• "toplumsal bilimlerde, yaklaşım ve model terimlerinin biraraya getirildikleri zaman ifade edecekleri anlam için kullanılmaktadır."
  • "bir olayı alışılagelmiş , kabul edilmiş şekliyle gerçekleştirmek. belirlenen şekilde düşünmek ve belirlenen sekilde davranmak, geçmişten gelen degerlere ve düşünce modeline göre yaşamak."
  • "bir gerçekliğin ortak terimlerle anlaşılmasını sağlayan kavramsal çerçeve."
  • "i.(latince). aynı söz dizimsel bağlam içinde birbirinin yerini alabilecek olan ve güçlü bir karşıtlık bağlantısı kuran ögelerin oluşturduğu bütün.ii. dizi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    şu kadar entryden sonra dahi hakkında bir fikir edinemediğim zamazingo. söz dizimsel bağlamların karşıtlık oluşturması falan filan, ne ulan bunlar? dalga mı geçiyorsunuz insanlarla? gizli bir paradigma kardeşliğiniz var da bizden mi saklıyorsunuz? evet tabi ya! şuna galiba eminim, paradigmanın ne olduğunu bilen çok küçük organize bir grup var. bu grubun gizli emelleri var. birinci kuralları da paradigmanın tam olarak ne olduğunu kesinikle açık etmemek.

    tanımını veriyorum, bence gerisi yalandır:

    bir bilim çevresine belli bir süre için bir model sağlayan, evrensel olarak kabul edilen bilimsel başarılar.

    cümle içinde kullanalım ve pekiştirelim:

    "erke dönergeci projemiz bütün paradigmaların köküne kibrit suyu ekecektir."


    (axellennox - 19 Ağustos 2007 00:51)

  • comment image

    bir tv programında sayın psikolog prof. dr. doğan cüceloğlu paradigma kavramını çok daha pratiğe indirgemiş, gözlüğünü çıkarıp sunucuya göstermiş ve, “işte bu” demişti. nasıl bir gözlükle bakıyoruz dünyaya?


    (slthr - 11 Kasım 2007 17:32)

  • comment image

    sosyal bilimler icin algi. onceden gelen birikim ve tecrubeler, ustu ortulu $artlanmalar ile bir resmi, durumu gorme tarzi, gorme $ekli.
    icinde gectigi ogretiden bir parcayi da gecelim madem onemini vurgulamak icin:
    paradigmalarimiz baki$ acimizi, baki$ acilarimiz ile davrani$larimizi yonetir. davrani$larimiz nasil ise biz de o olur, cevre tarafindan oyle degerlendiriliriz. demek ki her$ey paradigmalarimiz ile ba$lar.


    (delikan76 - 3 Mayıs 2002 12:41)

  • comment image

    paradigma dediğimizde öncelikle bilim felsefesindeki özel manasıyla gelir akla; burada kastedilen, belirli bir zaman dilimi içerisinde belli bir topluluğun düşünüşünü, yaşayışını belirleyen dünya görüşüdür. bilim insanları var olan sürece bakarlarken o an inandıkları paradigma çerçevesinde bulmacayı çözmeye meyillidirler. yani onların hayata bakış açıları kısaca paradigmalarıdır. sistematik bir yaklaşım için paradigmanın gerekliliği tartışılmazdır, çünkü hoca öğrencisine belirli bir disiplinle öğretir. hiyerarşik bir yapı içinde kararlar alınır ve bilim üretilir. hatta değerlendirilir. bir manada bilim adamları topluluğunun değerleri, sadece ‘değer’e dönüşme eğilimi içindedir. (2)

    pek çok kez verilen bir örnektir: “paradigma sizin taktığınız gözlüktür.”. gözlüğün size sağladığı olanaklar ve kısıtlılıklar çerçevesinde yorumlayabilirsiniz çevrenizi. (3) biraz akıl yürütelim o halde; birinci kişinin taktığı gözlük, kırmızı dışında tüm renkleri ve bu renklere sahip maddeleri gösteriyor olsun, kırmızı rengine sahip maddeleri ise göstermez olsun. diğer kişinin gözlüğü ise sadece kırmızı ve tonlarını ayrıca bu renge ve tonlarına sahip maddeleri gösteriyor olsun. ardından kırmızı bir masanın üzerinde bir portakal hayal edelim. (bunların dışında iki tarafın da bütün varsayımları aynı ve dünyamıza uygun olsun.) bu durum karşısında ilk kişi havada duran bir portakal görecektir ve onun sorun algılaması bu olacaktır. ikinci kişi ise kırmızı bir masa üzerinde duran bir portakal görecektir ve karşı tarafın algıladığı sorunun çözümüne sahip olacaktır. yani portakal yer çekimi kurallarına aykırı bir durumda değildir, bir masanın üzerindedir! burada bilerek iki tarafı da marjinalleştirdim, nedeni ise basit, bir paradigma diğerine göre daha doğru veya yanlış değildir. paradigmalar karşılaştırılırken bu tür doğru veya yanlış şeklinde yargılar ortaya konamaz. bilgilerin birikerek, ilerlemenin gerçekleştiği savunulamaz; yeni paradigma eskisini tamamen dışlar. doğru varsa, onun yerine kendi doğrusunu koyar; yanlış varsa, onun yerine kendi yanlışını koyar.

    paradigmalar arası bu geçiş sancılı bir süreçtir, paradigma kayması olarak ifade edilir. eski paradigmanın çözemediği sorunlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar ve gittikçe artar. bu bilim dünyasını krize sürükler, kriz her zamanki gibi daha aşırı ve uç çözümlerin ortaya çıkması, ortada ise de ifade edilmesini kolaylaştırır; bu da uzun süredir eski paradigmaya inananlar tarafından görmezden gelinen yeni paradigmanın dikkate alınması için gereken ortamı yaratır. çoğu zaman “bu alanda araştırma yapan akademisyenler arttıkça, bu konunun değeri daha iyi anlaşılacaktır” türündeki ifadeler, işte bu geçiş sürecinin yaşanmakta olduğuna ve ileride hakim paradigmanın iyice gözden düşeceğine, bilim çevresinden yeni paradigmaya daha çok insanın inanacağını işaret eden inancın ifadesidir.

    paradigma kayması sırasında, çoğunlukla iki paradigma birbiri ile karşılaştırılmaya çalışılır. bu özünde beyhude bir çabadır çünkü iki paradigmanın kavramları da tamamen farklıdır ve birbirlerine indirgenemez durumdadır. zaten ortada bir karşılaştırma yapma şansı olsa, ortada iki paradigma yoktur, bir paradigma içinde iki ayrı kutup vardır. (4) yukarıda verdiğimiz örneğe geri dönersek; iki kişi için de turuncu ortak bir renktir. ama ilk paradigmanın turuncusu, kırmızı rengin var olmadığı bir dünyada var olan bir turuncudur, içeriği belirsiz bir turuncudur. ikinci paradigmanın turuncusu ise sadece kırmızı rengin olduğu bir dünyada vardır, içeriği bellidir. bu durumda ikisi de turuncu dese bile ikisinin de bahsettiği tamamen ayrı şeylerdir. o yüzden paradigmalar arası karşılaştırma mümkün değildir.

    örneğin müslümanlık paradigması ile hıristiyanlık paradigmasını kabul eden iki kişi de tanrıya inanmaktadır. ama ikisinin inandığı tanrı aynı değildir; çünkü iki paradigmanın kurguladığı tanrı farklıdır. iki tanrının da koyduğu kurallar ve söyledikleri farklıdır ve birbiriyle çelişir.

    (2) metin arslan, bilimde yöntem, ders notları

    (3) http://sozluk.sourtimes.org/…sp?t=magara alegorisi, insanın paradigma çerçevesinde düşünmesi, olaya tamamen onun gözünden bakması ama sonra var olan paradigmadan kopması ile ilgili olarak platon’un mağara örneği kesinlikle dikkate değerdir.

    (4) http://sozluk.sourtimes.org/…ow.asp?t=imre lakatos, bir paradigmada iki ayrı kutup olması anlaşılmaz gelebilir. ama imre lakatos’un belirttiği üzere savın bir çekirdeği, bir de bu çekirdeği çevreleyen koruyucu kemeri vardır. çekirdek dokunulmazdır. koruyucu kemer ise dokunulabilir, konuya küçük rötuşlar atılabilir bu sayede. işte bu iki kutup koruyucu kemer bölümünde tartışabilirler.

    not: "paradigmam" adlı yazımdan alıntılanmıştır.
    ayrıca konu ile ilgili, kısa, öz ve güzel bir yazı için bakınız: http://www.elyadal.org/pivolka/05/kuhn.htm


    (loras - 6 Şubat 2008 01:08)

  • comment image

    " önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa, paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için, siz yanılıyorsunuzdur.

    örneğin; trende giderken, bir baba, 3 evladıyla oturup, sürekli ağlayan çocuklarına hiç, susun, demeden yolculuğa devam ettiğinde ; siz ona ne gamsız adam, diyebilirsiniz. ama sorsanız, belki de onlar hastaneden geliyorlardır ve bir saat önce çocukların anneleri ölmüştür ve eve dönüyorlardır.

    prof.covey’in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek te çok üzülmüş. yemek molasında oğluna, şunların kafasına çantamı indiresim geliyor, demiş. oğlu; “anne o adam finlandiyalı, burada simultane tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk” demiş.

    havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmiş. yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu bırakarak, okumaya dalmış. bir ara bakmış ki, yanındaki koltuğu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açıyor ve yemeye başlıyor. kurabiyelerin kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın, adama dik dik bakmış. hatta canı o an istemediği halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atmış. her halde kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı? hemen kadın da bir tane daha atmış ve bir yarışma başlamış, adam bir tane, kadın bir tane. sonuçta kutuda tek kurabiye kalmış, adam onu hızlıca kaparak ortadan bölmüş ve gülerek kadına ikram etmiş. o sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulmuş ve işlemler için kadın bankoya gitmiş. pasaportunu çıkartmak için çantasını açtığında, ne görsün ; kendi kurabiye paketi, hiç açılmamış olarak çantasında durmuyor mu?
    meğer, bunca zamandır adamın kurabiyesini yiyormuş. tabii çok utanmış ama, artık iş işten çoktan geçmiş.

    başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli olmuyor. davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz.

    covey bu örnekleri ; “aynı enformasyona farklı bakış, bizim davranışlarımızı belirler” diye özetliyor. buradan yola çıkarak çözemediğimiz sorunlar için, paradigma (zihin haritası) değiştirmenin gereğini vurguluyor ve einstein’in bir sözünü anımsatıyor:

    karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz.
    çoğumuzun zaman zaman yaptığı gibi, “sorunların içinde kaybolmak” yerine, paradigma değiştirmeyi başarıp, sorunlara farklı biçimde yaklaşabilenler, o sorunu asma şansını da yakalıyorlar. zaten sorunlarımızı dostlarımızla paylaşmamızın nedenlerinden biri de, farklı bir bakışın, bize farklı davranabilme kapısı aralama ihtimali değil midir?

    çözümsüz gibi gördüğünüz sorunlar konusunda paradigma değiştirmenin önemi çok büyüktür. aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır. başımıza gelen her şeyle onlara verdiğimiz tepki ve yanıt arasında geniş bir hareket alanı vardır…”

    stephan r. covey – etkili insanların 7 alışkanlığı


    (bandodakimajorkiz - 9 Aralık 2011 14:20)

  • comment image

    benim gibi sosyoloji engelli fen/mat. ogrencileri icin eziyetten baska bir ise yaramayan bir kavram

    lise sonda psikoloji dersinin bir parcasi olarak hocanin anlatmaya calistigi konu. kitapta yaklasik 5-6 satirlik bir paragraf ile anlatilan bir kavramdi ve bu kadar kolay oldugunu dusundugu icin hoca sinavda bunu soracagim size dedi. yaklasik 20 dakika kadar kasmama ragmen bir turlu anlayamadigim paradigma kavramini hoca gercekten sinavda sordu; ve ben bir kelime birle yazamadim.*


    (uhalian - 2 Haziran 2003 19:12)

  • comment image

    bir olayı alışılagelmiş , kabul edilmiş şekliyle gerçekleştirmek. belirlenen şekilde düşünmek ve belirlenen sekilde davranmak, geçmişten gelen degerlere ve düşünce modeline göre yaşamak.


    (keanu - 4 Şubat 2004 13:21)

  • comment image

    i.(latince). aynı söz dizimsel bağlam içinde birbirinin yerini alabilecek olan ve güçlü bir karşıtlık bağlantısı kuran ögelerin oluşturduğu bütün.

    ii. dizi.


    (quarcy - 10 Ekim 2001 10:39)

Yorum Kaynak Link : paradigma