Facebook Yorumları
  • comment image

    1943 yapımı filmdir. yönetmen: jacques tourneur oyuncular: james ellison, tom conway, frances dee, edith barrett, james bell, christine gordon

    69 dakikadir. siyah-beyaz ve ingilizce

    kanadalı hemşiremiz batı antillere plantasyon müdürünün karısı jessica'ya bakmak için gelir. jessica yüksek ateşten kaynaklanan bir çeşit beyin felci geçirmiştir. plantasyon müdürüne aşık olan hemşiremiz, sevdiği adamı mutlu edeceğini düşünerek jessica'yı tedavi etmeye karar verir ve vudu seremonileri bile var. film inez wallace'ın aynı adlı hikayesine dayanır ki prodüktör val lewton beğenmez ve hikayenin jane eyre'e benzemesini ister.


    (starrider - 3 Ağustos 2007 17:19)

  • comment image

    jacques tourneur' in mükemmel bir yönetmenlik sergilediği, 40'lı yılların en iyi korku filmlerinden biri. aslında bir b film de diyebiliriz. fakat, vermek istediği mesajı veren, atmosferi güçlü, konusu ilgi çekici ve korku türü içerisinde değerlendirildiğinde, sahici bir başyapıt var karşımızda. türü seven kaçırmasın!


    (xcays - 21 Şubat 2012 02:10)

  • comment image

    jacques tourneur'ün ilk izlediğimde kadın düşmanı olarak yaftaladığım filmi. yeniden izlediğimde benzer şeyler düşündüm. demek ki hiç değişmemişim ya da film boşlukta anlam üretmeye devam etmiyor!

    şu diyalogu not etmişim -nedense hüzünlendiriyor beni:

    "saint sebastian'a gitmek için gemiye bindik. hepsi hayalini kurduğum gibiydi. parıldayan harika yıldızlara baktım. yanaklarımda sıcak rüzgârları hissettim.
    derin bir nefes aldım. içimde her parçam dedi ki: "ne kadar güzel!"
    - güzel değiller!
    - düşüncelerimi okudunuz bay holland.
    - yeni gelenlerin düşüncelerini okumak kolaydır. anlamadığın için hepsi sana güzel gelir. şu uçan balıklar eğlence için zıplamıyorlar. korku içinde sıçrıyorlar. büyük balıklar onları yemek istiyor. şu ışıldıyan su, ışıltısını milyonlarca minik
    ölü bedenden alır. çürümenin ışıltısı. burada güzellik yok, sadece ölüm ve çürüme var.
    - buna gerçekten inanamazsınız.
    - burada güzel olan her şey ölür, yıldızlar bile.


    (hanging rock - 20 Mayıs 2014 20:14)

  • comment image

    ben gördüm, ben gördüm!
    hastamızın odasının duvarında isle of the dead isimli tablo asılı.

    hatta önünde konuşarak tabloya rol çaldırtmışlar. val lewton'un isle of the dead'i çekmesine daha birkaç yıl var. filmi çekmek kafasında mıydı da o tabloyu duvara asmıştı yoksa tabloyu gördükten sonra mı çekeceği film kafasında şekillenmeye başlamıştı, bilemiyorum. ilki daha muhtemel olsa da, iki durumda da hoş bir sincap.

    val lewton filmlerinde alışık olduğumuz aşk-ı memnu sosları bu güzide filmde de bolca var. biraz acı, biraz ekşi, ama akıl çelici bir tatta. daha önce the seventh victim özelinde bu konuya değinmiştim. buradaki durum daha da kompleks. ben yine de bir özet geçeyim. başroldeki hemşire kız, bakmakta olduğu hasta kadının kocasına aşık olur. adam da alternatif akım alır ama ingiliz centilmeni kimliğine yakıştıramaz bunu. lakin hemşirenin çıtırlığı, centilmenliğe galip gelir ve sonunda o da indirir yelkenleri suya. adamın hasta olan karısının hastalığının kökeninde ise kadının, kocasının kardeşi ile yaşadığı aşk yatmaktadır. kadın hastalığı nedeniyle ne konuşmakta ne duymakta, ne de en ufak bir tepki vermektedir. sadece arada bir, geceleri kendi kendine sessizce gezinip durmaktadır. bir nevi bitkisel hayatın, yürümeli versiyonu. bu nedenle kendisine zombi deniliyor. sinema tarihinin en güzel zombisi olduğuna hiç şüphe yok.

    aslında filmde bir zombi daha var. her ne kadar kendisinden zombi olarak bahsedilmese de, hal ve hareketleriyle bir zombi olmayı çok daha fazla hak ediyor. iki metrelik siyahi bir ada yerlisi olan bu kardeşimiz, kutsal bir güzergah üstündeki bir dörtyolda bekçilik yaptığından olsa gerek kendisine carrefour deniliyor. bana kalırsa filmin isminde adı geçen asıl zombi kişisi, carrefour'un ta kendisi. zaten filmi seyrettikten sonra, karakterleri tanımış olmamız nedeniyle anlıyoruz ki; açılış jeneriği boyunca uzaktan silüet olarak gördüğümüz, sahilde yanyana yürüyün iki kişiden birisi başroldeki hemşire, diğeri de o. i walked with a zombie.

    filme böyle bir isim verilmesi gişe endişesi ile yapılmış gibi duruyor. gerçi o yıllarda ne kadar bir zombi seyirci kitlesi vardı bilmiyorum ama yakın zamanda başarı kazanmış bir zombi filmi veya herhangi bir zombi eseri olduysa onun rüzgarından faydalanılmak istenmiş olabilir. benim lewton'um işini bilir.


    (ronesans adami - 6 Kasım 2014 23:44)

Yorum Kaynak Link : i walked with a zombie