Süre                : 1 Saat 42 dakika
Çıkış Tarihi     : 11 Ağustos 2016 Perşembe, Yapım Yılı : 2016
Türü                : Aksiyon,Cinayet,Drama,Heyecanlı,Western
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Sidney Kimmel Entertainment , MWM (MadisonWellsMedia) , Film 44
Yönetmen       : David Mackenzie (IMDB)
Senarist          : Taylor Sheridan (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ben Foster (IMDB)(ekşi), Chris Pine (IMDB)(ekşi), Katy Mixon (IMDB)(ekşi), Jeff Bridges (IMDB)(ekşi), Dale Dickey (IMDB)(ekşi), Marin Ireland (IMDB)(ekşi), Kevin Rankin (IMDB)(ekşi), Gil Birmingham (IMDB)(ekşi), Buck Taylor (IMDB), Melanie Papalia (IMDB), Lora Martinez-Cunningham (IMDB), Amber Midthunder (IMDB), Gregory Cruz (IMDB), John-Paul Howard (IMDB), Dylan Kenin (IMDB), Debrianna Mansini (IMDB), Alma Sisneros (IMDB), Crystal Gonzales (IMDB), Martin Palmer (IMDB), Ricky Lee (IMDB), Terry Dale Parks (IMDB), Jim Burleson (IMDB), Richard Beal (IMDB), Marika Day (IMDB), Howard Ferguson Jr. (IMDB), Christopher W. Garcia (IMDB), J. Nathan Simmons (IMDB), James E. Lane (IMDB), Heidi Sulzman (IMDB), Lyle DeRose (IMDB), Jackamoe Buzzell (IMDB), Michael Fletcher (IMDB), William Sterchi (IMDB), Danny Winn (IMDB), Alexander Daniel Pimentel (IMDB), Paul Howard Smith (IMDB), Nathaniel Augustson (IMDB), Ivan Brutsche (IMDB), Michael E. Stogner (IMDB), Kristin Berg (IMDB) >>devamı>>

Hell or High Water (~ Iki Eli Kanda) ' Filminin Konusu :
Toby Howard (Chris Pine) ve hapisten çıkmış kardeşi Tanner (Ben Foster), Texas'ın batısında bir dizi banka soygununa imza atarlar. Amaçları, kısa sıra önce hayatını kaybetmiş annelerinin ters ipotekle sattığı çiftliğin borçlarını vergileriyle birlikte ödeyerek evin bankaya devredilmesini engellemektir. Nitekim çiftliğin bahçesinde petrol olduğu ortaya çıkmıştır. Borcu tamamen kapatmaları için daha soymaları gereken bankalar bulunmaktadır. Ancak emekliliğine az zaman kalmış polis memuru Marcus Hamilton (Jeff Bridges) ve mesai arkadaşı Alberto Parker (Gil Birmingham) soyguncuların peşini bırakmayacaktır.


  • "ing. ne olursa olsun, iki elin kanda da olsa (gözüne pul biber, burnuna karabiber kaçmış olsa da)."
  • "aynı zamanda bir prison break bölümü."
  • "ben foster herifinin performansına hayran kaldığım, yormayan bir dram tadında bir suç filmi.aklı kurcalayan zırvalamışlar dediğim bir sahne ya da olay çıkmadı.bilhassa fonda çalan müzikler çok güzel."
  • "(bkz: david mackenzie)"
  • "diyalogları çok sağlam. iki defa izleyeceğim bu yüzden."
  • "(bkz: canım kardeşim)"
  • "true dedective in ilk * sezonuna deliyseniz müziğinden çekim açılarına, akış hızından arka planına , karakterlerden finaline bu filmi de çok seversiniz.efsane değil ama gideri var gayet. ( 7 / 10 )"




Facebook Yorumları
  • comment image

    kiss'in crazy night's albümündeki dikkat çeken şarkılardan biri.

    here i am, all alone, been two days since you've been gone
    three a.m., wide awake, yeah i'm lonely, and i can't take it
    you win a few, you lose a few, but i can't help missing you
    can't sleep at night, ain't feelin' right, but i'm gonna get to you

    come hell or high water - i'm gonna love you
    come hell or high water - gonna hold you
    come hell or high water - wrap my arms around you
    come hell or high water

    now you're gone, hurt so bad, feelings i have never had
    been so long since you've been mine, now i'm wound in the lost and found
    and there you stand, now i know, i'm never gonna let you go
    ain't foolin' around, no, no, gonna make every minute count

    yeah i'm gonna get to you

    gonna love you, hold you, wrap my arms around you
    baby don't doubt it, ain't no doubt about it

    i'm gonna love you - come hell or high water
    gonna hold you - come hell or high water
    wrap my arms around you - come hell or high water - yeah

    come hell or high water - come hell or high water
    come hell or high water - come hell or high water
    come hell or high water - come hell or high water
    come hell or high water - come hell or high water
    yeah!


    (tetikciyim tetikcisin tetikci - 23 Ocak 2010 21:52)

  • comment image

    blacktiger albümünden paşalar gibi bir y&t şarkısı.

    between a rock and a hard place
    you put the pressure on me
    something's gonna break
    long legs, sleazy woman
    starch shirt, corprate head
    yes, you steal my heart
    you steal my money
    and you leave me in the red
    come
    hell or high water
    i said
    hell or high water

    i'm not your boy
    and i'm not your toy
    you better start seeing me as a man
    i didn't ask you to run my life
    i just asked you for a hand
    you know i love harmony
    but i hate to be much homogenized
    and i believe that one word of truth
    says more than a thousands lies

    come
    hell or high water
    i say
    hell or high water


    (kalkhas - 10 Mart 2010 12:59)

  • comment image

    ing. ne olursa olsun, iki elin kanda da olsa (gözüne pul biber, burnuna karabiber kaçmış olsa da).


    (kalkhas - 10 Mart 2010 13:01)

  • comment image

    hikayesi idare eder bir film. chris pine bildiginiz, duz oyunculugunu sergilemis yalniz ben foster gayet iyi.

    pick up trucklar, genis guney arazileri, kafayi siyirmis guneyliler, silahlari ve lanet olasi guneyli aksanlari...

    nick cave ve warren ellis imza atmis muziklere. filmin daha baslarinda zaten assassination of jesse james tadi veren muzigi duyuyorsunuz.

    bu aralar guzel film bulunamiyordu sinemalarda, bu film iyi geldi.


    (asator - 4 Eylül 2016 07:23)

  • comment image

    iyi bir hikaye, iyi bir işleyiş, iyi bir kurgu. sonu havada; konudan ziyade akış taşıdığı için son zayıf görünüyor. jeff bridges karakterine çok iyi oturmuş, ortağıyla diyalogları muhteşem. abd kırsalındaki bazı geleneklerle de abartılarla dalga geçmiş senarist ve yönetmen, iyi de yapmış.

    western sevenlere, modern zamanda bir western olmuş. filmekimi'nde izlediğim iyi işlerden biri.


    (dreams to hope for - 16 Ekim 2016 23:42)

  • comment image

    bazi filmleri dogru zamanda, dogru kafayla seyrettiginiz icin seviyorsunuz. oylesine elime gelen bu filmi, hic hesapta yokken chris pine'i, jeff 'dude' bridges'in muhabbetlerini, alakali alakasiz muziklerini cok cok sevdim.

    ancak sicario'nun senaristinden cikma diye ususen aksiyon ve western tutkunlarina, filmin o gicik gidecekleri 'bagimsiz film dokusunda takili kaldigi' uyarisini vermemiz gerek.


    (oinone - 11 Kasım 2016 20:32)

  • comment image

    no country for old men havasında; aksiyonu, dramı, sistem eleştirisi, kara mizahı tam ayarında underrated film.

    -s!-
    oyunculuklar gerçekten iyi. jeff bridges'i bu kadar yaşlanmış görmek üzücü olsa da yaşlı ve aksi şerif rolündeki performansı ile tommy lee jones'a selam çakmış.

    amerikan halkını bir sülük gibi emen bankacılık ve mortgage sektörüne sağlam bir eleştiri var, ancak gözünüze sokulmuyor. alberto karakterinin muhabbetleri üzerinden yerlilere ve meksikalılara pay biçilen kriminalite ve fakirlik gibi temalar da kara mizah ile işlenmiş. beyaz adamın yerlilerden kan dökerek çaldıkları toprakların bankalar tarafından borçlandırma ile ellerinden alınmasına dair muhabbet çok yerinde.

    batı teksas'a ait hayvan sürüleri, petrol muhabbeti, kovboy erilliği, yerlilerin gazinoları çok ince işlenmiş. öte yandan, arkaplanda iki kardeşe ait bir aile dramı var ve vıcık vıcık bir drama boğulmuyorsunuz. bütün karakterler ile empati kurabiliyor, film boyunca kimseden nefret etmiyorsunuz. zira düşman insanlar değil, onları borca sokup parmağında oynatan sistem. comanche muhabbeti de bunu sembolize ediyor; 'herkesin ilelebed düşmanı.'

    son olarak, filmin içinde yaşlı bir kadın garsonun sipariş aldığı bir sahne var ve şimdiye kadar izlediğim en iyi restoran sahnesi olabilir.
    -s!-

    benden tam puan alan bir film oldu. kimse bilmiyorken izlenmesini tavsiye ediyorum.


    (onyuzmilyonbalon - 13 Kasım 2016 23:21)

  • comment image

    ben foster herifinin performansına hayran kaldığım, yormayan bir dram tadında bir suç filmi.
    aklı kurcalayan zırvalamışlar dediğim bir sahne ya da olay çıkmadı.
    bilhassa fonda çalan müzikler çok güzel.


    (brutus slachtbeest - 18 Kasım 2016 22:32)

  • comment image

    102 dakikalık, 2016 yapımı film.

    7 / 10.

    starred up gibi enfes bir filmin de yönetiminde bulunmuş olan 1966 doğumlu ingiliz yönetmen david mackenzie, proje basına duyurulduğundan beri-, hell or high water'la da merakla bekleniyordu.

    yerinde yakalanmış pastoral texas atmosferi, harika aksanlar, göz doyuran manzaralar kendisinin amacına ulaştığı noktalar olmuş olsa gerek. fakat diyalog derinliği, genel tempo ve akış olarak ise kendisi ve amacı biraz "sekteye" uğramış görünüyor.

    oyunculuklara gelecek olursak, kanımca burada yapımı iki kanada bölmek mantıklı olacaktır. ilk kısım: jeff bridges ve gil birmingham kimyası. bu kimya güzel ve yaşlı kurt (neden bu kadar yaşlanmış!) bridges her zamanki gibi rolün hakkını vermiş. ikinci kısım ise; ben foster ve chris pine kimyası. bence özellikle foster'ın seçimi başlı başına bir casting hatası, hatta ikisini yanyana getirmek başlı başına bir risk ama totalde onların ekrana uyumu da hiç fena sayılmaz. ama üzerine düşünüldüğünde; bu ikili yerine bambaşka isimlerle çalışmak, daha derin bir senaryo ve diyalog yapısı ile çok daha üstün bir işle karşı karşıya kalmamızı sağlayabilirdi sanki...

    sonuç olarak yapım; 2016'nın dikkat çeken ve izlenmesi salık verilebilecek kaliteli işlerinden biri. uygun bir zamanda, texas'a ve kovalamacaya bekleniyorsunuz...

    her eve imdb


    (karinca beli - 19 Kasım 2016 23:49)

  • comment image

    pek bir sevdiğim ben foster yine pek bir sevimli. yalnız film genel olarak biraz abartılmış sanki puan olarak. gerçi ben filmi indirdiğimde puanı 8.3dü, 7.9 olmuş şu an. biraz daha düşer 7.5 gibi sabitlenir diye tahmin ediyorum. başta ihtiyar kadının sipariş aldığı restoran sahnesi olmak üzere, akılda kalıcı bir kaç sahnesi var ama beklentiyi de çok yükseltmemek lazım. jeff bridges'ın geveler gibi konuşması ise çok yapmacık ve kulak tırmalıyordu, ben sahteyim diye bağırıyordu resmen.


    (bela tarr - 20 Kasım 2016 23:08)

  • comment image

    true dedective in ilk * sezonuna deliyseniz müziğinden çekim açılarına, akış hızından arka planına , karakterlerden finaline bu filmi de çok seversiniz.

    efsane değil ama gideri var gayet. ( 7 / 10 )


    (travenian - 25 Kasım 2016 21:17)

  • comment image

    nefis bir film. izah edelim.

    ---------spoiler içeriyor-----------

    filmin kare ası nefis oyunlar vermiş. iyi yönetmenlerin elinde ortalama oyunculuğu olan yakışıklı aktörlerin bile ne kadar nefis oyunlar verebileceğinin kanıtı chris pine koca kafasıdır. ikili eşleşmelerle 4 aktör üstünden yürüyor film ve dört aktör de harika oyunlar veriyor. sizlerin oyunculuktan anladığı ne bilmiyorum ama ben durum, atmosfer-dramatik gerilime uygun nefis kompozisyonlar gördüm. her biri kendi karakterini ince donelerle üstlenen, rol çalmayan, kendi alanını karakterin özgünlüğü ve derinliğiyle yaratan gösterişsiz, ağdasız, minimal ve bir o kadar büyük oyunlar.

    film için doğal ve gerekli yaklaşım sistem, sistemin belkemiği olan bankacılık, mortgage sistemi, elbet 2008 amerika çıkışlı küresel krizin yarattığ etkilere odaklı bir eleştiri. nitekim tüm bunları ziyadesiyle barındırıyor film. ama filmin yaptığı başka bir şey var ki ben buna iyi, nitelikli yönetmen dokunuşu diyorum.

    filmin senaryosu yüzeyde ziyadesiyle tanıdık ve hatta klişe bir senaryo. ama yönetmenin kamerasını gezdirdiği zamansal ve uzamsal bağlamlar ince ince çizilen bir kır portresi gibi dikkatli izleyicinin içine işliyor. acele etmeden, tempoyu doğru ayarlayarak, karakterlerin ve özellikle amerikan kırsalının da biyografisini yazıyor yönetmen david mackenzie kamerasıyla. en önemlisi eleştiriyi bağıra çağıra, kör gözüne bir sinemasal çiğlikle aktarmıyor peliküle.

    sinemada görüntü ve senaryo birliği üzerine bir tür ders niteliğinde film. ama özel olarak yaptığı şey aslında görünen sistem eleştirisinin ardında ''büyük amerikan ulusu'' mitinin köklerine dönük bir sorgulama. bu durumu ulus-millet kimliğini biraraya getiren etnik temizlik gibi günahları ve tektipçi faşizan ülkünün yarattığı tarihsel perspektifi yineleyerek ve bugüne özel bir estetik mizanpajla taşıyor perdeye mackenzie.

    tarihin izdüşümünü bugüne ait bir hikayenin göbeğine taşıyor. ve çerçevesini western janrıyla (elbet bilinçli bir tercih olarak) imlerken bu fona en uygun eyalet teksas eyaletini seçiyor. burada tarihsel gerçeğe dönük iki bağlam var. birincisi ''vahşi batı'' ifadesiyle bir tür sabit bilinçaltı gerçeği ve elbet somut tarihsel bir gerçeklik olarak vahşi batı denen bölgenin amerika'nın seyrek yerleşimli uzak batı bölgelerini tanımlayan bir ifade olması. bu durum da doğal olarak şiddete yakınsayan bir toplumun portresini daha gerçekçi çizerken, mitlerin kökenine dönük ''gizli metafor'' seçeneğini çerçevesine ustaca yerleştiren olgun bir anlatıma kavuşmasına neden oluyor filmin.

    böylelikle yeni ve modern dünyanın uzak batılı ''yeni yerlileri'' de nefis bir şekilde tanımlanmış oluyor. bunlar kabaca amerikan tarihi bilen herkesin anlayacağı şeyler. hatta tarih okumadan filmlerden bile öğrenebilirsiniz. abd'nin farklı etnik kökenlere ait insanlardan bir ulus- ülke- devlet yaratma çabasının en büyük kurbanı kızılderililer. etnik katliamlar, işkenceler, sürgünler, zoraki göçler, asimilasyon politikaları derken çirkin, barbar, her yerinden irinler akan boktan bir tarihsel gerçek var orada.

    işte mackenzie'de iyi bir yönetmen olarak bu ulus kimliğe sahip beyaz amerikalıların ''beyaz yerlilere'' evrilişinin hikayesini bir tür global, küresel sermaye (bankalar, şirketler ve devletler) savaşımıyla, değişen savaşın ve savaş şartlarının modern bireyin geçmişe, atalarına, köklerine uzanan saç ayaklarıyla genişletiyor. beyaz adamın bir zamanlar zorbalık ve cinayetle sömürdüğü, yok ettiği, katlettiği kızılderililerin yerine şimdinin sözde ulus-kimlik sahibi beyaz adamı koyup, onun yaşadığı zulme işaret ediyor senaryosuyla. vahşi batı mizanpajını oluşturan kadrajına oturttugu beyaz amerikalıların çürük ve kirli gecmişinin günümüze uzanan izlerini sürerken vahşi batı'da hiçbir şeyin değişmediğini, değişen tek şeyin şiddete meyyal eden at üstündeki yerel haydutların artık kurumsal bir kimlik ve aidiyet duygusuyla (bankalar, vergi daireleri, petrol, devletler, çok uluslu şirketler vs) işlerini sürdüren küresel, takım elbiseli, üniformalı haydutlara dönüştüğünü , mermi, silah ve fiziksel şiddetin yerini bankaların, faizlerin, kredilerin, petrol kuyularının, vergi dairelerinin aldığını imliyor ustaca.

    üstelik yeni dünyanın vahşi batılıları artık kızılderililer değil. artık sisteme, devlete borcu olan her beyaz adam kızılderili çünkü.

    burada yine miti tersine çeviriyor ustalıkla mackenzie. merkeze alıp, suçlu konumuna yerleştirdiği hikayenin anti-kahramanı olan iki kardeş aslında bu sistem içerisinde en günahsız ve masum kişiler. ama yönetmen onları aklayan ya da romantize eden bir yaklaşımla vurgulamıyor bu durumu. senaryonun merkezinde soygun yaparak hayatta kalma çalışan iki kardeşin romantik hikayesini başaşağı ederek, onların kötülüğüne sebep olan şeylerin, sistemin altını çizerken karşılarına silah kuşanmış somut fallik bir kötülük, kötüler, objeler koymuyor. kurum ya da kurumların insanlar üstünde büyüyen ürkütücü karanlık gölgesini kızgın güneşin, tozun, sarının her türlü tonunun can yaktğı bir aydınlık içerisinde resmediyor. aydınlığın üstünde büyüyen karanlığın biçimsel ironisini de böylelikle filmine yedirmiş oluyor. hikayenin kötü adamı, kötülüğün somutlaştığı fiziksel bir eylem ya da evren yok filmde ki filmin en büyük başarısı da burada. karakterlerin eylem motivasyonuna dönük böyle güçlü bir anlatı oluştururken onları bu motivasyona hazırlayan durumu, kişileri, kötüleri göstermeden seyirciyi onların hikayesine inanırmak, ortak etmek her yönetmenin harcı değil.

    western janrının gereği olarak en yüksek silahlanma oranına sahip teksas eyaletinde gönüllü koruyucuların, halkın banka soyguncuları için sürek avı başlatması janrın en önemli mitlerinden biri. nitekim burada da yerel halk sözde halkın refahı ve en önemlisi devletin bekası için iki kardeşın peşine düşüyor. tıpkı western filmleride olduğu gibi kasabanın ortasında şiddetin kol gezdiği bir mermi kıyameti kopuyor.

    üstelik bir zamanların kızılderilileri çoktan asimile olup düzene adapte olmuş. hatta ve hatta kanun koyucu olup beyaz adamın zulmetini kuşanıp onlardan olmak için diğerlerine göre daha fazla çabalamış.

    en nihayetinde kızılderililer, rangerler, şerifler, öfkeli beyaz adamlar, kanun koyucular, bankalar, petrol şirketleri derken western formuyla günümüze taşınan arkaik hikaye geçmiş ve bugün arasında nefis bir koşutluk kuruyor.

    özellikle kahramanın baht dönüşüyle kendine sağladığı petrole dayalı kurtuluş abartılıl bir ironi olarak seyircinin gözüne sokulan tek şey. zaten bunu da bilinçli bir şekilde yapıyor yönetmen. üstelik kardeşlerden suça meyli olanı (sırf bu romantizmin tuzağına düşmemek adına), karakterin kökenine dönük bir tür nedensiz şiddet, bir tür fiziksel şiddet üreterek kendini gerçek ve sabit kılma eylemiyle örtüşürüyor finale doğru ve mutlak sonunu hazırlıyor. belki böyle yaparak sistemin insanlar üstündeki etkisini daha güçlü bir şekilde sabitliyor yönetmen. kimseyi aklamadığı gibi kimseyi de cezalandırmıyor böylelikle.

    zira çok bilinen bir gerçek olarak bazı insaların kendini ifade etme biçimidir şiddet. ama bunu yaratan şartları görmezden gelerek bu durum hakkında söz etmek çok bilmişlikten öteye geçmez. neyse ki mackenzie bu tuzağa düşmüyor ve her karaktere gereğince yer açıp tarafsız bir şekilde karakterlerin hikayelerine konuk ediyor izleyicisini.

    nihayetinde geleneğini keskin çizgilerle ayrılmış iyi-kötü çatışması üstüne kurmuş bir sinema sektörünün somut kötüler olmadan bu denli geniş tabanlı bir eleştiri düzlemini kurması önemli bir iş.klasik, tanıdık bir hikayeyin hem sinemasal, hem tarihsel, hem kültürel mitlerini kökenlere sadık kalarak bugüne dönük bir orjinallik içersinde incelikle işlemek bir bakıma kolay gibi görünen zorluğun üstünden gelmek filmin en büyük meziyeti ve her yönetmenin harcı değil.

    david mackenzie gibi benim için rüştünü çoktan ispat etmiş bir yönetmenin olgunluk çağının ilk filmi olarak hell or high water bu senenin açık ara en iyi 3-5 filminden biri. mutlaka görün.


    (kulotsuzcorap - 26 Kasım 2016 13:32)

  • comment image

    şimdiye kadar izlediğim filmler arasında 2016'nın en iyi filmi. hatta sadece 2016'nın değil, neo-western türünün en iyi filmlerinden biri. başta jeff bridges baba olmak üzere chris pine ve ben foster'ın oyunculukları inanılmaz. yönetmenliğinden müziklerine, senaryosundan görüntü yönetmenliğine her şey kusursuz.

    ne yazık ki fazla underrated bir film. ama bu filmi izlemeden seneyi kapatmayın.


    (benim niye les paul um yok - 30 Kasım 2016 19:00)

Yorum Kaynak Link : hell or high water