Side by Side ' Filminin Konusu : Bir belgesel olarak karşımıza geliyor film. Sinemanın keşfinde, hareket eden görüntülerin kaydı için yapılan standart format film olarak nitelendiriliyordu. Son yirmi yılda ortaya yepyeni bir dijital film yapımcılığı çıktı. Bu yöntem çığır açan bir devrim yarattı. Filmde Reeves, sinemanın gelişimini ve dijital film yapımcılığının etkileri araştırır ve keşfeder. Bunu da James Cameron, David Fincher, David Lynch, Martin Scorsese, Steven Soderbergh gibi Hollywood ustaları ile gerçekleştirdiği derinlemesine röportajlar aracılığı gerçekleştirir.
Stanley Kubrick: A Life in Pictures(2001)(8,0-9285)
The Cutting Edge: The Magic of Movie Editing(2004)(7,8-2345)
Visions of Light(1993)(7,8-2847)
These Amazing Shadows(2011)(7,6-1493)
Tales from the Script(2009)(7,1-1380)
Cinematographer Style(2006)(7,1-303)
ingilizce öğrenmenin ve öğretmenin en keyifli yolu diyebiliriz bu kitap serisi için. çizimleriyle, alıştırmalarıyla son derece sistematik giden bir kitaptır. onunla ingilizce öğrendikten 15 yıl sonra bu kez birilerine ingilizce çalıştırmak için elimize aldığımızda aynı tadı vermiştir gene. süperdir.genelde bir örnek resim ve diyalog verir, resimde ingiliz anahtarını gördüğünüz anda fixing'i, kitap gördüğünüz anda readingi yapıştırabilirsiniz gönül rahatlığıyla...ayrıca da, evet dört kitaptır. dört de workbook eder sekiz.http://www.longman.com/ae/marketing/sidebyside/
(molosztash - 9 Aralık 2006 22:44)
"side by side second edition book one chapter two ..." şeklinde başlayan kasetleriyle, eğlenceli diyaloglarıyla anadolu liselilerin beynine kazanmış süper kitap. bizim jenerasyonda bir de wow vardı fakat wow'daki diyaloglar,hikayeler biraz karanlıktı.ne biliyim fazla ingilizdi yani. oysa side by side öyle miydi ya? böyle bir amerikan yavşaklığı,sit-com havası vardı. (bu arada artık side by side third edition olmuş)
(serotoninn - 22 Ağustos 2007 19:51)
tapılası ingilizce kitabı. çizimleri, kasetleri cok eglenceliydi ve diger butun ingilizce kitaplarından farklıydı. quote etmek istediğim şeyler var hemenwheres sueshes working at the zoosue? at the zoo? oh, no!wheres frank hes working at the bankfrank? at the bank? oh, no!wheres markhes working in the parkmark? in the park? oh, no!
(cubique - 14 Ocak 2003 01:44)
yapım sürecinde pek çok yönetmen ve görüntü yönetmeniyle 140'a yakın görüşmenin gerçekleştirildiği, kamera arkasıyla ilgilenenlerin mutlaka izlemesi gereken belgesel.
(slackerbitch - 7 Aralık 2012 18:20)
2000'lerin en yenilikçi ve heyecan verici birkaç yönetmeninden birisi christopher nolan'ın muhafazakar dede gibi gözüktüğü belgesel (montajcının işi bu). herkes dijitali öve öve bitiremezken, chris ve chris'in görüntü yönetmeni selüloid'in hala yerinin tutulmayacağında ısrarcı.belgeselin temel tartışması: çekim, dağıtım, gösterim ve arşiv bağlamında film vs. dijital.aklımda kalanlar:- hollywood camiası, bu konuda da sinemayı sadece kendinden ibaret sayıyor. 2000'ler öncesi sanki video ve dijital kayda dair dünya genelinde sadece dogma95'ciler varmış gibi davranıyor. sebebi de meşhur dogma filmi festen'in görüntü yönetmeni anthony dod mantle'ın hollywood'da çok iş yapmış olması.- sinema eskiden gerçekten büyülü bir şeymiş, izleyenlerden ziyade yapanlar için (filme çekenler için hala öyle). çekim yapıldıktan sonra, filmlerin yıkanıp gösterime hazırlanması için 1 gün beklemek gerekiyor. nasıl bir sonuç çıkacağına dair yönetmenlerin ne kadar stresli olduğunu görmek epey heyecan vericiydi. ben olsam film çekerken hiçbir gece uyuyamam. görüntü yönetmenlerinin kendini büyücü olarak görmesi, bazı yönetmenlerin buna gıcık oluşu... kimsenin o gün yapılan işe dair hiçbir fikri olmaması...- dijitale geçişin daha çok oyuncular ve kurgucular üzerindeki ezici bir etkisi var. çekim yapmanın masrafının büyük oranda azalması üzerine saatlerce kayıt alınıyor kurguculara ayıklattırılıyor, oyuncular aralıksız saatlerce çalışmak zorunda kalabiliyorlar.- george lucas asla sadece bir yönetmen değilmiş. james cameron'u biliyorduk, avatar'ı çekmek için 3d teknolojisini nasıl yıllarca hazırlanarak beklediğini ve gelişmesine katkıda bulunduğunu... ama dijital kaydın gelişiminde george lucas ve stüdyosunun itici bir güç olduğunu, bu kadar maddi ve lojistik destek sağladığını bilmiyordum.- belgeselde dizi sektöründen hiç bahsedilmiyor, bence önemli bir parametre. halbuki son yıllarda patlayan dizi sektörü büyük ölçüde varlığını dijital çekime borçlu diye biliyorum.- yönetmen de, görüntü yönetmeni de, color correction'cı da, görsel efekt yapan da filmin asıl sahibi olarak kendini görüyor.- richard linklater'ın filmleri ne kadar entelektüelse kendisi de o kadar üzgün kaslı.
(quantum tarantula - 8 Mayıs 2013 00:07)
anadolu lisesi ingilizcesi öğrenmemizi sağlamış, ilkokuldan sonra hazırlıkta okuduğumuz kitap idi*. hala beynimde "side by side second edition book one chapter one page one, my name is maria i live in mexico city my phone number is bla bla bla..." diye çınlamaktadır ilk kasetinin ilk cümleleri. diyaloglara dayalı, konuşma ve pratik öğreten bir kitaptı kendileri, garip ve komik çizgileri, ritme dayalı şarkıları vardı... "practicing practicing practicing practicing practicing english all the time practicing english in the kitchen! practicing english in the parc! practicing english in the restaurant! practicing english all the time!!!* " bunun yanında wow dayamışlardı bize grammar niyetine..
(sigata - 22 Haziran 2004 01:26)
christopher nolan ile wally pfister'ın filmin faydalarını överken dijitalin genç sinemacılara sunduğu imkanları atladığı film. mevzunun bu kadar etrafından dolaşarak muhafazakar/duygusal bir tavırla filmi savunmaları bana hiç ikna edici gelmedi, komik görünüyordu hatta. belki kurgucunun işidir.dijital kameralarla çekilmiş film.
(raglegumm - 28 Haziran 2015 01:11)
bilfen koleji'nde birinci ve ikinci sınıflarda yürütülen eğitim sisteminin adı.şöyle ki, öğrencilerin iki adet sınıf öğretmenleri oluyor. alışagelmiş sınıf öğretmenlerinin yanında haftada 16 saatten fazla ders yaptıkları ve onlarla sürekli ingilice konuşan bir başka sınıf öğretmenleri mevcut. bu çocuklar önceden ingilizce eğitimi alarak geliyorlar çoğu zaman. bu sebeple anlaşabiliyorlar.yemeklere iki öğretmenleriyle birlikte iniyorlar. ingilizce öğretmenleri çocuklarla her şekilde ingilizce konuşuyor. yine aynı şekilde tenefüslerde de bu şekilde.matematik, hayat bilgisi, fen bilgisi ve resim derslerinde connection adı altında son 10 dakikada ingilizce öğretmeni öğrenilen konuyla ilgili öğrencilerle ingilizce ders işliyor. çocuklar bu şekilde de geliştiriyorlar kendilerini.okulun çeşitli kulüpleri var. bu kulüplerde de çocukların ingilizce konuştukları bir öğretmenleri oluyor mutlaka.amaçlanan şey öğrencilerin ilk iki sınıfta ingilizce'ye dair özellikle konuşma becerilerini geliştirmeleri. tüm öğrendiklerini ingilizce paralelinde de öğreniyorlar.
(applefangirl - 18 Aralık 2016 14:14)
biri mavi biri kırmızı iki kitabı vardı, haliyle de alı$tırma kitaplarıyla birlikte. diyalogları onlarca kez yazdırırdı, hz. kitabımdı. "don't be ridiculous" repligini ordan ezberlemi$tim.
(dempsey - 17 Eylül 2001 01:26)
kameralarda filmliden dijitale geçişin sektörü nasıl değiştirdiğini anlatmaya çalışan bir belgesel.bir yandan bu geçişin mantıklı olduğunu, önemli olanın araç değil anlatmak istenilen olduğunu düşünüyorsunuz. öte yandan da dijitale geçiş ve cgı sonrası sinemadaki kalitenin ne kadar düştüğünü düşünüyorsunuz.yani düz mantıkla teknolojik gelişmelerin sinemada ki verimliliği arttırmasını beklerken aksine azalttığını görüyoruz. düz mantıkta hep bir hata çıkar zaten.bence bunun sebebi teknolojik kolaylıkların bu işi ele ayağa düşürmesi. o zor ve gereksiz gözüken filmli kamera zahmetleri, cgı öncesi sahnelerin hepsi daha bir zeka istiyordu. böyle imkansızlıklar arasında ortaya iyi bir film çıkarmak nispeten stüdyoları kaliteli isimlere mecbur eden bir süzgeçti. dijitale geçiş, maliyetlerde ki düşüş ve cgı bir şeyleri kolaylaştırırken bu süzgeci de ortadan kaldırdı. şimdi ortalama yönetmenler bile gişede gayet kârlı filmler çekebiliyor. böyle bir imkan varken stüdyo neden yenilikçi isimlerin getireceği risklere razı olsun ki?
(kemalbam - 26 Kasım 2017 15:10)
Yorum Kaynak Link : side by side