Süre                : 13 dakika
Çıkış Tarihi     : 14 Kasım 1993 Pazar, Yapım Yılı : 1993
Türü                : Animasyon,Kısa Film,Komedi,Korku
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Aardman Animations , Channel Four Films
Yönetmen       : Boris Kossmehl (IMDB)
Senarist          : Boris Kossmehl (IMDB),Andrea Friedrich (IMDB)
Oyuncular      : Geraldine McEwan (IMDB)(ekşi), Andrea Friedrich (IMDB), Alain Debray (IMDB), Robert Booth (IMDB)

Not Without My Handbag ' Filminin Konusu :
Not Without My Handbag is a short starring Andrea Friedrich, Alain Debray, and Geraldine McEwan. A little girl witnesses her aunt being taken dragged into hell, for defaulting on a washing machine payment. The aunt, while officially...


  • "aslinda bunu yapmaya hic gerek yok. kac tane film sitesi var. ac, indirmeden seyret."




Facebook Yorumları
  • comment image

    aslinda bunu yapmaya hic gerek yok. kac tane film sitesi var. ac, indirmeden seyret.


    (marka - 8 Nisan 2009 21:48)

  • comment image

    karşı fikirde olanların tam olarak neye karşı olduğunu kendisinin bile bilmediği eylemdir. kimileri emek hırsızlığı diyor ve buna karşı savaş borularını çıkartıp öğürmeye başlıyor, kimileri bu zamana kadar dvd'lere harcadığı paranın kuyruk acısı ile inliyor, kimisi de karşı çıkmış olmak için çıkıyor. "lan sende kimsin yarram" diyerekten sorarsanız ben dış sesim efendim. 2. ve 3. seçenek belli bi yere kadar anlaşılabilir. ancak bir de 1. seçenek, yani emek hırsızlığı olduğunu söyleyip (anne hariç) ana-avrat düz giden bir tayfa var ki işte ben bunlara bitiyorum arkadaş! sen rolex'in çakmasını alıp kolunda salınırsın, diesel'in on numara taklit kotunu g.tüne çekersin, converse'in kara lastiklerinin birebir kopyasını giyersin de bunlar emek hırsızlığı olmaz, internetten film indiren on binlerce insan orospu çocuğu olur. bırakınız bu işleri arkadaş başka yollar da var millete küfür etmek ve aşağılamak için.

    edepsize edit: işbu entry internetten film indirmenin meşru, etik yahut legal olup olmaması tezine dayanmamaktadır. bu entry sadece konuyu eleştiren arkadaşların ölçüsüz üslubuna bir tepkidir.


    (in god we trust - 8 Nisan 2009 21:56)

  • comment image

    sinema emekçilerine (ühhühühü) karşı çok ayıp bir davranıştır.

    bir kere south park izleyen bilir, orada da bir bölümde kahramanlarımız internetten mp3 indirdiği için britney spears özel uçağını satıp, yerine bir alt modelini almak zorunda kalıyordu; üstelik bu modeldeki dvd player'ın uzaktan kumandası bile yoktu. düşünebiliyor musunuz yaaa kumandası bile yokkk :((((

    sinema sanatının gelişmesini mali tablolara bağlayanların anlaması biraz zordur ama: ulan insanlar kırk yılın başında enselenmeden zenginden çalabilmenin yolunu bulmuşlar. keşke hayatın her alanında, her zaman çalabilsek. bunu arzulamayan, arzulayanları da aşağılayan insanın kendine en ufak saygısı yoktur.

    belki "orospu çocuğu"yuz ama, en azından bazı şeyleri sorgulayabilecek kadar kafamız çalışıyor. bu da bir şey.


    (vicdani redci padawan - 8 Nisan 2009 22:07)

  • comment image

    ben bu konuda en çok korsan indirilmiş porno dvdlere üzülüyorum. yani adamlar threesome yapıyorlar, deep throat yapıyorşar, vay efendim interracial yapıyorlar bazı hanımefendilere, sonra sen gidip bu dvdyi alacağına, internetten korsan indiriyosun. ulan o kadına yapılanlar sana yapılsa, millet bedava seyretse hoşuna gider mi hıyarto?


    (leontes - 9 Nisan 2009 01:12)

  • comment image

    madde madde yazacak kadar enerjim yok. ama biri tutup da, "ancak ben netten indirilmis film'i izlemem diyecek kadar kati bir noktada degilim. sadece kendi elimle bu eylemi gerceklestirmem diyorum." seviysinde kıvırtıyorsa denebilecek şöyle bir şey vardır :

    internetten film indirmek hırsızlıksa, arkadaşın o filmi indirince onla oturup filmi izlemen de hırsızlıktır. hırsızlıkla ilgili iki kanun okursanız, çalıntı eşyaları kullanmayı araştırırsanız anlayacaksınız. arkadaşın hırsızsa, sen de hırsızsın. arkadaşın orospu çocuğuysa, sen de orospu çocuğusun. bu kadar.

    madde madde yazmaya gerek yok, anlarsınız heralde şuncağız şeyi.


    (goldenwand - 9 Nisan 2009 01:18)

  • comment image

    korsana karşı yürütülen mücadeleyi türkiye şartlarında hiçbir zaman samimi bulamadım. hatta türbana karşı yapılan kemalist-elitist mücadeleye benzetirim. burada zenciye bağlamayacağım tabii, demek istediğim şu: yapılan mücadele başarılı olduğu takdirde yapılan mücadelenin faydalı olacağı kesim halk olduğu halde, bu mücadele direk olarak halkı hedef alarak yapılıyor. sanat dediğin, en nihayetinde halk için yapılıyor. eseri üretenin emeğinin karşılığını alması yeni eserler üretmesinin önünü açacağından, o sanatçıyı beğenen insanlar daha fazla ürünle ödüllendirilecektir. karşılıklı bir bağlılık durumu var yani ortada.

    ama kıt kanaat ev geçindiren adamdan, onun 180 liralık öğrenim kredisiyle okumaya çalışan oğlundan, onun üç kuruş cep harçlığıyla lisede okuyan kardeşinden okuduğu, izlediği, dinlediği her medyayı bandrollü almasını istemek şımarıklıkça, hırsızlıkla suçlamak edepsizce, o insanlara küfür etmek de hayasızca bir hareket olur. insanların önünde iki seçenek var o zaman; ya iki ayda bir film izleyecek, bir kitap okuyacak belki bir oyun oynayacak; ya da korsan alacak, korsan indirecek.

    sanatçının kazanmasını ne kadar istesem de, halkın üründen faydalanmasını daha çok istiyorum. bir de gittikleri barlara milyarlarca hesap bırakıp, vergi listelerinde başa oynayıp da televizyon programlarında "siz korsan alırsanız, biz aç kalırız" ayaklarına yatan züppelere iyiden iyiye kıl oluyorum. git hele konserinde en önde "çelllikkkkkk, serddaaaaar, imparatoooooor" diye bağıran, seni zengin eden adamların kaçta kaçı orjinal cdlerine sahip, kaçının alım gücü var, bak hele? ay yüzlüm şarkısı eşliğinde programlarda anlattığın fakir gençliğini, amelelik zamanlarını bir düşün. derdin karnını doyurmak mıydı, sanatı/sanatçıyı desteklemek mi?

    kendi adıma konuşayım. kitaplarımı her zaman orjinal almaya çalışırım. çünkü kitabın yeri ayrı bana göre. ailem de beni bu konuda maddi olarak desteklediği için benim açımdan sorun olmuyor. ama ailesinin durumu daha kötü olan birinin 25 milyonluk kitabı 5 milyona almasını eleştiremem. tanesi 30-40 ytl'lik filmleri, 70-80 milyonluk oyunları alamayıp internetten indirmek durumunda kalıyorsam da bana yapılan eleştirileri, hakaretleri en azından belli bir alım gücüne erişene kadar kaale almam. emek hırsızlığı, sanata saygı vs. iyi güzel de memlekette neyi düzelttin de sıra korsana geldi? beni sömürenle benim aramda ekonomik uçurumlar yaratan sistem bana ne verdi, hakkımı ne kadarıyla teslim etti ki benden kendisini beslememi istiyor? burada sol yumruğu daima havada, sloganı hazır, heyecanlı sosyalist genç klişelerine girmemeye çalışıyorum ama internetten film indirmek sanata/sanatçıya değil; o sanatı/sanatçıyı ve hem dolaylı hem dolaysız yoldan halkı "meşru" bir şekilde sömürme hakkına sahip olan sisteme, sermaye sınıflarına saygısızlıktır.


    (mazochist - 14 Nisan 2009 04:16)

  • comment image

    yıl:2010.. yer: buca cezaevi..
    cezaevinde ilk gecesini geçirecek olan internet kullanıcısı hezeyan yaşamakta, kendini parçalamakta, vicdanının sesine engel olamamaktadır..
    -hırsızım beeennn.. hırsız!!
    -dur abi otur bi soluklan.. ne çaldın ki?
    -sanat eseri çaldım..
    -iyi paraya okutabildin mi bari?
    -yok o şekilde çalmadım.. bir baktım sadece..
    -zilyetliğini almadığın şeyi nasıl çalıyorsun abi?
    -kafamın içinde o izlediğim görüntüler şu anda.. o soundtrack'in melodileri, son sahnenin ihtişamı.. atamıyorum kafamdan.. atamıyoruuum..
    -atma abi kalsın kafanda ne zararı var..
    -ama o filmin yapımda ve yayımında emeği geçenlerinin emeğini çaldım..
    -çalmasan para verip seyredecek miydin?
    -yoo..
    -peki sen izledin diye adamların mal varlığında bir azalma oldu mu?
    -nereye varmaya çalıştığını anlıyorum.. ama kandıramazsın beni.. belki benim yüzümden filmin ışıkçısı açlıktan ölüyor şu anda.. figüranlardan biri bir yudum insana çıkmış.. fonda yedi karanfil çalıyor..
    -boşver abi teybe bi orhan gencebay kasedi takalım dinle kafan dağılsın..
    -orijinal kaset olsun ama..
    -seni allah ıslah etsin..


    (shlamazel - 29 Ağustos 2009 18:48)

  • comment image

    internetten film indirmenin doğal bir hak olmasının zemini şudur:

    ben aldığım dvd'yi istediğim insana verebilir miyim?
    - bal gibi veririm.

    ben aldığım dvd'yi istediğim arkadaşıma postalayabilir miyim?
    - hadi engellesene. postalarımı mı açacaksın. ayı mısın?

    ben aldığım dvd'yi, çabuk bozulsun da yenileri alınsın diye yapılmış, bok gibi teknolojisi yüzünden divx ya da mkv formatına çevirip backuplayabilir miyim?
    - bunun yasak olduğunu söyleyen şerefsizin, kapitalist yalakasının, hatta soyguncunun dik alasıdır.

    ben aldığım dvd'yi divx formatına çevirdikten sonra arkadaşıma bir izlesin de beğendiyse gidip dvd'sini alsın diye verebilir miyim?
    - sana ne ulan.

    peki ben arkadaşlarımla kapalı networkler kurabilir miyim?
    - engelle ve demokrasiden bahset, sakin sakin dinliyorum seni.

    benim arkadaşlarımla açtığım kapalı networkune arkadaşımın arkadaşını alabilir miyim?
    - oh yeah.

    arkadaşım arkadaşı bana aldığı dvd'yi verebilir mi?
    - mümkün. geçen bizim süleyman'ın kız arkadaşının kuzeninin ablasının amcasının arşivinden bir sovyet bilimkurgusu aldım ve izledim.

    peki arkadaşım bana mail atabilir mi?
    - eh!

    peki arkadaşım bana attığı mailde okuduğu bir kitabı open office'de dizip gönderebilir mi?
    - yok gönderemez korsan olur diyen şerefsizdir, dambıldır.

    peki arkadaşım bana p2p bir programda, aldığı bir dvd'yi divx formatına çevirip gönderebilir mi?
    - olmaz, hırsızlık, şerefsizlik, korsanlık, hemen yakalanıp hapse atılması, damarlarına çivi sokulması, sekiz bin parçaya ayrılıp herbir parçasının yakılması lazım.

    peki hırsızlıksa arkadaşımın çıkarı ne?
    - o hırsız, pezevenk, orospu çocuğu, katil ruhlu ibne...

    çıkarı ne ulan, çıkarı ne!
    - kapitalist ekonomiyi batırıyorsunuz. ışıkçıların çocuklarının bağırsak kurtları açlıktan ölüyo. ühüü ühüü.

    komik insanlar sizi.


    (el fikir - 29 Ağustos 2009 23:43)

  • comment image

    çok kötü bir şeydir, yapmamak lazım. ama neden yapıldığını öğrenmek gerekiyor.

    dünya adil değildir. şimdi örnek olarak u2 isimli güzide grubun no line on the horizon albüm örneğini vermek istiyorum. bu albümün amazon'daki satış fiyatı 9,99 $, yani bugünün kuruyla 15 tl iken d&r'daki satış fiyatı ise 24,49 tl.

    ve fakat türkiye'nin 2008 yılı kişi başı milli geliri bugünün kuruyla 8400 küsur dolarken, abd'ninki 46,000 dolardır. şimdi, bu işteki yanlışlığı anlamak için ekonomist olmaya gerek yok, bu bildiğimiz gerizekalılıktır. sadece bir gerizekalı, potansiyel müşterinin satın alma gücü diğerinin yaklaşık altıda biri olan bir başka dükkanda aynı malı daha pahalıya satar. şimdi diyeceksiniz ki ''kardeşim o zaman ferrari de altıda bir fiyatına satılsın''. öyle değil. bu bildiğiniz cd. araba değil. demagoji yapmayın. maliyetin yaratıcılık olduğu ürünlerde sistem farklı çalışabilir.

    bu gerizekalılığın çözümü çok ama çok basit; bir ülke vatandaşının satın alma gücüne göre satış fiyatı belirlemek (tabi ki buna izin verebilecek kar marjı olan mallarda) bu yapılmadığı sürece insanlar, kendi satın alma gücüne göre yaşamaya ve alternatif yollar bulmaya devam edecektir.

    buradaki tek argüman şu olabilir; ''iyi güzel söylüyorsun da padawannabe, no line on the horizon'ı al diye kafana silah mı dayıyorlar? paran yoksa alma, ölür müsün?''

    maalesef bu mümkün değil. internet dediğimiz olguyu sonuna kadar sömürüp, ''u2 yeni albüm çıkardı haberin olsun'' diye 80 yerden haber verip, mail atıp, ''biz magnificient'a klip yaptık, seyretmezsen topsun'' diye bana bono'nun videolu mesajını iletip, facebook'tan, mail'den oradan buradan bana ulaşıp, albümü gözüme sokup, ''aha bak 3 dakkalık şarkının 1 dakkasını bedava dinle, dinle lan çekinme'' dedikten sonra ''amma paran yoksa alma'' diyemezsin. insan böyle çalışan bir varlık değildir. dünyada şu anda tüketici ve tüketilen ürün arasındaki mesafe sıfıra inmiştir. iletişim araçlarının bütün avantajlarını kullanıp, sonra en ufak sorunda ''iletişim araçları suistimal ediliyor bik bik'' diyemezsiniz.

    gelelim ''film indiriyorsunuz, dizi indiriyorsunuz, sinema sektörünü bayılttınız'' teorisine. bakalım öyle mi?

    imdb'deki dünyada en fazla hasılat yapan 10 filme bakalım:

    1. titanic (1997) $1,835,300,000
    2. the lord of the rings: the return of the king (2003) $1,129,219,252
    3. pirates of the caribbean: dead man's chest (2006) $1,060,332,628
    4. the dark knight (2008) $1,001,921,825
    5. harry potter and the sorcerer's stone (2001) $968,657,891
    6. pirates of the caribbean: at world's end (2007) $958,404,152
    7. harry potter and the order of the phoenix (2007) $937,000,866
    8. star wars: episode i - the phantom menace (1999) $922,379,000
    9. the lord of the rings: the two towers (2002) $921,600,000
    10. jurassic park (1993) $919,700,000

    e bu filmlerin 7 tanesi 2000 sonrası, 4 tanesi 2006 sonrası. bu iddiaya göre bu rakamların azalıyor olması gerekmez mi? özellikle bu işin bokunun çıktığı 2005 sonrası? hatta ve hatta neredeyse yeni sayılan the dark knight'ın listede 4. olması nedendir niçindir? bu arada bir parantez de titanik filminin açık ara birinci olmasına açmak istiyorum. nasıl olur lan?

    dünyanın en gereksiz tartışmaları, ölçülemeyen değerler içeren tartışmalardır. tıpkı bunun gibi. bana ''kardeşim internetten film indirenler sinemaya gitmiyor, sinema zarar ediyor'' dersiniz, ben de size derim ki ''arkadaş onlar zaten gitmeyecekti o filme, üstelik x kişisi filmi netten indirip seyredip, y kişisine bu filmi seyret diyor ve y kişisi de bu filmi sinemada seyrediyor, normalde gitmeyecekti bu insan o filme'' derim.

    şunu yapabilirsiniz: ''internet reklamcılığı yazılı basın reklamcılığını öldürüyor'' çünkü rakamlar var. ama bu sinema, dizi, internet bik bik diyemezsiniz, çünkü rakamlar öyle demiyor.

    bütün bunların sonunda şunu diyebilirsiniz: ''yani sen diyorsun ki yakalanma ihtimali çok düşük olursa, insanoğlu dediğimiz kişi, suçu kendi kafasında rasyonalize edebilirse, yapar, çok hayvansın'' tabi ki böyle, böyle olmasa, mahkemeler, avukatlar, hapishaneler, polisler olmazdı?

    peki çözüm ne? çözüm radiohead'den geldi bile, ve aslında bu konuda bütün atıp tutanlara kapak olarak geldi.

    radiohead'ın son albümü internetten bedavaya indirildi. isteyen para ödedi, isteyen ödemedi. ortalamada kişi başına ödenen para 6$ oldu. şimdi yukarıdaki mantığa göre herkesin bedavaya indirmiş olması gerekmiyor muydu? niye bu gerizekalılar bedavaya sahip olabilecekleri bir şey için para ödediler? ortalama bir amerikalı'nın ödediği para da 8,05$. bu da şu demek, bir amerikalı belki de 4$ ödeyen bir türk'ün 2$'ını da ödedi. yani benim yukarıda anlatmak istediğim kişi başı milli gelire göre düzenlenmiş ürün fiyatının bir nevi uygulanması durumu. şu anda u2'nun albümü 9,99$. radiohead'in satılan albüm başına eline geçen para eminim u2'nunkinden fazladır.

    ha ben bu yapılanı savunuyor muyum? hayır. bu yapılanın arkasındaki motivasyonu açıklamaya çalışıyorum. bir de bu yüzden sinema sektörü battı yandı kül oldu, müzik sektörü can çekişiyor bidi bidi denmesini çok komik buluyorum.

    müzikler internetten indirilemiyor olsaydı bile müzik sektörü küçülecekti, çünkü eskisi gibi 3 tane grup yok. artık iletişimin gücü yüzünden müşterinin beklentileri, ilgi odağı vs. çok değişti. stadyum konserlerine bakın, hep eski gruplar, çünkü yeni gruplar stadyum dolduramazlar. eskiden 3 tip müzik vardı, şimdi 300 tip var. eskiden bir grubun diğerlerinin arasından sıyrılması için çok kasması gerekiyordu, şimdi bir klip, youtube, bloglar, parlama ve sönüş devri başladı.

    dünyanın -iyi ya da kötü- değiştiğini kabul etmek gerekiyor. bütün bu tartışmalar recorder'lı teypler çıktığında da yaşanmıştı.

    15 yıl sonra dünya bambaşka olacak. bugün tonla para kazanan binlerce aracı iş kolu ortadan kalkacak. yüzbinlerce ürün direk olarak internet üzerinden tüketiciye sunulacak. aracılar yok olacak.


    (padawannabe - 31 Ağustos 2009 11:35)

  • comment image

    bir konseri izinsiz para vermeden izlemek ne kadar etikse bu da o kadar etiktir. kapitalizm ise isin etik tarafiyla ilgilenmez. etik tabanli cikislari kar maksimizasyonu icin kullanilan yontemlerden biridir. yoksa yapimci sirketlerin ayni cikisi "set calisanlarimiz cok az para aliyor, maliyetlerimizden kisip calisanlara verelim", "cekim sirasindaki karbon emisyonumuz kuresel isinmayi korukluyor, patlama sahnelerini cikaralim" formatinda yaptigini goremezsiniz.

    bu noktada dissal vicdani muhataplarimiz iki entity oluyor: "yapimci sirket" ve "bundan ekmek yiyen insanlar". "yapimci sirket"in (ve dahi zincirleme kendisiyle is iliskisindeki tum kurumlar) yapisindan oturu kurumsal etik degerlere sahip olmasi mumkun degil dolayisiyla onu bir siktirediyoruz.

    geriye kaliyor sinemadan ekmek yiyen insanlar. bu insanlarin bu sektorden ekmek yemesini saglayan olusum en basta etik degerler uzerine oturmadigindan bu insanlarin konumunu parametre almak yanlis. mesela ortada bir savas var, "savasi durdurursak silah fabrikasi iscilerinin cocuklari ac kalir olur" gibi bir mantikla savasi devam ettirmeyi secmek gibi. o yuzden goruyoruz ki bu iki entity'yi de bu konuda ahlaki bir cikarim yaparken kullanamayiz.

    lakin yaptigimiz toplum tarafindan benimsenmis normlara gore hirsizlik. (ya da konsere/tiyatro oyununa para vermeden girmekte hicbir ahlaki/etik sorun yok, ikisinden biri, secin). bunu "herkesin" "cok yaygin sekilde" yapiyor olmasi da onu dogru yapmiyor. vicdani muhasebemizi sadece ve sadece bu nosyon uzerine yapmamiz lazim. sinema sektoru batar mi, insanlar issiz ac kalir mi gibi endiseler "hirsizlik dogru mu?"nun onune gecmemeli.

    "film sirketlerinin abarti kar marjlari", "evil empire" gibi vicdan rahatlama unsurlari ise "bir hirsizin esyalarini calabiliriz" gibi bir analojiye denk dusuyor. yani biri kotuyse ona kotuluk yapmak yanlis degildir gibi. 11 eylul'un cikis noktasi da bundan farkli degil.

    neticede bir seyin dogru ve yanlisligi konusundaki cikariminizda muhatap almaniz gereken tek kisi kaliyor, kendiniz. kendinizle bunu cozduyseniz hicbir arguman sizi hirsizligin yanlis olduguna ikna edemez.

    (bkz: sadece hakkım olanı alıyorum)


    (ssg - 20 Eylül 2009 16:20)

Yorum Kaynak Link : internetten film indirmek