dün akşam trt'de, hatice aslan'ın sunduğu bir programda hayatı anlatılıyordu. arkasına monte carlo limanını alan aslan, "grace kelly, philadelphia'da doğdu, gönül isterdi ki oraya gidip çekim yapalım ama şu anda monaco'dayız." diyerek açtı programı.doğduğu yere gidip grace kelly'nin ebesiyle mi görüşecekti bilemiyorum. neyse, kadın güzel, üstüne diyecek sözüm yok, fakat sinemada siyah beyaz dönemin grace kelly ve onun gibi 1950'li yılların diğer kadın yıldızlarına haksızlık ettiğini düşünmeden yapamadım. aynı şeyi vesikalı yarim filmindeki türkan şoray için de düşünmüşümdür hep, gerçi o filmde ilk kez sarı saç kullanarak seyirci karşısına geçen türkan şoray'ı sarışın gör(e)mediğimiz için kısmen mutluyum.bilindiği gibi, grace kelly, monaco prensi rainier ile evlenip sinemayı bıraktı. sanırım daha doğrusu "bıraktırıldı". evinin prensesi, çocuklarının anası olmasını isteyen prens, grace kelly'yle evlendikten sonra filmlerinin monaco'da yayınlanmasını bile yasaklamış. alfred hitchcock, evlendikten sonra kadına bazı teklifler götürmüş, fakat bir kleptomanı oynayacağı öğrenildiğinde bütün monaco halkı (yaklaşık 50 kişi) buna tepki göstermiş, prenseslerinin bir hırsızı canlandırmasını haliyle istememişler, o da rolü reddetmek zorunda kalmış.prens rainier çok yakışıklı bir adam değil, görür görmez yıldırım aşkıyla vurulunacak bir adam hiç değil. grace kelly neden hollywood kariyerini, ülkesini bir tarafa bıraktı da bir imzayla 180 resmi unvana sahip olmayı, sıkıcı protokol kurallarının altına girmeyi, sinemaya veda etmeyi seçti diye her zaman düşünmüşümdür. elbette her kadın gibi onun da prenseslik hayalleri olabilir, fakat sırf bu unvan için insan aşık olmadığı biriyle evlenebilir mi, grace kelly, prens rainier'e gerçekten aşık mıydı? sanırım hayır, fakat programda gösterilen görüntülerden gördüğüm kadarıyla birbirlerini çok sevmişlerdi. eşinin yanağını okşayan bir kadın, onu çok sevmektedir bence. grace, kendisine ömür boyu süren bir peri masalını yaşatan bu adamın yanağını, yüzünde asılı kalmış yarım gülümsemesiyle okşuyordu. işte o görüntüyü gördüğüm zaman, bir insanın sinemada sadece 90 dakikalığına prenses olabileceğini, fakat karşısına hayat boyu gerçek bir prenses olma fırsatı çıktığında bunu reddedemeyeceğini anladım. o aslında evlendikten sonra da sinemayı bırakmadı, aksine sinemanın içine girdi ve ömrünün sonuna kadar masalsı bir filmde oynadı, nefis bir finalle de filmi sonlandırdı.grace kelly, kızı prenses stephanie ile kendi kullandığı aracıyla giderken, bir virajı alamayarak 52 yaşında öldü. kimileri onun bu kazayı, kızına bir filmindeki araba sürme sahnesini anlatırken bazı hareketleri göstermek için hamle yaptığı sırada gerçekleştirdiğini düşünüyormuş. sebep ne olursa olsun, kostümü, müziği, sahnesi, dekoru ve asil oyuncularıyla tamamen özenilmiş bir filmde yaşayan grace kelly için gerçekten müthiş bir son."grace de monaco", akıllarda daima, düğününde giydiği muhteşem gelinliği -ki destansı güzellikte nefis bir gelinliktir- ve öldükten sonra uzandığı tabutun içinde, insanların ziyaretine açılan naaşında bile hayranlıkla seçilebilen zarafetiyle kalacak.
(kirlikedi - 18 Ocak 2012 10:09)
"grace kelly'nin kocasi" diye anılacak biriyle evlenmem diyen aktris. mezar taşında şöyle yazmaktadır: monaco prensi' nin karısı
(itri can - 4 Ağustos 2004 15:12)
fotoğrafın icadından evvelki kadınları ancak resimlerinden o da "leonardocum o senin güzel bakan gözlerin" ayarında bildiğimizden, öncesindeki kadınları bilmiyorum ama, fotoğrafın icadından sonra meydana gelen en güzel kadındır "grace kelly"..1929'un yağmurlu bir 18 kasım gününde amerika'nın filedelfiya kentinde dünyaya geliyor. bu amerikalıların adeti olduğu üzere kendisinin "avrupa birliği" gibi bir aslı var. sanki ataları avrupa kupası yarı finalinde karşılaşmış gibi, anasının da babasının da geçmişinde hollandalı, alman, fransiz, italyan ebeveynler var.. avrupa birliğinin oluşumu tamamlandığında "grace kelly" gibi bir güzellik olacaksa, ben reyimi her türlü anayasaya veririm arkadaş..her neyse.. kendisinden büyük 2 tane ablasının gölgesinde yetişiyor. çok zengin bir aile değil ama öyle fukara da değiller.. o yüzden grace kazandibi olarak kendisini sanata veriyor. hoş matematik notları iyi olsa koleje gidecekken, matematikten çok çakmayan bir sarışın olarak kendini new york güzel sanatlar fakültesinde buluveriyor. bir yandan okurken, bir yandan da dönemin "lost" gibi "csi" gibi "süperbaba" gibi dizilerinde figuranlık yaparken kendini önce kıytırık bir filmde, sonrasında ise "ava gardner" ve "clark gable"lı "magambo" adlı filmde buluveriyor..henuz 24 yaşındaki grace, artık saçları ağarmış ve sean connery'nin bile sahip olduğu yaşlılık karizmasını sonuna kadar yaşayan clark gable'a aşık oluyor.. yannız clark tırt bir adam olduğundan, çekimler bitip afrikadan amerikaya döndüklerinde bunu şutluyor. o sırada arada bir kaç film daha çeken grace kelly'i "alfred hitchcock" keşfediyor.. "inanılmaz bir seksapalitesi vardı. masum, narin bir kız gibi görünüyor ama dudaklarından şehvet akıyordu" diyecekti yıllar sonra alfred onun için.. "dial m for murder","rear window" gibi hoş filmlerde oynuyor 1954 senesinde.. ama bu iki filmde salon hanfendisi karakterler canlandıran şık kızımız, aynı yıl "country girl" adında bir filmde hiç olmadığı köylü, saçını süpürge yapıp ailesine bakan bir kadını mükemmel canlandırınca henüz 25 yaşında oscarı evine götürüyor.. babası şaşırıyor tabi "ulen en son bu başarılı olur diyorduk, diğer kızlar evde kaldı bu oskar aldı" gibi garip demeçler veriyor dönemin tercüman gazetesine..sonra bir hadise oluyor bu monacoya gidiyor.. vay orada monako prensini görmesin mi? yıldırım aşk hemen.. hop nikah düğün derken, tarihin ilk global ünlüsü oluveriyor. tüm gözler artık "prenses kelly"nin üzerinde oluyor. canlı tv yayınları, ilk paparazziler falan hep grace kelly yüzünden icat olurken, kadirşinas güzel kızımız saray hayatından sıkılıyor. zira sabık kocası film çekmesini istemiyor, evinin prensesi olmasını istiyor.. çektiği son film de "high society" olarak kalıyor.. prenses grace, sıkıldıkça çoçuk yapiyor. sırasıyla, caroline, albert ve stephanie doğuyor..yıllar su gibi geçerken grace de alenen yarı zamanlı prenses ve aile kadını oluyor. güzelliğinden ve ihtişamından hiç bir şey kaybetmeden yaşlanıyor.. 1982 yılında lanetli bir eylül gününde, kızıyla birlikte giderlerken arabada felç geçiriyor, tabi araba felçten anlayan bir araba olmadığından yola devam etmek istiyor, o gazla uçurumdan aşağıya çakılıyor..prenses oracıkta vefat ederken, hayırsız kızı (ki korumasına falan aşık olup ondan çocuk yapacaktır sonrasında) burnu kanamadan atlatıyor kazayı.kocasi rainier ölene kadar evlenmiyor bir daha. kimle evlensin ki? dünyanın en güzel kadını 25 seneden fazla karınken, üstüne kimi alabilirsin ki?hülasa bir grace kelly gelip geçiyor bu dünyadan, onun ölümünden sonra doğan çocukları bile büyüleyerek..
(azuth - 9 Temmuz 2010 00:31)
yeryüzünün gördüğü en asil, zarif ve doğal güzellik.. kuğu diye filminin olması pek bi isabetli olmuş.
(catharsis - 20 Haziran 2000 22:00)
hakkında yapılmış bir şarkı için:by mikapek bi eğlenceli dinlemesi, söylemesi..do i attract you? do i repulse you with my queasy smile? am i too dirty? am i too flirty? do i like what you like? i could be wholesome i could be loathsome i guess im a little bit shy why dont you like me? why dont you like me without making me try? i try to be like grace kelly but all her looks were too sad so i try a little freddie ive gone identity mad! i could be brown i could be blue i could be violet sky i could be hurtful i could be purple i could be anything you like gotta be green gotta be mean gotta be everything more why dont you like me? why dont you like me? why dont you walk out the door! how can i help it how can i help it how can i help what you think? hello my baby hello my baby putting my life on the brink why dont yo like me why dont you like me why dont you like yourself? should i bend over? should i look older just to be put on the shelf? i try to be like grace kelly but all her looks were too sad so i try a little freddie ive gone identity mad! i could be brown i could be blue i could be violet sky i could be hurtful i could be purple i could be anything you like gotta be green gotta be mean gotta be everything more why dont you like me? why dont you like me? why dont you walk out the door! say what you want to satisfy yourself but you only want what everybody else says you should want i could be brown i could be blue i could be violet sky i could be hurtful i could be purple i could be anything you like gotta be green gotta be mean gotta be everything more why dont you like me? why dont you like me? why dont you walk out the door!
(bacardi mojito - 7 Ocak 2007 15:55)
gelmiş geçmiş en güzel sarışınlardan birihigh society filmi pek bi çok gösterilmiştir yurdum kanallarındagerçek adı "gratia patricia" dır
(kalliste - 7 Mayıs 2000 19:10)
galadriel'i kim oynardı diyince ilk akla gelen isim. zaten bir ona yakışırdı, başka kimseye değil.
(khuzdul of krsanthi - 3 Aralık 2003 21:38)
evet çevresinde ki insanlar ona buzun altındaki ateş diye hitap ediyorlardı belki de gerçekten onu anlatabilecek en iyi kelime bu .ona ilk baktığınızda bir asalet ve soğukluk görürsün ama sonra aslında içinde hiç sönmeyen bir ateşin yandığının farkına varırsınız sadece onu biraz tanımanız yeterli zaten bütün erkekleri kendine aşık edebilmesinin bir diğer nedeni de bu değil mi ¿asil bir insan olmak bunu başarmak hiç kolay değil hele bide jack ve margaret kelly gibi bunu başarmak için çok çırpınırsanız ...wall street in battığı dönemde jack kelly parasını borsa ya yatırmayıp kendine büyük bir malikane satın almıştı sonra kendine en uygun eş olarak aslı alman olan margaret ı seçti o tam ona göreydi disiplinli ,kuralları katı ve güzel .3 çocukları olmuştu üçü de bakımlı ve atletik çocuklardı 12 kasım 1929da 4. çocukları olan grace patricia dünyaya geldi fakat ailesi anlamıyordu yani bu kız diğerleri gibi değil di bakımsız ,cılız bir kızdı jack kelly onun aile ye uygun olmadığını bile düşünmüştü .yıllar geçicek bu çelimsiz kız asaletin simgesi olucaktı. ailesi onu iyi yetişmesi için stevens kızlar okuluna gönder di aslında grace ailesiyle pek iyi anlaşamıyordu o çok katı kuralları olan annesi ve babası yerine kendine pulitzer ödüllü amcası george kelly i örnek aldı 1942 yılında bu okuldan mezun olduğunda bir sinema yılıdızı olmak istediğine karar vermişti ve artık kendi özgürlüğünün peşinden gitmesi gerektiğinin bu yol onu ilk deneyimlerini yaşıyacağı new york a götürecekti ..doğal güzelliği ve masumluğu onun new york da çabuk keşfedilmesini sağladı .new york da sahne sanatları eğitimi alırken fotomodellik yapmaya başladı acemiliğini ilk ele veren özelliği aksanıydı sonra bu konuda eğitim alıcak ve hollywood un en düzgün konuşan kadınlarından biri olucaktı .o özgürlüğünün peşinden gitmişti ama bu durum ailesinin pek hoşuna gitmemişti yani kızları new york da tek başına olan bir aile için insanlar ne derdi sonra? ailesi bu durumu da düşünmüş ve onu new york da bekar kızların kaldığı barbizan oteline göndermişti fakat grace burdaki katı kuralları da çiğnemişti 1952 yılının yazında hollywood a gitti hayalerinin şehirine ilk rolünü "fourteen hours" filminde gary cooperla oynadı bu küçük bir roldü ama onu hiçkimsenin ummadığı iyi bir yere getircekti birçok filmde küçükte olsa yer alan grace kelly hayatını değiştirecek teklifi alfred hitchcock dan aldı dial m for murder(cinayet var) filminde oynuyacaktı hemde bütün kurallarını çiğneyerek grace bu filmde içi görünen bir gecelik giymeyi kabul etmişti .aslında grace kelly nin en büyük özelliklerinden biri başrolü paylaştığı orta yaşlı bütün oyunculara aşık olmasıydı tabii onun gibi çekici ve etkileyici bir kadına hangi erkek hayır diyebilirdiki zaten diyemediler de !grace in artık önüne geçilemiyecek bir yükselişi vardı ve aslında buna ençok şaşıran da ailesi ve tanıdıklarıydı o tuhaf giyim li çelimsiz kız nasıl olurda bu kadar güzel ve ünlü bir yıldız haline gelebilirdi .daha sonrasında alfred hitchcockla 2 film daha yaptı to catch a thief ve rearwindow.country girl filminde hayatının rolunü oynadığını söyleyen grace kelly bu filmle oscar kazanmıştı .belki de geçekten hayatını değiştiren fim "high society " di bu filmle cannes festivaline katıldıkları sırada monaco prensi ranier ile tanışacak bu da onu tahmin edemiyeceği bir sona götürecekti ilk tanışdıkları gün birbirlerinden çok elektrik aldıklarını söylüyorlardı çıktıkları ilk gece de evlenme kararı aldılar bu basın da şok etkisi yaratmıştı ama ortada bir sorun yoktu ne monaco da ne de grace in ailesi tarafında kızları asil bir adamla evleniyordu prenses olucaktı ve üstelik katolikti de . o artık prenses di ve monoco da yaşıyor du grace in monaco ya gitmesi şüphesiz monocoyı daha bilinen bir yer haline getirecekti o artık hollywood yıldızı grace kelly değil monaco prensesi grace kelly di .bu birliktelikde 3 çocukları oldu prenses caroline, prens albert, and prenses stephanie. ama o sıkılmıştı tekrar film çekmek işine geri dönmek istiyordu çocukları büyüyünce bunu yapabileceğine ve geri dönebilceğine inanıyordu alfred hitchcock mogambo filmi için teklif götürdü grace kelly bu konuda çok heyecenlanmış fakat kabul edememişti bu hem saray içerisinde hem de monoco halkı tarafından büyük tepki görmüştü .zaten çocuklarıyla ilgili sorunlarıda bitmemişti en büyük sorunu da küçük kızı stephanie ile yaşıyordu sorunlarından biraz olsun kurtulmak için 2 çocuğu albert ve stephanie ile şehir dışına çıkmışlardı fakat stephanie geri dönmek istedi ve 13 eylül 1982 de kızı stephanie ile birlikte saraya geri dönerken kendi kullandığı arabada kontrolünü kaybetti hemen yoğun bakıma kaldırılan grace kelly sonraki gün hayatını kaybetti .herkese veda etmişti ailesine monoco halkına ve hayranlarına...herkes onun herşeye sahip olduğunu düşünüyordu sahi gerçekten bir insan neye sahip olmalıydı güzellik mi?, para mı ? bir taç ya da büyük bir ünvan ? şan şöhret ?peki ya mutluluk?mutlu olmadan ya da karar verebilecek kadar bile özgür olamadan herşeye sahip olsanız bile ne fark ederki insanlar grace kellye baktıklarında belkide kendilerinde görmek istedikleri şeyleri onda buldular ve belkide pek çok insan onun yerinde olmak istedi ama o çok mu mutluydu?hayır değil di .onun hayatı için modern zamanın gerçek masalı diyolar ya belkide onu gerçek yapan bize çok yakın insancıl acılar çekmesiydi...
(mszebra - 10 Kasım 2004 13:39)
nedendir bilmem ancak bu kadının filmlerini izlerken kameranın omuz veya baş çekim yaptığı sahnelerde güzelliği beni ağlatıyor. gözlerimden istem dışı yaş geliyor. prenses değil tanrıça resmen. insan güzelliğine bakmaya doyamıyor.grace kelly kadar olmasa da büyük bir aşk duyduğum diğer aktris ise ingrid bergman'dır. bu ikisinden biriyle evlenmek isterdim...
(efreet sultan - 28 Şubat 2013 13:32)
to catch a thief i izledikten sonra, bir arkadaşımla konuşurken laf arasında "yahu bu kadın prenses gibi.." demiş, ve daha sonra kadını araştırdığımda gerçekten prenses olarak öldüğünü öğrenince tanrısal adaletin işlediğine bir kez daha inanmıştım. bu yaşıma kadar karşılaştığım evlenip, köpeği olunabilecek tek kadın olarak da görüyorum kendisini.
(jimi the kewl - 30 Eylül 2004 16:05)
Yorum Kaynak Link : grace kelly
Adında Ara Konuda Ara Ekşi Yorumda Ara
Puan (En Az) Oy Sayısı (En Az) Yıl (Aralık) Süre-Dakika (En Çok)
Adı
-Hepsi- Aile Aksiyon Animasyon Bilim Kurgu Biyografi Cinayet Döküman Drama Fantazi Film Noir Gerçekçilik-Tv Gizemli Heyecanlı Kısa Film Komedi Korku Macera Müzik Müzikal Romantik Savaş Spor Tarih Western
-Hepsi- ABD Afganistan Almanya American Samoası Andorra Angola Antartika Arjantin Arnavutluk Aruba Avustralya Avusturya Azerbeycan Bahamalar Bahreyn Bangladeş Barbados Batı Almanya Belçika Belize Bermuda Beyaz Rusya Birleşik Arap Emirlikleri Bolivya Bosna-Hersek Botsvana Brezilya Brunei Bulgaristan Burkina Faso Burma Butan Cape Verde Cezayir Chad Congo Costa Rica Croatia Czech Republic Çad Çek Çekoslovakya Çin Danimarka Djibouti Doğu Almanya Dominican Republic Dominik Ecuador Ekvador El Salvador Endonezya Eritrea Ermenistan Estonia Estonya Ethiopia Etiyopya Faroe Islands Fas Federal Republic of Yugoslavia Fiji Filipinler Filistin Finland Finlandiya Fransa French Polynesia Gabon Gana Georgia Gine-Bissau Greece Greenland Guadeloupe Guam Guatemala Guinea-Bissau Güney Afrika Güney Kore Gürcistan Haiti Hırvatistan Hint Hollanda Hollanda Antilleri Holy See (Vatican City State) Honduras Hong Kong Hungary Iceland Irak Iran Isle Of Man Israel Italy İngiltere İran İrlanda İspanya İsrail İsveç İsviçre İtalya İzlanda Jamaica Jamaika Japan Japon Jordan Kamboçya Kamerun Kanada Katar Kazakhstan Kazakistan Kenya Kıbrıs Kolombia Korea Kosova Kosovo Kuveyt Kuwait Kuzey Kore Küba Kyrgyzstan Laos Latvia Letonya Liberia Liberya Libya Liechtenstein Lihtenştayn Litvanya Luxembourg Lübnan Lüksemburg Macao Macaristan Makao Makedonya Maldives Malezya Mali Malta Man Adası Marshall Islands Martinique Mauritania Meksika Mısır Micronesia Moğolistan Moldova Monaco Monako Mongolia Montenegro Moritanya Morocco Mozambik Myanmar Namibia Nepal Netherlands Antilles New Zealand Nicaragua Nigeria Nijer Nikaragua Norveç Pakistan Panama Papua New Guinea Paraguay Peru Polonya Portekiz Porto Riko Puerto Rico Qatar Republic of Macedonia Romanya Ruanda Rusya Rwanda Samoa Saudi Arabia Senegal Serbia and Montenegro Seychelles Sırbistan Sırbistan-Karadağ Sierra Leone Singapur Slovakia Slovakya Slovenya Solomon Islands Somali Somalia South Africa Soviet Union Sri Lanka SSCB Sudan Suriname Suriye Suudi Arabistan Şili Tacikistan Taiwan Tajikistan Tanzania Tanzanya Tayland Tayvan Thailand The Democratic Republic Of Congo Togo Trinidad and Tobago Trinidad ve Tobago Tunisia Tunus Türkiye U.S. Virgin Islands Uganda Ukrayna United Arab Emirates Uruguay Uzbekistan Ürdün Vanuatu Venezüella Vietnam Yemen Yeni Zelanda Yugoslavya Yunanistan Zambia Zimbabve
Çıkış Tarihi Azalan Puan+Oy Azalan Oy+Puan Azalan Puan Azalan Oy Azalan Yıl Azalan Eklenme Tarihi Azalan Son 1 Hafta Popüler Son 1 Ay Popüler Son 3 Ay Popüler Son 6 Ay Popüler Son 1 Yıl Popüler Son 2 Yıl Popüler Son 3 Yıl Popüler Son 5 Yıl Popüler Son 8 Yıl Popüler Son 10 Yıl Popüler Son 15 Yıl Popüler Son 20 Yıl Popüler Son 25 Yıl Popüler En Popülerler
Sadece Diziler Ödüllü Filmler Hint Hariç