Süre                : 2 Saat 2 dakika
Çıkış Tarihi     : 12 Aralık 1955 Pazartesi, Yapım Yılı : 1955
Türü                : Western
Taglar             : yıl 1866,Eski Konfederasyon,sioux indian,Montana,Ordu
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Twentieth Century Fox
Yönetmen       : Raoul Walsh (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Sydney Boehm (IMDB)(ekşi),Frank S. Nugent (IMDB)(ekşi),Heck Allen (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Clark Gable (IMDB)(ekşi), Jane Russell (IMDB)(ekşi), Robert Ryan (IMDB)(ekşi), Cameron Mitchell (IMDB), Juan García (IMDB), Harry Shannon (IMDB)(ekşi), Emile Meyer (IMDB), Steve Darrell (IMDB), Robert Adler (IMDB), Frank Baker (IMDB), Rudy Bowman (IMDB), Chet Brandenburg (IMDB), Argentina Brunetti (IMDB), Bob Burns (IMDB), Harry Carter (IMDB), Gabrille Del Valle (IMDB), Tom Fadden (IMDB), Gilda Fontana (IMDB), Gertrude Graner (IMDB), Carl Harbaugh (IMDB), Tex Holden (IMDB), Dick Johnstone (IMDB), Doris Kemper (IMDB), Ann Kunde (IMDB), Frank Leyva (IMDB), Mae Marsh (IMDB), Jack Mather (IMDB), Post Park (IMDB), Meyito Pulito (IMDB), Ford Raymond (IMDB), Chuck Roberson (IMDB), Russell Simpson (IMDB), J. Lewis Smith (IMDB), Tom Smith (IMDB), Cap Somers (IMDB), Dan White (IMDB), Will Wright (IMDB)

The Tall Men (~ Dev adam) ' Filminin Konusu :
The Tall Men is a movie starring Clark Gable, Jane Russell, and Robert Ryan. Two brothers discharged from the Confederate Army join a businessman for a cattle drive from Texas to Montana where they run into raiding Jayhawkers, angry...


  • "7 eylülde türkiye'de gösterime girecek ve baş rolünü jessica biel'in oynadığı korku filmi. ilgili ortamlara çoktan düşmüştür bile."
  • "1979 yılı mahsulu don coscarelli filmi phantasm ile tanıştığımız kabus. angus scrimm tarafından başarıyla canlandırılmıştır."




Facebook Yorumları
  • comment image

    7 eylülde türkiye'de gösterime girecek ve baş rolünü jessica biel'in oynadığı korku filmi. ilgili ortamlara çoktan düşmüştür bile.


    (difdiringi - 29 Temmuz 2012 22:54)

  • comment image

    zamanında epey ses getirmiş martyrs filminin yönetmeni pascal laugier in yeni acayip filmi.

    the tall man, martyrs kadar güzel (hatta andırıyor) ve bir o kadar da sürprizlerle dolu, keskin dönüşleri olan ve izleyicinin algılarıyla oynayan bir film. kendini sonuna kadar izlettiriyor: 8/10

    --- az spoiler ---

    filmin ilk yarım saati sıradan bir korku filmi gibi başlıyor. kuzey batıda bir kasaba..kaybolan çocuklar.. iyi niyetli, çıkık elmacık kemikli pamuk hemşiremiz julia..mesleğine kendini adamış, akşamları oğlu david ile iyi vakit geçiriyor. derken korktuğumuz oluyor ve kasabalıların tall man adını taktığı adam david’i kaçırıyor. deliye dönen julia, adamın ve çocuğunun peşinden gidiyor. ama bir süre sonra pes ediyor. polis kendini buluyor ve cafeye götürüyor. cafede julia bir şeyler sezinliyor ve güm! film inanılmaz bir sürprizle başka sulara gidiyor.

    kan-şiddet hariç martyrs ile epey benzerlikler gösteriyor film. ulu bir amaç uğruna yapılan fedakarlık. bodrum katında yapılan bir şeyler. zengin insanlar. ancak paranın olmadığı bir idealizm.

    the tall man, her kesimden izleyiciyi içine çekecek bir film.

    --- az spoiler ---


    (kumrengi - 1 Eylül 2012 00:43)

  • comment image

    ben affleck'in gone baby gone'ı ile aynı konuya parmak basan fakat başkarakterlerinin meseleye bakışı hususunda ayrışan film.

    şimdi bi kere filmin adı bence yanlış olmuş. zira afişiyle birlikte bakıldığında "gore" öğeler barındıran bi gerilim filmi izlenimi veriyor. imdb'deki notu da bu yanlış beklenti nedeniyle düşük sanırım. hâlbuki öyle değil. hattâ alâkası yok. bu film, gerilimi sürükleyici öğe olarak kullanan bi drama aslında. bunu bilerek izlenirse filme bakışımız daha sağlıklı olur kanaatindeyim.

    konusu şöyle: amerika'nın ücra bir maden kasabasında çok sayıda çocuk, belli aralıklarla kaybolmaktadır. çocuklardan ne bir iz bulunabilmekte ne de bir haber alınabilmektedir. belli bir süre sonra kasaba ahalisi çocukların kaybolmasının ardında, yarı masalsı özelliklerle süsledikleri "tall man - uzun boylu adam"ın olduğuna inanmaya ve dillendirmeye başlar. tek geçim kaynağı olan maden kapandıktan sonra -sakinleriyle birlikte- âtıl duruma düşen ve sefalete terk edilen kasabada hemşirelik yapan julia(biel) ise bu koşullar altında, vefat eden doktor kocasının görevini devam ettirmeye çalışan iyi niyetli bi kardeşimizdir.

    yarım gibi oldu ama spoylırsız bu kadar. bundan sonrası yer yer gone baby gone filminden de olmak üzere spoylırlı. ona göre okuyun, sonra küfretmeyin.

    --- spoiler ---

    film, aynı gone baby gone'ın yaptığı gibi biz izleyicileri bir ikilemin içine sürüklüyor. bir çocuğun hayatını(geleceğini) kurtarmak için ailesinden koparmanın etik boyutlarını irdelerken hadiseye mümkün mertebe tarafsız daha doğrusu çekimser bakmaya çalışan gone baby gone'ın aksine -bence- cesurca taraf seçiyor.

    insanoğlunun varacağı noktayı yetiştirdiği çocukları belirliyor malûmunuz. istisnâsız bütün çocuklar her şeyin en güzelini hak eder. ebeveynlerinin olanakları/olanaksızlıkları, iyilikleri/kötülükleri, yeterlilikleri/yetersizlikleri, becerileri/becerisizlikleri, başarıları/başarısızlıkları doğrudan çocuklarını etkiler. peki, çocuklar bu denklemin olumsuz tarafında doğmayı, olmayı, yaşamayı hak ederler mi? kötü bir ebeveynin elinde ziyan olmaktansa, onun hayatının kıymetini bilen biri tarafından yetiştirilse daha iyi olmaz mı? bunu istemek doğru mudur? etik midir? bu fikri eyleme dönüştüren insanın böyle bir hakkı var mıdır? bu, haddini aşmak mıdır yoksa kahramanlık mıdır?

    işte bizi ikileme düşüren sorular bunlar. gone baby gone'da başkarakter, çocuğun iyi bir gelecek hayâlini elinden alarak ve bunu bilerek çocuğu annesinin kollarına teslim ediyordu. bu kesinlikle zor bir karardı. kabul ediyorum. peki, doğru bir karar mıydı? ondan o kadar emin değilim işte. çocuklar her şeyden önce sıcak bir yuvaya muhtaçtırlar. klâsik olacak ama sevgiye, ilgiye, şefkate muhtaçtırlar. o kızın biyolojik annesi bunların hiçbirini ona vermeyecek işte. veremeyecek değil; vermeyecek. kızcağız filmde de dendiği gibi daha lise 2'de birinden hamile kalacak, okulu bırakacak, iğrenç işlerde çalışacak, uyuşturucuya alışacak, fahişelik yapacak. bunlar tahmin değil. bunlar olasılık değil. bunlar gerçek... işte o filmde başkarakter, o çocuğu tekrar tüm bunların içine çekti. böyle düşününce çocuğun dayısının, iki polis memurunun, morgan freeman'ın fedakârlıkları çok daha iyi anlaşılıyor. başkarakterin(valla adına bakmaya üşeniyorum) göremediği şey, bi avuç insanın bir çocuk için nasıl kendilerinden vazgeçtikleri.

    the tall man'de ise bu defa başkarakterimiz julia, kocası ve arkadaşıyla birlikte bir sürü çocuğu ailelerinden çalıyor ve onlara hak ettikleri hayatları verecek kimselere veriyor. çocukların, ebeveynlerinin izinden gitmelerinin önüne geçiyor. geleceklerine kendilerinin yön verebileceği hayatlar yaşamalarına imkân sağlıyor. filmde de söylediği gibi o insanın içini karartan, insanı çaresizleştiren döngüyü kırıyor. şimdi bu eylemin etik yönünü sabaha kadar tartışırız. açıkçası ben arızalı da olsa julia'nın tarafını tutuyorum. filmin sonunda o kızın bize ısrarla sorduğu soruya vicdanım karıncalansa da "evet, öyle." dedim ve ben, eğer o çocuklar güzel bir gelecek kazanacaksa, bunun ihtimâli dahi varsa bu vicdan rahatsızlığıyla yaşamaya razıyım. ellerimi kirletmesem de yüreğimi kirletmeye razıyım. yeter ki çocuklar kurtulsun...

    son söz olarak şunu diyeyim: yine filmin sonunda kızın "birinci annem, ikinci annem, üçüncü annem..." temalı konuşmasından da filmin durduğu taraf gayet net anlaşılıyor zaten...

    ---
    spoiler ---

    filmi ele alırsak, yanlış isim konulmuş, sırıtmayan ancak yer yer aksayan senaryo, gösterişsiz oyunculuklar, iyi yönetimle vasatın üstünde bir yapım olmuş. bir de şimdiye kadar oyunculuğunu hiç beğenmediğim jessica biel için olmak üzere diyebilirim. daha yolu var ama...


    (yerli mal - 3 Eylül 2012 15:43)

  • comment image

    2012 yılı mahsulü pascal laugier tarafından yazılıp yönetilmiş olan abd / kanada / fransa ortak yapımı bir film. türkiye'de sır ismiyle vizyona girdi.

    the tall man, korku sinemasına aşina bünyelere fazlasıyla tanıdık gelecek birkaç ögeden oluşan, küçük ama basit bir korku filmi gibi başlıyor. sırlarla dolu küçük bir kasaba ve en başta doğaüstü bir figür olarak sunulan tall man karakteri etrafında dönen bir hikayeyi anlatacakmış gibi yapıyor. ancak kazın ayağı öyle değil. devamlı yön değiştiren the tall man, bol sürprizli bir anlatım diline dört elle sarılıyor ve kolayca tahmin edilemeyecek sırlarını sırayla açık ettikçe izleyenleri şaşırtmayı başarıyor. the tall man, hakkında ne kadar az şey bilirseniz, o kadar fazla keyif alacağınız bir film. pascal laugier ismine aldanıp martyrs tadında bir "işkence pornosu" daha izleyeceğiniz yanılgısına düşmeyin.

    dahası için...


    (uzuntu - 6 Eylül 2012 11:49)

  • comment image

    saçmasapan bir senaryoya sahip ama çekim tekniği, flashbackleri falan gayet güzel film. bundan sonrası coşkun spoiler..

    --- spoiler ---

    ulan gerizekalı örgüt ya da herneyseniz; çocuklara güzel bir gelecek sunmak için güya iyilik yapıyorsunuz eyvallah da, e be mal herifler, geride kalan aileler ne olacak? hiç mi onları düşünmediniz? çocuklarının kaçırılıp, vahşice öldürülüp, parçalara ayrılarak maden tünellerine, ormanlara gömüldüklerini düşünerek yaşayacak lan o insanlar! o çocuklar mutlu yaşam sürsün diye o analar o babalar, abiler ablalar her gece içleri kan ağlayarak uyuyacak, yüreklerinde hiç geçmeyecek acılarla hayatlarını sürdürecekler, evlat acısı lan bu boru mu? sanki fakir olmak suçmuş gibi bi de amaçlarını dayandırdıkları nedene bak ya neymiş "daha iyi bir gelecek".. gidip ailelere durumu anlatsalar zaten çoğu kabul eder ki. adamlar bi taraftan düzeltmeye çalıştıkları ahlaki düzeni başka bi taraftan yerle bir ediyolar haberleri yok iyi mi..

    ---
    spoiler ---


    (alabamaclarence - 7 Eylül 2012 20:08)

  • comment image

    oldukça şaşırtıcı ve beklenmedik dönüşleri olan bir film.
    fakat işte o derece şaşırtıcı ki, hikayeyi bu kadar şaşırtıcı kurgulayalım derken biraz fazla dağıtmışlar ve bir o kadar da zor toparlamışlar.
    son 10 dakikaya kadar hiç bir fikrim yoktu neler döndüğüne dair.
    verdiği sosyal mesaj ultra ütopik. iyi niyetli psikopatlık diyeceğim paradoks gibi olacak ama öyle.

    ezcümle ben beğendim. baya da ilginç buldum. korku değil ama gerilimi fena sayılmazdı. pişman olmadım gittiğime.


    (gonulcuk - 15 Eylül 2012 01:12)

  • comment image

    güzel bir noktaya parmak basmasının yanında imdb'den en az bir 7 puan hak eden film. sırf etik olmadığı ve kötü mesaj aşıladığı için 6 puan aldığını rahatlıkla söyleyebilirim. yani benim gibi imdb puan sistemine güvenenler aldanmasın bu sefer.

    gelelim filmi eleştiren göt oğlanlarına:

    --- spoiler ---

    senin ben etiğine sokarım çok afedersin. yok felsefesi salak saçmaymış, geride kalan ailelerin canı yok muymuş bik bik. yarrak gibi aileden yarrak gibi çocuk yetişir. sadece fakir ile yarrak gibinin arasındaki farkı bilmek gerekir. filmde son kızın annesi adamın ne bok olduğunu bile bile yüzüne gülüyor hala. yeter ki henüz masumiyetini yitirmemiş çocuklar güzel bir hayat yaşasın ve daha tertemizken en ufak bir yarrak gibilik görmesin, şahsen benim sikimde değil geride kalan ebeveynlerin oğlumun cesedi kim bilir nerde ühü ühü diye ömür boyu ağlamaları. he duygularımı aldırdım ben. zibilyon kadar insan sayarım size keşke çocukken beni de bu şirket kaçırsaydı diye yalvaracak.

    ---
    spoiler ---


    (inancsiz deve - 19 Eylül 2012 16:56)

  • comment image

    ben bu filmi beğendim ama yukarıdaki entrylere bakılınca yine vik vik edilip beğenilmediğini görüyorum.en azından filmin sonunu hemen tahmin edemiyorsunuz. hele sonlarına doğru dumur olup ne oluyor yeaaa dediğiniz anlar oluyor.benim puanım 10 üzerinden 7.4.imdb puanı 6.0 henüz 6,935 kişi oylamış ,ilerleyen yıllarda artmasını umuyorum.


    (angusdagnabit - 27 Eylül 2012 18:06)

  • comment image

    kafaları karıştıran film. doğru mu? yanlış mı? yanlış olan ne? mutlak gerçek!

    çok sağlam spoiler;

    --- spoiler ---
    adamın çocuklarla fotoğraflarını görünce sonunu anladım filmin. net bir ipucuydu, zaten sonrası çorap söküğü gibi geldi. şaşırdığım tek an cafede herkesin işin içinde olduğunu sandığım andı. kadın kurban, kasaba manyaktı.

    kadın kaçabilirdi. kaçmadı. kaçmalıydı. geride kalanlar çözmek için uğraşırlarken kadın farklı bir yerde farklı bir şekilde daha fazlası için mücadele verebilirdi.

    peki doğru mu? doğru olmamalı ama...hatırlamıyorlar...güzel bir hayatları var...ama...bazen sırf öyle olması gerektiğini düşündüğümüz için öyle oluyor her şey. sistemi düzeltemiyorsan kendi adeletini sağlayabilir misin? hayır. ama... çok ama var...

    ---
    spoiler ---


    (okumakicingeldim - 24 Kasım 2012 01:53)

Yorum Kaynak Link : the tall man