Tôkyô monogatari (~ Tokyo Hikayesi) ' Filminin Konusu : Müthiş bir dönüşüm ve modernleşmenin pençesinde bölünmekte olan Japonya'dayız. Taşralı, emekli bir karı-koca, Tokyo'da yaşayan evlenmiş çocuklarını ziyarete giderler. Gençler giderek hızlanmakta olan şehir yaşamının meşguliyeti içerisinde, onlarla ilgilenmektense birbirlerine pas edip kurtulma hafifliğindedirler. Sadece savaşta ölmüş oğullarının dul gelini yaşlı çifte şefkat ve ilgi gösterir. Evlerine döndüklerinde kırgın ve kafaları karışıktır. Çocukların titreyip kendilerine gelmesi için dramatik bir olayın gerçekleşmesi gerekecektir.
Rashômon(1950)(8,3-130627)
Ladri di biciclette(1948)(8,3-126309)
Ikiru(1952)(8,3-58324)
Banshun(1949)(8,3-11756)
Sanma no aji(1962)(8,2-6457)
Bakushû(1951)(8,2-6970)
Sunrise: A Song of Two Humans(1927)(8,2-42207)
La passion de Jeanne d'Arc(1928)(8,2-39466)
Andrey Rublev(1971)(8,2-37524)
La règle du jeu(1939)(8,1-23852)
Les quatre cents coups(1959)(8,1-90144)
Ohayô(1959)(7,9-6167)
japon sinema tarihinin gelmis gecmis eniyi ikinci filmi kabul edilmektedir elestirmenlerce. hiroshimanin koyunden ilk defa tokyoya cocuklarini ziyaret etmeye giden yasli bir ciftin tokyoda karsilastiklari, ne umup ne bulduklari, cocuklarinin buyuk sehir yasantisanda bazi insancil duygularini yitirdikleri, sadece ekonomik kaygilarla yasadiklarinin anlatildigi cok etkileyici bir yapit. turk toplumayla bazi benzerlikleride gorebilmek ayri bir tad veriyor.(bkz: ozu yasujiro)
(aco - 5 Mart 2002 10:34)
olağanüstü senaryo ve yansıtılan insani duygularla farklı bir kültürün ürünü olsa da son derece kendimizdenmiş gibi hissetiren film.unutulan değerler, anne baba sevgisinin yerine başka sevgilerin alması, kalabalık içinde duygudan yoksun yaşama, daha ölmeden miras kavgaları, yabancılaşma, çarkların içine kendini daha fazla kaptırma isteği, olmadık zamanlarda gereksiz terkedip gitmeler. ve bunlar olup biterken herşeye rağmen insani duygularını yitirmeyenler, hayatı olabildiğince ve hakettiği gibi duyumsayan insanlar. kan bağı olmayan birileri. işte bu noktada noriko güzelliği ve hırslarından arınmış insaniliğiyle ortaya çıkmakta. noriko aşık olunmasını hakkeden bir kadın. bir insan eşinin anne babasını, onların gerçek çocuklarından daha fazla sevebilirmiş. kendi öz çocukları hayata sadece para, zaman ve iş güç kaygıları ile bakarken, üstüne üstlük evden kovmuşken bu yabancı, dağınık eşyası olmayan, belki de kendisine ait olmayan bir evde bunları misafir etmiştir.noriko uğruna şiirler yazılası kadındır.beraber hiç bir kaygı olmadan denize, geleceğe, güneşe bakılan kadındır.herşeyden öte hayatın, acıların, insanların içinde yaşayabilmenin adıdır.çok şey hakeder böyle karakterler. yüceltilip yüceltilip karşımıza çıkarılmalı ki gerçekten böyle insanların yaşadıklarını varsayabilelim.
(vifend - 13 Şubat 2011 03:06)
yasujiro ozu'nun yalın anlatımı izleyen herkesi empati denizinde yüzmeye davet ediyor. sinema evrenseldir. her ne kadar yaptığın şey özelde; içinde bulunduğun daireye hitap etse de, genelde; tüm dünyaya da hükmedebilmeli. ya da hükmedebilecek derecede evrensel olabilmeli. şimdi, bu hikaye o kadar evrensel ve hümanisttir ki; çekik gözlü ya da siyah tenli biri olsanız da; papua yeni gine’de yaşayan bir köylü, yahut tarzanca konuşan bir seyyah olsanız da, ibrenin yönü ve şiddeti hiç değişmiyor. yani “ne olursanız olun", gene duygularınızın akorduna aynı samimiyetle dokunuyor. o kadar ki, olay anadolu’da bir kasabada geçiyormuşçasına samimi ve yakın geliyor; hepinizi afiyetle bağrına basıyor. sinema tarihine damga vuran ve mutlaka izlenmesi gereken bir film.!...
(zzebercett - 28 Mart 2011 23:28)
ülkemizde de istanbul festivali'nde gösterilmiş, savaş sonrası bir yasujiro ozu filmi.film yaşlı bir karı kocanın taşradan tokyo'yagitmeleri ve çocuklarıyla aralarındakiilişki üzerine kuruludur.
(dikakana bey - 6 Mart 2003 17:04)
yerel gibi gözükse de oldukça evrensel bir yaşlılık filmi."hayat insanı düş kırıklığına uğratıyor değil mi?"(bkz: http://www.onurcoban.com/…-monogatari-1953_340.html)
(betatron - 5 Eylül 2011 00:32)
kamera kimildamaz butun film, bir de ozu'nun kendine has, 'kural'lara ters kurgusu gorulur bolca.
(tramell - 17 Nisan 2003 14:33)
izledikten sonra boğazımın düğümlenmesine sebep olan kelimenin tam anlamıyla gerçek bir film.
(sacriphorius - 9 Ocak 2013 22:14)
yaşlı çiftin, kendi çocuklarından görmediği ilgi ve alakayı, savaşta ölen oğullarının yalnızlık çeken karısından görmeleri de oldukça dikkat çekicidir. kanbağının insanları birbirine bağlayan güçlü bir bağ olmadığına da sessizce gönderme yapar. tıpkı uzaklığın da aslında göreceli olması gibi. uzaktaki kasabadan uzun bir yolculuk sonunda tokya'ya gelen yaşlı kadın, "o kadar da uzak değil canım, dün evimizdeydik, işte şimdi tokyo'dayız" der.
(enis zenci - 28 Aralık 2003 23:37)
herkesin çalışmak ve kazanmak zorunda olduğu dünyaya yabancı bir dede-nine hikayesi, savaş sonrası japonya'sında ozu'nun sürekli tokyo'nun endüstriyel tarafına vurgu yaptığını da unutmamak lazım. tek iyi olanın geçmişle yaşayan, geçmişte kalan biri olması ve çizilen profilde güzellik uzmanı olan anne, ingilizce öğrenmeye çalışan sevimsiz torunlar ve lastik işinde çalışan gelin hep aynı amerika sonrası değişimin imleyicisi.filmin sonunda da saat tik takları var, aynen no country for old men'de olduğu gibi. iki film de aynı şeyi anlatıyor; değişen dünyaya ayak uyduramayan ihtiyarların buralardan silinip gitme hikayesi. ancak ozu'nun hikayesi bittabi daha dokunaklı; filmi izlerken vurmuyor ama film bittikten sonra bir daha hiç tokyo story'i izleme şansınızın olmayacağını hayal edin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
(shocktheworld - 15 Aralık 2013 21:17)
su fani dunyada sinema sanati adina gormus oldugum en ustalikli islerden biri olan yasujiro ozu basyapiti. bir filme bu kadar hakim olabilmek icin kac firin ekmek yemek gerekir bilemiyorum. diyaloglarla anlatimi bu kadar kusursuzca birlestirip ortaya boylesine bensersiz bir eser cikardigi icin huzurlarinizda ozu'ya tapmak istiyorum.
(oblivion - 30 Ekim 2005 07:31)
Yorum Kaynak Link : tokyo monogatari