• "- ismin ne?- sabiha.- evet ama gerçek ismin ne?- takma isim olsa sabiha mı olur?"
  • "-hic gelmemistim buraya.-ben de. seninle yaptigimiz hersey, gittigimiz heryer ilk benim icin."
  • "fetiş ya da kült, nasıl tanımlarsanız tanımlayın bu ülkede çekilmiş öykü ve film tekniği olarak kusursuza yakın bir kaç başyapıttan biri. unutulmuş bir not; öykü sait faik'ten mülhemdir."
  • "- cok eskiden rastlasacaktik..."
  • "-evli miymiş sorsana!-soramam...-neden?-ya evet derse?"




Facebook Yorumları
  • comment image

    vesikalı yarim, lütfi ömer akad'ın türk sinemasına, bu topraklara, biz melali anlamaya çalışan nesle* güzel, zarif, iç burkan, unutulmayan, hatırda tutmak için sık sık izlenen, yani sönmesin diye devamlı odun atılan bir işaret ateşi gibi gözetilen bir hediyesidir. türk sinemasının en güzel, en hisli melodramlarından biri belki birincisidir. istanbullu bir ustanın elinde işlenmiş oltu taşı gibidir senaryosu. herkes ve her şey olması gerektiği gibidir. manav halil, sabiha, halil'in babası ama en çok da bütün olanlardan sonra halil'e terliklerini giydiren karısının ruh hali...

    filmin can alıcı sahnelerinden biri de, halil'in arkadaşlarıyla gittiği gazino/meyhane benzeri mekandır. daha önce böyle bir yere hiç gitmemiş olan akad, mekanı hayalinde tasarlamış amma velakin 60'lı yılların meyhane geleneğini kalbinden yakalamıştır. akad'ı büyük yapan da zaten budur.

    film özetle sabiha ve halil'in, olmayacak duaya amin ve olamayacak bir aşka inşallah demeye çalışmaları ama bunu başaramamaları beyanındadır.

    sene 1968'dir, yer istanbul'dur, dekor bir meyhane, bir hapishane, bir manav, iki evdir. vakit umumiyetle gece nadiren gündüzdür, sokaklar ise çıkmaz sokaklardır. şarkı ise kalbimi kıra kıra'dır.

    izlemekten bıkmayacağım.


    (itaatsiz - 11 Ocak 2007 11:14)

  • comment image

    cok ozel bir filmdir. icinizde dinlenmeye/demlenmeye biraktiginizda derine gomuldukce isiltisi teninize vuran garip bir madde gibidir bazi filmler. vesikali yarim, sevmek zamani ile birlikte ayni isigi sacan, ayni yere gomulen ve ayni siddette susan iki film benim icin. cagdaslari gibi ahlak dersi vermeyisi, o iki asigi da anlayisi, aski anlayisi...
    sabiha aklibasinda halil'i bastan cikaran asifte degildir. asiktir o.
    halil sabiha'nin tuzagina dusen adam degildir. asiktir o.
    baba sabiha'ya orospu, halil'e hain evlat, gelinine de zavalli kurban muamelesi yapan otorite degildir. gormus gecirmis, hepsini sarip sarmalayacak noktaya ermistir o. hepsini anlar.
    filmin sonunda sayfalarca sozle anlatilsa o etkiyi birkmayacak birsey yapar akad, kamerasini konusturur.
    sabiha cikar, halil'in evine gider. bu kez onu alip gelecektir. ben olsam gitmem der arkadasi. 'gidiciiim, beni gorunce gelecektir' der sabiha. ve gider. manav dukkanina uzaktan bakar. halil cocugunu kucaklar. halil degil ama halil'in babasi gorur sabihayi. sabihanin durdugu yerden manavi goruruz once, sonra babasnin gozunden sabihanin yuzunu. manav sabiha'nin durdugu yerden gorundugu gibi uzaktan gosterirlirken (ve tabii ki halil, halil'in babasi ve o esnada orada olan biten hersey), babanin gozunden sabiha yakin cekim gorunur. bu kesme 3 defa tekrarlanir ve her tekrarda ne sabiha ne de baba yerlerinden kipirdamadiklari halde sabiha'nin bakisindan gordugumuz manav resmi bizden uzaklasirken, babanin gozunden sabiha giderek buyur. sabiha o an orda kendi gozleriyle butun hayallerinin elinden nasil kaydigini gormustur. akad da bunu gostermistir. baba o gun orda bu kadinin o adimi atmadigini, ici kan aglayarak orda durdugunu resme girmedigini gormustur, akad bunu da gostermistir.
    nedense eylul aksami gibidir film. acik olan pencerelerin aksama dogru artik kapandigi, ruzgarin yavas yavas icinizi urperttigi mevsim gibi.


    (fitfit - 14 Nisan 2007 16:55)

  • comment image

    fetiş ya da kült, nasıl tanımlarsanız tanımlayın bu ülkede çekilmiş öykü ve film tekniği olarak kusursuza yakın bir kaç başyapıttan biri. unutulmuş bir not; öykü sait faik'ten mülhemdir.


    (aciradika - 13 Kasım 2004 23:54)

  • comment image

    türkan şoray(sabiha), izzet günay(halil), semih serezli, ayfer feray, selahattin içsel (halil'in babası) , behçet nacar (şoför), hakkı haktan (garson) 'nın rolleri hakkını vererek paylaştıkları, lütfü akad imzalı bir kült film vesikalı yarim.

    ...spoiler...

    kocamustafapaşa 'nın fakir bir mahallesinde manavlık yapan istanbullu halil ve şen saz gazinosu dilberi sabiha'nın trajik öyküsü.
    gözleri velfecri okuyan, varlığını göstermesi için bazı zamanlarda kilit kişilerin sadece bakışarak anlaştıkları bir film bu. evini, eşini bırakıp gönlünü yasak elmaya kaptıran ve mutluluktan mutsuz olmayı seçmek zorunda kalanların dramı.
    sabiha' ya -içkin var mı ? diye sorup,
    - daha içecek misin ? cevabından sonra ,
    -belki de içmem, ama ver ! diyen karizmatik bir halil,

    konsomatris olduğu halde hayat derslerinin en incesini veren sabiha' nın - bir daha gelme içkiye saza, bi takılırsın, bi daha da.. derken,
    -üzme canını ..diyerek lafını kesen mahalle delikanlısı bir halil,

    sevdiği kadına, ışık vurdukça parlamasını istediği yüzüğü kadife kutusunda hediye etmek isteyen romantik bir halil,
    yine sevdiği kadınla birlikteyken - iyi misin sorusuna,
    -sultan gibiyim ! diyen bıçkın bir halil var bu filmde.

    bir noktanın ancak kendi dışındakiler tarafından görülebilen tek boyutunun hüznünü yaşamak böyle bir anlatılır ancak..
    son çaresizliğini; uğruna hapis yatıp çıktıktan sonra, sevdiği kadını bıçaklayarak göstermiştir halil.
    sabiha' nın halil'in evli olduğunu öğrenip ona karşı soğuk davranmasından habersiz , o hapisteyken onu bekleyeceğine söz verip, döndüğü pavyonda kahkahalar atarken gördüğü sabiha' yı bıçakladıktan sonra,
    sabiha'nın gelen polislere - ben yaptım, bıçağı kendim sapladım diyerek, suçu üstüne almasından sonra halil' in dönüp,
    -asıl şimdi yıktı beni .. deyişi bir ömürlük şiirlere bedeldir..

    filmin sonunda ;
    sabiha hastanede ne pahasına olursa olsun, haliline kavuşmanın özlemi içersinde, halil de, - başımı okşadı babam benim, kalacak mı? diye kardeşine soran çocuklarının, hiçbir şey olmamış gibi, terliklerini önüne koyup, beyaz çarşaflar serip, yatağını hazırlayan karısının yanında cigara içip efkâr yaparken bulur kendisini.

    sabiha hastaneden çıkışta manavda çalışmaya devam eden halilinin kucağında çocuğunu havaya atışını seyreder ve kalbini kıra kıra, ağlaya ağlaya filme veda eder..

    feri sönmüş bir göz gibi parlamaya çalışan son bir yıldız kalmıştır artık gökyüzünde ve o eski arnavut kaldırımlı, at arabalı, denizi yosun kokan, gemisi efkâr tüten siyah beyaz bir istanbul manzarası..

    ...
    spoiler...


    (hepatrol - 15 Nisan 2006 00:58)

  • comment image

    her turk melodrami gibi dil hakkinda, baska turlu dillendirmeler hakkinda konusan konusan film. beklentilerimizin bizi hakli cikardigi film. sabiha bilir ki halil evine donecektir, halil bilir ki sabiha pavyona donecektir seyirci bilir ki evet herkes kendi yoluna gidecektir ama uc taraf da yuregi elinde bekler de bekler. daha sabiha cikmadan arkadaslari halil’e pavyon kadinlarinin nasil bir teslimiyetle asik olduklarini anlatirlar ki halil boyle bir kosullanmayla asik olur. sabiha ise bilir ki bu adamlar hep asillarina geri donerler o da bu farkindalikla sonunda kendi eliyle halil’i evine gonderir *. ama bir de sabiha’nin ortaya ilk cikisi vardir ki gilda falan daha yeni yeni fetislesmektedir hollywood’da. neredeyse on dakika boyunca tek bir plani dolduracak bir objenin gorundugu olmamistir sabiha cikana kadar. o boyle sigarali tek eliyle, tek kasi havada kendisinden baska hicbir seyin gorunmedigi bir planda cikar seyircinin ve halilin karsisina, butun sesler kesilir filmde. hemen bir plan sonrasinda orkestra nesimi’nin “ar u namus sisesini tasa caldim kime ne”sini calar ama sozsuz, oyle bir mutevazi zerafetle. taa cok sonra sabiha gercegini dile getirmeden terketmeye calisirken halil’i sabiha yerine orkestra “kimseye etmem sikayet” diye sikayet eder. iste oyle her seyrediste kalbimin baska bir yerini kirar bu film benim de.


    (semsa - 20 Ağustos 2006 17:50)

Yorum Kaynak Link : vesikalı yarim