El incidente ' Dizisinin Konusu : George, Max ve Ricky bir rock grubunda müzik yapmaktadırlar. Küçük yerlerde sahne alsalar da ünlü olmayı hayal etmektedirler. Parasız kaldıklarında bir tımarhanede çalışmak zorunda kalırlar. Fakat bir gece büyük bir fırtına tımarhanede elektriklerin kesilmesine yol açar. Merkezi sistemle kilitlenen kapılar açılır ve tımarhanede yaşayan hastaların hepsi ansızın serbest kalır.
El ministerio del tiempo(2015)(8,2-3271)
Estoy vivo(2017)(7,9-389)
Tiempos de guerra(2017)(7,8-1490)
El día de mañana(2018)(7,8-436)
Sé quién eres(2017)(7,6-893)
María (y los demás)(2016)(6,9-578)
La zona(2017)(6,8-560)
El accidente(2017)(6,5-120)
Las furias(2016)(6,3-236)
lost'un 5. sezon 16 ve 17. bölümleri ve aynı zamanda 5.sezon finalinin adıdır. yine diğer sezonlarda olduğu gibi 2 bölüm halinde yayınlacaktır. --- spoiler ---bu bölümün ana konusu the swan daki orientation video'daki meydana gelen kazanın ne olduğu olacaktır. the purge 1992'de gerçekleştiğinden ötürü muhtemelen şu anda 1977'de olan oceanic six ekibi ve geride kalanların içinde olduğu soluk kesen bir bölüm olacaktır. --- spoiler ---
(yazar kasa - 17 Mart 2009 20:17)
porcupine tree'nin yeni albümünün adı olucak bu. 21 eylülde çıkıcak. aslen 55 dakikalık tek bir parçadan ibaret olup, ekstradan 4 ya da 5 kısa şarkı daha barındıracak. ama sanırım hepsi tek bir cdye sığmadığı için bu kısa şarkılar ayrı bir cdde barınacak. öyle bişeyler.porcupine tree son iki albümdür 12 ve 17şer dakikalık iki uzun şaheser yarattığı için beklentilerimi sınırlamakta güçlük çekiyorum evet. çünkü muhteşem bi şarkı olucak.
(gelaek - 13 Haziran 2009 04:04)
the incident albumunun pre-order deluxe limited edition'ı hakkinda steven wilson'la yapilan roportajda kendisi deluxe edition'lar ve box setl'ler hakkinda fikirlerini belirtmişdir ve zamaninda harçliklarini aldiği albumlere yatirdiğini da soylemiştir ve harçliklariyla album almanin guzel bir yatirim yapmakla benzer olduğunu, onlara sahip olmanin değerli bir sanat eserine sahip olmakla ayni şey olduğunu dile getirmiştir , ayrica albumlerin kitapçiklarinin onemli olduğu, illustrasyonlarin albumlerle birlikte verildiği donemin geri donmeye başladiğini açiklamiştir. kendisine gore ,plak şirketleri tuketicilere somut birşeyler satmak istiyorlarsa eskilerden gelen album posteri, şarki sozu kitapçiği ve album kitapçiği edinme alişkanliğini yeniden muzik dinleyecilerine kazandirilmaya çalişmali, bu yuzden insanlara fiziksel olarak sahip olmayi isteyecekleri bir şeyler vermeleri gerektiğini açiklamiştir hatta resimden ornek vererek "eğer bir tablo edinirseniz duvara asarsiniz" demiştir, bu yuzden albumlerle birlikte gelen special editionlarin satin alinan kişi tarafindan bir sanat orneği olarak gorulmesinin altini çizmiştir, muziğin dinleciye bir sanat olarak sunulmasi ile dinleyicinin de muziğe o şekilde yaklaşacağini da belirtmiştir.the incident'in deluxe editon box set'ine gelince 2 cd 1 surrounding sound dvd, 120 sayfa kitapçik ve bu 120 sayfadan ayri olarak alman bir sanatçinin çalişmalari olan 48 sayfalik bir çizime de sahip olunabilir, bu 48 sayfalik çizimde butun olay orgusu çizimlerle canlandirilmiştir.steven wilson'a gore bu box set bir sanat eseriymiş, hayirli olsun efendim.eylulu bekleyelim.
(stormblast 1987 - 16 Ağustos 2009 17:30)
gavurun grower tabiri bu albüm için cuk oturuyor. dinlediğim diğer porcupine tree albümlerinde daha ilk turda dikkatimi cezbeden bir vokal melodisi, solo, riff, davul hadisesi yahut bas partisyonu neyin varken the incident ilk birkaç dinlemede öne çıkan bir şeyler sunamadı bana. 55 dakikalık şarkı dizisinin odak noktası sayılabilecek 11 dakikalık time flies dahi, ne bileyim bir arriving somewhere but not here, yahut anesthetize gibi epiklerin tadını ilk anda vermiyor, albüm bariz gösterişsiz ve soğuk bir sound'a sahip. steven wilson kankası akerfeldt'e zerk ettiği minimalist tavırdan geri adım atmak şöyle dursun, daha da üzerine gitmiş burada sanki.tüm süssüz ve cafcafsız duruşuna rağmen the incident'ta insanı kendine çeken bir şeyler olduğu muhakkak. 55 dakikalık ilk cd daha önce dinlediğim bir bütün olma iddiasındaki epik eserler gibi aynı melodileri çeşitli varyasyonlarla defalarca döndürüp durmuyor, ve dahi her bir parça tek başına ayakta durabilecekmiş gibi takılsa da o bütünün içinde dinlendiği vakit büyük resimde sırıtan, eğreti duran bir yapı arz etmiyor. enteresan bir denge durumu yakalayabilmiş wilson, ve şarkıya garip biçimde bağlanıyorsunuz. dinledikçe melodiler daha da fazla kazınıyor zihne, gizli saklı hadiselerin farkına varmaya başlıyorsunuz. prodüksiyon kimi yerlerde eleştirilmiş; lakin benim kulaklarıma gelen soğuk ama tok bir sound, her enstrüman hakkıyla duyuluyor, bütünlük gösteriyor. ikinci cd başlı başına bir başka güzellik. ilk dinlemede bonnie the cat dışında aklımı alan bir parça olmasa da bu dört eser arasında, dinledikçe gizemlerini açmaya başlıyor her biri. the incident'taki sound'la benzer olsa da, burada daha farklı bir tat var, dinledikçe bu da anlaşılıyor. hiçbiri bir kenara atılmış, lüzumsuz parçalar değiller; pt külliyatında haklı yerlerini alacak eserler olduklarını düşünüyorum.the incident'a döneyim tekrar... the blind house, the incident, time flies, octane twisted ve i drive the hearse beni en çok etkileyen kısımlar oldu. bilhassa time flies'ın the sky moves sideways'i hatırlatan gitar solosu, octane twisted'ın opethvari şekilleri ile i drive the hearse'ün şahane vokal melodilerini çok beğendim. albümle aynı adı taşıyan parça da barındırdığı elektronik tatlar hasebiyle etkileyici ve orjinal olmuş. drawing the line'ın çok tartışılan nakaratı ise öyle abartılacak kadar leş değil, nihayetinde farklı bir şey denemiş steven wilson, çok da kötü olduğunu düşünmüyorum ben. zaten genel olarak ilk cd hakkında getirebileceğim tek eleştiri parçanın belki biraz daha kısa olabileceği yönünde, zira bazı noktalarda şöyle bir "hadi artık değişsin şu parça..." dedirtiyor kanımca. bunun dışında albümün gösterişsiz olması durumunu bilinçli yapılmış bir tercihin tezahürü olarak görüyor, saygıyla karşılıyorum.son derece güzel bir albüm, dinledikçe de değeri artıyor. yardırmanızda herhangi bir sakınca görmüyorum, gönül rahatlığıyla dalabilirsiniz. hoho.
(dodo the bird - 15 Eylül 2009 00:21)
the yellow windows of the evening train'in the incident'ın ısınamadığım tek kısmı olduğuna kanaat getirdim biraz evvel. olum post rok sevmiyorum diyorum, sen gidiyosun sigur ros vari atraksiyonlar yaratıyorsun... olacak iş değil. ~ adı çok güzel ama :)))9
(dodo the bird - 22 Eylül 2009 13:05)
sözleri şöyle sanki:at junction 8 the traffic starts to slowartilleries of braking lights and bluish glowascending in a plumage of twisted steelshattered glass and confetti dashed upon the wheelwhen a car crash gets you off you've lost your gripwhen a fuck is not enough you know you've slippedwhen the church is full it means you've just been hadwhen the world has gone to seed you're so detachedgot a feeling that i want you to be theredriving by on my way to somewhere elsei fill my lungs with a noxious burning smellthere is weed and grey concrete like this for milesdead souls in my rear view mirror hitch a ride for a whilei want to be loved
(karapolisnas - 23 Eylül 2009 14:43)
çok ağır ve sade bir albüm. in absentia veya bir fear of the blank planet havası bekleyen bünyeler "bu ne be?" diyebiliyor*. ama adam gibi dinleyince de sarıveriyor. circle of manias çılgın aksak ritmleriyle evde koşturuyor adamı, özellikle hastası oldum. saçma sapan air guitar yaptırtıyor adama durduk yere. ey alt komşum, burdan sana sesleniyorum: eğer hiç bir sebep yokken 4 kere tepende tepindiğimi duyar ve sonra etraf yine eskisi gibi sakinleşirse bil ki circle of manias dinliyorum.steven wilson'ın albümü esinleniş şekli ve sözleri yazmak için neler yaptığı bile yeter sabrı göstermek için*
(seksomanyak frantik adam - 8 Ekim 2009 00:33)
tekinsiz albüm. uzaktan uzaktan, kısık sesle çağırıp böyle apansız tokadı basıveren bir şey çıkmış bu sefer. fear of a blank planet daha bir dinleyiciye yönelik olma amacıyla yaratılmış şarkılardan müteşekkil gibi geldi bana hep, bu yüzden belli bir samimiyet eksikliği sezdim albüm çıktı çıkalı. ve fakat the incident'ta işler belli ki daha kişisel derinliklerden yakalanmış. the incident'i dinlerken nedense aklıma six feet under isimli muhteşem dizi gelip durdu/duruyor. lakin the sky moves sideways ayarında bir albüm gelirse, varsayalım 2012 senesinin porcupine'ından, bu zamanlara varmış düşünür steven'dan.. işte siz o zaman seyreyleyin cümbüşü.(daha da yazasım var, buna da fear'a da. bu not da tahakkümüm olsun)bir de not düşmek isterim. time flies'ı ikiye ayıran solo ve bu soloya zemin hazırlayan geçiş nedir arkadaş öyle.. sonra da olan oluyor zaten. görkemli görkemli, küstah küstah geliyor o solo! yerle yeksan ediyor dinleyicisini. bu minimal duruş ve psychedelic moda göz kırpan atmosferde geçmişten kopan bir hayalet gibi gelmiyor mu o solo, neler olmuş lan orada! bu albüm sanki pt'nin gizli hazinesi olacak ileride.. artık iyice büyük grup olmuşsa da*, kendi başarısı üzerinde tepinmekten çekinmeyen bu adamlara saygı duymak, adettendir. not da entryden uzun oldu.ha bir de, lossless format+kulaklık ilen dinleyiniz anacım. yapınız bunu bak.
(samborasi - 14 Mayıs 2010 03:59)
bu albümde "degree zero of liberty" den "circle of manias" ve nihayet "i drive the hearse" e doğru dikkatli sürünüz..
(electricsky657 - 14 Mayıs 2010 04:21)
porcupine tree ile tanışmama vesile olmuş olan aşmış albüm.
(sigara icmeyen otobus kaptani - 19 Nisan 2014 00:36)
Yorum Kaynak Link : the incident