Konets veka (~ Fin de siglo) ' Filminin Konusu : Konets veka is a movie starring Svetlana Svirko, Irina Sokolova, and Roman Viktyuk. "The Institute of Conscious Dreams" - the so-called clinic is a mysterious place. True miracles happen here. It is here, during psychedelic...
Pisma myortvogo cheloveka(1987)(7,7-2151)
Posetitel muzeya(1990)(7,3-705)
Gadkie lebedi(2006)(7,1-1201)
Rol(2013)(7,1-267)
Russkaya simfoniya(1994)(6,8-100)
aramakla bulmak arasında bağ olduğuna inanmayanlardanım. bazen arasan da bulamıyorsun veya bulduğunda aramıyor olabiliyorsun. tamam, aramak enfes bir melankoli yaratıyor; ancak bulduğunun kıymetini bilmedikten sonra, arasan ne aramasan ne...bu yönetmen işte içimde böyle bir yarılma oluşturdu. ben mi onu aradım, yoksa o mu beni buldu, bu soruya anlamlı bir cevap verebileceğimi sanmıyorum. mesele sinemayla veya sanatla, olmadı düşünceyle ilgilenmek, düşe kalka yürümek falan da değil... ne bileyim? neyse ne.konstantin lopushansky'nin (konstantin lopushanskiy diyenler de var. siz yine de aradaki i'yi okumayın. başlığın bu hali doğru. yok illa ingilizceden meyledeceğim diyorsanız o zaman i'yi iliştirebilirsiniz. modaratörler sözlükteki bu iki başlığı birleştirirse bu ikilemden kurtulmak mümkün.) filmografisi şu şekilde.1978 slyozy v vetrenuyu pogodu1980 solo1986 pisma myortvogo cheloveka / ölü adamdan mektuplar1988 ızgnanie iz ada1989 posetitel muzeya / müze ziyaretçisi1994 russkaya simfoniya/ rus senfonisi2001 konets veka2006 gadkie lebedi / çirkin kuğular2013 rolbir de yapım aşamasında olan "skvoz chyornoe steklo" isimli film var. şu an 71 yaşında. ömrü uzun olsun da daha çok film çeksin diyelim.yukarıda belirttiğim filmleri izlemek mümkün. ha, ulaşmak epeyce zordur; ama arayan bulur. belirtmediklerim de dağıtıma çıkmamış. yani izlemek mümkün değil. üçlemesi önemli. kıyamet üçlemesi (the apocalypse quartet) olarak geçiyor.1986 pisma myortvogo cheloveka / ölü adamdan mektuplar1989 posetitel muzeya / müze ziyaretçisi1994 russkaya simfoniya/ rus senfonisiilk iki filmin çevirisine erişmek mümkün. uzun, çok uzun zaman bekledikten sonra yalnız kaldığıma kanaat getirip, ite kaka da olsa, olmasa da üçüncüsünü de ben çevirdim. ilk iki film birer başyapıt. üçüncü film ne kadar etkileyici olabilir? diye sormadım değil ve işte bu nedenle elimi hep ağırdan aldım; ama geçenlerde müze ziyaretçisini tekrar izleyince daha fazla beklemenin anlamsız olduğuna kanaat getirip işe koyuldum. çeviri dün bitti. ben de mıhlanmış oturduğum yere yapıştım kaldım. abarttığımı sanabilirsiniz; ama mahvoldum. artık ben mi öyle istedim yoksa yönetmen mi beni manipüle etti, bu satırları okuyanlar karar versin.filmlere dair bir şey söylemeyeceğim. herkes heybesinin genişliği kadar alıyor ve kimin heybesi büyük, bunu kestirmek güç. bugün sizinki büyük olabilir, yarın benimki veya da tam tersi. sanıyorum bu ender duyguları tecrübe edebilmek hepsinden önemli olan ve ben de yalnızca bununla yetinmeyi tercih ediyorum.yönetmen hakkında bilgi yok. yönetmen hakkında hiçbir şey yok. hatta belki de böyle bir yönetmen yok. ne bu ülkede biliniyor ne başka bir ülkede. ne bir iz, ne bir ses... ha, youtube'da ve filmlerinin dvd'lerinde birkaç kayıt, söyleşi falan var; ama rusça zor bir dil. dili anlamayayım, ifadeler yeter, deseniz bile olmuyor.bu adam neden bu kadar gizli? büyük bir umursamazlığa mı maruz kalıyor? neden farklı dillere çevrilmiyor? adı geçtiğinde neden yer gök sarsılmıyor? sanat yönetmeni denildiği zaman akla gelen isimlerin arasında neden kendisi sayılmıyor? inceleme yazısı falan da yok. kimse izlemiyor mu? bu kadar saklıda kalmış birine erişmek hiç kolay değil. yine de küçücük bir umut dahi yeşeremez mi? başkasını bilmem; ama yaklaşık beş yıl önce izlediğim ilk filminden bu yana o umut bende yeşermedi. zaten umutsuz kaldığım için çeviriye kalkıştım ya... ben! çeviri!tabi, 2013 rolü de çevireceğim. ıkınsam da sıkılsam da çevireceğim.aslında mesele ne, biliyor musunuz? mesele başkalarına sırtınızı vermeden, yalnızca kendi sesinizle ayakta durma gayreti. bunu başarabilmek için envai türlü ilkeniz olmalı. son derece planlı bir hayat yaşamak zorundasınız. bu zorundalık bile ilkesel temellere dayanmalı. hah, işte hayatı böyle yaşıyorsanız, başyapıt bile ortaya çıkarsanız kimsenin umurunda olmuyorsunuz. zira dayanağınız yok. yani yaptığınız şeyi pazarlama, kalabalıklara sunma konusunda çok çok eksik kalıyorsunuz. emin değilim; ama bu yönetmenin de böyle olduğunu sanıyorum. olağanüstü bir zeka, olağanüstü bir hayal gücü, olağanüstü bir perspektif; ama kimse bilmiyor, kimse konuşmuyor, kimse düşünmüyor.neyse... bazı şeyler... evet, o bazı şeyler, ne yaparsanız yapın özel kalıyor. özel kalmak zorunda kalıyor. konstantin de benim için öyle. özel bir yönetmen.hey! eyo! alooo! tarkovskiciler! bergmancılar! kurosawacılar! hanekeciler! kieslowskiciler! rohmerciler! yeni yetme larsçılar! size, hepinize sesleniyorum. tamam, hepiniz çok büyük abilersiniz ve sanat kanatlarınızla aciiip yükseklerde uçuyorsunuz, bravo size... de... insanlık adına... şu yönetmenin sesine kulak verin lütfen.ha, öyle, yok oyunculuktu, yok kamera açısıydı, yok soundtrack'tı, yok ışıktı... falan... bunları bi bırakın da öyle gelin. çıplak yani... mümkünse çırılçıplak! çünkü sanat yalnızca parçalamaz, birleştirenler de var. orpheus olup da ruhunuza seslenenler, kalbinizi burkanlar, insanlığınızı sorgulatanlar da var.
(ubermans - 27 Aralık 2018 13:11)
Yorum Kaynak Link : konstantin lopushansky