Süre                : 1 Saat 44 dakika
Çıkış Tarihi     : 13 Temmuz 2000 Perşembe, Yapım Yılı : 2000
Türü                : Aksiyon,Macera,Bilim Kurgu
Taglar             : Mutant,süper kahraman,Süper kahraman ekibi,logan character,erik lehnsherr character
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Twentieth Century Fox , Marvel Enterprises , Donners' Company
Yönetmen       : Bryan Singer (IMDB)
Senarist          : Tom DeSanto (IMDB)(ekşi),Bryan Singer (IMDB),David Hayter (IMDB)
Oyuncular      : Hugh Jackman (IMDB), Patrick Stewart (IMDB), Ian McKellen (IMDB)(ekşi), Famke Janssen (IMDB)(ekşi), James Marsden (IMDB)(ekşi), Halle Berry (IMDB)(ekşi), Anna Paquin (IMDB), Tyler Mane (IMDB)(ekşi), Ray Park (IMDB), Rebecca Romijn (IMDB), Bruce Davison (IMDB), Matthew Sharp (IMDB), Shawn Roberts (IMDB), George Buza (IMDB), Carson Manning (IMDB), Scott Leva (IMDB), Kevin Rushton (IMDB), Sumela Kay (IMDB), Shawn Ashmore (IMDB), Daniel Magder (IMDB), Matt Weinberg (IMDB), Stan Lee (IMDB), Adam Robitel (IMDB), David Brown (IMDB), Ben Jensen (IMDB), Elias Zarou (IMDB), David Hayter (IMDB), Jay Yoo (IMDB), Cheryl De Luca (IMDB), Wesley Finucan (IMDB), Gary Goddard (IMDB), Brian Peck (IMDB), Daniel Vivian (IMDB)

X-Men ' Filminin Konusu :
class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" Cyclops. Jean Grey Storm..... Onlar ve daha bir çoğu Children Of Atom (Atom Çocukları) idi; herbiri biribirinden farklı genetik mutasyonlar ve bu mutasyonların kendilerine kazandırdığı insan üstü güçlerle doğmuştu. Ne yazık ki insanoğlu anlamadığı şeyden korkmaktadır ve bu mutantlar kendilerini binbir türlü kötülükten korudukları toplum tarafından dışlanmışlardır. Önyargı ve nefretle dolu bir dünyada, insanlar farklılıkları kabullenememekte ve birer ucube olarak gördükleri mutantları kendilerine karşı birer tehdit olarak görmektedirler. Böyle düşünenlerin başında Senator Kelly gelmektedir.   Dünya üzerindeki en güçlü telepatik yeteneklere sahip insan olan Prof. Charles Xavier insanlarla mutantların bir arada barış içinde yaşayabileceğine inanmaktadır ve X-MEN adı altına bir çok mutantı etrafında toplar. Onun yardımıyla bir çok mutant güçlerini kontrol etmeyi ve insanlığın faydasına olacak şekilde kullanmayı öğrenmişlerdir. Kendlerinden korkan bir dünyayı korumak için savaşmaktadırlar.

Ödüller      :

Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films:Saturn Award-Best Actor, Saturn Award-Best Director, Saturn Award-Best Writing, Saturn Award-Best Supporting Actress


  • "pafüm markası gibi. çıkarsa alırım."
  • "her ne kadar wolverine'i sevsem de wolverine'siz bir film çekilmesi beni çok mutlu etti. zira wolverine'in adını x-men sanan tanıdıklarım dahi var."
  • "proffesor x' i mesut özil' in oynadığı, fragmanından anladığım kadarıyla güzel bir film olacağı belli olan yeni x-men filmi."
  • "magneto fatmagüldeki mustafa değilse kimdir diye akıl yorduran film."
  • "magneto hakli beyler."
  • "(bkz: tüh pıçaklı adam yokmuş)"
  • "şu tarz adamlar bu filmi izlerken orgazm olabilirler. öylesine dolu doludur.."
  • "filmdeki bir diğer inanılmaz mantık hatası ise teleport olan bir adam barındırması. teleportasyon icat oldu da bizim mi haberimiz yok acaba ?????????"




Facebook Yorumları
  • comment image

    her ne kadar wolverine'i sevsem de wolverine'siz bir film çekilmesi beni çok mutlu etti. zira wolverine'in adını x-men sanan tanıdıklarım dahi var.


    (asosyalist - 27 Mart 2011 15:36)

  • comment image

    proffesor x' i mesut özil' in oynadığı, fragmanından anladığım kadarıyla güzel bir film olacağı belli olan yeni x-men filmi.


    (fahri yazar - 30 Mayıs 2011 02:53)

  • comment image

    --- spoiler ---

    filmin başındaki darth vader göndermesi bilinçli ya da bilinçsiz, mükemmeldi. bir iki ufak detay dışında çizgi romana yakındı karakterler. güzeldi diyor, önümüzdeki green lantern ve captain america filmlerine bakıyoruz.

    bu sene güzel çizgi roman filmi yaptı, çok mutluyum.

    ---
    spoiler ---


    (youth gone wild - 6 Haziran 2011 00:26)

  • comment image

    daha izlerken bile kendi içimde yaşadığım hesaplaşma ve sonrasında yaptığım sıcağı sıcağına değerlendirme neticesinde söylemeliyim ki, oldukça yüksek beklentiyle gitmiş olmama rağmen beğenmekle kalmayıp şimdiye kadarki en iyi x-men filmi olduğuna kanaat getirmiş bulunduğum yapım.

    bundan sonrası spoyler.

    --- spoiler ---

    yaş kaç olursa olsun iflah olmaz bir nerd olduğunu böyle bir filmi izlerken aralıklarla orgazm çığlığı atıyor ve gözlerin nemleniyorsa daha iyi anlıyorsun arkadaş.

    evvela bize x2 gibi bir güzelliği yaşatmış bryan singer insanına en derin sevgi, selam ve sitemlerimi ileterek başlıyorum. hala anlayabilmiş değilim, sen mis gibi seriyi bırakıp git ucube bir superman filmi yap, hem superman'in hem x-men'in ocağına incir ağacı dik. yine de bu filmle kendini tekrardan -ve fazlasıyla- affettirdi, ellerine sağlık!

    bir çr okuru olarak x-men'in sinemaya uyarlanacağını ilk duyduğumda da en fazla endişe ettiğim husus, çizgi-romanlarda büyük yeri olan grup kapışmalarının beyazperdede nasıl duracağıydı. en büyük grup halinde kapışmayı üçüncü x-men filminde izledik ve bilen bilir, karakter çokluğundan o kadar yüksek beklentiyle gitmiştik ve sonuç koca bir hayal kırıklığıydı. bu filmde o denli büyük bir kapışma yaşanmasa da havok, beast vs.azazel, banshee vs.angel, magneto vs.sebastian shaw ile gayet güzel kotarılmış dövüş sahneleri. bir artı puan yazalım burdan evvela.

    atonement'tan beri takip ettiğim james mcavoy ve adını ilk kez duyduğum michael fassbender, professor x ve magneto rollerindeki performanslarıyla filmi sürüklüyor. filmin ilk kısmında erik'in, ikinci kısmındaysa charles'ın karizması aşmış durumda. finalde ise bu iki lider ruhlu adam karşı karşıya geliyor ve kaçınılmaz sonuç, nasıl sonlanacağını bilsek de malum sahnede gözleri dolmayan bizden değildir. yine de söylemem gerekir ki, açılış ve kapanış sekansları onunla yapılmış olmasına rağmen filmde xavier kadar ağırlığı olmayan magneto şov yapmış resmen. öyle ki yırtık dondan fırlar gibi ekibe katılıyor ve bir anda charles ile birlikte grubun lideri oluyor, düşünün öyle bir lider havası var herifte. ve nihayetinde erik'in içindeki iyiliğin farkında olan charles'ın oynadığı kumar ters tepiyor, erik -yorumlayana göre değişir- ruhunu, charles bacaklarını, her ikisi de en iyi arkadaşını kaybediyor. erik'in çanak anten ayarı sahnesinde charles ile olan diyaloğu ve ikisinin de gözünden bir damla yaş düşmesi, finalde ise sektirdiği kurşun charles'a isabet ettiğinde yanına ilk koşanın yine erik olması ve orda yaptıkları veda konuşması ikilinin öne çıkan sahnelerinden. strip club'daki geyiği de unutmamalı. velhasıl, adamımsın charles! ancak ne yazık ki, evet, erik haklı beyler.

    ekibin geri kalanına gelirsek:

    yegane insan karakterimiz moira da görece kısa rolünde oldukça iyiydi. üstelik filmin yarısına kadar kendisinin wicker park'tan hastası olduğum rose byrne olduğunu farkedemedim. charles ile olan ilişkileri havada kalmış bir miktar, ama olsun. canım benim.

    hank mccoy'u özhakiki first class zamanlarındaki gibi insan halinde görmek güzeldi, ancak çizgi-romandaki dombili hank yerine odtü elektrik mühendisliği 1.sınıf öğrencisi hank sanki olmamış gibi bir miktar. beast dönüşümünden sonraki makyajı da fragmanlarda gördüğüm ve korktuğum kadar kötü değildi, sonlara doğru üçüncü filmdeki yaşını başını almış hank mccoy tadını yakaladım az da olsa. ayrıca orijinal first class'ın tek üyesi olarak filmdeki yerinin ayrı bir anlamı vardı.

    havok da yine erken dönem öğrencilerden olmakla birlikte, orijinal beşliye sonradan katılmış bir karakter. gerçi yanında bir polaris görmek isterdi şu deli gönül, ama filmdeki olmuş karakterlerden denebilir. cyclops'a da ufak bir gönderme olsaydı keşke diye geçirdimse de içimden, sağlık olsun, böyle de güzel olmuş havok abimiz.

    mystique ile charles'ın çocukluk arkadaşı olması tuhaftı biraz, sonraki -önceki?- x-men filmlerinde bu duruma gönderme yapılmamış olması, üstelik mystique'in ilk filmde charles'ı neredeyse öldürmesi bu durumla çelişiyor sanki ama özellikle filmin ilk yarısındaki ikili diyalogları iyiydi. mystique'in magneto'ya kesik olduğu ezelden bilinen bir gerçek zaten, anlaşılan prequel ile ilk x-men üçlemesi arasında geçen sürede ondan umudu kesip azazel ile mercimeği fırına vermiş ve sonuç malum, nightcrawler.

    banshee en sevdiğim x-men karakterlerinden, nihayet çizgili kanatlarıyla beyazperdede görmek memnun etti beni. gerçi çizgi-romanlardaki irlandalı ağır abi modundan ergen triplerine terfi etmiş ama olsun, finalde çılgın attığı sahneleri salya akıtarak izledim. kendisinin de yine first class olmasa da takıma storm, colossus ve wolverine ile birlikte gelen üçüncü nesil -erken dönem- diyebileceğimiz karakterlerden olması filmi kendi adıma çekici kılan bir başka unsur.

    darwin'i çabuk harcadılar be ya.

    emma frost'un filmde olması ayrı bir orgazm sebebi olmakla beraber direktman wolverine filmiyle çelişen bir durum yaratmış. gerçi anladığım kadarıyla devamlılıkta ilk iki filmi temel alıyor first class, ve fakat son iki filmden de izlere rastlamak mümkün(farz-ı misal erik'in mystique'e mavi halindeyken iltifat etmesi ve mükemmel olduğunu söylemesi direktman üçüncü filmde mystique "insana" dönüştükten hemen sonra sarfettiği "halbuki ne kadar güzeldin" cümlesine gönderme). genel anlamda başarılı olmakla birlikte wolverine filmindeki emma frost'un kristal hali daha başarılıydı sanki.

    azazel süper olmuş, jason flemyng üstadı the league of extraordinary gentlemen'dan sonra tekrar bir çr uyarlamasında izlemek güzeldi. oğlu nightcrawler'ın iki filmdir hissedilen boşluğunu fazlasıyla doldurdu. beast tarafından bi güzel hacamat edildi ancak, sağlık olsun.

    riptide zayıf bir yan karakter olarak kalmış, iki hareketiyle filme damgasını vursa da magneto tarafından kolayca harcandı.

    wasp'ı neden angel yapmışlar lan. zaten üçüncü filmde ağzına sıçılmış bir angel karakteri mevcut halihazırda? neyse, güzel hatundu vesselam.

    sebastian shaw rolünde kevin bacon, ikinci filmdeki stryker'a yaklaşan bir performans sergilemiş - almancasına ayrıca hasta oldum. onun da ölümü fazla kolay oldu sanki ama magneto'nun hem en nefret ettiği insan olup hem de ona birçok konuda akıl hocalığı yapmış olması takdire şayan. güzel de planı vardı, ters tepmese iyiydi fakat padawan'ı erik meşaleyi başarıyla taşıyacak. rahat uyu sebastian, seni orospu çocuğu.

    veee wolverine! göründüğü bir dakikalık sahnede filmi sus pus izlemekte olan tüm salonu kahkahaya boğdu, pek güzeldi. ilk wolverine filmini affediyor, ikincisini hasretle bekliyoruz bub.

    soundtrack'e de ayrı bir parantez açmak lazım, şimdiye kadarki x-men filmleri arasında şüphesiz ki en başarılı ve en gaz soundtrack idi. henry jackman'a kocaman bir alkış!

    son olarak, izlediğim en iyi x-men idi, evet. bitince ikincisi ne zaman gelir diye düşünür -ve umut ederken- yakaladım kendimi, ancak her ne kadar başta james mcavoy ve michael fassbender'ı özleyeceksem de sanırım first class'tan yeni bir üçleme çıkarmamaları, tadında bırakmaları en doğrusu.

    diye düşünüyorum.

    ---
    spoiler ---


    (bruce parkus - 7 Haziran 2011 02:01)

  • comment image

    --- spoiler ---

    mystiquein yatakta eric e "ya da böyle mi istersin?" diye sorarken rebecca romijn(ilk filmlerde ki mystique) kılığına girmesi beni mest etti. ama onun rebecca olup olmadığını tam olarak anlamam 12 saat kadar sürdü. çünkü hatun kilo almış!!! tanıyamadım. daha doğrusu tanıdım da tanımazdan geldim. eh be!

    ---
    spoiler ---


    (el caballero sin espada - 8 Haziran 2011 12:07)

  • comment image

    herşeyiyle retro olan film. özellikle retro severler için kaçırılmaması gerek. bir de filmin bir sahnesi siz eve dönüş yolundayken bile aklınıza gelip sizi gülme krizine sokabilir:

    --- spoiler ---
    magneto: excuse me. i'm erik lehnsherr.
    prof. x : charles xavier.
    wolverine: go fuck yourself
    magneto & prof x .... (gider)

    ---
    spoiler ---


    (tandirda thunder - 9 Haziran 2011 14:38)

  • comment image

    bir önceki x-men uyarlamalarını da seyretmiştim ve yine sıkılmadan, "bu ne lan" demeden izlemiştim. hatta çoğu kişinin aksine origins literatüründen wolverine filmini de çok kötü bulmamıştım ama bu filmde farklı olan bir şey var.

    önceki x-men uyarlamalarına göre daha az aksiyon sunuyor ve filmin süresi uzun tutulduğundan bu bir handikap olarak görünüyor. ne de olsa benjamin button'un garip hikayesini çözme çabasında değiliz veya akıl oyunları yapıp saatlerce çözmeye çalışmamamız gereken bir kurgu olmaması gerekir karşımızda. x-men bu. felsefesi var, ama haydi itiraf edelim bu evrene dalan çoğu kişi sunduğu aksiyon nedeniyle büyüsüne kapılıyor. farklılık her daim prim yapıyor çünkü. farklı güçler, farklı düşünceler ve bunların cafcaflı bir şekilde karşı karşıya gelip çatışması. allah allah kontesi kim sikti durumu x men evreninde çok da yok. ama sadece bir sahneden örnek vererek bu filmdeki farklılığı anlamak mümkün.

    charles xavier ile erik lensherr bir sahnede karşılıklı oturmaktadır. vatan, millet, dünya üzerine konuşurlar. ne olacak bu memleketin hali diye sormaktadırlar. tabi bu diyarlarda rakı sofrasında olur bu iş ama x-men evreninde muhabbet, satranç tahtasının üzerinde durduğu sehpa başında yapılır.
    işte bu anda çok şık bir konuşma geçer aralarında. (bahsettiğim sahne fragmanların sonunda da mevcut. ama filmin bütünlüğü içerisinde çok anlamlı)

    "beni çok iyi dinle dostum" der charles sesi titreyerek, "shaw'ı öldürmek sana huzur (peace) getirmeyecek". sesi titrer çünkü karşısındaki adamın gücünün farkındadır. tepesi attığında neler yapabilceğinin de. o sesteki titremesiyle james mcavoy o sahneyi hissettirir.

    ardından topun başına erik geçer ve "peace was never an option [barış hiç bir zaman bir seçenek olmadı]" der. sinirli, kararlı, astığım astık kestiğim kestik bir tonda söyler, karşısındakinin korkusunu haksız çıkarmaz. tabi burada sahnenin anlamlı olmasında gözünü sevdiğiminin ingilizcesideki "peace" kelimesinin hem huzur hem de barış anlamına gelmesinin de payı var. kanımca senaristler bu sahnede bu kelimeyi 2 farklı kişinin ağzından 2 farklı anlamda vermişler. biri (huzur) charles xavier ile tanımlanır, diğeri (barış) erik lensherr'in hiç de inanmadığı bir kavramı betimler. farklılık buradadır işte. yaşarsınız o sahneyi. çizgi romanı okurken aldığınız zevkle eşdeğer.

    bize de bu sahne üzerine şapka çıkartmak kalır. beyin kıvrımlarınıza selam yolluyorum sevgili senaristler.


    (dare - 9 Haziran 2011 16:55)

  • comment image

    müthiş güzel bir filmdi.

    --- spoiler ---

    prof x'in saçına dokundurtmaması ve bir de kel olurmuş yok artık hehehe derken hakkaten de kel olması, bütün insanların anılarını hissederken kendi bacaklarını hissedememesi, vay arkadaş, kaderin cilvesi değil de nedir.

    magnetonun en sonunda shaw'ı öldürürken 3 e kadar sayması almanca olmayıdı kesinlikle. ikisinin de ana dili almanca değil mi, olay da o dilde yaşanmadı mı.

    son olarak beast'i biraz itici yapmışlar. çok agresif felan. neyse olur o kadar.
    gene olsun gene izlerim.
    ---
    spoiler ---

    her x-men'den sonra yaşadığımız "allahım lütfen benim de bir süper gücüm olsun nooolur allahım lüüüütfeeeen noooolurrr" hezeyanını çok sağlam yaşatmıştır.


    (iadeli taahhutlu - 10 Haziran 2011 12:16)

  • comment image

    gayet guzel, seyir zevki yuksek, surukleyici bir film olmus. fakat buyuk cabalar sonucu bulmus oldugum* ufak bir detayi kacirmislar veya gormezden gelmisler.

    --- spoiler ---

    x-men the last stand'in ilk sahnesinde xavier ve magneto'yu jean'in evinde, onu aralarina katilmaya ikna etmeye calisirken goruyoruz. bu sahnede xavier ve magneto hala dostlar ve xavier burada kel fakat sakat degil.

    oysa bu fillmde xavier sakatlanmadan once saclari hala var ve sakatlandigi gun de magneto'yla aralarindaki dostluk sona eriyor.*

    bi de evet go fuck yourself.

    ---
    spoiler ---


    (stillhard - 13 Haziran 2011 12:45)

  • comment image

    bu yapımla birlikte bir defa daha idrak ettik ki profesör xavier, doktorasını sosyoloji değil de genetik alanında yapmakla fena yanlışa düşen birisidir. cerebro ile bütün özneleri teker teker -anılarıyla beraber- okuyabilen birisi, sosyal bilimlerdeki yapı-fail karşıtlığını aşabilirdi be... elin adamı onyıllarca veri toplasın öznellik ve nesnelliği ayrı ayrı analiz için, xavier abim ise beş dakikada cerebro'dan alsın verileri, yarına yazsın distinction'ını (zaten döküman olarak da cerebro'dan çıktı alınabiliyor filmde; correspondance ya da bertin grafiği yap koy kitabın sonuna!). (fransız olmayınca girmek zor ama) 40'ların sonunda ecole normale superieure'a filan gireydi bakın, şimdinin kültürelci ekollerini filan börek yapıp yerdi de geç kalındı artık. sonra sen bilimkurgu ortamlarında en fazla noam chomsky ayarında fink at dur, elli birinci motorlu piyade tugay komutanlığı kaçkını tiplerle uğraş...


    (balamir1 - 17 Haziran 2011 12:20)

  • comment image

    anladığım kadarıyla diğer diller için konulmayan altyazılar, sadece bizim izlediğimiz sinema salonu için geçerli değilmiş.

    ispanyolca, rusça, almanca vs.. filmin belirli periyotlarında devreye giriyor. hele almanca bi bölüm var ki evlere şenlik 10 dakika almanca izliyoruz, alt yazı filan yok. dedim arkadaşa: ''ulan millet de ne yabancı dil varmış lan. türkiye çok gelişmiş azizim.''
    işin garibi kimse de itiraz etmiyor, ne bileyim bi kıpırdanma, bi huysuzluk falan da yok. hatta bi kaç sahnesinde elemanın söylediklerine gülen tipler gördüm. dayanamayım full dolu salonda ayağa kalkıp ''aga bu nedir, beni mi sikiyonuz lannn! nerde bunun altyazıları'' diyecektim ama o özgüven bende mevcut olmadığı için oturup kaldım.

    arkadaşımın: '' zamanında alman pornolarını adam akllı izleseydik bu durumlara düşmezdik azizim'' serzenişi ile tüm ergenliğim gözlerimin önünden geçti.
    budur benim için kıks men first class.

    *


    (ne nick i lan - 13 Temmuz 2011 18:17)

  • comment image

    matthew vaughn yönetmiş filmi. kayda değer filmine rastlayamadım, eğer iyi filmlerse de ben izlemedim, sanırım yapımcı olarak daha başarılı, ancak bu filmi fena da çekmemiş.

    james mcavoy'a gelince, wanted'ı da onu da çok beğenmiştik, the chronicles of narnia*'daki rolünde tanıyabilene aşkolsun.

    alman baba ile irlandalı bir annenin evladı olan michael fassbender, magneto rolüne çok yakışmış.

    kevin bacon ise sebastian shaw olarak boy gösteriyor.

    --- spoiler ---

    olay 1944'de başlıyor. sonradan magneto olarak anılacak erik adlı çocuğun nazi toplama kampında yaşadığı dramı ve yeteneğinin ortaya çıkışını görüyoruz, bu vesile ile empati yapma şansımız oluyor.

    aynı dönemde amerikada tuzu kuru bir hayat süren charles xavier'ın ise iyi olmamak için hiç bir sebebi yoktur. yakışıklı, zengin, zeki ve başarılıdır, mutasyon geçirerek elde ettiği yeteneği ise onu ucube kılmamakta aksine hayatını kolay idame ettirmesini sağlamaktadır. ilk rastladığı mutant ise, yine kendi gibi çocuk olan raven (mystique) dir ve birlikte büyürler.

    charles xavier eğitimini profesor olarak tamamladığında, soğuk savaş baş göstermiştir. sebastian shaw öncelikle magneto'nun yeteneklerini ortaya çıkaran ve annesini öldüren nazi subayıdır ve soğuk savaş döneminde kendi yeteneklerini keşfetmiş, etrafında bir grup mutantı toplamıştır. 1960'lardaki amacı nükleer savaş çıkararak mutasyona uğrayan insan sayısını artırmaktır. erik ve charles'in ortak sorunu olması nedeni ile de birlikte çalışmalarına zemin hazırlamıştır.

    olay bundan sonra bir amerikan sistemini koruma klasiğine de dönüşse de, rusları öcü gibi gösterme hissiyatı ağır basmamış, küçük ayak oyunları ile geçiştirilmiş.

    wolverine'i bu filmde de es geçmek istemediklerinden olsa gerek, küçük bir saygı duruşunda bulunulmuş. saçma ama şık bir hareket olmuş.

    kafama şu takıldı sadece; ben mi yanlış hatırlıyorum, jean grey'i magneto ve profesör x birlikte bulmuyor muydu? bu filmde gösterilmemiş.

    ayrıca paranın adamı dolaylı değil, doğrudan öldürebildiğine de şahit olduk film vasıtası ile.

    ---
    spoiler ---

    sonuç olarak x-men olmaya yakışır bir film olmuş. amerikalılar bağımsız sinema haricinde ve kendilerine ayna tutmadıları sürece sadece bu tür filmler çeksinler diyerek laflarıma son vermek istiyorum.


    (qfwfq - 31 Ağustos 2011 23:31)

  • comment image

    bu filmdeki inanılmaz mantık hatasını açıklıyorum:
    filmin girişinde bir yazı belirir, yazıda poland 1944 yazar. akabinde çatlak nazimiz pikaba edith piaf'ın plağını koyar ve la vie en rose çalar. oysa o tarihte la vie en rose diye bir şarkı bulunmamaktadır. la vie en rose ondan iki yıl sonra yani 1946 yılında ortaya çıkar.


    (sonrabirgun - 2 Eylül 2011 03:36)

  • comment image

    filmdeki bir diğer inanılmaz mantık hatası ise teleport olan bir adam barındırması. teleportasyon icat oldu da bizim mi haberimiz yok acaba ?????????


    (cigara boregi - 2 Eylül 2011 04:13)

  • comment image

    filmde dikkatimi çeken çok ince bir detay oldu.
    magneto arjantin'e gidip iki tane eski nazi askerini buluyor ve öldürüyor ilginç olan nazi askerlerinden birinin savunma olarak "sadece emirleri uyguluyorduk" demesi. bence burda direkt olarak eski alman nazi subayı olan adolf eichmann'a gönderme yapılmış. eichmann 2. dünya savaşından sonra arjantin'de yakalanmış ve savunması "sadece emirleri uyguluyorduk" olmuştu.


    (toby - 28 Kasım 2012 01:45)

Yorum Kaynak Link : x-men first class