The Matrix Reloaded (~ Matrix Reloaded) ' Filminin Konusu : Makineler son derece önemli bir bilgi edinmiş ve insanların özgürce yaşayabildikleri tek ve son şehir olan Zion’un yerini öğrenmişlerdir. Bu şehri ortadan kaldırmak için buraya ahtapota benzer yaratıklardan binlercesini göndermeye karar verirler. Neo ve arkadaşları bunu engellemek için makinelerin dünyasının tüm sırlarını bilen “Anahtarcı”yı bulmaları gerekir. Ama bu kolay değildir çünkü Anahtarcı, ustaca bıçak kullanan ve hayalet gibi yok olup tekrar ortaya çıkan “İkizler” adlı yaratıklar tarafından korunmaktadır. Bu arada Ajan Smith de kendini geliştirmiş, virüs gibi klonlanmayı öğrenmiştir...
The Matrix(1999)(8,7-1584942)
300(2007)(7,6-756022)
The Devil's Advocate(1997)(7,5-335892)
Men in Black(1997)(7,3-473985)
Speed(1994)(7,2-301259)
I, Robot(2004)(7,1-468098)
Constantine(2005)(7,0-276251)
Independence Day(1996)(7,0-487679)
Armageddon(1998)(6,7-369578)
The Matrix Revolutions(2003)(6,7-419005)
Terminator 3: Rise of the Machines(2003)(6,3-343870)
Men in Black II(2002)(6,1-306662)
filmi muhtemelen seyretmeyen kalmamasına ragmen spoiler icermektedir.--- spoiler ---ikizlerin ekibi takip ettiği sahnede ilk yol ayrımında carptıkları bmw nin arka tarafının dagılmasına istinaden surattaki tebessumu agir cekim gostermesi, amerikan otomotiv endustrisine selam, alman arabaları için de agir bir taşak geçme havası vermektedir.--- spoiler ---
(dobrovski - 24 Mayıs 2009 11:32)
içinde mükemmel bir otoyol sahnesi bulunduran film.
(onepagememories - 3 Mayıs 2010 21:55)
karşısında durduğumuz sisteme karşı yürütülen savaşın bile sisteme ait bir gereksinme olduğunu anlatan film. özgürlüğümüz de sisteme bağlılıktan başka bir şey değil, sistem yeniden yüklendikçe sistem karşıtı bütün çaba boşa gidiyor.
(turksanatmuzigi - 4 Nisan 2011 01:07)
superman'ın kendine münhasır özelliği uçmak, jedi'larınki üzerlerine gelen şeyleri havada durdurmak ve eşyaları kendilerine getirmek, malkoçoğlu'nunki ise koca orduyu tek başına devirmek ise; neo'nun özellikle bu filmdeki özelliği bunların hepsini birden makosenleriyle yapmaktır. matrix 1 farklı bir şey, ama bu film gerçekten "şu sahneleri az daha uzatsak da bari bir şey anlatmaya çalışıyor gibi olsak" kaygısını taşıyor gibi olmuş. çok uzun ve okurken sıkan bi cümle oldu farkındayım, waşovski stayla yaptım, ondan böyle.
(dagny taggart - 29 Mayıs 2011 20:57)
ilk matrix dini, felsefi, psikolojik ve edebi referanslarla dolu bir eserdi. boylesi bir sunuma ait "holivud isi" kabul edilecek bir filmin kabul etmek zor olsa da film icerisinde yaptigi referanslarin hepsini sundugu kontekstin icine oturtabilmesi, oyku dizgisi ile mevcut ve bilinen gercekleri eslestirebilmesi matrix i gercek anlamda bir yenicag klasigi yapmaya yetip de artmisti. ikinci film boylesine bir basarinin (fonksiyonel anlamda gorece bir basari elbet) uzerine "pekistirilmesi" beklenen hazir bir "yeniligi" konu ettigi ve edecegi icin "siradan bir devam filmi" olmaktan kurtulamayacaktir. yani cekirdek fikir, ana kurulumun mirasini yemesi ikinci filmin siradanligina degil, tutarliligina isaret etmelidir. yani boslari alip, dolulari yenilemek bir sonraki bolume taban hazirlamak, bir oncekiyle uyum icinde gitmek akilliginin zaruretidir.bu anlamda ilk matrixin uzerine gercek hayattan orneklemler olusturmasi beklenen referanslar da ilk filmin ilk olmasi oncullugunu asarak yenilik getirmemeli, zaten olusturulmus yeniligi daha guclu kilmalidir. bu anlamda matrix reloaded in mukemmel bir ikinci film oldugunu, gorevini sonuna kadar yerine getirdigini belirtmeliyim. sadece bunu goz onunde bulundurarak bu filmin konu butunlugu ile degerlendirildiginde tum zamanlarin en iyi devam filmi oldugunu soylemek mumkun olabilir.matrix reloadedin da ilk film gibi referanslarla dolu bir film oldugunu kabul ettigimiz anda karsimiza su soru cikmamalidir:"yea bu filmin aksiyon iceriginin disinda referanslariyla neden ilgileniliyor? neden ansiklopedi karistiriliyor, neden benim anlayamadigimi anlayanlar, bilemnedigimi bilenler oluyor? bunlari yazmak abesle istigal olmuyor mu?"yanitimiz: olmuyor. bir filmden kimsenin anlamadigi, yta da gormedigi , ya da ilgilenmedigi bir baskasinin ilgilenmemesi, gormemesi, bilmemesi, yazmamasi ve dahi anlamamasini gerektirmez. bu cins lumpen fanatizmi ya kendi sigligindan utanmalidir, ya da yapildigi asikar olan referanslarin tutarsizligini ornek, ispat ile izah edip "abesle istigal" olma halinin en azindan film ici gecerliligini goz onune serebilmelidir. sozluk gibi bir "bilim, bilgi, birikim, gozlem, yorum" sitesinde yazilanlara su veya bu gerekceyle "bunlara ne gerek var" demek sozlugu hatira defteri, anket defteri olarak gormek sapsalligina tekabul eder. gereksizligi olanlarin, gereksizligi ve yahut istenmezligini fikren ispat edemeyen insan ilelebet bir sozluk yazari olamayacak, sallama sozluk kullanicisi olacaktir. ilk film uzerine yazilmis 20 den fazla bilimsel/felsefi makalenin bir kitapta toplandigini, bu kitapta emek veren akademisyenlerin matriksin samimiyeti/orjinalligine inanmadiklari halde aksini ispat etmek icin emek ve fikir sarfettikleri de goz onune alinirsa "matriksin osuruk felsefesi" "gereksiz felsefi diyaloglar", "anlasilmaz mistik biseyler" diyebilmenin nasil bir abes ile istigal oldugu daha iyi anlasilacaktir.ikinci filmin ciddi gozlemci/okuyucu tarafindan yapilacak aksiyon gazindan ayiklanmis ayik bir analizi belki sadece referanslarin "tutarsizlik", "gereksizlik", "sahtekarlik", "siglik" iddiasini ispatlayabilmek adina "gerekli"dir.butun bunlari siktir edelim, ben miki maus izlerken arka planda mason sembolleri gorsem, gordugumu yazmak, yazdigimda da istedigim kadar aciklayici olmak hakkina sahip olurum. "o izlediginiz miki maustur ehehehere, ne gerek var bunlari yazmaya" demek icin miki maus cizgi filminde mason sembollerinin ne aradigini izah edebilmek gerekir ki sagda solda sizi gorenler "sekilci denyo bir insandir" demezden once en aizndan bir sure duraklayabilsinler
(otisabi - 16 Mayıs 2003 21:36)
katana ile cip biçmek atraksiyonunun, witchblade'de ian nottingham'in katanasi ile üzerine gelen bir arabayi ortadan ayırmasının sönük bir benzeri olduğu söylenebilir... her ne olursa olsun, morpheus'un o kollar arkada duruşu ve patates tarlası suratı ile nottingham'in karizmasına ulaşmasına imkan yoktur... üstelik kamyonun üzerinde iyice gördük, morpheus pek bir dombili olmuş, kenardan aşk halkaları sarkmış... hoş bizde de var onlardan, ama yeleği morpheus kadar başarılı doldurabileceğimi zannetmiyorum... keza, bana batan bir baska sey de morph'un konuşması oldu, arkadaşlar size buradan söyleyeyim, morpheus şeriatçı olmuş... benim bildiğim doğrudur diyor, kehanet diyor başka birşey demiyor... tekrar edeceğim ayrıca, o arkadan bağlı kollar hiç olmamış yani, raşitik gibi durmuş sayin morph...neo: keanu reeves bir casting dehasi bence, zira bu herifin tahitili melez suratı "seçilmiş adam - the one" formatına süper gitmiş... ayrıca ilk filmde oracle neo için "not very bright" demişti, kesinlikle doğru, zira architect konuşurken neo kesinlikle takip edemiyor, hadi biz de ara sıra kopuyoruz ama neo'dan daha çok şey anladığımız kesin, adam anlatıyor "şehir şöyle şehir böyle" diyor bir saat, sonunda neo "ha sen zion'dan bahsediyorsun?" diyor, kesinlikle "not very bright". yine de, genel olarak konsept güzel oturmuş, bütün matrix karakterlerinde olan karizmanın suniliği sorunu neo'da en az, belki uçabildiği için, belki de keanu'nun yüzünden, bilemiyorum artik...trinity: valla trinity ezik kalıyor. yani, kendisi orada neo'nun insani yanini ve özellikle abazanlığını vurgulamak için konmuş, o rolünü iyi yapiyor, ama, heriflerden birisi seçilmiş, öbürü de maaşallah seçilmişi kurtaran adam, onu kurtaran adam, bunu kurtaran adam, kısaca imam gibi ulu bir insan yani, trinitycan da ezilir elbette... tamam, action'i iyi güzel ama trinity'nin background'u zayif kaliyor... ha, monica belucci, neo'ya "tamam ama önce beni öpeceksin" deyince silahi "sen bunu öp" tarzında doğrultmadı mı? doğrulttu, helal olsun, delikanlı ablaymış...agent smith: the smiths en favori grubudur diyerek espri yapabiliriz, ama yapmayalım isterseniz. çok süper olmuş smith abi, bir kez daha takdir edebiliyoruz sadece. özellikle neo ile dövüşme sahnesi aşmış, o kadar beğendim ki perdeye yaklaşayım derken elim öndeki kizin göğüslerine girdi, cidden süper estetik, süper dolgun, çok çok başarılı, biraz neo'nun etekleri göze batıyor ama olur o kadar, sonundaki havaya bakışlarla tamamlıyor olayı... yine de, ben neo'nun sadece karateden başka olayının da olmasını beklerdim, chosen'sın abi sen, limitin var mi senin? ben olsam bina devirirdim, ben olsam yeri yıkardım ben olsam şöyle yapardım böyle yapardım diye fırtınalar çıkıyor kendi unplugged beynimizde...monica belucci: valla o kadin kirkbeş dakika boyunca yürüse yine seyrederdik... allah özene bezene yaratmiş...merovingian: adventure oyunu tadındaki filmin öğelerinden biri... ya bilmiyorum ben sevmedim filmin genel yapısı, süper kahramanlarımız çok serseri mayın gibiler, önüne oracle çıkıyor diyor buraya gideceksin gidiyorlar, keymaster çıkıyor, diyor bana çay koy, koyuyorlar, pek de sorgulamiyorlar, denileni yapiyorlar... ha, denileni iyi yapıyorlar, o ayrı da, yani sen kendini matrix'ten çıkmış mı sayıyorsun? o zaman da yapıyordun denileni, şimdi de yapıyorsun... ha zannediyorsun ki bir amacın var, babayı alırsın bence, matrix içinde matrix çıkarsa şaşırmam yani, kıçımla gülerim morpheus'un suratına...morpheusun kırmızı koltuğu: valla morpheus buraya oturunca bir garip oluyor, herifin modu değişiyor yani, bildik enseye tokat adam gidiyor, yerine böyle cem uzan tarzı söylevler veren biri geliyor... şahsen kafamda ürettiğim bir komik diyaloğu da pastelemeden edemeyeceğim:morpheus: what if tomorrow the war could end? isn't that worth fighting for? isn't that worth dying for?niobe: sen anlat, ben gözlerimi dinlendiriyorum...link: bu eylenceli bir adamdi ya, rasta zenci abimiz, dikkatlerden kaçmıştır belki, evine girerken "where is my pussy" diyecek oluyor, veletleri görünce susuyordu, komik bir adamdı, neo'nun hareketlerinden sonra "hassiktir", "oha uçuyor lan", "kaç yapıyor lan bu?" diyerek bizim vereceğimiz tepkileri vermesi için konmuştu sanki, iyiydi ama...matrixe bağlananların arkasındaki delikler: ya bilmiyorum insanlar bununla nasıl oynamıyorlar... yani, mesela neo ve trinity sevişirken, ki kimse buna spoiler demez heralde, çok şaşırtıcı olmasa gerek değil mi? sizin için bir şok değil, değil mi? onlar da insanlar, yani, en azından hormonları var ve abazanlıktan kıvranıyorlar... biz gördük yani, neo, monica belucci'yi gördüğünde çadırı öyle bir kurdu ki matrix'te duvarlar yerinden oynadı... herneyse, neo sevişirken deliler gibi gözümüze battı... ne bileyim, insanlar bununla oynamaz mı? parmağını sokup karıştırmaya kalkmaz mı? doksanbin bakımını yaptırmak gerekir mi? aklımızda açıklanması gereken bir sürü soru var... ayrıca birisinin neo'ya olayin içeri girmekle bitmediğini, orada gidip gelmek gerektiğini söylemesi gerekir... yani, bir porno film havası beklemiyorduk, ama heralde bu kadar da seçilmiş değil bu adam? lütfen. biz ondan duvarları esnetmesini bekliyoruz...architect: valla amcam filmin özel efekt bombardımanı honkonk action filmi havasına 124 beden büyük geldi.. şahsen ben üstün entellektüel düzeyim sayesinde takip edebildim, ama açıkası o sırada arkama yaslanıp "ulan neo da ne biçim koydu kafayı" diye düşünmeyi tercih ederdim... bana biraz yalan atıyor gibi geldi, ne o küçük dünyalari ben yarattim havalari? hoş, o da dekorasyonunu iyi yapmış, "seçilmişim ben tekim" diyen neo'ya kendi önemsizliğini gösteren bir setting hazirlamiş dersem sizi yeterince meraka sürüklemiş olurum sanirim...bitirmeden önce, filmin eeen başında, trinity'nin süper bir hareketi var, şöyle anlatayım, bir binanın tepesinden motorsikletle atlıyor, yolun yarısını inmişken ters perende ile motorsikletten kurtuluyor, ve boşlukta kalan alet de düşüşünü güvenliğin binasında bitiriyor, bina patliyor, no more güvenlik, wow! ikinci beğendiğim de, bu da een başta yine, trinity bir agent'dan kurtulmak için camdan atlıyor, ve agent da arkasından atlıyor, süper bir detay bence, mesela atlamasa, ya da tereddüt etse gitti film, çünkü engel değil ona... çok güzel düşünülmüş... zaten, filmde önemli bir hata yok bence, varsa da en azından beni aştı, o da güzel... tabi şuna öldüm açıkçası, sizin de bildiğiniz gibi "zion 72 saat sonra yokolocaktır" konusu var filmde, ve zion halkı yokolmaya üç gün kala ne yapıyor dersiniz? parti yapıyorlar. bilemiyorum parti ne kadar doğru bir terim, az çok orji yapiyorlar aslında, yani, şöyle diyeyim, makineler çalışıyor, sentinellerden yapıyorlar, ama insanlar da boş durmuyor, üremek için ellerinden geleni yapıyorlar! dokuz ayda bir nüfus yarısı kadar artıyor diyeyim, siz anlayın... ama bu kadar kusur kadı kızında da olur, hem benzeri bir club sahnesi de ilk filmde vardi, sanki biraz da ona göndermeymiş gibi geldi, hoşuma gitti o bakimdan, ama ubersaçma yani, bu kadar olur... councillor hamann: (hehehe bitiriyorum sanmıştınız değil mi? böyle yaparım adamı.) konsey üyesi hamann diye geçiyor alt yazida, onun dışında gayet cool, bilge, aksakallı dede formatında bir amca... sevdim şahsen kendisini...zion kapısının bilgisayarları: mükemmel bir olay. filmdeki en güzel anlardan biri bence, "aradan kaç sene geçmiş, bütün teknolojinizi makineler mi kullaniyor ulan? şuradan iki imac gösterin bari" şeklindeki isyanlarımıza verilen bir yanıttır adeta. süper. eve istiyorum.kisaca, matrix reloaded görülmesi gereken bir film, zira sadece neo'nun agent smith'le dövüştüğü sahne bile filmi kurtarmaya yeter, ki bu durumda da kurtarılması gereken bir film yok ortada, güzel bir film var, hem ben "matrix ikibinlerin star warsudur" fikrindeyim, o yüzden de görülmesi gerekir diye düşünüyorum... herneyse, matrix reloaded güzel olmuş, on üzerinden sekiz veriyorum, sekizbuçuğa da çekerim dersten sonra gelir yalvarırsa, bir puanını da monica belucci az göründüğü için kırdım, böyle biline. gidin görün ya, adamlar yapmış işte...
(portakal - 16 Mayıs 2003 22:45)
temel olarak kendimi "spoiled" hissettigim bir film oldu the matrix reloaded.. ne guzel matrix kafamizda sadece belli ba$li unsurlarini bildigimiz gizemli bir olguyken bunlarin hepsine mantikli aciklamalar do$endi, "bu da buydu aslinda" dendi, o kadar yalin ve basit gorunmesin diye devasa bir kaynakca da dokuldu.. kisaca ilk film ile ikincisinin farkini erotizm ile porno arasindaki fark gibi goruyorum.. diger yandan bu "her $eyi aydinliga kavu$turma" kaygisi oldukca ozenli ve dikkatli yapilmi$, en azindan amacini gercekle$tirmi$. bu filmin ikinciden cok daha karakter zengini olmasini da yerinde buldum. ikinci film yine sadece morpheus ve neo ile olmazdi.. filmin tek kotu, icime sindiremedigim "offf yapma daha fazla devam etme dayanamayacagim" kismi morpheus'un 10. yil nutkunu attigi zaman oldu. morpheus'un asla ses tonu miriltidan oteye gitmeyen, karizmatik, agir abi modeli, mikrofondaki teknik aksakliktan olsa gerek partikullerine ayrildi gozumde.binbir referans, latince'den ingilizce'ye pek kullanilmadiklarindan hic degi$meden girmi$ kelimeler ve soluk vermeden bir nefeste hizlica sarfedilen paragraflar sayesinde cok karma$ik bir $eymi$ gibi aciklanan matrix felsefesi ise temelde saglam lakin basit bir olguya dayaniyor. bunun farkinda oldugunuz muddetce tum referanslar ve kafa bulandirici cumleler onemini yitiriyor. hele bir yerde hamman "what's control?" dedi neyse ki neo "aman hoca o konuya hic girmeyelim istersen" ayarinda bir cevap verdi de kurtulduk..bulutlarin ustundeki makaminda bir yandan foto$op ogrenip bir yandan bize seslenenlerin dahi inkar etmek icin kulp bulamadigini gordugumuz ba$ariyla kotarilmi$ unsurlara hic deginmiyorum.. nitekim "dovu$ sahneleri cok guzel, bi de beyaz ikizleri begendim" tespitine numara versek iyi olacak mesela "13" deyince "dovu$ sahneleri cok guzel, bi de beyaz ikizleri begendim" anlamina gelsin.. 13.filmin anafikri ise $oyle: karar verebilen $eyler yapmak kotu bir karardir..
(ssg - 17 Mayıs 2003 14:45)
ziondaki toplu rave ve orgynin olayi da aslinda bana baska birsey hatirlatti. o sahneyi epey kucumsedik ama aslinda o sahne filmde epey onemli bir yer tutmakta bence. oradaki sahnenin insanligin daha primal icgudulerine donmesinin ve teknolojiden uzaklasmayi tercih etmesinin bir simgesi. yani "makinelesmis bir toplumun makinelesmis insanlariydiniz" (bkz: dunyayi kurtaran adam) durumunun kendilerine getirdigi sondan kurtulan insanlarin kendi sehirlerindeki teknolojiyi gormezden gelerek reddetmelerinin (neo ve councilmanin engineering bolumune yaptigi ziyaretteki muhabbeti hatirlayiniz) onemini yadsimamak lazim.ayrica yapilan rave ve orgynin sanki ecstacy alinarak yapilmiscasina olmasi, morpheusunu inanclarinin ilkel bir dine benzemesi de bana terence mc kennanin "archaic revival" fikirlerini animsatti. bu adama gore insanligin normal ve mutlu modu shamanist (bkz: samanizm) bir toplum. pschedelic maddeler alinarak ve kendinden gecilen danslar yapilarak insanlarin birbiriyle baglanmasi ve daha ust bir bilince ulasmasindan bahsettigi gibi, gittikce gelisen teknolojinin de gelistikce gozden kaybolup bu effekte ulasabileceginden de bahsetmekte (lsd almakla virtual realityde fanteziler kurmanin bir gun farki kalmayacak belki)bir kac alinti yapmak gerekirse kendisinden (terence mc kenna yani) :"the archaic revival is a clarion call to recover our birthright, however uncomfortable that may make us. it is a call to realize that life lived in the absence of the psychedelic experience upon which primordial shamanism is based, is life trivialized, life denied! life enslaved to the ego and its fear of dissolution in the mysterious -> matrix <- of feeling that is all around us. it is in the archaic revival that our transcendence of the historical dilemma actually lies. there is something more. it is now clear that new developments in many areas, including mind machine interfacing, pharmacology of the synthetic variety, and data storage imaging and retrieval techniques; it is now clear that new developments in these new areas are coalescing into the potential for at truly demonic, or an angelic self-imaging of our culture. ""how can the archaic revival exist in an 'interneted' planet of six, seven, eight, billion people? the answer is what is always the answer: through technology, through virtual reality, through nanotechnology. eventually i want to see us end up in a place where we walk naked on a beach at sunset. we appear to be completely primitive people. healthy, naked, no infrastructure, no cities, no nothing. but if you were suddenly to find yourself in the body of one of those people and close your eyes, you would see menus hanging in space. these are the menus of the culture: world news menus, world weather menus, latest menus. talk to your friend on the other side of the planet. in other words, the internet will become an integrated prosthesis of the human body. "daha detayli bir sekilde gormek ve sozlukteki gibi linkten linkte ucmak ichin: http://fusionanomaly.net/archaicrevival.html(bkz: fusion anomaly)ayrica bu ikinci filmdeki bazi fikirler ile serial experiments lain arasindaki bazi benzerliklere de deginmek isterdim ama detayina inmek hem matrix hem lain ichin spoiler olacagindan yapamiyorum.
(hypothermia - 17 Mayıs 2003 14:46)
"eabi felsefe yok hemua goyam" kitlesini celallendirmiş nadide bir seyirlik olmuş film,belli bir zümrenin ilk filmde gördükleri platon üzerine filizlenmiş descartes felsefesinin şokuyla travmalara sevkolduğunu bir noktaya kadar anlarım ama bunun oluşturduğu "oha anuna koyim leah noluyo guah" reaksiyonunun filmin zaten descartesin bir noktada tıkandığı düşünce sarmalının üzerine oturdulduğunun zaten ana düşüncenin verildiğinin serinin bu feylosofi üzerine ivmeleceğinin kavranmasını engellemesi benim anlama yeteneğimin ötesindedir a dostlar.hayır bir yiğit bir mert türk çıkıp da "abi benim aradığım felsefe değil ilk filmdeki gibi "hasiktir ohea felan oldum yeaaani nası gerçek değilmi ohaeaaa" kıvamı yakalamaktır sancılı bünyemin "felsefe felsefe" diye ibikleyerek dış dünyaya vermek istediği mesaj budur" demiyor ki.bunun dışında "eaabi malkoçoğlu tarkan" eleştirilerine de evrensel algı düzleminden bakarsak dünya sinema eleştirmenleri komitesinin cevabının; "who the fuck is malkocfuckinoglu maaaan?" kaçınılmaz olduğu film de diyebiliriz. hayır hangi gözlem, hangi algı yeteneği kalelerin üstünden düşmanın üstüne atlayan cüneyt arkın imgesinin bu filmi kendi kendine zehir etmesine sebep olur, çüş.
(stargazer - 18 Mayıs 2003 01:13)
en esaslı karakteri anahtarcı* olan film. neden ve nedenselliğin oldukça önem taşıdığı bu ortamda bir mutlaklık, doğruluk, düzgünlük timsali.
(barbar - 18 Mayıs 2003 01:43)
matrix yeniden yüklenmiş, boşalmayı beklemektedir. en güzel boşalma ise tıklım tıklım dolan salonlarda mümkündür. kapitalist olmanın getirdiği avantajları, kapitale de sahip olduktan sonra böyle büyük projelere çevirir dünyam insanı. böylece insanların içinde yaşadığı sömürü düzeninden bahsederken sömürü düzeninin bütün çarklarını çevirir bir yandan. mütemadiyen bindiği dalı keser sözüm ona...
(sinimmar - 25 Mayıs 2003 01:13)
2 hafta bekledim... bekledim ki bebeler seyretsin, popcorn sesleri minimuma düssün, mümkünse ortama mutlak sessizlik hakim olsun... ne de olsa 4 yildir kendilerini bekliyorduk... isin dogrusu, aslinda fazla bi beklentim yoktu... ilk filmin yanina bile yaklasacagini sanmamistim, ne de olsa ilki ilkti iste; bilmedigimiz dünyasiyla, beklenmedik hikayesiyle sasirtmisti... artik matrix'in ne oldugunu, "felsefesini" biliyorduk, devaminda bizi sasirtacak ne olabilirdi ki; ikinci film aksiyondan baska ne olabilirdi ki? ben de bu nedenle ikinci filmi, bilimkurgu formatinda iyi bir aksiyon filmi olacak diye gidip seyrettim... ölüsü bile ise yarar diye gittim...ama sonuçta ne oldu? hiç beklemedigim halde birincisinden daha fazla sevdim; kafama yumruk yemis gibi oldum; hong kong sinemasiyla hiç dostlugum olmasa da dövüs sahnelerinin estetigine hayran kaldim; pek çok sahneyi agzim iki karis, ara sira nefes almayi unutarak seyrettim (10-15 dakika kadar. "do you think this is air you're breathing?") ve o husu içinde dört köseli smith falan da görmedim; link ile jar jar arasinda bi benzerlik kuramadim; ask mevzusuna sasanlara sastim (ilk filmde neo'yu neo yapan neydi ki? hadi bunu unuttuk, ilk filmde öpüsüp sonra elim elin üstünde mi oynayacaklardi? iliski gelismeyip durdugu yerde mi duracakti? iyi, oldu.); ilk filmde neo biraz hödük gibiydi, simdi adama benzemis, akli karismis da olsa "the one" olmus artik dedim, güven duydum; sonunda what is control, illusion, choice, causality diye sayiklayarak, hiç istemeden çiktim sinemadan... matrix içinde matrix var midir, neo süpermen mi yoksa software midir, kazlar uçabilir mi bilemiyoruz, henüz üzerine düsünemedik... taslar öyle bi yerinden oynadi ki, oturmasi biraz zaman alacak... o zaman belki ak, kara, gri nedir anlayabilecegiz...kisaca, en sabuk subuk bilimkurgu filmlerini bile seyreden benim gibi birisi için bulunmaz hint kumasi degerinde bir film olmus matrix reloaded... felsefe mezunu bir kardes, arkadas, es dost ile seyretmek, film sonrasi konusmalar için de pek doyurucu oluyor, tavsiye... haaa, bi de diger filmlerden asirma oldugunu söyleyen cinler için, bunun hirsizlik degil, diger filmlere gönderme yapip, saygi durusunda bulunmak oldugunu söyler, gözlerinizden öperim... bunlar arasinda bir tek ghost in the shell olayi mide bulandirir ama duysak, okusak da görmedik, o yüzden kesin bilemiyoruz... neyse ne, gelsin iste kasim ayi!
(galileo - 2 Haziran 2003 12:24)
filmin en karizmatik adamı merovingian'ın (hakikaten de seçilmiş olması muhtemel, ben olsam onu seçerdim), neo, morpheus ve trinity'nin "abi be biz anahtarcıya bakıyoduk? hea? nedenler eee.." şeklindeki laflarını ağızlarına:-no! wrong! şeklinde tıkışı en şahane replik kanımca. o nasıl bir göt ediştir. ben neo olsam, morpheus olsam, trinity olsam (ki olmam, kafamı ineklere yalatmam, o gözlüklerden takmam, post modern bale kıyafeti giymem), oracıkta hüngür hüngür ağlar, "yerlerin dibine gireyim de zionlara oralardan gideyim" diye maniler yazardım.arkadaşım, adam orda senin eline vermiş, akabinde sen mermileri durdursan, heykelleri patlatsan, kılıç kalkan ekibini devirsen nolur, anca tuvaletlerde karı kızla oynaşır, monica'nın poposunu takip edersin işte.
(magicflute - 24 Haziran 2003 16:18)
--- spoiler ---neo, kahin'le buluşmaya gittiğinde aralarında şöyle bir diyalog geçiyor;- bak, kuşları görüyor musun? bir ara onları kontrol edecek bir program hazırlanmıştı. ağaçları kontrol edecek bir program vardı. ayrıca rüzgarı, gün doğumunu ve gün batımını. her tarafta sayısız program var. görevlerini yapanlar, amaçlarına hizmet edenler gözle görülmüyor. çevrede olduklarının farkına bile varamazsın. ama diğerlerine gelince, onlar hakkında hep konuşulur.- ben hiç bir şey duymadım.- tabi ki duydun. bir hayalet veya bir melekle ilgili söylentiler. vampirler, kurt adamlar ya da uzaylılarla ilgili anlatılanlar. bunlar sistemin yapmaması gereken programları çökertmesi sonucu oluşuyor.- programları hackleyen diğer programlar...konuşma elbette devam ediyor ancak bu kısım bence oldukça önemli. özellikle de şu cümleler;" görevlerini yapanlar, amaçlarına hizmet edenler gözle görülmüyor. çevrede olduklarının farkına bile varamazsın. ama diğerlerine gelince, onlar hakkında hep konuşulur." burada dinlerden girer gizli örgütlerden çıkarsın. ama konu bu değil, esas mesela bu konuşmada "program" yerine düşünce ya da inanç kelimeleri koysak ne olurdu meselesi. bugün dünyada sayısız din, ideoloji, felsefe vesaire var. sürekli üzerinde tartıştığımız, doğrusunu bulmaya çalıştığımız, konuşmaktan ve birbirimizi ikna etmekten asla vazgeçmediğimiz kutsallarımız var. işte biz bunları konuşup kendi fikrimize yandaş ararken asıl görmemiz gerekeni kaçırıyoruz belki de, farkına bile varmıyoruz.mümkün mü?mümkün.--- spoiler ---işte bu yüzden kimilerinin aksiyon dediği şeyi bazı insanlar sindire sindire izleyip anlamaya çalışıyor. bakın "anlıyor" demiyorum, öyle bir iddaam yok. yalnızca kafa yoruyorum.
(island er besti stadurinn til ad lifa - 15 Aralık 2012 22:15)
--- spoiler ---dokuz sene olmuş ama hala aklıma takılan bir soru var: neo, sentinel'leri gerçek dünyada nasıl durdurdu? biri diyor ki gerçek dünya diye bir şey yok, her şey matrix içinde matrix, başka biri de diyor ki the one'ın gücü matrix'in de ötesinde, kaynağı architect'den geliyor, bambaşka biri de çıkıyor adam hibrit, yarı makina yarı insan, wireless'la kapattı arkadaşları.karışık.--- spoiler ---
(j for jason - 19 Şubat 2013 11:06)
yıl olmuş 2013, hala bu film için doğru düzgün bir altyazı yok; eksik kelimeler, otosansürler...
(gominist redar - 26 Şubat 2013 21:22)
ara sira acip replikleri okunasi, ogreti. --- spoiler ---neo: hiya, fellas.agent jackson: it's him.agent thompson: the anomaly.agent jackson: do we proceed?agent thompson: yes...agent jackson: ...he is still...agent johnson: ...only human.--- spoiler ---
(kobretti - 10 Ocak 2014 08:05)
the matrix ile yaşantımı artık daha kapsamlıca sorguladığım, vizyonumu genişletme sebebi olan filmin devamı olacak reloaded'ı sınırlarını aşmış bir hevesle bekliyordum.o dönemlerde hoşlaştığım şahsı davet etmem ve karşılığını da görmem ile birlikte, daha filmi görmeden hayatımın daha iyiye gideceğini anlamıştım. reloaded artık hayatımın bir milestone'u, yıllarca sürecek bir ilişkinin asistanı olacaktı.tabii ki olmadı. tam tersi oldu. hoşlaştığım şahıs filmin yarısından çoğunu kahkahalar eşliğinde izledi. en başlarda küçük tebessümlerle geçiştirmeye çalıştıysam da, sonrasında devam eden çılgın kahkahalarına eşlik edemedim. yıllardır beklediğim bir filmin içine sıçtı. ne izlediğimden bir şey anladım, ne de bu insan evladının kahkahalarından. çokça söylenir, filmin felsefi tabanı da sallantılıydı, gereksiz görselliğe bulanmıştı, değil mi? hah, aynı benim hoşlaştığım şahıs gibi.
(inorganik yasam formu - 6 Haziran 2014 20:49)
hala böyle bir film çıkmadı ya gözüm açık gitmeden öff beee.(bkz: bilim kurgu mantık filmilerinin mihenk taşıdır)
(myopati multi minicore - 7 Ağustos 2014 10:18)
agent smith'in şu "it is purpose that finds us, binds us, deprives us, connects us, drives us" diye başlattığı diyalogdan sonraki uzun dövüş sahnesinde sonlara doğru neo'nun yediği bir yumruk darbesi ile agent smithleri devire devire geri geri uçtuğu sahnede domino taşı devrilme sesi, akabinde üzerine çullanan yüzlerce agent smith'i etrafa saçtıktan sonra elindeki bi agent smith'i çevirip çevirip ayağa kalkmaya çalışan agent smithlerin üzerine attığı sahnede de devrilen labut sesi duyduğuma bikaç seferden sonra emin olduğum film. sübliminal mesaj mıdır bunlar "neo agetn smithleri domino taşı gibi seri devirdi, labut gibi kafa kafaya çarptırdı" şeklinde. ne gerek var ki?
(trenchkot - 21 Haziran 2004 00:15)
Yorum Kaynak Link : the matrix reloaded