Itiraf (~ The Confession) ' Filminin Konusu : Joe (Charlotte Gainsbourg) isimli kadının doğumundan itibaren 50 yaşına gelinceye kadar başında geçen olayların, cinsel yaşamı odaklı anlatılacağı Lars Von Trier'in son filmi. 2 bölüm halinde izleyicilerle buluşacak Nymphomaniac, dünya sinema kamuoyunda çok büyük tartışmalar yarattı. Filmin konusu kadar oyuncuların orgazm olurken çekilen fotoğraflarından oluşan afiş de çok tartışıldı. Filmin başrol oyuncularından Shia LaBeouf'un filmin oyuncu seçimi sürecinde yapım şirketine penisinin fotoğraflarını gönderdiğini açıklamasıyla tartışmalar iyice alevlendi. Film Türkiye'de ilk kez !f Film Festivali'nde sansürlü olarak gösterildi. Filmin Türkiye'de 14 Mart 2014'te gösterime gireceği açıklanmıştı, ancak gösterimine 2 hafta kala Değerlendirme Sınıflandırma Üst Kurulu tarafından gösterime girmesinin yasaklandığı duyuruldu.
Ödüller :
Masumiyet(1997)(8,3-12114)
Kader(2006)(7,9-9880)
Yazgi(2001)(7,7-4183)
Kaç Para Kaç(1999)(7,7-2614)
Mayis Sikintisi(1999)(7,5-3965)
Üçüncü Sayfa(1999)(7,4-2636)
Yeralti(2012)(7,2-8405)
Kiskanmak(2009)(6,7-2369)
Kor(2016)(6,5-1118)
Bekleme Odasi(2004)(6,5-1996)
Bulanti(2015)(6,3-1334)
C Blok(2010)(6,2-1943)
Best Screenplay
!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali : "Best Actor-National Competition"
SIYAD Turkish Film Critics Association Award : "Best Actor"
!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali : "Best Turkish Director of the Year-Best Director"
!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali : "FIPRESCI Prize-National Competition"
yarım saat dolaşıp geleyim diye dışarı çıkmıştım. sahilde biraz yürüdüm. saat 23:00. eve geri dönerken geçmekte olduğum ara sokakta bir polis arabasından inen iki polis beni durdurdu ve kimlik istedi. gösterdim. şüphelendiler herhalde o saatte o boş yürüş şekliyle falan. neyse bunların işi bitti iyi akşamlar deyip bindiler arabalarına. ben de yürümeye başladım. derken aklıma ütüyü fişte unuttuğum geldi. ters mi duruyodu düz mü duruyodu derken benim götüm tutuştu bacaklarım götüme vura vura koşmaya başladım bi an. daha bir dakika bile geçmedi ki polis arabasının sesini duydum, sirenini açmış, trafiği yara yara peşimden geliyordu. benim peşimden geldiğini bile fark etmeden bi kaç dakika daha deli gibi koştum. nefes nefese kalınca beynime kan gitmiş olacak ki "lan bu araba beni kovalıyo olmasın" diye düşündüm bi an. durmak istedim ama içimdeki ses "suçsuz olsan bile dur ihtarına uymadığın için artık suçlu konumundasın dakikalardır polisten kaçıyosun" dedi. tamam dedim koşmaya devam ettim. ama baktım olacak gibi değil, trafik seyreldi, bana yetişmek üzereler. hemen yol kenarındaki ağaçların arasına dalıp koşmaya başladım. sonra araba durdu arkamdan bağırdılar. ne dediklerini anlamadım. artık iyice korkmuştum. "bu yaşta hapse girmek istemiyorum, hayır, daha çok gencim" diye ağlayarak var gücümle koşuyordum. peşimden koşmaya başladılar. 5-10 dakika kadar peşimden koştular ama sonra sesleri kayboldu. demek ki arayı iyice açmıştım. korkudan öyle bi koşuyordum ki o an yanımda noter olsa rekor kırdığımı bile defalarca tescilletebilirdim herhalde. daha sonra ağaçlık alan bitti. evden bi kaç sokak yukarıdaydım. koşarak eve girip kapıyı kilitledim. ki bunlar olup biteli yarım saat oluyor. sanırım az sonra helikopterle gelecekler. ütü de fişte değilmiş zaten amınakoyim.
(melankomik - 29 Mayıs 2010 00:11)
çipura ve levrek arasındaki tat farkını anlayamıyorum. su ürünleri mühendisiyim.
(dayanikli el aletleri - 21 Haziran 2010 12:43)
günlük tutacak olsam sayfa aralarına karbon kağıdı koyarım. o derece.
(kaku - 4 Aralık 2010 00:02)
öyle tırt biriydim ki, mezuniyet töreninde kepim kaybolmasın diye havaya atmadım. bi de havaya atıp tutmuş gibi yavşak tavırlar sergiledim.
(kaisersoose - 5 Ocak 2011 00:05)
olum hani bazen abartma amacli rakamlari fazlaca yaziyorsunuz ya... yok 23408230948923 soyle yaptim, yok 103937474 kere boyle yaptim diye... olum o sayilari ben okuyorum lan. yapmayin etmeyin. az yazin allah askina...
(scuderia - 4 Mart 2011 01:55)
otobüsle bi yere giderken, beni uğurlamaya hiç kimse gelmemişse, otobüs hareket ettiğinde, başkalarını uğurlamak için gelip de el sallayanlara ben de el sallıyorum, bana gelmişler gibi. iyi hissediyo insan, hem kimse anlamıyo ona el salladığımı. bi sonraki aşamada, elimi telefon gibi kulağıma götürüp "inince ararım." işareti bile yapıcam, henüz o kadar şizoya bağlamadım, dur bakalım.
(kirlikedi - 15 Mart 2011 00:07)
komşunun internet bağlantısını kullanmam gerekebiliyor ve o bağlantı arıza verdiğinde modeme restart atamadığım için adamların elektrik şalterini kapatıp açıyorum.
(serafettinn - 11 Ocak 2012 00:29)
henüz 8 yaşında falandım sanırım. alt komşumuz tehlikeli bi hamilelik geçirmişti, sürekli yatması gerekiyordu. bi şekilde 9 ay geçti ve bir çift çocuğu oldu, tek yumurta ikizleri. zor bir doğum olduğu için bi de bebeklerde ufak bi enfeksiyon riski olduğu için hala hastanedeydiler. neyse annemle hastaneye gittik doğumdan bir hafta sonra. bebekler odada annelerinin yanındaydı. isim bileklikleri dikkatimi çekti. hiç sormamıştım ''isimlerini ne koydunuz?'' diye. birinde ''ufuk'' birinde ''mahmut'' yazıyordu. içimden kendi kendime ''ne ayarsız isimler vermişler öyle yahu'' diye geçirdim. ilerde bu ufuk mahmut'a kesin artistik yapar, dalga geçer ''ismine bak vöğeeeaa'' der diye düşündüm. bi de ufuk çok fazla ağlıyordu itici gelmişti bana. annemle komşumuz teyzenin muhabbeti iyice koyulaştığı sırada isim bilekliklerini değiştirdim. o kadar çevik bir şekilde yapmıştım ki bunu nefes nefese kalmıştım. zaman geçti bütün komşuluk ilişkileri bitti. yıllardır görmüyorum o aileyi. başka bir ile taşındılar. kısaca çocukların akıbeti hakkında hiç bir fikrim yok. ama onları bi şekilde bulup yanlış isimlerle büyüdüklerini söylemek ve özür dilemek istiyorum sözlük, özellikle sonradan olma mahmut'tan.
(dominacusticus - 23 Temmuz 2012 00:16)
cinsel tacize uğradığımda henüz 5. sınıftaydım..yaz mevsimiydi, 4. sınıfı bitirmiş 5'e geçmiştim, arkadaşımda 1'i bitirip 2'ye..ismi lazım değil bir şehirde subaydı babam, akşam oturmaya askeri bir tesise gitmiştik, akşam geç saatler olmuştu, pek fazla kişi kalmamıştı o saate, sadece babamların masası vardı , aile dostlarımızla gelmiştik, büyükce bir masaydık. aile dostumuzun kızları, benim can arkadaşım vardı yanımda..biz gittiğimiz heryerdeki gibi masada hiç oturmadan sürekli etrafta koşuşturup dururduk arkadaşlarımızla.. o akşam hiç başka arkadaşımız kalmamıştı, sadece arkadaşım ve ben..gittiğimiz yerin girişinde bir resepsyon vardı, resepsyonun iki tarafı camlarla çevrili, bir taraf havuzlu oturulan yere , diğer taraf ise girişe bakıyordu.. havuzlu yerde camlarda jaluziler vardı, giriş tarafının ise camları boştu. resepsiyonda 5 askerdiler... bizde arkadaşımla resepsiyonda bulunan döner koltuklarda oturuyorduk, kendimizce oyun oynuyoduk..hayal meyal aklımda, bir asker bizimle muhabbet etmeye başlamıştı, sürekli sorular soruyordu, o sorular sordukça biz cevaplıyoduk, gülüyoduk, bir yandan da döner koltuklarımızla oynuyorduk.. sonra bir salise sessizlik oldu, ne kadardır konuşuyordum? ne kadardır konuşuyordu asker?o salisede hissettim herşeyi.. o 5 askerin birinin ön giriş kapısını gözlediğini, birinin havuz kapısını gözlediğini, birinin bizi oyalamak için bankonun önünde bulunduğunu.. bir diğerinin ise benim omuzumda, diğerinin ise arkadaşımın omuzunda olduğunu.. onun o iğrenç nefesini hissettim, elinin göğüsümün üzerinde olduğunu hissettim.. avucuyla göğsümü sıkmaya başladığını hissettim, boynudaki burnunu ,ağzını hissettim.. herşeyi o bir anlık zamanda hissettim..beynimden bütün vücuduma kaynar sular indi, birşey yapamadım başta, gözlerim karardı.. şimdiki çocuklar gibi herşeyin bekçisi değildik biz, benim hayatta bildiğim tek ayıp şey öpüşmekti, çocuğun mucize eseri birşey olduğunu sanırdım.. ama onu hissettim, o an bana yapılanın doğru birşey olmadığını hissettim..kendime geldiğimde arkadaşıma bakmakdı ilk işim.. 'ben artık gitmek istiyorum ' diye elimle omuzumdan attım o iğrenç yüzü, indim sandalyeden. ben o kadar hızlı davranınca korktu tabi, 'gel..dur bak dönseydin biraz daha, gitme bak..' bilmem ne diye gevelemeye başladı, korkmuştu.. arkadaşımı da indirdim o sandalyeden, garibim olanlardan bir haber.. daha 1. sınıfta lan!babamların yanına geldik, ne yapıcağımı bilmiyodum, dizlerim tutmaz haldeydi.. 5. sınıfa gidiyordum ve omuzumda taşıyamıyacağım bir yük vardı..'noldu , ne yaptınız?' diye sordu babam, ve ben o an 'dan önce ve o an'dan şimdiye kadarki en olgun kararımı verdim hayatta.. 'hiç işte, oynuyoduk' dedim..böyle bir karar verdim, böyle bir karar vermek zorundaydım.. babam o olanları öğrenseydi, o askeri öldürürdü, açıkça o an vururdu onu.. onu adam yerine koyup babama ceza verilirdi, mesleğinden men edilirdi, biz mağdur olurduk, ben tacize uğramış biri olarak kalırdım, doktor doktor gezinirdik.., değer miydi bütün bunlara? bu rezil için değermiydi? sustum..insanın hayatta sadece kendine saklıyacağı sırlarda varmış demek, uzak gibi geliyor fakat öyle , gerçekten önemli birşeyse, insan kendisine de saklamasını biliyor bunu.. aradan 15 yıl geçti.. o gün yanımda olan arkadaşım şimdi üniversitede ve hayatında böyle birşey yaşadığından haberi yok.. hiç konuşmadım onunla, hiç söylemedim..sapıklık ve sapıklar birer fantastik kötü kahraman gibiler.. ama öyle değiller, tam yanımızdalar.. hergün ekmek aldığımız adam, yan komşumuz..canımı emanet ettiklerimiz..... onlar o gün 5 kişiydiler, 2'si bizi taciz etti, 3'ü gözcülük yaptı, gözcülük yapan taciz edenden daha mı az sapıktı? kaç kişi göz yumar- kabul eder 9 yaşında bir kızın tacize uğramasını..biri size böyle bir teklifle gelirse ne derdiniz? bir sapığın 9 yaşındaki çocuğa yanaşmasına gözcülük yapmayı kabul edebilirmisiniz? çok uzak , çok pis, çok sapıkça dimi? ama öyle değil, bu sapıkça fikirlerini birbiriyle paylaşmışlar, plan yapmışlar ve uygulamışlar...ne desem boş kalıcak aslında ama;hiçbir haysiyetsiz bana, 14 yaşında bir kızın 'kendi rızası' ile 30 kişinin tecavüze uğradığını söyliyemez.... ama susarlar o çocuklar .. bende sustum, o zaman onu kabul etmeye hazır değildim, kendi kendime bu damgayı yapıştıramadım... babamın yapıcaklarını, annemin üzüntülerini düşündüm, 9 yaşında tacize uğramış kız rolünü kabul edemedim...bende sustum , yok saydım, yok saymamla yok oldu bazen, bazense hep vardılar... 20 yaşında bile bir erkekle baş başa biryerde kalamamayı açıklayamadım misal ,kendime- kimseye.. ama yine de unutuyorum bazen...çok uzun zaman geçti..o gün hiçbirşey yapmadım, biz geldikten 5 dk sonra felan kalktık zaten, resepsiyonun önünden gerçerken o'nun yüzüne baktım, o'da benim, yüzü sapsarıydı, kafamı çevirdim yoluma devam ettim.. hani filmlerde felan olur ya, umarım o'da benim yüzümü ömrü boyu unutmamıştır. belki bir çocuğu olur veya olmuştur, allah saklasın o çocuğun başına böyle birşey gelmesini asla istemem, ama o hergün o çocuğunun yüzüne baktıkça, birilerinin o'nun bana baktığı gibi bakmasından , o'nun bana yaklaştığı gibi yaklaşmasından korksun, çocuğuna her baktığında beni görsün..hayatımda ilk kez konuşuyorum bunun hakkında, belkide sadece bir 'nik' ten ibaret olduğum içindir burada.. belki yıllar sonra aşabilirsem, arkadaşımla da paylaşırım bu 'ortak' sırrımızı.. artık tek kişilik bir sırrım değil bu nede olsa...ben hayatımın en olgun kararını verdim o gün, boyumdan büyük bir yükün-sorumluluğun altına girdim.. sustum , yine de susarım belki, ama bu beni suçlu yapmaz.. susmak insanı suçlu yapmaz.. bazen mecbur kalırsın susmaya..
(ml in neverland - 29 Eylül 2012 00:05)
yakın zamanda babam vefat etti.cenaze oldu,akrabalar geldi ,yasinler, dualar okundu,akrabalar gitti.artık üzerinden zaman geçti yani. normal hayatımıza dönme zamanı geldi. yada dönmüşüz gibi yapma zamanı.neyse benim de aklıma geldi, artık babamın facebookunu kapatmam gerektiğini düşündüm.şifresini bildiğim için kolayca halledicektim. adresi şifreyi girdim.mesaj kutusunda 6 mesaj vardı. baktım."allah rahmet eylesin abi" veya "abicim seni hiç unutmicaz" tarzı mesajlar vardı ve bunların hepsi 40-50 yaşında insanlardan gelmiş. hayatımda böyle trajikomik bi olay daha görmedim. bilgisayarın karşısında dondum kaldım salak gibi.
(cbt - 1 Kasım 2012 00:16)
misafir çocuklarına ceviz kırıp, kendim yiyorum. oyun sanıyor gerizekalılar.
(everestttl - 11 Aralık 2012 00:05)
9 yıllık aşçılık eğitimi, 7 yılık aşçılık tecrübesi. makaleler, bildiriler..gelen misafirlerime dr oetker'in hazır tatlılarını yapıyorum. "-hayatımızda böyle tatlı yemedik" diyorlarben böyle ibnelik görmedim.
(hidrofobik suaygiri - 4 Ocak 2013 03:05)
geç uyuduğum bazı gecelerde çok afedersiniz amsalak bir arkadaşımı gizli numaradan arayıp sesini dinleyip kapatıyorum. diyeceksiniz ki ne keyif alıyorsun bundan?aga çocuk beni kız sanıyor. 1 tek gün bile ters bir şey söylemedi. ulan sabah 05.00'te arıyorum, herif uykudan uyanıyor, yavşaklar gibi "hehe kimsin canım sen yaaa" diyor. sonra kapatıyor. benim la ben hayvan...
(pass - 19 Ocak 2013 02:40)
ben aslında istesem kısa yazabiliyorum. 1 sene önce abimin odasına gittiğimde bir baktım ekşi sözlük açık bilgisayarında. ben tabii panik yaptım, ya benim yazdığım bir şeye denk gelirse, ya ortaya çıkarsam falan diye. takip ettim bunun okuduğu şeyleri odadan gittiğinde. tarayıcının geçmişine baktım. bir paragraftan fazla olan yazıları kesinlikle okumuyor. o andan itibaren garanti olsun diye en az 5 paragraf yazarım. tamamen kendimi kamufle edeyim diye boş boş konuşurken olaylar bu noktaya geldi. kitap yaz diyen var. ilerde bana "nasıl yazar oldunuz, bu kitap nasıl ortaya çıktı" diye soracakları, cevap olarak "abime yakalanmamak için yazdım bu kitabı" diyeceğim günlerin hayaliyle yaşıyorum. olayın arka planını da hiç anlatmıcam düşünsün dursun ibneler. not: bu entry yüksek derecede risk taşımaktadır. şu sıralar hayat benim için pek anlamlı değil. ara sıra böyle çılgınlıklar yapıyorum.
(jun misugi - 1 Şubat 2014 15:22)
28 yaşındayım. şırnağın kimsenin bilmediği bir köyünde öğretmenim. bu sabah bir ders boşluğundan istifade edip eve geldim. arkadaş patates kızartmış. yarım ekmek arasına doldurdum, biraz mayonez ketçap sıkıp yedim.lisedeyken kantinde satarlardı ekmek arası patates. bir sefer dahi yiyememiştim param olmadığından. 4 sene dile kolay. öyle kokardı deli gibi. yutkunup yutkunup dışarı kaçardım. o geldi aklıma sabah. boğazıma düğümlendi her lokma. ağlayamadım da utancımdan.sonra kalktım, bisiklet almayı hayal bile edemeyen ben; pencereden, kıpkırmızı arabama baktım uzun uzun.babamı andım. oku oğlum! sabret! güzel günler de gelecek!geldi babam geldi.çok özledim.
(kek yapan erkek - 9 Mayıs 2014 15:27)
lisedeyim o zamanlar.günlük harçlığım okul kantininden bir simit+ayran alacak kadar. sabah kalktım. ateşler içindeyim. ama okula gitmem lazım. kalktım koyuldum yola. yağmur yağıyor. ve hava çok soğuk. beni yıldıramadı tabi. varış noktasına yani okula varana kadar her türlü güçlük ile mücadeleye hazırım.okula vardım. 15 dakika falan var. okulun tam girişinde bir pastane vardı. kahvaltı yapmadığım için girip hemen simit+ayran alıp karnımı doyurdum. ama ıpıslak olmuşum. bir taraftan da deli gibi öksürüyorum. derse girdik. ilk ders edebiyat. hoca geldi sınıfa girdi yoklama aldı. sonra ayağa kalkıp tam derse başlayacakken ben yine öksürmeye başladım. sanki iç organlarım ağzımdan çıkacak gibi öksürüyorum. ıslandığımı da görünce hasta hasta durumumun çok daha kötüye gideceğini söyleyip sen eve geri git dedi. önce direttim. ama sözümü geçiremedim. gidip bir izin kağıdı alıp bahçeye çıktım.yağmur.. yine yağmaya devam ediyor. param da yok. okulun önünden minibüsler geçiyor. çocukluk işte, binip gitsem kim fark edecek ki? sıvışırım araya. zaten hem çocuğum, hem hastayım. ses etmezler. bindim, gidiyoruz. şoför bağırdı. ücretini vermeyen var mı diye. ses çıkarmadım tabi. az daha gittikten sonra dikiz aynasından bana bakıp "sen kimin oğlusun? niye paranı vermedin?" sustum kaldım. utandım. cevap veremedim. inmek istedim ama o an öyle bir şok etmiş ki beni çocuk halimle, buna da yeltenemedim. sonra 28-30 yaşlarında bir abi cebinden para çıkardı. arkadaşın parasını buradan alın dedi. utandım. şoför ilk başta "ya o kadar önemli değil ama alışkanlık yapıyor bunlarda" gibisinden bir şeyler söyledi. minibüste herkes bana bakıyor ve ben utanmaya devam ediyorum. sonra o abi dedi ki; öğrenci adam, sabahın köründe nereden bulsun para dedi. zaten ıpıslak olmuş. ayıp değil mi şoför bey dedi. ben hala utanıyorum. inmem gereken yer geldi ama sesimi çıkaramadığım için geçtik. minibüsün ilk durduğu yerde inmeye karar verdim. sonra minibüs durdu ve indim. peşimden de paramı veren o abi indi. bana "genç adam" diye seslendi. dönüp baktım. utanacak bir şey yok. git hemen üzerini değiştir yoksa hasta olacaksın dedi. ben de bir gün borcumu öderim abi dedim. ve dönüp gittim. ama o gün hep aklımda.bugün ise işten çıktım. yorucu ve stresli bir gün her zamanki gibi. neyse durakta minibüs bekliyorum. tam da okulun çıkış saatiymiş. durak öğrenci kaynıyor. bi minibüs geldi ve bindim. takriben 9-10 tane öğrenci binmiştir. biraz gittik. çok kalabalık ama hareket edecek alan bile yok. şoför seslendi. öğrencilerden 2 kişi geldi sadece, diğerleri de göndersin. ses çıkmadı. o sessizlik bana lisede yaşadığım olayı hatırlattı. sonra bi daha seslendi. 2 kişinin parasını geri verip bütün öğrencileri indiririm bakın dedi. çocukları rencide etmemek için sesimi çıkarmadım. hem şoförün boş atıp dolu tutmaya çalıştığını düşünüyordum. sonra birden ani bir fren ile durduk. arkaya 2 lira uzattı. öğrenciler parasını alıp aşağı insin dedi. artık kan beynime sıçradı. 20 lira uzattım. arkadaşların parasını buradan al, kimseyi de indiremezsin aşağı dedim. aynı sözleri ikinci kez duyuyordum. abi alışkanlık yapıyor bunlarda gibisinden bir şeyler mırıldandı. ben de ne var yani? akşam akşam çocukların belki parası yoktur. niye dışarı atmaya kalkıyorsun* abisi olacak yaşta yaptığın hiç yakışıyor mu? zaten buradan sonra yolcu almıyorsun, taş atıpta kolun mu yoruldu? dedim. sustu. parayı geri gönderdi. almadım. çocukların parasını al buradan. 10 lira için bu çocukları yolda bırakma imkanını vermeyeceğim sana dedim. sustu. minibüste herkes sustu. çocuklardan biri kulağıma yanaşıp sağol abi dedi. sonra o abi aklıma geldi. ona borcumu ödeyeceğime söz vermiştim.ben o abiye olan borcumu bugün ödedim.
(bir cirkin adam - 22 Eylül 2014 20:32)
bugün saçma bir yerden çıkmaya çalışırken pantalonun göt kısmı yırtıldı, o esnada müşteriye girmem lazım, adam görmeden kaçayım dedim yere kapaklandım. adam hem yerde yatışıma hem de götümdeki yırtığa katıla katıla güldü.rezillik bununla da kalmadı, götümü tuta tuta cevahir avm'de pantalon alıcak yer arıyorum herkes bana bakıyo. neyse pantolunu giymeden götümün resmini çekip hatuna gülsün diye whatsupp'tan göndereyim dedim, bizim hatunun adını görür görmez " göte bak " diyip fotoyu yolladım. yolladığım zaman fark ettim ki, foto'yu bizim hatunun ilkokul arkadaşlarının whatsupp grubuna yollamışım, grubun çoğu kadın. sonra toparlıyım anlatıyım dedim iyice zıçtım.bugün buna benzer farklı denyoluklar yaparsam editlerim.edit1: yeni aldığım pantula sigara külü düştü, cep kısmı yandı 5 dk önce.edit2: (bkz: 23 eylül 2014 elmadağ'da iskelenin çökmesi) iskele çökmeden 2 dakika önce oradan geçtim.bugün ölürsem hakkınızı helal edin.
(don tshort - 23 Eylül 2014 15:20)
geçen derste öğrencinin biri yanıma gelip izin istedi. ayakkabısı yırtılmış, çorabı çıkmış o da yırtılınca parmağı yara olmuş kan sızıyor... öğretmenim dedi eve gidip değiştirebilir miyim. çabuk dedim. gitti geldi yine kıvranıp duruyor. yine noldu dedim. meğer başka ayakkabısı yokmuş, kardeşininkini giymiş. öğretmenim diyor kardeşimin ayağı otuz iki benim ayağım otuz beş. nasıl soktuysa ayağını o küçücük ayakkabıya. kıvrandı durdu yavrucuk. müdüre gittim, durumu anlattım. okulda iki bin öğrenci var ve hiçbiri diğerinden daha zengin değil dedi. zaten gerekli sosyal yardımlar için ellerinden geleni yapmaya çalışıyor onlar da. gözüme uyku girmemeye başladı. ben de napiyim yasak olduğunu bile bile migros'tan aldığım lastik çocuk ayakkabılarından taşıyorum yanımda. gözüme kestirdiğimi gizli gizli giydiriyorum. kimseye söylememesini tembih ediyorum, salıyorum piyasaya. maaşın yarısı gitti şimdiden napiyim uyku şart.
(gozu yassiz resim - 4 Kasım 2014 21:11)
oğlum büyüdükçe bana benziyor, hareketleri, tavırları, onu izlemeyi seviyorum, bazen saatlerce onu izliyorum, aslında galiba onu izlerken kendimi izliyorum...kendi çocukluğumu, kendi yalnızlığımı. çok sık sehir ve okul değiştirdiğimiz için hiç "sağlam" çocukluk arkadaşım olmadı benim, ilk gerçek arkadaşlarımı ergenlik dönemlerinde edindim.bir de ben çocukken annem de babam da çalışıyordu, bende öğlenci olduğum için hep "yalnız" uyanırdım. evler o zaman sobalıydı dogalgaz diye birşey yoktu, o yüzden sabahları uyandığımda ev hep soğuk olurdu.uyanırdım, üşürdüm.annem kahvaltı sofrasını hazırlayıp giderdi işe, yumurta soğuk olurdu yiyemezdim hiç ve genelde arka penceredeki havalandırma boşluğundan aşağı atardım yumurtayı. en büyük eğlencem, balkonda oturup, evimizin balkonundan gözüken parkı izlemekti. kırmızı bereli bir kız vardı. her sabah aynı saatte parka gelirdi annesiyle, onu izlerdim onunla beraber oyunlar oynardım hayalimde.annem beni çok severdi ama hiç "seni seviyorum" demezdi babam da öyle. bazen filmlerden görürdüm insanlar birbirine "seni seviyorum" derdi ama kimse bana demezdi.bir gün yine balkonda otururken kırmızı bereli kız geldi parka, bende bütün cesaretimi toplayarak ayağa kalktım ve olanca gücümle "seni seviyorum" diye bağırdım. kız da annesi de dönüp bana doğru baktılar.o an, o kadar utandım ki koşarak içeri kaçtım ve misafir odasına kendi imkanlarımla yaptığım çadırın içine saklandım.o gün okula gitmedim, akşama kadar çadırın içinde kaldım, kızın annesinin anneme, beni şikayet edeceğinden korkmuştum. tabi bir şey olmadı. sanırım 7-8 yaşları, hayatımın en bunalımlı zamanlarıydı. "soğuk yumurta zamanları".şimdi oğlumu izliyorum, uyuyor, uyanacak birazdan, bana gülümseyecek ve "seni seviyorum baba" diyecek. evet bunu ona öğrettim, hep sevilsin ve sevsin istedim belki bencillikten bilmiyorum birisi bana hep " seni seviyorum" desin.sana söz veriyorum oğlum, hiç bir zaman yalnız uyanmayacaksın ve hiç bir çocuk kahvaltın "soğuk yumurtalı" olmayacak,,,hep mutlu ol oğlum, çocukluğum,,,"seni seviyorum"
(exturuder - 30 Kasım 2014 07:29)
hayatımda ilk kez evlilik teklifinde bulunacaktım. farklı birşey, orjinal bir şey olsun istedim, bayağı düşündüm taşındım, ismi de bir çok filmdeki önemli sahnelerde fonetik olarak çok güzel uyacak bir isimdi, fragman hazırlatayım dedim. sonra nazımın geçtiği düzgün bir yerde projeksiyonla yansıtır izleriz, güzel olur dedim. türkiye'deki firmalara güvenmediğim için yurtdışında bir kaç firmayla yazıştım, kullanılacak resimleri, istediğim film sahnelerini, istediğim hikayeyi, diyalogları falan gönderdim, demo hazırlayıp gönderdiler beğenmedim, onlar başka firmaya yönlendirdi, orada aynısı oldu falan derken 8-10 firmadan sonra bir firmaya ulaştım.fragman normalde 3 dakika falan olacaktı, firmalar da 15 saniyesi sesli, 15 saniyesi sessiz demo gönderiyorlardı, bu firma 4 saniyelik bir demoyla film afişi bir sabit görüntü gönderdi, 300'deki this is sparta sahnesiyle, v for vendetta temalı afiş. ama öyle bir demo ki, gazetelere göndersem hollywood'un gururu türk diye haberimi yaparlar. adamlar filmdeki sahneye öyle bir oturtup, öyle bir seslendirmişler, milyon dolarlık projede direkt ben varım, öyle diğer firmalar gibi kafayı kes yapıştır değil, ben şüpheye düştüm lan o kadar iyi. dedim tamam ben bunu istiyorum, yapın. adam bana öyle bir fiyat çıkardı ki 3 dakikalık iş için, o paraya ev alınabiliyor.tamam lan dedim yapın, hayatta bir kere yapılacak bir şey, sokarım parasına. adam nerede kullanacaksınız hangi formatlarda hazırlatayım dedi, valla dedim evlilik teklifi olacak bu, flash belleğe koy gönder. adam da bu sefer seni deli mi sikti diye sordu. o paraya çok daha iyi evlilik teklifinde bulunabilirsin dedi. adamla bayağı muhabbet ettik üstüne. şöyle olur mu, sen nasıl ettin falan derken sonra başka bir fikir bulduk adamla beraber, gerçekten de fragmandan daha güzel bir fikirdi, tamam dedim onu yapayım, teşekkür ettim falan, sonra da tebrik ettim adamı elindeki işi sırf müşteriyi düşünerek savdığı için, türkiye'ye gelirse kesinlikle kendisini ağırlamak istediğimi söyledim, adresine de özel yapım lokum gönderdim, renkleri adamın firma logosu gibi dizilmiş şekilde falan. adam el yazısıyla teşekkür mektubu gönderdi bunun üstüne, noel'de de kart gönderdik birbirimize.sonrasında ben diğer teklifin planlarını yaparken ayrıldık. o teklifle ilgili planlar da iptal oldu tabi. bugün de ofiste otururken bir kargo geldi, baktım bir adet flash bellek. ay başında sektörel bir program röportaj yapmıştı, onu gönderdiler diye çok da siklemedim. attım cebe çıktım. eve gelince dedim bir bakayım nasıl olmuş program, taktım belleği içinde bir kaç video var, bir tane word dosyası var, allah allah dedim montajlı montajsız hepsini gönderdiler herhalde. en büyük boyutlu olana tıkladım izleyeyim diye.adam benim ona gönderdiğim fragmanın tamamını yapmış. öyle böyle değil, bildiğin muhteşem ötesi olmuş. sadece bazı diyalogları değiştirmiş, evlilik teklifi değil de evlilik esnasında yayınlanacak bir şey haline getirmiş. nefesim kesildi izlerken resmen. diğer ufak videolarda da beraber çalıştıkları bazı ünlü şahıslara mutlu bir evlilik diletmiş. word dosyasını açtım, bayağı uzun birşeyler yazmış, teklif için bu olmazdı ama evlenirken güzel bir hediye vermek istedim, hangi ünlüyü sevdiğinizi bilmediğim için onların videolarını ayrı ayrı koydum sevmediğiniz varsa aralarında göstermezsiniz falan yazmış. bildiğin oturdum ağladım. te anasının örekesindeki adam, önce kazanacağı paradan vazgeçiyor daha iyi bir evlenme teklifi yapayım diye, sonra üç beş kilo lokum gönderdim diye parasıyla yaptıramadığım şeyi, muhteşem bir sürprizle hazırlıyor ve gönderiyor. ki parasını ödeyip satın alacağımdan da daha fazla içerikle yapıyor bunu. lan hadi beni siktir et, bu adamın emeğine yazık lan. toplasan 6 aydır tanıyor adam beni, en fazla bir hafta konuştuk, o adam anlamış benim ne kadar değer verdiğimi, sense giderken benim hediye ettiğim kitabın içine hala birşeyler yazarak trip atma derdindesin, yok kurşun kalemle yazıyorum siler sonrakine verirsin benim değerim mi vardı falan. yemin ediyorum hiçbir şey değilde, ben o adama nasıl ayrıldık diyeceğim onu düşünüyorum. sikerim lan seni dese tek kelime edemem, adamın ilişkimizdeki emeği senden fazla lan resmen. aynı isimde aynı tipte kız bulacaksın o video oynayacak düğünde dese itiraz edemem.bir ilişki için şahsen yapabileceğim en büyük jest resmen elimde patladı. buralar değerlenir diye arsa alıp, karşı lotuna gökdelen dikilirken arazisi kamulaştırılmış dayı gibi kaldım.
(son ruyada inecek astral yolcu - 18 Mart 2015 00:04)
Yorum Kaynak Link : ekşi itiraf