The Postman (~ Haberci) ' Filminin Konusu : 2013 yılında, savaş sonrası, günlük yaşam altüst olmuştur. Toplum, pek çok ilkel kabilelere bölünmüştür. Bu kabileler, bir yandan da birbiriyle iletişim kurmaya çalışmaktadır. Toplum, başında General Bethleyhem'in (Will Patton) bulunduğu Holnists adlı bir ordu tarafından tehdit edilmektedir. Ancak, bu durum beklenmeyen bir kahramanın ortaya çıkması ile bozulur. Bu kişi, getirdiği mektuplarla umudun sembolü olan, geçmişteki insanlar ve kişilerle bağlantıya geçilmesini sağlayan 'Postacı'dır.
Dances with Wolves(1990)(8,0-216458)
Open Range(2003)(7,5-61040)
Robin Hood: Prince of Thieves(1991)(6,9-163843)
The Guardian(2006)(6,9-89751)
Wyatt Earp(1994)(6,7-40903)
For Love of the Game(1999)(6,6-29109)
Tin Cup(1996)(6,3-42901)
The Bodyguard(1992)(6,3-117121)
Waterworld(1995)(6,2-163755)
Message in a Bottle(1999)(6,2-33377)
Dragonfly(2002)(6,1-34858)
First Knight(1995)(5,9-62525)
finalinde kevin abimiz kötü adamla dövüşmektedir. kötü adam, kevin'e "sen amaçsızsın, hedefsizsin, hiç bir şeye inanmıyorsun o yüzden kaybetmeye mahkumsun" türünden laflar eder. abi tam yenilgiyi kabul edecekken, "ben, amerika birleşik devletlerine inanıyorum" gaz cümlesiyle güç toplar, kötü adam yenileceğini anlar ve yenilir. biz de oturduğumuz yerde seviniriz, "evet ya inanmak lazım amerika birleşik devletlerine" falan deriz.
(vecna - 25 Ağustos 2007 12:29)
yilin en kotu filmi secilmesi a$iri bir i$guzarlik olmu$, hollywood standartlarina gore insancil, muzikleri harika, ne desem bo$ etkileyici guzel film..en buyuk kusur olarak yillarin deneyimine ragmen kevin costner'in siritan beceriksiz oyunculugunu gosterebilirim. tamam, filmin bir cok yeri shakespeare oyunu gibi diyaloglarla bezeli ve gercekcilikten uzak olu$u bilerek du$unulmu$; ama bazi sahneler var ki kadir inanir'in evlidir ne yapsa yeridir (bkz: leyla ile mecnun) filminde collerde rol icabi yuvarlanmasi gibi duruyor. (mesela adamimizin posta cantasini bulmadan hemen once yagmurda titredigi sahne. o ne lan oyle)
(kusmuk - 22 Ekim 2007 13:43)
david brin'in bir bilim kurgu dergisinde yayinladigi dizi yazilari birlestirmesiyle yaratilmis post-nukleer bir roman.ayda bir el attigi icin romana, anlatim stilinin sikca degismesi sorunu disinda sirin bir ktaptir. filmi de cekildi.
(staberinde - 12 Haziran 2000 18:20)
metis bilimkurgu serisi kapsamında yayınlanan, david brin'in yazdığı çok keyifli roman. kitaptan uyarlanan filmin yönetmenliğini ise kevin costner yapmış ve çekildiği sene en kötü film seçilmiş.
(kaamos - 6 Ocak 2003 15:05)
kevin costner in bir ba$ka saheseri. kiyamet sonrasi amerikasinda bir adamin kafayi siyirip "mektuplari dagitmaliyim ben oeagggh" diye kendini yollara vermesiyle ba$lar, olaylar gelisir...
(hadileen - 3 Kasım 2000 16:00)
anafikri "neydim degil ne olcam de" olan film..
(cressida - 3 Kasım 2000 16:02)
(bkz: uzun filmler iyi olur)
(odin - 3 Kasım 2000 16:31)
roman uyarlaması olduğun bilmeden hakkında "roman gibi film" şeklinde düşündüğüm, senaryosuna hasta olduğum, acaip uzun olmasına rağmen en azından beni sıkmayan kevin costnerın waterworld gibi güme gittiğini düşündüğüm filmi... ayrıca will patton da kötü adam rolünde muhteşem bir performans verir, harika bir karakter çizer...bir de şu dakikalarda rtlde yayınlanmakta olan film...
(madcan - 14 Haziran 2003 22:32)
buradaki kotu adamin, karargahina yapilan "postali" bir saldiridan sonra "if you want a war, i'll give you a war!" diye cigirmasi acaip gaza getirici bir nitelik ta$ir .
(set - 17 Şubat 2001 15:48)
yine kevin costner yine apokaliptik bi dünya yine uzuuuunn uzun planlar, 3.5 saat sürmesine hiç gerek olmadığı halde 3.5 saat süren bir film. 3. dünya savaşı olup da dünyanın yarısı yeryüzünden silindikten sonra eşeği ile dolaşan kevin bi anda kendini eyaletler arası postacılık yapmak isteyen veletlerin arasında bulur. ya da benzeri bir şeyler.
(eowyn - 12 Mart 2001 15:57)
öyle böyle her rastlandığında izlenebilir. kötüdür ama atmosferi bir gariptir.
(minca - 18 Eylül 2003 13:26)
kevin costnerin bir filimi ..başarısız bulunmus 3,5 saatlik eziyet denmiştir.(bkz: the postman)
(mushroom - 26 Eylül 2003 16:33)
will patton'ın çok başarılı oynadığı ve müthiş bir şekilde 'blow wind come wrack' dediği; amerikan milliyetçiliğinin abartılmasını saymazsak güzel bir film. benim gibi post apocalyptic era meraklılarına hitap edebilir.
(faervian - 2 Kasım 2003 07:53)
(bkz: il postino)
(gonewiththesin - 2 Kasım 2003 12:48)
kevin costner'in nükleer bişeyler sonrası dünyada , çaresiz insanlara umut dağıtan bir postacıyı canlandırdığı, baştan aşağı zaman , kurgu saçmalıkları ile bezenmiş komedi filmi. bir amerikan filminde olması gereken her klişe göze batırılasına çekilmiştir.
(tortusuz - 17 Ağustos 2004 13:31)
atıyla yıldırım gibi esip geçen postacı kostner'e yetişemeyen çocuğun, elde mektup evine girip annesine: "i missed him" deyişini "onu özledim" olarak çeviren lazer altyazı sinemaj görevlilerine buket buket orkide dermek isteten film. (film bahane)
(aziz kedi - 7 Eylül 2001 12:03)
kendini david brin eseri the postman uyarlaması sanan kevin costner başyapıtı. tuhaf bir biçimde uyarlama olmaktan çok uzak olup, senelerden bu yana kendini bu şekilde seyrettirip, david brin'in romanının üstünden kendine seyrici kazanmış olduğu gerçeği, film sonrası göze çarpan en belirgin özelliklerden biri. diğer taraftan, filmin, kitapla örtüşen anafikri dışında başka bir bağlantıya sahip olmaması, uyarlama seyredeceğim diyerek filmin başına oturanlar için hayal kırıklığı yaratır nitelikte. diğer taraftan, kevin costner imzalı bir kahramanlık denemesi ve amerikan milliyetçiliğine övgü şaheseri olarak göz çıkarır niteliklere sahip. insanın atın tepesine atlayıp her yöne fırlayası geliyor, kafasında şapka, elinde postacı çantasıyla. fakat, bu ateşli milliyetçi söylemi söndüren bir etken ise, öykünün çok gereksiz yere saatlerce uzamış olması. o ateşle atın üzerine atlayıp, bir postacı olarak dağda kırda bayırda koşuşturma isteği, at 100 metre gittikten sonra, "ya ne gerek var şimdi, kalkıp gidicem, o kadar yol. iyisi mi ben şuracıkta yatıp uyuyayım"a dönüşüyor. hatta çekildiği yılın en kötü filmi seçilmesinin tek nedeninin, filmin uzadıkça uzayan, elastik bir yapıya sahip oluşu olsa gerek şahsi kanaatimce. sevgili costner, filmi çekerken setlerde çoluk çocukla iyi eğlenmiş olmalı ki, fazladan çekilen, hatta sırf eğlence olsun diyerek çekilen kareleri sonradan filme dahil etmeden yapamamış. şahsi fikrim, bu filmden artan herhangi bir plan olmadığı yönünde. hatta filmi bu kadar uzatabilmek için başka filmlerden kare ödünç almış olabilirler diye düşünmeden edemedim. ki bir kaç sahnesi, daha önceki costner yapıtlarını andırmıyor değildi hani. öte yandan, tuhaf bir şekilde kitabı okuyan biri olarak kararsız kalmamı sağlayan taraflara sahip. gereksiz yere uzatılmış olması, yalnız yolculuk etmemek için, soğuk havalarda sıcak tutması amacıyla yanında takılan kadın, kişisel savaşa dönüştürülmüş, aslında hiç olmayan ve nereden geldiği de pek belli olmayan garip durum ve tüm bunların arasından elinde bayrakla sıyrılan savaşçı ve çeşni olsun diye katılmış onca şeyin ardından, 100-110 dakikada sınırlı kalsaymış ortalamanın üzerinde bir film olabileceğini düşünmeme neden olmuştur. üstelik, herhangi bir yerde bulabileceğiniz duvar suratlı, rol yapmak konusunda üstün yeteneksizliğe sahip kevin costner'a rağmen. ne yaptığı, ne dediği, ne düşündüğü ya da kim olduğu belli olmayan bir karaktere bürünmüş, film boyunca yine biraz bodyguard, biraz dances with wolves, biraz şu, biraz bu olup çıkmış. tam da bu nedenle kevin costner'in oyunculuğunu seven kişiler için biçilmiş kaftan. çünkü bu filmde de aradıklarını sonuna kadar bulacaklar. yani, karakter namına hiçbir şey. bilenler, kitaptaki ana karaktere doğru çekiştirebileceklerdir fakat, bilmeyenler için gerçekten zor bir durum söz konusu. öte yandan, filmin en başında, kesinlikle kevin costner oyunculuğuyla örtüşen, en nadide sahneyi içinde barındırdığı için kesinlikle ayrı bir yeri olması gereken filmdir. rol arkadaşı olan katırın bile bu konuda kendisine rol yapmak konusunda fark attığını göstererek kendi kendine dalga geçişi, costner'in son derece alçak gönüllü olduğunu düşündürtmüştür. her ne kadar bu kadar laf salatasına neden olduysa da, fallout dönemi öykülerini severim diyenlerin seyretmekten keyif alabilecekleri bir atmosfere sahip. gerçi, bu atmosferin filme eşit şekilde dağıtılmış olmasını isterdim kendi adıma ama olmayınca olmuyor. gene de bu dileği zaten gerçek yapan roman elde olduğu sürece, umurda da olmayacaktır.
(kaamos - 19 Mart 2005 23:19)
(bkz: bu film bitmeyecek mi dedirten filmler)
(gx - 2 Mayıs 2005 17:24)
bu filmde adı hiç geçmeyen kahramanımız, -ki biz onu postacı olarak biliyoruz- tam olarak han solo ile dünyanın en yüzeysel adamı kırması bir şeydir. tabi filmin ikinci yarısında elini taşın altına sokmaya başlar. solo gibin.
(geldiler - 13 Mart 2006 11:42)
kıyamet sonrası bir dünyada, insanlık için gerekli ilk mesleğin postacılık olması düşündürücü. david grin'e saygılar burdan. ama kevin çoğu zaman yaptığı gibi filmi bir amerikan milliyetçiliği arenasına dönüştürmeseymiş iyiymiş. bir de o kadar uzatmış ki postacı kapıyı bin kere çalıyor nerdeyse.
(usak - 2 Şubat 2002 16:32)
Yorum Kaynak Link : the postman