Süre                : 1 Saat 37 dakika
Çıkış Tarihi     : 30 Eylül 1955 Cuma, Yapım Yılı : 1955
Türü                : Komedi
Ülke                : Italy,Fransa
Yapımcı          :  Rizzoli Film
Yönetmen       : Carmine Gallone (IMDB)
Senarist          : René Barjavel (IMDB)(ekşi),Leonardo Benvenuti (IMDB)(ekşi),Giovanni Guareschi (IMDB)(ekşi),Giovanni Guareschi (IMDB)(ekşi),Agenore Incrocci (IMDB),Furio Scarpelli (IMDB)
Oyuncular      : Fernandel (IMDB)(ekşi), Gino Cervi (IMDB), Claude Sylvain (IMDB), Leda Gloria (IMDB), Umberto Spadaro (IMDB), Memmo Carotenuto (IMDB), Saro Urzì (IMDB)(ekşi), Guido Celano (IMDB), Luigi Tosi (IMDB), Marco Tulli (IMDB), Giuseppe Vinaver (IMDB), Lamberto Maggiorani (IMDB), Manuel Gary (IMDB), Giovanni Onorato (IMDB), Renzo Giovampietro (IMDB), Carlo Duse (IMDB), Gustavo De Nardo (IMDB), Gaston Rey (IMDB), Spartaco Pellicciari (IMDB), Stefano Alberici (IMDB), Vincent Barbi (IMDB), Enrico Canestrini (IMDB), Emilio Cigoli (IMDB), Renzo Ricci (IMDB), Mario Siletti (IMDB), Giuseppe Varni (IMDB)

Don Camillo e l'on. Peppone (~ Don Camillo's Last Round) ' Filminin Konusu :
Don Camillo e l'on. Peppone is a movie starring Fernandel, Gino Cervi, and Claude Sylvain. Bewildered, Don Camillo learns that Peppone intends to stand for parliament. Determined to thwart his ambitions, the good priest, ignoring...





Facebook Yorumları
  • comment image

    kasabanın en iyisini belirlemek için senede bir yapılan futbol turnuvasında belediye başkanı peppone'nin takımına karşı kendi kilise takımı ile amansızca yarışan futbolsever bir papazdır aynı zamanda.
    çocukluğumda keyifle okuduğum kitaplardan biri olan don camillo serisinden aklıma kazınmış olan ve kazanmak için saha içi ve saha dışı her yolun mübah olduğu bu futbol maçları, diğer her karşı karşıya gelişlerinde olduğu gibi müthiş bir çekişme içinde geçer.


    (agrali miles - 30 Aralık 2010 15:42)

  • comment image

    şu aralar sürekli bilnç üstüme fışkıran politik mizah olarak sınıflandırılabilecek kitaplar serisi. çocukluğumla ilgili güzel anıları yazacak olsam kesin ilk 10'a girerler. bulup yeniden okuyasım var hatta.


    (alp turac - 4 Şubat 2003 01:50)

  • comment image

    don camillo, hz. isa ile laflamayı seven biraz eski kafalı, insan canlısı ve kürek kadar elleri olan bir papazdır. peppone olarak çağırılan guiseppe bottazi ise halktan daha önemli olan tek şeyin halk devrimi olduğunu düşünen, zaman zaman "kötü bir komünist" olmakla suçlanacak şekilde "papazlarla işbirliği" yapan bir belediye başkanı..

    po ovasında politika her şeyden daha hızlı gelişir, ne zaman belediye başkanının muhafazakar davranacağını ve don camillo'nun "ilerici bir din adami" olacaği hiç belli olmaz..

    tüm o politik kutuplaşma tamamen yüzeyseldir. don camillo ve belediye reisi arasında geçenler aslında çocukluk oyunlarının bir uzantısı, büyümeyecek iki çocuk ruhun didişmesidir. arka planda alabildiğince insancıllık, sağduyu ve dostluk vardır ve aslında tüm dış tehditlere karşı tek yürektirler.


    (andrew - 4 Şubat 2003 03:20)

  • comment image

    <<don camillo, "doğruya doğru, eğriye eğri" demeyi baş ilke sayardı kendisine. böyle yaratılmıştı. köyün genç kızlarıyle bazı yaşlıca toprak sahipleri arasında yıllardır süregelen bir rezaleti ortaya çıkardığı günleri çok iyi hatırlar köy halkı. bu keşfini izleyen pazar günü, oldukça ılımlı bir vaaz vermeye başlamışken, bir de ne görsün: rezaletin baş suçlularından biri ön sırada oturmuyor mu!

    hazreti isa'nın, söyleyeceklerini duyup da o kutsal kulakları incinmesin diye, büyük mihraptaki çarmıhı bulup buluşturverdiği bir örtüyle örtene dek, zor tuttu kendisini. sonra yumruklarını beline dayayarak, açtı ağzını yumdu gözünü. vaazını öyle gür, öyle üst perdeden bir sesle tamamladı ki, küçük kilisenin kubbesi zangır zangır titredi.

    seçimler yaklaştığından köyün komünistlerine de laf dokundurmaktan geri kalmamıştı don camillo. bundan sonra olanlara hiç şaşırmamak gerekir: güzel bir akşam, papaz alaca karanlıkta evine dönerken, bir çitin arkasından çıkıveren biri -bir sepet yumurta astığı- bir bisiklette bulunmasından yararlanarak, kocaman bir sopayla adamakıllı dövdü onu.

    sonra yer yarılmış da içine girmiş gibi ortadan kayboldu. don camillo kimseye söz etmedi bu olaydan. doğru papaz evine yollanıp, yumurtalarını emin bir yere yerleştirdikten sonra; ne edeceğini bilemediği zamanlarda hep yaptığı gibi, kiliseye hazreti isa'yla görüşmeye gitti.

    - "ne yapsam acaba efendimiz?" diye sordu.
    - "biraz suyla karıştırılmış zeytinyağı sür sırtına, sonra da dilini tut..." diye karşılık verdi, büyük mihraptaki hazreti isa. "kalbimizi kıranları bağışlamalıyız."
    - çok doğru efendimiz. ne var ki, kemiklerimi kıranlardan söz ediyoruz şimdi, kalbimi değil!
    - ne demek istiyorsun yani? bedenimize açtıkları yaraların, ruhumuza açtıklarından daha çok acı verdiklerini anlatmaya çalışmıyorsundur inşallah.
    - sizi anlıyorum efendimiz, haklısınız. ama şunu da unutmayın ki; bana, yani sizin papazınıza yapılan bir saldırı, aynı zamanda size karşı da bir saldırı sayılır. kendimden çok sizin için üzülüyorum ben.
    - tanrının senden daha önde gelen bir temsilcisi değil miyim ben? gene de beni çarmıha gerenleri bağışlamadım mı?
    - sizinle de tartışılmaz ki! - dedi don camillo. her zaman haklı çıkarsınız. sizin dediğiniz olsun? bağışlıyorum o adamı. yalnız unutmayın ki, benim ses çıkarmamamdan yüreklenen bu canavar herifler günün birinde kafamı kırarlarsa, sorumlusu sizsiniz. incilden buna örnek olabilecek birkaç parça okuyabilirim size...
    - incili bana mı öğretmeye kalkışıyorsun don camillo! bu olayda sorumluluğu üzerime alıyorum, peki. üstelik söz aramızda, bu akşam biraz dayak yemen, pek de yararsız olmadı. belki, benim evimde politika yapmamayı öğretmiştir sana.

    don camillo bağışlamıştı suçluyu; gel gelelim kafasına takılan bir soru bir türlü rahat bırakmıyordu onu: kimdi acaba kendisini döven? aradan günler geçti. don camillo bir akşam, günah çıkarma hücresinde otururken, kafesin arkasında tanıdık bir yüz belirdi. aşırı solcuların lideri peppone'ydi bu.

    peppone'nin günah çıkarttırmaya gelmesi başlı başına bir olay sayılırdı. buna pek sevinen don camillo, hemen söze girişti: - tanrının eli üstünde olsun; herkesten çok buna ihtiyacı olan din kardeşim! son kez ne zaman günah çıkartmıştın?
    - bin dokuz yüz on sekizde.
    - bütün bu geçen yıllarda, kafanı dolduran o çılgınca fikirler yüzünden, nice günahlar işlemişsindir kimbilir... peppone içini çekerek karşılık verdi:
    - korkarım ki, pek az değil.
    - örneğin?
    - örneğin, iki ay önce sizi dövmüştüm.
    - "bu çok önemli..." dedi don camillo. "tanrının papazlarından birine saldırmakla, tanrının kendisini de darıltmış oldun."
    - şimdi pişmanım ama. hem de seni tanrının papazlarından biri diye değil de, politika alanındaki düşmanım olarak dövdüm. her neyse, zayıf bir anıma rasgeldi.
    - bu olayla, o lanetlenmiş partinizdeki çalışmalarının dışında itiraf edeceğin başka günahların da var mı?
    peppone öbür günahlarını da saydı döktü.

    don camillo bunların hiç de önemli olmadığını görünce, yirmi kez "babamız bizim", yirmi kez de "selam ey meryem ana" duasını okumasını söyleyerek bağışladı onu.

    peppone mihrap parmaklığının önündü duaları okuyarak cezayı yerine getirirken, don camillo gidip çarmıhın altında diz çöktü.
    - "efendimiz" dedi, "bağışlayın beni, ama ben sizin uğrunuza bu herifi döveceğim."
    - böyle bir şey yapmayacaksın! sen de benim gibi bağışlayacaksın onu. hiç de fena bir adam sayılmaz hem de.
    - bir kızıla güvenilmez efendimiz! işleri güçleri hep yalan dolan. şu surata bakın, sanki barabbas* dirilmiş de ortaya çıkmış!
    - yüzler hep birbirinin aynıdır don camillo. kötü olan senin yüreğin.
    - efendimiz, eğer bugüne kadarki hizmetlerimin gözünüzde bir değeri varsa, küçük bir iyilik yapın bana. hiç değilse bırakın da, şu mumu sırtına indireyim. bir mumdan ne çıkar ki?
    - "hayır" dedi hazreti isa, "senin ellerin takdis etmek için yaratılmıştır, vurmak için değil."

    don camillo derin derin içini çekti. hazreti isa'yı selamlayarak mihraptan uzaklaştı. son bir kez haç çıkarmak için yüzünü mihraba dönünce; diz çöktüğü yerde hala dualara dalmış bulunan peppone'nin tam arkasında buldu kendini. el bağlayıp, gözlerini çarmıha gerili isa'ya dikti. inler gibi bir sesle:
    - "efendimiz" dedi, "ellerim takdis etmek için yaratılmıştır, peki ama ayaklarım?"
    - bak, işte bu sözde gerçeğin payı yok diyemem. ama seni uyarıyorum, birden fazla olmasın.
    tekme yıldırım gibi indi. gözünü bile kırpmamıştı peppone. biraz sonra ayağa kalktı, içini çekerek.
    - "on dakikadan beri bunu bekliyordum" dedi, "içim daha rahat şimdi."
    - "benim de" dedi don camillo.

    yüreği, mayıs sabahları kadar aydınlık ve sakindi. hazreti isa hiç bir şey söylemedi, ama onun da memnun olduğu besbelliydi>>


    (andrew - 4 Şubat 2003 14:30)

  • comment image

    kilisede konuşan isa aslında yazardan başkası değildir. pepone de aslında en yakın dostudur don camillonun. kutuplaşmaların çok katı olduğu zamanlara ait sımsıcak hikayeler içerir. aziz nesin tarzı hikayeler bunlar, halkın içinden, bağnazlığı yeren, insanı anlatan. tümü çok özel eserler ama özellikle (bkz: don camillo moskova da) ya dikkat etmek gerek, sovyet sosyalizminin gerçeğini meydanlar sosyalizmle inlerken yazmış, helal olsun.


    (kermith - 5 Şubat 2003 23:44)

  • comment image

    serisini en sonunda tamamlayabildiğim kitaplar. babamdan iki tane kalmıştı bana (don camillo'nun küçük dünyası ve don camillo çıkmazda). hayırsız oğul, şeytan ve moskovada'yı ise sakarya'daki bilgi kitabevi'nin satış mağazasından bulmuştum. en sona kalan cehennem melekleri'ni ise hiçbir yerde bulamamıştım. ta ki bir hediye fikri olarak küçük dünya aklıma gelene, nette araştırma yapana kadar. küçük dünya'yı buldum, hem de bendekinden çok daha iyi durumda (dün akşam elime ulaştığından beri koklamalara doyamıyorum kitabı), yanı sıra cehennem melekleri'ni de buldum ve yıllar sonra artık serimi tamamlamış bulunuyorum.

    babamdan bana kalan en değerli ve koruyabildiğim şeylerden biri bu kitaplar, hatta belki de üstüne bir şeyler ekleyebildiğim. bekle beni po ovası, ben geliyorum. yine...


    (in pyjamas - 29 Mart 2012 09:23)

  • comment image

    kasabaya gelen genç papaza gücünü gösterip göz dağı vermek isteyen don camillo, eline bir iskambil destesi alır ve bütün desteyi tek hareketle cırt diye ikiye böler. genç papaz da hınzır bir tiptir ve bir başka desteyi alır ve kartları tek tek ikiye böler ve sonra da "aynı sonuca ulaşmanın birden fazla yolu vardır" der. bugün ne zaman bir iskambil destesi görsem aklıma don camillo geliyorsa, çocukken okuduğum en güzel kitaplardan biri olduğundandır. bu kadar az insan tarafından bilinmesi gerçekten çok yazık.


    (oceanus - 29 Mart 2012 09:32)

  • comment image

    bu sabah "sol yazarları 'yazın okunacak kitaplar' için ne dedi?" başlıklı bir yazıyı "bu ne biçim yazı be" diyip gülerek okurken kemal okuyan'ın tavsiyesine uydum ve kitaplığımın diplerinden bütün kitaplarını çıkarıp baştan okudum. şu anda yüreğim mayıs sabahları kadar aydınlık ve sakin. hayatta aklıma gelmezdi ama kemal okuyan'a teşekkür edicem galiba bu noktada.


    (piper - 5 Ağustos 2012 18:19)

  • comment image

    isa - bir gün balıkların havada uçtuğunu, kuşların da suyun altında dolaştıklarını görürsen yine oltayla balık tutup tüfekle avlanmaya devam eder misin?
    dc - hayır efendimiz, tüfekle balık tutar oltayla avlanırım.
    isa - işte yanılıdğın nokta bu don camillo! cünkü her iki avdan da elin boş dönersin.
    dc - anlayamıyoruz efendimiz.
    isa - çok kişi anlayamaz don camillo. çünkü gerçeklere değil kelimelere bakarlar.
    ( don camillo ve seytan - sf.116)

    piyasa da hala 1982 baskılarını yeni olarak alabileceginiz kitaplar. ya bilgi yayınevi epey fazla sayıda basmıs, ya da aziz nesini bile okumadıgınız icin meyletmiyorsunız elin italyanına. neyse kaybeden ne guareschi, ne aziz nesin..


    (kermith - 2 Şubat 2005 13:33)

Yorum Kaynak Link : don camillo