De illusionist (~ Az illuzionista) ' Filminin Konusu : De illusionist is a movie starring Freek de Jonge, Jim van der Woude, and Catrien Wolthuizen. At the center of this extremely visualized narrative are the illusionist and his brother, who is lazy on the basis of either great love,...
Fucking Åmål(1998)(7,6-47134)
The Haunting(1963)(7,6-30832)
L'illusionniste(2010)(7,5-31395)
De wisselwachter(1986)(7,3-721)
Le diable au corps(1947)(7,3-615)
La storia vera della signora dalle camelie(1981)(7,0-524)
Het Meisje en de Dood(2012)(6,4-667)
insanı sıkmayan sakin hoş bir film bana göre.. ince espiriler var dikkati çeken... düşes için daha yetenekli ya da daha güzel bir kadın kullanılsa belki daha iyi olurmuş ama o bile idare etti diyebilirim...edward norton sadece tebessüm ederek bile rol yapabildiğini gösteriyor... aksi durum için (bkz: lake house) ve bakınız keanu reeves hapşırığı...--- spoiler ---paul giamatti'nin son sahnede yüzünün parlayarak çözdüğü olay karşısında şapka çıkarması* tam dönemin davranış kalıbına uygun.. ha şimdi olsa polis müdürü takdirini "you fucking son of a bitch" nidasıyla belli ederdi... o zamanki adamlar sadece şapka çıkararak coşuyorlamış ayrı...koskoca avusturya macaristan imparatorluğu'nun varisi veliaht prens olsan da, elalemin memleketinde 100 sene önce bile kanun karşısında kıldan ince olunduğunu görmek sarsıcı oluyor tabii... bizde olsa o prensin arkası nerelere kadar sızmıştır hem polis hem ordu içinde diye düşünmek bile acı...diğer yandan evet prens işlemediği bir cinayetle suçlanmaktayken intihar etti ama intihar gerekçesi düşesin cinayetinden çok imparatorluğa başkaldırdığının ortaya çıkması nedeniyleydi çünkü askerler gelmişti ve biliyordu ki ihtilalin cezası idamdır... ayrıca daha önce kendisinin zaten bir leşi olduğu için her koşulda suçluydu... bu açıdan müsterih olunuz...--- spoiler ---sonuç itibarıyla kafa dinlendirmek için tavsiye ederim evet...
(yul - 7 Eylül 2006 19:34)
yeni izleme fırsatı bulduğum ve şimdiye dek izlemediğim için de pek pişmanlık duymadığım bir film. tarihi bir dönemde geçmesi sebebiyle müzik+dekor+kostüm triası olması gerektiği gibi. bunda övülecek bir taraf göremiyorum, 2006'da bir film yapıyorsan artık bu bir standart. ama benim anlamadığım filmin etik çizgisi yönünde. --- spoiler ---bariz bir şekilde iyiyi* ve kötüyü* birbirinden ayırıp bunları dövüştüren bu filmde kötü tarafa fazla abanıldığını düşündüm film sonunda. tamam yavrucuğum, sevdiğin kızla kaçıp gitmek istiyorsun ama adamı eski hatalarını kullanarak intihara sürükleyen bir iftirayı ne diye planladın, eridi gitti herif bir hiç uğruna. dedeftif uhl, sen de olaylara aydığın anda pişmiş kelle gibi "aheh vay götoş" pişkinliğinde sırıtacağına o kadar sene hizmet ettiğin adamın sırf bu iki zibidi çiftlikte seks yapacak diye bok yoluna gitmesine biraz olsun hayıflansaydın lan! nasıl bir nefretmiş bu kötüye karşı, yeminle acıdım adama..--- spoiler ---
(sir gawain - 30 Mayıs 2007 03:10)
--- spoiler ---filmin sonunda paul giamatti'nin tren istasyonundayken olayların nasıl geliştiğini anladığındaki sırıtık yüz ifadesi paha biçilemez.o kadar film izledim, ama mutluluğu bu kadar güzel tasvir eden az sahne gördüm.--- spoiler ---
(gookhan - 4 Ocak 2011 00:05)
filmdeki sihirbaz rolü için ilk olarak emre kongar düşünülmüştür.
(pink zeppelin - 7 Eylül 2011 00:07)
edward norton'u inanılmaz şekilde ali ihsan varol'a benzettiğim filmdir. ayrıca film genel olarak mükemmeldir, etkileyicidir.aha
(i am going slightly mad - 19 Ağustos 2013 13:12)
edward norton'un ıkınmasıyla başlayan filmdir.herhalde öyle zaman geçirmek için beklentileri en düşük seviyede tutarak gidilen bir filmden daha fazla zevk alamazdım.gitmeyenler gitmek isteyenler okumasın:--- ağır spoiler ---en sonunda olayların çözüldüğü anda kızın bir iksir içerek hayata dönmesinin gösterilişi romeo and juliet'i hatırlatarak beni benden almıştır, gittiğim filmler arasında bu kadar etkileyici bir göndermeye rastlamadım. hadi prens kendini vurdu bitecek film derken böyle bir sonu da kesinlikle beklemiyordum, çok şaşırmış bir halde çıktım filmden.--- ağır spoiler ---çok akıllıca kurgulanmış harika bir film*.
(ashtraygirl - 19 Ağustos 2006 20:36)
efendim, yok edward*, performansını daha baskın öğelerle desteklemeliydi, yok senaryodaki geçişler daha soft olmalıydı , yok ışıkçı şu sahnede ışığı 2,5 derece daha yatay tutmalıydı, ....vs gibi profesyonel(?!) yorumlarımızı bir kenara bırakırsak, gidilmesi gereken, yaz aylarındaki en iyi filmlerden birisidir. gidiniz, götürünüz.
(nickimi unuttum - 19 Ağustos 2006 22:23)
her oynadığı rolün hakkını veren, önümüzdeki 20 yılda en büyüklerden biri olacağına emin olduğum edward norton 'ın, büyük insan paul giamatti ile karşılıklı paslaştığı, bu arada rufus sewell 'ın da kendini ezdirmediği bir filmin ismidir. bir kere art director ve kostümcü eşsiz ngila dickson 'u tebrik ederim. dickson kafadan oscar adayıdır. filmin temposu zaman zaman düşse bile, aslında kısa bir öyküden uyarlanmasından dolayı ve filmin aslında bir macera filmi olmamasından dolayı hoşgörülebilir. yönetmen özellikle orta avrupa'nın soğuk havasını yukarıdan çekimler ve gökyüzünü göstermemesiyle başarılı bir şekilde ortaya koymuş süper olmasa bile temiz bir iş çıkarmıştır. dolayısı ile hazmı çok kolay olmasa da, 15-25 yaş arası ortalama seyirci için hazmı güç olsa da, skoç viski gibi yudum yudum tad alınan bir film olduğunu söyleyebilirim. başarılı. ayrıca paul giamatti kadar karşısındaki insana güven veren bir surat az bulunur. cüzdanımı bile emanet ederim kendisine. jessica biel 'e de laf söyleyen taş olur. o ne popoymuş kardeşim. kendisine ayrı oskar poposuna ayrı oskar veririm allahıma kitabıma.edit: ayrıca paul giamatti'nin yardımcılarından birini genç bir nuri alço'nun oynadığı da gözümüzden kaçmamıştır.
(hans pfaal - 21 Ağustos 2006 13:47)
sonunun baştan belli olması, seyirciyi bilhassa bazı ilüzyonların izahı ve kurgunun önemli bir kısmında aptal yerine koyması ve de bazen temposunun sıkıcıya varması ile beraber bok da atılmaması gerektiğini düşündüğüm, gayet de izlenebilir film.--- spoiler ---yorumlara bakıldığında gözden kaçan şeylerin başında prensin şerefsiz merefsiz de olsa büyük bir iftira -ki bu iftira onu intihara götürüyor- altında kalmış olmasının etik sorgulanmasının hiç yapılmadığının geldiği görülüyor. ayrıca "hiç olmayan suçu üzerine alıp içeri giren garibanı kaç kişi düşündü?" sormak da isterim ki yine prensin bile bu konuda suçsuz olduğu tekrar hatırdan çıkarılmasın. şerefsiz prensi gözümde mazlumlaştırmıştır bu detay. temelsiz ve haksız bir adalet hissini meşrulaştırmaktadır.--- spoiler ---
(borellus - 31 Ağustos 2006 12:23)
son derece iyi ve keyif verici bir film. --- spoiler ---aslında film konusu ve dönemi açısından büyük bir potansiyeli yeterince iyi kullanamamış gibi duruyor. geçen yüzyılın başlarında viyana; sihir, channeling ve okült bilgilerin zirvede olduğu bir dönem. filmde durağan ama gayet iyi bir performans sergileyen edward norton bunların hepsini yapıyor ama film bizi bu konulardan bihaber sıradan halk düzeyinde tutuyor. arada bir iki sahnede güzel göndermeler var sadece, mesela norton'un ortadan kaybolduğu dönemde anadolu, hindistan ve uzakdoğuyu gezmesi, başına "remarkable" şeylerin gelmesi direkt gurdjieff'i hatırlatıyor. ya da ateşli bir şekilde imparatorluğu yıkıp spiritüel bir cumhuriyet kurulmasını isteyen konuşmacı cw leadbeater'ın ta kendisi. ama tüm bunlar bir yana biz norton ile filmde ne işi olduğunu pek anlamadığım biel arasındaki 15 yıllık aşk hikayesine odaklanıyoruz. norton'un o "hologramları" nasıl yarattığına veya tam da o dönemlerde viyana'da yaşamış olan rudolf steiner'in isteyen uzunca bir çalışma dönemi sonrası yapabilir dediği 'diğer boyutlarla iletişim'i nasıl yaptığına dair bir ipucu da alamıyoruz. bununla beraber film özellikle philip glass'ın harika müziğinin de yardımıyla çok güzel bir dönem atmosferi oturtuyor. giamatti ise filmin izlenmesi en keyifli karakteri, o homurdandıkça "üzülme yahu herşey düzelecek, merak etme" diyesi geliyor insanın. filmde aristokrat "blue-bloodline" ile biz sıradan zavallı çöplük halkın ilişkileri de çok iyi verilmiş ayrıca. son olarak en son sahneye takılmadan duramadım, bu karakterlerin biri bir düşes, birisi nerdeyse havarileri haline gelmiş seyircilerinin alkışlarına alışmış bir sihirbaz - bunlar dağ tepesinde ufak bir kulübede ne yapacaklar? seks? peh! ilk çocuktan sonra o da biter. eee? --- spoiler ---
(feritciva - 1 Eylül 2006 10:26)
Yorum Kaynak Link : the illusionist