La règle du jeu (~ Kocasi ve Asiki) ' Filminin Konusu : La règle du jeu is a movie starring Marcel Dalio, Nora Gregor, and Paulette Dubost. A bourgeois life in France at the onset of World War II, as the rich and their poor servants meet up at a French chateau.
Les enfants du paradis(1946)(8,4-17987)
Chelovek s kino-apparatom(1929)(8,4-19351)
Banshun(1949)(8,3-11756)
Ordet(1955)(8,2-11922)
La passion de Jeanne d'Arc(1928)(8,2-39466)
Tôkyô monogatari(1953)(8,2-42354)
La grande illusion(1937)(8,1-33991)
L'avventura(1960)(8,0-22406)
Bronenosets Potemkin(1925)(8,0-47292)
À bout de souffle(1960)(7,9-64284)
Au hasard Balthazar(1966)(7,9-19127)
L'Atalante(1934)(7,8-12852)
filmin en güzel ve ismini en açıklayıcı sahnelerinden birinde evin çalışanları çalı çırpıya vurarak, ses çıkararak hayvanları panikletip, sağa sola koşmalarını sağlamaktadırlar. hayvanlar böylece saklandıkları yerlerden çıkmak durumunda kalırlar. güvenli yerinde, elinde silahlarıyla bekleyen burjuvazi da ortaya çıkan hayvanları teker teker öldürür. böylece ava çıkmış olurlar. oyunun sahnesi ve kuralı budur.jean renoir'in en iyi filmlerindendir, sonu ise çok güzeldir.
(eec - 21 Aralık 2010 22:41)
bizde oyunun kuralı adıyla gösterilmiş olan efsane jean renoir filmi.(bkz: oyunun kuralı)
(betatron - 26 Eylül 2011 01:58)
(bkz: şümaşer)
(mis gorc - 24 Haziran 2012 04:10)
fransızca: 'regl yoksa duşa gir'
(deltaepsilon - 24 Haziran 2012 04:14)
hakkında sözlükte çok az şey yazılmış kült film.
(mbaran - 15 Temmuz 2012 20:30)
" yeryüzünde kötü bir şey varsa o da herkesin kendi nedenlerinin olmasıdır " gibi müthiş bir repliğin geçtiği film. hakkında sözlükte bu kadar az entry olması gerçekten de ilginç.
(berxwedan jiyane galiba - 20 Kasım 2012 18:09)
jean renoir' in en önemli filmlerinden biri olmakla beraber, bu hafta ankara kızılay büyülü fener sinemasında sinebellek kapsamında gösterilecek olan filmdir ayrıca. salı ve perşembe günü saat 19' da iki gösterimi var. film sonrası bilir kişi eşliğinde film okuması da yapılacakmış.
(xcays - 9 Şubat 2014 21:24)
bu aksam ankara'da sinebellek programi dahilinde izlemis oldugum, marjnal hayatlara ve yozlasmaya dair guzel detaylarin oldugu, trajikomik ve izlenesi siyah beyaz film. hem siyah beyaz hem fransizca. cok guzel.
(soli sol soli - 12 Şubat 2014 01:42)
--- spoiler ---dönem itibariyle burjuvaziden ziyade, aristokrasiyi işaret eden film. işaret ediyor diyorum çünkü eleştiriyor demek biraz fazla iddialı olur gibi geliyor bana. sinebellek'te oğuz onaran hocanın da aktardığı üzere, renoir da filmde tasvir ettiği gibi bir dünyada yaşamak istediğini belirtmiş vakt-i zamanında. yani aristokrasiyi yerden yere vurayım gibi bir niyeti yok, daha çok dönemin aristokratlarının yaşantısını tasvir etme niyeti taşıyor. aslında içten içe hepimizin özendiği hayatlar bunlar; savaş fransa'nın kapısına dayanmış, yoksulluk almış yürümüş, ülke inanılmaz bir kaosa sürükleniyor, müthiş bir yozlaşma söz konusu fakat tüm bu olumsuzluklar aristokrat kesimin hiç mi hiç umurunda değil. onlar keyiflerine bakıyorlar, av partileri düzenleyip buzlu badem yiyorlar. kim özenmez ki böylesi bir vurdumduymazlığa? ayrıca filmde yoğun bir ahlak eleştirisi olduğunu da düşünmüyorum, zira filmin adından da anlaşılacağı üzere, oyunu kuralına göre oynamak gerekliliği söz konusu ve ahlak da pekala bu oyunun kuralları arasında okunabilir. oyunu kuralına göre oynamayı bilmediği düşünülen andre bile, "elimi sıkan, beni evinde ağırlayan bir adamın karısını çalamam." diyerek, onun da kendince kuralları olduğunu bize gösteriyor. bence oyunun kuralını hiç bilmeyen tek karakter schumacher idi. esas vurgulanan nokta da, oyunun kuralını bilmemenin de ötesinde, oyunu oynamaya pek hevesli olmamasıydı. kendime en yakın hissettiğim karakter de schumacher oldu bu nedenle. --- spoiler ---
(eksisozlugebirdahagelinsedalinacaknick - 12 Şubat 2014 17:02)
potansiyeli bol, oyunculukları (renoir hariç) izlenesi, diyalog ve karakter konusunda yer yer düşündürücü ama en iyisinden eleştiri malzemesi olabilecek siyah beyaz bir fransız filmi. --- spoiler ---la grande illusion ile karşılaştırmamak mümkün değil, çünkü ikisi de birbirine çok benzeyen bir yapıda ilerliyor. sözde dünya rekortmeni, kahraman bir pilotla başlayan film (ki o kadar çok vurgulanır ki kahraman olduğu) bir anda burjuvanın içine düşen kamerayla karakterlerin gerçekliği konusunda seyirciyi ikna edemiyor. gereğinden fazla diyalog içeriyor. tamam konuşsun millet, sosyete ve hizmetçi hepsi sonuçta. kendilerini kanıtlayacaklar. ama diyaloglar bir la grande illusion gibi değil, boş konuşuyorlar. resmen buffalo bill'den, sincaptan, dürbünden uzun uzun konuşuyorlar. aslında 2/3'ü senaryoda yok, çoğu doğaçlama tamam ama diyalogların da bir önemi var, biraz özen...başında geçen figaro'dan aşk alıntıları, renoir'ın iddialı "an exact description of the bourgeois of our time" sözü, mozart, chopin, saint-saëns'in eserleri, les caprices de marianne'den esinlenilmiş karakterler. bunlar hiç de orijinal bir çalışma için gerekli motivasyonlar değil gibi geliyor bana.önemli yönlerinden de bahsedeyim. senaryoda burjuva kısımdan karakterlerin muhakemelerini genel olarak pragmatizm odaklı kurmuş olmaları günümüzde de geçerlidir. hem hizmetçi hem de sosyete kesiminin yarattığı kaos ortamı ve bu iki kısımın da koastaki rollerindeki farklılık. kazanmak ve kaybetmenin iki kısıma yansıyan farklılığı ki birisi yeni maceralara atılabilirken, diğeri ölerek bunu öder. kaçak avcının evin içinde yakaladığı özgürlüğü sosyete yakalayamaz, kapattığı kapılar açılır, aşkı bulur kaçıp gidemez, başka aşklara da mani olur, yalan söylemek zorundadır, kararsızdır, kalp kırar ama yerini sağlam tutar.teknik olarak konuşursak, renoir'ın sizden kaosa sempati duymanız ve ısınmanız adına yapmadığı şey yok. odağı olmayan, derinliksiz lens kullanımı, koca köşkü hitchcock'tan iyi kucaklayan, süzülen bir takip. sürreal bir film olmaya ramak kalan bir risk söz konusu.kısaca, izlemek için en önemli sebep 2 saat boş zamanınızın olması veya canınızın fransız filmi çekmesi olabilir.--- spoiler ---edit: v2.
(renascimento - 21 Ağustos 2014 17:21)
burjuvazinin kucuk oyunlaridir bunlar, kendi dunyasina kapanip kendini her seyden soyutlamasidir. fransizlarin siirsel gercekcilik ve kaba gercekcilik ornegidir bu film. renoirin kamerasini o insanlardan biri gibi kullanmasini gosterir bize cekimler, bazen onlari izler bazen de onlarin da otesindeki ayrintilari izler.
(kudra - 12 Haziran 2005 19:45)
gösterime girdiğinde çürük yumurta ve domateslerle taşlanmış bir film. öyle ki; gösterildiği sinemaları yakmaya kalkışmık halk. öyle bir nefret edilmiş yani.--- spoiler ---last minute criterion--- spoiler ---
(atlantis - 2 Ekim 2005 19:23)
beaumarchais'nin figaro'nun düğünü'nden:"coeurs sensibles,coeurs fidelesqui blamez l'amour leger,cessez vos plaintes cruelles:est-ce un crime de changer?si l'amour porte des ailes,n'est-ce pas pour voltiger?n'est-ce pas pour voltiger?n'est-ce pas pour voltiger?" alıntısıyla başlayan ve en sonunda vodvillere özgü bir mizah duygusunu hissettiren film,dönemin çürümüş fransız burjuva ahlak anlayışını vahşi bir av partisi görüntüleriyle yerden yere vurur,gönlünce dalga geçerek sert bir dille eleştirir.--- spoiler ---andre jurieu son noktada oyunun kurbanı olur,çünkü bütün sınıflarıyla karakterlerimiz oyunu kurallarına göre oynamakta,rolünün gerekliliklerini yerine getirmektedir.jurieu ise güçsüzdür,duygusal hareket eder,oyunun dışında kalır ve en sonunda da hayatını kaybeder.bütün bunların dışında sırf renoir'ın uzun planları nasıl ustaca çektiğine şahit olmak için bile izlenmesi gereken filmdir.--- spoiler ---
(abendrot - 7 Temmuz 2006 01:02)
Yorum Kaynak Link : la regle du jeu