Night Train to Munich (~ Gestapo) ' Filminin Konusu : Night Train to Munich is a movie starring Margaret Lockwood, Rex Harrison, and Paul Henreid. When Germany invades Czechoslovakia, the German and the British intelligence services try to capture Czech scientist Axel Bomasch, inventor...
The Lady Vanishes(1938)(7,9-41945)
Panic in the Streets(1950)(7,3-6169)
None Shall Escape(1944)(7,1-569)
Invisible Stripes(1939)(6,8-1217)
The Threat(1949)(6,7-756)
The Hunted(1948)(6,6-332)
Follow Me Quietly(1949)(6,5-1311)
tarifsiz guzelikte solo gecislerine sahip olan, dinlenmeden tarifi mumkun olmayan sarki..sololarin sahibi gitar dahisi laurence juber oldugunda daha bir anlasilir olan sololara sahiptir. laurence juber, paul mccartney in wings grubunun gitaristidir.
(mybraveface - 6 Aralık 2006 23:26)
1995 tarihli between the wars albümünün açılış şarkısıdır.
(ihtimalyoksunu - 31 Mayıs 2011 19:27)
1940 yapımı müthiş bir carol reed filmi. the third man'i sevdiyseniz bunu da seveceğinize eminim.http://www.imdb.com/title/tt0032842/
(sierra leone - 13 Şubat 2013 00:25)
daha çok the third man ile hafızalara kazınan carol reed’in erken dönem filmlerindendir.film, dönemin paranoyası ile romans bir casusluk öyküsünü ilginç bir mizahi kombinasyon ile harmanlar."nazilerin işgal ettikleri prag’da başlayan ve isviçre alp’lerine kadar uzanan öykü, soluk soluğa bir tempoda türlü senaryo dönüşleri ile devam eder. gordan wellesley’in report on a fugitive romanından uyarlanan film, ikinci dünya savaşı’nın hemen öncesinde nazi almanya’sına karşı müttefik ülkelerin yeni bir zırhlı araç geliştirme amacı için karşı karşıya gelmelerini merkeze alır. zırh üzerine çalışmaları bulunan dr. axel bomasch, şehrin işgalinden sonra naziler adına çalışmaya zorlanmaktadır. bunu kabul etmeyerek ingiltere’ye kaçmayı başaran bilim adamının kızı anna ise yakalanmıştır. önce bir toplama kampına gönderilen anna, burada esir gibi görünen alman subayı karl marsen ile yakınlaşır. nazilerin amacı karl vasıtasıyla planlı bir kaçış ayarlamak ve kızını kullanarak bilim adamını yakalamaktır. plan başarıya ulaşır; ancak bu esnada olaya dâhil olan ingiliz ajan gus bennett kendini bir nazi subayı gibi göstererek ikiliyi kurtarmaya çabalar."yazının devamı: http://www.cinerituel.com/…ich-1940-carol-reed.html
(budemu - 1 Kasım 2014 07:50)
"this is a fine country to live in!" kendi ifadesiyle "on yıldır çalıştığı yer"e girerken gestapo tarafından kapıda bir memura kimlik sorgusu yapılır; adam, gönülsüzce ve söylene söylene kimliğini gösterince gestapo askeriyle ufak bir sürtüşme yaşar ve o an "yaşamak için [ne] harika bir ülke!" ("this is a fine country to live in!") gibi bir şey çıkıverir ağzından. bunun üzerine, işgüzar gestapo askeri yekdiğerine, bunu derhal 'yukarıdakiler'e rapor etmesini söyler... devamındaki sahnede -sahne bütünüyle lubitsch hinliği ve edepsizliğindedir-, bir nazi subayı, kapıda gestapo askerleriyle sorun yaşayan memuru sorguya çekerken; "bu son derece önemli bir mesele, hakkında ülkemizle ilgili son derece saldırgan sözler ettiğine dair şikayetler var." der, adam da; "ne yapmışım efendim, ne demişim?" diye sorar merak ve korkuyla. hitler fotoğrafının önünde oturan nazi subayı, ayakta duran yaşlı adama; "sen herkesin ortasında, yüksek sesle 'bu yaşamak için ne harika bir ülke!' demişsin. seni son kez uyarıyorum bak. yoksa... böyle bir ihanet sonrası seni toplama kampına yollamak zorunda kalırım." der. şaşkına dönmüş yaşlı adam; "ah, hayır efendim, bir hata olmalı," der: "ben 'yaşamak için harika bir ülke!' dedim, öyle demedim." yaşlı adamın açıklamalarıyla ikna olmuş görünen subay da: "tamam, peki öyleyse, bundan sonra iki anlama gelen cümleler kurma!" der, ve adamı gönderir... meselenin ciddiyetine karşın mizansenin gayriciddiyeti ancak ernst lubitsch'in filmlerinde rastlanacak türdendir. "iki anlama gelen cümleler kurma": neydi faşizm? carol reed'in filmiyle aynı yıl çekilen chaplin'in the great dictator (1940) ve bundan birkaç yıl sonra çekilen lubitsch'in to be or not to be'ye (1942) kıyasla, nazileri biraz safdil ve karton tipler olarak göstermiş, onları biraz hafife almışsa da, naziler hâlâ iktidarda ve hayattayken onlarla cesurca hesaplaşan eli ayağı düzgün filmlerden birisi bu da. filmle ilgili bir başka ilginç detay da, filmin alfred hitchcock'un the lady vanishes'i (1938) ile birçok ortak noktasının olması; örneğin, buradaki başrol kadın oyuncu ve finale doğru gördüğümüz trendeki biri papyonlu diğeri pipolu olan iki kafadar hitchcock'un filminde de vardı, kıyafetlerine kadar aynısının tıpkısı; yine başka bir ortak nokta da, iki filmin önemli bir bölümünün trende geçiyor olması. şimdi bir daha baktım; iki filmin senaristleri de aynı. iki yönetmenin de ingiliz olduğunu söylemeye gerek yok... sanki carol reed'in filmi, hitchcock'un filminin kaldığı yerden devam ediyor; hitchcock filmini çektiğinde naziler iktidardaydı, ikinci dünya savaşı başlamamıştı; ama naziler ve savaşla ilgili açık seçik sezgileri vardı filmin. kuşku yok; birbirini bütünleyen iki film bunlar, senaristleri aynı, yönetmenleri farklı. kardeş kardeş izlenmeli. ayırmamalı.
(usuduysen donelim - 7 Haziran 2017 01:11)
muhtesem bir al stewart sarkisi.surukleyici melodi ve sozler aralarda ve sik sik laurence juber in ucuran sololari...
(mybraveface - 14 Mart 2006 09:09)
insani simartan sarki.
(mybraveface - 17 Mart 2006 09:02)
Yorum Kaynak Link : night train to munich