Körfez (~ The Gulf) ' Filminin Konusu : Boşanmasının ardından İstanbul'dan ailesinin yanına, İzmir'e dönen Selim (Ulaş Tuna Astepe), şehrin sokaklarını arşınlamaya başlamıştır. Ancak bu esnada körfezde gerçekleşen kaza ve şehrin her yerini kaplayan kokunun, Selim'in hayatında farklı etkileri olacaktır. Emre Yeksan'ın ilk uzun metrajlı filmi Körfez, ilk gösterimini Venedik Film Festivali'nde yaptı.
Ödüller :
Ise yarar bir sey(2017)(7,6-668)
Sivas(2014)(7,4-1744)
Daha(2018)(7,1-1350)
Anons(2018)(6,9-423)
Snow(2017)(6,6-514)
Albüm(2016)(6,6-871)
Güvercin(2018)(6,4-178)
Sari sicak(2017)(5,6-157)
National Competition
absolute tatil anlayisi
(paradoxx - 25 Ocak 2009 05:43)
kocaeli'de bulunanının kara kısmını at, deniz kısmı süperdir. böyle istanbul gibi ama istanbul değil, gemiler var deniz var boğazın ner(e)deyse aynısı ya da değil. ama güzel. dediğim gibi kara kısmı insanların sadece kafalarını sokmak için diktikleri beton yığınlarından başka bir şey değil. ya ne olacağıdı aslında ama biraz ruh olur ya, o da yok.
(ucikibir - 18 Haziran 2011 11:09)
haritadaki iceri gocuk yerler..
(ssg - 17 Eylül 1999 00:00)
bodrum barlar sokaginin göz bebegi.harikulade sarkilari ile biranin ilk adresi.
(filia - 7 Ağustos 2013 16:53)
bodrum'un kendisinden daha cok sevdigim biricik bari. kule'ymis küba'ymis vs. yok tutmuyor buranin yerini, burdaki muhabbeti, samimiyeti. her daim eglendiren, yok bugun eglenmicem dersen de zorla eglendiren * dost mekan. (ayrica kule rock bar girisinde 25 tl ucret almak nedir ya bi siktirin gidin!)
(aksi seytan - 14 Ağustos 2013 08:54)
adana film festivalinde izlediğim güzel bir film. genel olarak metafor kullanılan kitap ve filmlere karşı büyük bir zaafım var ve bu anlamda körfez beni oldukça etkileyen bir film oldu. filmde izmir körfezinin kirlenip kokması üzerinden şehirli insanın toplumsal ilişkilerinin kokuşması anlatılıyor. bu metaforu olağanüstü yaratıcı buldum. aşağıda filme ilişkin çıkarsamalarımı spoiler vererek paylaşacağım. filmi tek başıma izlediğim için bu çıkarsamaları bir başkasıyla tartışarak sınama ve düzeltme şansım olmadı. --- spoiler ---filmin ana karakteri selim; yüzü hiç gülmeyen, kıl bir tip. aile sofrasında herkes rakı balık yapalım, takılalım havasındayken bu hep kendini geri çeken keyifsiz bir adam. yeni boşanmış. durumları çok iyi olan bir ailede yaşıor. evde hizmetçi falan var. ancak borç icra durumlarından ötürü annesiyle babası koftiden boşanıyor. babası kapı çalınca irkiliyor orada oturduğu anlaşılmasın diye vs. annesi desen gününü konken arkadaşlarıyla küçük paralara kumar oynayarak geçiriyor. para yüzünden koca koca kadınlar birbirlerine giriyor. selim bi haftasonu gezisinde eski çıktığı bir kızla karşılaşıyor. kız evlenmiş. ama kendilerini yatakta buluyorlar. selim bir gün eski arkadaşlarıyla yemeğe çıkıyor. evli çocuklu tipler. klasik yapmacık muhabbetler yapıyorlar vs. velhasıl selim'in çevresinde, ailesinde, yaşam alanında "aman allahım bu nasıl bir rezalet" diyeceğimiz türden değil de artık her metropol insanının hayatında olağanlaşmış bir samimiyetsizlik, sevgisizlik var. filmin başarısı da burada. kokuşmuşluk abartılı bir olayı değil, sevgisizliğin aleladeleşme durumunu betimliyor. (tabi burada yönetmen aslında risk de alıyor çünkü böylelikle filmin geniş kitleye ulaşması ve anlaşılması zorlaşıyor)derken asker arkadaşı cihan'la karşılaşıyor. cihan gariban çocuğu. kimseye bir zararı yok, ekmeğinin peşinde. biramı içeyim, takılayım kafasında. selim eski eşyalarını bit pazarında satmak üzere yardımından faydalanmak için cihan'la takılıyor ilk başlarda ama sonraları cihan'ın ortamında huzuru buluyor. (cihan karakteri de önemli bir yönetmen başarısı zira selim'in huzur bulduğu kişiyi süper mükemmel bir karakter üzerinden değil alelade ve biraz da çakal bir gariban çocuğu üzerinden betimliyor ve "huzurlu olmak için muhteşem erdemli olmak değil candan olmak yeterli demeye çalışıyor belki de.)ve yavaş yavaş körfezdeki kokular artıyor ve insanlar önce maskeyle dolaşmaya başlıyor, sonra da izmir'den kaçıyor. ailesi, yattığı evli kız falan hepsi gidiyor. selim kalıyor. yüzü hiç gülmeyen o adam eski eşyalarını yakıp onların anısından kurtulurken hap almış kadar keyifleniyor. kenar mahallede yolunu kaybettiği yerde sokakta çocuklarla top oynayınca gülüyor. yolda sandık taşıyan insanlara yardım edince gülüyor. yani başta anlattığımız o kıl herif samimiyetin olduğu yerlerde birden mutlu bir adam oluveriyor. zira şehrin o taraflarında koku da yok. filmin sonunda şehirde kalan insanlar bir araya geliyor ve herkes mutlu. arkadaşlarıyla otururken o vıcık muhabbetlere karışmayan kısa saçlı kız da orada. filmin başındaki yaşlı teyze de. cihan da. (burada yolunu kaybedip avm'ye sürüklenen kaplumbağayı göremedim. mutlaka ama mutlaka o da olmalıydı.)-filmin ingilizce çevirisi daha iyi olabilirdi.-körfezdeki yangın haberi tv'de duyulunca birden ailenin dikkat kesilmesi sahnesi çok kötü çekilmiş. tv sessizken adam birden durun diyor ve tv'nin sesi artıyor. olmamış. (başlarda bir sahnenin seyirciyi ikna edememesi filme olan konsantrasyonu fena halde tırpanlıyor.)-sevişme sahnesi çok kötü. sevişme sonrası membittolar ise cesur. --- spoiler ---tebrikler hocam. umarım çıkarsamalarımda isabetliyimdir, baş ağrısıyla izlerken bazı ayrıntıları kaçırmış olabilrim.
(patavatsiz sadrazam - 2 Ekim 2017 16:46)
izmir’de geçen sanat filmi. sanat eserleri gibi sanat filmlerinden de herkes kendine göre anlamlar çıkarır ve her çıkarılan anlam da doğrudur. zaten bunlar bu yüzden “sanattır”. filmin bir çok toplumsal vurgulamaları var ama en net vurgusu gezi olayları gibime geldi. insanların gaz maskeleriyle dolaşması, filme neden koyulduğu konusunda başka hiçbir şekilde anlamlandıramadığım polis zulmü sahnesi, hemen sonrasındaki sokakların eşya ve hurdaya dönmüş arabalarla kapanmış olması ve tanımadığı 2 kişiden başrole gelen sandık taşımak için yardım isteği, karakterin de bunu kabul etmesi, yani insanların bir yandan da barış içinde memnuniyetle yardımlaşmasını buna bağladım. hatta izmir’de geçmesinin sebebi bile bu yönlü ideolojik bir anlamlandırma olabilir. bütün bunlar doğruysa, bir figüranın polis zulmü sahnesinden hemen sonra söylediği “şerefsizler” küfürü çok daha derin yerlere yollanmış bir tepkiydi.
(michel angel - 8 Aralık 2017 08:25)
birkaç arkadaşın yorumunu okuyunca "heeea demek ki buymuş" dediğim film kendisi. bana fazla yapay ve fazla durağan geldi. sanat filmi durağan olacak, yok kült film olmaya adaysa bunlar olacak demeyin hiç biz de anlıyoruz sinemadan. en azından iyi seyrederiz. sanat illa ki bir mesaj verme kaygısı taşımaz. ben de bu görüşe katılıyorum fakat, bu kadar da alakasız, ne yaptığı, niye yaptığı, ne demeye çalıştığı belirsiz, esasen demeye bile çalışıp çalışmadığı da belirsiz bir film daha yapılamazdı. yani değiştirmek istediğin bir şey yoksa, filmin bir şeye tepki değilse bile hepimizin hissettiği veya hissetme ihtimali olan bir duyguyu anlatırsın, düşünceyi anlatırsın o da film olur, kararsızlık üzerine sadece bir kişinin düşünceleri bile film olur atıyorum. fakaaaaat sanat filmi çekeceğim diye bunu yapmaya gerek var mı? bence bu film düpedüz kötü. --- spoiler ---arkadaşlar demişler ki; içsel kokuşma yaşayanları etkiledi onlar kaçtılar, diğerleri kaldı vs. kardeşim bu adam kusup duruyor. evli bir kadının bekar bir adamla olması kokuşma iken, bekar bir adamın evli bir kadınla olması kokuşma değil mi yani ? ya da onunki az kokuşma bi kere kusunca geçiyor mu? başrol bataklığımsı bişeye düştü, o bir şeylerin metaforu anladık ama neyin metaforu, madem temiz o niye düşüyor, madem değil nasıl çıkıyor. kaldı ki o bataklık sahnesi de o kadar yapaydı ki bence çok amaçsız kalmış. epeydir beklentiyi yüksek tutup bu kadar altında kalan başka bir film izlememiştim.--- spoiler ---
(bir kiz size emmi mi dedi - 12 Aralık 2017 13:38)
andrey tarkovski'nin stalker'ında siyah bir köpek var ya hani. filmdeki o siyah köpeğin neyi simgelediği çokça tartışılmış zamanında, bununla ilgili derinlemesine okumalar ve analizler yapanlar olmuş. tarkovski ise, çekimler sırasında sete yanlışlıkla giren bu köpeği beğendiği için filmin kalanında da oynattığını söylemiş ve şunu da eklemiş; "siyah köpek, köpeği simgeliyor". zamanında filmi izlediğimde bundan bihaber olarak, malum köpeğe ben de pek çok anlam yüklemeye çalıştım. sonrasında, başkalarının fikirlerini de araştırmış ve bazılarının çözümlemelerine hayran da kalmıştım. tarkovski'nin açıklaması ise koca bir hayal kırıklığı olmuştu, çünkü öyle bir filmde köpeğin sadece bir köpeği simgeleyebileceğine hiç inanmamıştım. hala da çok inanmıyorum. emre yeksan'ın ilk uzun metraj filmi olan körfez'i dün izledim. filmdeki pek çok şeyin, neden orada olduğunu, neyi simgelediğini anlayamadım. bir kıyamet alemi içinde akıp giden olaylar içinde; bir yandan toplum/ sınıf eleştirileri yapılırken, diğer yandan varoluş sıkıntıları çekilirken, ortalık gittikçe pis pis kokarken, ve film bataklığa battıkça batarken, bir kaplumbağa vardı ara ara gözüken. dediğim gibi; nedir, ne değildir bilmiyorum.halbuki, metafor denen naneyi çok severim. bazı yönetmenler/ senaristler bu naneyi öyle bir kullanırlar ki; sonra çıkıp, ben aslında hiç metafor kullanmadım deseler bile, söyledikleri sizi bağlamaz. siz, filmle ve o filmdeki simgelerle, o simgelerin anlatmak istedikleriyle bir bağ kurmuşsunuzdur çoktan. yönetmeni dahi aradan çıkararak kurmuşsunuzdur bu bağı üstelik. bahsettiğim tarkovski'nin siyah köpeği gibi... hala filmdeki bu köpeğin neyi temsil ettiği üzerine konuşuluyor, konuşulacak da...körfez filminin zayıflığı tam da burada. çok şeyi çok fazla simge ile anlatmaya çalışmış, izleyiciye de "seç, beğen, al" demiş sanki. ama ben bir izleyici olarak, izlediğimle yetinemediğim için (genellikle izlediğimle çok güzel yetinirim), kendim bir anlam çıkaramadığım için, bir bağ kuramadığım için; yönetmenin açıklama yapmasını bekliyorum. çıkıp söylesin; şunu anlatmak istedim, bunu göstermemin sebebi buydu, o kaplumbağa aslında sete yanlışlıkla girmedi.... desin diye bekliyorum.elbette, yaptığım kıyas tarkovski ile değil. böyle bir kıyaslama, ilk uzun metraj filmini çeken bir yönetmene haksızlık olur. konu, tamamen ve tamamen hikaye anlatımı ve metafor kullanımı üzerine... eminim, sonraki işlerinde daha eli yüzü düzgün metaforlar kullanacaktır o da ve "kaplumbağa, sadece bir kaplumbağa" olmayacaktır.
(dolls - 24 Aralık 2017 22:48)
türkiye'de garip filmler çekiliyor bazen. bunu olumlu anlamda söylüyorum. az da olsa iyi filmler çekiliyor demek istiyorum yani. "körfez" de onlardan biri.distopik bir kurmaca ama aynı zamanda kahramanının imgesel dünyasından (bilinçaltından) zıvanadan çıkmış bir dünyaya bakan bir film.izmir'deki tanker yangını, pis kokular (izmir'in reel gerçekliği) yüzünden şehrin kalabalıklar tarafından terk edilmesi, arabaları devirip parçalayan çocuk görüntüleri, durduk yere çıkan kavgalar, garip ilişkiler, hayal mi gerçek mi olduğu anlaşılamayan sahneler, polis şiddeti ve daha fazlası: körfez.
(hanging rock - 12 Mart 2019 16:07)
Yorum Kaynak Link : körfez