Film socialisme (~ Film Socialism) ' Filminin Konusu : Film socialisme is a movie starring Jean-Marc Stehlé, Agatha Couture, and Mathias Domahidy. The passengers on a Mediterranean cruise enjoy their luxuries as a small family struggles with overbearing media attention.
La chinoise(1967)(7,2-4925)
Allemagne 90 neuf zéro(1993)(7,2-571)
Notre musique(2004)(7,0-2641)
Tout va bien(1972)(6,7-2813)
Je vous salue, Marie(1985)(6,7-2656)
Prénom Carmen(1984)(6,5-3649)
Éloge de l'amour(2001)(6,5-2522)
Passion(1982)(6,2-2059)
Ponts de Sarajevo(2014)(6,1-224)
Adieu au langage(2014)(5,9-4798)
jean luc godard'ın yeni filmi. 19 mayıs'ta fransa'da gösterilme girecek, büyük ihtimalle ilk gösterim cannes'da olur. film, godard'ın hd kamera teknolojisiyle çektiği ilk film olma özelliği taşıdığı gibi bu zibidi ve gereksiz nitelikten ziyade filmin fragmandaki görüntülerinin güzelliği olağanüstü ve heyecan verici.
(herkes gercek bi benim sahte - 16 Mayıs 2010 19:38)
bilet bulamadığımız, bulamadığımız için izleyemediğimiz, izleyemediğimiz için filmekimi ve iksv'ye serzenişte-ve biraz daha şiddetli kuvvede- bulunduğumuz godard filmidir. godard'da siyaset ve film kuramı parallelikleri için bu filmi izlemeden önce tekrardan şunları izlemeyi planlıyorum:(bkz: weekend)(bkz: la chinoise)(bkz: tout va bien)(bkz: letter to jane)(bkz: ici et ailleurs)bir de godard baba fikri mülkiyet haklarına karşı olduğundan ötürü filmin dvd'si çıktığı anda avax'tan olur, foriegnmovies'den olur, anında indireceğim. bu konudaki godard'a dair haber için bkz: http://www.nytimes.com/…logy/22iht-godard.html?_r=1
(stg - 9 Ekim 2010 15:07)
zar zor bilet bulabildim ben buna. 15 ekim'i iple çekiyorum. izledikten sonra, burada, godard'ın dehası izin verirse analiz filan yaparım. bir film eleştirmeni gibi ahkam keserim. sonra godard da bana kes der, sen sus, filmim konuşsun der.
(jondaff - 9 Ekim 2010 15:10)
filmekimi 2010'da bileti çıkar çıkmaz biten filmlerden. isminin sosyalizm olması ve jean luc godard yapımı olması ile çekiciydi fakat ilk gösterildiği seans olan cumartesi sabahı beyoğlu sineması'nda filmin ortalarına doğru salonun yarıya yakını sinemadan çıktı. hepsi ekşi sözlükçüydü sanırım. yarısında çıktım fenomenine uydular. filmin ikinci kısmı o kadar ağır tempodaydı ki dayanmak da zordu. yer yer güzelleşen film klasik godard tarzında resimden felsefeden kolajlardan oluşuyordu. bütünlük kurma gibi bir derdi de yoktu zaten godard'ın. genel olarak ağdalı sistem eleştirisi repliklerle film kotarılmaya çalışılmış ama başarılı olamamış. filmekimi'nin kötü filmlerinden biri daha kısaca.
(servicio - 10 Ekim 2010 23:02)
filmin ismi kapitalizm ya da komunizm filan da olabilirmis.. iyi ki basina tesadufen 'film' koymus.dusundum de, birkac guzel replik disinda, pek bir seyini sevmedim. neydi bu filmin olayi? sorsan soyleyemem. godard'a sormak lazim derim. sunu da sor derim, adi niye sosyalizmdi? sosyalizm kelimesinin dolasimdaki alanini acmak icin mi? sinemayi patir patir terk eden 'layman'leri sosyalizmden sogutmak icin mi? haaha. mesela. ne bileyim. gosterenle gosterilenin baginin ne kadar "keyfi" oldugunu anlamamiz icin mi? yani, insanlarin kafasindaki dusuncenin sosyalizmle nasil bir ilgisi yoksa, adi sosyalizm olan rahatsiz edici bir filmin de sosyalizmle ilgisi olmamali midir? ilgi nerde kurulur? alakadarlik, iliskililik, geometride mi, sosyalizmde mi? filmlere sadece kendi sinapslarimizda kurulmus alakalari ne kadar dayatmaliyiz? metnin anlattigi yazanini a$iyorsa, beni hayli hayli mi asar? hepimizi mi asar? nereye yaklasir? karanlikta yolumuzu aydinlatan yildiz mi olurlar misal? sosyalizmi boktan/guzel bir sey saniyorsunuz, nasil sosyalizmin sizin dusunduklerinizle bir ilgisi yoksa, adina sosyalizm verip bilerek rahatsiz edici ve yabancilastirici bir etkiyle kusattigim bu filmin de, anlatacagini sandiginiz seyle, sosyalizmle bir ilgisi yok. kafanizdaki "sosyalizm"e ait imgenin, sosyalizmle bagini koparin ilkin. mi demek istiyor godar? ne demek istiyorsun godar? nasil kis kis guluyorsun. elimizdeki tek veri, soru sordurtmak istedigin. cevabini kendinin de bilmedigin sorular. cunku film seni asar. cok uzun boylu filmin. sevmedim sevemedim.
(unearth - 11 Ekim 2010 03:47)
fimekimi 2010'da cumartesi sabahki ilk seansta seyretme imkanım oldu. doğrusu bu filme gitme sebebim, günümüzde sosyalizmin sinemada nasıl anlatıldığını görebilmekti. filmekimi'nin resmi sayfasındaki şu cümle de beni bağlamıştı: "godard'ın son şaheseri, "fikirler bizi ayırır, hayaller birleştirir" aforizmasından yola çıkıyor." filmin resmi sitesindeki trailer'ı izledim bir de. o kadar güzeldi ki. peşpeşe ve çok hızlı geçen görüntüler, tarihte acılar çekmiş şehirler, deniz (cruise) yolculuğu, karşılıklı konuşan, kameraya konuşan, kendi kendine konuşan çeşit çeşit insanlar ve kameranın önüne takılmış sanki bir kasvet filtresi (ben herşeye rağmen o kasvetli havayı sinemada seviyorum). şimdi filmi izledikten sonra bile, aklımın hala trailerda kalması, trailerı daha çok sevmem ne kadar fena yahu! kitaplarda okuduğumuz, idealini anlayabildiğimiz, teorisyenlerinin ağzından duyduğumuz kadarıyla bilebildiğimiz (gönlümüzün gizli sultanı) sosyalizmin bütün büyük ve ağdalı cümlelerinin; yatakta kedi videosu izleyen bir genç kız, bir gemi yolculuğunda güneşlenip sohbet eden bir çift, canı sıkılan bir oğlan çocuğu, ukala bir genç kız, bulaşık yıkayan bir kadın vb. hergün görmeye alışık olduğumuz insan figürleri ağzından çıktığını düşünün. bahçede bağlı bir eşek hatta bir lama eşliğinde, yatakta, mutfakta ya da günbatımına karşı, seçimler, eşitsizlik, eşitlik, yargılama, aşk, özgürlük, solculuk ve daha pek çok değer, fikir, imaj, teori vb. den sohbet edildiğini. herkesin, sanki dünyanın en normal şeyinden bahsediyorlarmış ve hiç de kafayı kırmışlar gibi davranmadığını. her türlü kapitalist araçla donatılmış, engin deniz ortasındaki kendi sınırları içinde bir kapitalist ülkeye eş düşebilecek bir gemiyle gidilen, her biri kendi kirli ve savaş dolu tarihini barındıran şehirleri/ülkeleri. barcelona, odesa, mısır, yunanistan, italya, filistin'i (buraya ayak basılamadı ne yazık ki). tatile gittiğiniz bir deniz şehrinin tarihindeki dokümanter görüntülerin, sürekli göz önünden geçtiğini mesela. böyle bir bilgi bombardımanıyla, tarihin tüm acılarını ve savaşlarını hatırlamaya devam ederek, gündelik hayata devam edebilir miydiniz? oğlunuza, odesa harabelerini gezdirirken ussr tişörtü giydirir miydiniz?filmdeki repliklerden tek bir tanesini bile hatırlayamıyorum (bu yüzden samimiyetle üzgünüm). ancak ben filme en başta giderken, kafamda olan soruya doğrusu ya bir cevap bulabildiğimi sanıyorum. sosyalizm, günümüzde yaşanabilecekse eğer, gündelik ritüellerin içine sızarak yapabilmeli ve eğer gündelik hayata böyle kafa düzleştirecek şekilde girecekse de, bulunduğu yerde kalsa daha iyi. bu filmde, '68 kuşağını yaşamış solcu godard'ın sosyalizmin günümüz hayatına nasıl girebileceğini tartıştığını/imkanları araştırdığını "sanıyorum" ben. film elbette asla bu kadar değil, çok çok daha, benim anlayamadığım bir miktar fazlası. hatta belki bu benim dediğimle ilgisi bile yok ve ben tamamen yanlışlardayım. bunlar pek önemli değil. sosyalizme (fikre, terime, teoriye) ne kadar yabancılaştığımı anlayarak çıktım filmden. ve bu bilişle mutlu olunabilecekse de, oluyorum işte.
(prakila - 11 Ekim 2010 13:41)
godard'ı sadece a bout de souffle'yle tanıyanların, diğer filmlerini bilmeyenlerin anlamakta zorlanacağı bir film öncelikle. ikincisi bu "film" bir "sinema filmi" değil, daha çok bir ders gibi, sadece kuru yazıyla anlamakta zorlandığımız başta walter benjamin, jacques derrida, alan bodiu, martin heidegger, pascal gibi ünlü feylezofların cümlelerinin görüntü ve sese aktarılması. filmin sosyalizmle, mücadeleyle alakasının olmadığını iddia etmek ise, ya sol felsefe lugâtından hiç bir şey okumamış "olmak"la ya da hiç dayak yememiş olmakla açıklanabilir ancak. godard'ın figürlere kitap okutma ve kitaplardan cümleler okutma tutkusu ise, kopuk denen kurguyu bağlayan en sağlam zinciri oluşturuyor. elbette atlas sinemasında da "ih ih, serseri aşıkların yönetmeni, bu filme gidelim, sanat filmi yaşasın" diye gelen arkadaşlar 30. dakikadan sonra çıkmaya başladılar, bir blok yanımızdaki arkadaşlar telefonlarıyla takılıyorlardı, olabilir sıkılabilirsiniz, ama keşke neyle karşılaşacağınızı araştırıp hiç gelmeseydiniz, yorulmasaydınız, filmi bilerek ve isteyerek görmek isteyenlerin yerlerini işgal etmeseydiniz. hihi serseri aşıklar, evet...son bir cümle, bu filmin akışını godard'a ve makiniste bırakmak kendimize haksızlık gibime geldi, film kumandanın izleyicide olduğu, tartışmaya açık insanlarla bir cep sinemasında tekrar tekrar ve en az 3-4 saate yayarak izlenmeli bence, elbette her jean-luc godard filmi gibi.yasaların adil olmadığı yerde, adalet önce gelir...
(piknik tupu - 12 Ekim 2010 00:31)
(bkz: #20495289)en başında söylemiştim. ancak ekşiçi piçler kötülemişti. şimdi salonu terk edip çıkan insanların haberleri geldikçe küçümseyici gülücükler saçıyorum etrafa. budalalar.boş yere salonları doldurup diğer insanların filmi seyretmesine engel oldunuz. bundan sonra entellektüel bir etkinliğe katılmadan önce yeterli donanıma sahip olup olmadığnızı sorgulayın. öptüm.
(herkes gercek bi benim sahte - 13 Ekim 2010 19:50)
yolda yürürken, merdivenlerden düşen bir adam az ilerinizde yere serildi diyelim. koştunuz ve adamın yakasına yapışıp yaşadığını anlamaya çalışıyorsunuz, anlamsızca "yaşıyor musun" diye adamı sarsıyorsunuz. işte o anda o adamın ağzından dökülen, yani adamın yaşadığını belirten o tepkidir film socialisme, ve dahi tüm godard filmleri. sinemayı ilk önce o adamı gördüğümüz gibi görür merak ederiz, sonra duyarız ve yaşadığını idrak ederiz ama en son anlarız. mesele fark etmektir, anlamaktan ziyade. godard kariyeri boyunca kafası karışık insanların da hikayelerine yer verdiğinden senin de o salondan (yarısında ya da değil) berrak kafayla çıkamaman çok sorun değil. o yüzden bir filmi izlemek için herhangi bir donanım gereksiniminden bahsetmek, bana "yere düşen o adamın yanına sadece tıbbi bilgin varsa koş" demek kadar saçma geliyor.yarıda çıkanı, anlayamadığı için isyan edeni, nefret edeni, anlamasa da seveni anlıyorum da abi bu godard'ı bir dinin peygamberi gibi görenleri anlamıyorum. ortada büyük bir tenakuz var zira. düşünsene, hıristiyansın ve merak edip camiye gidiyorsun ama müslümanlar "bize yer kalmıo hacı" deyip seni dışarı çıkarıyor. böyle bir şey olabilir mi? haşmet yapmadı lan şunu. gerçi olay biraz ironik de. çünkü godard muhaliflerinin erken eleştirileri godard'ın misal bir apollonaire şiirini amerikan özentisi haydutla sevgilisine doğaçlama yaparcasına söyletmesi üzerinden şekillenen, elitin avam ağzına düşmesi tınılı bir elitizm vodviliydi. godard film çektikçe olay anlaşıldı, aşıldı; ama şimdi durum daha vahim: çünkü iconoclast ikon oldu. godard'a söylesem o putları elitistlerin kafasında kırar, hoşgörü de bir yere kadar.
(shocktheworld - 14 Ekim 2010 00:17)
kurdeşen döktürengillerden. sıkıcı bir slight gösterisi kıvamında.
(ya iste boyle senden naber - 3 Mart 2012 00:50)
Yorum Kaynak Link : film socialisme