Süre                : 1 Saat 40 dakika
Çıkış Tarihi     : 15 Eylül 2011 Perşembe, Yapım Yılı : 2011
Türü                : Cinayet,Drama
Taglar             : Neo noir,Isimsiz karakter,Efsanevi kahraman,silent protagonist,Çok az diyalog
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  FilmDistrict , Bold Films , MWM (MadisonWellsMedia)
Yönetmen       : Nicolas Winding Refn (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Hossein Amini (IMDB)(ekşi),James Sallis (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ryan Gosling (IMDB)(ekşi), Carey Mulligan (IMDB)(ekşi), Bryan Cranston (IMDB)(ekşi), Albert Brooks (IMDB)(ekşi), Oscar Isaac (IMDB)(ekşi), Christina Hendricks (IMDB)(ekşi), Ron Perlman (IMDB)(ekşi), Jeff Wolfe (IMDB), James Biberi (IMDB), Russ Tamblyn (IMDB), Joe Bucaro III (IMDB), Tiara Parker (IMDB), Jimmy Hart (IMDB), Tina Huang (IMDB), Andy San Dimas (IMDB), John Pyper-Ferguson (IMDB), Joe Pingue (IMDB), Chris Muto (IMDB), Rachel Dik (IMDB), Cesar Garcia (IMDB), Mara LaFontaine (IMDB), Adela Tirado (IMDB)

Drive (~ Sürücü) ' Filminin Konusu :
Dublörlük yapan ve üst düzey araba kullanabildiği için geceleri de soygunlara katılan bir sürücünün (Ryan Gosling) yaşamını anlatıyor. Sürücünün yaşamı, komşusu Irene'nin (Mulligan) hapisteki kocasına yardım etmeyi kabul etmesiyle daha da tehlikeli bir hal alır. Bir anda kendisini Los Angeles'ın en tehlikeli adamlarının hedef listesinde bulur. Şimdi hem kendi hayatını, hem Irene ve oğlununkini kurtarmak için yapacağı tek şey en iyi bildiği şekilde sadece araba sürmektir. Hossein Amini tarafından kitaptan uyarlanan filmin başrollerinde bağımsız yapımların yetenekli oyuncusu Ryan Gosling ve Carey Mulligan ile Bryan Cranston var. Yan rollerde ise Albert Brooks, Christina Hendricks, Ron Perlman ve Oscar Isaac bulunuyor. Film 64. Cannes Film Festivali'nde En İyi Yönetmen Ödülünü kazandı.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:Best Director


  • "basit bir senaryonun nefis bir anlatımı."
  • "güzel film hoş film de 5 ileri 4 geri vitesli bir araba var bu filmde.vites ata ata bitiremedi, devir ala ala yediremedi koç yiğit driver efendi hey hey hey."
  • "--"blue valentine"de ryan gosling'in oynadığı karakter ne yaptıysa ailesini elinde tutamıyordu, bu filmdeki karakteri de ne yaptıysa o aileyi ele geçiremedi. hayat ne tuhaf, metrobüsler filan.--"
  • "izlerken 80'lerin en iyi filmlerinden birisinin 2011'de çekilmiş olmasının kafasını yakalayabilenler için enfes film."
  • "imdb notunu hakeden bir film olmuş. müzikler , gerilim tam yerinde ; çok güzel. yorumlara bakıp izlememe hatasına düşmediğim için şanslıyım ."
  • "filmden anladığını zanneden hıyar beyinlilerin bok atttığı film. böyle boş yorumlara aldırmadan izlenesi kaliteli bir filmdir. izleyin, izlettirin."
  • "son zamanlarda gördüğüm en karizma karakter filmi."
  • "bryan cranston'un belize'den bahsettiği filmdir. aynı belize'den ironik olarak breaking bad'de de bahsetmiştir. hem de aynı manaya gelecek şekilde."




Facebook Yorumları
  • comment image

    seksenli yıllar'ın ortalarından unutulmaz, hüzünlü bir the cars klasiği.

    who's gonna tell you when
    it's too late
    who's gonna tell you things
    aren't so great
    you can't go on
    thinking nothing's wrong
    who's gonna drive you home tonight

    who's gonna pick you up
    when you fall
    who's gonna hang it up
    when you call
    who's gonna pay attention
    to your dreams
    who's gonna plug their ears
    when you scream

    you can't go on
    thinking nothing's wrong
    who's gonna drive you home tonight

    who's gonna hold you down
    when you shake
    who's gonna come around
    when you break

    you can't go on
    thinking nothing's wrong
    who's gonna drive you home tonight


    (comandante - 20 Aralık 2002 00:27)

  • comment image

    son senelerde izledigim, en iyi, neo-noir film. ryan gosling'in oyunculugu harika, minimal dialog, o icindeki vahseti maskeleyen ifadesiz surati ve kucuk gulumsemeleri..

    ayrica filmin muhtemelen en onemli yani muzikleri. filmin butun karanlik atmosferi o seksenlerin synth pop sarkilariyla olusturuluyor. ozellikle aniden gelisen vahset dolu sahnelerde giren synth sesiyle bi grindhouse havasi bile yakaliyorsunuz. her sahnede gozuken modern arabalar vs. beni filmin 80 lerde gecmedigine inandirmaya yetmedi resmen.

    sinematografiye denecek yok zaten, bronson ve pusher trilogy den sevip saydigimiz nicolas baba her zaman ki gibi yardiriyor.

    film hakkinda yazacak cok sey var.. malesef ogle arasinda bu kadar performans.. edit gelebilir!

    --- spoiler ---

    o asansor sahnesi neydi oyle ya off off off...

    ---
    spoiler ---


    (pyrolateral - 27 Eylül 2011 18:41)

  • comment image

    güzel film hoş film de 5 ileri 4 geri vitesli bir araba var bu filmde.

    vites ata ata bitiremedi, devir ala ala yediremedi koç yiğit driver efendi hey hey hey.


    (hellguard - 28 Eylül 2011 06:58)

  • comment image

    başrollerini ryan gosling ve carey mulligan'ın oynadığı drive; bir stunt aktörünün geceleri yaptığı "beş dakikalık" sürüşleri ile başlıyor.

    yeni bir jason statham filmi misali, getir-götür işlerinde kullanılan, işinin ehli bir sürücünün aksiyon dolu hayatında bulacağız sanıyoruz kendimizi. aradan çok geçmiyor ki, ağır tempo ve müzikler tüm bu fikirleri temizliyor insanın aklından ve drive, güzel bir film noir örneği haline bürünüyor.

    filmin atmosferi zaman ilerledikçe karanlıklaşıyor.

    film, her sahneyi üst noktaya taşıyan müziklerle bezeli. aslında müziklerin taşıdığı çok fazla film görmeye başladık son zamanlarda. geneli idare eder şeklinde giden filmleri dahi bir iki basamak yukarıya taşıyor müzikler. bunun son örneğini tron-daft punk örneği ile yaşamıştık. drive ise sahnelerin çok iyi desteklediği müziklerle donatılmış. sanki müzikler için çekilmiş sahneler izliyorsunuz ya da daha doğru tabiriyle, uzun metraj klipler izliyorsunuz.

    dikkat çekici yönlerden bir diğeri; branson'da tom hardy'ye sahnedeki tüm özgürlüğü veren yönetmen nicolas winding refn bu filmde de ryan gosling'e aynı rolü veriyor. kurgulanması güç mimikler ile gosling, yer aldığı tüm sahnelerde kontrolü ele alıyor, sahnedeki diğer rollere bakasınız dahi gelmiyor. her sahnenin hakimi, güzeller güzeli carey mulligan'a rağmen ryan gosling oluyor.

    sonuçta da şu aralar çok sık karşılaşmadığımız bir türden, karanlık filmlerden, drive ortaya çıkıyor.

    filmin içeriğine çok fazla girmeden, spoilerdan kaçarak drive'ı anlatmaya çalıştım. şu an için imdb puanı 8.1 ve bence tam hakkını alıyor. bu tarz filmleri çok kötü ve basit bulanlar da fazla sayıda lakin çok fazla örneği yok drive ve türevlerinin günümüz sinemasında. fırsat bulursanız bir göz atın derim.


    (glosoli - 3 Ekim 2011 21:14)

  • comment image

    --- spoiler ---

    bir aileye, markette satılan dondurulmuş gıdaları satın alır gibi sahip olamazsınız. ne kadar aidiyet duygusuna, sevgiye, aileye sahip olmak isteseniz de, aile emek ister, beraber büyüyüp, beraber yeşerirsiniz, tam bir bütün oluduğunuzda aile olursunuz. istisnaları hep kanlı olmuştur, fazla ya da az farketmez.

    yine hangi filmdeydi hatırlayamadım şimdi, çocuklu bir kadına, asla diğer kadınlar gibi yaklaşamazsınız, her şey daha ciddi, daha duygusal, gerçek olmalıdır, kadın sizi çocuğunun potansiyel babası gibi hayal eder, onun yerine koyar, diyordu.

    bu filmi izlerken aklımdan bunlar geçti, nedendir bilmiyorum. tabii filmin esas oğlanının yerine kendinizi koyabiliyorsunuz, illa süper kahraman olmasına gerek yok, clint abi sağolsun. filmin başında müzik girip şehirde dolaşmaya başladığında film acayip içine çekti beni, hatta o an dua ettim umarım güzel bir filmdir diye. müziğin de etkisi yadsınamaz tabii. şimdi, ben iyi filmden anlamam o yüzden sonraki cümleyi dikkate almayın.

    iyi filmdi, sevdim.

    ---
    spoiler ---


    (esc - 18 Ekim 2011 06:00)

  • comment image

    güldürürken düşündüren film. yok lan güldürmüyor bakma öyle dediğime, film bildiğimiz dram.

    konu klişe gibi gözüküyor ama değil, film sıradan gibi duruyor ama değil, başroldeki dayımız duygusuz gibi gözüküyor ama değil. kurgu alışılagelmiş gibi duruyor ama değil, hatun bildiğimiz hatun gibi duruyor, evet öyle.

    buradan sonrası şipoyler.

    --- spoiler ---

    şimdi bakıyoruz nedir olay, dayı var arabalardan anlıyor, direksiyonu kuvvetli, tekniğinden fln da çakıyor bayağı. buna ek olarak hırsızlara transporter'lık yapıyor, üç beş sakalını alıp yoluna bakıyor filmin sonrasında işte komşu hatunla tanışmaca ve klasik aşk ve ceza, pride and prejudice, ehliyet ve ruhsat.

    fakat benim bu filmde gördüğüm bu değil tam olarak. baktığımız zaman abimizin herhangi bir ailevi bağı yok, küçük yaşta walter white'ın yanına karın tokluğuna girmiş sonrasında klasik bir yalnız kovboy olmuş, buraya kadar bilinen bir senaryo tamam. lakin benim gördüğüm adam bu rutinlikten fena bunalmış ve amiyane tabirle konuşmak gerekirse heyecan arıyor. bütün bu hırsızlara yardım etme olayını sırf adrenalin ve ego için yaptığına eminim. akabinde hatunla tanışma ve hatuna vurulma kısımları mevcut ve bunlar da klişe doğru ama bu ilişkide de fark yaratan nokta şu ki kız tokmakçısının hapisten döneceğini söylediğinde abimiz hiç tepki vermiyor.

    normal şartlar altında sorunlu insanlar olduğunu anladıktan sonra esas oğlanımız sen yoluna ben yoluma der, en olmadı bi seçim yap der, en en olmadı bu kadar iç meselelerine karışmaz ama abimiz bilerek ve isteyerek içlerine giriyor çünkü biliyor birşeyler çıkacak ordan. aynen tahmin ettiği gibi bunların birtakım kişisel sorunlarının içinde bulur kendisini ama yine full adrenalin ve ego ihtiva edecek şekilde. sonrasında ölüm riskini göze ala ala bernie'yle yüzyüze buluşmaya silahsız gider. gördüğümüz üzere herhangi bir ölüm veya kaybetme korkusu da yok.

    bu filmden benim anladığım her insanoğlunun rutinden kaçmak isteyip kaçamayışına karşıt olarak bunu gayet başarılı şekilde yerine getirmiş bir insan ve böyle davranılırsa başınıza gelebilecek olayların neler olduğu.

    son olarak esas oğlanın aksine hatunsa bildiğimiz hatun. iki adam arasında seçim yapamayan, ikisini de riske atan, öyle de böyle de mutlu olmayan, klasik bildiğimiz hatun.

    ---
    spoiler ---

    bu sebeplerden ötürü imdb notunu sonuna kadar hakeden bir filmdir imho.

    edit 1a: asansör sahnesiyle irréversible'e selam çakmış film.
    edit 1b: akrep month fazla kitsch.


    (longitudinale posteriore - 22 Ekim 2011 17:41)

  • comment image

    ilk sahneden sonra çok hızlı bir film beklemeye başlıyorsunuz. fakat hemen sonrasında filmin tek derdinin size hızlı bir macera filmi izlettirmemek olduğunu anlıyorsunuz.

    --- spoiler ---

    bir aile hayali driver a güzel geliyor filmin başlarında.sonra sonra imkansız bir aşk hikayesi ile ölümlerin iç içe geçtiği bir örgü içinde buluyorsunuz kendinizi.driver da biliyor aslında öldürdükçe daha da çok uzaklaştığını sıradan bir hayattan ama elinden başka bir şey gelmiyor. sevdiği kadın için yaptıkları yine ondan uzaklaştıran oluyor kendisini.asansördeki sahne bu bakımdan harikaydı.yani az sonra öldürmeyi tasarladığı adamı öldürdükten sonra yapamayacağını bildiği için, sevdiği kadını ilk belki de son kez öpüyor.sonra da adamı onun için öldürüyor.ama bundan sonra asansörün kapısı hiç açılmayacak şekilde aralarına giriyor.bundan sonrası onun için sevdiği kadını korumaktan ibaret.

    filmin son sahnesindeki gözün kırpılma sahnesinin yönetmen tarafından o kadar çok uzatılmasının sebebi de, yönetmenin driver ın aşkı için hayatını verip vermeyeceği, buna deyip değmeyeceği sorularını kendi kendimize sormamızı istemesindendi düşüncesindeyim.

    ---
    spoiler ---


    (good grief - 26 Ekim 2011 23:28)

  • comment image

    konusu, olayların gelişimi klişe. ama nicolas winding refn bu klişeleri öyle bir kullanmış ki ortaya bana göre senenin en sağlam filmlerinden bir tanesi çıkmış. hollywood'tan da beklediğim budur. bazıları klişeleri öyle bir kullanır ki o filme on dakika tahammül edemezsin, ama refn gibileri klişeleri öyle bir kullanır ki ortaya çıkan filmi üç kere izlemekten kendini alamazsın. müzik kullanımı (80'lerin müzik türlerini ve şarkılarını kullanmak filmi daha da etkileyici kılmış) müthiş. kavinsky'den nightcall, college'den a real hero, riz ortolani'nin addio zio tom filmi için bestelediği oh my love parçaları soundtrack'in en sağlam parçalarından ve filme cuk oturmuşlar. cliff martinez'in yeni besteleri de şahaneydi doğrusu. filmin en dikkat çekici yönüyse driver karakteri ve ryan gosling'in muhteşem performansı. yalnızlıktan sıkılıp bir yere (bir kadına, bir aileye) ait olmayı çok isteyen, ağzıyla değil gözleriyle konuşan, kendisini hiç ilgilendirmeyen mafyatik olaylara o aidiyet nedeniyle dahil olan birisi. etkileyici bir karakter yaratılmış. ryan gosling de clint eastwood'tan ve 80'lerdeki bazı karakterlerden ve oyunculardan esinlenip yaratmış karakteri. tek kelimeyle döktürmüş. o nasıl bir oyunculuktur yahu? romantik-komedilerdeki adamları aşklarını öyle bir sözlere dökerler ki bu aşkları bir süre sonra sıkmaya başlar. buradaysa driver, aşkını ifade etmek için hiçbir şey söylemiyor. gözleriyle anlatıyor her şeyi. aşık olduğunu sözlerinden falan öğrenmiyoruz. bakışlarından. eğer oscar'a aday olacaksa bu filmle aday olmalı, ides of march'la değil. carey mulligan, breaking bad'te her sezon bizleri kendisine hayran bırakan bryan cranston, albert brooks, ron perlman... hepsi kendilerine ayrılan sahnelerde döktürüyorlar.

    geri zekalı, moron, idiot, embesil, salak gibi hakaretleri, hayır sıfatları sonuna kadar hak eden bir amerikalı kadın, film aleyhine dava açmıştı geçtiğimiz aylarda. diyor ki: "ben fragmanlardan falan hep "fast and furious" tarzı bir film izleyeceğimi sanıyordum. beklentim bu yöndeydi. ama filmi izleyince beklediklerimin hiçbirini bulamadım. davacıyım sayın yargıç". tabi ki davayı kazanmamış. dolayısıyla aksiyonlu bir film beklenmemeli. aksiyon çok az. nicolas winding refn'in gosling'e dediği gibi bir film: gecelerle, gece boyunca arabasıyla gezen, suçluları beş dakikalığına polisten kaçıran bir adamla ilgili bu film. çok da iyi bir film.


    (sherlock holmes 90 - 21 Kasım 2011 17:31)

  • comment image

    güzel soundtrack listesine sahip film.

    01 “nightcall” – kavinsky & lovefoxxx
    02 “under your spell” – desire
    03 “a real hero” – college feat. electric youth
    04 “oh my love” – riz ortolani feat. katyna ranieri
    05 “tick of the clock” – the chromatics
    06 “rubber head”
    07 “i drive”
    08 “he had a good time”
    09 “they broke his pelvis”
    10 “kick your teeth”
    11 “where’s the deluxe version?”
    12 “see you in four”
    13 “after the chase”
    14 “hammer”
    15 “wrong floor”
    16 “skull crushing”
    17 “my name on a car”
    18 “on the beach”
    19 “bride of deluxe”

    bunun dışında ryan gosling için daha önceden de söylediğim gibi kesinlikle sinemada özel bir yeri olan aktör. bunu bu filmde de rahatlıkla görebiliyoruz. sıkılgan, kafası karışık, sertliğinin altında güzel gülümsemeyle ortaya çıkan iyilik var adamın rollerinde. iyi başlayıp iyi ilerleyen bir film. ama hani. "görme kusurlarını, zevk alamazsın öyle dikkat edersen" klişesi vardır ya, öyle bir dikkat çekiyor ki bazı hatalar insan takılmıyor değil. ayrıca, belli bir yerine kadar ryan hiç konuşmayacak sandım ki öyle olup bütün film boyunca konuşmasa iyi bir reklam olurdu film için. anthony hopkins'in kuzuların sessizliği'nde toplamda 16 dakika görünüp oscar ödülünü alması nasıl hala dillerdeyse bu da o misal olacak gibiydi. yüzüyle her şeyi cümlelerden daha iyi anlatmak gerekse ryan gosling iyi bir malzeme ki dediğim gibi filmin genelinde sesini az duyuyoruz.

    müzikler ve kullanımları, oyunculuklara verilen önem, kurgu ve yönetmenlik gayet başarılı. iyi film bu, olmuş bu.


    (haknurrr - 15 Aralık 2011 02:40)

  • comment image

    karizma film. unutulmayacak film.

    ama çok karizma film.

    9/10

    müzikleri bile yeter. açılış sahnesi bile yeter. oyunculuklar bile yeter. filmin sıra dışılığı bile yeter. sinematografisi tek başına yeter.

    yılın en iyi iki-üç filminden biri.

    çok net.

    zöge: bir daha şöyle fastforward yaparak izledim de bu entryi zamanın ötesine yollayın insanların ne derece twilight sever insanlar olduklarını bir kez daha anladım. ulan sırf beklediğinizi bulamadınız diye itin götüne soktunuz filmi. imdb puanı 8.1'di galiba dediğim gibi daha bile fazlasını hak ediyor. inadını yılın en iyi ikinci filmi.

    film kültürü gelişmemiş insanların anlayamayacağı zevk alamayacağı film. en sevdiğiniz film twilightsa önermiyorum. siz zaten izlemeyin de.

    (bkz: haters gonna hate)

    birincisi için ise (bkz: warrior/@eksici oglan)


    (eksici oglan - 25 Aralık 2011 22:29)

  • comment image

    izlerken 80'lerin en iyi filmlerinden birisinin 2011'de çekilmiş olmasının kafasını yakalayabilenler için enfes film.


    (wiggin - 13 Ocak 2012 18:22)

  • comment image

    imdb notunu hakeden bir film olmuş. müzikler , gerilim tam yerinde ; çok güzel. yorumlara bakıp izlememe hatasına düşmediğim için şanslıyım .


    (cirkingariban - 25 Nisan 2012 11:10)

  • comment image

    içime garip bir huzur veren film. ağızda bıraktığı keskin 80ler tadının yanında müziklerine kadar her şeyin "cuk" oturduğu film. bu filme karşı gönlümdeki kredi sonsuz. tekrar tekrar izlerim. seneler geçer yine döner izlerim. o derece. amaç b-filmi estetiği vermekse olmuş, zaten bir başyapıt olma gibi bir iddiası da yok, belli. altında çok derin anlamlar aramadan, onunla bununla kıyaslamadan öyle izlenip değerlendirilmesi gereken bir film drive. belki de çok fazla düşünmeden...


    (dubstar - 4 Haziran 2012 01:19)

  • comment image

    filmden anladığını zanneden hıyar beyinlilerin bok atttığı film. böyle boş yorumlara aldırmadan izlenesi kaliteli bir filmdir. izleyin, izlettirin.


    (zrl - 25 Kasım 2012 17:05)

  • comment image

    film on numara. ama türünü sevene ve anlayana. arabalı bir aksiyon filmi değil. daha öte bir şey. gönül rahatlığıyla film noir diyebilirim. üstelik retro.

    eski tip bir kahramanı konu alan bir film. isimsiz kahraman. yapması gerekeni yapan, fazla konuşmayan. başroldeki ryan gosling sadece bu filmle bile yetenekli bir aktör olduğunu kanıtlıyor. film boyunca toplam repliği yirmi cümle ya var ya yok. ama müthiş bir oyunculuk. ağzından kelimeleri zorla aldığınız karakter, film ilerledikçe soğukkanlı bir iş bitiriciye dönüşüyor. ne yaptığını, ne istediğini bilen bir erkek.

    atmosfer devamlı gergin. tempo düşük olduğunda bile gergin. çekimler estetik. adam otoparkta yürüyor ama figürü, duruşu ikonik. sanki tropik günbatımı izliyormuşsunuz hissi var. büyüleyici dersem abartmış olur muyum bilmiyorum. hipnotik belki.

    vahşet var. ama öne çıkmıyor. yalnızca filmin havasını kuvvetlendiriyor. dövüş sahneleri sanki filmin temposunu arttırmıyor bile.


    (mavio - 16 Ocak 2013 18:29)

  • comment image

    görüntü ve ses yönetimi oldukça güçlü olan film. aklımda en çok iz bırakan iki nokta bunlar.

    açıkçası bittiğinde "bu devirde hala böyle film çeken var mı" diye düşündürmüştür. sebebi basit, günümüz izleyicisi bu tarz filmleri beğenmiyor, zaman zaman klişe buluyor. marifet bu tarz klişe bulunabilecek şeylerden böyle bir film yapabilmekte. gerçekten başarılı bir iş. benim için filmin sürekli seyirciyi ters köşe yapma çabasında olması klişedir hatta.

    bu filmde herkesin yeri belli, bu karakterlerden olayların nasıl şekilleneceği belli. ama film bunları belli etmeyi dert etmiyor, hatta kendi yararına kullanıyor diyebiliriz.

    --- spoiler ---

    filmin bazı sahnelerinde silahlar var (hepsi somut olmasa da) ve sonraki sahnelerde o silahlar bir bir patlayıp meşhur sözü doğruluyor: "bir kitabın ilk yarısında bir silah varsa; ikinci yarısında o silah mutlaka patlayacaktır."

    bir nevi sürekli fırtına öncesi sessizlik var. ve film her şeyi detaylandırmayı da dert etmiyor, bir olay oluyor, derken başka bir olayın ortasında buluyoruz kendimizi. arada bağlayıcı bir olay daha olması lazım ama onu da siz anlayın demiş yönetmen.

    ---
    spoiler ---

    izlemeyi düşünüp kararsız olanlar için:

    1- ismine ya da fragmanına filan aldanıp hızlı ve öfkeli tarzı şeyler bekliyorsanız,
    2- zaman zaman diyalogların az olduğu filmlere alerjiniz varsa,
    3- karakterlerin susup bakış, mimik ve bilumum diğer vücut hareketlerinin konuştuğu filmlerden çabuk sıkılıyorsanız,
    4- iki ve üç numaralı maddede belirtilen filmleri "fransız sanat filmi yæææ" diye niteleme eğiliminiz varsa,

    izlemeyin.

    ha tüm bunlar demek değildir ki bu film sıkıcı. bilakis, sürekli bir şeyler oluyor. ama sürekli vurdulu kırdılı şeyler olmuyor yani. aksiyon aksiyondur yaşamasını bilene eheh. tamam sustum: 8/10

    edit: filmle ilgili birkaç not.

    --- spoiler ---

    filmde kurbağa ile akrep'in hikayesi geçer. hatırlamayanlar için: "kurbağa'yla akrebin hikayesini bilir misin? arkadaşın nino nehri geçemedi." bu hikaye meşhur zaten, kısaca: akrep kurbağa'ya kendisini nehrin karşısına geçirmesini teklif eder. kurbağa haklı olarak "sen sırtıma çıkınca beni sokarsın" dediğinde akrep de "seni sokarsam ben de boğulurum" deyip ikna eder. ama nehrin yarısında sokar, kurbağa sorunca da "napıyım doğam böyle" der. kahramanımızın giydiği monttaki akrep motifi de buna gönderme zaten. ayrıca kahramanımızın "beş dakika veririm, beş dakika boyunca sizinim. beş dakika bittiğinde kendi başınasınız." prensibi de muhtemelen gene akrep göndermesidir, iş birliği yaptığı insanlara nehri geçmeleri için beş dakika verdiğini söyler bir bakıma.

    filmde kahramanımızın adı hiçbir yerde geçmez. kendisinden ya "kid" ya da "driver" diye bahsedilir. casting'de de "the driver" olarak yazılıdır.

    filmin sonuna dair yönetmen "well all my films always have open endings. all of them. because i believe art is always best when… you talk about it and think about it, so forth. maybe once in a while i've gone too far, but i always believe in finding the right balance. and in drive he lives on for more and new adventures." şeklinde bir şey söylemiş. zaten kız gidip kapısını çalar, açan olmaz, sonraki sahnede sürücüyü yolda görürüz.

    ---
    spoiler ---

    bu müziği paylaşmasam olmazdı edit'i: bu müziği paylaşmasam olmazdı.


    (karsidan karsiya gecme uzmani - 21 Mart 2013 19:21)

Yorum Kaynak Link : drive