Süre                : 47 dakika
Çıkış Tarihi     : 14 Ocak 2013 Pazartesi, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Komedi,Drama,Romantik
Taglar             : en yakın arkadaşlar,Psikiyatri Hastanesi,beden imajı,akıl sağlığı,arkadaş grubu
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Tiger Aspect Productions
Yönetmen       : Alex Winckler (IMDB), Ben Caron (IMDB), Tim Kirkby (IMDB), Anthony Philipson (IMDB)(ekşi), Luke Snellin (IMDB), Vanessa Caswill (IMDB)
Senarist          : Tom Bidwell (IMDB),Mark Catley (IMDB)(ekşi),Rae Earl (IMDB)(ekşi),George Kay (IMDB)(ekşi),Laura Neal (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jodie Comer (IMDB)(ekşi), Ciara Baxendale (IMDB)(ekşi), Dan Cohen (IMDB), Sharon Rooney (IMDB)(ekşi), Ian Hart (IMDB)(ekşi), Claire Rushbrook (IMDB)(ekşi), Nico Mirallegro (IMDB)(ekşi), Jordan Murphy (IMDB), Bamshad Abedi-Amin (IMDB), Darren Evans (IMDB), Turlough Convery (IMDB), Sophie Wright (IMDB), Kirsty Armstrong (IMDB), Sally Tatum (IMDB), Tony Pitts (IMDB), Susie Potter (IMDB), Sophie Stanton (IMDB), Eliot Otis Brown Walters (IMDB), Shazad Latif (IMDB), Robert-Anthony Artlett (IMDB), Terry Haywood (IMDB), Sacha Parkinson (IMDB), Nick Preston (IMDB), Debra Stephenson (IMDB), Sophie Watson (IMDB), Daniel Fitzsimons (IMDB), Joanna Neary (IMDB), Kenneth Collard (IMDB), Markus Copeland (IMDB), Keith Allen (IMDB), Lolita Chakrabarti (IMDB), Sophia Chauhan (IMDB), Anaiya Chauhan (IMDB), Holly Dukes (IMDB), Kieran Hardcastle (IMDB), Karl Davies (IMDB), Danny Kelly (IMDB), Faye Marsay (IMDB), Anna Nightingale (IMDB), Patricia England (IMDB) >>devamı>>

My Mad Fat Diary (~ Journal d'une ado hors norme) ' Dizisinin Konusu :
bir e4 dizisidir. rae earl tarafından yazılmış my mad, fat teenage diary isimli romandan uyarlanmıştır, ki bu roman da aslında yazarının gerçek günlüğünden başka bir şey değildir. konusuna gelince.. rae earl isimli komik ve müzik tutkunu genç kızımız, 1989 yılı itibarı ile 16 yaşındadır. ayrıca aşırı kilolu olmaktan, annesinin ilginçliğinden ve akıl sağlığı sorunlarından musdariptir. tabii tüm bu sıkıntıların yanında ergenlikle ortaya çıkan sorunlarla da yüzleşmeye çalışmaktadır. doktorunun tavsiyesiyle bu günlüğü yazmaya başlamıştır.


  • "ön jeneriğini dikkatle seyreder ve iyi bir çocuk olursanız, günlüğün sayfaları dönerken arka sayfalara çizilmiş şirinleri görebilirsiniz.böyle de sempatik bir dizidir."
  • "90'ların efsane şarkılarını dinlemek için bile defalarca izlenesi bir ingiliz harikası.üstelik her bölüm dizi de kullandıkları şarkıları playlist halinde sitelerinde yayınlamaktadırlar.fevkalade"
  • "rae karakterinin mutsuzluğunun tek sebebi; “i just hate myself more than i could ever love anything”"




Facebook Yorumları
  • comment image

    bir e4 dizisidir. rae earl tarafından yazılmış my mad, fat teenage diary isimli romandan uyarlanmıştır, ki bu roman da aslında yazarının gerçek günlüğünden başka bir şey değildir.
    konusuna gelince... aslında ismi tamamen anlatıyor konuyu ama yine de ben bir özet yazayım. rae earl isimli komik ve müzik tutkunu genç kızımız, 1989 yılı itibarı ile 16 yaşındadır. ayrıca aşırı kilolu olmaktan, annesinin ilginçliğinden ve akıl sağlığı sorunlarından musdariptir. tabii tüm bu sıkıntıların yanında ergenlikle ortaya çıkan sorunlarla da yüzleşmeye çalışmaktadır. doktorunun tavsiyesiyle bu günlüğü yazmaya başlamıştır.

    ek: dizi ergenlik sıkıntıları, arkadaşlık, aşk... konularının hepsini mükemmel işlemektedir; evet. lakin tüm bunlar olmasa da sırf müzikleri için bile izlenebilir.


    (zeynep336 - 12 Şubat 2013 19:04)

  • comment image

    1996'da geçer dizi. '89'da değil. o yüzden müzikleri de tam bu jenerasyona pek hitap eder.

    ilk önce 6 bölümlük biri mini-drama olarak düşünülmesine rağmen benim gibi binlerce azgın hayranı türemesinden ve hepimizin "bitmesin nolur" diye ağlamasından dolayı e4 ikinci sezona yürüyeceğini açıklamıştır.*

    -----

    karakterler ise spoilersız şöylece:

    `rae (raemundo)`: günlüğün sahibi. kilosundan muzdarip, borderline kişilik bozukluğuna sahip (bence) ve intihara meyilli bir arkadaşımız.
    archie: rae'in tabiriyle nerd seks tanrısı. rae'nin arkadaş grubundan (gang).
    tix: rae'nin uzun süre en iyi arkadaşı. anoreksik minik bir kız.
    finn: rea'in gang'inden pek sessiz pek yakışıklı bir arkadaşımız.
    chop: gerçek ismini son bölümlere kadar öğrenemeyeceğimiz, yamuk dişli zıpçıktı ingiliz delikanlısı.
    izzy: dizi boyunca karakterine pek değer verilmeyen kızıl saçlı bir pollyanna. gang member.
    chloe: rae'nin bilmem kaç senelik arkadaşı. ama gerizekalının önde koşanı. aklı fikri seks olan bir ergen bebe.
    rea'nin annesi: ne desem bilemedim. sevimli, hafif kırık bir kadıncağız.
    karim: rea'in annesinin tunuslu ingilizce konuşamayan sevgilisi.
    kester: rea'nin muhteşem terapisti. olsa da gitsek yani.

    -----

    soundtracklerinin bir kısmı şuradan dinlenebilir:

    http://www.youtube.com/…4h7xvmxfyf7lw9tgars-p2xvpnb

    -----

    izzy ve finn karakterlerini 5 nisan'da sinemalara girecek olan spike island'da bulabilirsiniz-miş.


    (pillowlust - 19 Şubat 2013 17:59)

  • comment image

    ön jeneriğini dikkatle seyreder ve iyi bir çocuk olursanız, günlüğün sayfaları dönerken arka sayfalara çizilmiş şirinleri görebilirsiniz.

    böyle de sempatik bir dizidir.


    (underdose - 27 Şubat 2013 23:36)

  • comment image

    90'ların efsane şarkılarını dinlemek için bile defalarca izlenesi bir ingiliz harikası.

    üstelik her bölüm dizi de kullandıkları şarkıları playlist halinde sitelerinde yayınlamaktadırlar.

    fevkalade


    (frenchkiss666 - 2 Mart 2013 12:42)

  • comment image

    --- spoiler s01e05 ---

    rae ve chloe çocukluklarından beri yakın arkadaş olmalarına rağmen, aynı erkekten (finn) hoşlanmaya başlarlar ve aralarında gözle görülmeyen ancak hissedilen ufak çaplı bir çekişme oluşur.
    finn'in odasında müzik dinlerlerken, müzikle arası çok iyi olan ve müzik alanında kendine oldukça güvenen rae, chloe'ye nasıl gol atacağını belirlemiştir bile.
    fonda the smiths'ten there is a light that never goes out çalarken,

    chloe - finn, i love this song.
    rae (alttan alttan pis bir şekilde sırıtarak) - who do you like best chloe, morrissey or the lead singer of the smiths?
    chloe- well, depends what mood i'm in.

    finn ve rae birbirlerine bakarak gülerler ve chloe neye güldüklerini bile anlayamadan göt olup kalır.

    ---
    spoiler s01e05 ---


    (nagmesera - 10 Mart 2013 19:04)

  • comment image

    kazik kadar olup girly dizileri izlemek benim icin mahcup zevkler* kategorisindeyken, izledikce -"bir genc kizin gunlugunun icindesin!"i hatirlatan cizimler haric- o kadar da pembeli kalpli kiz dizisi degilmis dedim. (diziyi bitirdikten sonra nico mirallegro fotograflarina bakmis bir insanim, o kadar da yargima guvenmeyelim. 15 yasina donmus olabilirim sevgili okur.)

    dizinin en guzel tarafi, donuk ve sikici sorular soran robot psikolog yerine kanli canli bir kester'in olmasi. tabi bunda oynayan oyuncu ian hart'in da hakki var. izlemesi cok keyifli bir adam. (keyifli sifatini da kullandim, artik benden nefret edebilir ve entry'yi okumayi kesebilirsiniz. hakkiniz.)

    daha once 25346 kez yazildigi uzere, guzel muzikleri dinlemek de cabasi.

    --- spoiler ---

    finn: tea makes everything alright.

    ----

    "dear diary,

    if tea makes everything better, i need an ocean of it; i need all the tea in china."

    ---
    spoiler ---

    nutellali yorgan-alti saatler geciren genc kizlar, kizlarimiz... izleyin.


    (bibucukluk - 16 Nisan 2013 11:41)

  • comment image

    --- spoiler ---

    kızımızın psikolojik sorunları var, ailevi sorunları var, fiziksel olarak hem şişman hem tipsiz. arkadaş grubu içindeki durumu da erkeklerin kankası olan, kukusunun olduğu düşünülmeyen kız ama tüm bunlara rağmen grubun en yalanası erkeği bu kıza aşık oluyor. bizde ''hadi leyn'' demekle birlikte bu diziyi izleyen kanka kontejyanında yer alan ergen kızlarımızı uyarıyor, boş hayaller kurup kırılmamalarını ümit ediyoruz.

    --- spoiler ---


    (harry powell - 1 Şubat 2014 16:51)

  • comment image

    4. bölümü tek kelimeyle harikaydı. daha dogrusu hiç mi vasat bir bölümü olmaz bu dizinin? finn yine klaslığını ortaya koydu.
    --- spoiler ---

    archie'nin başından beri gay olduğunu bilip hiç yüzüne vurup belli etmemesiyle kalbimizi bir kez daha kazandı finn.ayrıca liamla rae çok iyi arkadaşlardı. öpücük olayı güzel olmadı.
    ---
    spoiler ---


    (pokerfacedude - 9 Mart 2014 14:09)

  • comment image

    --- spoiler ---

    efendim tombul oğlanla yakınlaşacaklar diye bir kehanette bulunduğum ve kehanetimin gerçekleştiği dizidir.

    ---
    spoiler ---

    sanılanın aksine teenage dizisi değildir. özellikle türkiyeyi bilmiyorum ama gevurların izleyici yaş ortalaması teenage klasında değil. tombul olan bütün yaş grubu hatunlar izlemektedirler. finn sadece teenagelerin değil neredeyse bütün yaş grubu hatunların rüyalarını süslemektedir.

    işin ilginç yanı nico'yu daha önce bir sürü dizide izledim. oyunculuğu çok iyi ancak bu dizide karizmanın vücut bulmuş hali olmuş. the village'de psikolojik bir ağrı, hollyoaks'ta emo ama bu dizide normal ve taş ve karizma... sadece rae değil her yaş ve kiloda tüm hatunlar birer finn istiyor. evet.

    --- spoiler ---
    dizinin şu ana kadar en beğendiğim sahnesi boks sahnesi olmuş. her ikiside kıskançlıktan kıvranırken hem sevimli hem accayip seksi olmuşlar.
    ---
    spoiler ---


    (patibis - 10 Mart 2014 13:49)

  • comment image

    acaba bir sürü sezon sürecek problem yaratmak için bu sezonu gittikçe boka sardığını merak ettiğim dizi. çünkü birinci sezonun finali dizi finali olsa olurdu, bütün problemler çözüme ulaşmıştı.

    --- spoiler ---
    tamam, anlıyorum. finn'le hep beraber olsalar rae'e sorun yaratmak daha zor olacak, ama üst üste sorun izlemesi insanı bunaltıyor. birinci sezonu hep feel good tadındaydı, sonunda rahatladığın tarzda ağlatıyodu falan, şimdiyse acıma, üzüntü ve utanç karışımı duygularla izliyorum sadece. skins mi olm bu?

    ayrıca azcık daha finn görmeyi hak ediyoduk bence.

    2x5'le ilgili olarak; chloe'ye artık şaşırmıyorum da lizzie'nin öpüşmesi olayının saçmalık olduğunu düşünüyorum. liam. bi siktir git ya. öf rae ya. yani karakterlerin düz bir çizgide gelişmek zorunda olduğuna inanmıyorum ama, rae'in şimdiye kadar gösterdiği karakterine uymadı bence frigit lafını o kadar ciddiye alıp da liam'la oynaşmak. ay içim sıkıldı yazarken bile. zaten oynaşsalar, ortada içten; samimi bir duygu olsa laf etmeyecem. rae gerçekten "casual" ilişki yaşamaya hazır olsa ve yaptığı şeyden zevk alsa yine laf etmeyecem. ama. ay ben neyse. açıklamak bile istemiyorum.

    hayır gerçekten anlıyorum. finn'le direk sevişseler olayın heyecanı düşücekti ya da bi' şekilde birbirlerine olan ilgilerinin azalması gerekecekti ki daha kötü; ama hevesin kursakta kalması durumu söz konusu şuan.

    archie bi adam sensin ühühü.
    ---
    spoiler ---


    (jellyfishjam - 18 Mart 2014 22:42)

  • comment image

    geçenlerde ''ya, dizide rae'nin annesinin adı neydi?'' diye düşünürken, annenin adının dizide hiç geçmediğini fark ettim.

    o bi' mum; ada ihtiyacı yok. keşke benim ergenliğimde de sweet valley high gibi barbie modeli kız olmaya özendiren diziler yerine, böyle özgüven aşılayıcı diziler olsaydı.


    (stratejisizsiniz - 9 Mayıs 2014 13:27)

  • comment image

    senaryosu günlükten uyarlanmış, olaylar gerçek hayattan alınmışmışmış. hmmm...

    bu diziyi seyrettikten sonra aha şimdi anladım benim gibilere neden önyargıyla yaklaşıp sorunlu muamelesi yaptığınızı; "niye böyle entriler yazıp duruyosun panda, eminim sana aşık olan prensler de olmuştur ama sen istememişsindir. abartıyosun, komplekslisin, karamsarsın. böyle biri olduğun için yalnızsın." diye bilip bilmeden atıp tuttuğunuzu. hikayesi gerçek hayattan alınmış bu diziye göre değerlendirirsek dediklerinizde çok haklısınız valla.

    arkadaş çevremde, mesela yurt ya da ev arkadaşı olarak benim tipimde bir şişmana hiç denk gelmemiştim, şişmanları yakından tanıma fırsatım olmamıştı.
    ama demek ki böyle bulup da bunayan, sevgili terk eden, sonra da 'çok yalnızım' diye kafayı yiyen şişmanlar da varmış gerçek hayatta. (sevgili dediysek bildiğin sevgili, bildiğin yakışıklı popüler prens. fikbadicilik için yaklaşan, toplum içinde yan yana el ele olmaktan kaçınan, tipsizlikten veya yokluktan saran bi tip de değil.)
    yakışıklı prens sevgilisiyle el ele yürürken götü kalkacağına "ay ben bunun yanına yakışmıyorum" diye elini bırakıp kaçan kompleksliler de varmış demek ki.
    180 boyunda, koca memeli dev hatun fentezisi nedeniyle beğenildiği, eğlenceli karakteri ve sorunlu kız çekiciliği nedeniyle sevildiği aşikarken bunları düşünemeyip hala daha "beni neden beğeniyorsun?" diye mala bağlayan tipler de varmış demek ki.
    çantasında, çekmecesinde püskevit depolayan, hatta odasında kocaman bir karton kutusu dolusu aburcubur zulası bulunduran manken tipli insanlar tanıdım. ama böyle yaşayan, şişmanlığı sonuna kadar hak eden tipler de varmış demek ki.

    yani benim hayatım gerçekten numunelikmiş.

    edit: bu entrim için aldığım uyarı mesajlarına göre finn tiplemesi gerçek hayattan alıntı değil uydurukmuş. işte sanırım bağzı kişiler gerçek hayatta finn gibi tiplerin cirit attığını ama bizim kompleks yapıp "istemezük" dediğimizi falan düşünüyorlar herhalde. ya da "ya olur mu sen çok tatlısın, abartıyorsun, yersiz kompleks yapıyosun amaaa" tarzı, bir nevi "arkadaşıysam görevimi yapmalıyım sendromu"ndan muzdaripler. hiç gerek yok böyle şeylere, gerçeklerden kopmaya...


    (pandayavrusu - 15 Eylül 2014 13:01)

  • comment image

    sezon 2 bölüm 6'da önce bang and blame sonra glory box çalmış dizidir.

    dear diary,

    ben bu diziye fena sardım ve çok da iyi yaptığımı düşünüyorum. her bölümde bambaşka güzellikte bir şarkı çalıyor. durduramıyoruz. hikaye o kadar iyi ki, müziği de tam yerine koyuyorlar, kendimden geçiyorum.

    --- spoiler ---

    2.6'da cloe'nin dünyasına dalışımız müthiş kurgulanmış. yani izlerken iki hikaye içerde olduğunu hissediyorsun. derinliği hissettirdiği için çok etkileyici.

    rae'in cloe'nin yaşadıklarını anlaması için böyle bir yüzleşme şarttı. ilk bakışta fiziksel kıyasa girişen zihin tabii ki rae'i daha koruyucu görüyorsa da, ki bu yanılsamaya rae bile inanmış, aslında cloe'nin rae'yi kendinden çok daha fazla düşündüğü ve en zor yaptığı şey olan arzularını pasifize etme işine kalkıştığını görüyoruz. bunda finn'in ne istediğini net olarak ifade etmesinin de çok etkisi var. ama sonuçta cloe intikam alma konusunda kafası çalışan bir kız ve yapmamayı seçiyor. bu da demek oluyor ki bir kadın olarak düşünce ve isteklerine söz geçirmeyi öğrenmiş. alkış.
    olaylara cloe açısından baktığımızda rae'i desteklemek ve korumak için elinden geleni yaptığını ama en zor kilit noktalarda rae'le hiçbir hayati konuyu konuşamıyor olduğunu görüyoruz. buna rağmen başının çaresine bakmayı sürdürebilen biri o. büyük ihtimalle bu tavrı "rae'in hayatı yoluna girsin, ben nasıl olsa bir yolunu bulurum." düşüncesinden ileri geliyor. rae de hala kendi dünyasında, "cloe'yi ne kadar kolluyorum oh my god.." filan olsun. olsun olsun. olur daha.
    ---
    spoiler ---

    ben rae'ye gıcık filan olmuyorum. ama düşünsel olarak kendi dünyasından sıyrılmadan best friendcilik oynamaya devam ederse kendinden nefret etmeye başlayacak. yani ya o küçük ve bencil dünya ya da best friendcilik.

    edit:
    finn'i bir daha görürüz umarım!


    (photojournalistanbul - 25 Eylül 2014 05:35)

  • comment image

    canım sıkıldıkça bölümlerini tekrar tekrar izlediğim, doyamadığım, üçüncü sezonunu iple çektiğim dizi.
    her bölümü on kere izlemişimdir, her ayrıntı, her şey o kadar güzel, o kadar gerçek ki.
    biraz spoilerlı bir yazı olacak, izlememiş olanların okumamasını tavsiye ederim.

    my mad fat diary insanda 90lı yıllardaki ingiltere'de yaşama isteği uyandırıyor, kesinlikle!. discman, kot ceketler, kot çantalar, converseler, oduncu gömleği, oasis, the stone roses, weezer, blur, the smiths, radiohead, internetin her şeyi ele geçirmediği, 'cep telefonun var mı?' sorusuna 'milyoner gibi mi görünüyorum?' şeklinde cevap aldığınız, arkadaşların buluşup bir şeyler içerek iletişim kurduğu güzel zamanlar. sorunları olan bir kız, sevimli bir kız, müziği her şeyden çok seven ve bu konuda mütevazı olmayı hiç başaramayan bir kız; rae. onu her şeyiyle kabul eden birbirinden orijinal arkadaşları, gang'i, duvarları poster dolu odası, günlüğü, her şeyini paylaştığı archie'si, pek sevgili finn'i, mükemmel görünen ama en az kendisininki kadar sorunlu bir hayatı olan (bkz: chloe)'si, rengarenk izzy'si, raymundo takma adını icat eden, partisever chop'u, tuhaf, biraz bencil, tatlı sert annesi.. her karakterin biraz gri olduğu bir dizi bu, ve bence bu özelliği ona böyle bağlanmamı sağladı. belki finn fazla toz pembe (gerçekten, finn konusunda aşırı cömert davranmışlar, hiçbir kötü özelliğini görmedim şimdiye dek.) zaten bu dizinin yazarının gerçek yaşamını anlatan bir kitaptan uyarlandığını göz önünde bulundurursak, dizideki en büyük ironi finn'in gerçekte olmaması.

    şu ana dek 3. sezonla ilgili hiçbir bilgi gelmedi. bir yerde "3. sezonun yeterince iyi olacağını düşünürsek o zaman çekmeye başlarız" tarzı bir şey okumuştum. adamların amacı bu: dizinin iyi olması. çok izlenmesi değil, senaryo git gide saçmalasa da birkaç yakışıklıyla durumu kurtarmak, seyirciyi süründürmek değil amaçları. gerçekten güzel bir şeyler çekip, bir mesaj vermek. bir şeyleri değiştirmek. bunun için bu diziyi o kadar çok seviyorum ki...

    "aaaa, şişko kız yakışıklı erkek, bunun türü fantastik olmalı, böyle şey mi olur" diyenlere bakmayın, siz de öyle diyor olabilirsiniz, ben de öyle diyordum, bu kadar basit değil. ilk bölümü izledikten sonra birinci sezonu bir gecede bitirip, ertesi gün ikinci kez seyreden; aynı hafta rüyasından champagne supernova söyleyerek uyanan; ikinci sezonu canlı izlemek için chrome eklentileriyle boğuşan biri olarak söylüyorum, hemen izleyin! beni dinleyin.

    finn'i sevin, onu koruyun. onu örnek alın.
    ve gang'deki gibi tatlı, orijinal insanlar; lütfen karşıma çıkın!

    sevgiler.

    edit: aha, 3. sezon onayını da aldık.artık geriye en az bir beş ay beklemek kalıyor. eski bölümleri izleyip replik ezberlemeye devam.


    (bloodmania - 31 Ekim 2014 00:18)

  • comment image

    bir kızın çocukluktan yetişkinliğe geçerken yaşadığı tüm zorlukları barındıran şahane ingiliş dizisi. bi kere diziyi güzel kılan yapım, o arada yapılan çizimler, müzikler, genç oyunculardan beklenmeyecek güzel oyunculuklar...

    özellikle tüm kadınlara öneriyorum. kızını, sevgilisini, ailesini anlamak isteyen erkekler de izlesin. bir kadının genç kızlık dönemlerinde yaşadığı buhranların tamamını içeriyor kanımca. ya rae üzerinden ya chloe üzerinden.

    rae'nin yaşadıkları çok özel, özel olduğu kadar da tanıdık. blumik kilolu rae'ye anoreksik sıska tix'in skinny demesi, rae'nin de ona fatty demesi ve arkadaşlıkları çok tatlı.

    "sen olduğun gibi güzelsin." lafına inanıyorum gönülden elbet. ama tix'in anoreksik olması nasıl sağlık açısından sıkıntılıysa rae'nin morbid obez olması da aynı şekilde sıkıntılı. zayıf birine kilo aldırmaya çalışmak kadar rae'nin esas sorunu olan sorunları yemekle çözmesine odaklanılmadığını gördüm dizi boyunca. sorunun kaynağına gitmedikçe içine girmedikçe dışından yaklaşımla çözemezsiniz. belki o dönemin yaklaşımı budur ama böyle vakalarda dahiliye-psikiyatri birlikte çalışır çünkü bu işin bir de ruh sağlığı haricinde beden sağlığına zararı var. kanımca rae obezlikten kurtulsa pek çok sorunu ortadan kalkacak.

    -s!- ayrıca rae ile finn'in ilişkisi kimse kusura bakmasın ama pek gerçekçi değil. ergenken grubun seksi kızını reddedip de grubun 105 kiloluk şişman kızına aşık olan grubun yakışıklısı erkek, dünyada var mıdır? aslında aksini düşününce eminim vardır, ama nedense erkekler -no offense- kadınlardan daha yüzeysel ve sığ. bu yüzden ilk öncelikleri dış görünüş. dahası yakışıklı bir erkeğin çoğu insanın dalga geçtiği şişman bir kızla takılması çocuk aşık olsa bile başkalarının dalga geçmesinden tırstığı için zor. ama keşke böyle bir dünya olsa, erkekler de kadınlar kadar iç dünyasına bakabilse. belki 1996'da gerçekten işler böyleydi. -s!-

    -s!- rae: "birisi seni severken kendini sevmen daha kolay değil mi?" -s!-

    rae ve terapistinin konuşmalarını seviyorum. rae'nin söyledikleri de hiç delice değil, çoğu zaman aynı düşünüyor oluyoruz üstelik. kester'in önerileri ise şahane gerçekten insan kendine bile örnek alabiliyor. en sevdiğim repliklerinden biri;

    "cesur olmak hiç korkmamak demek değildir. korktuğun zamanlarda ne yaptığındır. başını dik tutabilmen ya da tutamamandır."


    (princess sparkle - 10 Aralık 2014 18:21)

  • comment image

    bu hafta 3. sezonunun çekimine başlanan dizi. 3. sezon son sezon olacakmış ve 1 saatlik 3 bölümden oluşacakmış.
    2015 yazında izleyebilecekmişiz.

    ne yalan söyleyeyim, pek sevinemedim. 2015 yazı ne yahu, insaf.
    bunlar da yeni sezon olacak birkaç şey,
    --- spoiler ---

    chloe'nin iş okullarına katılmak isteyecek. finn bir yere yerleşmek isteyecek ve üniversite başvurularında sorun çıkacak. yeni biri gelecek ve rae'nin her şeyi farklı görmesine baskı yapacak. rae şuanki durumlarını korurken geriye düşüp yeni bir macerayı kucaklayacak.
    ---
    spoiler ---


    (bloodmania - 2 Şubat 2015 13:12)

  • comment image

    müzikleriyle bizi 90'lı yıllara götüren arkadaşlığı ve bir insanın iç dünyasını mükemmel bir şekilde yansıtan mükemmel bir dizi.
    3. sezon onayını aldı hatta bu hafta çekimlere başlandı. ne yazık ki fazla izlenmediği için bu sezon son sezon ve yalnızca 3 bölüm olacakmış. yemin ederim içime oturdu.


    (pokerfacedude - 14 Şubat 2015 14:00)

Yorum Kaynak Link : my mad fat diary