Süre                : 2 Saat 4 dakika
Çıkış Tarihi     : 27 Haziran 2014 Cuma, Yapım Yılı : 2014
Türü                : Drama,Spor
Ülke                : İngiltere,İspanya
Yapımcı          :  Renaissance Films , FishCorb Films
Yönetmen       : John-Paul Davidson (IMDB)
Senarist          : Tom Hodgson (IMDB)
Oyuncular      : José Luis Gutiérrez (IMDB), José Navar (IMDB), Tiger Woods (IMDB), Nick Faldo (IMDB), Maria Molins (IMDB), Alvar Gordejuela (IMDB), Gary Player (IMDB), Ben Crenshaw (IMDB), Adrián Salzedo (IMDB), Quim Àvila (IMDB), Nil Cardoner (IMDB), Manuel Menárguez (IMDB), Luis Carlos de La Lombana (IMDB)

Seve the Movie (~ Seve - Le leggende nascono per vincere) ' Filminin Konusu :
Seve the Movie is a movie starring José Luis Gutiérrez, José Navar, and Tiger Woods. Despite being blocked at almost every turn in pursuit of the sport he loved, Seve Ballesteros fought against adversity to become the most...


Oyuncular
  • "dan brown okuyanlar bilir, dan brown'un bütün kitaplarını toplasan bir se7en etmez."
  • "filmin en basindaki cinayet mahallinde dedektif william somerset'in soyledigi "did the kid see it?" cumlesi onun cocuk sahibi olmak istememesinin sebeplerinden birini en iyi anlatiyor."
  • "sinemada izledikten sonra arkamdaki bir şahsiyetin "ya seven adam böyle yapar mı" diyerekten filmin beni soktuğu ruh halinden kolayca sıyırdığı hoş, güzel yapım.."
  • "bir insan evladının ikinci (2'nci) filmi. hafsalam almıyor.aynı insan evladının ilk filmi alien 3, dördüncü filmi fight club. bu da insan, nihat doğan da insan, nasıl oleyor bu şimdi?"
  • "filmde kevin spacey'in de rol aldiginin söylenmesinin bile olacagi film. hadi bakiim gidin simdi 'layin icinde kevin'in adi gecen entrylerinizi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    kevin spacey'in jenerikte isminin gecmemesinin tek nedeninin, film boyunca ince ince ve ustalikla izleyicinin icine islenen "ulan kim bu john doe?" meraginin sonucunda, kendisini "detectiiivee!!" diye bagirarak gordugumuz an "tabiki ya baska kim olabilirdi?" hissiyatini vermek oldugunu dusundugum, hatta dusunmedigim emin oldugum film.

    zaten film biter bitmez ilk "kevin spacey as john doe" yazar.


    (le spleen - 23 Nisan 2007 22:06)

  • comment image

    15 - 20 dakikadan fazla gözükmemesine rağmen kevin spacey'nin damgasını vurduğu , gywenth paltrow’un çok güzel ve naif bir karakteri canlandırdığı david fincher filmi.

    --- spoiler ---
    7 büyük günah dışında dikkatimi çeken filmin pazartesi başlayıp pazar bitmesi yani tam 7 gün sürmesi, filmin başında william sommerset’in emekliliğine 7 gün kalması. keşke mills filmin sonunda katil john doe'yu öldürürken 6 değilde 7 el ateş etseydi.

    filmde dereyi görmeden paçayı sıvamak sözünü baya acıklı bir şekilde görüyoruz.
    william sommerset : bu iş mutlu sonla bitmeyecek.
    david mills : onu yakalayalım ben yeterince mutlu olurum. (!)

    ayrıca ben en çok tracy'ye (gywenth paltrow) dertlendim. sırf kocasının işi nedeniyle yaşamak istemediği bir taşra şehrine gelip tren geçtikçe sallanan bir evde yaşamak zorunda kalıyor. eşinin tabiri ile kablolu tvsi bile yok. normalde öğretmen olduğu halde bu yeni geldikleri sürekli yağmur yağan, iç karartıcı şehirde çalışma koşulları çok kötü olduğu için çalışamıyor. şehirde hiçbir dostu veya arkadaşı yok, tanıdığı 2 kişi var; biri kocası diğeride kocasının iş arkadaşı. zaten onlarda işlerinden başını kaldırıpta kadınla ilgilenemiyorlar. kocasının işi nedeniyle kocasıyla vakit geçirecek vakitleri bile yok. telefon açıp not bıraktığı halde onu aramayan , her gece eve geç gelen , eve girer girmezde karısıyla ilgilenmek yerine köpeklerini tercih eden bir kocası var. ve sonunda kocasının hayatını kıskanan ve kıskançlığına yenik düşen biri tarafından öldürülüyor. oldu mu şimdi?
    ---
    spoiler ---


    (mademoiselle jeilempti - 9 Ocak 2009 14:58)

  • comment image

    filmin esas vurgusu william sommerset ile david mills arasında gecen enfes diyaloglarda saklidir. iki karakterin dunyaya, hayata bakislari arasindaki tezatliktir asil yansitilmak istenen. bir tarafta dunyayi, bir cocuk sahibi olmak istemeyecek kadar yasanmaz bir yer olarak algilayan sommerset, diger tarafta ise bir fark yaratacagina*, dogru isleyen bir hayat butunlugu icerisinde ortaya cikan carpikliklarin giderilmesinde bir rol oynayacagina inanan mills.

    sommerset film boyunca israrla, mills'e katilin kacik ya da anormal biri olmadigini, aksine boktan hayat kosullarinin dogal bir uzantisi oldugunu anlatmaya calisir. mills bunu kabul etmeyecektir, zira evlilik hayatinin ve kariyerinin basindadir, ve bu felsefeyi kabul etmesi gururla oynamakta oldugu dedektif rolunu tamamiyla anlamsizlastirmasi demek olacaktir. oyle degil mi ama? dusunsenize.. bir dedektifsiniz ve cozdugunuz hic bir cinayet dosyasinin, iceri tiktiginiz hic bir suclunun herhangi bir seyi degistirmeyecegine, dunyanin halen eskisi kadar rezil bir yer olacagina inaniyorsunuz. tabii ki karsi cikacaktir mills buna, tabii ki sommerset'in bu zirvalari emekli olacagi icin kurguladigini iddia edecektir. sonlara dogru olan bar sahnesini hatirlayiniz..

    bu ikili arasinda cozumsuz kalan mevzu, john doe'nun mesajlari ile bir sonuca ulastirilir ve senaryo da boylece summerset*'ten yana cikmis olur. zaten bu yuzdendir mills*'in film boyunca mutemadiyen summerset'den eksik birisi olarak tasvir edilmesi, verilmek istenen mesajin daha kolay kavranabilmesi icin..

    ne yazik ki hikayenin, oyunculugun ve gorselligin golgesinde kaldigi icin pek dikkat edilmez esas olarak soylenmek istenenlere. dusunuldugunde fight club 'in da ayni dertten muzdarip oldugu farkedilebilecektir.


    (speedy - 30 Kasım 2003 01:26)

  • comment image

    filmin en basindaki cinayet mahallinde dedektif william somerset'in soyledigi "did the kid see it?" cumlesi onun cocuk sahibi olmak istememesinin sebeplerinden birini en iyi anlatiyor.


    (papatya - 22 Şubat 2004 05:55)

  • comment image

    david fincher'in yaptığı en iyi film (bence... severim kendisini, fight club da harikadır ama se7en en iyi filmidir kanimca).

    filmin depresif, karanlık ve klostrofobik yapısı kendine yabancılaşmış, izole olmuş 20. yy insanın durumunu başarılı bir şekilde simgeler. toplumsal eleştiri yani da düşünüldüğünde bir post-postmodern film gibi gelir bana.

    seçilen kurbanların 7 günahı simgelemesinin yanında bu kurbanların kendi izole olmuş/yabancılaşmış ortamları içersinde geçirdikleri yaşamlarını bir ölçüde çözmeye çalışan dedektiflerin çabası, ortaya çıkardıkları cılız, küçük ipuçları çerçevesinde bizim edinebildiğimiz (ya da edinemediğimiz) fikirler, insanlar arasındaki yabancılaşma ve iletişim bozukluğuna bir tür gönderme gibidir. burdan ortaya çıkan sosyal bozukluğa çare olamama, bunun bunalımı, umutsuzluğu ve insana etkisi filmin karanlık yapısı ve klostrofobik elementleriyle iyi bir şekilde canlandırılmıştır -ki, filmden sonra kesinlikle pek rahatlamış, mutlu hissedemezsiniz. filmin görsel yani da bu karanlık ve umutsuz havayı destekler niteliktedir. karanlık bir şekilde başlayıp hemen hemen tamamı da karanlık geçen filmin sadece sonuna doğru güneş ışığının gözüktüğü sahnelere rastlarsınız ama o sahnelerin hemen ardına tekrar karanlık (gece) bir sinematografi ile film son bulur (sanki bir loop gibi). güneş ışığının olduğu o açık hava sahnelerindeki ortam da tamamen terk edilmiş, hiç bir canlının olmadığı, (uygarlığın ve toplumun sonunu sembolize eder gibi) endüstriyel artıkların ve cesetlerin olduğu bir şekilde gene cansız ve kurudur (modern toplum?).

    filmin sosyal sisteme getirdiği eleştirisi ve filmdeki en masum ve de tek umut verici (öğretmen) karakterin bile acımasızca katledilmesi tabii ki filmin oscar'a aday gösterilmesini engellemiştir.

    se7en'in en güçlü yanlarından biri de kurbanların hepsinin acımasız bir şekilde katledilmesine rağmen hiç bir maktulu bariz bir şekilde görememizdir. ne olduğunu, nasıl öldürüldüklerini bilmemize rağmen bir şey göremeyiz, kendi hayal gücümüzle olayları canlandırırız. bu noktada da kendimiz bir anlamda suç ortağı oluruz -ki filmin temel teması, herkes suçlu!.

    bütün bunlar göz önüne alındığında se7en gelmiş geçmiş en iyi gerilim filmlerinden biridir kanımca, yerinin de kolay kolay doldurulacağını sanmam.


    (mistaken identity - 12 Ekim 2004 15:39)

  • comment image

    sinemada izledikten sonra arkamdaki bir şahsiyetin "ya seven adam böyle yapar mı" diyerekten filmin beni soktuğu ruh halinden kolayca sıyırdığı hoş, güzel yapım..


    (umnica - 25 Haziran 2005 11:46)

  • comment image

    brad pitt ve morgan freeman polis merkezinde merdivenlerden çıkarken, kevin abinin gelip 2 defa detective dedikten sonra sesini duyuramayıp bağırması, herkesin donup kalması ve ayrıca o bağırıştaki anlamsız ve korkunç ses tonu harika olan sırf bu sahne için bile olsa mutlaka izlenmesi gereken film.


    (loungeact - 25 Haziran 2005 12:04)

Yorum Kaynak Link : se7en