimlerini bir arada görebileceğiniz 70lerin almanya'sıred light district'i tarumar edilmemiş bir new york.ve daha bir sürü detayhepsi yıllar geçtikçe filmi daha da değerli kılıyor...--- spoilerımsı ----muhtemelen- helikopterden yapılmış tek çekim son sahnesi ile de şahane bir final yapmış.--- spoilerımsı ---
(bubi buzagi - 20 Nisan 2012 07:49)
başroldeki adamın inanılmaz derecede soner arıca'ya benzediği güzel bir yol filmi.
(halitkin - 11 Temmuz 2012 17:34)
fotoğraf çekmeyi sevenler başroldeki abimizin ne demek istediğini çok iyi anlayacaklardır:''the picture never show what you've seen''--- spoiler ---bir arkadaşı da philip'e sen dünyayla olan bağını çoktan kopardın, bu yüzden fotoğraf çekmeyi çok seviyorsun, çektiğin her fotoğrafla kendine o anı yaşamış olduğunu, var olduğunu kanıtlamaya çalışıyorsun gibi neffis tespitler yapıyordu. dünyayla bağını koparmak da neyse. elini eteğini çekmek mi? üstünde ölü toprağı olması mı? ne bileyim.--- spoiler ---film 74 yapımı olduğu için alice büyüyünce de çok sevimli midir diye merak edip baktım. oyunculuk kariyerini bu filmle zirvede bırakmış sanırım. ya da komple oyunculuğu bırakmış. bu arada film müzikleri, ege bamyası konservesiyle hatırladığımız müzik grubu cana aitmiş.(bkz: #66304417)
(okursun - 30 Ağustos 2015 00:17)
wim wenders'in izlerken hiç bitmesin istediğim şiir gibi filmi. sadece alice'in tatlılığı için bile izlenir.
(ar lazi - 26 Mart 2016 17:33)
her seyredişimde etkilendiğim film. son on dakikada uzanır ve usulca kalbime dokunur. her seferinde. hayran kitlesi için kült statüsündedir ama hakkettiği yeri hiçbir zaman bulamadı. dvdsi bile son yıllarda basıldı amerika'da. hatta yol üçlemesinin parçası olarak, tek başına bile değil.wenders'in en iyi filmidir.
(turody - 19 Aralık 2017 03:09)
https://4.bp.blogspot.com/…00/aliceindenstadten.pnghttp://2.bp.blogspot.com/…lice_in_the_cities_06.jpgson sahnesinin güzelliği sonsuza dek hatırlanacak yol filmi..
(ianism - 29 Haziran 2018 21:51)
almanya'da giderek artan yabancı sayısına da vurgu yapılır filmde, az da olsa. kızın büyük annesi aranırken, türk olması yüksek ihtimal olan bir çift görülür. büyük annenin olması gereken evde de bir süredir italyanlar yaşamaktadır.
(endless bliss - 12 Temmuz 2018 22:14)
dünyanın en güzel filmi olabilir mi diye düşüncelere dalıyorum her izleyişimde. son sahnenin güzelliği ayrı, müzikler ayrı etkileyicilikte. gerçi win wenders amca ne çekse güzel oluyür.
(otlukek - 14 Temmuz 2018 13:09)
wim wenders'in 1974 yapımı dram filmi. siyah beyaz filmler arasında en sevdiğim filmlerden bir tanesidir. film boyunca dönemin almanya'sı ve amerika'nın new york şehrinden muhteşem manzaralar var. özellikle otobüsün içindeki sahnelerde, bir yolculuk filmi olduğunun kanıtı olarak muhteşem silüetler geliyor insanın gözünün önüne.yolculuk yapmayı ve fotoğraf çekmeyi seven her sinemaseverin kesinlikle izlemesi gereken, müzikleri ile de oldukça estetik olan, bütün ikili diyaloglarının içinin dolu dolu edebiyat ve psikoloji koktuğu muhteşem bir sinema eseri.filmde o kadar sade ve derin diyaloglar var ki, izlerken yer yer sırıttım. tabii bunda fotoğraf çekmeyi seven biri olmamın da etkisi olabilir.filmde çok hoşuma giden bir diyalog:''-bu yüzden buraya geldin. böylece birisi seni ve gerçekte kendine anlattığın hikayelerini dinleyebilecekti.-uzun vadede bu yeterli değil canım.+doğru. fotoğraf çekmemin kanıtlamakla ilgisi var. fotoğrafın belirmesini beklerken, kendimi garip bir şekilde huzursuz hissediyorum.+çektiğim fotoğrafı, gerçeğiyle karşılaştırmak için sabredemiyorum. ama karşılaştırmak bile beni sakinleştirmiyordu.+fotoğraflar gerçeğinin yerini hiç tutmuyordu.-burada kalamazsın.+sanki kontrol ediliyormuşum gibi gitmeye devam ettim.-sen gerçekten hayattan kopmuşsun. burada kalamazsın, anladın mı?+sen ciddi misin?-evet dostum. sana yardım edemem.+ama seni rahatlatmak isterim.+anlamıyorum.-nasıl yaşandığını ben de anlamıyorum. kimse bana nasıl yaşanacağını öğretmedi.-bu şehirde bir kavşağa geldiğinde,-sanki...-ormanda bir açıklığa gelmiş gibi olursun.''
(paixsociale - 27 Ekim 2018 02:39)
gezici festival kapsamında ve mahmut fazıl coşkun seçkisi'nde izleme fırsatı bulduğum wim wenders imzali bir yol filmi. mahmut fazıl coşkun'un sunumunda olması sürpriz oldu bana, ne de güzel oldu.yol filmlerini severim. manzaralar ruhuma iyi geliyor ama wim wenders çok iyi bir iş çıkarmamış mı? 1974 yılında üstelik.konu, diyalog, işleyiş, oyunculuk, müzik... eleştiri yapacak yer bırakmamış bize.sanki philip winter ve alice benim arkadaşımmış da, onları izlemişim gibi. bi yerden sonra ikisi de ben oldular zaten. herkes bahsetmiş evet diyaloglar özenle hazırlanmış "yaşadığını kanıtlama çabası için fotoğraf çekmesi", "fotoğrafların hiçbir zaman gerçekte göründüğü gibi çıkmaması"...vb.ama benim en çok sevdiğim diyalog, uçakta bulutların fotoğrafını çektikten sonra alice'in fotoğrafa bakıp "ne hoş fotoğraf, bomboş" demesi oldu.herkes boşluğa ihtiyaç duyuyor demek ki, bulutlar bile, ve 1974'de bile...ayrıca, trenden münih'te inmediklerine bahse girerim!
(anise - 1 Aralık 2018 21:57)
Yorum Kaynak Link : alice in den stadten