Dallas ' Dizisinin Konusu : ‘Dallas Buyers Club’ filmi uyuşturucu bağımlısı ve HIV taşıyıcısı Ron Woodroof’un hayatından esinlenerek beyazperdeye aktarılıyor. Ron Woodroof’a 1986 yılında AIDS yüzünden 30 günlük ömür biçilir. Teşhiş sonrası FDA kurumundan yasal onaylı olarak kullanabileceği tek ilaç olan AZT’yi almaya başlayan Ron hızla ölümün eşiğine doğru sürüklendiğini fark eder. Çareyi ABD’de yasal olmayan ama dünyanın dört bir yanında bulunan, doğal ilaçlara başvurmakta bulur. Kendisiyle ilgilenen doktorlardan biri olan arkadaşı Eve Saks’ın da yardımıyla Ron farkıdna olmadan çevresindeki hastalar içinde bir iletişim ve satış ağı kurmuş olur. “Dallas Buyers Club” olarak bilinen bu oluşum FDA’nın tedavisi yerine alternatif tıbbı tercih edenlerin çaresi olur ve dahası hastalar üzerinde onaylı AZT’den daha çok işe yarar. Fakat durum çok geçmeden fark edilir ve ilaç firmaları ve FDA Ron’a karşı büyük bir savaş açar. Film 30 günlük ömrü kaldı dendikten sonra kendi doğal yöntemleriyle 2191 gün daha yaşamayı balşaran Ron Woodroof’un kişisel mücadelesine odaklanıyor. Filmin başrol oyuncularından Matthew McConaughey ve Jared Leto, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dallarında Oscar ödülü kazandılar.
Dallas(1978)(7,0-10289)
Dallas: The Early Years(1986)(7,0-293)
Knots Landing(1979)(6,7-2323)
Dallas: J.R. Returns(1996)(6,7-692)
Dallas: War of the Ewings(1998)(6,3-575)
Dynasty: The Reunion(1991)(6,3-326)
Beverly Hills, 90210(1990)(6,3-28713)
Falcon Crest(1981)(6,2-2781)
Melrose Place(2009)(6,2-3605)
The Colbys(1985)(6,2-692)
Dynasty(1981)(6,2-6226)
Melrose Place(1992)(5,8-10037)
filmin hala etkisindeyim.kesinlikle izlenmeli.mcconaughey oscarlik.ikiyuzlu homofobik irkci texasli birini oyle oynamis hissetmiski bize hissettirdi.
(ab fab - 24 Aralık 2013 08:24)
(bkz: i like your style)
(kara hafiz - 18 Ocak 2014 19:39)
olabildigine az dramatikleştirilmiş ve çok gerçekçi aktarılmış bir hikayeye sahip dallas buyers club. oyunculuklar inanılmaz iyi, ilaç endüstrisindeki pislikleri az çok tahmin etmemize ragmen, oldukça sinir bozucuydu. jared leto inanılmazdı, zaten aşırı severdim iyice bayıldım adama. oscar'ı muhtemelen alacaktır. homofobiyi de bol bol eleştirmiş film, bu da hoş bir detaydı. matthew mcconaughey ise sarkastik ve ilginç bir karakterin altından başarıyla kalkmış. --- spoiler ---woodroof'un "man if you're up there you better be listening, alright" tadında kilisede "dua" ettigini sanarken bir anda striptiz club'da oldugunu görmemle dagılmam bir oldu. dssdfsd. rayon oldukça keyifli bir karakterdi, ölüm sahnesi çok asap bozucuydu. --- spoiler ---
(love me to my death - 18 Ocak 2014 20:57)
--- spoiler ---jared leto'nun canlandırdığı karakterin yine sonuna kadar dayanamadığı film. jerrynin kaderi bu olsa gerek. ya uyuşturucu bağımlısı olur ya da filmin sonunda ölür. bunda combo yapmış bir de. --- spoiler ---öncellikle matthew mcconaughey gibi bir oyuncudan beklentilerimin üzerinde bir oyunculuk geldi. genelde uyduruk aksiyon filmlerinde oynardı, şaşırdım açıkçası. jared'in beklediği senelere ise değmiş. gerçi müzik kariyeri için kendi oynamak istemiyordu. o yüzden bu rolü kabul ettiği iyi olmuş demem daha doğru olur. --- spoiler ---filmde o kadar şey vardı ki. aids, transeksüellik, homofobi, sağlık sektörü**,adalet sistemi, arkadaşlık, aile, aşk. hepsi dozunda ama hepsi gerçekçiydi. duygu sömürüsüne kaçmadan gerçekler insanın yüzüne çarpılmış. oyuncular ödülleri sonuna kadar hak ediyor. umarım oscarı da alırlar.--- spoiler ---
(middle earthten gelen irlandali - 19 Ocak 2014 00:17)
yılın en iyi filmi değil belki ama yılın en iyi oyuncu performanslarını barındıran filmi. golden globe ve critic's award'larda ödülleri kimseye kaptırmayan matthew mcconaughey ve jared leto ikilisinin oscar'ları da kimseye vereceklerini sanmıyorum. matthew belki leonardo di caprio'ya kaptırabilir ama jared leto'yu tek geçiyorum. son yıllarda tanık olduğum en başarılı oyunculuktu. hatta o kadar iyiydi ki en iyi yardımcı kadın ödülünü dahi ona vermeliler.--- spoiler ---aids'in doğası gereği filmin nerdeyse tümü mücadeleyle geçiyor. matthew önce kabullenme sürecinde kendisiyle ve maço çevresiyle, hastalık sürecinde hem kendisiyle hem hükümetle, son olarak da kaybettiği en yakın arkadaşı jared'in acısıyla mücadele ediyor. jared'in mücadelesi ise çok daha çetin. aidsle, escinselliğe olan önyargılarla ve son olarak sıcak bir kucaklaşmaya olan muhtaciyetiyle mücadele ediyor. ortak acılar ve mücadele teksaslı bir maçoyla bakımlı bir eşcinsel erkeği kader ortağı yapıyor. sonuç olarak hayatta çok acı var. ve bu acılar bize asla uğramayacakmış gibi kibir ve hırsla yaşamaya devam ediyoruz. ama uğrayacak! ve o gün bedeninizden taşan kibir ve hırsın nereye kaybolduğunu anlamayacaksınız bile.--- spoiler ---
(ya birak ya - 19 Ocak 2014 00:56)
yuzeysel olmus diyenlere aldirmayin, izleyin filmi. cunku bunu diyenler filmin drama tonu fazla olsa hep acitasyon yapmislar diye mizmizlanacak, hareketi fazla olsa klasik hollywood isi iste seyirciyi cekmek icin vermisler aksiyonu diye soylenecek, gerilimi fazla olsa konuyu kotaramayinca tabi hemen baska seyler karistirmislar diye laf edecek. tamam kabul ediyorum son yarim saat kala biraz yavaslama gelmisti ama biz 5 sezon breaking bad izlemis nesiliz, sindire sindire karakterleri yasamayi cok severiz. ayrica based on a true story olan ve aids & homoseksuellik & saglik sektorunun pisligi uzerine kurulmus bir filmden de ekstra ne bekleniyor anlamis degilim. ha tabi romantizm biraz eksikti dimi, klasik asik hikayesi yoktu icinde ondan bu serzenisler sizi gidi sevgi pitirciklari sizi.ek parantez, jared leto'yu zaten mr. nobody ve requiem for a dream'den cok severdim, filmin ilk baslarinda ee bu adam nerde diye yakinirken sesinin gelmesiyle birlikte sok oldum diyebilirim. efsanevi oynamis, tebrik ediyorum kendisini. oscar'i alacagi icin cok mutluyum. matthew mcconaughey'e ise film bittikten sonra baktim ve the lincoln lawyer'da oynayan abimizle ayni kisi olduguna inanamadim, bir ekstra tebrik de ona. daha hepsini izlemedim ama simdiye kadarkilerin arasinda oscar'a en yakin aday gibi duruyor benim nazarimda ve kazanirsa argo, the artist, the king's speech ve the hurt locker 4'lusunun uzerine nihayet duzgun bir tercih yapmis olur akademili abilerimiz diye dusunuyorum.
(zgrzade - 22 Ocak 2014 20:09)
ron woodroof için söylenecek tek şey;" iyiler ilk görüşte tanınmaz "
(vogojin - 23 Ocak 2014 02:36)
başrolda erdal beşikçioğlunun oynadığı tüm kamuoyundan gizlenmiş olsa da, izlemesi çok zevkli olan, hiç akıcılık sıkıntısı çekmeyen, seyirlik bir yapım olmuş. http://tri.acimg.net/…1052561_20131024144418586.jpghttp://theoscarboy.files.wordpress.com/…rs-club.jpghttp://newnownext.mtvnimages.com/…uyers-club-th.jpghttp://cdn01.cdn.justjared.com/…buyers-club-set.jpg
(karinca beli - 27 Ocak 2014 18:05)
matthew mcconaughey ve jared leto nun üstün oyunculuk sergilediği çok değerli ve iyi film. yaşamdan başkası değil anlatılan,tutunmaya çalışırken ellerimize basıldığı,tek elle yoruluncaya kadar dayandığımız bir ağırlığın film olmuş hali.--- spoiler ---tek bir hayatım var değil mi? o da benimki. ama bazen başkasınınkini istiyorum.bazen hayat uğruna savaşmaktan yaşamak için zamanım kalmamış hissediyorum.hepsinin bir anlamı olsun istiyorum.--- spoiler ---
(kerhiz - 30 Ocak 2014 18:08)
behzat ç. 'nin amansız aıds hastalığına yakalandığı trajik sinema filmi.
(endosperm - 31 Ocak 2014 05:07)
jared leto'nun mutsuzluğu. film boyunca o mutsuzluk içimi acıttı. öleceğini kabullenmiş ve ölmeyi hiç istemeyen bir insan. off yani..
(agzinlakustutsanumrumdaolurdu - 31 Ocak 2014 09:59)
--- spoiler ---filmin aids ile ilgili kısımları hakkında yukarıda yorumlar yapılmış zaten. benim için arka planda homofobik bir adamın değişimini de görebildiğim bir filmdi. özellikle rayon'a sarıldığında ron çok etkileyiciydi. onun dışında markette polis arkadaşının rayon'un elini sıkmak zorunda bırakması cidden içime dokunan sahnelerdendi. aynı zamanda royan'un ron için hayat sigortasını satması yine öyle bir sahneydi. bu zamanda hala homofobi konuşmak bile utanç verici ama olsun. bu filmde ince ince işlenen konulardan biri de buydu.--- spoiler ---sözün kısası sistem eleştirileri içeren ilaç endüstrisine ince ince giydiren güzel bir filmdi.
(the jelibon - 3 Şubat 2014 22:36)
her şey iyi güzel de 80'lerde geçen filmde 2012 model lamborghini aventador posterini görmeseydik daha iyi olacaktı.
(ya ben lan neyse bi sey demiyorum - 4 Şubat 2014 01:34)
fazla iyi bir film. gece vakti film izlerseniz genelde uykunuz gelir ya hani sonunda, benim uykum açıldı oğlum cin gibiyim şu an! donumu sallayıp fuck the system diye bağırıyorum evde. söyleyeceklerim bu kadar.
(carsaf kagit - 9 Şubat 2014 01:21)
geleneksel oscar ödül töreni öncesinde aday gösterilen filmleri izlemek benim için bir gelenek haline geldiği için the wolf of wall street, american hustle ve dallas buyers club'la açılışımı yaptım ve sırasıyla diğer filmleri izlemeye devam edeceğim. diğer filmler bende nasıl bir etki bırakacak bilmiyorum ama bu 3 film arasında favorim dallas buyers club oldu. çünkü çok net matthew mcconaughey oyunculuğun anasını ağlatmış. jared leto ise ondan geride kalmayarak hemen arkasından gelmiş. buradan sonrası feci spoiler!--- spoiler ---filmin başında matthew mcconaughey'in ağzına kürekle vurmak isteği yaratan o teksas şivesi mi, o iğrenç tavırları mı, homofobik oluşundaki iticiliğinin tavan yapmasından mıdır bir sinir oldum. eh normalde bayıldıgım bir adamdan bir anda bu kadar nefret edebiliyor oluşum, kendisinin güzel oyunculuğundan kaynaklanıyor. 1985 yılında geçen filmin, 1980-1995 yılları arasında özellikle erkeklerin daha çok yakalandığı aids'in (ki günümüzde artık aids'e yakalanan kişi sayısı daha çok artmıştır) konu olarak seçilmesi ve filmin mutlu sonla bitmeme ihtimalini az çok biliyordum. ne yazık ki homofobik insanlar günümüzde de hala virüs gibi aramızda dolaşmaktadır. ron'un baştan sona kadar hastalıkla beraber hem ruhsal hem de fiziksel değişimlerini başka bir oyuncu bu kadar altından başarıyla matthew gibi kalkabilir miydi bilmiyorum. adam 30 gün olarak söylenen yaşama ihtimaline koca bir nah çekerek 7 yıla uzatmakla kalmayıp, içindeki ayıyı eğitip, bir nevi robin hood edasıyla insanlığa katkı bile sağladı. ron’un insanları hayatta tutmak için verdiği savaş, fda’i bastırma çabası asil yer yer de kahramanca sayılabilir. ayrıca kendi gibi olmayan(!) insanlarla tanıştığındaki hali ve sonra rayon'la arasındaki ortaklık ilişkisiyle yavaştan taş olan kalbinin yumuşamasını görmek güzeldi. hoş rayon (jared leto) zaten başlı başına bir bebekti. adeta bir melek. yatağında ağzından kanlar geldiğinde arkadaşına "ölmek istemiyorum" diye ağladığı anda benim gözyaşları sel oldu.bir de tabi, rayon'un babasıyla olan konuşmasında, babasının "tanrım bana yardım et" diyip rayon'un "ediyor zaten, aids'im" demesi... genel olarak toplamak gerekirse, dallas buyers club, 80’li yıllarda aids hastalarının neler yaşadığını bir şekilde göstermeye çalışmış. film, devletin açgözlü ilaç firmalarının esareti altında nasıl ağır ve kötü olduğunu ve aids hastalarına yardım etmekten ziyade daha çok para kazanma hırslarını gözümüze gözümüze sokmuştur. filmde üzen diğer detaylardan biri de ron’un normal bir yaşama sahip olma isteği ve çocuklarının olması isteğiydi.--- spoiler ---sonuç: filmi beğendim. tabii ki bu filmden çoook daha iyi filmler izledim ama şu an eleştirdiğim oscar adaylığı olan filmler olduğu için, benim gözümde aralarında en iyisi bu film olmuştur.
(halley scomet - 16 Şubat 2014 00:28)
drama türünde filmlere yorum yapmam genelde, istemediğimden değil de bu türde filmler söz konusu olduğunda iki kelimeyi bir araya zor getiriyor olduğumdan esasen, ancak dallas buyers club hakkında iki üç bişey karalamasam kötü hissedecektim kendimi. karalıyorum.bundan sonra çok hafif spoiler.gelenekselleşmesini umduğum 2014 oscar adayı filmler maratonu esnasında izledim bu filmi. yani tabi şimdi kalkıp bana argo, the hurt locker diyebilirsiniz, niye hala oscarlar diyebilirsiniz, başımı öne eğip susarım. iflah olmaz bir fanboy olduğumdan sanırım; lise yıllarında sırf the lord of the rings aday diye heyecanla sabahlara kadar takip etmiş olmamdan, biraz da 4 tören kadar önce hugh jackman abimizin harikulade sunucu performansından kaynaklı bir alışkanlık. ancak bu seneye kadar hiçbir zaman büyük ödüllere aday filmlerin tamamını izleyememiştim törenden önce, bu sefer bir istisna olsun istedim. bu kadar hukukumuz var oscar abiyle yani. işte o esnada kesişti yollarımız dallas buyers club ile.en iyi film dalında aday olmasına rağmen favoriler arasında gösterilmese de, bu dalda aday filmler arasında en fazla merak ettiklerimdendi dallas buyers club. konusu hakkında çok fazla birşey bilmiyordum oysa ki, genel anlamda aids hastalığı hakkında olması hariç. iyi ki de bilmeden izlemişim, ve hatta iyi ki de izlemişim. dedim ya çok başarılı değilim drama türünde filmleri yorumlama hususunda, o yüzden kısa kısa anlatmaya çalışacağım derdimi. film güzel mi? fevkalade güzel. başyapıt mı? ucundan kıyısından hayır. gerçek bir hikayeden alınmış olan konusu üzerine daha başarılı bir senaryo yazılabilir miydi? evet. ama arkadaş o oyunculuklar! jared leto'yu ağzım açık izledim, söyleyecek kelime bulamıyorum. hayır adam zaten güzel bir adam, üstüne bir de ne güzel bir kadın olmuş öyle. hüznünü, çaresizliğini, mücadelesini ilk göründüğü sahneden itibaren filmde yer aldığı her saniyede mükemmel bir şekilde aktarıyor. hele babasıyla olan sahnesindeki ne muazzam bir oyunculuktur, yani her şeyi geçtim kadın olsam aynaya bakar tipimden duruşumdan utanırdım leto'nun bu performansı üzerine.matthew mcconaughey, birlikte yer aldıkları sahnelerde jared leto'nun karşısında biraz sönük kalmış olsa da hayatının rolünü çıkarmış. alelade bir redneck beyinden, eşcinsel dostunun elini sıkmadığı için yine kallavi bir redneck olan eski arkadaşını sikertmesine giden süreci mükemmel bir şekilde aktarmış oyunculuğuyla. rolü için geçirdiği muazzam fiziksel değişimi geçtim, canlandırdığı empati kurması epey zor bir karakter ve filmin sonlarına kadar izleyici için karakterle kendini özdeşleştirmek mümkün olmuyor pek. ama bu dezavantajına karşın yine de sevdiriyor kendini matthew, 2 saat boyunca ağız açık izlettiriyor o da. gerçekten bravo, oyunculuk namına yılın en büyük ve güzel sürprizi.bu arada söylemeden olmaz; rahip muhabbeti üzerinden matthew mcconaughey'in*, support groups muhabbeti üzerinden de jared leto'nun* eski rollerine yapılan göndermeler gülümsetti. yan rollere gelirsek, jennifer garner neden orada olduğu pek anlaşılamasa da, fena iş çıkarmamış. american horror story ve true blood'dan tanıyıp hastası olduğumuz, gerçek hayatta eşcinsel olan denis o'hare de yine kısa rolüne başarılı. fakat başta bu ikisi olmak üzere diğer tüm yan roller, başroldeki ikilinin öyle bir gölgesinde kalıyor ki film bittiğinde var olduklarını neredeyse hatırlamıyorsun bile. ama elbette emeğe saygı, onlarsız da olmazdı bu film. denis o'hare'in filmdeki varlığı dahi ayrı anlamlıdır.genel olarak filme dair en fazla takdir ettiğim nokta ise, konusu itibariyle fevkalade müsait olmasına rağmen duygu sömürüsü ve klişelerden başarıyla kaçınmış oluşu, özellikle de ron ve rayon arasındaki ilişki üzerinde. durduk yerde giren acıklı müzikler, dakkada bir salya sümük olan karakterler, zorla dram kastırmalar falan yok anlayacağınız. bu filmin herhangi bir noktasında ağladıysanız, sahici gözyaşı dökmüşsünüz demektir a dostlar.tüm bunların dışında kapital düzende sağlık sisteminin nasıl bir bok çukuru içerisinde olduğundan, homofobinin iğrençliğine kadar söyleyecek çok fazla sözü var aslında filmin, ancak hepsini aynı potada ve iki saat gibi kısa bir sürede eritme hususunda çok da başarılı olduğu söylenemez. ağza çalınan bir parmak bal ve iki "vah vah" ile yetinmek durumunda kalıyoruz film bittiğinde, ilaç sanayiine ve mevcut sisteme edilen küfürler eşliğinde.fazla uzattık, toparlayalım. oscar ödülleri benim için geçerliliğini kaybedeli epey oluyor, açıkcası büyük ödülü kimin kucaklayacağı da çok umrumda değil. ilk takip etmeye başladığım lise yılları hatrına izliyorum hala, bu pazar gecesi de izleyeceğim gibi. ve en önemlisi ödül dağılımında çok fazla değişken söz konusu; politik kararlar, akademinin saçma sapan kural ve yaklaşımları, "geçen yıl buna verdik hadi şimdi diğerine verelim" tavırları vs. bu sebeple oscar tahmini yapmaktan genelde kaçınırım, yaptıklarım da zaten tutmaz çoğunlukla. üstüne üstlük önemli dallarda aday olan filmlerin yarısını henüz izlemedim bile. ama akademi bu sene matthew mcconaughey ile jared leto'yu es geçerse büyük hata yapacaktır. bu sebeple cürret ediyor ve şöyle bir tahminde bulunuyorum, dallas buyers club jared leto ile en iyi yardımcı erkek oyuncu, matthew mcconaughey ile de en iyi erkek oyuncu ödüllerini kucaklayacaktır. matthew evet, leonardo di caprio'ya rağmen. zira leo'nun oyunculuğunu da beğenmeme ve henüz izleyemediğim the wolf of wall street filminde her zamanki kadar başarılı olduğuna inanmama rağmen, matthew'ın bu filmdeki rolü ecnebilerin şu "performance of a lifetime" diye tabir ettiği olaydır. normal şartlarda heykelciği kucaklaması gerekir. bakalım.dallas buyers club için total toplamda puanım 8/10. söylediğim gibi henüz adaylığı bulunan diğer filmlerin tümünü izlemedim, fakat şimdiye kadar izlediklerim içerisinde beni her yönüyle en çok etkileyen ve oyunculuklar dışında en iyi filmi de hak ettiğini düşündüğüm özel bir yapım. eheheh. baktım da şimdi, pek de kısa olmamış. neyse, en azından doyurucu olmuştur umuyorum. hem nihayet mcconaughey yazmayı da öğrendim sanırım. dur bi son defa daha deniyim kapatmadan.mcconaughey. mcconaughey. mcconaughey!
(bruce parkus - 1 Mart 2014 06:03)
film, gunumuzde de hala dunyadaki en buyuk pharmaceutical yatirimlarin yapildigi aids uzerinden ilerliyor. ron woodroof'un, 1985'lerde amerika'da fda onayi almis yegane anti-hiv ilaci olan azt'ye kafa tutarcasina gelistirdigi tedavi yontemleriyle kendisini ve daha bircok aids hastasini nasil da hayatta tuttugu hikayesini anlatiyor.filmde, gercek hayatta da hep beni sasirtmis ama varligina sevindigim bir seyi gordum: terminal donem hastalarin hayata tutunma arzulari.gundelik yasantilarmizdayken, bir saglik problemi vs karsimiza cikmamisken nasil da kolay vazgecebiliriz gibi geliyor hayattan. oysa insana cok baska bir guc geliyor demek ki. iyi ki de geliyor.ayrica matthew mcconaughey ve jared leto'nun rolleri icin 20-25 kg vermis olduklari gercegi bir yana, odullere bogulasi bir performans gosterdikleri kabul edilmeli. [zaten true detective etkisi de var uzerimde, cocugumu keserim matthew mcconaughey icin!]--- spoiler ---filmdeki en etkilendigim sahne, ron'un yillar sonra tekrar ilac almak icin meksika'daki doktorunun yanina gitmesi ve doktoru beklerken depo kisminda bir lambanin yanip sondugunu fark etmesi uzerine oraya yonelmesiydi. cunku ron bir elektrik tesisatcisi olarak o depoya, isigi tamir etmek amaciyla gitmisti. insani sasirtan ise ron depoya ulastiginda buldugu seydi. bir depo dolusu kelebek. oyle guzel bir sahne yaratmis ki yonetmen ve senarist! filmde ron'u en huzurlu gordugumuz bu sahne, filmin basindaki ron ile karsilastirildiginda cok anlamli kaliyor. kendisi de bir homofobik olan ron, kaba ve bencil halinden siyrilip, hastaligiyla yuzlestikce ve dallas buyers club'i buyuttukce daha baska bir insana donusuyor. ki baska bir sahnede, markette eski bir homofobik arkadasini goren ron, bu arkadasina ders vermek mahiyetinde onu zorla rayon isimli transseksuel karakterler tokalastiriyordu. bunlar, ron'un kendi icinde ve insanlardaki sevgiyi buldugunu gosteriyordu.--- spoiler ---soundtrack ise soyle harika isimlerden olusuyor: the naked and famous, my morning jacket, neon trees, tegan and sara, cold war kids.
(eloise vera - 3 Mart 2014 01:00)
makjay bütçesi 250 dolarmış.lan bildiğimiz 250 dolar amk, türk lirasıyla 600 lira falan ediyor yani. bunu gördükten sonra türkiye sinemasındaki leş ötesi prodüksüyonların hiçbir bahanesi kalmıyor.
(celiktepe stayla - 3 Mart 2014 14:19)
ron'dan travesti rayon'a:- tanri sana bir cift tasak verirken yanlis elbiseyi giydirmis.
(pis pisi - 5 Mart 2014 09:12)
dallas buyers club'taki matthew mcconaughey'in performansını görmeden önce the wolf of wall street'teki leonardo dicaprio'nun bu yılki oscar'ı hak ettiğini düşünüyordum.matthew mcconaughey'in performansını gördükten sonra hâlâ aynı şeyi düşünüyorum. fak yu akademi!
(kirlikedi - 16 Mart 2014 22:46)
Yorum Kaynak Link : dallas buyers club