• "hollywood uyarlamasi icin(bkz: the lake house)"
  • "bir ekşi sözlük yazarı."
  • "blogu tıklanma rekoru kırmış yazar."
  • "(bkz: #22838534)"
  • "amerikan çakmasına* beş basar, diz çöktürür, salavat getirtir."
  • "bir gun kontrol merkezinde yer alan "mesajla falan işim olmaz" ozelligini bulmasindan korktugum yazar."
  • "(bkz: mare)"
  • "you have a got a mail ve frequency karışımı, yönetmenliğini lee hyun-seung nin yaptığı, güzeller güzeli ji hyun jun un oynadığı 2000 yapımı film. daha iyisi için (bkz: my sassy girl)"
  • "güney kore sinema tarihinin en büyük box office başarısına ulaşan filmlerinden biri."




Facebook Yorumları
  • comment image

    farklı zamanlarda aynı evde yaşamış kadın ile erkeğin posta kutusu aracılığıyla ortak zamanda buluşmalarını anlatan, hollywood'un afırıp afırıp uyarladığı güney kore sinemasının histerikli bir melodramıdır...

    bilimkurgudan zerre haz etmeyen izleyiciyi bile içine çekebilecek kudrette hoş bir romantizme sahiptir...
    bilimkurgusal öğesinin sadece posta kutusundan ibaret olması ve hikayenin sade akıcılığı, az diyalog ile birleşince seyirciye sadece kendi duygularını yaşamak kalıyor...
    ben zaman kırılmalarını, zaman yolculuklarını falan bu denli göze sokmadan sade anlatan başka yapım görmedim...
    ayrıca; esas kadın başka zamandan değil de mevcut zamandan olsaymış da, bal gibi tatlı romantik bir film olabilecek kapasitedeymiş...


    (cobongo - 2 Ocak 2009 19:48)

  • comment image

    çekik gözlü güzele * ve filme ayrı ayrı, bülent özveren tonlamasıyla twelve points from turkey dediğim filmdir. son yıllardaki güney kore sinemasının şahlanışının 2000 lerde verilen ipuçlarından biridir bana göre. filmle ve senaryoyla ilgili derin düşünelere gark oldum ve laflar hazırladım.

    --- spoiler ---

    sen* ve ben, şunu biliyoruz ki film iki farklı zamanda geçiyor. esas oğlan, han sung-hyun, 1997-1998 yıllarında yaşarken, esas kız, kim eun-ju, 1999-2000 yıllarında yaşıyorlar ve birbirlerine zamanlar ötesi mektuplar gönderiyolar.

    film boyunca tek bir zaman kırılması var gibi görünmesine rağmen sung-hyun'un araba kazası sonucu ölmesi sonrasında aslında ikinci zaman kırılmasına geçiliyor. kazayı durdurana kadar esas oğlan kızı hep geriden takip ediyor. birinci zaman farklılığından ikinci zaman farklılığına geçiş kazayla birlikte oluyor. kazayı durdurmamış olsa idi filmin sonunda anlayacaktık ki çocuk aslında taa en baştan beri ölü.* sebebi açık sanırım, kızın sevdiği eski sevgilisi amerikaya gidiyor dönüyor vs vs. ama kaza anında çocuk daha amerika rüyasından bahsediyor. eun ju bu kazayı sung-hyun'a haber verince çocuk kıza yardımcı olmak için o kafeye gitmiyor ve dolayısıyla da ölmüyor. dolayısıyla gelecek de değişiyor. zaman geçip, eun ju'nun il mare den ayrılma vakti gelince* çocuk oraya gidiyor ve kızla karşılaşıyor. eun ju'nun henüz hiçbirşeyden haberi olmadığı için - daha kartpostalı bile posta kutusuna bırakmadı. mektuplaşmalar başlamadı bile. - şaşırıyor ve hikaye de burda sona eriyor. eğer yapıcı olmak istenirse bu şekilde bir eleştiri ve spoiler ile film anlatılabilir lakin senaryo ve kurguyla ilgili biraz ibnelik* yapmak istersem şu soruya cevap istiyorum :

    kim eun-ju bir hafta sonra çıkacağı tatil için han sung-hyun'a tam tarih veriyor ve bunu sakın unutma iki yıl sonra* senin için o tarih geldiğinde orada bekliyor olacağım diyor. daha sonra hatun kız tatile çıkıyor* hatta çocuğun yaptırdığı evin inşaatını falan görüyor. daha sonra yazdığı mektupta ise " sung-hyun seni gerçekten gelirsin diye bekledim ama yanıldım." diyor. çocuk da bu mektuba; "neden gelmedim ki? mutlaka bi nedeni vardır." temalı bir cevap veriyor gelecekteki kaçırdığı randevusu hakkında yorumda bulunurken. daha sonra öğreniyoruz ki timeline 1 de,* çocuk ölmüş ondan gidememiş oraya, sonra timeline 2 de* ölmekten kurtluyor . çocuk oraya kızın takvimine göre vaktinde yetişemediği için eziliyo ama zaten öyle bir durumun olması namümkün. şöyle ki: çocuk 1998 de, kız ise 2000 de ve kız kendi takvimine göre 2000 yılında biyere gidiyo ve yine o takvime göre çocuğu bekliyo orda gelmeyince trip yapıyo. halbuse kızın 2000 deki tatilinde çocuk daha 1998 de ve çocuğa göre 2000 yılı gelince ancak çocuk oraya gidebilecek * ve kızla tanışabiliecek. hatırlayın, kızın walkmanini alması da böyle olmamış mıydı zaten?

    filmin elde patlayan tek noktasıdır bence bu. finalin de buraya bağlanması daha vahimdir. ama il mare yapımcıları ve oyuncuları şanslı ki bugün ibnelik yapasım yok ve bu soruyu es geçiyorum.

    ---
    spoiler ---


    (concon denetci - 10 Ocak 2009 21:57)

  • comment image

    20 kusur sene once bugun dunyaya gelmis badimdir. tanisikligimiz taaa kucuklugumuzde -onun kucuklugu, ben koca essektim o zamanlar. hafizasi bana oranlar zayif oldugu icin hatirlamaz- yaptigimiz mahalle maclarina dayanir. bu tarih itibariyla her gecen gununun bir onceki gununden daha guzel olmasi, kendisi icin yeni yas dilegimdir.


    (collega - 25 Eylül 2011 00:03)

  • comment image

    19 ekim itibariyle hayatında yeni bir dönemece girmiş, bambaşka bir sayfa açmış yazar. büyük değişiklikler insanı buruk yapar bir yandan da ne olacağını bilmediği bir yolculuğa çıkan insanlar gibi biraz macera heyecanı biraz da yolun sonunu merak heyecanı ile bambaşka duygulara yelken açmaktır. yine de neşe ile yeni hayata kanat çırpıyor.
    hoşgeldin yeni hayat.


    (il mare - 20 Ekim 2011 10:32)

  • comment image

    hollywood uyarlamasını yıllar önce arkadaşlarımdan ay nası bitti ay şöyle mi böyle mi mutlaka izleyin gibi bir muhabbet sırasında duymuştum. önceki gece nasıl canım sıkkın, böyle orta yerden film arıyorum, ama indirmek istemiyorum uğraşmim diye, birkaç filme baktım kaliteli görüntü hem de altyazılı yoktu, hepsi dublajlıydı. sonra göl evi diye aklımda kalan o film aklıma geldi. hepsi dublajlıydı yine, o arada sevgili kore'den uyarlama olduğunu gördüm ve altyazılı olarak bizim sitelerden birinde izledim..

    fantastik bir mektup aşkını anlatan öyle tatlı bir film ki. kendimi kötü, yalnız, sancılı hissettiğim vakitte aktı gitti. sakin, yalnız, acılı, bi garip heyecanlı, samimi, tatlı işte ya! izlerken bi taraftan hesap yapıyorsun tabii, kafa da karışmıyor değil. yalnız en başı ne düşündüysem sonunda da aynını düşündüm. ne olduğunu yazamam tabii=dil ertesi gün tekrar izledim bu arada. hep olduğu gibi yine filmden repliklerle bitiriyorum. ev harikaydı. kasetçalar bölümü çook şekerdi!

    "bir insan 3 şeyi saklayamaz; öksürük, yoksulluk ve aşk. istediği kadar saklanılmaya çalışılsın, bu 3 şey kolaylıkla görülebilir. bazen gerçekten saklamak istersin. o zaman sadece ağlıyorum, daha fazla ağlayamayacak kadar ağlıyorum."

    "birini ya da bir şeyi sevmek, kendi kendine acı çektirmek demektir. sevdiğim kişiler her zaman ulaşamayacağım bir yerde oldular. sanırım bunun için acı çekiyorum."

    "sanırım yine çok fazla şey bekledim. böyle düşünmemem gerektiğini biliyorum.. fakat insanlar ne zaman birbirlerine yaklaşsalar, bir taraf fazlasını bekler. fakat değer verdiğim herkes benden uzaklarda."

    "aşkın sonsuz bir mutluluk olduğunu düşünürdüm. aşk bitmediği için acı çekiyoruz, içimizde kalmaya devam ediyor. aşık olup kaybetmek, hiç aşık olmamaktan daha iyidir."

    "unuttuğun anılarını tekrar hatırlamak insanı zayıf düşürüyor.."


    (sinsasaj - 26 Eylül 2012 00:45)

  • comment image

    tepe natilus avm de yeni açılmış olan ve çok şirin italyan seramik ürünler sergileyen dükkan.
    peynir kemiren fare figürü içine yerleştirilmiş tuzluklar, kurabiye şekilli seramik kapakları olan cookie kavanozları, minik koyun figürlü taşları olan xox oyun tablaları ve daha bir çok çeşit yaratıcı aksesuar..


    (hiperaktif - 10 Ekim 2014 14:15)

  • comment image

    aynı evde 2 sene aralıklı yaşamış bir erkek ve kadın, evin posta kutusu aracılığıyla mektuplaşabildiklerini farkederler... zamanla aralarında bir aşk oluşur, olaylar gelişir... güney kore sinemasının şu anki patlamasının sinyallerini 2000 yılından vermiş olan, şiir gibi akıp giden bir aşk hikayesi kendisi... karakterlerin ikisi de yalnız oldukları ve hikaye de bu yalnızlığın üzerine kurulu olduğu için de bir hayli depresif açıkçası...
    bir de amerikan versiyonu çekilecek filmlerden birisi aynı zamanda... hollywood'un çivisi çıktı ulan...


    (madcan - 25 Ocak 2005 17:34)

  • comment image

    2000 yılından ışınlanan romantik bir güney kore filmi. imdb'de orjinal adı sadece siworae olarak geçiyor (aslen si wall ae/ love across time) ama güney kore'de de il mare olarak biliniyormuş. zamanlar arası bir aşk hikayesi kendisi. konusuna çok girmek ufak spoiler'larda neticelenebilir, şimdilik burada bırakıyorum ki keyfi seyredenlere kalsın- en azından sandra bullock ve keanu reeves'li (!) yeniden çevrimi gösterime girene kadar.

    charlie kaufman ele alsa neler yapar cinsinden pek güzel bir konsepti var aslında filmin. ancak eldeki haliyle biraz hafif kalmıyor değil. bir buçuk saatte anlatılan hikaye sonlara doğru sarkar gibi yapıp hayal kırıklığını buyur edecekmiş gibi gözüküyor. neyseki bu kadarıyla kalıp hoş bir seyirlik statüsüyle gösterisini tamamlıyor sonra. damakta daha leziz bir tat bırakabilirmiş ama, olsun, bu haliyle de büyülü olabilir.

    birçok uzakdoğu filminde olduğu gibi, burada da başrolü, her şeyi kolayca açıklamaya yarayan çıkış yolu kader almış. alternatif zaman dilimleri üzerine görünenden fazlasını düşünmeyi seçmezseniz hikaye o kadar da kafa yormuyor. yok, ben üzerinde düşünmek istiyorum derseniz işler ufaktan manasızlaşabilir. stil olarak zaman zaman iyi çekilmiş bir reklamı andırıyor ancak bunu aşırıya kaçırmadan, gözlere hitap edecek şekilde güzelce ayarlamış yönetmen lee hyun-seung. sisler de çok yakışmış bu bilinmezlik hikayesine.

    başroldeki shi benzeri güzel jun ji-hyun, güney kore'nin gişede iyi iş yapmış filmlerinden my sassy girl'de de kader ve gelecekle ilgili işlere bulaşmış bir kız rolündeydi. bu da böyle bir not, bir hatırlatma olsun.

    (amphibian, 23.02.1998 01:40 ~ 07:18)


    (amphibian - 23 Şubat 2005 01:40)

  • comment image

    konusu itibarıyla her ne kadar charlie kaufman eli değmiş hissiyatı yaratsa da aslında bu alacakaranlık kuşağından fırlama aşk/dostluk hikayesini farklı bir açıdan da okuyabiliriz.

    sung-hyun ve eun-ju arasında zaman, mekan ve boyutları maurits cornelis escher ustalığıyla eğip büken bu ilişki aslında bir çok bakımdan internet üzerinde gelişen sanal romanslara benzemekte. hiç görmediğiniz bir insanla aylarca (ya da senelerce) e-mail, icq, msn ya da şu anda bu yazıyı okumakta olduğunuz ekşi sözlük üzerinden yazışabilirsiniz. belki farklı şehirlerde, farklı ülkelerde olmaktan dolayı; belki de aynı şehirde olup ta bu ilişkiyi sadece sanal bazda tutmak istemenizden ötürü bu keyboard-pal ile asla yüzyüze görüşmeden çok uzun sürelerce mesajlaşıp, zamanla belki de en özel konularınızı bile açabileceğiniz, dertleşebileceğiniz bir arkadaş edinebilirsiniz. çeşitli nedenlerden dolayı görüşme olasılığını ortadan kaldırmanın getirdiği rahatlıkla (?) birlikte karşılıklı açılma süreciniz de normal hayattaki arkadaşlarınızla olandan daha süratli ilerleyebilir. belki de kimseye karşı ol(a)madığınız kadar dürüst olabilir, çevrenizde kimseyle konuş(a)madığınız konuları bile rahatlıkla tartışabilirsiniz. bilinmezliğin ve içten içe duyulan merakın getirdiği bu heyecan ile birlikte, sahip olduğunuz keyboard-pal belki de hayatınızda gerçekten çok özel bir konuma yerleşebilir.

    sung-hyun ve eun-ju arasında zamandan ve mekandan bağımsız olarak gelişen bu ilişkiyi, bilgisayar ile ilgili kitaplarda “bulut” olarak tasvir edilen internetin hafif sisli ve dumanlı atmosferinde yaşamak ve belki de bu filmi seyrettikten sonra interneti “bulut”tan ziyade il mare’nin önündeki o gizemli posta kutusu gibi düşünmek gerçekten ilginç olabilir…


    (arsonist - 4 Nisan 2005 12:53)

Yorum Kaynak Link : il mare