The Audrey Hepburn Story (~ La vida de Audrey Hepburn) ' Filminin Konusu : The Audrey Hepburn Story is a TV movie starring Jennifer Love Hewitt, Frances Fisher, and Keir Dullea. Biographic made-for-TV movie of the life of one of Hollywood's most famous actreses: Audrey Hepburn, spaning from her early...
The Lost Valentine(2011)(7,5-4842)
If Only(2004)(7,2-29737)
Can't Hardly Wait(1998)(6,5-41511)
Heartbreakers(2001)(6,2-48214)
The Client List(2010)(5,8-6115)
Confessions of a Sociopathic Social Climber(2005)(4,9-2555)
bimde satılan çakma fotoğraflıklar içinde fotoğrafı bulunan güzel mi güzel şahsiyet. siyah beyaz fotoğrafının altında ''photo frame 4x6 yazıyor''. o fotoğraflığı aldım ve içindeki fotoğraftan daha güzelini bulup koyamadım oraya. öylece duruyor masa üzerinde.
(kucoc - 11 Ağustos 2009 23:58)
guzelligin sırlarını cok guzel anlatan kadın.-saclarinizin guzel olmasi icin hergun cocugun parmaklarinin arasından gecmesine izin verin.-güzel dudaklar icin nazik seyler soyleyin-guzel gozler icin insanlarin icinde hep iyilik arayin-guzel bir vücut icin yiyeceklerinizi basklarıyla paylasın-bir kadini guzel yapan ne vücudu ne giyimi ne de yüzünün seklidir. önemli olan gözleridir. cunku insanın icinin güzelligi gözlerine yansır.-bir kadının guzelligi yasadigi yıllarca artar.
(agdaci entel durdane - 15 Kasım 2002 19:41)
yaşıyor olsaydı 82 yaşında, dünyanın en güzel ve en zarif kadını olacaktı bugün, yine... doğum günün kutlu olsun dünyanın gelmiş geçmiş en asil, en ilham verici ve en güzel yüzlü kadını. onun gibisi gelmeyecek.
(the saddest girl ever to hold a martini - 4 Mayıs 2011 20:59)
gençliğinde dünyanın en şımarık ifadeli güzel aktrisiymiş. bütün filmlerini çok severim. (bkz: breakfast at tiffany s)
(melyche - 14 Temmuz 2000 10:45)
1940 yılında alman ordusu hollanda'yı işgal eder. uzun zamandır barış ortamında ve rahatlık içerisinde yaşayan hollandalılar nazilerce yakılan ateşin kendilerine de değeceği konusundaki inanmazlıklarından ötürü savaşa hazırlıksız yakalanır. cılız direniş kısacık süre içerisinde sonlanır, hollanda teslim olur. nazi birliklerinin yaptığı ilk şey orduya gerekenleri temin edebilmek için ülkeyi yağmalamaya başlamak, ikinci işleri ise ingiliz vatandaşlarını ya da ingilizceyi akıcı konuşanları tutuklamak olur.bir hollanda soylusu (baronesi) olan ella van heemstra ingiliz vatandaşı olan kızı audrey ruston'ı "edda van heemstra" adıyla bir devlet okuluna kaydettirerek onu nazi tehlikesinden korumak için elinden gelebilecek yegane şeyi yapar. fakat diğer konularda hiç de şanslı değildirler. zira yıl 1944'ü gösterdiğinden naziler tarafından elinde avucunda ne varsa tüketilen ülkede erzak namına tek bir kırıntı kalmaz, açlıktan kırılan halk almanların şehirlerin boşaltılmasını emretmesiyle evlerinden atılır ve bütün bunlar yetmezmiş gibi tarihin kaydettiği en soğuk kışlardan biri yaşanmaya başlar. ella ve kızı edda da bu acı vaziyetten payını alır. günlerce hiçbir şey yemeden soğukla mücadele eder, şanslı günlerinde karınlarını lale soğanlarıyla doyururlar. bir aralık sabahı yiyecek tek kırıntıları kalmaz. yetersiz beslenme yüzünden 40 kiloya düşen edda'nın bacakları öylesine su toplar ki, yürüyemez hale gelir. ella kızının gözlerinin önünde ölüşünü izlerken kapı çalar, pek çok kez yardımda bulundukları hollanda direnişinden biri konserve yiyecekler getirir ve edda hayatta kalmayı başarır.edda, yıllar sonra bütün dünya tarafından "audrey hepburn" olarak tanınacak büyük isim o günü şöyle anlatır:"bizi o gün hayatta tutan o yiyeceklerin naziler tarafından idam edilmeye götürülenlerin evlerinden toplandığını sonradan öğrenecektik..."
(earinna - 17 Ocak 2012 10:58)
bugün sokaklarda kendisi gibi kadınlar yürüseydi her akşam takım elbisemi kendim ütüleyip, yaka mendilimi takmadan sokağa çıkmazdım.
(hotdoc - 31 Ağustos 2012 17:00)
donald spoto'nun zarafet adlı kitabını bitirdim. benim bildiğim audrey hepburn'den farklı bir kadının yaşam hikayesini okudum. kendine güveni olmayan ve tek gayesi büyük, sıcacık bir yuva kurmak isteyen bir kadının hikayesini yazmış donald spoto. annesi gibi iki koca boşamak değil, tek bir adamla yolun sonuna kadar yürümek isteyen bir kadın var. 2. dünya savaşı sırasında yaşadığı acıları, yoklukları hiçbir zaman unutmayan ve sırası, zamanı gelince borcunu ödemek için her şeyi yapan bir kadın var.mış.babasız büyüyen ve babasını bulunca sanki audrey'i hiç terketmemiş gibi davranan, ona her zaman yüklü miktarda para yollayan bir kadın.mış. nedense içim acıdı. haksızlıklara karşı hiçbir zaman sesini çıkartmayan bu kadının öyküsünü okuyunca "hayat onlara bayram değilmiş" diye düşündüm ve halime binlerce kez şükrettim.artık audrey hepburn stilden ziyade davranışlarıyla da benim için en büyük idol. kıskanç olmayan, kaprissiz, başkalarının hatalarına gülmeyip yine onların elinden tutacak kadar iyilik dolu bu kadını sevmeyen kim vardır acaba bu dünyada? sanıyorum bir tek onun düşmanı yoktur.
(holywitch - 8 Ekim 2012 14:09)
gerçekte edda van heemstra hepburn-ruston gibi upuzun bir isme sahip olan kişidir audrey hepburn. "nasıl bu kadar zarif, bu kadar asil, bu kadar.." ların cevabı da belki de annesinin hollandalı bir barones olması, o zamanlar edda olan audrey'nin blue blood formatının doğuştan tespit edilmiş olmasıdır. capri'lerin en çok yakıştığı, 56 ekran gözlüklerin kimsede durmadığı gibi durduğu, o kadar kalın kaşlara o masiv perçeme sahip olup gene de dünyanın en güzel kadını olabilendir.roma tatili'nin prenses ann'i, sabrina fair'in sabrina'sı, savaş ve barış'ın natasha'sı, my fair lady'nin eliza'sı'dır. ve her oyuncu için olduğu gibi en çok breakfast at tiffanys'de holly golightly'dir. zaten stockard channing de rizzo'dur.
(cheja - 30 Nisan 2001 23:08)
funny face filmiyle tanınan, bugün giyilen caprilerin ilk kullanıcılarından biri, çıtı pıtı, çok güzel ve zayıf hatun. gerçek asaleti yüzüne yansır bunun ayrıca*
(kalliste - 7 Kasım 1999 16:40)
murat bardakçı'dan öğrendiğimize göre, dedesi 20. yy başlarında cumaovası'nda çiftlik sahibi, von heemstra adında hollandalı bir baronmuş. çerkes ethem çiftliği basacak olmuş izmir valisi rahmi bey jandarma müfrezesi gönderip engel olmuş. çerkes ethem de bir kaç yıl sonra o sıralar valli olmayan rahmi bey'in bornova'da bir ingiliz okuluna giden oğlu alparslanı kaçırıp fidye istemiş. (12 şubat 1999) fidyeyi karşılamk için pek çok kişi yardım etmiş. bu yardım edenlerden biri de caroline koç'un dedesi henri giraud imiş. hatta büyük kısmını karşılamış fidyenin. neyse yazıdan audrey hepburn ile ilgili kısmı verip kapatalım konuyu:" çerkes edhem’in basmak istediği çiftliğin hollandalı olan sahibi, savaştan sonra türkiye’den ayrılıp memleketine dönecek, kızı birkaç sene sonra bir ingiliz bankerle evlenecek, 1929’da onun da bir kızı olacak ve ismini ‘edda’ koyacaklardır. tam ismi ‘edda kathleen van heemstra hepburn-ruston’ olan bu kız ileriki senelerde ‘audrey hepburn’ adıyla tanınacak ve başrolünde oynadığı ‘roma tatili’, ‘tiffani’de kahvaltı’ ve ‘my fair lady’ gibi filmlerle gönüllerde taht kuracaktır."murat bardakçı'nın yazısı için: http://www.hurriyetim.com.tr/…~9@nvid~606429,00.asp
(avasas - 20 Temmuz 2005 11:21)
Yorum Kaynak Link : audrey hepburn