Süre                : 2 Saat 7 dakika
Çıkış Tarihi     : 02 Ekim 2009 Cuma, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Döküman,Cinayet
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Overture Films , Paramount Vantage , The Weinstein Company
Yönetmen       : Michael Moore (IMDB)
Senarist          : Michael Moore (IMDB)
Oyuncular      : William Black (IMDB), Jimmy Carter (IMDB)(ekşi), Elijah Cummings (IMDB), Baron Hill (IMDB), Marcy Kaptur (IMDB), John McCain (IMDB)(ekşi), Michael Moore (IMDB), Sarah Palin (IMDB)(ekşi), Ronald Reagan (IMDB), Franklin D. Roosevelt (IMDB), Bernie Sanders (IMDB), Arnold Schwarzenegger (IMDB), Wallace Shawn (IMDB), Chesley Sullenberger (IMDB), Elizabeth Warren (IMDB), Peter Zalewski (IMDB), George W. Bush (IMDB), Bill Clinton (IMDB), Martin Luther King (IMDB), Helmut Kohl (IMDB), Bela Lugosi (IMDB), Zedong Mao (IMDB), Barack Obama (IMDB), Robert Powell (IMDB), Nancy Reagan (IMDB), Joseph Stalin (IMDB)

Capitalism: A Love Story (~ Kapitalizm: Bir ask hikayesi) ' Filminin Konusu :
Michael Moore yeni belgeselinin adını koydu: Capitalism: A Love Story! Meraklı sorulara ise şöyle cevap veriyor: Aşk, şehvet, tutku içeren bir aşk hikayesi. Her gün 14 bin kişinin işsiz kaldığı bir yasak aşk. Yani kapitalizm... 2 Ekim'de vizyona girecek olan filmin şirket politikaları altında ezilen kitlelerin trajik öykülerini anlatacağı söyleniyor. Buradan yola çıkarak bedelini sıradan insanların ödediği finansal krizin sebeplerini ve tabii sonuçlarını da sergileyecek. Moore diyor ki; kumar oynadılar, kaybettiler ve şimdi bedelini sizin ödemeniz gerekiyor.

Ödüller      :

Venedik Film Festivali:Little Golden Lion, Open Prize


  • "michael moore'un 2 ocak 2010 tarihinde gösterime girmesi beklenen belgesel filmi."
  • "michael mooure'un 2008'de patlak veren ekonomik krizin nereden geldigini son derece iyi gosteren ve aciklayan belgeseli."
  • "kesinlikle hardcore sahneler içerecektir. aksi halde adı belgesel değil masal olurdu."
  • "(bkz: wristcutters a love story)"
  • "michael abimiz çok çalışmış, araştırmış ve yapmış. iyidir güzeldir. fakat zeitgesit'in yanında çıtır çerezdir."
  • "din uzmanları bu belgeselle michael moore'un yılın katoliği olarak adlandırılmasını salık vermiş. "catholic of the year" ilginç bir ünvan bence."




Facebook Yorumları
  • comment image

    ilginç bir bilgi: ev alımı konusundaki kredi teşviklerinin 11 eylülden sonra devlet politikası haline geldiği söyleniyor, greenspan'in bunu desteklediği. bunu bir televizyon programında duydum. teori şöyle: 11 eylül krizinden sonra güveni azalmış insanlar ne yapar? bir ev, bir yuva isterler, kalıcı bir yer. bunun desteklenmesiyle beraber krizin arkasındaki sebeplerden birisi de sosyal psikoloji olarak ortaya çıkıyor. iktisadi kararlar, söylendiği gibi iktisadi bir rasyonaliteyle değil, politik ve psikolojik süreçler içerisinde veriliyor.

    filmin amacı, kapitalizm ve genelgeçer ahlak arasındaki çatışmaları skandalize etmek. gayet pedagojik bir üslupla basitçe anlatılan hikayede söylenenleri, azıcık gazete okuyan bir solcuysanız, zaten biliyorsunuzdur; yeni bir numara yok. fakat moore'un hedeflediği bir kitle, aydınlatmak istediği bir kitle var. netice olarak filmi izlerken bildiklerinizi unutup, kendinizi bu kitleyle özdeşleşirken buluyorsunuz. belki de film sonrası hafiften kıllanmanın sebebi, böyle bir kitlenin varlığından şüphe duymaktandır. varolup varolmadığı meçhul bu kitlenin özellikleri nedir? basit, çalışan vatandaşlar olmaları. filmde anlatılanlardan etkilenip gaza gelmeleri filan fiştek. eğer ki birbirimizi yiyorsak çok komik bir durum. üst orta sınıf tipler olarak michael moore filmine girip işçi sınıfı adına sevinip coşup filmden çıkıyoruz oh yeah. işçi sınıfı ise kendi derdinde, olan bitenlerden haberi yok. öyleyse çok fena bu filmi izlerken yaşadığımız duygular valla.


    (bir takim dis mihraklar - 13 Kasım 2009 15:47)

  • comment image

    michael mooure'un 2008'de patlak veren ekonomik krizin nereden geldigini son derece iyi gosteren ve aciklayan belgeseli.


    (fnac - 27 Kasım 2009 11:48)

  • comment image

    bu film, kapitalizm eleştirisi yapmanın her zaman için gerçek bir eleştiri yapmak anlamına gelmediğinin önemli bir örneği. koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler diye bir söz var malum. o yüzden moore hala önemli... ancak bu öneminin sınırlılıklarını da bir yere not etmekte fayda var.

    sınırlılık derken şunu kastediyorum: kapitalizm, temelinde artı değer sömürüsünün yattığı kurumsallaşmış bir sistem ve bu sistem, içinde kurumsal/bireysel öznelerin hareket ettiği yapısal bir zemin üzerine kurulmuş bir durumda. yani kapitalist sistem basitleştirirsek özne ve yapının diyalektik-bütünsel birliğinden oluşur ve bu birliğin bütünlüğünü ıskalamak yanlış sonuçlara götürür.

    bu film ne yazık ki bu bütünlüğü ıskalamış durumda. öyle ki film bittiğinde gözünü para hırsı kaplamış kapitalistler ve bunların yardakçıları olan politikacılar olmasa kapitalizmden hiç de şikayetimiz olmayacağı sonucu çıkıyor. yani bu öznelerin üzerinde hareket ettiği yapısal zemin gözden kaçırılmış durumda. örneğin, filmin son bölümünde moore, zırhlı kamyoneti bankaların önüne dayayıp halkın parasını iade etmelerini istiyor: "bu paraları ait oldukları yere, federal reserve bank'a götüreceğim." böylece modern robin hood'umuz zenginden alıp yoksul'a vererek kapitalist eleştiriyi nihayete erdiriyor. ama zenginliği ve yoksulluğu yaratan koşulların ne olduğu, federal reserve bank'da somutlaşan devletin zenginlik ve yoksulluk bağlamındaki asli işlevine bırakın değinmeyi gündeme bile getirmiyor/getiremiyor.

    ha, bu eleştiriye "bilader amma pimpiriklisin, adam 127 dakikalık bir film kapsamında ancak bu kadarını yapabilmiş" karşı eleştirisi sunulabilir. ben de derim ki önemli olan ne yapıldığı ve yapılan şeyin süresi değil, yöntemidir. sağlam bir yöntem üzerine oturtulmamış bütün kapitalizm eleştirileri havanda su dövmekten öteye gitmez.


    (lairocse - 12 Aralık 2009 21:11)

  • comment image

    sadece sonuclar uzerinden giden belgesel

    --spoiler--

    evini ipotek ettirip kredi alan ve cilginca tuketen insanlara deginmezken odenmeyen kredi borclari sebebiyle evlere haciz koyan bankalari elestiren belgesel. tabi o 700 milyar dolar finansal kurumlar yerine kredi magdurlarina verilebilir miydi diye dusunmuyor degil insan

    --
    spoiler--


    (arbitraj - 13 Aralık 2009 00:20)

  • comment image

    michael abimiz çok çalışmış, araştırmış ve yapmış. iyidir güzeldir. fakat zeitgesit'in yanında çıtır çerezdir.


    (yiitshener - 24 Aralık 2009 23:08)

  • comment image

    --- spoiler ---

    tamam doğru, kapitalizmi temelden eleştirmiyor gibi ama bi iki ufak detay var ki aslında moore'un bu yüzeysel eleştirisinden daha fazlasını içinde tuttuğunu, ama seyreden kitle özümseyebilsin diye ancak bu kadarını çıkarttığını söyleyebiliyorum. neler mi onlar,

    sosyalizmin öcü olarak sunulmasına esprili karşılık vermesi,
    senatodaki tek sosyalist adamı bulup onu konuşturması (ve üst ses olarak "hiç de fena gelmiyor kulağa, yapsak mı ne" demesi),
    gençlerde artık eskisi kadar sosyalizm karşıtlığı olmadığını söylemesi,
    çözüm yolunun işçilerin sisteme ayaklanması olduğunu vurgulaması (paso "ayaklanma" kelimesini kullanması),
    sürekli sosyalist bi sistemin halka sunacağı şeyleri savunması (bedava sağlık, bedava eğitim, iş hakkı, tatil hakkı vs),
    işçilerin bizzat sahip olduğu bi fabrikaya gidip orayı övmesi,

    ve ağız dolusu gülmemi sağlayan son ayrıntı.. belgesel bitiyor, yazılar çıkarken bi orkestra çalıyor, vokalist sinatra ekolünden şarkı söylüyor, o esnada eski başkanlardan zenginliğin paylaşılması gerektiği sözleri ekranda görünüyor, onlara dikkat ediyorum, ama sonra birden çalan şarkıya dikkatimi çeviriyorum.. (spoiler alert: eğer sürprizi kaçırmak istemiyorsanız paragrafı atlayın).. bi dakka lan.. bu.. bu.. enternasyonal lan.. bu marşın ingilizceye çevrilmiş ve orkestra tarafından çalınmış halini bitiş müziği olarak seçmiş. moore (bu topraklardan bakınca) ne kadar basit ve yüzeysel gelse bile aslında bi sosyalist damarı var yahu.. belgesellerinde amacı seyreden en alt seviyede insanları kazanmak. o yüzden geri tutuyor fikirlerini bence.

    yoksa bu belgeselde eleştirecek çok fazla şey var aslında doğru.. obama'nın bi kurtarıcı gibi gösterilmesi, din adamlarının da kapitalizme karşı olduklarını gözümüze sokması (millete şey demek istiyor işte, haklarınızı savunmak dinsizlik değil, bak kilise bile kapitalizme karşı) ve hala moore'un bi türlü eleştirisini yüzeyden daha derine indirmemesi.. onun belgesellerinde de hep en önemli şey seçimler, kimin başkan olduğu, hükümet vs.. oysa aklı başında her sosyalist bilir ki bunlar sadece tiyatrodur, ülkeyi yönetenler hükümetler değildir. ama hakkını yememek lazım, bence bu belgeselde buna dair vurgular (hafif de olsa) yapıldı.. misal, meclisi gösterip "bunlar değil ki ülkeyi yönetenler" diyebildi sonunda..

    ben sonraki belgeselini merakla bekliyorum. çünkü bugüne kadar hep bush eleştirisi üstüne kurmuştu, bu seferkinde "obama geldi, ayaklanmayı başlattık" anafikri vardı, şimdi obama o sağlık reformunu da kuşa çevirdikten sonra yeni belgeselinde obama da bi işe yaramıyormuş demesini bekliyorum.

    kapitalizmi elimine etmeli ve yerine yenisini getirmeliyiz. o yenisi de (işte burada ne diyecek diye bekledim) demokrasidir (eh bu da iyidir) ve sonra o şarkı başladı.. bence var moore'da bi temel. bi sonraki belgeselinde daha açıktan duyarız belki.

    ---
    spoiler ---


    (brick top - 23 Şubat 2010 04:23)

  • comment image

    doları para birimi olarak kullandırmaya başlayan başkan thomas jefferson'un 1816'da söylediği 'bankacılık kuruluşları düzenli ordulardan daha tehlikelidir' sözüyle ironik biçimde son bulan belgeseldir.


    (t59g61 - 13 Mart 2010 17:40)

  • comment image

    --- spoiler ---
    özel ıslahevleri üzerinden, dolayısıyla çocukların sırtından deli gibi servet yapan iştirakçilerin ve işbirlikçi hakimlerin olduğunu da öğrenmiş olduk abd cehenneminde. özel ıslahevi mi olurmuş? olurmuş. bu ıslahevlerinde maksimum kar hedeflendiğinden; bir partide esrar içen liseli bir kız 4 dakikalık yargılama sonrası dokuz ay, annesinin erkek arkadaşının yüzüne biftek atan bir sıbyan ise yedi ay boyunca ıslahevinde özgürlüğünden yoksun bırakılmış.
    ---
    spoiler ---


    (paronoid android - 16 Mart 2010 09:22)

  • comment image

    işlediği konu, son bir kaç yılda internetin geçmişe oranla daha gelişmiş olması sebebiyle onlarca açıdan insanlara iletilmiş olduğu için biraz sıkıcı bir film olmuş sanki, en azından benim durumum bu*. bir miktar erken çıksaydı bu film belki de daha başarılı olurdu ama fahrenheit 9/11'ı seçim öncesi çıkarmanın amerikada nelere sebep olduğunu hepimiz 2004 kasımında gördük.

    ama filmde anlayamadığım bir bölüm var, sonlara doğru michael moore almanya ve japonya'daki anayasaların ikinci dünya savaşı sonrası insan haklarını güvenceye alacak şekilde düzenlendiğini, fdrin de aynı ideale sahip olduğunu ama bunun gerçekleşmediğini söylüyor. acaba moore ikinci dünya savaşında yenilen ülkelere demokrasi ve insan haklarının galip ülkeler* tarafından aşılandığını mı ima ediyor? açıkçası michael moore'un şu güne kadar ortaya koyduğu şeyleri düşününce böyle bir şey diyeceğini ben sanmıyorum, bu tahminen benim yanlış anlamamla alakalı bir şeydir ki belki biri bana bunu açıklayabilir diye bu detaya odaklanma derdine düştüm.

    ha bu arada:

    --- rabbime sordum spoiler dedi ---

    we are not detroit!

    --- rabbime sordum spoiler dedi ---


    (rdx - 16 Mart 2010 15:29)

  • comment image

    barack obama'nin secilmesini, amerika'nin bekledigi kurtulus gibi gösteren film. obama secildikten sonra amerika'da pek bir degisiklik olmadigi icin biraz abarti bir beklenti/yorum olmus. 3-4 sene sonra obama'yi amerika'yi mahveden seytan olarak gösteren bir film gelebilir michael moore'dan. kafasi karisik, cözümün ne oldugunu bilmez bir tavir vardi sanki bu filmde. durum böyle boktan ama bilmiyoruz iste ne yapacagimizi. ortaya karisik, bir sosyalist-kapitalist bisiler yapsak olur belkim tadinda.

    --- spoiler ---
    franklin delano roosevelt'in 1940'li yillarda gerceklestirmek istedigi second bill of rights'in detaylari ilgincti. amerikalilara biraz acimadim desem yalan olur. zira roosevelt'in hayal ettigi bu sistem, almanya, hollanda, avusturya'da kismen ve iskandinav ülkelerinde ise nerdeyse tamamen roosevelt'in hayal ettigi gibi gerceklesmis durumda. hala saga sola amerika'yi ve ordaki yaşama düzenini örnek gösterenler, türkiye'yi kücük amerika yapmak isteyenler, sapkalarini önlerine koyup düsünsünler.
    meraklisi icin gelsin
    http://en.wikipedia.org/wiki/second_bill_of_rights
    ---
    spoiler ---


    (mit dem wissen waechst der zweifel - 9 Mayıs 2010 18:21)

  • comment image

    çekenin amacını ve yöntemlerini ne kadar çok sevsem ve tüm gönlümle desteklesem de,oldukça sığ bir belgesel olduğunu -moore standartlarında göre bile- itiraf etmek gerekir.tamam moore populist belgeseller çeker kabul de sanki bu resmen ekonomik kriz patlarken çekilmeye başlanıp,olayın boku soğumadan salonlara yetiştirilmeye çalışılmış gibi.

    abd ile ilgili bir iki teferruat dışında pek bir şey anlatabildiği,en azından dünya'ya yok.hatta az okumuş amerikalılara da yoktur.hele o baştaki oyun yazarının kapitalizmi tarif etmesi ve tarifi bile çok saçmaydı. ulan başka adam mı yok,"elementary economics" dersleri almış üniversitede aman ne birikim, çok ünlü biri olsa gene kabul edilebilir bu kişinin konuşması ama ara ara yan roller oynayan sıradan bir oyun yazarı sadece...

    tamam belgesel sıradan abd'liyi hedef almış,örnek işyerleri olarak da işçi ile yöneticilerin eşit para aldığı,eşit oya sahip yerleri göstermiş ama yani kapitalizm,bilhassa abd kapitalizmi ile savaşlar arasındaki bağlantıya değinmeden de olmaz ki be abi...


    (cnnbs - 17 Mayıs 2010 20:16)

  • comment image

    belgeselde eleştirilen merkez bankasına karşı çıkanlardan birinin milton friedman olması gerçekten ilginç geldi bana. krizde batan bankaların kurtarılmamasını savunanlar da liberallerdi hatta. keynesyenlerin merkez bankası aşkını biliyoruz zaten. acaba bu belgeselde itin götüne sokulan kapitalizm denilen şey aslında tam olarak kapitalizm değil mi? serbest piyasa denilerek öcüleştirilen şeyin cici politikacıların yeğenlerine bağışcılarına ekonomiyi kontrol güçlerini kullanarak ulufeler dağıtması değil mi? obama tarzı devleti büyüterek ekonominin kontrolünü devlete geçirerek yapılan düzenlemeler bu tarz olayları daha fazla artırmaz mı? böyle düşününce micheal moore'un obama yerine ron paul'ü desteklemesini daha mantıklı buluyorum valla.


    (susmicam - 9 Haziran 2010 01:31)

  • comment image

    michael moore apacik bir sekilde manipulasyon ustadi. bi kunuyu objektif bir sekilde, her yonuyle inceleme maksadiyla degil de sadece kendi tezini guclendirmek icin ele almaktan, eldeki veriyi kafasina gore kesip yapistirmaktan etik bir rahatsizlik duymuyor. yine de kil degilim cunku bu gucunu seytanin avukatligini yapma yerine buyuk olcude akli basinda argumanlari savunmak icin kullaniyor, vicdan sahibi ezilen insanlarin yaninda bir adam. belgesel degil ama yine de iyi, egitici, zeitgeist'in 3. bolumunun kardesi niteliginde bir film olmus. sahsima amerikanin sag duyulu, akilci ve cesur bazi sanatci, politikaci ve ekonomisleriyle tanisma firsati sunmustur.

    bunlardan biri de marcy kaptur. burdan kendisine soyle sesleniyorum ''ufak tefek ame ne deli hatunmussun sen; 700 milyar dolarlik bail out operasyonu sirasinda finans devlerine acik acik kafa tutmaktan cekinmemis, mortgage madurlarini mecliste isyana filan cagirmissin, ohio'nu neresindensin sen bakiim, helal olsun.''


    (indiegirl - 26 Ağustos 2010 12:27)

  • comment image

    obama'nın başkan olduğu anons edilince insanların sevinçten ağlayışlarını, mutluluklarını gösterdiği sahnede çok üzüldüğüm filmdir. çünkü orada ağlayan zenci teyze onu bir değişimin simgesi olarak görüyor fakat bilmiyor ki obama' nın da diğer şerefsizlerden bir farkı yok, aynı bokun laciverti deyim yerindeyse.

    insanlara, insanlığa çok ama çok yazık.


    (everyone looks so good from here - 20 Şubat 2012 09:26)

  • comment image

    din uzmanları bu belgeselle michael moore'un yılın katoliği olarak adlandırılmasını salık vermiş. "catholic of the year" ilginç bir ünvan bence.


    (infanta - 26 Nisan 2012 07:01)

Yorum Kaynak Link : capitalism a love story