Süre                : 1 Saat 47 dakika
Çıkış Tarihi     : 11 Mart 1999 Perşembe, Yapım Yılı : 1999
Türü                : Aile,Komedi,Drama
Ülke                : Almanya
Yapımcı          :  Bavaria Film , Lunaris Film , Zweites Deutsches Fernsehen (ZDF)
Yönetmen       : Caroline Link (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Erich Kästner (IMDB)(ekşi),Caroline Link (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Elea Geissler (IMDB), Max Felder (IMDB), Juliane Köhler (IMDB)(ekşi), August Zirner (IMDB), Meret Becker (IMDB)(ekşi), Sylvie Testud (IMDB)(ekşi), Gudrun Okras (IMDB), Benno Fürmann (IMDB)(ekşi), Michael Hanemann (IMDB), Helmfried von Lüttichau (IMDB), Thomas Holtzmann (IMDB), Vincent Aydin (IMDB), Florian Wiechmann (IMDB), Hubert Mulzer (IMDB), Arnd Klawitter (IMDB), Tim Bertram (IMDB), Rieke Raschke (IMDB), Dorothea Walda (IMDB), Ursula Dirichs (IMDB), Andreas Heinzel (IMDB), Achim Bendix (IMDB), Claude Mukadi (IMDB), Jarri Sarr (IMDB), Andreas von Weizsäcker (IMDB), Sabrina Hohmann (IMDB), Ulrich Tukur (IMDB)

Pünktchen und Anton (~ Analuisa y Anton) ' Filminin Konusu :
Pünktchen und Anton is a movie starring Elea Geissler, Max Felder, and Juliane Köhler. Pünktchen and Anton are closest of friends. Being the daughter of a wealthy surgeon, young Pünktchen lives in a great house. Her mother, who...


  • "(bkz: açıkgöz budalalar)"
  • "adının doğru yazılışı; erich kästneruçan sınıf adlı romanında biraz hababam sınıfı biraz da pal sokağı cocukları tadı vardır."
  • "palavracı baron, uçan sınıf, açıkgöz budalalar, küçük hafiyeler gibi kitapların alman yazarı"
  • "kitaplarına dünyanın en tatlı ön sözlerini yazan yazar. bir ön söz (hatta bazen daha fazla) hiç bu kadar güzel olmamıştı."




Facebook Yorumları
  • comment image

    uçan sınıf adlı kitabını geçen gün okudum yine hoşuma gitti, yine etkiledi. kitabın başında kaestner'in hayat hikayesi de var; 1899 doğumlu olduğu yazılmış, ölüm tarihi yazmıyor. "kitap basıldığı sırada sağmış" diye düşündüm. bu arada kitap sanırım 80 sonrası 81 gibi basılmış. wikipedi'den baktım 1974'te ölmüş.

    dresden'de doğup büyümüş, 20 yaşına kadar oradaymış. savaş sonrası bombardımanın hemen ertesinde tekrar oraya gitmiş, çocukluğunun ve ilk gençliğinin geçtiği şehri tanıyamamış, heresi hangi sokak, neresi hangi cadde bilememiş.

    amcanın büyüklüğünü gösteren bir not; 50'ler ve 60'lar gibi soykırımın izlerinin henüz çok taze olduğu bir zamanda israil'de bayağı popüler olmuş. ebeveynler çocuklarına onun kitaplarını alırlarmış. yalnız burada ufak tefek kurnazlıklar da yapılmamış değil (yayıncı tarafından). bir kitapta münih'te (hitler'in kariyerinin başladığı şehir) geçen olaylar zürih'e taşınmış. başka bir tanesinde romanın kahramanı domuz (burasını tam anlamadım ama galiba yahudilere domuz yakıştırması yapılırmış) keçi yapılmış falan. o yıllarda alman filmleri de avusturya filmleri diye gösterilirmiş zaten. bir de dedikodu, yahudilerce sevilmesini açıklıyor demeyeceğim çünkü devamında okuyacaksınız onun sebebi muhtemelen başka. ama konuyla da büsbütün alakasız değil. biyolojik babasının emil kaestner değil de yahudi aile doktorları emil zimmermann olduğuna dair rivayetler varmış.

    amcanın daha da büyüklüğünü gösteren başka notlar, ilk nottaki durumu da açıklıyor:
    doğum tarihine dikkat edenlerin aklına gelmiş olabilir; bu adam 3. reich'i, savaşı falan yaşamış. o aralarda neler yapmış? nazilerle arası nasılmış?

    nazi karşıtıymış. haziran 1932'de içlerinde albert einstein'in, heinrich mann'ın, franz oppenheimer'in (önce robert olanıyla karıştırdım. bu düşünür imiş) de bulunduğun 34 kişiyle beraber spd ve kpd'yi naziler karşı işbirliğine çağıran "birlik için acil çağrı"ya (dringender appell für die einheit) imza atmış.
    http://en.wikipedia.org/wiki/urgent_call_for_unity

    naziler iktidara gelince amcamı defalarca merkeze almışlar, yazarlar birliğinden dışlanmış, kitapları 10 mayıs 1933'teki kitap yakma şenliklerinde kül olmuş, ki buna da bizzat tanık olmuş. nazilerin kontrolündeki yazarlar birliğine girmeyi reddetmiş, akabinde yayın yasağı getirilmiş. bu arada yazdığı apolitik romanlar isviçre'de yayınlanmış. berthold bürger takma adıyla ülkesinde senaryo yazma imkanı olmuş (palavracı baron'un filmi için). savaşın sonuna kadar almanya'dan ayrılmamış.

    savaştan sonra da pasifist kalmaya devam etmiş. konrad adenaur'un yaptığı batı avrupa demokrasisini koruyabilmek için batı almanya'yı yeniden silahlandırmaya destek çağrısını reddetmiş (bu kısımdan emin değilim, ingilizcesi iyi olanlar merak edip okurlarsa yanlışım varsa mesaj atsın). almanya'daki nükleer silahların protesto edildiği gösterilerde (ostermarsch) konuşma yapmış, vietnam savaşına karşı çıkmış.

    1951'de alman pen yazarlar birliğine başkan olmuş, 65'te onursal başkanlığına seçilmiş. hiç evlenmemiş. 58 yaşında baba olmuş, 29 haziran 1974'te ölmüş.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/erich_kästner
    http://en.wikipedia.org/wiki/erich_kästner


    (tatli cocuk - 3 Mayıs 2011 14:52)

  • comment image

    cocuklugumda iz birakan romanlarin yazaridir. hele bir tanesi vardir ki okurken hababam sinifi tadi verir.
    (bkz: das fliegende klassenzimmer)
    ozellikle genclik yillarini anlattigi anilarinda, birinci dunya savasi sonrasi almanya'daki hiperenflasyonu anlatmasi cok ilgimi cekmisti. verilen para miktarini tasiyamadiklarindan dolayi maaslarin aylik degil artik haftalik olarak odendigini, her hafta bir ayakkabi kutusu icinde kendisine para odendigini anlatir. tabii ki ayakkabi kutusunda maasinin dortte birine denk gelen parayi aldiginda yaptigi ilk is son hizla pazara kosmaktir. cunku ne kadar hizli kosarsa o kadar cok yumurta alabilecektir. fiyatlar bu denli hizli artmaktadir.


    (whiteshadow - 10 Temmuz 2013 06:29)

  • comment image

    "erich kästner: „apropos, einsamkeit !"

    man kann mitunter scheußlich einsam sein!
    da hilft es nichts, den kragen hochzuschlagen
    und vor geschäften zu sich selbst zu sagen:
    der hut da drin ist hübsch, nur etwas klein....

    da hilft es nichts, in ein café zu gehn
    und aufzupassen, wie die andren lachen.
    da hilft es nichts, ihr lachen nachzumachen.
    es hilft auch nicht, gleich wieder aufzustehn.

    da schaut man seinen eigenen schatten an.
    der springt und eilt, um sich nicht zu verspäten,
    und leute kommen, die ihn kühl zertreten.
    da hilft es nichts, wenn man nicht weinen kann.

    da hilft es nichts, mit sich nach haus zu fliehn
    und, falls man brom zu haus hat, brom zu nehmen.
    da nützt es nichts, sich vor sich selbst zu schämen
    und die gardinen hastig vorzuziehn.

    da spürt man, wie es wäre: klein zu sein.
    so klein, wie nagelneue kinder sind!
    dann schließt man beide augen und wird blind.
    und liegt allein."


    (dilmen - 24 Haziran 2015 23:56)

  • comment image

    alman şair.
    güzel şiirleri var. rastladığım bir dörtlüğünü paylaşmak istedim.

    "alles, was erlaubt ist, ist verboten.
    wer die liebe liebt, muss in den wald.
    oder macht, noch besser, einen knoten
    in sein maskulinum. und zwar bald."

    (izin verilen her şey yasak.
    ormana gitmeli aşkı seven kişi.
    veya, benim dediği taşak
    acilen düğümlenmeli en iyisi.)


    (the rite of spring - 16 Temmuz 2015 00:56)

  • comment image

    kitaplarına dünyanın en tatlı ön sözlerini yazan yazar. bir ön söz (hatta bazen daha fazla) hiç bu kadar güzel olmamıştı.


    (sahilde kafka - 18 Mart 2016 23:10)

  • comment image

    10 mayıs 1933’te, berlin’deki opera meydanında, “dejenerasyon ve ahlaki çürümeye karşı! aile ve devlette terbiye ve edep için!” bağırtıları eşliğinde nasyonal sosyalistler tarafından kitapları ateşe atılan ve ııı.reich tarafından apolitik işler üretmeye mecbur bırakılan yazardır.

    yayıncısı tarafından, adının sansüre uğradığı "bok yoluna gitmek" (der gong vor die hunde) eserinde almanya’nın ve onunla birlikte avrupa’nın onu yutacak dev bir dalgayı görmeksizin suya atlamasını anlatıyor. hem de yüzme bilmemesine rağmen.

    1946 yılında münih şehrinde erich kastner, bu eserinin yeni basımı için önsözünde şunları yazacaktı;

    “büyük işsizlik, ekonomik buhranı takip eden ruhsal depresyon, tereddüt nedir bilinmeyen partilerin faaliyetleri, kendini uyuşturma bağımlılığı, bunlar yaklaşan krizin fırtına öncesi işaretleriydi. fırtına öncesi sessizlik, yani kalplerin salgın halinde tutukluk yapması dahi eksik değildi. bazıları fırtınaya ve sessizliğe karşı durmaya çalıştı. yana itildiler. onların yerine, millete kocakarı ilaçlarını ve kesin çözümlerini empoze eden lunapark çığırtkanlarına ve savaş tamtamlarına kulak verildi. onların peşinden gidildi ve uçurumdan aşağı, şu anda yarı canlı yarı ölü halde bulunduğumuz çukura atlandı.”

    nitekim başyapıt olarak nitelendirilen “bok yoluna gitmek” eserinin antimilitarist ve pasifist başkarakteri fabian şunları söyleyecekti;

    “adı avrupa olan büyük bir bekleme salonunda oturuyordum. tren kalkacaktı. bunu biliyordum. ama trenin nereye gittiğini ve benim ne olacağımı kimse bilmiyordu. şimdiyse yine bekleme salonunda oturuyoruz, üstelik adı yine avrupa! yine neler olacağını bilmiyoruz. idareten yaşıyoruz, enflasyonun sonu gelmiyor!”.

    fabian, kendisine kalp hastalığı bırakan ve büyük yıkıma sebep olan birinci dünya savaşının o korkunç anısını şöyle aktarır;

    “söylenenlere bakılırsa, şehrin değişik bölgelerinde hâlâ sakatlanmış askerlerin kaldığı ıssız binalar vardı. uzuvları kopmuş, burunsuz, ağızsız korkunç yüzlü adamlar. tanrının suretinde yaratılan o zavallı insanlar! onlar hâlâ dünyadan izole edilmiş binalarda yatıp başkaları tarafından beslenmeye muhtaç halde yaşamlarını sürdürmeye zorlanıyorlardı. öyle ya, onları öldürmek günahtı. ama alev makinasıyla yüzlerini eritmek haktı. aileler, babalarının ve kardeşlerinin varlığından habersizdi. onlara yakınlarının kayıp olduğu söylenmişti. üzerinden on beş yıl geçmişti. ne zaman tekrar savaş çıkacaktı? ne zaman o noktaya tekrar gelinecekti?”

    romanın bu bölümüyle ilgili çözümlemede şunlar belirtilir:

    “savaşla ilgili bu pasajı abartı değildir. yirmili yılların berlin’inde birçok sokağın başında sakat savaş gazileri dikiliyordu. otuz, hatta kırktan fazla ameliyata katlanmak zorunda kalan, sondayla beslenen ve dünyadan kopuk, ailelerinden uzak, yıllar sonra tekrar insana benzer bir görünüme kavuşacağı umuduyla yaşayıp giden insanlar”

    erich kastner bu kitabında insanları sadece uyarmak istemişti; "yüzme öğrenin!"


    (eizza - 5 Kasım 2017 21:25)

  • comment image

    politika dışındakileri kutlama

    lâzım derler vergileri artırmak
    güzel derler bir donanma yapsak
    koskoca bir ordu daha da iyi
    ihracat ithalat gümrüğü derler
    etek dolusu lâf ederler
    ve öğretmişlerdir size susmayı

    derler arttı ekmeklerin fiyatı
    hadi derler harbe, geldi işte vakti
    gülerler arkanızdan sonra da
    alavere dalavere ederler
    oturturlar şapa, kazık atarlar
    ne imiş? politika!

    cev: behcet necatigil


    (gabbiano - 21 Ağustos 2005 00:27)

Yorum Kaynak Link : erich kastner