Süre                : 1 Saat 54 dakika
Çıkış Tarihi     : 08 Ocak 1979 Pazartesi, Yapım Yılı : 1979
Türü                : Drama,Tarih
Taglar             : ottoman,Osmanlı imparatorluğu,Türk,soygun,adalet
Ülke                : Romanya
Yapımcı          :  Romania Film
Yönetmen       : Doru Nastase (IMDB)
Senarist          : Mircea Mohor (IMDB)
Oyuncular      : Stefan Sileanu (IMDB), Ernest Maftei (IMDB), Emanoil Petrut (IMDB), Teofil Vâlcu (IMDB), Alexandru Repan (IMDB), Constantin Codrescu (IMDB), George Constantin (IMDB), Constantin Barbulescu (IMDB), Ion Marinescu (IMDB), Silviu Stanculescu (IMDB), Vasile Cosma (IMDB), Petre Simionescu (IMDB), György Kovács (IMDB), Mihai Paladescu (IMDB), Petre Gheorghiu-Dolj (IMDB), Andrei Bursaci (IMDB), Nicolae Mavrodin (IMDB), András Csiky (IMDB), Mircea Cosma (IMDB), Ion Roxin (IMDB), Dan Sandulescu (IMDB), Eugeniu Ungureanu (IMDB), Virgil Popovici (IMDB), Zoltán Vadász (IMDB), Nae Mazilu (IMDB), Mircea Anghelescu (IMDB), Ion Jugureanu (IMDB), Iulian Necsulescu (IMDB), Emil Coseriu (IMDB), Constantin Dinulescu (IMDB), Sorin Lepa (IMDB), Mircea Basta (IMDB), Vasile Constantinescu (IMDB), Zephi Alsec (IMDB), Stefan Radoff (IMDB), Ferenc Fábián (IMDB), Costache Diamandi (IMDB), Emil Liptac (IMDB), Sandu Simionica (IMDB), Vasile Florescu (IMDB) >>devamı>>

Vlad Tepes (~ Vlad the Impaler: The True Life of Dracula) ' Filminin Konusu :
Vlad Tepes is a movie starring Stefan Sileanu, Ernest Maftei, and Emanoil Petrut. Vlad Tepes, otherwise known as Vlad the Impaler and Dracula, fights the Ottoman Turks on the battlefield and the Hungarian Boyars in his court.


  • "öldürüldüğünde vücudu parçalanarak her parçası romanya'da ayrı bir yere gömülmüş, kafası ise istanbul'a padişaha gönderilmiş."
  • "bi de tipine bakıp gülüyoz ama aslında adı da vladimir'den geliyor. vladimir tepeş bak böyle sovyet gibi bi herif oldu."




Facebook Yorumları
  • comment image

    sabah bu adamın adını hatırlamaya çalışarak uyandım. "ya manyak kont drakula vardı asıl adı vlad gebeş miydi neydi vladmir miydi" diye. niye bilmiyorum. kendisi gelmiş geçmiş en saçma psikopatlardan biri olmasına, yapmadığı pislik kalmamasına rağmen beni güldürüyo. belki bunda romanyaya gitmiş, bunun şatosunu çekmiş bir akrabamın elindeki kamerayla "drakulanın yatağına zıplıyoruum" deyip gerçekten zıplaması , ve hemen ertesinde güvenlik görevlilerinin kadraja dahil olmasının yarattığı gülünç durumun etkisi de var. çocuk yaşta bunu izleyip bir kere gülmüş bulunduk, beyin öyle kodladı. neyse, adam o kadar manyak ki, artık rasyonel bir biçimde tahayyüt edemiyor insan olayı gülüyor ya da.

    kendisi babasının yerine geçmeden önce uzun yıllar istanbul'da saray zindanlarında kalmıştır. aslında bu asrın psikopatında (adam şehirdeki bütün dilenci ve aç insanları topluyor bir ziyafet vermek için, herkes tıka basa yemek yedikten, ziyafet bittikten sonra topyekün yakıyor kapıları kapayıp. böyle bir manyaklık var mı ya? ) ve oluşumunda osmanlı zindanlarının da payı vardır demek yanlış olmaz. ama bir miktar yaratıcılık katmış, istanbul'a veba yollayarak o zamanlar için görülmedik bir strateji uygulamış mesela. biyolojik savaşın fikir babası da diyebiliriz. aslında yaşadıklarına bakılırsa, böyle bir adamın otraya çıkması çok olağan. normal bir insan olsa yanına gidilip "vladçım, manyak mısın tatlım, insan azıcık kafayı filan yer, deli misin sen" diye çıkışılması gerekirdi. çünkü babası olacak prens, toprakları osmanlı'ya katılınca bu sabiyi de kendi rızasıyla osmanlı'ya savaş esiri olarak verir, ve olaylar gelişir. zaten yanında yöresinde, o zamanlarda o coğrafyada hafif bir kırıklık, bir işkence sevdası var, babasında da var, diğer toplumlara göre daha da ortada ve kabullenilmiş bir olgu bu vahşet-dehşet her neyse, bu da şartların da etkisiyle alıp başını gidiyor, kayışı koparıyor. mantıksız, rezil, psycho, absürd komedi karakteri gibi bir adam oluyor. gerçeklik dışı bir psikopatlığa sahip oluyor.

    o bu değil de, elinin kolunun bağlı olduğu devletin merkezden vergi toplamak için yolladığı elçisini kazığa oturup yollamak ne ya? güldürüyo da işte bir yandan, gerçek bir zekasız. padişah olsam kıyamazdım, töbe estafurullah, deli herhalde der gülerdim.

    tam bir beyinsiz ya!


    (potidik - 9 Nisan 2012 01:19)

  • comment image

    bu adam romanya'da bildigin efsane gibi bir sey. oyle sadece halk kahramani lafi az kalir. tepes assagi tepes yukari, bizdeki kara murat gibi bir sey yaratmislar kafalarinda.

    tarihi konulara cok ilgiliyim, elimden geldigi kadar okumaya calisirim. okurken de tek tarafli olmasin diye farkli ulkelerden kisilerin yazdiklarini da okumaya calisirim. milliyetcilikle zerre alakam yoktur. insanin kendisinin insanin irkindan degerli olduguna inanirim. bu yuzden okurken osmanlinin en dehsetli zamanlarini gorup hic gaza gelmisligim yoktur. fakat romanyalilarla bu adam hakkinda konusurken bildigin sinirlendim. tabi daha sonra bu sinir yerini acimaya ve nihayetinde egitim sistemlerinin bizdeki gibi carpik oldugu kanisina vararak sempatiye donustu.

    romanyali kiz: bizim vlad tepes varyaaaaaa, sizin fatih'in her seferinde kicini tekmeledi
    vitvort: he kardes dogrudur olmus olabilir.
    r.k: ( ortamdaki insanlara donerek) biz zaten bunlari her saldirdiklarinda yendik ehehehe meheehehe.
    vitvort: (hoca da durur mu, yapistirmis cevabi) guzel diyorsun da osmanli romanyayi fatih zamaninda aldi.

    ortamdakiler yarilir ve kiz utanir. sonrasinda:

    r.k: fatih zaten ibneymis, vlad tepesin kardesi rau' yu zikiyormus.
    votvort: iyi de ne alakasi var? savas kazanan bir insandan ibne olamiyor mu? oyle bir kaide mi var?
    r.k:........

    ortamdakiler tekrar yarilir ve bunun uzerine kiz zaten biz turkiyeyke cok yakin iki ulkeyiz, her seyimiz benziyor muhabbetine gecer.

    bu da boyle gereksiz bir animdir.


    (vitvortvida - 17 Nisan 2012 03:01)

  • comment image

    öldürüldüğünde vücudu parçalanarak her parçası romanya'da ayrı bir yere gömülmüş, kafası ise istanbul'a padişaha gönderilmiş.


    (ozan sezgin - 15 Eylül 2012 18:00)

  • comment image

    ben en çok da bu herifin bir soyadının olmasına üzülüyorum. biz daha 1930'larda soyadı seçerken adam o yaşta cillop gibi soyadına konmuş. bakıyosun ms 800'lerde yaşayan ingilizin fransızın bile soyadı var. üzücü :(


    (elcezire exclusive - 15 Eylül 2012 18:08)

  • comment image

    kendisi bir gün türklerden kaçarken bir köyden geçer ve yoluna devam eder. köyü basan türkler, bir romanyalı köylüden vlad'ın kaçtığı yeri öğrenir ve köyü bırakıp gider. aradan haftalar geçer, vlad o köye geri döner ve kendisini kimin ispiyonladığını sorar. cevap çıkmayınca köyde bulunan çoluk çocuk, yaşlı, kadın herkesi yağlı kazığa oturtur ve onlar acı içerisinde ölürken yemek yer. böyle bir adamdır işte.


    (hullabaloo - 9 Kasım 2012 16:55)

  • comment image

    hakkında son günlerde içoğlanı olduğu iddiası dillendirilmiş sabık eflak prensidir. teşkilat tarihini deşelemeli. içoğlanları, enderun'dan yetişirler ancak saray hizmetlisidirler. kazıklı voyvoda denilen vlad drakula, kardeşi radu aynı şekilde sonradan arnavutluk'ta uzun yıllar hüküm sürecek george kastrioti (skanderbeg) gibi asillerin, sonradan vilayetlere yönetici olarak gönderilmek üzere yetiştirilenler içoğlanı olarak anılmaz zira saray hizmetlisi olarak kullanılmazlar. tutup falanca derebeyinin oğluna ibrik tutturmazlar. hattı zatında konumları buna engeldir. içoğlanı olup paşa olan vardır ancak bu tip asil bağıntısı olanlarda aksi bir hareket pek görülmez yani tutup saray hizmetlisi yapılmazlar. genelde ölüm korkusu üzerinde bulunurlar ancak bunlar ileride devlet yararına kullanılır diye biraz el üstünde tutulurlar.


    (songulyabani - 13 Aralık 2012 01:09)

  • comment image

    bebek ve çocukları ızgara yapıp pişirdiği, kadınların memelerini kestirip zorla kocalarına yedirdiği, kadınların vajinasına kızdırılmış kazık sokturduğu, kazığın ucu ağızdan çıkana dek erkekleri yağlı kazığa oturttuğu tarihsel belgelere yansımış olan historik ve histerik bir manyaktır.


    (wad - 27 Mayıs 2014 19:14)

  • comment image

    edirne sarayı’nın merdivenlerinde iki çocuk yan yana oturmaktadır. aynı yaşlarda olan mehmet ve vlad, oyun çağının tüm masumiyetini birlikte yaşamaktaydılar. mehmet elindeki bıçakla avuç içini keserek onu vlad’a uzatır. o da aynı şeyi tekrarlar, sonra ellerini birleştirirler. böylece kanlar birbirine karışır, çocuklar kan kardeşi olmuşlardır. daha küçük yaşta olan bir çocuk, olanları gizlendiği çınar ağacının arkasından seyretmektedir. her şeyi tüm çıplaklığıyla gören radu, dehşete kapılmıştır. oradan hızla uzaklaşırken mehmet ve vlad’ın kahkahaları, saray bahçesinde yankılanmaktadır.

    osmanlı imparatorluğu’nun fetih politikası ıı.murat zamanında da sürer. romanya’nın güneyindeki eflak ve boğdan onun zamanında imparatorluk sınırlarına katılacaktır. eflak’ta görevlendirilen yerel vali “voyvoda”nın çocukları ise osmanlı saraylarına götürülür. osmanlı imparatorluğu’na yapılacak en ufak bir ihanet ihtimaline karşı çocuklar hem rehine hem de müstakbel yöneticiler olarak değerlendirilecektir. işte vlad ve radu, bu plan çerçevesinde saraya getirilirler.

    vlad, mehmet’in oyun arkadaşı olur. şehzade mehmet, kendisinden yalnızca bir yaş küçük olan romen arkadaşıyla yıllar boyunca, omuz omuza sıkı bir eğitimden geçer. zamanla arkadaşlıkları iyice derinleşecek olan iki çocuk, koşullar ne olursa olsun birbirlerine destek olacaklarına söz verirler.

    murat ölünce ıı. mehmet tahta oturur. gelecekteki fatih’in ilk icraatlarından birisi kan kardeşini eflak voyvodalığına atamak olur. böylece nam-ı diğer “kazıklı voyvoda” efsanesi başlamış olacaktır.

    fatih sultan mehmet ve kazıklı voyvoda’nın birbirlerine verdikleri büyük destek uzun yıllar boyunca sürer. mehmet, istanbul’u aldığında eflak’ta şenlikler düzenlenecektir. her şey yolunda gitmektedir. vlad, bölgeyi büyük bir başarıyla yönetmekte ve osmanlı imparatorluğu’na olan bağlılığını sürdürmektedir. osmanlı sarayı da ona hizmetleri karşılığı hiçbir yöneticiye tanınmayan ölçüde özerklik sunar.

    ancak karpatlar’da esen sert milliyetçilik rüzgarları her şeyin değişmesine sebep olur. bölge bağımsızlık hareketleriyle kaynamakta ve pek çok kişi vlad’dan bu harekete önderlik yapmasını, babasına ait ejderha figürleriyle süslü kılıcı bir an önce beline takmasını beklemektedir.

    büyük bir çelişki içine düşen vlad, çözümü içki kadehlerinde aramaya başlar. iyice köşeye sıkışmıştır, bir yandan doğduğu toprakların akıbetine kafa yorarken öte yandan mehmet’e verdiği sözü düşünmektedir. ancak çok geçmeden, pek çok şeyi doğrudan değiştirecek bir karar verecektir.

    böylece babasından kalan ve eski romence’de “şeytanın oğlu” anlamına gelen dracul adını alır. artık kanlı drakula efsanesi başlamaktadır.kazik

    içtikçe kendisinden geçen vlad, çevresindeki en ufak itaatsizliği bile affetmez. emirlerine uymayanlara, elleriyle akıl almaz işkencelerde bulunur. bölgedeki huzur yerini büyük bir kaosa bırakmaya başlar. kendisine çok zalim bir eğlence bulan, emirlerine uymayanları kazığa oturtup bazen günlerce süren ölümlerini keyifle izleyen “vlad dracul” yeni bir isim almaya hazırlanmaktadır. “kazıklı voyvoda” unvanı, korku içinde sokağa çıkmaya cesaret edemeyen yerel halk tarafından kendisine layık görülecektir. şatosunun etrafını binlerce kazıkla çeviren voyvodanın öldürdüğü kurbanlarının kanını içtiği bile söylenmektedir.

    elbette bu söylentiler istanbul’a ulaşır. fatih, önce kan kardeşinin sapkın davranışlarına inanmak istemez. ancak yine de eflak’a olanları araştırmalar için bir heyet gönderir. fakat voyvoda, fatih’in elçilerini bile kazığa oturtmayı göze alır. fatih aldığı yeni haberler nedeniyle öfkeden deliye dönmüştür. vlad’a eski günlerin hatırına bir mektup yazar. ondan vahşet gösterilerine son vermesini emretmekte, osmanlı sarayına olan bağlılığını yinelemesini istemektedir. fakat vlad, mektubu elinin tersiyle bir kenara iterek bağımsızlığını ilan ettiğini ve osmanlı iradesini tanımadığını bildirir.

    bunun üzerine fatih ipleri koparır ve 1462 yılının baharında hazırladığı büyük orduyla balkanlara doğru yola koyulur. fatih, vlad ve isyana destek olan tüm yerel yöneticileri ortadan kaldırmaya ant içmiştir. kılıç sesleriyle eflak ve boğdan içlerine kadar yürünür. voyvoda, 900 metre yüksekliğe erişen sarp bir dağın zirvesinde kurulu poeinari kalesi’ne çekilmiştir. birbirlerini çok iyi tanıyan kan kardeşler arasında büyük bir sinir harbi başlar ve kuşatma çok uzun sürer. bu psikolojik savaşa dayanamayan vlad’ın biricik karısı elizabetha, kendini kalenin surlarından aşağıya bırakıverir.

    fatih ise, istanbul’un güvenliğini tehlikeye atacak kadar uzun süre balkanlarda kalmıştır. çok geçmeden, askerlerinin büyük bir bölümünü yanına alıp romanya’dan ayrılır. ancak ayrılırken çok güvendiği birini burada vali olarak bırakacaktır.

    kazıklı voyvoda, fatih’in yokluğundan yararlanıp büyük ölçüde gevşeyen kuşatmayı yarmayı başaracaktır. rumen köylülerin de yardımıyla poeinari kalesi’nden süzülen devrik voyvoda, atının nallarını ters çaktırarak, düşmanları yanlış tarafa yönlendirir. böylece macaristan’ın budin eyaletine ulaşır ve komşu ülkelerden sığınma talep eder.

    vlad tam 14 yıl boyunca macaristan’da sürgün hayatı yaşar. tüm olanları unutmuş görünse de aklı hala eflak’tadır.

    1476’da macar kralı matiei corvin ve moldova prensi büyük stefan’ın yardımıyla güçlenen voyvoda, eflak’a dönecek ve yeniden mücadelesine girerek, bir kez daha bağımsızlığını ilan edecektir.

    diğer tarafta ıı. mehmet, vlad’ın ihanetini hiçbir zaman aklından çıkarmamıştır. son derece tehlikeli bu isyankarın attığı en ufak adım bile imparatorluk tarafından izlenmektedir. artık mehmet için verdiği söz ve kan kardeşliğinin bir tarafa bırakılma zamanı gelmiştir.

    eflak’taki yeni vali, fatih’ten aldığı emir doğrultusunda vlad’ı yanında az sayıdaki destekçisiyle birlikte transilvanya ormanlarında sıkıştırıp öldürür. eski prensin başı sarayın isteği üzerine istanbul’a getirilir ve kurbanlarına yaptığı gibi bir kazığa oturtularak istanbul sokaklarında görücüye çıkarılır.

    fatih, iki kez kazık yediği kan kardeşi kazıklı voyvoda’dan sonsuza dek intikamını almıştır. vlad’ın başsız bedeni, bükreş’teki snagov manastırı’na gömülür. hesap kapanmıştır.

    hikayenin asıl başlangıcına dönecek olursak, mehmet ve vlad’ın kan kardeşi olma ritüeline gizlendiği yerden şahit olan küçük bir çocuk vardı; vlad’ın kendisinden beş yaş küçük kardeşi radu. o da tıpkı ağabeyi gibi edirne sarayı’nda iyi bir eğitim alarak büyüyecektir. olağanüstü yakışıklı bir delikanlı olan radu, mehmet’in tahta geçmesiyle birlikte onun gözdelerinden biri olacaktır. fatih sultan mehmet, poeinari kalesi’nden ayrılırken de çok güvendiği radu’yu vali olarak bırakacaktır.

    vlad’ı transilvanya ormanlarında yakalayarak öldüren ve kesik başını fatih’e yollayan da devrik voyvodanın kardeşi radu’dan başkası değildir…

    -alıntı-


    (daphne aria - 8 Ekim 2015 08:27)

  • comment image

    biz onu kont dracula olarak tanıyoruz, ama asıl adı budur. vlad tsepes (vlad sebeş okunuyor) 15.yy'da yaşamış gerçek bir romanya prensiydi. ordusunu türklere karşı kışkırtmakla ünlüydü. romanya'da bugün bile o'na bir kahraman gözüyle bakılmaktadır. (örneğin romanya ordusu, modern bir saldırı helikopterine aho1-ro drakula ismini vererek o'nu onurlandırmışlardır.) kahraman olmasının yanı sıra vlad bir seri katil ve en favori öldürme şekli kazığa geçirmek olan canavar ruhlu bir adamdı. bu bir çeşit çarmıha germe işlemiydi,a ma kurban çarmıha asılmak yerine uzun, sivri bir sırıkla alttan kazığa geçiriliyordu. diğer bir şekilde söyleyecek olursak kazık vücudu dikey bir şakilde geçerdi. daha sonra bu bir orman dolusu vücut, onları seyretmekten ve kulak tırmalayıcı seslerini dinlemekten zevk alan vlad tsepes için sergilenirdi. iddiaya göre vlad bir keresinde 20.000 türkü bu şekilde öldürüp düşmanlarını korkutup uzak tutmak için kazığa geçirilmiş tüm bedenleri bostan korkulukları gibi sıra sıra dizmişti. vlad caniliğini sadece kurbanlarını kazığa geçirmekle sınırlandırmıyor aynı zamanda onları pişirip doğramaktan da zevk alıyordu.

    vlad tsepes gerçek bir vampir olmadığı gibi yine de modern vampir hakkında en inanılabilir tanıma sahipti. vlad tsepes yemeklerinde kurbanlarının kanlarını çorba gibi ekmeğini batırıp içerdi. bu söylenti 1463'te bulunan en kurallara uygun ve dürüstçe hazılanmış belgelerden biri olan "the story of a bloodthirsty madman called dracula of wallachia" ile uygunluk göstermektedir. yani vlad'ın insan kanı içmekten gerçekten zevk alıyor olması oldukça mümkündü.


    (abraksas - 23 Ekim 2004 00:58)

Yorum Kaynak Link : vlad tepeş