Body and Soul (~ Anima e corpo) ' Filminin Konusu : Body and Soul is a movie starring Charles Farrell, Elissa Landi, and Humphrey Bogart. Andress, Watson and Johnson are with a Royal Air Force squadron in France. When Watson is killed in combat, Andrews tries to return the letters...
Bullets or Ballots(1936)(7,1-2273)
A Devil with Women(1930)(7,0-54)
The Bad Sister(1931)(6,8-809)
Love Affair(1932)(5,9-316)
Midnight(1934)(5,7-686)
orijinal adı ile testrol és lélekrol. bu sene altın ayı'yı kazanan enteresan film.
(skydreams - 19 Şubat 2017 13:08)
film, iki bireyin birbirlerini bulma hikayesini hayvanlar ustunden yapiyor.acilis sahnemiz inanilmaz guzel olan geyik sahnesi. geyiklerin birbirlerini, kis ayinda kesfi. ıldikó enyedinin belgesel geleneginden gelisinden oturu, bu kurgusal filmi boylecesine sakin ve naif dokunuslarla izlememizi, birden karsimiza cikan mezbaha sahneleri yikiyor, nitekim zaten film burada calisan iki kisiyi konu aldigindan, sahnelerin tamami gercek.film fena sayilmaz, sonunda yer alan ibare oldukca aciklayici: bu filmdeki hayvan sahneleri gercektir, ama film amaci ile degildir gibi birsey.bircok film review siteleri bu filmin berlinalede nasil altin ayiyi aldigini tam aciklayamiyor, nitekim favori degildi. oldukca sasirtici bir gelisme oldu en buyuk ödülü almasi.neyse; o meshur sahne ve muzik: laura marling ten geliyor: https://www.youtube.com/watch?v=cjlkhxrqovqdip not: bu guzel acilis sahnesini paylasmadan edemeyecegim: https://www.facebook.com/…e=3&__mref=message_bubbleüstüne yazilmis detayli bir inceleme: http://www.indiewire.com/…film-festival-1201784941/
(botamaniaensis - 20 Şubat 2017 11:42)
berlinale 2017'den altın ayı ödülüyle ayrılan macar filmi.film, sosyal yaşama tam olarak adapte olamamış, kendi dünyasında yaşayan iki karakter arasında sıradışı bir aşkın gelişimini konu ediniyor. aşk dediysem, öyle romantik filmlerdeki klasik aşklar gibi değil, karakter odaklı, gerçekçi ve tam tabiriyle sıradışı bir aşk. film seti olarak bir mezbahanın seçilmiş olması ve filmin bir mezbahanın günlük işleyişini açık bir şekilde yansıtması da enteresan bir tercih olmuş.bence filmin en başarılı kısmı, oldukça zor karakterler olan başrollerin son derece derinlikli bir şekilde kurgulanmış olması. oyuncuların da burada payı büyük tabii ki. özellikle kadın başrol oyuncusu alexandra borbely iyi iş çıkarmış. gerçi hepsinin ötesinde filmin benim için en büyük getirisi, what he wrote gibi güzel bir parçayla tanışmamı sağlaması oldu.kesinlikle izlemeye değer. yalnız, izlemek isteyenler için ufak bir uyarıda bulunayım. filmde kan unsuru son derece fazla ve çarpıcı bir şekilde kullanılmış. kandan rahatsız olan bir insansanız kötü etkileyebilir. nitekim berlin'deki gösterimde filmin sonuna doğru üç kişi fenalaşmıştı.
(johnluther - 16 Mart 2017 02:17)
altın ayı alacak kadar güçlü bir film mi tartışılır. rakiplerini de görmek lazım.ancak yönetmenin belgesel geçmişinin kendini epey belli ettiği görsel bir çarpıcılık var filmde. hayvanlar birer karakter gibi güçlü duruyor. insanın hayvanla olan ilişkisini sorgulamaya da kenardan köşeden bulaşmış oluyor film.çoğu sanat filmi gibi bu filmde de öncesi ve sonrası konusunda pek fikri yok izleyicinin, gösterilen kesitini izliyoruz hikayenin, neden böyle, sonuç ne olacak bilmiyoruz.--- spoiler ---bedensel disfonksiyonu olan bir adamla bedenine yabancı bir kadının aşk yoluyla buluşan ruhlarını görüyoruz. adam duygularına pek kulak asmamış ileri yaşına kadar, bedensel zevklerle yetinmiş, kadın hem bedenini hem duygularını arkaplanda tutan güçlü bir mantık duvarıyla çıkmış dış dünyaya.şimdi birbirleriyle karşılaşıyor ve alışkanlıklarını geride bırakmaya çalışıyorlar. rüyalarında iki geyik olup rahatça hareket ediyorlar, bedenlerine tamamen hakimler, konuşmadan anlaşıyorlar, aşk bağıyla düşüyorlar birbirlerinin peşine. ama gerçek hayat o kadar kolay ilerlemiyor, sıyrılmaları gereken bir dolu önyargıları, beklentileri, düşünceleri var. ve ancak ölümün kıyısına gelince birbirlerinin karşısında çırılpıplak kalabiliyorlar. rüyalarda buluşan iki ruh, bedenlerini geride bırakıp aşka düşüyorlar. ruhları da öğretiyor bedenlerine, yavaş yavaş, nasıl birbirlerini tamamlayacaklarını...--- spoiler ---
(agirroman - 1 Mayıs 2017 19:35)
grafik kan sahneleri bireyin toplundan dışlanması (kolu+ yaşı veya sosyal uyumsuzluğu yüzünden) değersizleştirilmesi ve insan dışı muamele edilmesine gönderme yapıyor. erkek başrolün --- spoiler ---film başında geyiklerle ilgili yaptığı yorum aslında kendisi için yaptığı yorum anlamına geliıyor bu açıdan.aynı zamanda film 4 duyu üzerinde çok yoğun oynuyor. adamın kolunu kaybetmiş olmasından kadının hiçbir canlıyla fiziksel yakınlıkta bulunmamasına kadar senaryonun ana dayanağı hissetmek. yine bu paralelde bakıldığında kan sahneleri yerli yerinde.--- spoiler --- izlenilesi güzel bir film. zerre sıkılmadım, uzun olsa da.
(kadifeyeraltindannebeklediniz - 27 Mayıs 2017 07:52)
tema olarak the lobster’ a benzetilebilir ilk başta. ama sonrasında çok farklı filmler olduğu anlaşılıyor. biri fantastik bir dünya yarattığını bağıra bağıra söylerken, diğeri psikoloji ve karakter özelliklerini harmanlamamız için somut bir örneği bize sunuyor, bir rüyayı.aynı gece, aynı anda, iki ayrı kişinin gördüğü aynı rüya. —spoiler—bu nasıl gerçek olabilir’ i düşünürken film ilerledikçe bu sorunun öneminin kalmadığını, aslında nedeni sorgulamanın gereksiz; sürecin ve sonucun çok daha önemli olduğunu anlamaya başlıyorsunuz. özellikle kadının sorunları ile o rüya sayesinde nasıl da bir “ insan” a dönüştüğünü, erkeğin en önemli umursamazlığının nasıl da duygusallığa evrildiğini, ve sonunda tıpkı rüyadaki gibi nasıl da beraber olmaları gerektiğini anladıklarını izliyoruz. bunlar rüyalarındaki o gerçekçilik sayesinde oluyor, hayata tutunmalarına yardım eden o iki geyik sayesinde. yaygın ve kimilerine göre saçma gelebilecek bakış açısıyla; insanı hayvan olarak göstermek her ne kadar ütopik bir durum gibi gözükse de o iki geyik o kişinin ilk hallerinden çok daha insani durumda aslında. işte bu “insanilik” kadın ve erkeğin normal birer insan olma durumuna faktör oluyor. filmin özünü de bu nokta oluşturuyor.bu ayrımı yapanlar ve yapmayanlar olarak filmin kattıkları da çok farklı oluyor ne yazık ki.—spoiler—
(voice war - 7 Şubat 2018 00:42)
kuvet, kan ve muhtesem sarki sahnesini barindiran film.
(sureklibiryolculukhalindeyim - 18 Şubat 2018 10:48)
yazarlar çok güzel anlatmış, aynı şeyleri tekrarlamayacağım;giriş sahnesi filmi az çok anlatıyor, geyik ve ceylanın tanışma sahnesi. gerçekten etkileyiciydi. çekimler harika, hayvanları bu kadar güzel bir kompozisyonla görüntüleyebilmek, bilemiyorum, belgeselci olmanın bir getirisi sanırım.film bitince de düşüncem şu oldu: bir yandan rüyalarda tüm dünyevi ritüellerden soyutlanmış iki hayvan ceylan ve geyik, diğer yandan aşkı tadan, hisseden iki insan. ne kadar farklı gözüksek de aynıyız. anlatabildim mi bilmiyorum. demek istediğim insan en saf haliyle ancak ‘hissedince’ yaşadığını anlayan bir canlı, hissedemediğinde, çıkmaza girip yokolmak isteyen garip bir hayvanız bizler de. kadın gerçek hayatta asla ceylan olamayacağı korkusuna kapılınca çıkış arıyor, o esnada adam (geyik) onu tekrar hayata döndürüyor. ve beraber rüyayı gerçek yapıyorlar, artık rüyalara ihtiyaçları kalmıyor, çünkü artık hissediyorlar, varoluyorlar. ‘senin güzel olduğunu düşünüyorum’bir bald eagle ya da ren geyiği gördüğümüzde ne kadar da çok etkileniriz, değil mi? kelimenin tam anlamıyla güzel deriz, hayran kalırız. benim kendime sorduğum soru da bu sanırım, aşk da böyle birşey, birine bakıp çok güzel etkileyici birşey görebilmek. birinin de size baktığında etkileyici birşey görebilmesi, hayran olması. saf ve duru sadece hisleriyle size hayran olabilmesi. sizi güneşi teninde hisseder gibi hissedebilmesi. güneşe döner gibi size dönüp sizi izlemesi. en gerçek haliyle hissetmek. öyle işte..not: ayrıca kadını da saga noren lanski malmöye çok benzettim:) sanki karakter bron/broen den direkt kopyalanmış gibi.
(ikitekerlibisiklet - 1 Mart 2018 10:19)
geçen sene istanbul film festivalinde izlediğim ama dün itibariyle tekrar izleme ve üzerine düşünme fırsatı bulduğum filmdir. filmi izlediğim an ve deneyimden bağımsız düşünülemez. filmin en ufak detayı- erkek karakterin engelli kolunun bir kalkan olarak maria'nın dünyasında resmedilmesi de dahil olmak üzere; film harika bir anlatım diline sahip. ya gerçekten aşk sadece bir rüya paylaşımından ibaret ise; ve tüm reklam dünyası 14 şubat için ortak bir yalanı yüceltiyorsa? philip roth'tan aktarmak gerekirse; "aşk için mi? ne aşkı? tanıdığımız bütün çiftleri hani bağlanmaktan korkanları bile birbirine bağlayan şey aşk mı yani?(...) daha ziyade rahatına düşkünlük ve apati ve suçluluk duygusu değil mi? daha ziyade korku ve tükenmişlik ve atalet, düpedüz tırsaklık değil mi? evlilik danışmanlarının ve şarkı sözü yazarlarının ve psikoterapistlerin sonsuz hayallerine konu olan “aşk”la ne alakası var bunların?”" her neyse ben filmdeki rüya metaforunu her zaman platonik aşk olarak yorumlamıştım. bugün izlediğim kişi sayesinde bunu karşılıklı korku ve bastırılmış rüyalar olarak yorumlamayı da öğrendim.
(icarus simurg - 5 Mart 2018 00:56)
"dünya tatsızlığı kristalleşirken kimyasal bir çözeltide,hiç bir şeyi çözemezsin…bileklerini de kesemezsinanti-maddeye kaçmak istersin sadecebazen ama bir insanla bir şey olurkısa süren bir şeyiki geyiğin sıçrayıp havada öpüşmesi gibibazı insanlarla yıllarca görüşsen de bir şey olmaz."lale müldürsaatler geyikler
(how soon is now - 4 Mart 2019 11:02)
Yorum Kaynak Link : on body and soul