Süre                : 1 Saat 41 dakika
Çıkış Tarihi     : 06 Eylül 1946 Cuma, Yapım Yılı : 1946
Türü                : Drama,Romantik,Heyecanlı
Taglar             : casus,şarap,Almanca,wine cellar,Nazi
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  RKO Radio Pictures , Vanguard Films
Yönetmen       : Alfred Hitchcock (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Ben Hecht (IMDB),John Taintor Foote (IMDB),Clifford Odets (IMDB)(ekşi),Alfred Hitchcock (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Cary Grant (IMDB)(ekşi), Ingrid Bergman (IMDB), Claude Rains (IMDB)(ekşi), Louis Calhern (IMDB)(ekşi), Bea Benaderet (IMDB)(ekşi), Virginia Gregg (IMDB), Alfred Hitchcock (IMDB)(ekşi), Frank McClure (IMDB)(ekşi), Antonio Moreno (IMDB), Frank Wilcox (IMDB), Elizabeth Wilson (IMDB)

Notorious (~ Asktan da Üstün) ' Filminin Konusu :
class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" Dünya Savaşı sırasında hüküm giymiş bir Nazi savaş suçlusunun kızı olan Alicia'yla Amerikan Hükümeti adına casusluk yapması için temasa geçilir. Aşk, gerilim ve tutku gibi Hitchcock temaları etrafında dönen film, ustanın en iyi filmlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Film diğer Hitchcock filmleri gibi gerilim türünde olsa da; alt metin olarak asıl aşkı ele alıyor. Filmde Grant, müfettiş (ajan da diyebiliriz) rolünde; Bergman da Almanya vatandaşı olan, babası kirli işlere karışmış, babasının yaptığı pis işleri öğrendiğinde Amerika hükümetine çeteye sızan birini canlandırıyor. Çeteyi devirmek için Brezilya'ya gidiyor, burada kendisine aşık olan bir çete üyesiyle evleniyor. Aslında Grant ve Bergman'ın birbirlerini yanlış anlamaları evliliğe zemin hazırlıyor. Grant, görevi uğruna Bergman'ın evliliğine ses çıkaramıyor. Ne kadar kıskansa da, O'nun için görevi herşeyden üstün; en azından öyle olduğunu sanıyor. Bergman da Grant'in kendisine soğuk davranması yüzünden istemese de çete üyesiyle evleniyor. Filmin kalanı da çeteyi çökertmek için verilen mücadeleyi ve bu ikilinin birbirlerini aslında ne kadar çok sevdiklerini anlatıyor. Bergman ve Grant'in iyi oyunculukları, Hitchcock ' un gerilimi ve aşkı konu alan etkileyici bir yapım.


  • "cary grant'in muhtesem bir odunu canlandirdigi film."
  • "ing. adı çıkmış dokuza inmez sekize."
  • "zamaninin en uzun opusme sahnelerinden birini icerir. hem de rio back projectioni onunde."
  • "ingilizcede kötü manada ünlü olmak anlamına gelen kelime."
  • "kaymak gibi akan hithcock şaheseri. karakterler net bir şekilde akıyor..hepsinin yeri belli..temiz, alnı açık bir başyapıt.."




Facebook Yorumları
  • comment image

    film, yapısı itibariyle klasik hitchcock filmlerine benzer. önce sarmalanır her şey, sonra çözüme kavuşur. ama siz bunun olacağını bildiğiniz halde yine de heyecandan bir taraflarınız gerilmeye başlar. işte hitchcock'un en sevilen özelliği de bu. olaylar öyle karışır ki "yahu niye böyle yaptı şimdi, keşke olmasaydı şu, tüh" dersiniz önce ama sonunda "vaaaay be" çıkar ağzınızdan, kalırsınız öyle.

    cary grant ve ingrid bergman gibi iki güzel oyuncuyu seyretmek zaten o yıllarda insanlara çok büyük keyif vermiş olacaktır. aynı şeyleri sittinsene sonra(hakikaten tam 60 yıl geçmiş üzerinden) biz de hissedebiliyoruz ya, sinemayı bu yüzden seviyorum.

    filmdeki kötü karakterlerin hepsinin tipi birbirinden ürkütücüdür. adamların sadece yakın plandan çekilmesi bile yetiyor gerilimi vermek için. hitchcock'un teknik başarısına ise hiç girmeyeyim, zira o bunu hep yapmıştır.

    bu akşam canım sıkkındı, hangi film keyfimi yerine getirebilirdi.. tabi ki bir hitchcock filmi dedim kendi kendime. yine yanılmadım.


    (nihilanth - 17 Ağustos 2007 04:44)

  • comment image

    yani izleyicide çok iyi bir etki için "sürpriz" sonlara filan kasılır ama bu film, çok da beklenmeyen bir son olmadığı halde finali ile "güçlü film" nedir gösteriyor. üç aşaması var bu filmin: öpüşme-gerilim-merdiven


    (ebucan - 29 Ağustos 2007 20:02)

  • comment image

    filmin çekimlerinde, hızlı çalışmayı seven alfred hitchcock ve yavaş, yavaş rolüne konsantre olmayı tercih eden ingrid bergman arasinda yaşanan geçimsizlik, hollywood efsanesine dönüşmüştür. bir çekimden önce bergman, hitchcock'a "karakterimi hissedemiyorum; motivasyonumu bulamıyorum" der. hitchcock'un cevabı: "ingrid, rol yap. altı, üstü sadece bir film bu."

    ingiliz eleştirmen alexander walker da otobiyografimsi bir kitabının ismi için bu anekdottan ilham almıştır: "it's only a movie, ingrid."

    hikaye, başka bir efsaneyi de akla getiriyor. (bkz: laurence olivier in dustin hoffman a verdigi ayar)


    (alibeyler - 21 Aralık 2008 15:03)

  • comment image

    alfred hitchcock'un en güzel filmlerinden birisi, tırnak yedirten, hitchcock usülü tipik gerilimin yanısıra olağanüstü bir aşk filmi, casablanca ile yarışır cinsten. filmde kötü adamın neden kötü olduğu belli değildir, macguffin tekniğiyle bunu tamamen önemsiz kılmıştır hitch amca. kendisinin "kötü bir şey peşinde olduğunu" biliriz, şarap şişesinde ne idüğü belirsiz kum taneleri sakladığını ve bu kumların hede dağından geldiğini biliriz; ama başka hiçbir şey...

    zaten önemli olan o değildir filmde. bugüne dek hangi filmde gördüysem ibrahim tatlıses tonlamam ile "benimle evlenir misün?" diye sorasımı getirtmiş** ingrid bergman, aynen casablanca'da olduğu gibi bu filmde de iki erkek arasında kalmış, ama bu sefer erkeklerden biriyle sadece görev uğruna beraber olan bir kadını canlandırıyor. mük-kem-mel claude rains ise (yine casablanca'dan tanıdık bir isim) filmin aslında çok kötü olmayan kötü adamı. carry grant ise sevdiği kadını* görev için başka bir erkeğin kollarına bırakmak zorunda kalan bir amerikan ajanı.

    şarap mahzenindeki sahne, ingrid bergman'ın bayılmasından önceki dakikalar ve bayılması, final sahnesi... hepsi o kadar muhteşem ki, insanın dili tutuluyor. artık böyle filmler çekilmiyor...


    (caponsever - 10 Ağustos 2002 01:51)

  • comment image

    hitchcock filmin konusuyla ilgili her şeyi o derece çabuk geçiştirmiştir ki, filmin arka planı o derece basittir ki, insan filmin konusunu bir başkasına anlatırken aptal durumuna düşer. bu tür ayrıntılarla uğraşmayı hiç sevmeyen hitchcock, filmin sahnelerine, karakterler arasındaki ilişkilere konsantre olmaktadır; başka bir yönetmenin elinde pejmürdelik olarak durabilecek bu tavır hitchcock'un mük-kem-mel sineması sayesinde önemsizleşir, hitchcock seyirciyi avcunun içine alır, filmin neyle ilgili olduğunu umursatmadan izletir seyirciye filmi.


    (caponsever - 13 Ağustos 2002 19:45)

  • comment image

    1946 yapımı bir alfred hitchcock şaheseri. usta yine ajan temalı filmlerinden birini mi çekti acaba derken, üstüne buram buram aşk sosunu da ekleyip, gerilim dozunu da harlayınca ortaya enfes bir film çıkıveriyor. dönemin en ünlü iki oyuncusu cary grant ve ingrid bergman'ın birbiriyle uyumu kusursuz. ne yapacağını bilemeden, sadece dişiliğini ve hedefteki adamın kendisine düşkünlüğünü kullanmaya çalışan alicia ile bir türlü alicia'ya olan aşkını itiraf etmeyen, insandan çok bir robotmuş gibi hareket eden ajan devlin'in aşkı bu iki büyük oyuncuda hayat buluyor. hitchcock usta genelde filmlerine koyduğu aşk hikayelerinde inandırıcılık sorunu çekerken bu sefer bu sorunu halletmiş görünüyor. filmi izlerken biz de o aşkın içine giriveriyoruz. bu kadar aşk dedik ama filmin hayran olunası yüksek gerilim dozundan bahsetmeden olmaz. gerilimin babası sayılan hitchcock bu filmde zirveyi zorlayıp, seyircinin gerilip nefesini tutacağı sahneleri arka arkaya seyrettiriyor. bir anahtar ve şarap mahzeniyle bile hepimizi koltuğumuzda hop oturup hop kalkıdan usta şovunu finale saklıyor. finaldeki merdiven sahnesi ile hem filme çok güzel bir nokta koyuyor hem biz seyircileri giderayak kalp krizine sokarak bitiş fragmanına doğru sürüklüyor.


    (crowley - 31 Mayıs 2009 16:18)

  • comment image

    --- spoiler ---

    benim diyen aşk filminden daha çok romantizm vardır bu filmde. en sevdiğim sahne ingrid bergman ve cary grant'in parkta birbirlerini iğneleyerek konuştukları sahnedir. sevdiği kadının adım adım zehirlenerek öldürüldüğünün farkında olmadan, titreyen ve yalvaran gözlerine aldırmayarak, yapabildiği kadar acımasızca sorar: "iyi görünmüyorsun?" yanıt çok masum: hangover

    ---
    spoiler ---


    (bloodflowers - 11 Ağustos 2009 10:20)

  • comment image

    bu film bana kalırsa hitchcock'un daha sonra vertigo ve psycho ile ulaştığı zirvelerden biridir.* her şeyiyle hitchcock'un tüm takıntıları, görsel başarısı, kurgusu burada da mevcuttur. akla birçok filmi getirmesi muhtemeldir, ilk olarak ingrid bergman (hakikaten kendisi çok başarılı ve tanrıça gibi kadınmış) etkisiyle casablanca'dır. tabi benzerlik bununla bitmez. iki filmde de egzotik bir mekan tercihi ön plandadır ve üçlü aşk ilişkilerinde sevdiği kadını 'feda' eden erkekler vardır. ve ikisinde de hays code yüzünden hissedilen bir erotizm ön plana çıkar.

    filmin açılışından itibaren hitchcock klasını konuşturmaya başlar. mahkeme kararının hemen sonrasında ingrid bergman'ı sarhoş bir halde saçmalarken görürüz, bu sahnenin sonunda bir adamın kafası sadece arkadan gösterilir, yüzü gizlidir; o adam cary grant'tir. zaten bilinmezlerle dolu filme nefis bir giriştir bu.

    filmde bahsedilecek sahnelerden en çok bilinenlerinden biri de öpüşme sahnesidir malumunuz. dönemin şartlarında 3 saniyeden uzun öpüşmenin yasak olmasından dolayı hitchcock 3 dakikalık öpücüğü saniyelere böler ve bunu plan sekans şeklinde çeker, ortaya çıkansa en etkileyici öpüşme sahnelerinden biridir bana kalırsa. bir de tabi ki balo sahnesinin girişinde kameranın yukarıdan herkesi taradıktan sonra yavaşça ingrid bergman'ın eline zoom yapması filmin en unutulmaz anlarından biridir. ve daha önce spellbound'ta kameranın önündeki silah gibi bu filmde de yine öldürücü bir şekilde zehirli çayın kameranın önünde olup mizanseni domine ettiği bir sahne vardır.

    bana kalırsa notorious akla ikinci olarak psycho'yu getirir. bu ilk önce anne-oğul ilişkisinde belirgindir, ilişkideki gerilim karşı karşıya geldikleri her sahnede net bir şekilde hissedilir. ayrıca iki filmde de olayın geçtiği mekan üç katlıdır. (burada zizek'in de hakkını vererek) ikisinde de 'asıl' olay en katta yani bodrumda gerçekleşir; giriş katı her şeyin normal olduğu, partinin verildiği yer, üst kat ise adamın aslında sahip olmadığını öğrendiği, arzuladığı ama elde edemediği kadını hapsettiği yerdir. filmin sonunda ise psycho'daki duş sahnesine paralel güzellilkte bir kurguyla merdivenden iniş sahnesi vardır, devamında arabaya alınmayan claude rains karanlık gecede sadece küçük bir aydınlığa çağırılır ve filme mükemmel bir nokta konulmuş olur.

    tabi film yine bu okumaları yapmadan da salt bir romantik gerilim olarak şaheserdir. bana kalırsa cary grant'in imajı yüzünden (sonunun değiştirilmesinden dolayı) mahvedilen suspicion'ın ardından hitchcock'un her anlamda zirveye ulaştığı noktadır.


    (shocktheworld - 14 Eylül 2009 01:57)

  • comment image

    filmde ajan amca ingrid bergman'a davetteki erkeklerin isimlerini ezberlemeye çalışmasını tembih eder. az sonra kendimizi davette, ingrid bergman'ın açısından bakarken buluruz; kötü adamlar bir bir isimleriyle takdim edilir ve elimizi öperler, haliyle biz de adamların ismini ezberlemek için üstün bir çaba sarfederiz. sanki scorsese filmi izliyormuşuz da ilerde bir dolu karmaşık karakterle işimiz olacakmış gibi, adamlara dikkatle bakar isimlerini dikkatle dinleriz. halbuki bu isimler film boyunca hiçbir işimize yaramayacaktır. fakat bu tanışma sahnesi sayesinde, kötü adamların kötülüğü ikiye katlanır, bu dikkat sayesinde korkunçluklarına korkunçluk katılır, bir daha karşımıza bile çıkmayacak olan mr. knerr'in kaşları akıldan çıkmaz işte.


    (deinnorra - 2 Eylül 2010 16:52)

  • comment image

    casablanca nınkini andıran, her şeyin bir anda karışıp, travmatik bir şekilde anlık manevralarla çözüldüğü bir havaya sahip finalini, ingrid bergman ın yarı baygın haline çok güzel yerleştirdiği fevkalade hülyalı ve son derece huzur dolu gülüşü ile süslemiş müthis hitchcock filmi.

    ayrıca, sanırım, bizdeki uyarlamasında da, emel sayın ve cüneyt arkın rol almıştı.

    - say it again, it keeps me awake
    - i love you


    (amethysta - 16 Ağustos 2004 17:58)

  • comment image

    filmde grant'in kullandigi araba kaldirima yana$ip park ettikten sonra, kendisinin yol tarafinda kalan surucu kapisindan degil de kaldirim tarafinda kalan diger kapidan di$ari cikmasi dikkatimi cekti ve bunu film boyunca sanirim bir kac kez yapiyor.. acaba o devirde bir trafik kurali miydi bu, yoksa cekim kolayligi olmasi icin mi yapiliyordu bilemiyorum..

    hitchcock'u yine diger filmlerinde oldugu gibi kisa bir anligina rains'in, evinde verdigi buyuk partide arkaplanda ayakustu iki bayan ile sohbet ettigi sahnede goruyoruz..

    casablanca'dan sonra burda da muthi$ olan ingrid bergman 40'larin en guzel aktrisi oldugunu bir kez daha kanitliyor..


    (huger - 17 Ekim 2004 04:20)

  • comment image

    kaymak gibi akan hithcock şaheseri. karakterler net bir şekilde akıyor..hepsinin yeri belli..temiz, alnı açık bir başyapıt..


    (ebucan - 1 Kasım 2005 00:09)

  • comment image

    hitchcock'un gerilimin dozunu müthiş bir ustalıkla ayarladığı, seyirciye nefes aldırmadığı en iyi filmlerinden biri. özellikle ünlü şarap mahzeni sahnesi ve finale kadar tüm bir sekans ders niteliğinde, hitchcock'a hayran olmak için yetiyor da artıyor bile. hitchcock her zamanki cinliğini bu filmde de telefon başındaki öpüşme sahnesi için kullanmış, adeta o zamanın sansür kurallarıyla dalga geçercesine öpüşmenin aralarına telefonla konuşma sahneleri sıkıştırmış ve bu yolla sansürden yırtmayı becermişti.

    filmle ilgili bir başka enteresan nokta ise şarap mahzenindeki şarap şişelerindeki gizli maddenin içeriğine dairdir. hitchcock filmi tasarlarken, filmin macguffini olan şişelerin içinde ne olabileceği üzerine kafa yorarken uranyum olacak diye tutturmuş. 1944 yılında, henüz atom bombası kullanılmamışken bu öneri kimlerince saçma ve anlamsız olarak nitelendirilmiş. 1946'da film gösterime çıktığında tüm dünya uranyum ve atom bombasını çoktan tanımıştı. filmdeki naziler ve uranyum böylece tam yerini bulmuş oldu. biraz da böyle öngörülerdir zaten hitchcock'u büyük yapan, bu da onlardan biridir.


    (gebura - 10 Aralık 2005 12:28)

  • comment image

    hitchcock atmosferinden sıyrılabilip de bakılabilirse eğer, casablanca ile sayısız benzerlikleri vardır bu filmin. sayalım: ingrid bergman, claude rains, aşk üçgeni, naziler, herşey kördüğüm oldu diye düşünürken zekice çözülen bir final...

    ancak hitchcock'dan beklenebilecek bir çakallık olarak, filmde cary grant'i kötü, claude rains'i iyi göstermeye yönelik çabalar mevcut. hatta daha filmin başında aklıma gelen bir formül var:
    devlin ---> devil in

    daha da ilginci james bond karakterine ilham veren kişi, devlin karakterinin ta kendisidir.

    bir de, hiçkok asistanını rio'ya gönderiyor ve belli bazı çekimler yaptırıyor. sonra bütün bu çekimleri back projection tekniğiyle perdeye yansıtıp, filmin tamamını los angeles'daki stüdyolarda, perde önünde çekiyor. zaten bu bilgiyi öğrenmeden önce ben kıllanmıştım. restoranda arka fondaki insanlar bile grant ve bergman'a göre flu gözüküyordu. benden kaçar mı be hiçkok? hakkaten güzel bir fikir, o yılların teknolojisiyle daha ne olsun. ayrıca bu tekniğe psycho ve muhtemelen diğer bazı hiçkok filmlerinde de rastlamak mümkün.


    (axellennox - 10 Temmuz 2006 19:28)

Yorum Kaynak Link : notorious