Welcome to the Dollhouse (~ Middle Child) ' Filminin Konusu : 11 yaşındaki Dawn ergenliğe mutsuz ve acı dolu bir geçiş yapar.Tek düşü,bazı kızlar gibi popüler olmaktır ama ne tipi ne de tarzı uygundur.Okul arkadaşlarının alay ettiği kimsenin birlikte takılmak istemediği yalnız ve mutsuz Dawn,aradığı ilgi ve sevgiyi ailesinde de bulamaz..Her şeye rağmen başını dik tutar ve mutlu görünmeye çalışır çünkü kendisini güzel günlerin beklediğinden emindir.Özünde acıklı bu öyküyü,bağımsız sinemanın genç yönetmeni Todd Solondoz son derece komik ve eğlenceli bir bakış açısıyla ele alıyor...
Ödüller :
Happiness(1998)(7,7-64842)
Ghost World(2001)(7,3-117479)
Storytelling(2001)(6,9-16353)
Palindromes(2005)(6,8-11502)
Life During Wartime(2010)(6,4-6452)
Fear, Anxiety & Depression(1989)(6,1-600)
Wiener-Dog(2016)(5,9-8197)
Dark Horse(2012)(5,9-5202)
Independent Spirit Awards : "Independent Spirit Award-Best Debut Performance"
Berlin Film Festivali : "C.I.C.A.E. Award-Forum of New Cinema"
Sundance Film Festivali : "Grand Jury Prize-Dramatic"
izledikten sonra napoleon dynamite'in ilham kaynaklarından biri olduğunu gördüğüm, kısmen todd solondz 'un yönetmenliğinin henüz daha tam olgunlaşmadığı için diğer filmlerine nazaran biraz havada kalan ama yinede ilginç ve absürd bir konuya sahip eğlenceli ve keyifli bir karakter filmi.
(jelly experiment - 12 Ekim 2006 23:10)
(bkz: fiction)(bkz: non-fiction)
(deli palyaco - 15 Ekim 2006 19:09)
danity kane grubuna ait bir albüm. içerdiği şarkılar;welcome to the dollhousebad girl damaged pretty boy strip tease sucka for love secret place ecstasy 2 of you lights out picture this (interlude) poetrykey to my heart flashback (interlude) is anybody listening ain't going
(sungerbob - 5 Haziran 2008 19:59)
yapımcılığını, yönetmenliğini ve senaristliğini todd solonz'un yaptığı, yapım yılı 1995 olan film.filmin konusunda herhangi bir gerçeküstülük ya da aşırılık olmamasına rağmen, bir çizgiromandan fırlayıp gelmiş gibi duran temel karakterlerin etkisiyle film sanki daha önce hiç görmediğimiz renklere sahip bir dünyada çekilmiş etkisi bırakıyor.--- spoiler ---filmdeki tüm karakterlerde gözlenen tipsizliğin hatta çirkinliğin yerini, söz konusu kahramanımız dawn wiener'in aşık olduğu steve rodgers veya nefret ettiği kız kardeşi missy wiener olduğunda çarpıcı bir güzelliğin alıyor olması sahiden eğlenceli olmuş.missy'nin bale yaparken fonda duyulan fındıkkıran suiti de komik bir detay.--- spoiler ---bu arada steve karakterini o zamanlar adonisvari bir güzelliğe sahip olan eric mabius oynuyor. gerçi şu anki haline banu* alkan bile bakmaz, o ayrı.önemli not: bu filmin değerini bilerek izlemek için ilkgençlik/ergenlik ile barışmış olmak gerekiyor. gerçi barışmak için atılacak en büyük adım yine bu filmi izlemek. diye düşünüyorum ben.
(aminotriazoltiyon - 11 Mart 2009 19:59)
16. istanbul film festivali'nin açılış filmi olarak izleme fırsatını bulduğumuz, sundance’le başlayıp ödüle doymamış film. bir kız çocuğunun ilk gençliğini bu kadar güzel anlatan başka bir film yapılmamıştır zannımca. metrodaki zazie’ye dokuz, dawn’a on.
(zazie - 20 Kasım 2002 13:29)
odun bir insansanız ve "yaaa çocuk filmi bu pff" gibi yorumlar yapıyorsanız bilemem de, fevkalade izleyip ağlamalık bir film. ama little miss sunshine'i izlerken bile ağladı-ağlayacak olmuş bir insanım ben, o var.bir de bu filmdeki kız türkiyede yaşasa o kadar sorunlu olmazdı, ne bileyim, mavi gözlü kumral saçlı sonuçta, pirensesim ben falan diye bile gezmesi mümkün.
(sutlucen ayse - 14 Ağustos 2010 05:56)
aynı zamanda gilmore girls altıncı sezon altıncı bölümünün adı.
(meth - 22 Eylül 2011 18:00)
başka bir filmi için (bkz: happiness)
(loveandpoison - 11 Nisan 2003 17:05)
(bkz: real doll)
(quasm - 11 Nisan 2003 17:06)
aynı zamanda bir rizzoli & isles bölümü.
(meth - 24 Ekim 2012 21:43)
heather matarazzo' nun film camiasi tarafindan ne kadar yetenekli bir oyuncu oldugunun kesfedilmesini saglayan, yanlizlik, mutsuzluk ve hayatin acimasizligi uzerine, muhtesem bir bagimsiz-filmdir.filmin gosterdigi yer aldigi dunya, yedinci sinifa baslamis olan dawn'in karanlik, yanliz ve mutsuz dunyasidir. ve ne yazikki bu dunya bir cogumuzun icinde yasakmata oldugu dunyadir. dawn'in kabus gibi korkunc hayati, izleyenlere franz kafka'nin karanlik romanlarini animsadir. dawn'in hayati, hayal kirikliklari ve mutsuzluktan ibarettir. tipki kafka 'nin gregor samsa'si gibi ailesi ve cevresindeki herkes, ozellikle de okuldaki sinif arkadaslari, tarafindan acimasizca ezilmekte ve dislanmaktadir. tum bunlar yetmezmis gibi, dawn umutsuzca okulun en yakisikli cocuguna asiktir. fakat dawn ne kadar ugrasirsa ugrasirsa hayatini bir turlu iyiye dogru degistirememektedir. film in sonunda, bir cogumuz gibi, dawn da cevresindeki insanlarla savasacak gucu bulamaz, ve enin de sonunda topluma karsi teslim olur. ve artik toplum tarafindan ezilmeye mahkumdur. filmin insanda uyandirdigi duygu caresizliktir. film boyunca dawn etrafindaki insanlar tarafindan acimasizca ezilmesini icimiz buruk bir sekilde izleriz; fakat, dawn'in kendini kurtarabilmek icin yapabilecegi hic bir sey olmadigini bilmemiz de bize hayatin aslinda ne kadar umutsuz oldugunu anlatir.90 li yillarin en iyi bagimsiz filmlerinden olan film, kesinlikle insanin kendini mutsuz hissetdigi bir zaman da izlenmemelidir, aksi takdirde filmin insan uzerinde yapacagi etki kesinlikle cook buyuk boyutlarda olur.
(eternity4ever - 22 Mart 2004 00:07)
konu ve işleniş şekliyle happiness ve american beauty'nin atasıdır...dawn weiner: why do you hate me? student: because you're ugly.
(ving - 31 Ocak 2005 15:16)
"welcome to the dollhouse" 90'lar bağımsızlarının köşe taşlarındandır ama sadece 1 sene farkla muriel's wedding(1994) bu filmin büyük ablası olur. iki filmde de karakterlerin işlenişi neredeyse aynıdır ama benim kişisel görüşüm dawn'ın ortaokul cehenneminin muriel'in çilesine on basacağıdır. ortaokul gerçek anlamda bir cehennemdir çünkü. ne çocuksundur ne de yetişkin. vücudun saçma sapan bir şeydir. sürekli bir yerlerin değişir. erken sakalı çıkanlar diğerlerine hava atar. yüzünde sivilceler vardır. ya çok şişmansındır ya da çelimsiz. hormonların coşmuştur, bir anlam veremezsin neler olup bittiğine. erkekler günde kaç posta 31 çektiğinden bahseder. kızlar regl muhabbeti yapıp durur. herkes birilerine aşıktır ama kendilerine aşık olanlarla kimse ilgilenmez. kavga dövüş hayatın bir parçasıdır. tüm bunların içinde belki de en önemlisi, sözüm ona "arkadaşımız" dediğimiz insanlara isim takma huyudur.tüm bu geçiş dönemini muhteşem bir üslupta anlatmasından ötürü, seyrettiğim todd solondz filmleri arasında en çok beğendiğim, en çok içime sinen film olmuştur dollhouse. tam anlamıyla bir kara komedi. mesela tecavüz edilmeyi kendisine bir lütuf olarak görmesi insanın içini acıtıyor ama biraz dönüp kendi hayatınıza ve özellikle ortaokul yıllarınıza bakarsanız, herkesin dawn gibi kabullenilmiş bir ezilmeye öyle ya da böyle sahip olduğunu da görebilirsiniz.
(arsonist - 8 Şubat 2005 14:13)
kendi halinde bir film, iddiası yok ama yine de gayet basarili bir film cunku bence oyle ya da boyle ozdeslesme yaratabilen bir film.
(kudra - 29 Mart 2006 01:27)
(bkz: the doll s house)
(streetprincess - 17 Nisan 2006 12:08)
"and clenching your fistfor the ones like uswho are opressed by the figures of beauty"(bkz: chelsea hotel)
(stalker - 24 Nisan 2006 21:56)
film içindeki çeşitlemesinin sözleri şöyle, ama sonunda çalan daha uzun ve daha fazla söze sahip.love's a confusing thingin my suburban homei feel so alonei walk through sterile roomsthere's voices in my heador coming from the phonei got a blow-up dolland she looks like youlittle girlwell, the two of ushave made a special worldlittle girlso welcome to the dollhousewelcome to the dollhousewelcome to the dollhousei got it all set up for you
(mccormick - 30 Temmuz 2006 01:24)
Yorum Kaynak Link : welcome to the dollhouse