Süre                : 1 Saat 38 dakika
Çıkış Tarihi     : 19 Mart 1993 Cuma, Yapım Yılı : 1993
Türü                : Drama
Ülke                : Italy,Almanya,Fransa
Yapımcı          :  Bioskop Film , Evento Spettacolo , K.G. Productions
Yönetmen       : Margarethe von Trotta (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Felice Laudadio (IMDB),Felice Laudadio (IMDB)
Oyuncular      : Carla Gravina (IMDB)(ekşi), Jacques Perrin (IMDB)(ekşi), Paolo Graziosi (IMDB)(ekşi), Agnese Nano (IMDB)(ekşi), Antonella Attili (IMDB)(ekşi), Alida Valli (IMDB)(ekşi), Giuliano Montaldo (IMDB)(ekşi), Ivano Marescotti (IMDB), Ottavia Piccolo (IMDB), Riccardo De Torrebruna (IMDB), Pierpaolo Lovino (IMDB), Franco Recanatesi (IMDB)

Il lungo silenzio (~ The Long Silence) ' Filminin Konusu :
Il lungo silenzio is a movie starring Carla Gravina, Jacques Perrin, and Paolo Graziosi. Carla Aldrovandi, a gynecologist, and her husband Marco Canova, a magistrate live on the front line of criminal and political powers in Italy....





Facebook Yorumları
  • comment image

    ``italyanca atasözleri ve deyimlerin türkçedeki versiyonları``

    a buon intenditor poche parole: anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az.

    a caval donato non si guarda in bocca: üzümü ye bağını sorma.

    a chi dai il dito si prende anche il braccio: elini verip kolunu kaptırmak

    a chi fa i conti avanti l'oste, convien farli due volte: evdeki hesap çarşıya uymaz.

    a goccia a goccia si fa il mare - a goccia a goccia si scava la pietra: damlaya damlaya göl olur.

    a mangiar questa minestra o saltar questa finestra: ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin.

    a nemico che fugge, ponti d’oro: bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.

    abbiare alla luna: duvara konuşmak.

    acqua cheta rompe i ponti: sessiz atın çiftesi pek olur.

    affogare in un bicchier d'acqua: bir kaşık suda boğulmak.

    ambasciator non porta pena: elçiye zeval olmaz.

    amore è cieco: aşkın gözü kördür.

    asino vecchio non prende lezioni: eski kafalı olmak.

    aver paura della propria ombra: kendi gölgesinden korkmak.

    avere l’aqua in testa: kalın kafalı olmak.

    avere le mani bucate: eli açık olmak.

    avere le mani in pasta: çorbada tuzu bulunmak.

    cadere fra le braccia di morfeo: içi geçmek.

    cadere sempre in piedi: dört ayağının üstüne düşmek.

    cercare il pelo nell'uovo: kılı kırk yarmak – ince eleyip sık dokumak.

    cane che abbaia non morde: havlayan köpek ısırmaz.

    cane non mangia cane: it iti ısırmaz.

    chi ama bene castiga bene: dost acı söyler.

    chi ben comincia è a metà dell'opera: başlamak bitirmenin yarısıdır.

    chi cento ne fa, una ne aspetti - chi di spada ferisce, di spada perisce - chi semina sulla sabbia raccoglie solo rabbia - chi semina vento raccoglie tempesta: ne ekersen onu biçersin.

    chi cerca trova: arayan bulur.

    chi domanda non fa errori: soran yanılmamış.

    chi è causa del suo male piange se stesso: kendi düşen ağlamaz.

    chi ha lingua, passa il mare: bir dil bir insan, iki dil iki insan.

    chi la dura la vince: sabreden derviş muradına ermiş.

    chi guarda a ogni nuvola non fa mai viaggio: armudun sapı üzümün çöpü.

    chi molto parla spesso falla - chi presto parla, poco sa: çok konuşan çok yanılır.

    chi nasce tondo non può morire quadrato: can çıkar huy çıkmaz.

    chi non piange non poppa: ağlamayana meme yok.

    chi va al mulino s'infarina: hamama giren terler.

    chiodo scaccia chiodo: çivi çiviyi söker.

    conserva, che trovi - conserva serpenti e troverai anguille: sakla samanı gelir zamanı.

    cosa bella e mortal passa e non dura: güzellik gelip geçicidir.

    dal frutto si conosce l'albero: armut dibine düşer.

    dare a cesare quel che è di cesare: yiğidi öldür hakkını ver.

    dimmi con chi vai e ti diro chi sei: bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.

    dio, se chiude una porta, apre un portone: allah bir kapıyı kapatırsa başka bir kapı açar.

    dov'entra il sole 'un entra il dottore: güneş girmeyen eve doktor girer.

    essere come cane e gatto: kedi köpek gibi olmak.

    finché c'è vita c'è speranza: çıkmamış candan ümit kesilmez.

    fra il due mani scegli il minore: denize düşen yılana sarılır.

    il bugiardo vuole buona memoria: minareyi çalan kılıfını hazırlar.

    il denaro è fratello del denaro: para parayı çeker.

    il gobbo quando cammina, non guarda la propria gobba: iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır.

    il lupo perde il pelo ma non il vizio: kurt köyünü değiştirir, huyunu değiştirmez.

    il maiale magro sogna la ghianda: aç tavuk kendini darı ambarında sanır.

    il silenzio è d'oro e la parola è d'argento: söz gümüşse sükut altındır.

    il tempo è denaro: vakit nakittir.

    la fretta è cattiva consigliera: acele işe şeytan karışır.

    la gatta frettolosa fece i gattini ciechi: acele ile menzil alınmaz.

    la lingua non ha ossa ma fa rompere il dosso: dilin kemiği yoktur.

    la notte porta consiglio: sabah ola hayır ola.

    la storia si ripete: tarih tekerrürden ibarettir.

    l'abito non fa il monaco - non è tutto oro ciò che luccica: eşeğe altın semer vursan, eşek yine eşek.

    l'accidente gira e gira e va addosso a chi lo tira - la saetta gira gira torna addosso a chi la tira: allahın sopası yok - eden bulur.

    l'amico certo lo conosci nell'incerto: iyi dost kara günde belli olur.

    le bugie hanno le gambe corte: yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

    le teste di legno fa sempre rumore - testa che non parla, si chiama zucca: boş teneke çok ses çıkarır.

    l’oro si prova col fuoco, gli uomini con le disgrazie: altın ateşte, insan mihnette belli olur.

    l’ospite è come il pesce, dopo tre giorni puzza: misafir üç gün misafirdir.

    lontano dagli occhi, lontano dal cuore: gözden ırak olan gönülden de ırak olur.

    l'uccello mattiniero si becca il verme: erken kalkan yol alır.

    l'unione fa la forza: birlikten kuvvet doğar.

    marzo pazzo costringe la persona anziana al riparo: mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.

    meglio godere poco, che tribolare molto: azıcık aşım kaygısız başım.

    meglio tardi che mai: geç olsun güç olmasın.

    mettere il carro davanti i buoi: ayak bağı olmak.

    montagna con montagna non si incontrano mai: dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.

    morto un papa se ne fa un'altro: biri gider biri gelir.

    nella valle dei cechi ogni orbo è un re: açık yerde tepecik kendini dağ sanır - koyunun bulunmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler.

    non c'è fumo senza arrosto: ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

    non c'è rosa senza spine: gülü seven dikenine katlanır.

    non fare il passo più lungo della gamba: ayağını yorganına göre uzat.

    non si vive di solo pane: kuru ekmekle karın doymaz.

    non svegliare il cane che dorme: uyuyan yılanı uyandırmak.

    occhio per occhio, dente per dente: göze göz, dişe diş, kana kan – kısasa kısas.

    oggi in figura, domani in sepoltura: insanoğlu kuş misali, bugün varız yarın yokuz.

    ogni cosa, al suo tempo: vakitsiz öten horozun başını keserler.

    ogni impedimento è giovamento: her işte bir hayır vardır.

    pancia piena non crede a pancia vuota - pancia piena non crede al digiuno: tok, açın halinden anlamaz.

    parlo con tè suocera, e sentimi tu nuora: kızım sana söylüyorum gelinim sen anla.

    prendere due piccioni con una fava: bir taşla iki kuş vurmak.

    quando il gatto manca i topi ballano: kedinin olmadığı yerde fareler cirit atar.

    ride bene chi ride l'ultimo: son gülen iyi güler.

    sa più un pazzo in casa propria che un dotto in casa di altri: her horoz kendi çöplüğünde öter
    .
    sacco vuoto non sta in piedi: boş çuval dik durmaz.

    sbagliando s'impara: insan hata yapa yapa öğrenir.

    sentirsi come un pesce fuor d'acqua: sudan çıkmış balığa dönmek.

    sfortuna al gioco, fortune in amore: kumarda kaybeden aşkta kazanır.

    sotto questa mano non piove: sırtı yere gelmemek.

    stare coi piedi per terra: ayakları yere basmak.

    tanto va la gatta al lardo che ci lascia lo zampino: el atına binen tez iner.

    tirar l'acqua al proprio mulino: kendine müslüman.

    tra il dire e il fare c'è di mezzo il mare: dile kolay, söylemesi kolay.

    tra moglie e marito non mettere il dito: karı koca arasına girilmez.

    una mano lava l'altra: bir elin nesi var iki elin sesi var.

    versare lacrime di coccodrillo: timsah gözyaşları.


    (leonina - 4 Haziran 2009 12:41)

Yorum Kaynak Link : italyanca atasözleri ve deyimler