Süre                : 1 Saat 41 dakika
Çıkış Tarihi     : 12 Haziran 1998 Cuma, Yapım Yılı : 1998
Türü                : Drama,Romantik
Taglar             : Beğenilenler,çıplaklık,aşırı dozda ilaç,kokain,Kadın çıplakları
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  391 Productions , Antidote Films (I) , October Films
Yönetmen       : Lisa Cholodenko (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Lisa Cholodenko (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Radha Mitchell (IMDB)(ekşi), Gabriel Mann (IMDB)(ekşi), Charis Michelsen (IMDB), David Thornton (IMDB)(ekşi), Anh Duong (IMDB)(ekşi), Ally Sheedy (IMDB)(ekşi), Patricia Clarkson (IMDB)(ekşi), Bill Sage (IMDB)(ekşi), Tammy Grimes (IMDB), Anthony Ruivivar (IMDB), Elaine Tse (IMDB), Rudolf Martin (IMDB), Sarita Choudhury (IMDB), Stephen Gevedon (IMDB)

High Art (~ A szerelem muvészete) ' Filminin Konusu :
Belki de sinemanın ilk lezbiyen yasak ilişki filmlerinden. Lisa Cholodenko’nun Radha Mitchell’i yönetme ve onun erkek-kadın arasındaki tercihine doğru ilerletme konusundaki ‘samimi’, ‘oyuncu odaklı’ ve ‘dengeli’ becerisi olağanüstü. ‘Queer cinema’ (ABD’de doğan eşcinsel sinema akımı) akımının en dikkat çekici temsilleri arasında.

Ödüller      :

Sundance Film Festivali:Waldo Salt Screenwriting Award
Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best Female Lead


  • "ally sheedy nin 90'lar beyazperde cikartmalarindan. oldukca ses getirmis* lezbiyen filmi.bir digeri icin (bkz: when night is falling)"
  • "iki insani bir araya getiren sey nedir.kusursuz. film gibi "film", daha fazla kapsayamazdi.lusi, lusi. cekiciligin ve ozgeligin tanidigi sinir yok, gorduk ki."




Facebook Yorumları
  • comment image

    öykünün işlenişinin, senaryonun, oyunculukların bu kadar yalın,dürüst ve sürükleyici olduğu bu tarz filmleri izlemek maalesef çok zor. ajitasyona kaçmadan bir trajediyi anlatmak ise daha da meşakkatli bir iş. böyle filmleri izlemek bir keyif...


    (bettyelms - 14 Nisan 2010 11:13)

  • comment image

    postmodern düşünce yüksek sanat diye bir ayrımın olmadığını (hatta belki de sanat olmadığını) her yaratılan şeyin eşit olduğunu bize ifade etse de arada itiraz edilemez net bir ayrım çizilebilir. isminin altında ana britannica’da ikiden fazla paragraf olan kişilerin, insanı sıkan, buhranlar geçirten eserlerine yüksek sanat diyoruz. işte bunu diyebiliyoruz.

    sanat denilen şeyi kategorize etmek imkansız gibi gözükse de. gözümüzü karartıp bir sisteme oturtmaya çalışınca da yol alabiliyoruz sanki. işin haz boyutu üzerine ahkam kesmek zor. o nedenle şöyle sistematize edelim: sanat; estetik, kişisel, ruhani, dönemsel ve toplumsal her türlü verinin aktarıldığı bir araçtır. buradan hareketle bu tip verileri belli bir yoğunluğun üzerinde aktarabilen ile aktaramayan arasında yine bir çizgi çizilebiliyor. ne amaçla üretilmiş olursa olsun, içinde bulunduğu dönem, üreticisinin estetik yargıları, duyguları, soyut fikirleri, politik ya da apolitik ortamı hakkında döneminin diğer eserlerinden daha yüksek debili veriyi bizlere sunan eserlere yüksek sanat diyebiliyoruz. bu veriler özellikle yüzyıllar öncesine aitse, o zaman sanatçının bugün dahi kullanımda kalacak, muhatabıyla anlaşabileceği dili de öngörmesi (evrensellik diyebiliriz) veya doğal yollardan oluşturmuş olması da bir diğer zorunluluk.

    bakın popülerlik, para için üretilmişlik gibi tartışmalı konulara girmeden misler gibi hallettik.

    ha bir de ekseriyetle ezik insanları ezik insanlara anlatan sanata denir. fucker'lardan genelde bahsetmez, fuckerlar da genelde ilgilenmez.


    (kontra - 13 Ekim 2010 12:09)

  • comment image

    popüler sanat ın tam anlamıyla tersi. karmaşık, evrensel, ciddi ve kalıcı konuları ele alır. böyle bir kültür ürününü anlayabilmek için önceden edinilmiş bilgilere ihtiyaç vardır. bunlarsız, bu sanat eserlerini anlamlandırmak biraz kasıcı olabilir. ayrıca high art ile uğraşan sanatçıların, anlaşılır olmak için bir kaygıları yoktur. sonuç olarak belli bir kesime hitap eder bunlar.
    (bkz: david lynch)
    (bkz: peter greenaway)


    (menalques - 22 Mayıs 2004 12:12)

  • comment image

    naked lunch sayesinde kafa jargonumuza kafka high nasıl eklendiyse, bu film sayesinde de greta high terimi ile tanıştık. gelin hemen kullanalım:

    - how high?
    - greta high!

    lisa cholodenko'nun beat-bohem manhattan hikayesi ile david cronenberg'in literary high interzone deneyimi arasında bağlantı kurmak ilk bakışta biraz absürd gelebilir ama judy davis'in yüzümüze üflediği bug powder ve patricia clarkson'ın kafasını kaldıramadığı angel dust sayesinde korelasyonu kurmak için gereken malzemeyi sanırım fazlasıyla sağladım.

    greta, ah greta! ne güzel komşumuzdun sen greta abla. gel, benim üst katıma taşın. razıyım, banyo tavanından su sızdırsan da gıkımı çıkartmam ve belki sızıntıyı bahane edip çalarım kapını. adını borçlu olduğun o greta garbo'nun endamı ve ses tonuyla ortalıkta salına salına dolaşmanı seyrederim; silik, soluk ve kayıp bir hayalet gibi... ve patricia, ah patricia. dogville'deki o kadın olduğuna inanmak ne kadar da zor bu filmi seyrettikten sonra. oyunculuk denilen işte böyle bir şey olmalı...


    (arsonist - 22 Kasım 2004 15:02)

  • comment image

    iki insani bir araya getiren sey nedir.

    kusursuz. film gibi "film", daha fazla kapsayamazdi.
    lusi, lusi. cekiciligin ve ozgeligin tanidigi sinir yok, gorduk ki.


    (unearth - 25 Ocak 2006 04:55)

Yorum Kaynak Link : high art