Süre                : 1 Saat 38 dakika
Çıkış Tarihi     : 19 Temmuz 2013 Cuma, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Cinayet,Drama
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Eden Productions (II) , Centripetal Films , Clatter & Din
Yönetmen       : Megan Griffiths (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Richard B. Phillips (IMDB)(ekşi),Megan Griffiths (IMDB)(ekşi),Richard B. Phillips (IMDB)(ekşi),Chong Kim (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jamie Chung (IMDB)(ekşi), Beau Bridges (IMDB), Matt O'Leary (IMDB)(ekşi), Eddie Martinez (IMDB)(ekşi), Tantoo Cardinal (IMDB)(ekşi), Tracey Fairaway (IMDB)(ekşi), Scott Mechlowicz (IMDB)(ekşi), Roman Roytberg (IMDB), John Farrage (IMDB), Laura Kai Chen (IMDB), Joseph Steven Yang (IMDB), Tony Doupe (IMDB), Russell Hodgkinson (IMDB), Bhama Roget (IMDB), Jon S. Robbins (IMDB), Richard Carmen (IMDB), Inna Zagariya (IMDB), Ronit Feinglass Plank (IMDB), Demetrius Sager (IMDB), David Brown-King (IMDB), Evan Mosher (IMDB), Stefan Hajek (IMDB), Cecil Cheeka (IMDB), Gretchen Krich (IMDB), Ron Carrier (IMDB), Jake Ryan Arzola (IMDB), Sarah Best (IMDB), Hannah Horton (IMDB), Naama Kates (IMDB), Jeanine Monterroza (IMDB), Makenna Petersen (IMDB), Steve Anderson (IMDB), Grace Arends (IMDB), Zackry Ayres (IMDB), Michael Cahill (IMDB), Breighana Campion (IMDB), Duane Cawthon (IMDB), Jay Wesley Cochran (IMDB), Colin Joseph Cole (IMDB), Jim Coughlin (IMDB) >>devamı>>

Eden (~ Gritos en el silencio) ' Filminin Konusu :
Eden is a movie starring Jamie Chung, Beau Bridges, and Matt O'Leary. A young Korean-American girl, abducted and forced into prostitution by domestic human traffickers, cooperates with her captors in a desperate ploy to survive.


  • "küçükken evde görüp yazarı martin eden kitabın adı jack london mı yoksa yazarı jack london kitabın adı mı martin eden diye üzerinde düşündüğüm kitap."
  • "her gun kadiyoy'den karsiya gecerken vapurun kicinda beyaz kopuklere kendimi birakmayi dusundurur martin eden. allahtan translantikte okyanusta gitmiyorum yoksa tutamam kendimi."
  • "martin eden de çoğu jack london kitabı gibi bireyciliğe bir saldırı olarak yazılmıştır. savunulan temel fikir, bireyci bir insanın hayalleri yitip gittiğinde uğruna yaşayacak bir gayesi kalmayışıdır."
  • "bilginin tahrif gücünü anlatan klasik"
  • "bir adami sokakta yapilan bir saldiridan kurtarmasiyla hayati degisen martin eden'in hikayesidir..."




Facebook Yorumları
  • comment image

    küçükken evde görüp yazarı martin eden kitabın adı jack london mı yoksa yazarı jack london kitabın adı mı martin eden diye üzerinde düşündüğüm kitap.


    (nicknold - 4 Kasım 2007 21:54)

  • comment image

    her gun kadiyoy'den karsiya gecerken vapurun kicinda beyaz kopuklere kendimi birakmayi dusundurur martin eden. allahtan translantikte okyanusta gitmiyorum yoksa tutamam kendimi.


    (in cold blood - 11 Kasım 2002 19:37)

  • comment image

    okuduğum en iyi kitap. eğitimsiz ve fakir bir insan olan martin eden aşık olur. aşık olduğu kız kendisinden farklı bir sosyal sınıfa aittir. aşık olduktan sonra hayatını değiştirmek ister. entellektüel, eğitimli ve kültürlü insanların biraraya geldiği bu sosyal sınıfa dahil olmak ister. yeteneği, zekası ve insanüstü çabası sayesinde; geçmişte onu hor gören bu insanların özendiği, takdir ettiği ünlü bir yazar olur. ancak bu insanların arasına girdikçe bu sınıfın yozlaşmışlığını ve örnek aldığı insanların yapmacıklığını görmeye başlar. canını dişine takarak başarılı olmuş olsa da, herşey ve herkes anlamsızlaşır onun için. bu duydular içinde kazandıkça, aslında çok şey kaybettiğini anlar. hayalinin içinde kaybolur adeta. aşkı, yaşama sevgisini, inancını yitirmiştir. geçmişte daha mutlu olduğunu dehteştle farkeder. bildikçe, yükseldikçe tükenmiştir martin eden...


    (lulu - 19 Kasım 2002 00:21)

  • comment image

    hayallerini kaybedince hayatta tutunacak baska bir dalı olmadıgını fark eden ve kendisini derinliğe salıveren saplantılı, hırslı, marazi duygusallık icerisinde kıvranan, potansiyeli cok yüksek bir roman kahramanı...


    (salome - 13 Aralık 2002 17:40)

  • comment image

    martin eden de çoğu jack london kitabı gibi bireyciliğe bir saldırı olarak yazılmıştır. savunulan temel fikir, bireyci bir insanın hayalleri yitip gittiğinde uğruna yaşayacak bir gayesi kalmayışıdır.


    (fyuvvv - 16 Mart 2003 13:02)

  • comment image

    jack london şöyle diyor;

    '' martin eden için neden biraz üzülmeyeyim ? martin eden bendim. martin eden bir bireyci idi, bense bir sosyalist. işte bu nedenden ben yaşamaya devam ediyorum ve işte bu nedenden martin eden öldü.

    bu kitap bireyciliğe bir saldırıdır. martin eden başkalarının ihtiyaçlarının farkına varmayan aşırı bir bireycidir. hayalleri kaybolduğunda uğruna yaşayacağı hiç bir şey kalmaz. ''

    --- spoiler ---

    insan ne ile yaşar demişti tolstoy. yaşamak için sevgiye, insanlara inanmaya ihtiyacımız var. martin eden için bunların bittiği noktada, hayat da ölümden farksız oldu.

    ---
    spoiler ---


    (jandi - 20 Ocak 2012 01:16)

  • comment image

    80 öncesi alemdağ koğuş kütüphanesinde okuduğum kitap. son sayfalara geldiğimde son bir kaç sayfanın yırtılmış olduğunu farkettim. koğuştakilere sordum, birisi sahiplendi : ben yırttım hoca, sonunu beğenmedim...
    böyle bir romandır..


    (abidik - 3 Haziran 2012 23:30)

  • comment image

    ben kitap okuyan bir insanım ağalar. ortaokulda akranlarım fen liselerine girmek için kendilerini parçalarken ben babamın cebinden aşırdığım paralarla kitap alırdım. lisede millet teneffüslerde bile test çözerken ben kitap okurdum. üniversitede millet vizelere, finallere deli gibi çalışıp hayvani ortalamalar yaparken ben kitap okuyordum. geçen sene toplam yüz seksen kitap okumuşum. kitap okumaktan çok aşırı bir zevk aldığım söylenemez, sorumsuzluğumdan kaynaklanan vicdan azabımı törpülemek için okuyorum aslında. bunları niye anlatıyorum? entelektüel sözlük kızlarına asdasdasf. demem odur ki martin eden benim bugüne kadar okuduğum en iyi kitaptır. hermann hesse ve stefan zweig abiler kırılsa da, gücense de gerçek budur. bir liseli iken geceleri annem kızdığı için ışıldak eşliğinde okuduğum lovecraft öykülerinin ve zaman çarkı serisinin bana tattırdığı zevki tekrar yaşatabilen tek kitaptır martin eden. okumayanlar, çok şanslınız.


    (13th waffen ss non serviam - 10 Haziran 2012 01:26)

  • comment image

    jack london'un 1909 yılında yazdığı klasikleşmiş romanıdır. yüz yıl önce yazılmış olmasına rağmen, döneminin doneleriyle, bir anlamda aşkın sosyolojik boyutunu irdelemiş ve çözümlemiş, halen genel geçerliliğini muhafaza eden muhteşem eserdir.

    --- spoiler ---

    martin eden, başlangıçta yetersiz kelime haznesi, kaba ve argo tabirleri ile gündelik dili dahi konuşmaktan aciz, yoksul bir gemi tayfasıdır. bir şekilde evlerine konuk olduğu ruth'la tanışması ve ona aşık olmasıyla hayata bakış açısı kökten değişir. değişen bakış açısı ve ruth'a olan hayranlığı, onun önüne yeni idealler ve hayaller koyar. martin, ruth'a neredeyse kutsal bir tanrıça gözüyle bakmaktadır ki bir gün kiraz yerlerken ruth'un çenesindeki kiraz lekesini gördüğünde adeta yıkılır; zira martin o güne değin, ruth'un şeffaf bedenin sıradan insanlardan farklı olarak, leke tutmadığına inanmaktadır. evet, bu bir anlamda aşık olunan kızın sıçmadığını sanmak durumudur. ama yine de martin bu gerçeği kabul eder ve aşkından bir şey kaybetmez. bu arada ruth'un aile yaşantısıyla kendi varoş çevresini karşılaştırmaya başlar. ruth bireylerinin kibar konuştukları, birbirlerine anlayış ve şefkatle yaklaştıkları, zengince bir ailenin kızıdır. oysa martin'in içinde büyüdüğü ortamda fakirlik, kabalık, sığlık, cahillik diz boyudur.

    martin, hem bu sefil yaşam tarzından yırtmak, hem de böylece ruth'a layık bir koca adayı olabilmek adına var gücüyle kendini yetiştirmeye azmeder. ruth da bu süreçte, ona çeşitli kitaplar vererek, onunla uzun sohbetler ederek, martin'e yardımcı olmaya çalışır. zaten henüz ilişkileri sosyal arkadaşlık babındadır.
    martin, artık deli gibi okumakta ve araştırmaktadır; zamanının tamamını kütüphanelerde geçirmektedir. parası tükendiğinde yine denize çıkar ama gemide de okumalarını sürdürür. döndüğünde konuşması büyük ölçüde düzelmiş ancak kitaplara olan bitmez tükenmez tutkusuna, yazma hevesi de eklenmiştir. gel zaman git zaman, günün birinde ruth'la çayırda bayırda dolaşırken bunlar öpüşürler ve birbirlerine aşık olduklarını itiraf ederler.

    neyse efendim, ruth'un ailesi bu aşkı onaylamasa da kızlarını kaybetmektense onun bazı gerçekleri nasıl olsa zaman içinde göreceği, düşüncesiyle bu iki gencin nişanlanmasına karşı çıkmazlar. bu süreçte ruth'un tek istediği, martin'in kadrolu, sigortalı bir işe girip çalışmasını ve bu işte de hızla yükselecek azmi göstermesidir. oysa martin, yazarlık ederek ekmeğini kazanmanın arzusundadır ve bu onun için, ruth'a tam manasıyla ulaşmasının yegane yoludur.
    martin sefalet içinde yaşayarak, günde 19 saate varan okuma ve yazma çalışmalarından iki yıl boyunca hiç bir sonuç alamaz. ruth da her fırsatta martin'in bu yazar olmak sevdasından vazgeçmesini, bir an önce adam gibi bir işe girip çalışmasını teşvik eder.

    martin aylar ve yıllar boyu süren okumalarından ve araştırmalarından mütevellit artık donanımlı ve kültürlü bir bireydir. inceden inceye zihninde önceden hayranı olduğu ruth'un ve burjuva çevresinin de eleştirisini yapmaya başlar. nitekim martin'in gözünde artık bu zengin takımı, bu üst sınıf, gösterişten başka bir bok değildir zira bu burjuva kesimi, yeterince okumamakta, algılarını ve zihinlerini mezun oldukları okulların etiketiyle bırakmakta, bomboş laflarla aptalca saçmalıklara değer atfetmektedirler.
    hal böyle olunca martin artık alenen ruth'un çevresiyle çatışmaktan geri duramamaktadır. hele hele bir gün ruth'gilde yemekteyken bir başka misafirle (yargıç olmuş ama adam olamamış biri) herbert spencer hakkında sert bir polemiğe girer ki martin, survival of the fittest yani "güçlü olanın ayakta kalması" teorisinin sahibi olan spencer'e büyük bir hayranlık beslemektedir.

    bu arada martin, brissenden adında bir arkadaşla tanışır ki bu alkolük ve veremli adam mükemmel berraklıkta bir zihne sahip, entelektüel bir kimsedir. onun muhabbetinden çok hoşlanan martin kendisini ve ideallerini sadece brissenden'in anlayabildiğini fark eder. martin, bu herifin yazdığı sapkın adındaki bir şiiri yüzyılın eseri olarak niteler. kitapta bu şiirden o kadar çok özendirerek bahsediliyor ki insan bir anda bunu okumak için yanıp tutuşuveriyor. keşke olsa da okusak.
    neyse efendim, işte ruth'da bakar martin'in eve ekmek getireceği yok, zaten kendisi de fakruzaruret içinde açlıktan kıvranmakta, bir mektup yazıp nişanı attığını bildirir. martin bir kaç kez ruth'u görmeye durumunu izah etmeye çalışsa da kaltak karı geri dönmez. zaten hiç bir yazısından doğru dürüst para kazanamamış olan, sağdan soldan aldığı 3-5 dolar borçla geçinmeye çalışan martin hepten deprasyona girer. yazmayı bırakır.

    martin, ruth'u ve dostu brissenden'i kaybettikten sonra işler açılır, bir kitabı ve eski yazıları peşpeşe yayınlanmaya başlar. martin'in şansı dönmüştür, artık para oluk gibi akmaktadır. martin bu saatten sonra gelen şansın içine sıçayım demekli olur ve bu duruma sevinemez bile. insanlar artık onu tanımakta, ona saygı ve itibar göstermekte ve sürekli yemeğe davet etmektedirler. oysa martin bu eserlerini açlıktan karnı yapışmış bir vaziyette yazarken, kimseler onun ne halde olduğunu umursamamıştır. değişen nedir, o eserlerini şimdi değil, parasız ve sefil bir haldeyken önceden yazmıştır, eserler aynı eserler, martin aynı martin'dir. iş bitmiştir.
    elbette ruth ruhsuzu da artık edebiyat dünyasında fırtınalar koparan eserlerin yazarı eski nişanlısına geri dönmeyi dener, lakin martin'in aşkı da bitmiştir. martin'in ruth'a olan aşkını ve burjuva yaşam tarzını hayatının amacı edinerek çıktığı yolda, kendine araç edindiği yazma sevdası da bitmiştir. dolayısıyla jack london'ın ifadesiyle: martin eden'ın hayalleri kaybolduğunda uğruna yaşayacak hiç bir şeyi de kalmamıştır. ve biz martin eden'ler* için neden biraz üzülmeyelim?

    ---
    spoiler ---

    not: olabildiğince sulandırmadan özet geçmeye çalıştım, umarım bu kitabı okumamış olanlar için okuma arzusuna, okumuş olanlar içinse saygıyla anımsanmasına yol açabilmişimdir.


    (suret035 - 28 Kasım 2013 11:59)

  • comment image

    metrodan inip, yine aynı metroya bindim. yolu uzatıp, şu son satırları bir kez daha okuyabilmek için.

    --- spoiler ---

    aşağıda bir yerlerde karanlığın içine düştü.bütün bildiği buydu. karanlığın içine düştüğü.işte o an tüm bildiği, bilmekten vazgeçtiğiydi.

    ---
    spoiler ---

    bazen cehalet mutluluktur dostlar. bilmek insanı yakar, tüketir. bilmek, anlamak, görmek; artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının yegane resmidir.

    tanım : jack london'ın, aynı zamanda aynası olan, muazzam edebi eseri.


    (bir supangle olsa da yesek - 27 Ocak 2014 16:11)

  • comment image

    "insanlar en iyisinin, en doğrusunun kendi renk, inanç ve siyasetleri olduğuna, dünyanının başka yerlerinde yaşayanların daha talihsizce konumlanmış bulunduklarına inanırdı; ruth da bu dar kafa yapısına sahipti. eski zamanlarda yahudilerin kadın olarak doğmadıklarına sükretmesinin; modern zamanlarda misyonerlerin, insanların inançlarını değiştirmek için dünyanın diğer ucuna gitmesinin sebebi , bu dar kafalılıktı. yine aynı sebeple ruth, farklı bir hayattan gelen bu adamı, kendi hayatındaki insanlara benzer kılmak için uğraşıyordu."


    (kendi ekseni etrafinda donen insan - 20 Temmuz 2014 02:37)

  • comment image

    dostoyevski "her şeyi anlamaya çalışmak bir hastalıktır." der. martin eden da maalesef her şeyi anlamaya başladığı için hayatı kabullenememiştir. ayrıca bence bireyci olması sevindiricidir. tabi bireycilikten ne anladığımıza bağlı.


    (time to know - 22 Eylül 2014 14:10)

  • comment image

    jack london'un kendi hayatından öğeleride barındıran romanının hem adı hemde kahramanıdır. roman kahramanı sersefil bir hayatın içinde yuvarlanıp giderken kendinden farklı olan ve neredeyse tanrıça olarak tariflediği bir kadına aşık olur ve bu aşkla kendi yeteneklerini keşfetmeye başlar aslında temel motivasyonu sevdiğinin onu sevmesi üzerinedir, ancak giderek kendini ve hayatını sevmesini sağlayan bu motivasyonun nesnesi olan kadının nasılda sıradan olduğunu farkeder hayattaki tüm diğer şeyler gibi, tanrıça sıradan bir kadın olmuştur. artık aşık değil zekidir ve zekası bu hayatı daha fazla sürdürmenin anlamsızlığı altında ezilir. hayatına tıpkı aşık olduğunda gösterdiği iradi davranışlar gibi denizin içinde bedeninin gösterdiği dürtüsel yaşama eğilimini ciddi bir irade ile alt ederek son verir.


    (karanliktaparlayancakiltasi - 2 Temmuz 2004 22:21)

  • comment image

    onu hayatından tamamen sildiği anda bile, kızın kucağına gelip oturmasını ''kendini sunmaya hazır bir kızı reddetmek,onun ruhunda onarılmaz yaralar açabilir'' diyerek istemeye istemeye bu duruma katlanacak denli ince düşünceli bir kahramandır martin eden.


    (krasotkin - 20 Temmuz 2004 01:52)

  • comment image

    bilirsiniz ruth morse, martin eden'ı kendi kalıplarına sokup cemiyetine dâhil edemeyeceğini anlayınca kendi "temiz" ve "soylu" hayatına dönüp keyfine bakar, martin ise dünyanın tüm arka bahçelerini gördüğü, sefaletle dolu birkaç aydan sonra, kendisinin de hiçbir zaman anlam veremediği bir şekilde, defalarca kez reddedilmiş yazılarının vasıtasıyla hatırı sayılır miktarda paraya ve üne sâhip olur.

    martin'in parası ve şöhreti dillere düşünce, önceden sırt çeviren, kendisine işçi sınıfının bir artığı gibi bakan morse ailesi ve avanesi martin'e büyük alaka göstermeye başlarlar. en yoksul zamanlarında bir dilim ekmeğe muhtaç kalan martin, önemli adamların akşam sofralarında baş köşelere buyur edilir, önceden fikirleri aşağılanırken, şimdi dalkavuklar ağzından çıkan her kelimeyi not etmektedir.

    işte bu günlerin birinde, martin'in yazarlık peşinde koşmasının boş bir hayal olduğunu düşünen, doğru düzgün bir işe girip, normal insanlar gibi meslek sahibi olması gerektiğine inanan ruth, yayıncıların peşinden koştuğu, bir paragrafı için günlerce dil döktüğü martin eden'ın kapısını çalar. sefaletin eşiğinde bıraktığı adamı, üne ve paraya kavuşan martin eden'ı geri istemektedir. martin'e yaklaşır, elini omzuna koyar ve ardından da martin'e sarılır. martin eden, tahiti'nin yakışıklı berduşu, bu sıcak girişimi geri çevirmenin bir kadın açısından son derecek onur kırıcı olacağını düşünür ve incitmemek için karşılık vererek, parası ve mesleği olmadığı için vaktiyle kendini yüzüstü bırakıp giden ruth'a sarılır.

    martin eden, ince düşünceli roman kahramanları denince akla gelenlerden biri - belki de birincisi - okyanus diplerinin nâdide incisidir.


    (raskolouse - 1 Mayıs 2015 21:32)

  • comment image

    zengin olduktan sonra etrafindakilere para sacmasi, butun roman boyunca bireyci olan martin eden karakterinin ozunde sosyalist oldugunu gostermez. aksine adam tutarli bir bicimde bireycidir. nedeeeen? cunku yardim ettiklerinin hayalleri vardir. ciftlik sahibi olmak, iscilerinin iyi sartlarda calistigi bir camasirhane sahibi olmak, kapitalist duzende yukselmek isteyen kizkardesinin kocasinin dukkanini buyutme hayalleri falan.

    peki martin eden bireyciyse neden bu paralari baskalarinin hayalleri yerine kendi hayalleri icin kullanmiyor? cunku artik o hayallerini tuketmis bir bireycidir. siradan bir insanken aska inaniyordu ve bunun icin herseyi yapabilirdi, yapti da manyak.. ama sevdiginin bir tanrica degil de her kadin gibi cevresinin ahlak kurallarina bagli, kendine sosyal bir statu isteyen, guce tapan bir kadin oldugunu gorunce destek alacagi birsey kalmadi. topluma dondu daha sonra, fakat yiginlarin bayagiligi artik onu tiksindiriyordu. arkadasinin mukemmel sanatini bile nasil bes paralik ettiklerini gordu. eserlerini daha once yazmis oldugu halde, o kendisi hic degismedigi halde, insanlarin gozunde bir anda nasil yukseldigini gordu. bunlar da insanlarin deger yargilarinin degersiz ve gercekdisi oldugunu gosteriyordu. yine dayanacak birsey bulamadi. son bir umutla eskiden ait oldugu sinifa geri donmeye calistigi sahne muthis bir sembolizmdi. ama artik o bireycilikte cok ileri gitmistir, ait oldugu bir sinif kalmamistir, o kendi sinifidir. bunu gorur veeeee

    --- spoiler ---

    bir stoaci gibi, bosuna ugrasip aci cekmekten vazgecer

    ---
    spoiler ---


    (immanuel tolstoyevski - 17 Ağustos 2004 15:31)

  • comment image

    sonunda uzucu bir olay dikkatimi cekmisti...

    --- spoiler ---
    adam (martin eden) vasiyetini yazmadan atladi gemiden (gemi, buharli gemi). yani butun parasi kizkardesi ve o okuz kocasina kaldi. bari gettodaki isci-filozoflara verseydi.. nasil olsa onlarin da sonu husran, bari paraya bogulup sistemin icine girseler, herkes gibi yasasalar, altlari kuru karinlari tok olsa.
    ---
    spoiler ---


    (immanuel tolstoyevski - 17 Ağustos 2004 15:40)

  • comment image

    jack london'ın büyük bir tutkuyla yazdığı belli olan yarı otobiyografik romanı. öyle bir tutkudur ki bu, martin'in yazma, başarma, yükselme hırsı, aurası sarıp sarmalar okuyanları. kitabın ortalarına kadar editörlerden gelen her red mektubu, çevresindeki bir tek insanın bile martin'in "başaracağına" inanmaması, sürekli bir hayalin peşinden koşmayıp iş bulması gerektiğini söylemeleri üzer, kahreder insanı. tek harf bile değişmemişken daha önce defalarca her dergiden red alan eserlerini daha sonra başyapıt olarak selamlayanlar, daha önce yanından selam vermeden, iğrenerek geçerken artık yemek davetlerinde bulunanlar da aynı insanlardır. martin ve eserleri değişmediyse, ne değişmiştir peki? insanların değer yargılarını yönlendiren nedir?. sürekli bu soruyu sorar kendine martin, bulduğunda da ulaştığı yer boşluk olur, hem de en karanlığından. bordo siyah'tan çıkan basımın arka kapağında iki kelimeyle çok güzel anlatılmıştır martin'in hikayesi, çok yalın, çok sade: "boşluğa tırmanış", bu kadar .


    (gebura - 14 Temmuz 2005 11:21)

Yorum Kaynak Link : martin eden