• "en pahalı, en konforlu tren. bi kompartmanda 2 kişi kalıyor ve tcdd diğer trenleriyle de karşılaştırıldığında uçak konforu sunuyor. en azından uzaktan öle gözüktü gözüme."




Facebook Yorumları
  • comment image

    benim gibi günübirlik toplantılar için ankara-istanbul gidiş-gelişleri çok olanlar için ideal bir araç olduğunu yeni keşfettim.
    uçak için sabah 4-5 gibi uyanmaktansa, akşamdan binip sabah varmak çok daha mantıklı.
    oldukça da rahat ve lüks bir hizmet.
    yataklı vagonda havlu terlik, lavabo, sıcak su, çöp, sabun, havlu, askı, mini buzdolabı mevcut.
    istenirse yemek, kahvaltı, içecek vagona söylenebiliyor.
    tek kişi kalınıyor ise diğer yatağın yastık ve battaniyesinden faydalanmak, vagon sıcaklığını ayarlamak mümkün.
    kısacası, olimposda ki odaların hareket edeni. bir nevi howls moving castle
    tavsiye ederim.


    (pegasos - 20 Şubat 2009 16:57)

  • comment image

    ankara ve istanbul arasında karşılıklı olarak sanırsam her gün 22:30'da kalkan ve tüm vagonları yataklı olan (kuşetli değil) über tren.
    ayrıca, genellikle ağzının tadını bilen yumurcak turistler tarafından kullanılan bir tren seferi.
    bundan 1-2 ay önceydi. ilk defa bindiğim bu trende o kadar turisti bir arada görünce çok şaşırdım. yahu, ben 15 senedir ankara'da yaşıyorum, bu sürede belki 100 defa istanbul'a gidip geldim. ama bu yaşıma kadar bir kere bile bu trene binmemişim. ama dünyanın öbür ucundan kalkıp gelen turistler bunu biliyor ve kullanıyor. biraz da ayıpladım tabii kendimi, bu zamana kadar bundan haberdar olmadığım için. neyse o ilk deneyimden sonra hastası oldum ben bu trenin. şimdi otobüse göre pahalı bile olsa bu treni tercih etme eğilimindeyim.
    fiyatlar iki kişilik kompartımanda kişi başı 60 tl, tek kişi binmek isterseniz 85 tl.
    ama 30-35 tl verip sabahın 6'sında maymun gibi alibeyköy'de inmek istemeyen ve çoğu zaman sabahın köründe benim gibi gidecek yeri olmayanlar için çok konforlu bir hizmet. o nedenle verilen paraya değer diye düşünmekteyim.
    umarım, etkinlik, verimlilik, strateji, vizyon, misyon, eylem planı, karlılık gibi kağıt üstünde dünyayı kurtarmaya yarayan abuk subuk sözcüklerin arasında kurban edilmez bu tren seferi. memleketimde var olan bunun gibi birkaç güzel şeyi de üç paralık çıkarları uğruna gözünü kırpmadan yok edebilecek işgüzar, kapasitesiz bürokratlardan çok gördüm, ondan söylüyorum.


    (ver der veremem - 5 Eylül 2010 17:02)

  • comment image

    başroldeki kadın oyuncunun cerrah, şarkıcı-dansöz ve alman ajanı olduğu, erkek oyuncunun adının başka türk filmlerinde rastlanmayan bir biçimde seyfi olduğu, aliye rona'nın sevgi dolu bir anne rolunde yer aldığı, aralarda derelerde kadir inanır'ın boy gösterdiği, bazen lily marlene şarkısının duyulduğu ve içinde;
    -tabiat güzel kadınları sevmek ve sevilmek için yaratmıştır, doktor olmak için değil gibi güzide replikleri barındıran enteresan türk filmi.


    (gudubeth - 6 Eylül 2010 15:21)

  • comment image

    maalesef, yüksek hızlı tren'in ankara - istanbul arası çalışmaya başladığı gün "etkinlik, verimlilik, strateji, vizyon, misyon, eylem planı, karlılık gibi kağıt üstünde dünyayı kurtarmaya yarayan abuk subuk sözcüklerin arasında kurban" edilecektir bu tren seferi.


    (elbik - 14 Eylül 2010 23:29)

  • comment image

    insan doğası, yolculuk, hüzün, düşünmek, karar vermek ve herşeyden kaçmak (belki kendinizden bile ? ) için bulunmaz(ucuz, harikulade, size ait) bir mekandır. cuma akşamı saat 22:30'da ankaraya hareket etmek üzere tek kişilik biletinizi alırsınız. (küçük bir ücret karşılığında iki kişilik yataklı kompartımanı tek kişi kalabilirsiniz, öyle yapmalısınız, bu sizin -iç- yolculuğunuz, şahit bırakmamak gerek geride) soğuk bir kış cuması, 22:00'da gara gelirsiniz, perondaki doğuya gidecek trenlerin altından hafif buharlar yükselmektedir (kalorifer sistemlerinden borulara sıcak su basılmaya başlamıştır, yoksa artık buharlı tren yok bu hatlarda) ne garip sizin de ağzınızdan burnunuzdan buharlar çıkar. haydarpaşa garında, karşı kıyının ve kadıköyün ışıklarını izleyerek bir sıcak çikolata içecek zamanınız var neyse ki...bekleme salonundaki hüzünlü insan yüzlerini, başka hayatları, başka sorunları, başka hikayelerin gölgelerini görecek zamanınız bile var hatta...

    evet, 22:15..artık kompartımana yerleşin. çantanızı açın, radyonuzu uygun bir yere yerleştirin. tren hareket ederken, yanınızda getirdiğiniz bir şişe şarabı da açıp kadehe doldurabilirsiniz (kırmızı olması gerek). izmiti geçene kadar iki kadehten fazla içmeyin, yolunuz uzun çünkü. radyoda hüzünlü melodiler taşıyan bir kanal buldunuz mu ? trt fm de olur... izmit'i geçince dağların arasına dalarsınız, artık pencerelerin dışından akıp giden dünya tamamen kararmıştır, uzaklarda dağ köylerinin ışıklarından başka birşey görünmez olmuştur. şarap kanınıza karışır, karanlık ruhunuza. rayların üzerindeki tekerleklerin tıkırtıları içinde nereye yolculuk ettiğinizi karıştırırsınız, düşlerinize, anılara, mutsuzluklara, eski güzel günlere ? hayallere ? sonra, düşünürsünüz, düşünürsünüz, düşünürsünüz..belli belirsiz uykuya teslim olursunuz yatağınızda.

    uyandığınızda karla kaplı uçsuz bucaksız bozkır manzarası size "bir hiç olduğunuzu " haykırmaktadır. başka bir dünyasınız artık, size ait olmayan, küçük endişelerinizin, varlık kaygılarınızın ve büyümekten kaynaklanan sıkıntılarınızın hiçbir anlam ifade etmediği hayatın umursamaz yüzünde. evet biraz ayaklarınızı açıp yemekli vagonda sigara böreği yemek ve çay içmek hiç fena olmaz. zira başınız gece bitirdiğiniz bir şişe şaraptan dolayı fena halde ağrımakta.. yerinize tekrar döndüğünüzde bozkır manzarasının içinde beliren kare planlı iç anadolu evlerine, çamurlu, karlı sokaklara, yana eğik parkedilmiş traktörlere bir bakın tekrarlayın: "başka hayatlar, başka merkezler, başka hikayeler..."

    ankara garında inince arayacak bir arkadaşınız vardır herhalde ?


    (raini - 13 Ocak 2003 19:49)

  • comment image

    özel biriyle ankara'ya gitmeyi hayal ettiren yataklı tren. bu keyfi yaşamak için, sürpriz bir ayarlama yapılır günlerce öncesinden. bu hayal, iş için tek başına gidilen ankara ekspresi yolculuklarında kaç kez kurulmuştur kimbilir? günlerden cumartesi gecesi. o birlikte gidilecek özel biri haydarpaşa'dan binmiş olur trene. ben de pendik'ten. trende heyecan içinde beklemeli, yanımda küçük bir el valizi ile ben trene binene kadar. kondüktör biletime bakıp, beni trene aldıktan sonra kompartımana yerleşmeli özel biri ile kucaklaştıktan sonra. biraz sohbet edip yatışınca buluşmanın heyecanı, yemekli vagonda yatmadan önce biraz rakı içilmeli keyifle, şarap da olur sohbetin eşliğinde.hafif çakırkeyf dönülür kompartımana. camı açık olsun. biraz müzik dinlensin. trenin sesi ve sallantısıyla uyunsun. sabah trende kahvaltı edilsin manzara akarken(bir sürü japon turistle, ne zaman gitsem onlar var). kahvaltının kısa bir zaman sonrasında ankara'ya varılmıştır ve günlerden pazardır. sabah 07:30 civarı olduğundan, kahvaltı da edildiğinden, cebeci'ye hamama gidilir(bkz: cep telefonunu takside unutmak) cep telefonu takside unutulmadan inilir. seyahat boyu malzemeler alınmıştır(yoksa oradan temin edilir). güzelce yıkanılır, masaj yaptırılır. pir ü pak çıkılır hamamdan, sonra ankara kalesi'ne gidilir. eski ankara evleri, anadolu medeniyetleri müzesi gezilir. washington restaurant'da öğle yemeği yenir, ankara manzarası eşliğinde, bir sürü dünya mutfaklarından biri tercih edilip. sonra samanpazarı'ndan geze geze ulus' a doğru inilir. eyüp sabri tuncer'in anafartalar caddesi'deki ilk dükkanından içine extra esansı ekletilerek cam şişede iğde kolonyası alınır. eski meclis binası gezilir sonrasında. karşısında ankara palas var, ona da bakmadan geçmemeli. bu arada belki gençlik parkı'nda iki tur atılabilir. biraz değişti çehresi, gidilebilir artık. ulus'tan kızılay'a doğru giderken sağda opera binası, solda etnografya müzesi vardır. biraz ileride ankara radyosu, tam karşısında adliye. solda dtcf fakültesi. sıhhiye ve sonra kızılay. sakarya caddesi'nde takılmalı biraz. meclis binasına filan bakıp çankaya'ya doğru çıkmalı. önce biraz bir şeyler içmeli, sonra botanik bahçesine inmeli, orada gezinmeli bir süre. ehh, acıkıldı yeniden. tavacı recep usta'ya gitmeli. trene az bir zaman kalana kadar ankara tavasının tadına varıp, gara dönmeli. tren hazırdır peronda. istikamet istanbul. saat 22:30 kalkış saati. kondüktör nazikçe alır sizi trene. kompartıman yeniden ve asıl macera. güzelim bir tren, özel biri ve özeliniz.


    (july14 - 13 Haziran 2011 14:46)

  • comment image

    bu tirene ilk kez yirmi yıl önce bindim.. lise sondaydım, bir günlüğüne istanbula gidip, yeni türkü konseri izleyip ankara'ya dönmeye.. niye anneannemin üsküdar'daki evinde kalmadım da günübirliğine gittim, hatırlamıyorum.. herhalde üniversite sınavı var hesabı, çok haytalık yapmamak lazım filandı..

    neyse.. o zamanlar kompartımanlar ahşapla tefriş edilmişti. şimdi anlatılanların hepsi yirmi yıl önce de vardı. dolayısıyla o zamanlar, daha da lüks görünüyordu bu ekspresin kompartımanı.. görevlileri bugüne nazaran daha kibardı, bahşiş beklemezlerdi, bunu verirseniz de vermezseniz de size gösterdikleri aynı nezaketi devam ettirirlerdi.

    ilk binişimde o kadar hoşuma gitti ki, yüzden fazla bindim bugüne kadar ankara ekspresi'ne. yıllar içinde kilo aldığım için artık pek rahat edemesem de yatağında, ara sıra da olsa hala biniyorum. elimde istasyon büfesinden aldığım su ve bir mizah dergisi, sırtımda çanta, aklımda hayalimde tirene binme ile ilgili düşünceler, yaşanmışlıklar.. ankara garı'nın benzersiz atmosferi, istanbul'dan ayrılmanın hüznü.. haydarpaşa'dan kalkar kalkmaz, ışıklarını kapattığım kompartımanın camından birbiri ardına hızla akmaya başlayan banliyöler.. bir saat kadar sonra, hem ankara'da hem istanbul'da karanlıkların, pencereden görünen şehirlerin bütün ayrıntılarını sıkı sıkıya örtmesi..

    rayların üzerinde tıkırdaya tıkırdaya adeta kayarak gitmek, giderken uykuya dalmak, uykuda binbir türlü rüyalar görmek, varmaya yarım saat kala uyanıp, kış sabahları banliyö istasyonlarında okullarına gitmek için bekleşen, beklerken üşüyen ilkokul öğrencilerine kederle bakmak ve ikisini de delice sevdiğim şehirlerime kavuşmak..

    ankara ekspresi.. hayatımın en tatlı ulaşım aracı..


    (zaman sokaklarda kayboluyordu - 4 Ocak 2012 00:38)

  • comment image

    1970 yılında en iyi film ve en iyi kadın oyuncu dallarında antalyadan ödül almış muhteşem bir filmdir, hildanın aşkı uğruna yaptığı fedakarlıkları, mağruz kaldığı işkenceleri içi titreyerek izliyor insan..
    -hilda yavrum..
    ediz hun un tek başına kürekle çekilen plastik bir bot ile silah dolu alman şilebini durdurması türk sinema tarihinin en büyük ve en eforsuz action başarısıdır (tabi dünyayı kurtaran adamı saymıyorum o dünya çapında bir filmdir!)


    (marlin - 3 Aralık 2003 11:16)

  • comment image

    2012 yılında "2 yıl sonra yeniden seferde" yalanıyla akp hükümeti tarafından yok edilmiş bir başka demiryolu efsanesidir. aradan 3 koca sene geçmiştir ama artık yoktur. tıpkı ne haydarpaşa'dan ne de sirkeci'den artık kalkmayan, yok edilmiş diğer ekspresler ve banliyöler gibi tarih olmuştur. bu çağda istanbul'dan anadolu'ya trenle ulaşım imkanı kalmamıştır. çok istiyorsanız taa pendik'e gider hızlı trene biner, eskişehir'e falan gidip, ordan bir ekprese binersiniz.


    (oneofthesedays - 30 Aralık 2015 11:46)

  • comment image

    en pahalı, en konforlu tren. bi kompartmanda 2 kişi kalıyor ve tcdd diğer trenleriyle de karşılaştırıldığında uçak konforu sunuyor. en azından uzaktan öle gözüktü gözüme.


    (ummagumma - 9 Ekim 2001 11:49)

Yorum Kaynak Link : ankara ekspresi