The Walk (~ Tehlikeli Yürüyüş) ' Filminin Konusu : Daha önce Man On Wire filminde hayatını izlediğimiz, ikiz kulelerin arasına bir tel çekerek dört saat boyunca yürüyen ve oturan Philippe Petit’in hayatını bu filmde yeniden izleyeceğiz. Philippe Petit'i canlandıracak oyuncu ise Joseph Gordon-Levitt.
Flight(2012)(7,3-318006)
Snowden(2016)(7,3-114554)
Steve Jobs(2015)(7,2-135774)
Everest(2015)(7,1-177661)
international trailer'ı düşmüş olan robert zemeckis filmi. http://www.youtube.com/watch?v=34svzfgsw_o
(zeddicus zu l zorander - 9 Aralık 2014 18:32)
3 boyutlu* olarak izlemek isteyenler yüksekten korkmadıklarına bir emin olsunlar, sonra filme gitsinler. sonlara doğru koltuğa gömüldüm resmen. filme gelirsek, şehrin ve kulelerin görüntüleri, hikayenin ilerleme şekli ve joseph gordon-levitt'in fransız aksanı süperdi.
(mistiqkedi - 2 Ekim 2015 23:14)
philippe petit isimli baya çılgın bir amcamızın 7 ağustos 1974 yılında illegal olarak new york'da zamanının en yüksek kulelerı olan ikiz kulelerin arasında tamamen korumasız bir şekilde yaptığı 45 dakika süren ip cambazlığı hikayesini anlatan film (laf aramızda kendisi beni duyabilseydi, yaptığı şeye "ip cambazlığı" dememe baya bozulurdu sanırım:))filmi taze bir şekilde ımax'de 3d olarak izlemiş biri olarak verdiğim ımdb puanı 7. filmin 3d olarak izlenmesi derinlik hissinin algılanması açısından fena değil. ama 3d çok gerekli mi bu film için ondan da çok emin değilim açıkçası. sağda solda bir çok insanın filmi izlerken kustuğu ya da filmi yarıda terk ettiği yazıyor. itibar etmeyiniz :)eğer daha önce izlemediyseniz james marsh'ın yönettiği man on wire isimli belgeseli izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. bu belgeselde aynı hikayeyi gerçek kişilerin ağzından fotoğraf ve videolar eşliğinde izleyebilirsiniz. açıkçası bu kadar güzel işlenmiş ve detaylı bir belgeselin ardından filmi izleyince çok etkilenemedim. philippe petit karakterine hayat veren joseph gordon beğendiğim oyunculardan ve filmdeki oyunculuğu da gayet iyi aslında. ancak karakteri orjinaline fiziksel olarak benzetmek için kullanılan mavi lensleri beni çok rahatsız etti. 3d olunca bu durum daha da gözüme battı. bana göre gözlerinin mavi, kırmızı ya da mor olması hikayeyi çok da etkileyecek bir durum değil doğrusu! doğal gözleriyle oynamasını tercih ederdim. yakın çekimlerde gözlerdeki bu sahtelik filmi aşağı çeken unsurlardan birisi bana göre. gerçek hikayedeki bazı satır arası ancak hikaye açısından önemli olan bilgilerin yer almaması ve hollywood effecti ile yapılan minik şişirmeler de çok hoşuma gitmedi. joseph gordon'un yaptığı fake fransız aksanını her ne kadar süper olmasa da tebrik etmek istiyorum. fransız aksanını yapabilmek baya zordur ve bana göre yapılabilecek en iyi seviyede yapmış. adam fransız olmadığına göre daha ötesini de bekleyemeyiz. aklıma gelmişken bir de filmin sonunda gerçek karakterlerin fotolarını akıtmalarını beklerdim. bunu da hanelerine eksi olarak yazıyorum :) çünkü bu tarz gerçek hikayelere dayalı filmlerin sonunda gerçek karakterleri görmek güzel bir bağlantı kurmanızı sağlıyor hikayeyle.çok yüksek beklentilerle gitmediğiniz sürece memnun ayrılabileceğiniz bir film.not: spoil vermedim henüz:) spoil içeren yorumlarımı vakit bulunca ekleyeceğim ;)
(profiterol dr - 4 Ekim 2015 11:53)
philippe'in sadece ipi germediğini göreceğiniz film, avuç içleriniz terleyecek.--- petit spoiler begin ---"havuç çoktan pişti" kısmı bende belki gerektiğinden fazla iz bıraktı. evden atılma sahnesinde belki de yanlışlık bilmiyorum, baba karakteri bu sözleri* bağırdığında anlayamadım ve altyazıyı bekledim ama altyazı gelmedi. ardından philippe bunu tekrarladı. sadece başındaki "les carrot" kısmını anladığım için filmden sonra bu neymiş buna bir bakayım dedim kendi kendime. çok çok sonra olay amerika'daki dairede geçmeye başlayınca açıkladılar sebze metaforunu ve kaptılar benden puanı. izleyin.--- petit spoiler end ---
(katorpalas - 9 Ekim 2015 01:02)
the walk’ta robert zemeckis bir tür tevekkül inancındadır. philip, ikiz kuleler arasına teli germek için her şeyi düşünerek kusursuz bir plan yapar. o büyük yürüyüş öncesi yapılan bu hazırlıklar tamamen philip’in kontrolündedir. yani esas gösteriden önce yapılan her şey senin elindedir ama gösteri sırasında bir sanatçı daha vardır."şimdi kaderimin kontrolünün artık bende olmadığı bir bölümdeyim."philipzemeckis'in kaderi
(bernie rhodenbarr - 18 Ekim 2015 16:32)
filmin ana konusu, adamın nihayetine orada yürümesi olacağı için giriş ve gelişme kısımlarının sıkıcı olabileceğini düşünmüştüm ama yanılmışım. sıcak, keyifli ve merak uyandırıcı bir hikaye vardı. hayallerin hayalken ne kadar güzel olduğu, gerçek olmaya yaklaştıkça insanın üzerine nasıl bir yük getirdiğini gördük. yardımcı olan her bireyin bambaşka karakteri ve yapısı ile eğlendik. hayallerini gerçekleştirebilmek için ne kadar özveri gerektiğini gördük.esas kısım diyebileceğimiz yürüyüş kısmında, philip'in tüm hislerini yaşattı bence film. baştan gerildik, heyecanlandık ama o yürüdükçe, o ipin kendisini desteklediğini hissedip özgürlüğü tattıkça biz de rahatladık biz de onunla beraber o ipten inmek istemedik.yine de eğilip kalktığı bölümlerde anam anam düşecek şeklinde ani heyecanlar yaşadık tabii.bununla birlikte soru işareti olan kısım da şuydu, hayalini bu kadar erken yaşta gerçekleştiren bir insan için sonrasında ne var. yaptığı muazzam işi aşabilecek mi? aşamayacağının düşüncesi onu hayatta boşluğa iter mi? bu kısımlar filmin konusu değildi ama zihinlerde kaldı.filmde belki de en mutlu olduğum anlardan biri philip tutuklanmış indirilirken tüm işçilerin ve sonrasında polislerin onu alkışlayıp kutlamasıydı. bir sanatçı için daha yükselebileceği bir an olabilir mi?
(misericord - 19 Ekim 2015 09:05)
hos bi film. petit abiyi takdir ettim gayet. lisede gece yarisi, 4. katta sinif penceresinden cikip, pervazdan 7-8 metre yuruyerek, ingilizce bolum baskanligina girip sorulari calisim esnasinda yasadigim gurur ve heyecani hatirlatti bana.. yani tabi kiyas mukayese edicek bisi degil illa ki ancak, anliorum abinin bu twin towers arasindaki ipte yurume manyakligini yaparkenki hissiyatini az bucuk.. :)yanniz cekimler vs hakikaten nefis, birak 3d yi filan, normal izlerken buzuldum minicik oldum, bazi sahnelerde.. bildigin deliymis bu fransiz abimiz. :)
(amabisidiycem - 10 Aralık 2015 16:52)
hayatımın 20 senesini yükseklik korkum olduğunu bilmeden geçirdim ve bunu da internette çılgın gençlerin çatılardan sarktığı saçma videolardan öğrendim. uçakla ilgili herhangi bir korkum yok, onlarca kez uçakla seyahat ettim; yüksek binalarda camların arkasından bakmakla ilgili de bir sıkıntım yok. ama yüksekte çekilmiş herhangi bir video bile heyecan ve korkudan kalbimin tir tir titremesine yol açıyor.filmin fragmanını başka bir filmi izlerken sinemada gördüm, "kesin izlemeliyim" dedim. sonra unuttum gitti, aradan biraz da zaman geçti. bundan birkaç saat önce "açayım da izleyeyim, aklımda kalmasın" dedim. film boyunca yüreğim ağzımdaydı, kulelerin arasına gerilmiş ipe çıkınca, hiç abartmıyorum, heyecan-korku-stresten ellerim şişti. "ulan in şu ipten şerefsiz" nidalarıma engel olamadım.gerçekten çok keyifli bi film olmuş, keyif aldım. ayrıca charlotte le bon'un güzelliğine dikkat çekmeden geçemeyeceğim, resmen içim ısındı, o ne güzel gülüş, o ne güzellik.
(filth01 - 14 Aralık 2015 08:03)
öncelikle güzel filmdir.bence eksiği gerçek görüntülere filmin içerisinde ya da sonunda yer verilmemesidir. bunu yaparak çok daha etkileyici bir hikaye anlatılışı yakalanabilirdi.
(nemesisdurdem - 14 Aralık 2015 10:55)
iyi film. 8/10.--- spoiler ---- joseph gordon levitt çok sevdiğim bir adam. iyi oyunculuk çıkarmış. karaktere bi derinlik kattığını hissettirdi. mavi göz kendisine yakışmıyor lakin. normal hali cidden daha iyi.-film sonunda the fighter gibi ya da into the wild gibi kahramanların gerçek foto gazete sayısı vb. hallerini görmek isterdim. çünkü her ne kadar belgesel tadında geçen bu filmlerde gerçek olduğunu bile bile izleseniz de en sondaki bu muhteşem kareler insanı duygu yoğunluğuna boğuyor. alexander supertrampin gerçeğini gördüğümde ağlamıştım mesela.-ben kingsley i izlemeyi özlemişim resmen. doyamadım sahnelerine. yalnız bişey dikkatimi çekti. fena halde 12 angry mendemi henry fonda'dan sonra ilk not guilty diyen tatlı amcaya benziyor. ismini bulup yazcam da telefondan entry girmek geriyor. ikisini de hürmetler buradan.-ve son olarak robert zemeckis sen düğün kasedi çek ben onu da izlerim abi. sen ki ulu insan back to the future'ın yönetmeni..--- spoiler ---
(yuznumaraliadam - 18 Aralık 2015 23:41)
Yorum Kaynak Link : the walk