Mat i syn (~ Madre e hijo) ' Filminin Konusu : “Mother and Son / Ana ve Oğul” filminin bir nevi antitezi olan “Father and Son / Baba ve Oğul”, 2003 yılında Cannes Film Festivali’nde görücüye çıkmıştı. Aleksei annesinin ölümünden sonra babasıyla aynı evde yaşama başlar. Oğul askeri okulda eğitim görmekte, baba ise kendi askerlik günlerini anımsamaktadır. Baba ile oğul arasında zaman içinde çok güçlü bir bağ oluşur. Öyle ki, Aleksei’in kız arkadaşı bile onların bu yakınlığını kıskanmaya başlamıştır.
Russkiy kovcheg(2002)(7,4-18534)
Solntse(2005)(7,4-2442)
Dni zatmeniya(1992)(7,3-812)
Aleksandra(2007)(7,0-2376)
Telets(2001)(7,0-728)
Molokh(1999)(6,7-2349)
Faust(2011)(6,7-4641)
Otets i syn(2003)(6,6-2237)
Francofonia(2015)(6,6-2234)
bu akşam cnbc-e de gösterilecek olan uyku ilacı..
(helis - 7 Kasım 2007 14:57)
http://www.youtube.com/watch?v=et1xk0soun8&eurl
(sprintpcs - 26 Kasım 2007 10:16)
anne ve oğul’da saf bir çocuk ve annesini izliyoruz. tek başınalıklarına eş bir yavaşlıkta ilerliyor film. birbirine muhtaçlıkları zamanla tersine dönen iki insan; oğul anneye, anne oğluna… biri doğumda, diğeri ölümde muhtaç*--- spoiler ---tabii ki ölüme yakınlaşılan her anda olduğu gibi filmde de geçmişe dönülüyor ve bir çeşit günah çıkarılıyor. anne, oğlunun naifliği* nedeniyle diğer çocuklar ve büyükler tarafından dışlanmasına engel olmak için oğlunu okuldan alarak dış dünyayla bağlantısını koparıyor. son konuşmalarında çocuğun da bu durumdan (en azından bir zamanlar) muzdarip olduğunu anlıyoruz; annesini affedişini de…ikisinin de gördüğü rüya üzerinden tanrı algılarını görebiliyoruz. ruhu işgal eden tanrı ve mükemmel olmayanın ruha verdiği ağırlık. bu cümleden, annenin çocuğunda gördüğü kusurluluktan suçluluk duyduğunu da söyleyebiliriz. şeylerin dünyasına izin vermeyen tanrı gibi anne de çocuğunun diğer insanlarla muhatap olmasına engel oluyor.elbette son insan olanın içine oturur*fakat filmde asıl döngü, gitme-kalma, bırakma-bırakılma üzerine çevriliyor. --- spoiler ---
(nickimiyitirdim - 19 Ocak 2008 11:03)
iki sahne arası yaklaşık 10 dakika olduğundan, bu filmi izlerken başka bir ekrandan başka bir film daha izleyebilirsiniz.
(momol - 26 Temmuz 2008 23:47)
motion-less picture
(rainbow blues - 16 Haziran 2009 09:58)
aleksandr sokurov 1997'de yaptigi filmi kimilerine gore tarkovskynin devami, bana gore huzurun aynadan yansimasi film.
(sprintpcs - 16 Ocak 2003 06:15)
eski fotoğraf karelerini ya da tabloları andıran sahnelerle dopdolu olan film. öyküsü ne kadar hüzün vericiyse o tablo gibi kareler de bir o kadar büyüleyici.filmde hep tren sesi duyuluyor. hani o uzaklara giden, gidişinin/geçişinin haberini tiz düdük sesleriyle haber veren trenlerin. gitmek isteği, ama kalma mecburiyeti o trenin sesi her duyulduğunda daha bir sıkıştırıyor insanın kalbini. hele bir de genç adamın uzaktan trene uzuun uzun bakışı... ve sonra trenle farklı yöne doğru yürüyüşü... ne denir ki, nasıl tarif edilir ki o çaresizce kalışın, gidemeyişin acısı?..bu film öyle her bünyenin anlayabileceği bir film değil. o dondurulmuş gibi ağır karelerle anlatılan öykü; ana babasının yaşlılığına, hastalıklarına, yarım yüzyılı çoktan devirmiş ve birer çocuğa dönüşmüş hallerine şahit olan, kaçınılmaz sona doğru yaklaştıkları günleri onlarla birlikte geçiren ve tüm olumsuzluklara rağmen onlara karşı duyduğu sorumluluğa sırtını dönüp gidemeyen, kıyamayan evlatların anlayabileceği bir film.
(martin jacques mystere - 30 Ekim 2011 19:33)
instagramda çekilmiş bir film.
(rasseneur - 29 Ocak 2013 00:17)
festivalde izleme şansım oldu bu filmi. filmin çoğu sahnesi barok dönemine ait tabloları andırıyordu (yoğun ışık-gölge kullanımı). dış mekanlar da empresyonist manzara resimlerini hatırlattı bana biraz.. bu yönüyle beni etkileyen bir film olmasına rağmen oldukça sıkıcıydı. zaten bilet alırken anne-oğul muhabbeti yüzünden "kesin bayıcam" diye ön yargı sahibi de olmuştum. ayrıca yanımdaki arkadaşın uyuması ve iki koltuk yanımda olan "patlamış mısır kavgası" beni benden aldı açıkcası.. bi süre sonra da "eh beaa eyteree" diye patladım içimden..filmin şiirselliğinden de pek bir şey anlamadım. daha doğrusu beni etkilemedi.
(fenriz - 12 Nisan 2006 11:37)
seyircilerin büyük kısmı filmin yarısına ulaşamadan salonu terk ettiği, geri kalanların çoğu da horladığı ve horlayanlara hişt pişt diyenlerin sesleriyle bölünüp durduğum için sinirlendiğim film oldu bu. daha sonra benzer bir durumu başka bir filmde daha yaşadım ne yazık ki (bkz: #9396095)her bir karesi resim gibi, fotoğraf gibi bir film bu. ancak çok ağır olan temposu bir yerden sonra yorucu olmaya başlıyor, özellikle de böyle bir izleyici grubuyla birlikte seyredince. tabii böylesi bir film başka türlü de yürümezdi sanırım. ölüme, geride bırakmaya - geride kalmaya dair bir tema üzerinden dönüyor film.bu denli ağır ilerlemesi, ölümle yüzyüze gelircesine, zamanın böylesi yavaşlayıp durma noktasına geldiği bir süreci anlatıyor olmasından ileri geliyor bence. ve filmin yorucu, bunaltıcı olarak algılanmasının altında yatan da ağır temposundan ziyade, izleyicide yarattığı bu yüzleşme - kaçınma duygusu sanırım. izlerken hissedilen o bunaltı, film bitip aradan 3,4 saat geçtikten sonra yerini başka duygulara, düşüncelere bırakıyor. --- spoiler ---ana oğul arasındaki, o geride kalan her şeyi dışarıda bırakan ilişki de ilginçti. aslında anneden çok oğul için söylenebilir bu durum. çünkü anne zaten seçtiği değil, mecbur kaldığı bir hayatı yaşıyor. oğulsa hayattan kaçarcasına bir sığınmışlık hali içinde. içe dönercesine sığınıyor bu ilişkiye. bazı ödipal atıflarda da bulunabiliriz rahatlıkla filmin geneline dair.ölüme giden bir süreç içinde bile, geçmişin, çocukluğun yaralarına geri dönülüyor olması çok etkileyiciydi. son bir çırpınışçasına yaraları sarma telaşı..--- spoiler ---
(phoibe - 13 Nisan 2006 05:17)
Yorum Kaynak Link : mat i syn