Çıkış Tarihi     : 21 Haziran 2006 Çarşamba, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Komedi,Drama,Romantik
Ülke                : Fransa,Lihtenştayn,İsviçre,Almanya
Yapımcı          :  Victoires International , Pirol Stiftung , Canal+
Yönetmen       : Olivier Assayas (IMDB), Frédéric Auburtin (IMDB)(ekşi), Emmanuel Benbihy (IMDB)(ekşi), Gurinder Chadha (IMDB)(ekşi), Sylvain Chomet (IMDB)(ekşi), Ethan Coen (IMDB), Joel Coen (IMDB), Isabel Coixet (IMDB), Wes Craven (IMDB), Alfonso Cuarón (IMDB), Gérard Depardieu (IMDB), Christopher Doyle (IMDB), Richard LaGravenese (IMDB), Vincenzo Natali (IMDB), Alexander Payne (IMDB), Bruno Podalydès (IMDB), Walter Salles (IMDB), Oliver Schmitz (IMDB), Nobuhiro Suwa (IMDB), Daniela Thomas (IMDB), Tom Tykwer (IMDB), Gus Van Sant (IMDB)
Senarist          : Emmanuel Benbihy (IMDB)(ekşi),Bruno Podalydès (IMDB)(ekşi),Paul Mayeda Berges (IMDB)(ekşi),Gurinder Chadha (IMDB)(ekşi),Gus Van Sant (IMDB)(ekşi),Joel Coen (IMDB),Ethan Coen (IMDB),Walter Salles (IMDB),Daniela Thomas (IMDB),Christopher Doyle (IMDB),Rain Li (IMDB),Gabrielle Keng (IMDB),Isabel Coixet (IMDB),Nobuhiro Suwa (IMDB),Sylvain Chomet (IMDB),Alfonso Cuarón (IMDB),Olivier Assayas (IMDB),Oliver Schmitz (IMDB),Richard LaGravenese (IMDB),Vincenzo Natali (IMDB),Wes Craven (IMDB),Tom Tykwer (IMDB),Gena Rowlands (IMDB),Alexander Payne (IMDB),Nadine Eïd (IMDB)
Oyuncular      : Leïla Bekhti (IMDB)(ekşi), Marianne Faithfull (IMDB)(ekşi), Gaspard Ulliel (IMDB)(ekşi), Steve Buscemi (IMDB)(ekşi), Catalina Sandino Moreno (IMDB)(ekşi), Li Xin (IMDB)(ekşi), Barbet Schroeder (IMDB)(ekşi), Miranda Richardson (IMDB)(ekşi), Sergio Castellitto (IMDB), Leonor Watling (IMDB), Juliette Binoche (IMDB), Willem Dafoe (IMDB), Hippolyte Girardot (IMDB), Yolande Moreau (IMDB), Nick Nolte (IMDB), Ludivine Sagnier (IMDB), Maggie Gyllenhaal (IMDB), Aïssa Maïga (IMDB), Fanny Ardant (IMDB), Bob Hoskins (IMDB), Elijah Wood (IMDB), Olga Kurylenko (IMDB), Emily Mortimer (IMDB), Rufus Sewell (IMDB), Natalie Portman (IMDB), Gena Rowlands (IMDB), Ben Gazzara (IMDB), Gérard Depardieu (IMDB), Margo Martindale (IMDB), Julien Beramis (IMDB), Javier Cámara (IMDB), Emilie Ohana (IMDB), Nicolas Maury (IMDB), Wes Craven (IMDB), Alexander Payne (IMDB)

Paris, je t'aime (~ Paris, seni seviyorum) ' Filminin Konusu :
Paris’te aşk her yerdedir. Barlarda, kafelerde, Eyfel Kulesi’nin altında, metroda hep aşk vardır. Paris, seni seviyorum için çok sayıda uluslararası yönetmenden Paris’te geçen romantik bir hikaye anlatmaları istendi. Projeye katılan tüm yönetmenler, Paris’in zengin sinematografik tarihine rağmen, geriye bakmaktansa, Paris’i bugünkü haliyle, beyaz perdeye hiç taşınmamış yönleriyle aktarmayı yeğlediler. Bu nedenle “Paris, seni seviyorum” farklı sosyal sınıflar, kuşaklar, kültürler ve atmosferlerin karışımı. Her yönetmenin, kentin çeşitli yerlerinde geçen farklı yaşam kesitleri sunduğu sevinç, ayrılık, beklenmedik garip rastlantılar ve her şeyden çok aşka dair hikayelerden oluşan, çiçek dürbünü (kalediaskop) gibi bir film. Natalie Portman, Fanny Ardant, Elijah Wood, Nick Nolte, Juliette Binoche ve Steve Buschemi gibi, ünlü uluslararası oyuncularla ‘Paris, seni seviyorum’da Paris’i yeniden keşfedecek; dünyanın bu en romantik şehrine yeniden sevdalanacaksınız.


  • "çankırı kebap salonunu bize pariste gösteren film."
  • "mükemmel film. tek film parası verip 20 film birden izliyorsunuz.(bkz: dünyanın en yüzeysel adamı)"
  • "mükemmel kısa filmlerden oluşan mükemmel sevgilerin hakim olduğu film. izlemeden ölmeyin diyeceklerim listesine çoktan girdi bile."
  • "new york, i love you ve shanghai, i love you adlı iki devam filmi çekilecek (çekiliyor) olan film.(bkz: sweeet)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    film dünyanın farklı ülkelerinden yirmi yönetmeninin çalışması olduğu için her bölüm farklı bir ruh haline sokuyor ama beni asıl koparan bir sahnesinde çankırı çay salonunu görmek. 20 ayrı film izlemek için ideal..


    (sfenxs - 20 Ekim 2006 02:38)

  • comment image

    bir şehir için yapılabilecek en güzel filmlerden biri herhalde..
    oyuncular,hikayeler,bütünün içindeki parçalarla yağ gibi akan bir film,
    o kadar ki o parçaların anlamsız,başsız,sonsuz olması bile bizi rahatsız etmiyor
    fransayı sevdiriyor resmen

    şahsi favorilerim
    tuileries - joel ve ethan coen (belkide en anlamsız&garip hikaye steve buscemi oynuyor desem yeterli olur herhalde)

    porte de choisy - christopher doyle(sebepsiz yere en hoşlandığım hikayelerden biri, gene pek bi anlamsız)

    place des fêtes - oliver schmitz(favori hikayem,hüzünlü bir aşk hikayesi)

    quartier de la madeleine - vincenzo natali (elijah woodun oynadığı bu bölümde gayet eğlenceli)

    faubourg saint-denis - tom tykwer (natalie portman ın rol aldığı bu hikaye,kesinlikle en iyisi)


    (demlikposet - 21 Şubat 2007 23:06)

  • comment image

    inanilmaz keyifli, yormayan ve tamamen festival kıvamında bir film..

    --- spoiler ---
    esini aldattigini ve ondan tiksindigini itiraf edecekken ölümcül hastaligini ogrendiginde isittigimiz "asik bir adam gibi davranarak en sonunda asik bir adam oldu!" cümlesi, ve yine baska bir aşkta adamin aşka ve iliskilerine dair "hicbirsey hissetmiyorum "cümlesi üzerine yedigi tokat sonucu "peki simdi?" cevabi , gayet geyik bir modda izleyebileceginiz vampirlerin aşkı ve ama aşka dağir en çok , en güzel ve en gerçekçi olan natalie portman in dahil oldugu ask hikayesiyle hakikaten güzel bir film.
    ---
    spoiler ---


    (fiore - 31 Mart 2007 21:09)

  • comment image

    ufacık ve farklı yirmi hikaye arasında içinizi burkan, hüzünlere salan, güldüren, umut vadeden, zaman zaman anlamsız gelen ve "işte budur" dedirten velhasıl kesinlikle gitmeye izlemeye değer kolaj çalışması gibi bir film.

    --- spoiler ---
    ben en çok nathalie portman'ın oynadığı hikaye ile platonik bir aşkın birlikte kahve içme konusuyla simgelendiği göçmen zencinin- hangi yönetmene ait ve oyuncuları kim bilmiyorum- olduğu hikayeleri sevdim.
    ---
    spoiler ---


    (sadece okuyucuyum - 3 Nisan 2007 15:47)

  • comment image

    belki her şeyden önce kısa filme karşı önyargıları yerle bir eden film denebilir paris je t aime için. o klişe tabirle "tam bir sinema şöleni" çünkü. bu kadar iyi yönetmen, bu kadar iyi oyuncu, gişe sevdasıyla yapılan, -kabaca- soru sorduran başı, çetrefilli ortası ve kesin çözümlü sonu bulunan filmlere meydan okur nitelikte ayrıca. onca başarılı ismi bu kadar mutevazi hallerde görmek, örneğin gerard depardieu'yu bir dakikalığına, garson rolünde izleyebilmek büyük şans.
    bu gibi ortak yapımlarda bir yandan asla tek bir isim çıkmaz ortaya, kimse onu amaçlamamıştır zaten ama bir yandan da, onca başarılı ismin arasında sönük kalmamak için en iyi oyununu oynar, en başarılı yönetimini gerçekleştirir sanki kadro. dolayısıyla birbirinden enfes filmler çıkmış ortaya. hani izleyip bitirince filmi, en çok akılda kalan hikaye en sevilen, beğenilen yani en dikkat çeken, etki bırakandır ya, bu filmden sonra bütün hikayeler tek tek aklımda kaldı benim..
    keşke bütün güzel şehirler için aynı proje yapılsa. aynı uluslararası yönetmenler, o ülkenin yönetmenlerini de katıp yanlarına, venedik'in, roma'nın, new york'un, istanbul'un, kahire'nin, prag'ın filmlerini çekseler.. çünkü bir şehri en iyi tanımak sokaklarında amaçsızca dolaşmaktır. ve bu film, paris'in sokaklarında dolaştırıyor bizleri. oyuncular karanlıkta kalıyor bazen, bazı hikayeler kocaman olayları anlatırken bazıları bir anlık duyguları veriyor. metrodan inip başka bir hattaki metrayo biniyoruz oyuncuyla, tanımadığımız bir kentin sokaklarında yalnız ve güvensiz hissediyoruz kendimizi, ya da bazen en bizimki gibi bir hayatın bir kesitine tanıklık ediyoruz, çok tanıdık geliyor her şey..
    baudelaire'in kentinde flaneurcesine..

    zannımca kaçırılmamalı..


    (situasyonist - 4 Nisan 2007 15:18)

  • comment image

    (bkz: faubourg saint-denis)
    bölümün başında francine'in telefonda thomas'a söyledikleri...

    --- spoiler ---
    thomas listen. listen. there are times when life calls out for a change. a transition. like the seasons. our spring was wonderful, but summer is over now and we missed out on autumn. and now all of a sudden, it's cold, so cold that everything is freezing over. our love fell asleep, and the snow took it by surprise. but if you fall asleep in the snow, you don't feel death coming. take care
    ---
    spoiler ---


    (becherovka - 6 Nisan 2007 22:15)

  • comment image

    izleyeni paris yollarına düşürtebilecek filmdir. love actually den sonra kısa film furyasında istanbuluda görmek isterdik bir umut bekliyoruz

    --- spoiler ---
    pek değinilmemiş ama bütün parçalar ayrı ayrı güzel olsa da nedense amerikalı kadının hayatın anlamını pariste bulma fikriyle gelip ,birçeşit aydınlanma yaşadığı, aslında olayın aşkdan diğilde bu inançtan kaynaklandığıni farketmesine, parise gelme ,bu uğurda senelerce çalışma ,dil öğrenme sonrada bunu tahmin ettiğim kadarıyla yalpalaya yalpalaya anlatmaya çalışmasına takıldım. zira bu durumda paris le kişiye duyulan aski değiştirisek durum çok kolay başka yerlere uydurulabiliyor. bi nebze diğer filmlerin sağlamasıydı bence o film. aşk yaşamının son anlarında beraber kahve içmek , bir mevsimle ilişkiyi anlatmak yada ölümcül hastalığa yakalanmış karısına yeniden belki de ilk defa aşık olmak olabilir belki. ama bu daha gerçek daha soğuk daha yalın bi hikayeydi sanki. sonuçta biz izleyenler ah ah ne güzel aşk nelerde oluyor derken o kadınla bir nebze aynı durumdayız. parise gitme sevdamızda bile...
    ---
    spoiler ---


    (morkuzu - 11 Kasım 2007 18:32)

  • comment image

    loin du 16ème bölümünde söylenen ispanyolca ninninin sözleri:

    qué linda manito que tengo yo, qué linda y blanquita que dios me dio
    qué lindos ojitos que tengo yo, qué lindos y negritos que dios me dio
    qué linda boquita que tengo yo, qué linda y rojita que dios me dio
    qué lindas paticas que tengo yo, qué lindas y gorditas que dios me dio


    (dis macununu ortadan sikmam ki - 6 Aralık 2007 18:50)

  • comment image

    loin du 16ème bölümünde söylenen ispanyolca ninninin türkçe sözleri:

    ne kadar kücük ellerim var, ne kadar güzel ve beyaz, tanrı onları bana verdi
    ne kadar güzel gözlerim var, ne kadar güzel ve siyah, tanri onları bana verdi
    ne kadar güzel ağzım var, ne kadar güzel ve kirmizi, tanri onları bana verdi
    ne kadar güzel bacaklarım var, ne kadar güzel ve şişman, tanrı onları bana verdi


    (saryade - 16 Aralık 2007 23:19)

  • comment image

    mükemmel kısa filmlerden oluşan mükemmel sevgilerin hakim olduğu film. izlemeden ölmeyin diyeceklerim listesine çoktan girdi bile.


    (emilianatorrini - 21 Aralık 2007 11:53)

  • comment image

    sevginin çok farkı biçimlerle ifade edildiği 18 kısa filmden oluşan muhteşem film. aşağıdaki spoiler içerikli listeyi yazmayı bir görev bilirim:

    1-montmarte-arabasına yaralı bir kadını alan adamın hikayesi
    2-quais de seine-kapalı bir kızla fırlama bir fransız gencinin öyküsü
    3-le marais-aynı cinsten iki iş arkadaşının hikayesi
    4-tuileries-fransız kültürüne yabancı bir adamın metrodaki öyküsü
    5-16. bölge uzakları-çocuk bakıcılığı yapmak için kendi çocuğunu sabahın köründe yuvaya bırakan bir annenin hikayesi
    6-porte de choisy-bir kuaförün uçuk kaçık hikayesi
    7-bastille-metresi için karısını terk etmeye kararlı bir adamın karısının hastalığını duyunca vazgeçme hikayesi
    8-victoires meydanı-minik oğlunu kaybeden annenin hikayesi
    9-eiffel kulesi-pandomimcilerin sevgisi
    10-monceau parkı-bir baba kızın hikayesi
    11-quartier des enfents rouges-eroinman kızın satıcısı ile hikayesi
    12-place de fetes-yaralı zenci adamın hikayesi
    13-pigalle-orta yaşlı bir karı kocanın seks sorunları hakkındaki hikayesi
    14-quartier de la madeleine-vampirlerin hikayesi
    15-pere-lachaise-evlenecek genç bir çiftin oscar wilde'ın mezarını ziyareti
    16-faubourg saint-denis- kör çocuk ve kız arkadaşının hikayesi
    17-quartier latin-ayrılma konuşması yapan iki yaşlı çiftin hikayesi
    18-14. bölge-fransızca öğrenmeye çalışan turist bir kadını hikayesi


    (labit - 16 Şubat 2008 12:45)

  • comment image

    natalie portman'in oynadığı bölüm her ne kadar diyalogları ve görüntüleri açısından en etkileyicisi olsa da fransızca öğrenmeye çalışan kadının hikayesi kadar dokunaklı değildir. paris'te yalnız olmanın hissini bu kadar güzel anlatmak gercekten beceri ister.


    (ggg - 11 Ekim 2008 00:10)

  • comment image

    ben de en çok son hikaye 14ème arrondissement'ı sevmiştim. fransızca öğrenen amerikalı turist kadının hikayesi. "küçük insanların küçük hikayeleri" amerikan indie sinemasının suyunu çıkartacak kadar çok anlattığı bir tema ama alexander payne bu işi cidden çok iyi yapıyor.


    (relic - 1 Mart 2010 03:15)

  • comment image

    alexandar payne üstadım 14. bölge ile beni yerden yere vurmuştur bir kez daha... tek başına seyahat eden ve hüzünlenmek istediğinde aklına gelen en yakın tarihli ilişkisi şimdi evli ve 3 çocuğuyla mutlu, mesut bir hayat yaşayan eski sevgilisiyle 11 yıl önce yaşadığı ilişki olan denver'lı posta dağıtıcısı kadın beni cümle toparlayamaz hale getirmiştir.


    (sleeper - 21 Mart 2010 12:16)

  • comment image

    tamamen kisisel acidan yaklasirsam son hikaye en guzel hikaye. hatta fazlasiyla etkilendigim ve kendimden bircok sey buldugum hikaye bu. yabanci bir ulkede, yabancilik duygusu ile beraber o yasinilan garip haz duygusu. hayatini tartmanla yasadigin huzunumsu his. biraz melankolik ama cokca kendini "var olur" hissetmek aslinda... o anlatilamaz hissiyati nasil guzel kelimelere dokmusler. basta hatun da "nasil anlatsam" diyor zaten. ama nasil da guzel anlatiyor. sasilasi. gerci benim buna yakin duygularim fiks bir sehir icin olmamisti. bu hissi ben, genel olarak avrupa'da bi gun bi sehir/ulke, diger gun baska bi sehir/ulke zamanlarimda yasamistim. en yogununu dondugumde yasadim ama. o garip duyguda melankoliden cok "varlik hissiyati"nin agir bastigini, mutlulugun bi bakima belki de agir bastigini hissetmek...
    bu duygularin sadece bana has oldugunu dusunurdum. u.s.'teki bi mailman hatununun da boyle bir seylere yasiyor oldugunu gormek, tuhaf bir duyguydu. hem bunalim bi hissiyat hem de bi bakima rahatlama hissi. tek -ve yalniz- olmadigini anlamak.

    bahsettigim bolumden super quote'lar geliyor:
    --- spoiler ---
    “i also wanted to live an adventure in a foreign place.”
    “they say it's a place where people come to discover something new about their lives. they say it's a place where you can find love. of course, at my age, i didn't expect any of that.”
    “one day, i also will be buried and maybe no one will come to visit me. but i don't care. i'll be dead.but i'm not a sad person. on the contrary. i'm a happy person. i have many friends and two wonderful dogs.”
    “ sometimes i think that it would be nice to have someone, with whom to share this life. for example, as i was looking down on paris from atop a skyscraper, i wanted to say to someone: "it's beautiful, isn't it?". but there isn't anyone. i thought about my ex-boyfriend, dave, and whether he'd like this trip. but i felt a little stupid,because it had been 11 years since we last talked. he's now married and has three children.”
    iste nasil mukemmel ifade edildigine sasirdigim o kelime gruplari: “and i found a very pretty little park. i sat down on a bench and ate the sandwich i had bought. it was very tasty. and then something happened, something that is hard to describe. sitting there, alone in a foreign country, far from my job and all the people i knew, a feeling came over me. as if i recalled something, something that i had never known and for which i had been waiting. but i didn't know what it was. maybe it was something i had forgotten. or something i had missed my whole life. i can only tell you that at the same time i felt joy and sadness. but not a great sadness. because i felt alive. yes. alive. that was the moment when i fell in love with paris and the moment i felt that paris had fallen in love with me.”
    ---
    spoiler ---


    (infected grail - 23 Şubat 2011 09:04)

  • comment image

    oscar wilde sadece francine'ın nişanlısına kıyak geçmez aslında "sana tamamen sıradan biriymişsin gibi davranan biriyle nasıl mutlu olabilirsin?" diyerek çaktırmadan izleyenlere de bi göz kırpar bence.. sorunun cevabını iyi düşünün diye..


    (1varmis1yokmus - 21 Şubat 2012 00:16)

Yorum Kaynak Link : paris je t'aime