Süre                : 1 Saat 15 dakika
Çıkış Tarihi     : 19 Mart 2014 Çarşamba, Yapım Yılı : 2014
Türü                : Döküman,Aksiyon
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Valve
Yönetmen       : Mark Adler (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Phil Co (IMDB)(ekşi),Nick Maggiore (IMDB)(ekşi),Jeff Unay (IMDB)

Free to Play ' Filminin Konusu :
Free to Play is a movie starring Benedict Lim, Danil Ishutin, and Clinton Loomis. Follow three professional video game players as they overcome personal adversity, family pressures, and the realities of life to compete in a...


  • "ing. ödeme yapmadan oynanabilen."
  • "(bkz: fakir to play)"
  • "oyun dengesini alt üst etmedikçe çalışan bir metod olsa gerek. sandıktı, temel paketlerdi derken bir oyun parasını team fortress 2'ye vermişliğim var. akıllıca."
  • "(bkz: #35868521)"
  • "league of legends bu oyunlar arasında en dürüst olandır. gerçekten parayla hiç bir üstünlüğünüz olmaz. tamamen keyfi para harcama durumu mevcuttur. genelde yalan bir ibaredir."
  • "ing. batmak üzere."
  • "oyun firmaları için : ing. valve değilsen bulaşma"
  • "valve'in 3 dota 2 profesyonel oyuncusu ile yaptigi bir film. icerigi nedir tam bilmiyorum ama esportlar ile alakali olacak sanirim. 19 mayistan itibaren steam'den ucretsiz izlenebilir."
  • "ilk yarım saati itibarıyla çok güzel giden film. oyun bağımlısı kişilerin ve onları anlayamayanların izlemesi gerekli ve sanırım bu konudaki tek yapım."
  • "dota ile pek ilgilenmeyenlerin bile* oyuncuların insan yönünü görmekten keyif alabileceği bir film"
  • "valve time nedir, ne değildir sorularına cevap verirmişçesine 2014 yılında çıkmıştır. güzel olmuş. (bkz: dendi)(bkz: hyhy)(bkz: fear)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    cd pack-key, aylık feed istenmeden oynanan beta mmorpglere düşülen bir not. düşük bütçeyle alpha testen başlanıp oyun oturup, yeni patchler geldikçe, asıl gelir kaynaklarının yan ürünlere dayalı bir sömürü sistemi olduğu anlaşılmalıdır.


    (proximus rel armedas - 6 Şubat 2007 12:34)

  • comment image

    genellikle zaruri olmayan, keyfi, minik ödemeler barındıran isteyenin para vermeden de oynayabildiği oyunlara verilen genel isim.

    yeni örnekleri arasında blizzard'ın dota'sı, valve'ın dota 2'si, tf2'si, petrogylph'in rise of immortals'ı sayılabilir.


    (bl - 30 Ekim 2011 15:14)

  • comment image

    oyun dengesini alt üst etmedikçe çalışan bir metod olsa gerek. sandıktı, temel paketlerdi derken bir oyun parasını team fortress 2'ye vermişliğim var. akıllıca.


    (firuz - 28 Mayıs 2012 14:06)

  • comment image

    rezalet bir şey. neden uzak durulması gereken rezalet bir şey olduğu bu yazıda anlatılmış.

    --- spoiler ---

    f2p yani free 2 play'den uzak durun! p2p (pay to play) daha az para harcatır. b2p (buy to play) candır...

    bunu, f2p'i, kavramları bilmeyen, oyun dünyasına daha yeni girmiş, girmeye hazırlanan veya çocuğu olan ve çocuğu bu oyunları oynayan birini görürseniz diye bir uyarı olarak yazıyorum. dikkatli olmanız lazım...
    bunu okuyan ve buraya girebilmiş biri oynamayacak kadar akıllıdır... (en azından ben öyle düşünüyorum)

    bu rezaletleri oynayanlar en sonunda bağımlı olup f2p (free to play) yani bedava diye geçen oyunlara binlerce lira yatırıyor.
    tabi bu anında olmuyor, yavaş yavaş sizi bağımlı yapmaya başlıyor.
    bağımlı olduğunuzu bile anlamıyorsunuz, sadece bir bakıyorsunuz ki oyun için paraya ihtiyacınız var ve paranız bitmiş.

    "benim tanıdığım / çocuğum oynuyor ama para yatırmıyor!" diyeceksiniz. hayır yatırıyor! ben oyunların altın çağında daha çocuktum, ben iyi bilirim! aynı zamanda da acayip cimriydim bu yüzden de iyi hatırlarım...

    harçlıklarını biriktirip en azından mahallesindeki internet cafe veya bilgisayarcıdan oyun parası veya ne alınıyorsa onlardan alırlar. burada 1 aydan bahsetmiyorum, bağımlılık diyorum... yaklaşık 4-16 yaş arası yapar bunu...

    para yatırmadan oynanamaz mı?
    oynanır. ama şunu düşünün; oynuyorsunuz ve iyi bir oyuncu olmak için ya bir miktar para yatırmanız lazım yada bir sürü zaman harcamak. siz zaman harcamayı seçersiniz ama bunu bir miktar para ile halletmek sürekli aklınızdadır. ne kadar cimri veya parasız olursanız olun mutlaka o zaman harcanan yolun yarısında sizi bıktırıp sizden para alır.
    önemli olan sizden para alması da değildir. önemli olan eğlenmek... ama eğlence dediğimiz şey de para yatırdıktan sonra hırsa dönüşür ve daha çok para yatırırsınız...

    atıyorum eskilerden bahsedeyim; silkroad gibi bir oyunda adam gibi level yani seviye atlayabilmek için bir miktar para vermek gerekiyor. yoksa 50'li level'larda takılıp kalırsınız...
    parayı verdiniz, son level'a geldiniz... peki oyunda yapılacak ne kaldı?
    en iyi armor'u gerçek parayla almak, en güzel görünen kostüm türü şeylerden parayla almak, en güzel görünen petlerden parayla almak.
    bu arada da kendiniz oyun içinde kasamayacağınız kadar oyun parasına ihtiyaç oluyor bunu da satın alıyorsunuz.
    her şeyi yaptıktan sonra sadece pvp yapabilirsiniz. (oyuncu oyuncuya karşı, düello tarzı.)
    yapacağınız pvp'de zaten mouse-klavye kullanma yeteneği ve reflekse değil oyuna verdiğiniz paraya bağlı oluyor.
    başka biri daha mı çok para vermiş!? sizi yeniyor, yendi mi? "daha çok para verip, daha iyi şeyler alıp onu yenmeliyim!" diyorsunuz.

    anlayacağınız f2p oyunlarının olayı budur...

    2 tip f2p oynayan insan vardır; evinde oynayan ve internet cafe'de oynayan...
    evinde oynayan yine güvenlidir, parayı yatırır ama hesabının çalınma olasılığı düşüktür.
    diğer tip ise bizim türk çocuklarının genel bağımlılığı gibi bir şeydir. zamanında vpn bağlantısı kurmayı bilmeyen ve lan'dan(internet cafe gerekli bunun için.) birbirine bağlanarak oyun oynayan kesimin sonraki jenerasyon özentisidir.
    gereksizdir...

    o cafe'ye yatırdığı paranın yarısı ile evinde çok iyi bir pc toplayabilecekken o özenti olmayı seçmiştir. eğlence diye bir şeyden haberi yoktur, sadece gösteriş... işte bu tipin işi zordur. çünkü internet cafe'ci onun hesabının çok para edeceğinin farkına varırsa işi biter...

    internet cafe işletenler sattıkları oyun paralarını ve karakterleri nereden buluyor diye düşünüyorsunuz?.. ya çin'den kaçak yollarla satın alır yada oyuncudan çalar...

    son olarak benden size tavsiye... f2p yani bedava online oyun oynamayın! en sonunda para yatıracaksınız... firmayı nasıl götürüyorlar diye düşünüyorsunuz!?
    havadan mı para geliyor, sizce 2-3 kişinin para yatırmasıyla koskoca oyun firması yürür mü?..

    eğer oyun oynayacak veya çocuğunuza/tanıdığınıza oynatacaksanız sakın f2p oynamayın/oynattırmayın. size mantıksız gelebilir ama mutlaka b2p veya p2p oyun alın... daha ucuza gelecektir...

    sen yatırdın mı? diye sorabilirsiniz. "hayır, yatırmadım." çünkü benim harçlığım yoktu ve bulduğum paralar konusunda acayip cimriydim.
    arkadaşlar 6-7 tane karakter kasarken ben 1 tanesini bitirememiştim.
    yani mantığı düşünün parayı vermekle vermemek arasında 6-7 civarı karakter farkı var.
    kim dayanabilir vermemeye?

    o rezalet 2000'den kalma oyun motorlu ve grafikli f2p oyunları oynayacağınıza ve üstüne daha çok para ödeyeceğinize b2p ve p2p türü gelişmiş oyun motorlu ve grafikli oyunlardan oynayın. bu tür oyunlarda herkes eşittir ve dediğim gibi görüntüler çok iyidir.

    eğer oyun tavsiyesi isterseniz size end-game sıkıntı çıkarabilir ama b2p olan guild wars 2 veya grafikleri ve motor biraz eski kaçacak ama p2p olan world of warcraft'ı tavsiye ederim.

    yada 2013 sonunda çıkacak elder scrolls online'ı bekleyebilirsiniz. ayrıntıları tam açıklanmadı ve tam araştıramadım ama umutluyum...
    ---
    spoiler ---


    (plutonunuydusu - 9 Ağustos 2013 16:59)

  • comment image

    league of legends bu oyunlar arasında en dürüst olandır. gerçekten parayla hiç bir üstünlüğünüz olmaz. tamamen keyfi para harcama durumu mevcuttur.

    genelde yalan bir ibaredir.


    (herkese saygili deist - 9 Ağustos 2013 17:06)

  • comment image

    ''the story of world's first 1.000.000 $ video game tournament'' 'den de anlaşılacağı üzere bizleri bir kaç yıl öncesine götürüp valve nin geçen sene 3. sünü düzenlediği the international turnuvasının ilkini anlatacak belgesel film. aslına bakarsanız bu sefer salt turnuva anlatan bir videodan çok trailerdan anlayabildiğim kadarıyla ''e-sport'' üzerine bir belgesel olacak gibi duruyor.

    yeni nesil için hala bir muamma olan e-sport için, yahu bu oyuncular nasıl yaşıyor, ne kazanıyor, başka işleri güçleri var mı diyenler için, turnuvadaki heyecanın arka planı için oldukça aydınlatıcı olacağa benziyor.

    oyuncu kadrosunda ''hyhy'' olarak bildiğimiz benedict lim, ''fear'' olarak bildiğimiz clinton loomis ve zıpır çocuğumuz, genç kızların sevgilisi danil ıshutin gözüküyor. nam-ı diğer dendi. bir amerikan, bir rus ve bir uzak doğu ekolünden gelen oyuncu konu alarak dota'nın daha çok tanınması ve profosyonelleşmesini amaçladıklarını öngörebiliriz. mantıklı olanı da yapmışlar bence.

    gün itibariyle offical web sitesinde de görebildiğimiz geri sayıma göre 27 gün kalmış yayınlanmasına. merakla bekliyoruz efendim.

    http://www.freetoplaythemovie.com/
    http://www.imdb.com/…tle/tt3203290/?ref_=ttfc_fc_tt
    https://twitter.com/freetoplaymovie

    alakalı bkz. lar
    (bkz: the international)
    (bkz: the international 2012)
    (bkz: the international 2013)
    (bkz: dota 2)


    (syozkn - 20 Şubat 2014 08:43)

  • comment image

    pay to win demek daha doğru

    düzenleme: çok nadir f2p güzel oyunlar olsa bile(para verince oyunun bizi kayırmadığı) oyunların geneli böyledir. bkz. avrupa komisyonu: "f2p sözcüğü oyuncuları kandırıyor!"


    (greendeveloper - 3 Mart 2014 18:45)

  • comment image

    valve'in 3 dota 2 profesyonel oyuncusu ile yaptigi bir film. icerigi nedir tam bilmiyorum ama esportlar ile alakali olacak sanirim. 19 mayistan itibaren steam'den ucretsiz izlenebilir.


    (eastarl - 15 Mart 2014 14:29)

  • comment image

    ilk yarım saati itibarıyla çok güzel giden film. oyun bağımlısı kişilerin ve onları anlayamayanların izlemesi gerekli ve sanırım bu konudaki tek yapım.


    (mike ehrmantraut - 19 Mart 2014 20:12)

  • comment image

    şuanda premiere'i hala yayınlamakta canlı olarak, dendi anlattıklarıyla milleti koparmaya devam ediyor. bunun dışında oyuncuların ve yapımcıların görüşleri alınıyor ve seyircilerden sorular geliyor. anlattıklarına göre film biraz aceleye geldiğinden dolayı dil seçenekleri eklenememiş, sanırım yarından itibaren 24 dil desteğiyle izlenebilecek.

    http://www.twitch.tv/twitch


    (elishafanz - 20 Mart 2014 00:48)

  • comment image

    az önce izledim ve inanılmaz hiddetlendim.

    valve'i hiç bu kadar kendini beğenmiş, bu kadar gösteriş meraklısı algılamamıştım. bence e-sports bir yerlere gelecekse bu kadar süslenmiş, ağlak edebiyatı yapan ve kendisiyle çelişen mesajlar vererek gelemez. önce biraz anlatayım filmi, sonra eleştirilerimi getireceğim.

    (belgesel niteliğinde olduğu için spoiler falan koymuyorum ama the internationals'ın ilkini hala izlememiş, sonucu öğrenmek istemeyen varsa onlar burada okumayı bırakabilir.)

    filmde the internationals adlı dota 2 turnuvasına kendi takımlarıyla katılan 3 farklı oyuncunun hikayesi anlatılmış.

    hyhy singapurlu üniversite öğrencisi. derslerinde başarılıymış ancak dota tutkusu yüzünden notlarında bir düşme olmuş, ailesi durumdan şikayetçi. bu sırada bir de kız arkadaşı olmuş dota üzerinden bağlantı kurduğu. o the international turnuvasına gitmek için okulunun sınavlarını kaçırıyor ve bu yüzden bir dönem yakıyor. turnuvayı kazanırsa da eski kız arkadaşını arayacağını söylüyor. hikayenin anlatılışından kıza karşı boş olmadığı anlaşılıyor. yani hyhy'ın olayı dersleri bile salladı bakalım karşılığını alacak mı sorusuyla kıza kendini kanıtlayabilecek mi sorusu çevresinde şekillendirilmiş.

    fear amerikalı 20'li yaşlarının sonunda bir genç, işi gücü bırakıp dotadan para kazanmayı kafaya koymuş. annesi bir noktada bunu dayanamayıp evden kovmuş ancak bu abi başka bir eve çıkmış, o evde eski eşyalardan bir masa kurmuş, eski bilgisayar parçalarından sistem toplamış yokluklar içinde (bir arkadaşı kendisi için dotanın rocky'si diyor). şimdi de uluslararası bir takım toplamış, ilk turnuvaları olan the internationals'a katılıp kazanıp annesini bu kadar zamanı boşa harcamadığını kanıtlamak istiyor.

    son olarak ukraynalı dendi var. dendi, annesi, abisi ve ablasıyla (kız kardeşiyle?) yaşıyor. ailenin küçük afacan çocuğu. babası kansere yenik düşmüş. dendi zor şartlarda yokluklar içinde büyümüş, çok genç yaşta dota arenasına çıkmış ve herkes onu küçük bir velet olarak görürken kendini ispatlamış. the internationals'ı ailesi için kazanmak istiyor.

    the internationals turnuvası sırasında bir de çin takımlarıyla tanışıyoruz. çin'de dota'nın, kore'deki starcraft muadili olduğunu öğreniyoruz. (bu analoji bence biraz kaygan zeminde; starcraft'ı iyi bilen adam kore'deki durumun eşsiz benzersiz olduğunu bilir; çok bu işleri bilmeyen adam da bu sefer e-sports'a atfedilmek istenen önemi kavrayamayabilir...neyse) çin'de olayın ciddiye alındığını, çin'li takımların dehşet olduğunu öğreniyoruz. bu sırada film sürekli the internationals'daki 1 milyon dolarlık birincilik ödülüne de gönderme yapıyor. oyuncular genelde para üzerinden pek konuşmasa da (yer yer göze batmayacak şekilde var) sunum tarzı görsel olarak parayı ön plana çıkartıyor. sonuç olarak yukarıdaki elemanların kişisel motivasyonlarının üstüne bir de bu maddi motivasyon biniyor; karşılarındaysa çinliler var.

    yukarıdaki 3 oyuncunun takımlarını turnuva içinde günbegün takip ediyoruz; bunlar kah kötü adam çinlilerle oynuyor (hele ehome'da gözlüklü uzun bağıran bir abi var ki herif bildiğin filmin kötü adamı olmuş farkında değil) kah birbirleriyle karşılaşıyorlar. önce fear eleniyor; sonra hyhy gidiyor. dendi'nin takımı na'vi ise turnuvayı kazanıyor. bu maçlardaki bazı anları bazen oyun içi kameradan, bazen oyuncuların kamerasından, bazen de film için özel yapılmış animasyondan izliyoruz (dota'daki third person kamerası gibi ama daha bir rafine tabii) dota sevenler için "açıp maçı mı izlesem" hissi uyandırsa da oyunu bilmeyenler için hoş bir sunum tarzı olmuş sanırım.

    film oyuncuların turnuva öncesi hikayelerini turnuvanın akışı birbiri içine geçmiş şekilde veriyor. turnuvanın 3 farklı oyuncunun gözünden izlendiği ve sonuçta olayların kurgu olmadığı göz önünde bulundurulursa güzel denebilecek bir akışı var filmin. sonunda da sadece dendi'ye odaklanmayıp kaybeden oyuncuların da durumunu anlatıyor ve temasına sadık kalıyor film.

    gelelim eleştirilere; ben neden valve'i kendini beğenmiş buldum ve hiddetlendim?

    filmin anlatımı kendi içinde oldukça çelişiyor. filmde dış bir anlatım yok (sadece röportaj vs var) ama filmin tonu bazı kısımlarda açıkça "vay be the ınternationals sayesinde dota ve e-sports çok büyüyecek; bu işin çevresinde bu kadar tutkulu insan var" diyor; ancak gerekli bazı diğer yerlerde "ama işte e-sports'un böyle kötü sonuçları da var" demiyor ve o durumlarda da bir şekilde "e-sports aslında yine güzel" mesajı vermeye çalışıyor. bu da bana valve'ın daha önce görmediğim (göremediğim?) bir "sus ve tüketmeye devam et" yüzünü çağrıştırıyor.

    örneğin; hyhy abimiz turnuvayı kaybettikten sonra okula dönüyor ve the internationals'ın bu adam üzerindeki tek etkisi zaman kaybı gibi görünüyor. bir de kızla bir araya geliyor ancak bu da yine turnuva sayesinde değil, turnuvadan dönünce kızı bulup merhaba diyerek. e sen zaten kızı düşünüyordun bunu turnuvaya gitmeden de yapardın; okulu da yarım dönem uzatmayaydın çok daha başarılıl olurdun. film bu noktada sözü tekrar aileye verip "e biz demiştik; neyse en azından bu hatasından ders alır" dedirtmek yerine "hyhy the internationals'dan kazandığı parayla eğitimini sağlıyor" diye yazı giriyor.

    aynı şekilde fear'ın tüm film boyunca "ben e-sports yoluna baş koymuşum kesin olacak bu iş" tavrı var ki, aynı anda hem delusional hem de iki yüzlü olmayı başarabilen bir tavır. adamın hikayesi şu aslında; herif iş aramamış bilgisayar oynayıp e-sports antrenmanı yapmaktan, annesi bunu evden kovmuş ama kıyamamış bir ev tutmuş yine kalsın diye. çocuğun arabası falan da var. eleman hala e-sports derdinde ve kendini geçindirecek bir olayı yok. turnuvaya katıldığı takım da uluslararası ölçekte topladığı çaylaklardan oluşan bir takım ve kazanma şansı pek yok. filmin hikayeyi anlatırken bu detayların üstüne kapamaya çalışması gözlerden kaçmıyor. öte yandan kabul etmek lazım ki fear'ın hikayesinin sonu e-sports pozitivitesi açısından hyhy'a göre daha dürüst; the international sonrası eg'nin dota takımına giriyor fear. bu haliyle kendini geçindirir duruma gelmiştir bak ona edecek lafım yok.

    dendi'nin hikayesi ister istemez daha tutarlı. adam minnacık olduğundan varoşların çocuğu yokluklarda büyümüş dendi teması eğreti durmuyor; herif turnuvayı kazandığı için zaten bir de hikaye bir kurgudan beklenilebilecek bir sona da ulaşıyor. dotayı babasının vefatıyla ilişkilendirme gayreti biraz sırıtsa da, genel olarak güzel bir hikaye dendi'ninki. ancak dota'da çok sınırlı sayıda dendi benzeri oyuncu bulunduğunun altı daha güzel çizilse daha iyi olurdu.

    sonuç olarak demem o ki; ben bu belgeseli "lan acaba ben bunu e-sports'a inanmayan arkadaşlara aileye izletsem kendilerini ikna eder miyim" diye izledim. fakat yukarıdaki tutarsızlıkları benden hızlı onların yakalayacağını fark edince valve'e karşı bir hiddet geliştirdim. farklı beklentilerle izleyenler farklı sonuçlara tabii ki varabilirler; ben prodüksiyonuna bu kadar zaman harcanan bir şeyin bu kadar suni gözüken bir sonuç ortaya çıkarmasını pek hazmedemedim.

    filmin sonunda hyhy'ın hikayesinden feyz alıp, fear olmadığıma şükrettim. dendi olabilsem tabii iyi olurdu ama, dendi olmaya çalışıp olamamanın bedeli hala çok ağır e-sports camiasında.

    not: e-sports'un bence gerçek yüzünü anlamak açısından moonglade'le yapılan şu söyleşi bir dinlenebilir.


    (fangles - 20 Mart 2014 02:04)

Yorum Kaynak Link : free to play