Bilbao (~ Bilbao - A História de um Fascínio) ' Filminin Konusu : Bilbao is a movie starring Àngel Jové, María Martín, and Isabel Pisano. A disturbed middle-aged man is obsessed by a dancer and prostitute and abducts her, with tragic consequences.
Azuloscurocasinegro(2006)(7,2-7911)
La noche de los girasoles(2006)(7,2-2461)
María (y los demás)(2016)(6,9-578)
Angustia(1988)(6,7-2924)
Jamón Jamón(1992)(6,5-10933)
7 vírgenes(2005)(6,4-1746)
Caniche(1979)(6,0-232)
Lola(1989)(5,7-152)
Murieron por encima de sus posibilidades(2014)(5,3-375)
Bámbola(1996)(4,5-1173)
pazar aksamustleri her yere sacilan yaslilarin genc ve ortayaslılara tum alanlari dar ettigi kuzey sehri
(malacopisima - 20 Kasım 2006 13:20)
1988'de eta manifestasyonlari golgesinde her yeni gun bizi ne bekliyor endisesiyle internligimi yaptigim guzel kent.
(sametcummings - 27 Mart 2002 09:14)
bizkai'da bir şehir. guggenheim yüzünden bir sürü guiri görmeniz mümkün. hatta temmuz başında giderseniz konaklama yeri bile bulamayabilirsiniz. euskatram gibi hayatı süper kolaylaştıran bir ulaşım aracına sahip. umutsuzca kalacak yer ararken bize umut ışığı sağlayan pansiyonda kalmak isterseniz: pension martinez: villarias 8-1o 2a tel: 94 423 91 78pansiyonda çalışan 60 yaşındaki teyzeyle de aragones muhabbeti yaptık ya o zaman anladım ki türkiye'de futbol neyse ispanya'da da o...
(cupid of hatred - 17 Temmuz 2008 14:21)
tapaslarin, bu bolgedeki bilenen adiyla pintxoslarin, genelde ekmek dilimleri uzerine kondurulmus jambon/ancuez/ton baligi ya da bunlarin kucuk sandvicleri halinde olan sehir. madrid ve barselona ile karsilastirmak gerekirse, biraz daha pahali. deniz urunleri acisindan morina ve turevi baliklar bolca menuleri susluyor. bahar aylarinda yesil biber kizartmasi gayet guzel bir secenek, turk mutfagina cok yakin bir lezzet ayrica. bunlarin disinda asados diye anilan dedikleri bizim ise izgaraci dedigimiz olay da epey bir yaygin. bunlarin disinda michelin yildizli restorantlari es gecerseniz bircok kucuk harika restaurant bulabilirsiniz. bu kucuk harika restaurantlar yariya yariya ucuz olsa da (ortalama 60-70 euro), bu tur yerlerin ogle menusu hem hesapli hem de mukemmel hazineler barindiriyor ki ortalama 19-25 euro.pintxoslarin tadina bakildigi mekanlar cogunda restaurant da mevcut olsa da aksam yemegi henuz tavsiye edebilecegime rastlamadim ama uygun fiyatli ogle yemegi menuleri mevcut. alkollu bir aksam yemegini tapaslarla gecisistirmek mumkun. casco viejo'daki mekanlarin cogundan uzak durmak da gerekiyor ozellikle piazza nueva'daki. sanirim sadece turistlerin atistirdigi ve yemek yedigi yerler.bu sehiri ziyaret etmek 3-4 gun yeterli bir sure, hatta fazla bile sayilabilir. ama bu gunlerin icersinden pazar-pazartesi olmamasina itina gostermek gerekiyor; pazar gunleri tam anlamiyla olu olan bu sehirde muzelerin hepsi pazartesi gunleri kapali oldugu gibi, pazar ve pazartesi gunleri (hatta sali) iyi restaurantlar kapilarini kapatiyor. haftaici gunler ve yaz aylari disindaki aylarda konaklama daha ucuz.guggenheim icin bu sehri ziyaret edeceksiniz mutlaka sergilere ve tarihlerine onceden goz atin, surekli bir koleksiyonu yok (ya da ben bulamadim) ve sergi aralarinda bazi katlar ve salonlar kapali olabiliyor. guggenheim'e 300 metre uzakliktaki guzel sanatlar muzesi carsamba gunleri ucretsiz oldugu gibi hem iyi sergilere ev sahipligi yapiyor hem de size bask sanatcilarindan fenalik gecirtiyor. bu sehirde su ana kadar gordugum en guzel yerlestirmelerden (jeff koons'un kopeginin disinda) starck'in dizayn ettigi la alhondiga'nin icersindeydi, zaten bu binayi da mutlaka ziyaret etmek gerekiyor. gezmelik alan olarak san francisco'yu sectim, gece pek tekin durmuyorsa da.illa birseyler alip oyle doneyim derseniz kukuxumususize bekliyor, bu dukkandan tisot almayani sehirden ayrilirken dovuyorlar, ona gore.
(disappointment is a feather in your cap - 31 Mayıs 2011 20:10)
bask bölgesi'nin güzel ve sakin şehri. geçirdiği evrimi öğrenince insan doğal olarak hayran kalıyor. 1992 yılından önce şehir sanayileşme hareketlerinden olumsuz etkilenmeye başlayınca, devlet büyükleri bir araya gelmişler ve şehri yeniden dizayn etmişler. guggenheim bilbao müzesi inşa edilmiş, sokaklar ve binalar elden geçirilmiş, kanal tarafları düzenlenmiş. eski şehirin emarelerini ancak tekne ile kanalda gezerken merkezden uzaklaştıkça görebiliyorsunuz. guggenheim müzesi gerçekten görülmeye değer. kanalın kenarına gemi şeklinde yapılmış ve yanındaki köprü bile müzeye uyacak şekilde yeniden dizayn edilmiş. dışı içinden çok daha güzel. ama giriş kattaki dökme demirden yapılmış kalıcı sergi de görülmeye değer. rehberin anlattıklarına göre müze 100 milyon dolara malolmuş. ikinci katta kısa süreli sergiler var. ben oradayken kutluğ ataman'ın küba sergisi vardı. istanbul modern'dekini kaçırıp bilbao'da yakalamam da enteresan oldu. yalnız müzenin satış ofisi şu ana kadar gezdiklerim arasında en pahalı olanıydı. kaliteli bir malzemeden yapılmış olsalar bile guggenheim logosunun fiyata nasıl yansıdığını gördüm. müzenin hemen girişindeki bilbao puppy ise gerçekten çok sevimli ve güzel bir turist atraksiyonu. 1992'de amerikalı bir sanatçı tarafından yapılmış ve 1997'de müze tamamlanında önüne getirilmiş. artık müze ve heykel birbirleriyle özdeşleşmiş durumda. heykel canlı çiçeklerden yapılmış ve senede iki kez bu çiçekler değiştiriliyormuş. değiştirilmesi 5 gün sürdüğü için umarım o döneme denk gelmezsiniz. çünkü güneşli bir havada güzel kareler yakalama şansınız var. bilbao ispanya'nın diğer şehirlerine göre yaşam standartları yüksek bir şehir olduğu için haliyle fiyatlar biraz daha pahalı. her yeri yürüyerek dolaşabiliyorsunuz. ama otobüse binmeniz gerekirse sadece 1,20 avro ödüyorsunuz ve bizdeki gibi biletleri şoförden alabiliyorsunuz. havaalanı şehre 30 dakikalık bir mesafede. otobüse binerseniz yine 1,20 avro, taksi tercih ederseniz ise 25 avro kadar ödüyorsunuz şehir merkezine gitmek için. ama yine de yürümekten nefret eden biri olarak ben bile her köşesinden sanat fışkıran bu düzenli ve sevimli kenti yürüyerek gezmenizi tavsiye ediyorum. halkı gayet canayakın ve yardımsever. elinizde haritayla aval aval etrafa bakınırken görenler hemen yanınıza gelerek yardım teklif ediyorlar. bir çoğu ingilizce bilmese de el kol hareketleriyle yolu bir şekilde anlatmaya çalışıyorlar.merkezde her yol ve cadde bir şekilde plaza mouya'ya çıkıyor. ercilla caddesi'ni arkanıza alarak sağ tarafa doğru ilerlediğinizde old town'a çıkıyorsunuz. burada katedral'e açılan dar sokaklara seven streets diyorlar. akşamları bu sokaklar şarap içip, tapas yiyerek eğlenen ve sosyalleşen insanlarla doluyor. benim gibi ayakta dikilmesi sevmeyen insanlar içinse meydanlarda kafeler mevcut. bütün gün yürüdükten sonra bu kafelerin birinde bir yorgunluk sangria'sı içilebilir.2-3 günde şehrin altına üstüne getirdikten sonra vakit kalırsa 1,5 saat uzaklıkta bulunan san sebastian'a gidilebilir. termi bus denen terminalden saat başı otobüsler kalkıyor ve gidiş-dönüş için sadece 13 avro ödüyorsunuz.gitmeden önce fotoğraf makinesi için yanınıza ek hafıza kartı aldığınızdan emin olmalısınız. zira her köşenin fotoğrafını çekmek isteyeceksiniz.ayrıca dönmeden sevdiklerinize şarap, yelpaze ve kukuxumusu ürünlerinden alabilirsiniz.
(fuchurella - 9 Haziran 2011 13:24)
bir tane ingilizce bilen insanla karsilasamadigim ispanyanin çok güzel şehri
(hud hud - 30 Temmuz 2012 00:38)
ispanya'da barcelona ve madride kesinlikle tercih edeceğim harika şehir. daha bir sakin, hafta sonları sanki şehirde herkes akrabaymış gibi kenetlenip barlarda kafelerde sohbetler edişleri, bilbao maçlarında tek yürek olmaları gibi bize çok uzak olmayan görenekleri var. guggenheim müzesi ve özellikle müzenin mimarisi inanılmaz. müzeye yakın tarihi bir kilise var, oranın tam karşısında kebap döner felan satan bir arabın dükkanı var. ufacık tefecik taksim büfeleri tarzı bir yer ama buradaki lezzet en pahalı gösterişli steakhouse larda yok. giden olursa aklında bulunsun, eski kilisenin karşısında. rahat rahat, doya doya ve çok ucuza yersiniz. nervion nehri şehri başından sonuna süslüyor zaten ve çevresi gerçekten çok dinlendirici. şansınız var ve yağmur yağıyorsa ve üzerinde kapşonlu bir yağmurluğunuz varsa, nehir boyunca saatlerce yürüyebilirsiniz, düzenlemeler harika. tramvayları bizim eski trenlere benziyor o yüzden çok sevdim. dinlenmek ve kafa dinlemek için gerçekten mükemmel bir nokta. trenle barselona ve madrid'e de kolaylıkla geçebiliyorsunuz
(kebooo - 1 Mart 2016 13:19)
dünyadaki en iyi tramvaylara sahip olduğu iddia edilen şehir.haber linki
(kimberley timsahi - 27 Temmuz 2016 00:59)
musluklarından güvenli bir biçimde su içilebilen bask kenti. diğer avrupa kentlerine oranla gece yaşamı erken saatte bitmiyor. sokak aralarında güvenle dolaşmak istiyorsanız üzerinizde bir adet athletic forması olması yeterli :)ve ayrıca san mames çalışanlarının hep aynı tip olması enteresan.
(metanetsiz metan - 22 Aralık 2016 21:38)
bir ispanyol şehrinden çok orta avrupa şehrine benzer,zaten ispanyol şehri değil bask şehridir,1997'de inşa edilen guggenheim bilbao ise "uç" bir bina olarak şehrin coğrafyadan azadeliğini arttırmış sanırım.küçük kitapçılarla dolu şehirde,en gözde kitaplar hep iç savaş ve cumhuriyet dönemiyle ilgili olanlar.bu yıl iç savaşın başlangıcının yetmişinci sene-yi devriyesi olduğu için duvarlar 1936-2006 rakamlarıyla bezenmiş baskça afişlerle dolu, şehrin komşusu san sebastian'a kıyasla radikal politik ortamını hissetmek her daim mümkün...ne desek,"gora euskadi" mi desek?
(rind - 18 Ağustos 2006 17:16)
Yorum Kaynak Link : bilbao