Bringing Out the Dead (~ Yasamin kiyisinda) ' Filminin Konusu : Gecenin geç saatlerinde New York caddelerinde bir ambulans sirenlerini çala çala ilerlemektedir. Gece vardiyasındaki ambulans görevlileri için ölülerle ya da ölmek üzere olan insanlarla yüzyüze olacakları yeni bir gece daha başlamıştır. Sabaha kadar görev başında olan bu görevliler, en az New York caddelerinden topladıkları ölmüş ya da ölümün eşiğine gelmiş insan bedenleri kadar fırtınaya tutulmuş, yaşamları normal seyrinden çıkmış insanlardır.
The King of Comedy(1982)(7,8-65625)
After Hours(1985)(7,7-62114)
The Last Temptation of Christ(1988)(7,6-46312)
Alice Doesn't Live Here Anymore(1975)(7,4-18219)
Cape Fear(1991)(7,3-150574)
Mean Streets(1973)(7,3-82651)
The Age of Innocence(1993)(7,2-44008)
The Color of Money(1986)(7,0-66849)
Kundun(1998)(7,0-24166)
New York, New York(1977)(6,7-15913)
I Call First(1968)(6,7-6885)
Boxcar Bertha(1972)(6,1-7476)
henüz gösterime dahi girmeden, fragmanını izlemek bile büyük keyif veren, atmosferi, müzikleri, birbirinden ilginç karakterleri, mükemmel diyalogları ve frank’in sabaha karşı, sokakta, evinde doğru yürürken söylediği “saving someone’s life is like falling in love, the best drug in the world” sözüyle beynime kazınan 1999 yapımı, defalarca izlediğim ve izlemekten bıkmadığım, enfes bir martin scorsese filmi.
(biligak - 8 Mart 2007 12:57)
kadri, kıymeti bilinememiş filmlerden, leziz bir eser. süper performanslar, eğlenceli diyaloglar ve iç acıtan detaylarla bezeli sürpriz yumurta. dün akşam cnbc-e tekrar yayınladı, tekrar izledim. yine olsa yine izlerim. üstün yetenek nicolas cage zaten süper, tek mimikle bin tane duyguyu anlatıyor, john goodman zaten sevdiğimiz bir abimiz fakat ving rhames "marcus" olarak beni yerlere devirdi, hastasıyım. (insanın marcus gibi kankası olsun, daha ne ister.) hayatına cey-lo'nun beyi olarak devam eden romantik şarkıların buğulu sesi markus antonyus ise şaşırtıcı bir performans sergilemiş ki, "noel" de sevdiğimiz bir karakter olarak hafızamızın bir köşesinde yerini aldı. bi de scrubs adlı dizimizin carla'sını yine hemşire olarak gördük (mary'nin babası yoğun bakıma alındığında ssk hemşiresi gibi banko arkasında takılıyordu kendisi.) figürasyon kapsamında, "aaa" falan dedik, bu da böyle bir anımız oldu. ayrıca acildeki güvenlik görevlisinin ve hastalarla konuşan kadın doktorun kalbimdeki yeri ayrıdır ikisinin de hastasıyım. sanırım bu filmi bu kadar sevdiren de bu tipler. hepsini kısacık kısacık görsek de damakta bıraktıkları lezzet hepsini ayrı ayrı sevdirip benimsetiyor insana.süper filmmiş be bu, düşündükçe daha da çok seviyorum. canım...
(maketbicaa - 26 Nisan 2007 11:12)
unlu monologu su sekildedir:"saving someone's life is like falling in love. the best drug in the world. for days, sometimes weeks afterwards, you walk the streets, making infinite whatever you see. once, for a few weeks, i couldn't feel the earth - everything i touched became lighter. horns played in my shoes. flowers fell from my pockets. you wonder if you've become immortal, as if you've saved your own life as well. god has passed through you. why deny it, that for a moment there - why deny that for a moment there, god was you?" herhangi bi yonetmen bundan daha iyi new york goruntuleri iceren bi film yapsin, sonra da gelsin beni yapsin...
(dreamania - 4 Eylül 2007 17:39)
yönetmeninin martin scorsese olduğu bilinmeden izlendiğinde bile rahatlıkla onun filmi olduğunu anlayabileceğiniz çılgınlık. baştan sona stilize, bazen sürreal, kara mizah kokan, new york, gece, ölüm, noel, hayrettir ki cage, marcus, bazı bazı belki reggae ve patricia arquette.
(paralaksif - 14 Ocak 2008 17:51)
konu: nicolas cage (mr. pierce) siyirmi$ bir ambulans soforudur. patricia arquette'nin (ms. burke) babasinin kardiyak bir durumu vardir. zaten kim normaldir ki? olaylar geli$ir...efendim, bu film, gerek scorsese'nin, gerekse evliliklerin dagilma a$amasinda oldugu duyumunu aldigimiz nick cage ile patricia arquette'nin kendilerini bozduklari, yavan ve ba$rol oyuncularinin ihanetine ugrami$, uyduruk bir korsel $olen (= muzikleri iyi, goruntude i$ yok). her ne kadar ben de filmi beraber izlemi$ oldugum kadim dostum sn. betul'un cifte ihanetine ugrami$ olsam da ("ben filmi begendim yahu (23.30)", "suferdi sufer (24.35)"), sinemadan ciktiktan sonra her $eyi unuttugum icin (aklinizda tek sahne bile kalmamasi filmin tek muspet ozelligi) bu badireyi de ruhum zedelenmeden atlattim. ha, filmin bir olumlu ozelligi de, ba$taki mi: 2 fragmani (bkz: mission impossible).
(zomzom - 3 Haziran 2000 00:56)
thursday, friday ve saturday'den ibaret film. ufak hikayeler mevcut olup, her biri kendi icinde giris gelisme sonuc surecini yasasalar da film tek bir hikaye uzerine odaklanmamaktadir. super muzikleri de vardir hem. sevdim ne var? (00:55)
(yok - 3 Haziran 2000 01:01)
bu filmi çeken shutter island'ı niye çekti isimli bir şarkının da kulaklarını çınlattığı filmdir bringing out the dead.
(mutereddit tedirgin - 24 Şubat 2010 22:58)
yıllar yıllar sonra oturdum tekrar izledim, harbici güzel olmuş işte. taxi driver'ı bu kadar sevememiştim şahsen..benim favorim acil servisteki griss adlı güvenlik valla. herif bütün film boyunca (binanın içinde) gözünde güneş gözlükleriyle milleti azarlıyor, çok tepesi atınca da "don't make me take off my sunglasses". ama hiç çıkarmadı..--- spoiler ---şu diyalog da efsane bence: pierce kadına doğum yaptırıyor, ikizler, dışarı 3 bacak çıkmış:- it's coming. hold her down.- my god! what the hell is that?- it's three legs. backup!- that's too many!--- spoiler ---bir de marcus'un aşırı doz çakmış bi herifi dirilttiği sahne var ki, bomba...
(celeron 300a - 4 Mart 2010 04:22)
hakkatten de fim taxi driver'ın dewamı gibidir... aynen taksi driver gibi, 1. karakterin dilinden bir anlatımla başlıyor film... nikılıs da her zaman için "alkolik" tiplerinin aranan adamı... sapıtması, kendinden geçmesi, coşması pek içlendiriyor insanı... yine aynı taksi driver replikleri war; "i drink everyday", "there was only dark" gibi [kalmamış fazlası aklımda ama boldu], yine ambülansın kenarından köşesinden çekimler, kameranın dikiz aynasını göstermesi... ucuz, zulmet ve fahişe sokaklar, ıslak caddeler... frank pierce'in üç gece nöbete kaldığı üç farklı adamla ayrı ruh halleri içinde olması, komadaki adamla konuşması sırasındaki mimikleri... lakin içine "kara sevda" katılmayacak filmdir bu oysa ki, yapılan adicedir... sanırsam ki; filmi izleyen herkes ving rhames'in oynadığı marcus karakterini beğenmiş ona gülmüştür... marcus bana biraz da; pulp fiction'daki jules winnfield'i hatırlattı. hayatın neresinden keyif alınacağını bulmuş bi adam...filmde en dayanamadığım şey her sahnede bir başka vücutta beliren "yanlışlıkla öldürülen kız"ın suratıydı... kardeşim, tiksindirmek için mi böyle çirkin bi karı seçtin anlamıyorum ki... belki de öyledir, bıktırmak, yormak için o surat seçilmiştir. tom sizemore'da film için acayip göbek yapmış, 3 sekans oynicaz diye sumo olmuş; bozmuş... ayıp.
(cyrano - 19 Haziran 2000 11:09)
tabii ki new york,pislikler,uyuşturucu,şiddet,din,kahramandaki suçluluk duygusu...kısaca tipik martin scorsese!...bencede görsel açıdan çok zengin bir scorsese filmi...bir de(bkz: marc anthony)...
(stinkfist - 2 Temmuz 2000 16:33)
an itibariyle tnt ekranlarında yayınlanmakta olan film.
(helepolis - 3 Mart 2011 21:27)
nicholas cage'in oyunculuk adına hoş şeyler yaptığı (en azından benim izlediğim filmleri arasından) nadir filmlerden..akıcı bir film olmasa da scorsese etkisi çarpıyor insanı.
(dolore - 10 Aralık 2011 21:31)
martin scorsese'n diğer filmlerine göre düşük seviyede kalmış. hikaye olarak sıkıntıları var. oyunculuklar desen yan karakterlerin oyunculuğu dışında göze çarpan bir detay yok.--- spoiler ---sadece yorgunluk, limiti aşmayla birlikte gerçekleşen çıldırış, hızlanmış görüntüler ve güzel müzikler filmin en iyi yanları denebilir.--- spoiler ---
(ramagic - 28 Eylül 2012 15:13)
filmdeki neew york 1993 yılının new york'udur. filmin çekilme tarihi olan 90'lar sonunda new york'un belediye başkanı guilliani sayesinde başlardaki hali kalmamıştır. filmde geçen her türlük pislik mekan ya şimdi nezih bir sinema yada restorasyon geçirmiş yerlerdir. bu da şehrin filmin tonuna ters düşmesi sonucu bir iki ufak tefek değişiklik yapılması sonucuna götürmüştür scorcese'i.
(khaotik - 7 Aralık 2003 19:23)
tipik bir scorsese filmi, ama insanı biraz sıkıyor gibi. özellikle esas hikaye üzerine kurulmamış vir film olması yüzünden olabilir bu. bir de cage'in 3 değişik gündeki 3 ortağının farklı karakterleri muazzam.
(quisalas - 31 Ocak 2004 23:51)
(bkz: bring out your dead)
(lestat de lioncourt - 25 Mart 2004 20:44)
nicholas cage'in bembeyaz bir suratla oynadığı sorsese filmi.
(ronesans adami - 30 Haziran 2004 02:23)
vizyona ilk girdiginde uzunca bir süre bekleyip sonra boktan bir sinemada izlemis, scorsese'nin kundun ile beraber düsüs dönemi filmlerinden saymis, kimi yerlerinde gülmüs ve etkilenmis olmakla beraber, hemencecik unutmustum bu güzide filmi. nedendir bilinmez, sonradan tekrar izleme firsati buldugumda, umursamamis oldugum cogu filme yaptigim gibi firsati sallamak yerine, bir sans daha vereyim dedim ve sunlar cikti karsima:1- bringing out the dead sadece scorsese filmografisinde degil, son yillarda sinemalara gelmis kara mizah düzeyi en yumruk kivaminda filmlerden birisiymis. kimisi bir pulp fiction'la, big lebowski'yle yaristirilabilecek quote etme seviyesinde harika diyaloglari varmis. kimi sahnelerde gülme krizine bile sokabiliyormus insani.2- gece vakti new york'ta bir ambulans söförünü anlattigindan dolayi durmaksizin taxi driver'la karsilastirilan, onun devami olarak görülen film, taxi driver'in sahip olmadigi absürd mizahi ve sürreel, rüyalardan firlama gece ambiyansiyla scorsese filmografisinin baska bir cevherine, after hours'a daha cok benzemekte, agizlarda benzer bir tad birakmaktaymis.3- film karamsar ama kalender karakterleri, gece-sehir-bizim cocuklar atmosferi ve ölüme, sokaklardaki pislige ve ac insanlara karsi kayitsizligin resmi, kaygilanmanin ve yardima calismanin nafile olmasi ve buna ragmen cabalamak üstüne kurulu temasiyla lawrence block'un scudder kitaplarinda tasvir ettigi new york'a pek yakinlasmakta, bu acidan hususiyyen bir sempati kazanmaktaymis.neticede "iyidir, iyidir" dendikten sonra unutularak hakki yenmis, degerinin zamanla anlasilacagini düsündügüm bir filmmis bu. hatasiz, kusursuz degil; kimi yerlerde tempodan kaybediyor sanki, buna karsin cok iyi yönetilmis, cok iyi oynanmis, mizahi ve atmosferi tadindan yenmez, izledikce güzellesen lezzet, gözden kacirilmamasi gereken bir esermis.
(caponsever - 20 Ekim 2004 20:48)
bu pazar atv de yayınlanacak film.
(alembic - 20 Ağustos 2005 02:40)
1999 yapimi martin scorsese filmi. joe connellynin romanindan sinemaya aktarilmis. nicolas cage patricia arquette john goodman ving rhames tom sizemore basrollerde. hepsinin de performansi ust duzey. biraz agir bulunabilir ama sakin kafayla, yaninda vik vik eden biri olmadan izlendiginde gayet iyi.acil servisin kapisindaki zenci polis bizi koparmisti:(bkz: dont make me take off my sunglasses)
(hallugu - 22 Aralık 2005 00:28)
Yorum Kaynak Link : bringing out the dead