Whistle Down the Wind (~ Kanundan Kacilmaz) ' Filminin Konusu : Whistle Down the Wind is a movie starring Alan Bates, Bernard Lee, and Norman Bird. When an injured wife murderer takes refuge on a remote Lancashire farm, the owners three children mistakenly believe him to be the Second Coming of...
Seance on a Wet Afternoon(1964)(7,9-5189)
Saturday Night and Sunday Morning(1961)(7,7-6552)
Room at the Top(1959)(7,7-4382)
The Angry Silence(1960)(7,7-1029)
Tiger Bay(1959)(7,6-1975)
Hunted(1952)(7,5-756)
The L-Shaped Room(1962)(7,4-1470)
A Kind of Loving(1962)(7,4-1301)
The Whisperers(1967)(7,2-894)
The Informers(1963)(7,1-236)
bir tom waits şarkısı.bone machine albümünden.rüzgara karşı yürürken, bir james dean duruşuyla ve bir lucky strike dudaklarda... dinlerseniz.. iyi olur...hele bir de gözkapaklarınızın arasına bir kadın sıkışmışsa.. daha kaç gece yangından mal kaçıracaz senle tom baba?i'll go to helli might as wellbe whistlin' down the wind
(tabularasa - 18 Aralık 2003 12:34)
kuytuda bir tom waits şarkısı. sözlerinin hepsini yazardım ama...cesaret edemiyorum.. gerek yok gece gece kanamaya.zaten kanım sıfır rh negatif.
(tabularasa - 23 Şubat 2004 22:17)
geceyarısından sonra ağrıyan bir kafa ve acı sigara eşliğinde, yitip giden hayatın, kaybolan insanların, insanın içine işleyen yağmurun ve tom waits sacaklarının altına sığınmış yağmur köpeklerinin şerefine dinlenecek şarkıdır. bütün kent "ortalama gündelik hayat" ın üzerine bir yorgan çekmiş uyurken uyanık olup bu şarkıyı dinleyene hayat güleryüzle yaklaşmayacaktır elbette ama kimin umrunda.. bir sigara daha yanar..i've grown up here nowall of my lifebut i dreamedsomeday i'd gowhere blue eyed girlsand red guitars andnaked rivers flowi'm not all i thought i'd bei always stayed aroundi've been as far as mercy and grandfrozen to the groundi can't stay here and i'm scared to leave(just kiss me once and then)i'll go to helli might as wellbe whistlin' down the windthe bus at the cornerthe clock's on the wallbroken windmillthere's no wind at alli've yelled and i've cursedif i stay here i'll rusti'm stuck like a shipwreckout here in the dustsky is redand the world's on fireand the corn is taller than methe dog is tiedto a wagon of rainand the road is as wet as the seaand sometimes the music from a dancewill carry across the plainsand the places that i'm dreaming ofdo they dream only of me?there are places where they never sleepand the circus never endsso i will take the marley bone coachand whistle down the wind.
(xespa - 23 Şubat 2004 22:24)
çocukluğumun sevgili starleti hayley mills'in başrolünde olduğu, kendi annesinin yazdığı kitaptan uyarlanmış, bir kanun kaçağını jesus christ zanneden çocukların büyüklerle köşe kapmaca oynadığı tatlı bir film. malcolm arnold imzalı müzikleri leziz. mubi kritiğine şöyle yazmışım:"before e.t., there was jesus: the extra jesustrial.we give you jon voight as hayley mills!"
(kolombre - 11 Ocak 2015 22:44)
ahırdaki isaada sinemasının bağrından kopup gelen 1961 tarihli harikulade bir film. "sinemada imgesel isa betimlemeleri ve kolektif bilinçdışı" seçkisinde izlediğim bu ikinci film, barındırdığı isa figürü ve konuya yaklaşımı açısından oldukça farklı bir yerde. öncelikle şunu söylemek istiyorum, ki elimde kalmasın. çünkü elime şire bulaşıyor. filmde öyle tatlı, öyle şirin bir ingiliz sıpası var ki... adı charles. ya da dostları arasındaki ismiyle charlie. ben diyeyim 5, siz deyin 6 yaşında. en az "charlie bit me" kadar tatlı. sadece onun için bile filmi bir kere daha izlemek isteyeceksiniz. gerçi bunlar büyüyünce wayne rooney tarzı dediğimiz, yani daha bir bastard-face oluyor ama olsun.bahsettiğim farklılık şu; bu film öyle "vatikan sponsorluğunda çekilmiş sanki" diyeceğiniz bir film değil. veya "the last temptation of christ"taki gibi bambaşka bir isa anlatarak papa'yı dellendirecek bir film de değil. çünkü bu filmde isa yok. isa sanılan birisi var. katil zanlısı olarak aranırken hafif yaralı olarak bir çiftlik ahırına saklanan ve onu bulan çocuklarca isa sanılan bir kanun kaçağı var. bu zoraki isa'nın hiç böyle bir amacı yok aslında. ama işin içinde çocuklar olunca istemeden de olsa kendini isa olarak buluveriyor ve şartlar gereği sesini çıkarmıyor.çocuklar da durup dururken "yüce isa!" diye atlamıyorlar elbette her gördükleri sakallıya. bizim charlie iki ablası ile birlikte, çiftliğin yavşak kahyası tarafından su birikintisine atılan bir bir çuval dolusu yavru kedinin hayatını kurtarır. yavrulardan birisini sahiplendirmek için teklif sunduğu selamet ordusu mensubu mütedeyyin kadın "isa bakar onlara yavrum, merak etme sen" diyerek başından savar charlie'yi. ada tatlısı durumu büyük ablasına anlattığında "olmaz öyle şey, isa öldü gitti, nasıl baksın onlara akıllım?" şeklinde bir karşılık alır ama bundan ikna olmayarak "isa gelip cezanı verecek" gibisinden bir serzenişte bulunur ablasına. büyük abla dediysem, o da 13-14 yaşlarında bir çocuk henüz. ablayı oynayan kız daha çok pollyanna olarak tanınan, dönemin meşhur çocuk yıldızı hayley mills bu arada. netice itibariyle üç kardeş yavru kedileri kendi aralarında sahiplenirler ve söz konusu ahıra saklayarak evlerine geçerler.büyük abla gece kedilere bakmak için gizlice ahıra gittiğinde aniden yerde uzanmış yabancı bir adamla burun buruna gelir. ödü bokuna karışmış da olsa "kimsin sen?" diye sorabilir, korkusunu bastırarak. bir süre baygın gözlerle kıza bakan başta anlattığım bu kaçak adam bir ünlem olarak "jesus christ!" der ve bakışlarının hakkını vererek bayılır. bu cevabı alınca kızın aklında hiç şüphe kalmaz. üstelik kedilerin yanında da yatmaktadır. isa ahırlarına gelmiştir. hallelujah!hemen eve dönüp kız kardeşiyle paylaşır mevzuyu. öyle kız kardeşine işkence eden, çekyata falan kapatan bir abla değildir. kardeşiyle aynı yatağı paylaşan, yeri gelip ona annelik eden bir abladır. anlatır kardeşine durumu, "isa geldi" der. o da uykulu gözlerle "kafayı mı yedin sen?" demez ve tereddütsüz inanır ablasına. çocuk dediğine de masal lazımdır zaten. hem de içinde yaşadığın bir masal. isa dünyaya geri gelmek için bizim ahırı seçti diye sevinirler. bir yandan da ona eksiksiz hizmet için ne yapmaları gerektiğini düşünmeye başlarlar.bir süre konuyu bizim charlie'den saklamaya çalışırlar ama charlie anasının gözüdür. anında çakar durumu ve samanlıkta yakalar bunları. "kim ulan bu herif?" der ablalarının abisi charlie edasıyla ve akabinde isa ile tanıştırılır. "pantolonlu ceketli isa mı olur lan!" diyerek inanmaz. isa'nın ahırlarında olması değildir ona inandırıcı gelmeyen, kıyafetidir. ablalarının kıyafet ve dönem ilişkisi hakkındaki kısa açıklamasından sonra o da fazla direnmez ve ikna olur oracıkta. üçüncü havari olur bir bakıma.fakat bir zaman sonra inancı sarsılır charlie'nin. örümcek'i ölür. ablaları dalga geçse de adını örümcek koymuştur minik kara kedisinin. ölür örümcek. yanında isa varken hem de. ölüleri dirilten isa, nasıl olur da yanı başındaki yavru bir kedinin ölmesine izin verir! birilerinin gelmesi için bu dünyaya, birilerinin de ölmesi gerektiğini söylerler ona. ama örümcek zaten daha yeni gelmiştir dünyaya. gözlerini bile açmamıştır doğru dürüst bu dünyaya. miyavlamaktan çok kuş gibi ötmektedir daha. o dakikadan sonra, charlie için sıradan bir adamdır artık isa. pabucunun isa'sıdır.filmin "ve olaylar gelişir..." kısmına girmeyeyim. ancak bu olayların gelişimi sırasında, pabucumun isa'sı üzerinden hakiki isa'ya yapılmış birçok atfın olduğunu söylememde bir sakınca yok sanırım. ha! bir de filmin müziklerine değinmeden olmaz. tüm bu olaylara uyumlu bir şekilde eşlik eden enfes müziklere sahip film. usta bir şefin elinden çıkmış zaten. sir malcolm arnold. adını örümcek koduğumun ölümü insanın kalbini pıt ettirse de (benim kalbim eder öyle bazen) başta söylediğimi sonda bir kez daha belirtmek istiyorum; harikulade bir film. hatta o kesmedi, bağırmak istiyorum. çok güzel bir film lan!
(ronesans adami - 22 Aralık 2016 23:05)
joan baez'in 2018 mart çıkışlı albümüdür aynı zamanda. aynı isimli şarkı ile başlar; masalsı bir biçimde devam eder.
(uctupak - 11 Haziran 2018 16:02)
andrew lloyd webberin 1998 tarihli müzikali. pek ilgi görmemiştir.
(polaris - 20 Aralık 2005 23:34)
Yorum Kaynak Link : whistle down the wind