Natural Born Killers (~ Katil Doğanlar) ' Filminin Konusu : Mickey ve Mallory birbirine aşık bir çifttir. Ancak onları diğer çiftlerden ayıran, oldukça garip ve ürkütücü bir ayrıcalıkları vardır. Bu da onların birer katil ruha sahip olmalıdır. Route 666 otobanına çıkarlar ve tamamen amaçsızca etraflarına korkunç bir dehşet saçarlar. Artık onlar işledikleri cinayetle sadece birer korku ikonu değil; medyatik canavarlardır. Polis kadar basın da onların peşinde, onlardan bir şeyler öğrenmenin hedefindedir. Oliver Stone'un postmodern sularda gezdiği filmi kısa sürede bir külte dönüşmüştü.
Ödüller :
Sin City(2005)(8,0-709722)
True Romance(1993)(7,9-185596)
Fear and Loathing in Las Vegas(1998)(7,7-241700)
Grindhouse(2007)(7,6-168147)
Jackie Brown(1997)(7,5-286025)
Cape Fear(1991)(7,3-150574)
From Dusk Till Dawn(1996)(7,3-255390)
Desperado(1995)(7,2-157116)
Planet Terror(2007)(7,1-185996)
Death Proof(2007)(7,0-239423)
Four Rooms(1995)(6,8-90276)
Machete(2010)(6,6-193797)
Venedik Film Festivali : "Pasinetti Award-Best Actress"
Venedik Film Festivali : "Special Mention"
Venedik Film Festivali : "Grand Special Jury Prize"
bonnie and clyde'ın bir üst versiyonu diyebileceğimiz mallory ve mickey'in hikayesi. filmlerden biri 60'larda diğeri 90'larda çekilince ve quentin tarantino faktörü eklenince aradaki şiddet farkı da bariz biçimde ortaya çıkmış. bonnie ve clyde'ın ilişkisinin, mickey mallory ikilisinin yanında adeta love story gibi kalmış olması sanırım 60'ların bu kadar çılgınlığa hazır olmamasından kaynaklanıyor. bu her yerinden şiddet saçan ikilinin çılgın fanatiklere sahip olması da toplumdaki pislikleri temizleme derdine düşen şizofrenik travis bickle'ın halk kahramanına dönüştüğü taxi driver'ı akla getirmekte. travis'in derdi başka olsa da sonuçta, hem oliver stone hem de scorsese, amerikan halkının trajikomik durumunu gözler önüne sermişler. hem yaptığı göndermelerle, giydirmelerle, bindirmelerle vs, hem de çekim teknikleri, aşmış montajı ve animasyonlarıyla, 90'ların en güzel filmlerinden biridir bence. daha önce de yazılmış ama director's cut versiyonuyla izlenince de hakikaten tadına doyum olmuyor.
(piccadilly - 29 Aralık 2007 20:20)
quentin tarantino'nun senaryosunu videocu dükkanında çalıstıgı zamanlarda yazdıgı ve oliver stone'un fazla mesaj gönderme çabasından dolayı "keske bir de yönetseydi, o zaman dogru-yanlıs yorumu yapmak bize kalırdı" dedirten film.
(benzin - 22 Mayıs 2002 17:55)
izlediğim en absürd filmler arasında zirveye oynayacak her daim, kesin bu.iki insanın tutkuyla aşkı ve cinayeti içselleştirmesi ele alınmakla birlikte, medyaya ve beslendiği kaynaklara ilişkin göndermeler oldukça sert bir şekilde anlatılmış.karakterlerin insan doğası, yaşam ve ölüme dair görüşleri şaşırtmakla kalmıyor, farklı sorular sordurup, tuhaf hislere sebep oluyor bünyede. ilk dakikadan itibaren görsel ve düşünsel olarak farklı bir deneyim bu filmi izlemek, deneyiniz.
(romantik - 21 Mart 2009 02:30)
hapishanede mickey ile yapılan röportajda mickey'nin söylediği şu sözler için bile izlenesi filmdir. zira aşağıdaki diyalog, zihinsel evrimin; düşünebilmek - sorgulayabilmek anlamında soru sorabilmek - doğru soruları sorabilmek - eyleme geçmek, zincirindeki tekamüle işaret etmektedir. "neden?" diye sormak, önemlidir ama bireyi daha ziyade bir şeyi yapmaya değil yapmamaya yönlendirir bir havası vardır. "değer mi?" "neden olmasın?" sorusu ise bireyi daha ziyade yapmaya, eyleme yönlendirir."wayne gale: you just said an instant of purity was preferable to a lifetime of lies. i don't understand. what's so pure about forty-eight dead bodies?mickey: you'll never understand. me and you, wayne, we're not even the same species. i used to be you … then i evolved. from where you're standing, you're a man. from where i'm standing, you're an ape. i'm here … i'm right here … and you … you're somewhere else, man. you say, why? i say, why bother?"
(rozge - 20 Temmuz 2011 16:19)
amerika'nın bu akşam ölürüm, beni kimse tutamazıdır bu film.evet, bu akşam ölürüm gibi çekildiği dönem insanları intihara sürüklediği, toplumu olumsuz etkilediği iddia edilmiş, türkiye'de gazetelerin son sayfalarında "intihar eden gencin, cinayet işleyen gencin, sevgilisini kesen gencin sinemada natural born killers filmini izlediği" haberleri yapılmıştı. bizim bu akşam ölürüm ayaklanmasının önderi reha muhtar'sa, bu filmin düşmanlarının öncüsü john grisham'dı. (hatırlamıyordum, google sağolsun) reha muhtar'ın murat kekilli'ye "kekilli misin, tekilli misin nesin?" demesi gibi oliver stone'a laflar hazırlamıştı.bizim murat kekilli bu eleştirilere "abi, eşek ölse, kekilli sen öldürdün diyorlar" diyerek acıklı ve mağrur bir tablo çizse de, bu filmin yönetmeni oliver stone eleştirenlerin hepsine "mal, gerizekalı, fuck" demişti. neyse bizdeki bu akşam ölürüm gibi, amerikalılar da natural born killers ile yaşamayı öğrendiler. film başyapıt olarak kabul ediliyor ve artık film kimseyi öldürmüyor.bu arada, bu iki benzer olaydan hareketle de, amerikalılar türk diyebiliriz. hatta john grisham ile reha muhtar kardeş.
(uhc - 16 Eylül 2011 12:39)
oliver stone'un asiri siddet kullanarak gerceklestirdigi siddet karsiti filmi
(in cold blood - 27 Haziran 2003 14:21)
"herkesin içinde bir şeytan vardır.bazıları bunu saklar,bazıları ortaya koyar.bu onların kötü olduğu anlamına gelmez." şeklinde bi mesaj taşımakta olan "güzide" film.iyi ve kötünün içeriği hakkında ironik sonuçlar koyar ortaya.gürültülüdür,hızlıdır,eğlencelidir vs...topluca izlendiğinde çevredeki insanların kaçının aslında gizliden gizliye birer sadist olduğunu anlamak kolaylaşır.onca kamera sallantısı ve hareketten sonra leonard cohen duymak pek bi tuhaf oluyor doğrusu.
(ninni - 12 Temmuz 2003 15:11)
tarantino'nun hikayesini satmaya karar verdiği zaman ne kadar üzüldüğü tahmin edilebilir, peki filmi gördükten sonra ne kadar üzüldüğü tahmin edilebilinir mi? tarantino "bu benim senaryom değil!" demiş(!), haklı çünkü hikaye onun. roman okunduğunda öyle pek çarpıcı bir medya eleştirisine sahip olmadığı, bir aşk hikayesi anlatıldığı görülür.eğer anlatıldığı gibi, tarantino'nun paraya ihtiyacı olup hikayesini satmadığını düşünürsek medya eleştirisinden çok bir aşk hikayesi izleyecek, robert downey jr.'ın canlandırdığı wayne gayle karakteriyle bu kadar içli dışlı olamayacaktık belkide. zaten bunun dolaylı bir kanıtını, tarantino'nun sadece senaryosunu satarak kendini biraz daha rahatlattığı true romance adlı filmde görüyoruz. kimileri bu film* hakkında; "katil doğanların ikincisi olacaktı ama tarantino katil doğanları beğenmediği için olmadı" yorumunu yapabildi. stone ve tarantino arasındaki tek benzerlik, kanımca, şiddeti kullanırken çekince yaşamamaları, bunu yapabilen pek az yönetmen olduğu gibi bu sayede anlatımı sağlamış olan kişi sayısı bunların arasından bir kaç kişidir. kurgu teknikleri birbirlerinden tamamen farklı olan iki yönetmenden bahsediyorum. buna örnek vermek gerekirse: eğer filmi tarantino çekmiş olsaydı, 1. sekansda; (kafe sekansı) yavaş çekimle mickeynin elinden fırlayıp, camı kırarak ilerleyen ve adamın göğsüne saplanan bıçağı göremeyecektik. ayrıca film farklı (stone farkı) bir kurgu anlayışıyla çekildiği için bende bir filmden çok belgesel izlenimi uyandırmıştı. kullanılan karakterlerin de bilerek ve isteyerek karikatürize edilmiş karaklterler olması seçilen sınıfın tamamını temsil etme kaygısını ortadan kaldırmıştır. yani durum şudur ki; filmi tarantino çekseydi slogan "this is true love" olabilirdiin the media circus of life they were the main attraction sloganı stone sayesinde oluşmuştur.başarılı bir medya eleştirisi olduğu kesinartık sinemaya eğlence adını veren, empoze ve sermaye sinemasından başka hiçbir ürün veremeyen amerikan sinemasında görmek istenilen türden bir film.
(dawnspiper - 29 Temmuz 2003 15:59)
mallory- "how sexy am i nowwwwwhow sexy am i now?!" der ve adamı gebertir. filmin sonlarına doğru nine inch nails - something i can never have çalması bana fena koydu nedense. dokunuyo şarkı.
(bloodymary - 6 Mart 2001 22:37)
hakkında bir şeyler yazmanın göt istediği hastalıklı filmlerden biri. bence kendi türünde (ve biraz da onu aşacak şekilde) başyapıt deyip çekilmekle yetineyim. mal'in hastalıklı ailesinin dandik sit-com, robert downey j'in reality şov formatının filan araya ustalıklı bir biçimde serpiştirilmesinin -bence- amerikan toplumunu, veya pop kültürü, bağlantılı şeyleri ironik biçimde resmedişi filan mükemmel, ben bunlardan bunu anladım. oliver stone + tarantino bir araya gelmiş, tek tek ikisini de aşacak bir işe yelken açmışlar. muazzam.--- spoiler ---mallory'nin ufak ama dik memeleriyle koltukaltı kılları filmin en vurucu yanları. keşke grafik anlamda biraz daha pornografik, yani şiddet sahneleri gore, sex sahneleri de antichrist ayarında girmeli çıkmalı filan olabilseymiş. bu filmin kendisi de izleyicisi de durduğu yer de bunu hak ediyor. --- spoiler ---
(quantumfluctuations - 30 Kasım 2013 19:57)
hikayesini quentin tarantino, senaryosunu da oliver stone nun yazdıgı film. yönetmenliğini oliver stone yapmıs. boşrollerde woody harelson ve juliette lewis var.ama daha kim yok ki tommy lee jones, robert downey jr. tom sizemore falan filme renk katıyor. in the media circus of life, they were the main attraction.
(dawnspiper - 22 Mayıs 2001 21:19)
mickey mallory'nin elini evlenmek icin kestiginde mallory'nin bir fuck you diyisi var. hayatimda bu kadar icten bir ornegini duymamistim. bunun haricinde bu filmi lisede film dersinde seyretmistik. inanilmaz etkilenmistim o zaman. hala da seyrettigim en guzel filmlerden biri olarak anarim.
(yoda - 22 Mayıs 2001 22:13)
başlangıçta woody harrelson'un süt içmesi a clorkwork orangea bir göndermedir. özünde güzel ve etkileyici bir konu taşıyan film, oliver stone'un kesmeleri ve kamera hareketlerini abartması sonucu zaman zaman sıkmaya başlar. ama yine de hapishane sahneleri izlemeye değecek güzelliktedir. bir de tommy lee jones'un oynadığı müdür karakteri mükemmeldir.
(crowley - 21 Nisan 2004 00:20)
bu filmle ilgili tarantino'nun "bu benim senaryom değil" diyip oliver stone'a bok atmaya kalkması bana stephen king'in "bu benim kitabım değil" diyerek tüm zamanların en iyi gerilim filmlerinden biri olan the shining ve dolayısıyla stanley kubrick'e bok atmasını hatırlatmıştır. evet güzelim sen tarantino'sun ve bu film birebir senin yazdığın senaryo değil lakin o da koskoca oliver stone, musade et kendi yorumunu katsın da kendi filmini yapsın adam. kaldı ki filmi tarantino kendi çekse muhtemelen yine çok keyif alacağımız ancak bir o kadar da apolitik bir aşk ve yol hikayesi izleyecektik ama işte oliver stone almış evirmiş çevirmiş ve şimdiye kadar yapılmış en sert medya ve toplum eleştirilerinden biri haline getirmiş.
(days - 17 Mayıs 2004 01:21)
natural born killers her şeyden önce şiddet olgusunu masaya yatıran aşırı ölçüsüz, tahrik edici bir filmdir. şiddetin hemen her boyutu (aile içi şiddet, ‘öteki’nin şiddeti, seksüel şiddet, filmlerdeki ve televizyon programlarındaki şiddet, polis şiddeti, sokaklardaki şiddet, politik şiddet, nedensiz şiddet; kısacası fiziksel ve psikolojik şiddet) anlatının paralel öykülerinde kendisine yer bulmaktadır. güncelliğini muhafaza eden konulara neşter atan bir anlatı yapısına haizdir. şiddetin hemen her boyutu, dedim; film aile içi şiddetin görüngülerini sitcom’un stil olanaklarını kullanarak çarpıcı bir biçimde yabancılaştırır. mickey ile mallory’nin amerika birleşik devletleri taşrasını arşınlamadan önceki haletiruhiyelerini özellikle mevcut sahnede (sitcom biçiminde düzenlenen sahnede) çok iyi duyumsarız. leonard cohen’in waiting for the miracle adlı şarkısının eşlik ettiği açılış bölümü de sözü edilmeye değer; ama sitcom mantalitesinin parodileştirildiği bölüm özellikle etkileyicidir. sahne bize (izleyiciye) ensestin görünümlerini sunmaktadır çünkü. baba figürü, kızı mallory’e sarkan, şişman, ağzı bozuk, dominant, saldırgan, despotik bir figür kimliğinde karşımızda belirir. asıl çarpıcı olan fiziksel saldırganlığın boyutu değil, buna eşlik eden psikolojik şiddettir. mallory’nin mickey ile estireceği aile içi terörün orijini taşkınlıkla açığa vurulmaktadır. anne figürü de belirgin biçimde pasifize edilmiştir. intikam boyutu ise babanın ölümünde somutlaşmaktadır. ama şiddet gemi azıya almıştır ve pasif anne de acımasız şiddetin potansiyel kurbanı olur.
(hanging rock - 23 Ağustos 2014 16:52)
yıkımla gecen bu yuzyildaki $iddeti yaratanlarin tek tek suclular degil, butun toplum oldugunu, cezalari hapisaneleri arttirarak sorunu cozemeyecegimizi anlatan pek bi $aheser filmdir.--- spoiler ---filmin sonunda wayne gayle'in kendisi ya$atan, hayatini ustune kurdugu kameranin ölümüne sebebiyet vermesi, filmin verdigi nerdeyse butun mesajlari özetliyen niteliktedir--- spoiler ---
(kokomichu - 12 Haziran 2005 16:29)
bütününe yayılan abartıyla şekillenen eleştiri amacını sadistçe bir şiddet olgusuyla yansıtarak beni irrite etmiş filmdir. ha filmin amacı tam anlamıyla başkadır, güzeldir de bu film, ama genel anlamda ekranda şiddeti gören kimi insanların etkilenip, "herkesin içinde şiddet vardır" tendasında söylemleri, "filmi izleyince ona buna uçan tekmeyle dalasım geldi" sözleri ve daha bir çok bu tür şeyler yüzünden ben sevmem ekranda abartı şiddeti görmeyi.filme dönecek olursak mallory'nin aile ilişkilerini resmeden sitcomvari arakesit hiç de güzel değildir, böyle bilinçli abartı bence amacından sapmaktadır. ayrıca baba taciziyle böyle bir ortamda büyüyen bi genç kız* filmdeki gibi ultrasonik bir cani mi olur yoksa içine kapanık, sinmiş, dünyadan korkan sessiz sorunlu bi kız mı olur? demek istediğim filmde bir çok şey ters ve yanlış. ahlaki açıdan da gerçekçi anlatım açısından da. medya eleştirini sonuçt böyle yapmak istenmişse bu da bir yol ama bence bir şaheser falan değil.ayrıca filmin sonunda herkesin ölüp katillerin kurtulması da beni irrite etti. tıpkı katil olunmaz doğulur cümlesinin rahatsız ettiği gibi..
(quisalas - 11 Temmuz 2005 01:58)
--- spoiler ---mallory'nin anne ve babasını öldürdükten sonra kaçarlarken odasından çıkan erkek kardeşinin tek gözünün alexvari bir makyajla bezeli olması a clockwork orange'a yapılan bir göndermedir, tıpkı mickey'nin barda otururken süt içmesi gibi... bu filmi tarantino çekseydi ve devam filmi düşünülseydi, doğuştan katil olma potansiyeline pekala da sahip olan erkek kardeşin maceralarını izleyebilirdik belki de. bunu da tarantino'nun "kill bill'in seneler sonra devam filmini çekmek istersem baş kahramanım vernita green'in büyümüş olan kızı samantha olur" söylemine dayandırabiliriz.bir sahnede, psikiyatristin ağzından dökülen şu sözler ise aslında filmde tüm olup biteni çok güzel açıklar: - mickey ve mallory doğruyla yanlış arasındaki farkı biliyor. sadece umurlarında değil.keşke oliver stone da bu umurunda olmama halini biraz daha iyi yedirebilseydi filme...--- spoiler ---
(antrakt - 11 Ekim 2005 23:23)
filme alternatif bir son da çekilmiştir; buna göre "guardian angel" teması üzerinde durulmuştur. filmin en başında restoranda bir an yemek yerken görülüp yok olan, daha sonra da hapishanede yol göstermek üzere mickey ve mallory'nin karşısına çıkan adam bu rolü üstlenmektedir. wayne gale öldürüldükten sonra bu üçlüyü aynı araba içinde görürüz. filmin son sahnesinde görülen karavan içindeki mallory, mickey ve çocukları teması mallory'nin bir rüyası olarak anlatılır. arabadayken bu guardian angel ve knoxlar arasında tartışma çıkar; tartışma sonrasında mickey ve mallory'nin vurulması ile film sona erer. filmin gerçek sonuna göre tam tersi şekilde ilerleyen bir alternatiftir.
(pumuckl - 14 Şubat 2006 04:55)
natural born killers soundtrack track list aşağıdaki gibidir:1. waiting for the miracle - leonard cohen2. shitlist - l73. moon over greene county - dan zanes4. rock & roll nigger - patti smith5. sweet jane - cowboy junkies6. you belong to me - bob dylan7. the trembler - duane eddy8. burn - nine inch nails9. route 666 - brian berdan; robert downey jr.10. totally hot - remmy ongala; super matimila11. back in baby's arms - patsy cline12. taboo - nusrat fateh ali khan; peter gabriel13. sex is violent - jane's addiction14. history (repeats itself) - a.o.s.15. something i can never have - nine inch nails16. i will take you home - russell means17. drums a-go-go - hollywood persuaders18. hungry ants - barry adamson19. the day the niggaz took over - dr. dre20. born bad - juliette lewis21. fall of the rebel angels - sergio cervetti22. forkboy - lard23. batonga in batongaville - budapest philharmonic24. a warm place - nine inch nails25. allah, mohammed, char, yaar - nusrat fateh ali khan & party26. the future - leonard cohen27. what would i do? - tha dogg pound
(snow goon - 27 Haziran 2006 15:28)
Yorum Kaynak Link : natural born killers