Süre                : 1 Saat 29 dakika
Çıkış Tarihi     : 02 Mayıs 2011 Pazartesi, Yapım Yılı : 2011
Türü                : Drama
Taglar             : Psikiyatri Hastanesi,Disosiyatif kimlik bozukluğu,çoklu kişilik bozukluğu,Seks sahnesi,Doggystyle sex
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Annapurna Productions , Fixed Point Films
Yönetmen       : Katherine Brooks (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Katherine Brooks (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Imogen Poots (IMDB)(ekşi), Taryn Manning (IMDB)(ekşi), Elisabeth Shue (IMDB)(ekşi), Will Patton (IMDB), Frances Conroy (IMDB)(ekşi), Sarah Roemer (IMDB)(ekşi), Wendy Glenn (IMDB)(ekşi), Erin Kelly (IMDB)(ekşi), Shanna Forrestall (IMDB), Alec Rayme (IMDB), Victoria Staley (IMDB), McKinley Freeman (IMDB), Douglas M. Griffin (IMDB), Conner Ann Waterman (IMDB), Samantha Beaulieu (IMDB), Jeff Galpin (IMDB), Tiffany Lynn Rowe (IMDB), Adella Gautier (IMDB), Dominique DuVernay (IMDB), Geraldine Glenn (IMDB), Rodney Hebert (IMDB), Allison Moss (IMDB), Chris Fry (IMDB), Emma Gail Tooraen (IMDB), Michele Adams (IMDB), Leigh Louque (IMDB), Gretchen E. Wulf (IMDB), Emily D. Haley (IMDB)

Waking Madison (~ Curse on 1140 Royal Street) ' Filminin Konusu :
Waking Madison is a movie starring Imogen Poots, Taryn Manning, and Elisabeth Shue. A woman suffering from multiple personality disorder tries to piece back together her life.


  • "şenol erdoğan ve altıkırkbeş sayesinde türkçe'sine ve daha da ötesine kavuştuğumuz muhteşem eser."
  • "çizilmiş ve çizilecekler arasından en güzel olanı. -feminen yanını da kabullendim işte, oldu mu?"
  • "neyin sanat olup olmadığının tartışıldığı şu günlerde, vizyona girmesi gereken filmdir."
  • "miyazaki'nin bizlere armağanı olan karakter. çocukluğunda terry grandchester'a aşık olanların aynı havayı görebilecekleri bir karakter."
  • "şenol erdoğan'dan bu ve şu şekilde dinlenebilir."
  • "yuruyen bir $atosu olan hafif uzun sacli sari$in yaki$ikli. (bkz: hauru no ugoku shiro)"
  • "kendisine yürüyen şato filminin daha başında, saçları yüzünü örtmüş biçimde gelip de sophie'yi askerlerden uzaklaştırdığı/kurtardığı sahnede aşık olunan karakterdir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    ginsberg, carl solomonla, annesini ziyarete gittiği psikiyatri kliniğinde tanışmış. üzümlerini pekmez edenlerle görüşmeyen bir arkadaşın dediği gibi "mutlu olmak için delirmeyi bekleyenle, delirmek için mutlu olmayı bekleyeninkine" yakın bir diyalogları var sanki. huncke gibi solomon da esin oluyor, esip gidiyor. şiir, öncelikle 55 tarihli six gallery buluşmasında okunmuş. city lights book'ca basılan şiirin, yayıncısı ferlinghettiyi, "öksüre tıksıra uykumuzu piç eden" amerikan mahkemelerine taşıması pek şaşırtıcı değil herhalde. sanırım, belki, gibi, olabilir, pan'a sormak lazım.

    (bkz: kaddish)
    (bkz: havlu atmak)


    (chlo - 16 Şubat 2002 11:05)

  • comment image

    ingilizce seslendirmesini christian bale'in yaptığını bilince onca kadınsı dış görünüşüne rağmen kadınların hastası olmaları daha kolay anlaşılabilen bir karakter*(dış görünüşünün çok kadınsı olduğunu ben beşinci izleyişimde ve yanımda ilk defa izleyen arkadaşımın söylemesi sonucu fark ettim o ayrı).


    (passiflora - 4 Kasım 2008 00:49)

  • comment image

    hem sarışın hem esmer, uçuyor uçuruyor, şatosu var. derin çekilen nefesi bırakmadan formulasyonun gerisini de yazayım; hırslı, bencil, arıza... boğazda düğüm olup kalan kısım tam da o gerisi zaten. güçsüz değil kırılgan, dünyaya yetiyor ama kadınına muhtaç. elinde değil biraz fantazi çizivermişler onu. hadi arızalarını sil, sonra şatosunu, kanatlarını da al: ashitaka mı kalıyor geriye? hakkını yemeyelim, sevdiceğine yamuğu yok, hümanist, savaşçı, sanayici, çevreci... ama ne şiş yansın ne kebapla da yürümez ki bu işler. tarafını seçmek gerekir bazen. hakuya olan sempatim de sonucu değiştirmeyecek. sanırım tüm miyazaki erkekleri biraz "fazla". tim burton'unkiler desen onlardan howl'un karşısına çıkarabileceğim karizmada kimse yok. kadınlarının aşkları izlettiriyor hikayelerini. şu günlerde pixar vol-i'yi soktu hayatımıza. howl'un saçlarına sahip olmasa da gözleri güzel bakıyor. macera peşinde değil, zilyon yıl çöp toplayarak kurtaracak dünyasını. işine bağlı, düzenli, dostları konusunda az seçici olsa tam evlenilecek erkek. gönül howl'dan başkasını görseydi olabilirdi yani.


    (zihuatanejo - 4 Aralık 2008 21:26)

  • comment image

    aynı zamanda güzel bir florence and the machine şarkısıdır. bu da sözleri;

    if you could only see the beast you've made of me
    i held it in but now it seems you've set it running free
    screaming in the dark, i howl when we're apart
    drag my teeth across your chest to taste your beating heart

    my fingers claw your skin, try to tear my way in
    you are the moon that breaks the night for which i have to howl
    my fingers claw your skin, try to tear my way in
    you are the moon that breaks the night for which i have to

    howl, howl
    howl, howl

    now there's no holding back, i'm making to attack
    my blood is singing with your voice, i want to pour it out
    the saints can't help me now, the ropes have been unbound
    i hunt for you with bloodied feet across the hallow'ed ground

    like some child possessed, the beast howls in my veins
    i want to find you, tear out all of your tenderness
    [ find more lyrics on www.mp3lyrics.org/4ku2 ]

    and howl, howl
    howl, howl

    be careful of the curse that falls on young lovers
    starts so soft and sweet and turns them to hunters
    hunters, hunters, hunters
    hunters, hunters, hunters

    the fabric of your flesh, pure as a wedding dress
    until i wrap myself inside your arms i cannot rest
    the saints can't help me now, the ropes have been unbound
    i hunt for you with bloodied feet across the hallow'ed ground

    and howl

    be careful of the curse that falls on young lovers
    starts so soft and sweet and turns them to hunters

    a man who's pure of heart and says his prayers by night
    may still become a wolf when the autumn moon is bright

    if you could only see the beast you've made of me
    i held it in but now it seems you've set it running free
    the saints can't help me now, the ropes have been unbound
    i hunt for you with bloodied feet across the hallow'ed ground


    (vinny - 4 Eylül 2009 19:30)

  • comment image

    dün gösterimi vardı atlas sinemasında. önümde bir kaya kafa oturduğu için zor izledim filmi. bir de minicik altyazı ve yüksek sesle baş ağrısıyla çıktık sinemadan
    howl şiiri, beat kuşağının özeti sayılabileceği için beatçilerin fikirlerine katılınmasa bile en azından o kuşağı anlayabilmek için izlenmeli bence. hoş allen ginsberg 'in kendi deyişiyle:
    ''beat kuşağı diye bir şey yok. kitaplarını basmak isteyen bir avuç insan var sadece.''
    ben howl'u, molok'u bizzat amerika'nın kendisi olarak gördüğüm için çok severim. beat kuşağının yaşam tarzları, ''özgürlüğe'' bakış açıları, benimkiyle örtüşmez ama sırf amerika'nın bizzat kalbinde, bizzat şiirleriyle amerikan tavrına saydırmış olmaları gözümde değerli yapıyor onları
    film, allen ginsberg ile yapılan röportajı ve şiirin yazılış sürecini içeriyor. çok coşkulu bir film, o yüzden de yorucu. ama özellikle şiiri animasyon tarzında anlatmaları, kullandıkları simgeler, cuk diye oturmuş filme. ben tarzını vals im bashir 'e benzettim. .
    filmin mahkeme sahnesinde, şiirin kuşlardan, böceklerden ya da kahramanlıklardan bahsetmesi gerektiğini, howl'un bir teması olmadığını ve bu nedenle de edebi değerinin de olmadığını, fazla müstehcen olduğunu savununan avukat filmin mizahı yanını ortaya çıkarmış.
    mad men'deki yakışıklı reklamcımız don draper yani jon hamm ve david strathairn filme verdikleri destekle, filmin sadece kemik izleyiciye değil, daha fazla sinema izleyicisine ulaşmasını sağlayabilirler gibi. iyi bir şey mi bu bilmiyorum.
    howl, bence bir film değil bir çeşit güzelleme. gayet de eli yüzü düzgün yapılmış bir güzelleme. belgesel, animasyon, coşku seli üçlemesiyle howl'a gereken vurguyu yapmış filmin yönetmenleri rob epstein ve jeffrey friedman


    (jondaff - 13 Nisan 2010 16:01)

  • comment image

    altıkırkbeş'ten şenol erdoğan başarılı bir şekilde türkçeleştirmiştir beat kuşağının bu en önemli eserlerinden birini. bize de düşen copy paste etmektir elbet.

    carl solomon
    için
    i
    gördüm kuşağımın en iyi beyinlerinin çılgınlıkla yıkıldığını, histerik çıplaklıkla
    açlıktan geberdiğini,
    zenci sokakların şafağında gördüm onları bozuk kafalarıyla mal ararken,
    gecenin makinesinde yıldızlı dinamo ile eski cennetsel bağ için yanıp tutuşan
    melek kafalı hipsterler,
    yoksulluk ve paçavralar ve sahte gözlerle şehirlerin üstünde yüzen sıcak suyu
    olmayan ucuz odaların doğa üstü karanlığında yükseğe doğrulup sigara içerken
    jazzı seyredenler,
    yaradan’ın cennetinde zihinleri apaçık olanlar aydınlatılmış ucuz çatı katlarında
    ve yeraltlarında muhammed’in dolaşaduran meleklerini görenler,
    arkansas ve blake-ışığı trajedisi arasından parlak ifadesiz halüsinatif gözlerle
    bilgi savaşının üniversitelerinden geçip gidenler,
    akademilerden delilik ve ahlaksızlığa düzdükleri methiyeleri kafatası üzerindeki
    pencerelerde yayınladıkları için tekmeyi yiyenler,
    parasını çöp sepetlerinde yakarak ve dehşeti duvardan dinleyerek tıraşsız
    odalarda don gömlek sinenler,
    apış arasındaki marihuanayla laredo’dan dönerken new york’da içeri tıkılanlar,
    ucuz otellerde ateş yiyenler ya da paradise alley’de terebentin içenler, ölüm, ya
    da geceden geceye gövdelerini arafta bırakanlar,
    düşlerle, ve uyuşturucularla, uyandıran kabuslarla, alkol ve sik ve sonsuz
    taşaklarla,
    ürperen bulutların emsalsiz kör sokakları ve canada ve paterson’un kutuplarına
    doğru sıçrayan aradaki zamanın hareketsiz dünyasını aydınlatan aklın şimşeği,
    geçitlerin peyote dayanışması, arkabahçe, yeşil, ağaç, mezarlık sabahları, çatı
    katlarında şarap kafası, kafaları iyi olduğu esnada çıktıkları zevk gezilerinde
    mahallelerin dükkanlarının vitrinlerinde trafik ışıkları gibi yanıp sönen neonlar,
    güneş ve ay brooklyn’in sert kışının alacakaranlığındaki ağacın titremesi, esrar
    külünün laneti ve aklın yüce ışığı,
    hayvanat bahçesi ışığının iç karartıcı parlaklığında boğazları paramparça ve
    kasvetli beyinleri örselenmiş,
    benzedrine boğulmuş halde rayların ve çocuk seslerinin gürültüsü arasında
    titreyerek
    battery’den bronx’a sonsuz bir gidiş için kendilerini yeraltında zincirleyenler,
    gece boyunca bickford’da loş ışığın altında dibe vurmuşçasına gömülüp
    kalanlar ve dışarı çıkanlar ve gün ortasında ıssız fugazzi’de bayat bira içerek
    otomatik plak çalarda çatırtıları dinlemeye mahkum olanlar,
    yetmiş saat durmaksızın konuşarak, parktan mekana, mekandan bara, bardan
    bellevue’ye belleuve’den müzeye, müzeden brooklyn köprüsüne
    ayın ötesinde/ki empire state’in pencere pervazlarından sarkan yangın
    çıkışından atlayan platonik belagatçilerin yitik bölüğü,
    olayları ve anıları ve anekdotları ve görme zevkini ve hastane şoklarını ve
    cezaevlerini ve savaşları bağırıp çağırıp fısıldayıp kusarak konuşanlar,
    yedi gün yedi gece harap olmuş anımsamalarıyla parıldayan gözlerle
    kaldırımların üzerini örten mağlup sinagog eti,
    artlarında atlantic city hall’ün belirsiz resminin kartpostalını iz bırakıp
    zen new jersey’i terk ederek hiçbir yere doğru gözden yitenler,
    kederli doğunun sıkıntı veren terlemesiyle tanca’nın kemik gıcırdatanları,
    çin’in migreninden mustarip, iç karartan döşemesiyle newark’ın boktan bir
    odasında esrarın etkisiyle pelte-k-leşenler,
    geceyarısı demiryolu boyunca oradan oraya amaçsızca gidip gelen yurtsuzlar,
    hiç kalp kırmadan çekip gidenler, gece, yükvagonlarında yükvagonlarında
    yükvagonlarında sigaralarını yakanlar,
    eroin için para sızdırmaya çalışarak dalavereyle, yalnızlık hissi veren
    çiftliklerinden geçenler büyükbabanın,
    kansas’ta kozmosun tinlerinde vızıldayıp ayaklarına değin titrediklerini
    hissettiklerinde plotinus poe st. john üzerine kafa yorup haç çıkarıp telepati,
    bop ve kabala ile uğraşanlar,
    idoha sokaklarından birbaşına geçip giderek düşsel kızılderili meleklerle düşsel
    kızılderili melekleri arayanlar,
    parıldadığında baltimor çılgına dönüp doğaüstü esrimeye dalanlar,
    etkisiyle kış gecesinin ortasında sokak ışığının küçükkent yağmurunun
    oklahoma’nın çin göçmeni herifleriyle limuzinlerde takılanlar,
    houston’da aylak ve aç cansıkıntısıyla yalnızlığın jazz seks ya da çorba için
    takılanlar
    amerika ve sonsuzluk hakkında tartışmak için parlak ispanyolların peşinden
    gidip,
    afrika’ya giden bir gemiye çaresiz kapağı atanlar,
    artlarınca chicago’nun mekanlarında yakılmış şiirlerin külünden lav işçi
    tulumlarının gölgesi ve döküntülerden başka hiçbir şey bırakmayarak mexico
    volkanlarında gözden yitenler,
    batı kıyısı’nda f.b.i’ı soruşturarak sakallı ve kısa pantolonlu büyük barışçıl
    gözleri ve cinsellik kokan koyu derileriyle hatların ötesinde bildiri dağıtıp
    yeniden ortaya çıkanlar,
    cigaralarını üstlerinde söndürerek kapitalizmin ot tezgâhını protesto edenler,
    staten island feribotu bastırdığında korkunç sesini wall’un ve bastırdığında los
    alamos’un korkunç seslerini feryat ederek çırılçıplak soyunarak union
    meydanı’nda kıyakkomünist bildiriler dağıtanlar,
    beyaz okullarında yerleşmiş çetelerin doğrulttukları makineler karşısında çıplak
    ve titrek ağlayarak yere yığılanlar,
    düzüşmeksizin haykırarak sevişmekten, “zıkkım”lanmaktan ve oğlancılıktan
    başka hiçbir şey yapmadıkları için bir suçu olmayıp polisaraçlarında mest olmuş
    halde enselerinde dedektifler bitenler,
    metroda dizlerine vurarak uğuldayanlar ve elyazmalarına bir göz atıp siklerini
    pantolonları üstünden sıvazladıkları için uzayıp gitmesi istenenler,
    bi işleri olmadığından azizimsi motorculara götlerini siktirip zevk çığlığı atanlar,
    meleksi insanlıklarıyla uçanlar ve uçuranlar, atlantik ve karayip aşklarını
    okşayan denizciler,
    gülbahçelerinde, halk parklarının çimlerinde ve mezarlıklarda önüne gelen
    herkese özgürce spermlerini attırarak sabah akşam otuzbir çekenler,
    durmaksızın hıçkırarak tükenenler, kıkırdayıp coşarken sarışın & çıplak bir
    melek artlarında belirdiğinde deşmek için onları palasıyla, bir türk hamamının
    odasında mahvolanlar,
    aşkoğlanlarını kaderin şirret üç ihtiyar kaşarına, heteroseksüel doların tek gözlü
    kaşarına, dölyatağından göz kırpan ve kıçını kırıp oturmaktan,
    dokuma tezgâhındaki aydınlanmış altın sarısı ipleri kırpmaktan başka bir şey
    yapmayan tek gözlü kaşara kaptıranlar,
    doyumsuzca ve esriyerek çiftleşenler bir bira şişesiyle bir sevgiliyle bir sigara
    paketiyle bir mumla ve yataktan düşenler,
    ve zemin boyunca yuvarlanıp salonu sürüklenerek devam edip duvarın dibine
    yaslanarak son amcık vizyonuyla nihayetinde kendinden geçenler ve bilincin
    son attırımından sıyrılarak gelenler,
    günbatımında milyonlarca kızın amcıklarını akıtanlar ve sabah yeri gözleri
    kıpkırmızı olsa da gündoğumunun deliğini de sulandırmaya hazır olanlar,
    ahırlarda götleri alevlenenler ve göllerde çıplak olanlar,
    sayısız çalıntı gecearabasıyla colorado’da bir boydan bir boya orospulukla hayat
    sürenler,
    n.c, bu şiirin gizil kahramanları, yarakadam, denver’ın adonis’i, yemek vakti
    arkabahçede sayısız kıza döşeyerek akıtanlar, sinemanın arka koltuklarında
    takanlar, sarsakça yan yana dizilenler, dağların tepelerinde mağaralarda bildik;
    sıska garson kızlarla ıssız yol kenarlarında oynaşanlar- elbiselerini yukarı
    sıyırarak & bilhassa kıyı benzin istasyonları tuvaletlerinde “tekbencilik”
    yapanlar & memleketin çokça ıssız yollarında; solgun demode büyük leş
    sinemalarında, düşlerini değişenler, ansızın manhattan’da uyananlar ve
    kendilerini bodrum katlarından dışarı atarak, kalpsiz macar şarabının
    tüketmişliği ve 3. caddenin demir düşlerinin dehşetiyle işsizlik maaşlarını almak
    adına, büroya dek tökezleyerek yürüyenler,
    tüm bir gece boyunca karla kaplı iskelelerde kan dolmuş ayakkabılarıyla
    yürüyüp, east river’da arzu dolu esrar odalarının kapılarında açılması için
    bekleşenler,
    hudson kanyonunun dik kayalıklarına kurulu evlerinde ayın savaş zamanı
    ışığına benzeyen projektörün mavi ışığında büyük intihar dramaları yaratanlar &
    başlarında defne taçlarıyla unutulacak olanlar,
    düşlerinde kuzugüveci yiyenler ya da bowery nehrinin çamurlu sularında
    yengeç lüpletenler,
    sarma kâğıdı ve kötü müzikle mal satıcılarının arabalarında sokakların
    romansına ağlayanlar,
    bir köşede oturup köprü altının karanlığında nefes alanlar, tavanaralarında
    klavsenle orgazm olanlar,
    teolojinin turuncu sandığıyla tüberkülozlu bir göğün altında alevlerle taçlanmış
    harlem’de altıncı katta öksürüğe boğulanlar,
    gece boyunca sihirli sözlerle esriyip sallanıp yuvarlanarak bir şeyler
    karalayanlar, tan ağarmasının sarılığında anlamsızlığın şiirini yazdıklarını
    görenler,
    salt bitkisel bir krallık düşleyip de çürümüş hayvanlar ciğer yahnisi yürek paça
    pancar çorbası ve meksika pizzası pişirenler,
    bir yumurta peşinden et kamyonlarının altına dalanlar,
    saatlarını çatılardan fırlatarak zaman dışı sonsuzluğu seçenler & sonraki on yıl
    boyunca her gün çalar saat sesine uyananlar,
    art arda en az üç defa bileklerini kesip de başarılı olamayan ve vazgeçip
    mecburen içinde yaşlanıp mızmızlanacakları bir antikacı dükkânı açanlar,
    kurşuni dizelerin patlamaları & cepleri dolmuş modacıların kafa ütüleyen
    safsataları & reklamcılığın ibnelerinin nitrogliserin çığlıkları & zeki editörlerin
    fesatlığının zehirli gazında madison avenue’da uyduruk elbiseleri içinde
    yanarak tükenenler, ya da mutlak gerçek’in taksicilerinin sarhoşlukla çarpıp
    yere devirdikleri,
    brooklyn bridge’den atlayanlar, bu gerçekten oldu ve yitik adımlarla
    yürüyenler çin mahallesinin büyüsünde ruhları kendinden geçenler
    yol boyu çorba & yangın kamyonları, beleş bira yok,
    umutsuzluk içinde pencerelerden dışarı country söyleyenler, metro kapılarından
    fırlayanlar, pislik passaic durağında atlayanlar, zencilerin üzerine atılanlar, tüm
    sokak boyu ağlayanlar, yalınayak şarapkadehi kırıkları üzerinde dans edenler,
    1930'ların avrupasının nostaljik tükenmiş alman jazz fonograf kayıtlarını
    paramparça edenler, viskiyi tüketip inleyerek ıstırap içinde iğrenç tuvaletlerde
    çıkaranlar, kulaklarında inlemeler ve uğultusu devasa buhar kazanlarının.
    geçmişin seyahatlerinin otoyollarından aşağı uçar gibi birbirlerini golgotha’ya
    taşırcasına yol alanlar hapis-yalnız uyanık veya birming- ham jazzın vücut
    buluşu,
    sonsuzluğu bulmak için benim bir vizyonum ya da senin bir vizyonun ya da
    onun bir vizyonu var mı diyerek tüm ülkeyi arabayla yetmişiki saatte katedenler,
    denver’a yola çıkanlar, denver’da ölenler, denver’a geri dönenler & boşyere
    bekleyenler, denver’ı bekleyenler & kuluçkaya yatanlar & denver’da yalnız
    kalanlar ve sonunda zamanı keşfetmek için uzayıp gidenler & şimdi denver bu
    kahramanları için yalnızlıktan sıkkın,
    ruh bir saniyeliğine de olsa saçlarını halelendirene dek ışığıyla umutsuzca
    katedrallerde dizleri üzerine çökerek birbirlerinin kurtuluşu ışık ve sineler için
    yakaranlar,
    parçalanmış zihinleriyle altın gibi kafaları yüreklerinde gerçeğin tılsımı
    cezaevinde imkansız suçlar için beklerken alcatraz’a tatlı blueslar düzenler,
    bir alışkanlığı yetiştirmek için mexico’ya ya da rocky dağlarına buddha’yı
    yumuşatmaya ya da oğlanlar için tanca’ya ya da kara lokomotif için güney
    pasifik hattı’na ya da narkissos için harvard’a mezarlıktaki papatya öbekleri
    için woodlawn’a çekilenler,
    radyoyu hipnotizmayla suçlayarak akılsağlığı davası açılmasını talep edenler
    ama delilikleriyle elleriyle kararları askıda bırakan bir jüriyle kalakalanlar,
    new york şehir kolejinde dadaizm sunumu yapanların üzerine patates salatası
    atanlar ardından tıraşlı kafalarıyla ve intiharın soytarı söyleviyle akılhastanesinin
    granit basamaklarında lobotomiye kuvvetle istek duyanlar,
    ve bunun yerine kendilerine insülin ve metrazol şok terapisi elektrikli su terapisi
    psikoterapi meşguliyet terapisi masa tenisi & hafıza kaybının somut boşluğu
    sunulanlar,
    katatoni içinde kısasüreliğine duralarken şakası olmayan bir karşıkoyuşla
    yalnızca sembolik bir pinpon masasını devirenler,
    yıllar sonra kandan peruklarını saymazsak geriye kel dönenler, doğunun
    kaçıkkent koğuşlarında salt delirmişlerde zuhur eden kötü kader esriklik
    içerisinde parmakla(n)mak,
    pilgrim state’in rockland’in ve greystone’un kokuşmuş koridorları, ruhlarının
    gölgeleriyle ağızdalaşına girenler, geceyarısı aşkın topraklarında-dolmen setleri
    üzerinde- bir başına sallanıp yuvarlanarak, yaşam düşü bir kabus, vücutları ay
    denli ağır taşa dönenler,
    nihayetinde anayla******, ve ucuz apartman dairesinin penceresinden
    fırlatılmış son fantastik kitap, ve sabahın 4ünde kapatılmış son kapı, ve cevaben
    şiddetle duvara çarpılmış son telefon, ve zihinsel mobilyası son parçasına dek
    boşaltılmış son döşeli oda, gömme dolapta tel askıya iliştirilmiş kağıttan sarı bir
    gül, ve bu düşsel bile olsa, hiçbir şey ama küçük umut dolu bir sanrı işteah,
    carl, sen güvende değilken ben de güvende değilim, ve şimdi sen gerçekten
    zamanın tüm pisliğinin içindesinve
    bundan dolayı buz tutmuş sokaklar boyunca koşanlar, elips katalog metre
    titreşen düzlem kullanımının simyasındaki ani parıldamaya takıntılı,
    hayal kurup bitiştirilmiş imgeler boyunca zaman ve uzayda somutlaştırılmış
    geçitler açanlar ve 2 görsel imge arasında ruhun başmeleğini kapana kıstıranlar
    ve doğadaki elementlerin özlerini birleştirip pater omnipotens aeterne
    deus’nun heyecanıyla coşup bir sıçrayışta bilincin ismini koyup çizgisini
    belirleyenler,
    yoksul beşeri nesrin ölçü ve söz dizinini yeniden yaratmak için ruhlarında
    kafalarındaki çıplak ve sonsuz düşünüşün ritmini uyumlu kılacak ikrarı
    reddederek huzurumuzda dilleri tutulmuş ve zeki ve utançla titreyerek ayakta
    dikilenler,
    zamandaki kaçık serseri, ve kutsanmış melek, bilinmeyen, yine de ölümden
    sonraki zaman boyunca söylenecek ne varsa koyanlar ortaya,
    ve jazzın hayaletimsi giysisiyle orkestranın altın rengi nefesli borularının
    gölgesinde yeniden dirilerek doğrulanlar ve amerika’nın çıplak zihninin aşk için
    çektiği ıstırapları, kentleri son radyosuna varasıya paramparça eden eli eli
    lamma lamma sabacthani çığlığıyla üfleyenler saksafonu
    parçalanarak vücutlarından çıkartılmış yaşam şiirinin saf kalbiyle ki bin yıl
    afiyetle yenir.
    ii
    alüminyum ve çimentodan nasıl bir sfenkstir ki kafataslarını açıp parçalamış
    beyinleri ve imgeleri yiyip bitirmiş?
    molok! yalnızlık! pislik! çirkinlik! külkovaları ve elde edilemez dolarlar!
    merdiven diplerinde çocuk çığlıkları! ordularda hıçkırarak ağlayan
    oğlançocukları! parklarda gözüyaşlı ihtiyar adamlar!
    molok! molok! kabus molok! sevgisiz molok! zihinsel molok! molok ezici
    yargıcı insanların!
    molok akıl almaz zindan! molok kurukafa bayrağı çekilmiş ruhsuz hapishane ve
    elemlerin kurultayı! yapıları yargı olan molok! savaşın sayısız taştan abidesi
    molok! sersemlemiş hükümetler molok!
    zihni salt bir makine olan molok! damarlarında kan yerine para dolaşan molok!
    parmakları on ordu olan molok! göğsü kendi cinsinin etini tüketen bir dinamo
    olan molok! kenarlarından dumanlar tüten bir gömüt olan molok!
    molok gözleri binlerce kör pencere! uzun sokaklarında ebedi yahovalar gibi
    gökdelenler dikilen molok! sis içindeki fabrikalarında düş kurup cavlağı çeken
    molok! devasa bacaları ve antenleriyle kentleri taçlandıran molok!
    sevdası sonsuz petrol ve taş olan molok! ruhu elektrik akımı ve bankalar olan
    molok! yoksunluğu dehanın sureti olan molok! yazgısı cinsiyetsiz bir hidrojen
    bulutu olan molok! molok adı us olan!
    molok içinde yapayalnız oturduğum! kendinde melekleri düşlediğim molok!
    molok delirdiğim! sikemiciyim molok’ta! aşksız ve erkeksizim molok’ta!
    molok ruhuma çok önceleri giren! molok içinde gövdesiz bir bilincim ben!
    molok beni doğal esrikliğimden korkutan! kendimden geçtiğim molok!
    uyandığım molok! gökyüzünden boşalan ışık!
    molok! molok! robot apartmanlar! görünmez banliyöler! hazine çatıkları! kör
    sermayeler! şeytansı endüstriler! hayaletimsi uluslar! mağlup edilemez
    tımarhaneler! granit yaraklar! canavarca bombalar!
    onlar cennete kaldırırken molok’u parçaladılar sırtlarını! kaldırım taşları,
    ağaçlar, radyolar, daha bir dünya şey! zaten varolan ve hep içinde olduğumuz
    şehri cennete kaldıranlar!
    vizyonlar! kehanetler! halüsinasyonlar! mucizeler! esrimeler! amerikan
    nehrinde batıp gitti!
    düşler! tapınmalar! aydınlanmalar! dinler! bir gemi yükü duygu zırvası!
    kirişikırmalar! nehrin diğer tarafına! evirip çevirmeler ve çarmıha germeler!
    tufana kapılıp gitti! yükselmeler! anlık tanrı görümleri! umutsuzluklar! on
    yılın hayvani çığlıkları ve intiharlar! bellekler! yeni aşklar! kaçık nesil!
    zamanın kayalıklarından aşağı!
    gerçek kutsal kahkaha nehirde! gördüler her bir şeyi! vahşi gözler! kutsal
    haykırışlar! çekip gittiler eyvallah deyip! atladılar çatıdan! ıssızlığa! el
    sallayarak! yanlarında çiçeklerle! nehre doğru! sokağa!
    iii
    carl solomon! seninleyim rockland’da
    benden daha kaçık olduğun
    seninleyim rockland’da
    fazlasıyla tuhaf hissettiğin
    seninleyim rockland’da
    annemin gölgesine öykündüğün
    seninleyim rockland’da
    on iki sekreterini öldürmüş olduğun
    seninleyim rockland’da
    o görünmez nüktedanlığınla güldüğün
    seninleyim rockland’da
    aynı korkunç daktiloda büyük yazarlar olduğumuz
    seninleyim rockland’da
    vaziyetin ciddileştiği radyodan bildirilen
    seninleyim rockland’da
    kafatasındaki melekelerin zeka asalaklarını artık içeri sokmadığı
    seninleyim rockland’da
    utika’nın evlenmemiş kadınlarının göğüslerinden karnını doyurduğun
    seninleyim rockland’da
    bronx’un kartal bedenli kadınlarının vücutlarında kelime oyunlarıyla eyleştiğin
    seninleyim rockland’da
    cehennemin dipsiz kuyularında asıllı bir pingpong maçını kaybettiğinden
    deligömleği içinde feryatlar ettiğin
    seninleyim rockland’da
    katatonik bir halde takıldığın piyanonun başında ruhun masum ve ölümsüz
    olduğunu donanımlı bir tımarhanede asla imansız ölmemesi gerektiğini
    söylediğin
    seninleyim rockland’da
    elliden fazla elektroşokla ruhunun hac yolunda gerildiği çarmıhtan bedenine asla
    yeniden dönmeyeceği
    seninleyim rockland’da
    doktorlarını akıl hastalığıyla itham edip ulusalcı faşist golgotha’ya karşı
    sosyalist ibrani devrimi entrikaları çevirdiğin
    seninleyim rockland’da
    long islang göğünü yarıp insanüstü kabrinden çıkararak yeniden dirilteceğin
    kendi yaşayan insan isa’nı
    seninleyim rockland’da
    yirmi-beş-bin çılgın yoldaşla hep bir ağızdan enternasyonel’in son kıtasını
    söylediğimiz
    seninleyim rockland’da
    birleşik devletleri öpüp sarmaladığımız çarşaflarımız altında o birleşik
    devletlerin alışkanlık yaptığı öksürüğüyle gece boyu bizi uyutmayacağı
    seninleyim rockland’da
    seninleyim rockland’da
    rüyalarımda üzerinde bir deniz yolculuğunun damlalarıyla yürüdüğün
    amerika’da bir batı gecesinde gözyaşlarınla otoyol kavşağındaki kulübemin
    kapısına vardığın
    san francisco 1955–56


    (let it roll - 13 Mayıs 2010 23:32)

  • comment image

    dipnotunun çevirisi de şöyledir:

    kutsal! kutsal! kutsal! kutsal! kutsal! kutsal! kutsal! kutsal! kutsal! kutsal!
    kutsal! kutsal! kutsal! kutsal! kutsal!
    dünya kutsaldır! ruh kutsal! ten kutsaldır! burun kutsal! dil, sik ve el ve
    götdeliği kutsal!
    her şey kutsaldır! herkes kutsal! her yer kutsaldır! her gün sonsuzluk! her
    adam melek!
    kaçık olduğu sürece dört büyük melek kutsal! sen ve ruhum delinin kutsallığı
    kadar kutsal!
    daktilo kutsal şiir kutsal ses kutsal dinleyenler kutsal esrime kutsal!
    kutsal peter kutsal allen kutsal solomon kutsal lucien kutsal kerouac kutsal
    huncke kutsal burroughs kutsal cassady kutsal gizli hayvan sikiciler ve ıstırap
    içindeki dilenciler ve iğrenç insan melekler kutsal!
    kutsal tımarhanedeki annem! kansas’taki atalarımın siki de kutsal!
    inleyen saksafon kutsal! kutsal mahşerî bop! cazcılar ot hipsterler barış & junk
    & sarma kutsal!
    kutsal gökdelen ve kaldırımların ıssızlığı! milyonlarla dolan kafeteryalar kutsal!
    sokakların aşağısındaki gizemli gözyaşı nehirleri kutsal!
    doyumsuz yalnızlık kutsal! orta sınıfın büyük kuzusu, isyanın çılgın çobanı
    kutsal! kim los angeles’ ı los angeles yapan!
    kutsal new york kutsal san francisco kutsal peoria & seattle kutsal paris
    kutsal tanca kutsal moskova kutsal istanbul!
    kutsal zamanın sonsuzluğu kutsal sonsuzluğun zamanı kutsal boşluktaki saatler
    kutsal dördüncü boyut kutsal beşinci enternasyonel kutsal melekteki molok!
    kutsal deniz kutsal çöl kutsal demiryolu kutsal tren kutsal görüler kutsal
    halüsinasyonlar kutsal mucizeler kutsal gözçukuru kutsal cehennem!
    kutsal bağışlama! merhamet! iyilik! iman! kutsal! bizler! bedenler! kederli!
    yüce!
    kutsal ruhun doğaüstü çokça gözalıcı yetenekli şefkati.
    berkeley ‘55


    (let it roll - 13 Mayıs 2010 23:35)

  • comment image

    florence and the machine'nin en aşmış, en süper, en mükemmel şarkısıdır. canlı performansı daha da takdir edilesidir. hepsi tamam ama bir şarkı nasıl her şeyi bu kadar açık ve dokunaklı anlatır hala anlamış değilim.

    tapılası.

    edit: machine'nin ne hayvan demek isterim kendime bir de yabancı dil biliyor, püü.


    (iceberginotekiyuzu - 19 Ağustos 2011 22:12)

  • comment image

    miyazaki'nin bizlere armağanı olan karakter.
    çocukluğunda terry grandchester'a aşık olanların aynı havayı görebilecekleri bir karakter.


    (eflin - 30 Nisan 2012 23:49)

  • comment image

    florence'ın en sağlam parçalarından biridir. evde bağıra çağıra eşlik edilir, sokakta kulaklıkta çalarken eşlik edilemediği için yolda dinlenmemelidir.

    florence türkiyeye gelirse konserinde en çok bağırılarak eşlik edilecek parçalardandır.


    (frozsgy - 6 Ocak 2013 22:21)

  • comment image

    (bkz: uluma)

    allen ginsberg'in 955-56 arası carl solomon'a ithafen yazdıgı destanımsı siir

    i

    i saw the best minds of my generation destroyed by
    madness, starving hysterical naked,
    dragging themselves through the negro streets at dawn
    looking for an angry fix,
    angelheaded hipsters burning for the ancient heavenly
    connection to the starry dynamo in the machin-
    ery of night,
    who poverty and tatters and hollow-eyed and high sat
    up smoking in the supernatural darkness of
    cold-water flats floating across the tops of cities
    contemplating jazz,
    who bared their brains to heaven under the el and
    saw mohammedan angels staggering on tene-
    ment roofs illuminated,
    who passed through universities with radiant cool eyes
    hallucinating arkansas and blake-light tragedy
    among the scholars of war,
    who were expelled from the academies for crazy &
    publishing obscene odes on the windows of the
    skull,
    who cowered in unshaven rooms in underwear, burn-
    ing their money in wastebaskets and listening
    to the terror through the wall,
    who got busted in their pubic beards returning through
    laredo with a belt of marijuana for new york,
    who ate fire in paint hotels or drank turpentine in
    paradise alley, death, or purgatoried their
    torsos night after night
    with dreams, with drugs, with waking nightmares, al-
    cohol and cock and endless balls,
    incomparable blind; streets of shuddering cloud and
    lightning in the mind leaping toward poles of
    canada & paterson, illuminating all the mo-
    tionless world of time between,
    peyote solidities of halls, backyard green tree cemetery
    dawns, wine drunkenness over the rooftops,
    storefront boroughs of teahead joyride neon
    blinking traffic light, sun and moon and tree
    vibrations in the roaring winter dusks of brook-
    lyn, ashcan rantings and kind king light of mind,
    who chained themselves to subways for the endless
    ride from battery to holy bronx on benzedrine
    until the noise of wheels and children brought
    them down shuddering mouth-wracked and
    battered bleak of brain all drained of brilliance
    in the drear light of zoo,
    who sank all night in submarine light of bickford's
    floated out and sat through the stale beer after
    noon in desolate fugazzi's, listening to the crack
    of doom on the hydrogen jukebox,
    who talked continuously seventy hours from park to
    pad to bar to bellevue to museum to the brook-
    lyn bridge,
    lost battalion of platonic conversationalists jumping
    down the stoops off fire escapes off windowsills
    off empire state out of the moon,
    yacketayakking screaming vomiting whispering facts
    and memories and anecdotes and eyeball kicks
    and shocks of hospitals and jails and wars,
    whole intellects disgorged in total recall for seven days
    and nights with brilliant eyes, meat for the
    synagogue cast on the pavement,
    who vanished into nowhere zen new jersey leaving a
    trail of ambiguous picture postcards of atlantic
    city hall,
    suffering eastern sweats and tangerian bone-grind-
    ings and migraines of china under junk-with-
    drawal in newark's bleak furnished room,
    who wandered around and around at midnight in the
    railroad yard wondering where to go, and went,
    leaving no broken hearts,
    who lit cigarettes in boxcars boxcars boxcars racketing
    through snow toward lonesome farms in grand-
    father night,
    who studied plotinus poe st. john of the cross telep-
    athy and bop kabbalah because the cosmos in-
    stinctively vibrated at their feet in kansas,
    who loned it through the streets of idaho seeking vis-
    ionary indian angels who were visionary indian
    angels,
    who thought they were only mad when baltimore
    gleamed in supernatural ecstasy,
    who jumped in limousines with the chinaman of okla-
    homa on the impulse of winter midnight street
    light smalltown rain,
    who lounged hungry and lonesome through houston
    seeking jazz or sex or soup, and followed the
    brilliant spaniard to converse about america
    and eternity, a hopeless task, and so took ship
    to africa,
    who disappeared into the volcanoes of mexico leaving
    behind nothing but the shadow of dungarees
    and the lava and ash of poetry scattered in fire
    place chicago,
    who reappeared on the west coast investigating the
    f.b.i. in beards and shorts with big pacifist
    eyes sexy in their dark skin passing out incom-
    prehensible leaflets,
    who burned cigarette holes in their arms protesting
    the narcotic tobacco haze of capitalism,
    who distributed supercommunist pamphlets in union
    square weeping and undressing while the sirens
    of los alamos wailed them down, and wailed
    down wall, and the staten island ferry also
    wailed,
    who broke down crying in white gymnasiums naked
    and trembling before the machinery of other
    skeletons,
    who bit detectives in the neck and shrieked with delight
    in policecars for committing no crime but their
    own wild cooking pederasty and intoxication,
    who howled on their knees in the subway and were
    dragged off the roof waving genitals and manu-
    scripts,
    who let themselves be fucked in the ass by saintly
    motorcyclists, and screamed with joy,
    who blew and were blown by those human seraphim,
    the sailors, caresses of atlantic and caribbean
    love,
    who balled in the morning in the evenings in rose
    gardens and the grass of public parks and
    cemeteries scattering their semen freely to
    whomever come who may,
    who hiccuped endlessly trying to giggle but wound up
    with a sob behind a partition in a turkish bath
    when the blond & naked angel came to pierce
    them with a sword,
    who lost their loveboys to the three old shrews of fate
    the one eyed shrew of the heterosexual dollar
    the one eyed shrew that winks out of the womb
    and the one eyed shrew that does nothing but
    sit on her ass and snip the intellectual golden
    threads of the craftsman's loom,
    who copulated ecstatic and insatiate with a bottle of
    beer a sweetheart a package of cigarettes a can-
    dle and fell off the bed, and continued along
    the floor and down the hall and ended fainting
    on the wall with a vision of ultimate cunt and
    come eluding the last gyzym of consciousness,
    who sweetened the snatches of a million girls trembling
    in the sunset, and were red eyed in the morning
    but prepared to sweeten the snatch of the sun
    rise, flashing buttocks under barns and naked
    in the lake,
    who went out whoring through colorado in myriad
    stolen night-cars, n.c., secret hero of these
    poems, cocksman and adonis of denver-joy
    to the memory of his innumerable lays of girls
    in empty lots & diner backyards, moviehouses'
    rickety rows, on mountaintops in caves or with
    gaunt waitresses in familiar roadside lonely pet-
    ticoat upliftings & especially secret gas-station
    solipsisms of johns, & hometown alleys too,
    who faded out in vast sordid movies, were shifted in
    dreams, woke on a sudden manhattan, and
    picked themselves up out of basements hung
    over with heartless tokay and horrors of third
    avenue iron dreams & stumbled to unemploy-
    ment offices,
    who walked all night with their shoes full of blood on
    the snowbank docks waiting for a door in the
    east river to open to a room full of steamheat
    and opium,
    who created great suicidal dramas on the apartment
    cliff-banks of the hudson under the wartime
    blue floodlight of the moon & their heads shall
    be crowned with laurel in oblivion,
    who ate the lamb stew of the imagination or digested
    the crab at the muddy bottom of the rivers of
    bowery,
    who wept at the romance of the streets with their
    pushcarts full of onions and bad music,
    who sat in boxes breathing in the darkness under the
    bridge, and rose up to build harpsichords in
    their lofts,
    who coughed on the sixth floor of harlem crowned
    with flame under the tubercular sky surrounded
    by orange crates of theology,
    who scribbled all night rocking and rolling over lofty
    incantations which in the yellow morning were
    stanzas of gibberish,
    who cooked rotten animals lung heart feet tail borsht
    & tortillas dreaming of the pure vegetable
    kingdom,
    who plunged themselves under meat trucks looking for
    an egg,
    who threw their watches off the roof to cast their ballot
    for eternity outside of time, & alarm clocks
    fell on their heads every day for the next decade,
    who cut their wrists three times successively unsuccess-
    fully, gave up and were forced to open antique
    stores where they thought they were growing
    old and cried,
    who were burned alive in their innocent flannel suits
    on madison avenue amid blasts of leaden verse
    & the tanked-up clatter of the iron regiments
    of fashion & the nitroglycerine shrieks of the
    fairies of advertising & the mustard gas of sinis-
    ter intelligent editors, or were run down by the
    drunken taxicabs of absolute reality,
    who jumped off the brooklyn bridge this actually hap-
    pened and walked away unknown and forgotten
    into the ghostly daze of chinatown soup alley
    ways & firetrucks, not even one free beer,
    who sang out of their windows in despair, fell out of
    the subway window, jumped in the filthy pas-
    saic, leaped on negroes, cried all over the street,
    danced on broken wineglasses barefoot smashed
    phonograph records of nostalgic european
    1930s german jazz finished the whiskey and
    threw up groaning into the bloody toilet, moans
    in their ears and the blast of colossal steam
    whistles,
    who barreled down the highways of the past journeying
    to each other's hotrod-golgotha jail-solitude
    watch or birmingham jazz incarnation,
    who drove crosscountry seventytwo hours to find out
    if i had a vision or you had a vision or he had
    a vision to find out eternity,
    who journeyed to denver, who died in denver, who
    came back to denver & waited in vain, who
    watched over denver & brooded & loned in
    denver and finally went away to find out the
    time, & now denver is lonesome for her heroes,
    who fell on their knees in hopeless cathedrals praying
    for each other's salvation and light and breasts,
    until the soul illuminated its hair for a second,
    who crashed through their minds in jail waiting for
    impossible criminals with golden heads and the
    charm of reality in their hearts who sang sweet
    blues to alcatraz,
    who retired to mexico to cultivate a habit, or rocky
    mount to tender buddha or tangiers to boys
    or southern pacific to the black locomotive or
    harvard to narcissus to woodlawn to the
    daisychain or grave,
    who demanded sanity trials accusing the radio of hyp
    notism & were left with their insanity & their
    hands & a hung jury,
    who threw potato salad at ccny lecturers on dadaism
    and subsequently presented themselves on the
    granite steps of the madhouse with shaven heads
    and harlequin speech of suicide, demanding in-
    stantaneous lobotomy,
    and who were given instead the concrete void of insulin
    metrazol electricity hydrotherapy psycho-
    therapy occupational therapy pingpong &
    amnesia,
    who in humorless protest overturned only one symbolic
    pingpong table, resting briefly in catatonia,
    returning years later truly bald except for a wig of
    blood, and tears and fingers, to the visible mad
    man doom of the wards of the madtowns of the
    east,
    pilgrim state's rockland's and greystone's foetid
    halls, bickering with the echoes of the soul, rock-
    ing and rolling in the midnight solitude-bench
    dolmen-realms of love, dream of life a night-
    mare, bodies turned to stone as heavy as the
    moon,
    with mother finally ******, and the last fantastic book
    flung out of the tenement window, and the last
    door closed at 4. a.m. and the last telephone
    slammed at the wall in reply and the last fur-
    nished room emptied down to the last piece of
    mental furniture, a yellow paper rose twisted
    on a wire hanger in the closet, and even that
    imaginary, nothing but a hopeful little bit of
    hallucination
    ah, carl, while you are not safe i am not safe, and
    now you're really in the total animal soup of
    time
    and who therefore ran through the icy streets obsessed
    with a sudden flash of the alchemy of the use
    of the ellipse the catalog the meter & the vibrat-
    ing plane,
    who dreamt and made incarnate gaps in time & space
    through images juxtaposed, and trapped the
    archangel of the soul between 2 visual images
    and joined the elemental verbs and set the noun
    and dash of consciousness together jumping
    with sensation of pater omnipotens aeterna
    deus
    to recreate the syntax and measure of poor human
    prose and stand before you speechless and intel-
    ligent and shaking with shame, rejected yet con-
    fessing out the soul to conform to the rhythm
    of thought in his naked and endless head,
    the madman bum and angel beat in time, unknown,
    yet putting down here what might be left to say
    in time come after death,
    and rose reincarnate in the ghostly clothes of jazz in
    the goldhorn shadow of the band and blew the
    suffering of america's naked mind for love into
    an eli eli lamma lamma sabacthani saxophone
    cry that shivered the cities down to the last radio
    with the absolute heart of the poem of life butchered
    out of their own bodies good to eat a thousand
    years.
    ii

    what sphinx of cement and aluminum bashed open
    their skulls and ate up their brains and imagi-
    nation?
    moloch! solitude! filth! ugliness! ashcans and unob
    tainable dollars! children screaming under the
    stairways! boys sobbing in armies! old men
    weeping in the parks!
    moloch! moloch! nightmare of moloch! moloch the
    loveless! mental moloch! moloch the heavy
    judger of men!
    moloch the incomprehensible prison! moloch the
    crossbone soulless jailhouse and congress of
    sorrows! moloch whose buildings are judgment!
    moloch the vast stone of war! moloch the stun-
    ned governments!
    moloch whose mind is pure machinery! moloch whose
    blood is running money! moloch whose fingers
    are ten armies! moloch whose breast is a canni-
    bal dynamo! moloch whose ear is a smoking
    tomb!
    moloch whose eyes are a thousand blind windows!
    moloch whose skyscrapers stand in the long
    streets like endless jehovahs! moloch whose fac-
    tories dream and croak in the fog! moloch whose
    smokestacks and antennae crown the cities!
    moloch whose love is endless oil and stone! moloch
    whose soul is electricity and banks! moloch
    whose poverty is the specter of genius! moloch
    whose fate is a cloud of sexless hydrogen!
    moloch whose name is the mind!
    moloch in whom i sit lonely! moloch in whom i dream
    angels! crazy in moloch! cocksucker in
    moloch! lacklove and manless in moloch!
    moloch who entered my soul early! moloch in whom
    i am a consciousness without a body! moloch
    who frightened me out of my natural ecstasy!
    moloch whom i abandon! wake up in moloch!
    light streaming out of the sky!
    moloch! moloch! robot apartments! invisible suburbs!
    skeleton treasuries! blind capitals! demonic
    industries! spectral nations! invincible mad
    houses! granite cocks! monstrous bombs!
    they broke their backs lifting moloch to heaven! pave-
    ments, trees, radios, tons! lifting the city to
    heaven which exists and is everywhere about
    us!
    visions! omens! hallucinations! miracles! ecstasies!
    gone down the american river!
    dreams! adorations! illuminations! religions! the whole
    boatload of sensitive bullshit!
    breakthroughs! over the river! flips and crucifixions!
    gone down the flood! highs! epiphanies! de-
    spairs! ten years' animal screams and suicides!
    minds! new loves! mad generation! down on
    the rocks of time!
    real holy laughter in the river! they saw it all! the
    wild eyes! the holy yells! they bade farewell!
    they jumped off the roof! to solitude! waving!
    carrying flowers! down to the river! into the
    street!
    iii

    carl solomon! i'm with you in rockland
    where you're madder than i am
    i'm with you in rockland
    where you must feel very strange
    i'm with you in rockland
    where you imitate the shade of my mother
    i'm with you in rockland
    where you've murdered your twelve secretaries
    i'm with you in rockland
    where you laugh at this invisible humor
    i'm with you in rockland
    where we are great writers on the same dreadful
    typewriter
    i'm with you in rockland
    where your condition has become serious and
    is reported on the radio
    i'm with you in rockland
    where the faculties of the skull no longer admit
    the worms of the senses
    i'm with you in rockland
    where you drink the tea of the breasts of the
    spinsters of utica
    i'm with you in rockland
    where you pun on the bodies of your nurses the
    harpies of the bronx
    i'm with you in rockland
    where you scream in a straightjacket that you're
    losing the game of the actual pingpong of the
    abyss
    i'm with you in rockland
    where you bang on the catatonic piano the soul
    is innocent and immortal it should never die
    ungodly in an armed madhouse
    i'm with you in rockland
    where fifty more shocks will never return your
    soul to its body again from its pilgrimage to a
    cross in the void
    i'm with you in rockland
    where you accuse your doctors of insanity and
    plot the hebrew socialist revolution against the
    fascist national golgotha
    i'm with you in rockland
    where you will split the heavens of long island
    and resurrect your living human jesus from the
    superhuman tomb
    i'm with you in rockland
    where there are twenty-five-thousand mad com-
    rades all together singing the final stanzas of the internationale
    i'm with you in rockland
    where we hug and kiss the united states under
    our bedsheets the united states that coughs all
    night and won't let us sleep
    i'm with you in rockland
    where we wake up electrified out of the coma
    by our own souls' airplanes roaring over the
    roof they've come to drop angelic bombs the
    hospital illuminates itself imaginary walls col-
    lapse o skinny legions run outside o starry
    spangled shock of mercy the eternal war is
    here o victory forget your underwear we're
    free
    i'm with you in rockland
    in my dreams you walk dripping from a sea-
    journey on the highway across america in tears
    to the door of my cottage in the western night


    (naylon - 20 Kasım 2001 18:50)

  • comment image

    bunun bir de footnote'u vardır ki, patti smith, peace and noise albümünde okumuştur bunu. albümde adı spell diye geçer. konserde de okumuştu, holly istanbul dediği yerde dağlamıştı kalplerimizi.

    holy! holy! holy! holy! holy! holy! holy! holy! holy!
    holy! holy! holy! holy! holy! holy!
    the world is holy! the soul is holy! the skin is holy!
    the nose is holy! the tongue and cock and hand and asshole holy!
    everything is holy! everybody's holy! everywhere is holy!
    everyday is in eternity! everyman's an angel!
    the bum's as holy as the seraphim!
    the madman is holy as you my soul are holy!
    the typewriter is holy the poem is holy the voice is holy
    the hearers are holy the ecstasy is holy!
    holy peter holy allen holy solomon holy lucien holy kerouac
    holy huncke holy burroughs holy cassady
    holy the unknown buggered and suffering beggars
    holy the hideous human angels!
    holy my mother in the insane asylum!
    holy the cocks of the grandfathers of kansas!
    holy the groaning saxophone! holy the bop apocalypse!
    holy the jazzbands marijuana hipsters peace & junk & drums!
    holy the solitudes of skyscrapers and pavements!
    holy the cafeterias filled with the millions!
    holy the mysterious rivers of tears under the streets!
    holy the lone juggernaut! holy the vast lamb of the middle class!
    holy the crazy shepherds of rebellion!
    who digs los angeles is los angeles!
    holy new york holy san francisco holy peoria & seattle
    holy paris holy tangiers holy moscow
    holy istanbul!
    holy time in eternity holy eternity in time
    holy the clocks in space holy the fourth dimension
    holy the fifth international holy the angel in moloch!
    holy the sea holy the desert holy the railroad
    holy the locomotive holy the visions holy the hallucinations
    holy the miracles holy the eyeball holy the abyss!
    holy forgiveness! mercy! charity! faith! holy! ours!
    bodies! suffering! magnanimity!
    holy the supernatural extra brilliant intelligent
    kindness of the soul!


    (zazie - 20 Kasım 2001 19:01)

Yorum Kaynak Link : howl