Süre                : 1 Saat 28 dakika
Çıkış Tarihi     : 10 Kasım 1968 Pazar, Yapım Yılı : 1968
Türü                : Komedi,Müzik
Taglar             : joseph goebbels character,national film registry,neo screwball comedy
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Crossbow Productions , Springtime Productions , U-M Productions
Yönetmen       : Mel Brooks (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Mel Brooks (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Zero Mostel (IMDB)(ekşi), Gene Wilder (IMDB)(ekşi), Dick Shawn (IMDB), Kenneth Mars (IMDB)(ekşi), Lee Meredith (IMDB)(ekşi), Christopher Hewett (IMDB)(ekşi), Estelle Winwood (IMDB)(ekşi), Renée Taylor (IMDB)(ekşi), William Hickey (IMDB), Barney Martin (IMDB), Mel Brooks (IMDB), Diana Eden (IMDB), Bill Macy (IMDB), Robert Paget (IMDB), Tucker Smith (IMDB)

The Producers (~ Yapımcılar) ' Filminin Konusu :
Max Bialystock artık kariyerinin sonlarına doğru yaklaşmakta olan, son zamanlarda maddi anlamda zor günler geçiren bir yapımcıdır. Broadway'de çalışan Max, sıradaki oyununu finanse edebilmek için yaşlı kadınlarla birlikte olmaktadır. Bir gün muhasebeci Leopold Bloom'un ofisine uğrayıp mali defterlerini kontrol etmesiyle gerçekler gün yüzüne çıkar. Max, kazanabildiğinden daha fazlasını harcamıştır ve borçlu duruma düştüğü kişiler vardır. Bunun üzerine ikili bu sorunu çözmek ve yeni oyunun yapımını gerçekleştirebilmek adına ilginç bir plan yaparlar.

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Özgün Senaryo


  • "oldukça uzun olmasına rağmen kesinlikle kopmadan, sonuna kadar büyük bir keyifle ve kahkalar eşliğinde izleyebileceğiniz arşivlik komedi."
  • "süresinin farkına varmadan başlayıp bitiveren, muhteşem bir film. (bkz: my blue blanket)"
  • "tek saniyesinde dahi sıkılmadığım şahane bir müzikal"
  • "aynı zamanda the nanny altıncı sezon on altıncı bölümünün adı."
  • "müzikal sevmeyen birini bile etkileyecek kadar güzeldir."
  • "hitleri oynayan elemanın söylediği şarkının bir bölümünde insanı yerlere yatıran sözlere sahip olan müzikal. heil myself, raise your hand... *rınnn*... there's no greater.. dictator.. in the laaand."
  • "kolayca tahmin edilen senaryoya sahip, o kadar da komik olmayan bir mel brooks filmi yine de çok eğlenceli."
  • "peter sellers'in en sevdigi komedi filmi-imi$."




Facebook Yorumları
  • comment image

    oyuncularin perfomanslari , dekor ve kostumlerinin muhtesemligi gozunuze , basarili hiciv dolu replikleri dudaklariniza , muhtesem muzikleriyle kulaklariniza ziyafet veren bir musical ...

    --- spoiler ---
    i can do it !
    don t help me !!
    ---
    spoiler ---


    (asfaltina - 8 Ocak 2007 22:17)

  • comment image

    leo: ahhhhh... i glanced at your books i noticed...
    max: 28 seconds. you're running out of time. tick tock, tick tock, tick tock.
    leo: mr. bialystock, i cannot function under these conditions. you're making me extremely nervous!..

    ***

    leo: let's assume just for the moment, that you are a dishonest man.
    max: assume away...

    ***

    leo: my blanket! my blue blanket! gimme my blue blanket! oohhhh! aaaahh! mmmmmmm! mmmmmm!
    max: here, here, here. don't cry! don't cry!
    leo: aahhhh. i'm sorry. i don't like people touching my blue blanket. it's not important, it's a minor compulsion, i can deal with it if i want to.

    ***
    (lsd, muzikalde hitler rolunu oynamaktadir)
    lsd: hey, man, you're a german!
    soldier: we are all germans.
    lsd: that's right! oh! that means we cannot attack germany!

    ***

    max: what's the matter with you?
    leo: i'm hysterical! i'm having hysteria 'cuz i'm hysterical! i can't stop when i get like this! i can't stop! i'm hysterical!
    (max, leo'nun suratina bardaktaki suyu firlatir)
    leo: i'm wet! i'm wet! i'm hysterical and i'm wet! (bu arada max, leo'ya kendine gelmesi icin tokat atar) i'm in pain! and i'm wet! and i'm still hysterical! (max, vurmaya devam eder) no, no, no, don't hit, don't hit, it doesn't help! it only increases my sense of danger.
    max: what can i do? what can i do? you're getting me hysterical!
    leo: go away, go away, you frighten me!

    ***

    (franz, masanin arkasina gizlenmis olan max ve leo'ya luger'iyle ates etmekte ama iskalamaktadir)
    franz: this is not good... they are not killing you. don't you understand? you must die. will you cooperate?!.

    ***

    franz: ya!
    x: hey, what can i do for you?
    franz: you will please be unconscious?!.


    (zeenogr delorange - 26 Şubat 2002 07:10)

  • comment image

    kültür endüstrisi'si üzerine şahane bir yapıt. o zamandan bu zamana kitleleri etkileyen ortam araçlarının (ki buna media diyo gavurlar) değişmesine karşın, değişmeyen şey arz-talep ilişkisinde kapitalizmin sanatı bir mal gibi alıp satmasıdır. naçizane görüşüme göre bence bunda bir sorun yoktur, ta ki sağduyuyu kaybeden ve neyin ne olduğunu - ne anlama geldiğini bilmeyen insanlar piyasayı ele geçirene değin. neticede amaç para kazanmak için en boktan müzikal "ever" ortaya koymakken, sanat ortamındaki bir takım mastürbatörlerin nasıl olup da bilinen boka yüksek değerler yüklediğini gözler önüne sermiştir bu film. tek nefeste helalolsun diyorum.

    ayrıca; (bkz: anlaşılmamayı meziyet sanmak)


    (blackflag - 26 Mart 2007 15:43)

  • comment image

    oldukça uzun olmasına rağmen kesinlikle kopmadan, sonuna kadar büyük bir keyifle ve kahkalar eşliğinde izleyebileceğiniz arşivlik komedi.


    (ed - 13 Mayıs 2007 10:14)

  • comment image

    yapildigi günden bu yana, gerek uslubu gerek esprileri on bes milyon kere taklit edilginden, bize pek bir komikligi kalmamis ama yine de enfes bir filmdir the producers.. babalarimizin zamaninin filmlerinin boyle bir laneti var işte.. türk filmlerinde dahi yüzlerce kez taklit edildiklerinden bize zerre komik gelmiyor, kahkaha attirtmiyor.. the party gibi muhtesem bir film de jerry lewis filmleri de bir sekilde ayni dertten muzdarip.. bir tek işte monty python tee o yillardan zamanlari asip geliyor da bizi güldürmeyi basariyor..

    her neyse konu "70lerde neye gülerdik simdi nelere gülüyoruz" dan ziyade the producers filmi..

    filmin mevzusunu basitce soyle verirsem: bir broadway yapimcisi var, bu dombili ve saclarini esat kiratlioglu gibi sag tarafini uzatip sol tarafinin üstüne kapatarak sekillendiren adam, gecmiste süpper işler yapmis ama su an metelige kursun atmaktadir. o sirada gene wilder gelir, istemeden bunun aklina hin sokar.. der ki yüzlerce sponsorla kar üzerinden anlas, sonra dünyanin en kötü produksiyonunu yap ve kar edeme.. ve paralari al git..

    bunun üzerine dünyanin gercekten en kötü senaryosu üzerinde calismaya baslarlar.. ama hadise o kadar absurddur ki birden yaptiklari eser broadway'in en komik eseri olur ve iki kafadar hapse girerler..

    mevzu boyle.. benim esas hosuma giden, o zamanlarin insanlarinin nelere heyecanlandiklari, simdinin yaslilarinin da bir zamanlar süpper genc olduklari, babalarimizin da bu filmlerdeki sarisin afetlere bakip "off yavrum" demeleri.. garip bir hissiyat düpedüz..


    (azuth - 23 Eylül 2008 09:17)

  • comment image

    müzikal anlamda, sıkılmadan izlediğim tek film diyebilirim.
    en komik tarafı; kötü senaryo, kötü yönetmen, kötü oyuncuları bulmuş olmalarına rağmen, yaptıkları herkes tarafından çok beğenilir... leo bloom' un biz nerde doğru yaptık demesi beni kopartan cümle olmuştur.


    (mecazi dem - 30 Ocak 2009 09:48)

  • comment image

    2005 yapımı müzikal versiyonuna bayıldığım film.

    --- spoiler ---

    iki birbirinden şahane "queen" olan roger ve carmen'in tartışma sahnesi muhteşem ötesi...

    max ve leo şehirdeki en kötü yönetmeni ikna etmek için evine gelmişlerdir. kapıyı yönetmenin aynı zamanda da sevgilisi olan hukuk danışmanı carmen ghia açar. garip bi karşılamadan (-yesssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssss!) sonra roger'ı çağırmaya gider.
    roger üstünde gece elbisesi, parlak bi gerdanlık ve kocaman küpelerle gelir! leo şoktadır...

    roger debris: mr.s bialystock and bloom,i presume.... forgive the pun!!
    leo:what pun?
    max: shut up! he tthinks he's witty...

    r.d.:oh dear! your mr.bloom's straing at my gawn
    leo bloom:well, i'm...
    r.d.:i shall explain. im going to the choreographers ball this evening. there's a prize for best costume.
    carmen ghia:we always win!
    r.d.:(şapkayı takar!) im not so sure about this year. im supposed to ben the grand-dutchess anastasia. but i think i look more like the chrysler building.
    c.g.:well as far as im concerned without your wig on you're only half dressed
    r.d.: well then why don't you go and get it , old wicked witch of the west
    c.g.: if your intention was to shoot an arrow through my heart, bullseye.... ve peruğu getirmeye üst kata gider! bu arada bakışmalar öldürür!!

    ---
    spoiler ---

    filmdeki her bakış her söz koparır! rolüne oturmamış tek kişi ulla'yı oynayan uma thurman! tamam "swedish" olmak cuk oturmuş ama ufacık tefecik matthew broderick'in yanında da at gibi kalmış..

    nathan lane'i anlatmaya yeticek bi sözcük olduğunuysa düşünmüyorum.. sadece izlemek lazım!!


    (pufffin - 23 Ekim 2009 16:38)

  • comment image

    her izledigimde bir cok sahnesinde kendimden gecercesine guldugum film. guzel vakit gecirmek icin birebirdir.

    --- spoiler ---
    franz: you made a total fool out of hitler!!!!
    carmen&roger: he didn't need our help.
    ---
    spoiler ---


    (whiteshadow - 20 Ağustos 2011 09:08)

  • comment image

    hitleri oynayan elemanın söylediği şarkının bir bölümünde insanı yerlere yatıran sözlere sahip olan müzikal.

    --- spoiler ---

    heil myself, raise your hand... *rınnn*... there's no greater.. dictator.. in the laaand.
    ---
    spoiler ---


    (prometheus rising - 5 Ağustos 2013 02:36)

  • comment image

    9 kasim 2004 tarihinde londra'nin theatre royal drury lane tiyatrosunda gosterimine baslanan, mel brooks'un 1968 yapimi ayni adli filminin muzikal versiyonu. richard dreyfuss , bas rolunu oynayacagi ve yaklasik uc ay hazirligini yaptiktan sonra premierine iki hafta kala produksiyondan ayrilmasiyla west end tiyatro dunyasini soke etmis , fakat yerine 3 yildir broadway'de sahnelenen oyunun butun elestirmenler tarafindan super oldugu soylenen nathan lane ( gunlugu 30.000 pound ) alip yapimcilara derin bir oh cektirmistir. su anda londra'daki son 10 yilin en iyi oyun oldugu soylenen the producers kapali gise oynamaktadir. bendenizde 23 kasimda tiyatroda yerimi alip bu muhtesem gosteriyi gozlerimle gorecegim.


    (hacki - 16 Kasım 2004 17:41)

  • comment image

    2005 versiyonundaki bazı sahneleri tekrar tekrar izleyip her seferinde de yarıldığım muhteşem müzikal-komedi. oyuncuların performansları harika, herkes daha önce de belirtildiği gibi rolüne cuk oturmuş. 130 dakikalık filmin ikinci yarısı biraz sıkıcı gelebilir ama bunun sebebi de ilk yarının -deyim yerindeyse- koltuktan düşürecek kadar komik olması; özellikle roger de bris'nin evinde geçen kısım bence doruk noktası.

    ve bir de:

    --- spoiler ---
    yeeeeessssssssssssssssssssssssssssssssssss...sss...
    ---
    spoiler ---


    (the best is yet to come - 25 Mayıs 2006 04:36)

  • comment image

    1968 versiyonu "bir broadway şovu hakkında bir film";
    müzikal versiyonu "bir broadway şovu hakkındaki bir filmden uyarlanan bir broadway şovu";
    2005 versiyonu ise "bir broadway şovu hakkındaki bir filmden uyarlanan bir broadway şovundan uyarlanan bir film"dir, böyle de ayırabiliriz bu yapımları.


    (the best is yet to come - 6 Haziran 2006 21:32)

  • comment image

    her sey mel brooks'un genclik yillarinda yaninda calistigi yapimci hakkinda bir kitap yazmasi ile baslar.. ofisine gelen yasli kadinlara "cinsel hizmetler" sunup ardindan onlara "cash" adli oyun icin yazdirdigi cekleri toplayan bu kisilik tum ofisini apartmana rezil etmesine ragmen istedigini elde ettiginden umursamamaktadir geri kalanlari.. kitabin adi "springtime for hitler"dir.

    brooks yazdiklarini cevresine gosterince ilginc tepkiler alir. zira kitap bayagi diyalog icermekte ve pek cok farkli sahne icermektedir. ona "neden bu kitabi bir senaryo haline donusturmuyorsun?" derler, ve o da yapar.. senaryoyu tanidigi yapimci sidney glazier'a sunar.. ilk bulusmalarinda bir kafede salata yiyen glazier "springtime for hitler" ismini duyunca oksurup masayi ton baligi icinde birakir ama ayni anda senaryoya bayilir.. is kimin yonetecegine gelince brooks yine kisisel takilir; "bu hikaye, setler, sahneler, her sey benim kafamda. baska birini getirirsen tum bunlari anlamasi hem uzun hem pahali olacak. yonetmen ben olsam onbinlerce dolar kazanc edersin" diyerek bu isi de kapar..

    finansorler once korkarlar. keza gercekten de yahudi organizasyonlari bu yapimi sevmemislerdir. oysaki brooks, ingiltere'nin ww2 sirasinda yaptigi gibi hitlerle dalga gecmek istemistir, "benim anlatmak istedigimi anlamadilar" der.. finansorler "hitler cok sert, springtime for mussolini gibi bir sey olmaz mi" diye kaytarmaya calismistir ama basarili olamamislardir. yine de filmin adi "the producers" olarak degistirilir. brooks "cok ironik bir isim sectim cunku bu adamlar yapimciliktan baska her seyi yaptilar" der..

    max bialystock rolu icin mel brooks'un aklinda sadece zero mostel vardir. lakin mostel bir kac ay evvel feci bir kaza gecirmis, bir otobusun altinda 4-5 metre suruklenmistir ve bacagi ona cok zor anlar yasatmaktadir, kendisi de aksi olmustur. bu yuzden brooks once senaryoyu mostel'in esine verir. es bayilir. zero sevmeyince esi onu ikna eder. brooks "zero kabul etmeseydi bu filmi cekmezdim" der.

    leo bloom rolu icin brooks peter sellers'la konusur. sellers "olur" der, ama bir daha kendisinden haber alinamaz.. ondan sonra o zamanlar pek unlu olmayan gene wilder'i sever ve wilder da "tamam" der.. ama wilder sonraki uc yil boyunca hic bir sey duymaz.. gene wilder uc yildir brooks'tan haber alamamis, ama bu sirada bir filmde yan rol ve uc broadway muzikalinde rol almistir. yine bir gun oyundan sonra makyajini silerken odasinin kapisi calinir ve actiginda karsisinda mel brooks ve sidney glazier'i gorur. brooks "seni unutmadim" deyince goz yaslarina bogulur.. lakin yine de wilder'in once mostel ile bir okuma seansi yapmasi gerekince wilder'i bir heyecan basar, zira kendisi hic taninmayan bir aktorken mostel o zamanlarda bir yildizdir. odaya girdiklerinde wilder iyice tirsmaya baslar, mel brooks tanistirir kendilerini "gene, bu zero. z, bu gene wilder".. gene wilder el sikismak icin elini uzatir.. mostel manali bir sekilde eli alip kendine cekerek wilder'i dudaklarindan oper.. wilder "o anda nedense uzerimdeki butun yuk kalkmisti" der..

    bu arada franz liebkin rolune dustin hoffman'i alinmistir.. fakat hoffman cekimlerden bir hafta once gecenin korunde brooks'un evine gidip "beni the graduate icin istiyorlar ne olur gitmeme izin ver" der. brooks'un yapabilecegi bir sey yoktur.. uc gun icinde yuz kusur aktor gorur ama hic birinin taklit alman aksani hoffman gibi komik ve etkileyici degildir. en sonunda odaya kafasinda alman kaski ile kenneth mars girer.. ver rolu kapar.. wilder "mars'in oynadigini zannetmiyordum, gercekten deliydi" der.. ayrica mars 'rolune isinmak icin' o alman laderhosen kiyafetiyle yattigini soyler geceleri.

    sonda bloom'un dramatik konusmasi fikri gene wilder'dan gelmistir ve bu konusmanin yarisini wilder yarisini brooks yazmistir..

    brooks filmi buyuk bir nese icinde ceker. fakat gel gor ki finansorlere yapilan ilk gosterim berbat gecer.. yapimcilarin bazilari sadece bir kac sahnede guler, jenarigin sonunu beklemez, brooks ya da glazier ile konusmadan salonu limuzinleri ile terk ederler.. kimse ne olacagini bilemez.. brooks o geceyi uyumadan gecirir falan.. ama kontrat geregi film new york'ta bir salonda gosterilir (fine arts theatre'da)

    sonra, bir gun.. peter sellers'in paul mazursky'nin yazdigi i love you, alice b. toklas!'da oynamayi kabul eder, lakin california'ya bir turlu isinamaz. bir gun mazursky'ye "burasi cok degisik, ilginc bir sehir. canim sikiliyor. soyle bir film klubu olusturup, her sali ya da carsamba bulusarak her hafta bir kisinin onerdigi bir filmi secelim, hem onu izleyelim hem o film ile alakali yemegi yiyelim" diye bir oneride bulunur, ve dogal olarak kabul edilir. ilk filmi de seller secer: pather panchali, "tandouri'yi, koriyi falan ben getirecegim" de der. cok eglenceli olur.. haftaya olan filmi secmek mazursky'ye kalir. mazursky "fellini'nin i vitelloni'yi hic gordun mu?" diye sorar sellers'a. sellers "hayir, hic duymadim" der ve cok heyecanlanir. mazursky yemegi getirmekle ustlenir, hatta karisi spagetti yapacagini soyler.. sellers cok heyecanlidir.. fakat bir hafta sonra herkes bulusup yemekler acilinca fark edilir ki mazursky filmi getirmeyi unutmustur.. sellers inanilmaz sinirlenir, "spagetti de istemiyorum vitelloni de istemiyorum!" diye bagirmaya baslar. makinist "valla bende vitelloni yok ama mel brooks diye birinin cektigi the producers diye bir film var.. gerci gostermemem gerekiyor ama kimin haberi olacak.." deyince sellers "koy koy onu koy vitelloni olmasin yeter". film baslar, bir kac dakika sonra sellers yerlerdedir.. film biter.. sellers telefon defterini acip gecenin 3'unde bir yapimci arkadasini (tahminen filmin yardimci yapimcisi joseph e. levine) arar ve "hey, benim ben peter sellers. az once hayatimin en guzel filmini izledim, fellini'nin vitelloni'sinden bile daha iyi. mel brooks diye birinin cektigi the producers diye bir film ve yapimcisi da sen olacaksin. muhtesem bir film ve yarin bu film icin tam sayfa ilanlar vermek istiyorum. rahatsiz ettigim icin ozur dilerim, iyi geceler joe." ve ertesi gun variety'de peter sellers imzali, the producers'in ne kadar muhtesem bir film oldugunu belirten bir reklam vardir..

    mel brooks bir kac gun sonra fine arts theatre'in onunde cok uzun bir kuyruk gorur.. ve mel brooks en iyi senaryo dalinda oscar kazanir, hatta oscar'ini frank sinatra'nin elinden alir..

    gunumuzun en muhtesem komedilerinden biri boyle direkten dondugunu gorunce "acaba neleri kacirdik" demekten de geri kalamiyor insan..

    david giffen mel brooks'a muzikal fikrini onerir.. brooks once karsi cikmistir "boyle iyi" diye, ama giffen brooks'un pesini birakmaz. en sonunda ikna eder brooks'u ve brooks muzikali yazmaya baslar.. giffen'in projeden ayrilmasina ragmen muzikal devam eder.. bugunku basarisi ortada.. gene wilder da galadaki izleyenlerden biridir ve nathan lane ona daha sonra yazdigi bir mektupta "senin izleyenler arasinda oldugunu bilseydim oynayamazdim" demistir..


    (hudd - 16 Haziran 2006 20:24)

Yorum Kaynak Link : the producers