Taxidermia (~ Tarihefsi) ' Filminin Konusu : class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" Mide bulandırıcı, tiksindirici fakat her anında Gilliam-vari, büyüleyici ve sıradışı bir görsel estetik yakalayan Taxidermia’da bir aileden üç kuşak erkeğin hikâyesine tanık oluyoruz: Büyükbaba, baba ve oğul. 2. Dünya Savaşı sırasında görevli olan büyükbaba, garip fanteziler diyarında yaşar; en büyük arzusu, aşktır. Dev bir cüsseye sahip olan baba, savaş sonrası Sovyet döneminin atletidir; hedefi başarı kazanmak, yarıştığı dal ise hızlı yemek yemektir. Torun, ufak tefek, edilgen bir tahnitçidir; ancak arzusu babasından da büyükbabasında da daha büyüktür: Ölümsüzlük. Kendi bedenini tıpkı bir hayvan postu gibi doldurarak ölümsüz bir sanat eseri yaratma peşindedir. Filmde tarihi gerçekler sürreal bir anlatımla birleşerek bir tür büyülü gerçekçilikte harmanlanıyor; Pálfi, baş döndürücü bir tarzla bizi Macar tarihinin son yüzyılında tura çıkarıyor. İnsan hayatının uç sınırlarını mercek altına alan Taxidermia’nın üç hikâyesinin de ana ekseninde tüm doğallığıyla insan bedeni yer alıyor; fakat gerçek-dışı arzularla donanmış olarak. Yakın dönem Macaristan’ın Komünist, post-Komünist ve tüketim toplumu dönemlerine dair ironik bir bakış açısını olağanüstü bir hayal gücüyle birleştiren Pálfi, aklınızdan günlerce çıkmayacak bir görsel ziyafete imzasını atıyor.
Final Cut: Hölgyeim és uraim(2012)(8,1-2034)
Kontroll(2003)(7,7-23058)
Hukkle(2002)(7,2-3340)
Szabadesés(2014)(6,7-1007)
His Master's Voice(2018)(6,5-149)
Nem vagyok a barátod(2009)(6,5-256)
sözleştik midelerimizle, bulanacaklardı. domuzlar deşildi, penisler alev aldı, adamlar yemekten patladı. tık yok. şöyle gönül rahatlığıyla bir dişlerimin arasından "sss" deyip gözlerimi kaçıramadım perdeden, lay lay seyrettirdi "taxidermia" kendini. salt iğrençlik olsun diye bilimum vücut sıvılarını organlarla karıştırıp sunmamış adam. görsel bir şiir yazmış desem saçmalarım, tuhaf bir güzelliği var desem kendimden şüphe ederim. bir kez seyretmesi yetmeyecek ama ikinci kez seyredilesi gelmeyebilecek, doğal ve kendine has bir film olmuş olsun öyleyse.
(amphibian - 20 Eylül 2006 22:22)
aslen grekçe olan taxis* ve derma* kelimelerinin bir araya getirilip uygun şekilde montajlanmasıyla türetilmiş, "derinin hareketi" anlamını taşıyan kelime (bkz: taksidermi).türkçede -eskimiş olmakla birlikte- kullandığımız tahnit kelimesine karşılık gelir. tahnit; iç organları çıkarılan ölünün ilaçlanarak muhafaza edilmesidir. tahnit sanatı ise, ölü hayvanların doldurulması sanatıdır. bu doldurma işlemi için hayvanın derisi itina ile yüzülüp, çoğunlukla bir maketin üzerine oturtulur. işte hayvan derisinin yolculuğu, terminolojiye bu şekilde yansımıştır.
(stitch - 24 Eylül 2006 02:32)
evet, hukkle gibi "aşırı naturalist" bir filmden sonra, aynı yönetmenin elinden böyle bir işin çıkmasıyla hiç şaşırtmayan, çok ilginç, güzel film. doğadaki iğrençleşme potansiyeli en yüksek yaratık olan insanı her haliyle, hatta filmi "fantastik" yapan, olmayan halleriyle göstermek aslında hiç de yadırganacak şey değil. gyorgy palfi de çok iyi kalkmış bu işin altından. tuhaftır, verdiği rahatsızlığı da sorgulatıyor. "niye rahatsız oluyorum ki, insan böyle bir şey, vücut denen makine bunları da yapıyor" düşüncelerine salıp, oradan yine rahatsız ederek geri döndürüyor. hukkle 'dakinden çok farklı bir doğa-insan birlikteliği.çok farklı ama aslında farksız olduğunu söyleyen.sanki...
(kaktus - 12 Şubat 2007 11:05)
--- spoiler ---tuhaf bir film. ancak iyi bir film denmesi zor. kendinizi tuhaf hissedeceğiniz bir çok sahne var. ve evet bunlar kısmen estetik çekilmiş. zira bi çok sahnede kafanızı çevirmek yerine nedir bu diye ekrana daha bi yaklaşıp anlamaya, göremeyeceğiniz birçok şeyi görmek için -midenin içi, içorganlar - pürdikkat kesiliyorsunuz. üç neslin tuhaf bir öyküsü. kaçırılmayacak bir film asla değil ama değişik bir tecrübe olduğunu da kesin. arşivlik değil, seyretmek gerek sanki de. hani böle tuhaf/uç bir filmden böyle bir tecrubeden eksik kalmamak adına. ama diğer yandan bir sürü geçiş olduktan sonra neydi bu diye kalıyorsunuz. bir kaç etkileyici-itici-tuhaf sahne dışında bi şey kalmıyor gözünüzün önünde. filmde herhalde beni en çok etkileyen sahneye gelince küvet sahnesiydi. evin merkezi olan küvetin ne çok şeyde kullanıldığının görüntüsü döndürülerek kısa geçişlerle gösterildiği sahneye gerçekten bayıldım. --- spoiler ---
(ride - 12 Şubat 2007 11:13)
3 kuşağın mevcut siyasi düzen içerisindeki hayatlarını enfes bir biçimde betimleyen, güzel bir film. savaş esnasındaki durumdan yola çıkıp tüketim toplumu haline gelen günümüze kadar uzanan zaman yelpazesi de tıpkı kuşaklar arası geçiş gibi kusursuz yansıtılmış. filmin ismi her ne kadar sadece 3. kuşak ile ilgili gibi gözükse de her üçünün öyküsünün de insan bedeni etrafında örülmüş olması hoş. çarpıcı bir son, iyi kullanılmış müziklerle harmanlanınca finali tatmin olmuş gözlerle izliyorsunuz.mide bulandırıcı iddiaları yüzünden izlemezseniz büyük hata yaparsınız. misal ben çok daha iğrenç filmler çekildiğini biliyorum.(bkz: dünyayı kurtaran adamın oğlu)
(tirt fahrettin - 8 Nisan 2007 07:57)
oynayan şişkoyla beraber izlediğim film. hakkaten de iyi yiyorlar,sinemada da cips yedi. yemek yarışma olimpiyatları gerçekten olmuş heralde zamanında. ama bu filmde çizilen inanılır gibi değil.yönetmen de sapık değilmiş, evli çocuğu filan varmış. bu kadar "rahat" yönetmenlerin daha derin bir şeyler çıkartamamasına da kızıyorum ama.üç kısım imiş esası: sperm,salya ve kan sanırım.
(ebucan - 16 Eylül 2007 02:49)
insanı gerçekten rahatsız eden bir film. özellikle yemek yeme turnuvlarının gerçekten olup olmadığı konusu insanın kafasını kurcalıyor, öyle böyle değil adamlar resmen milli takımlar kurup uluslararası organizasyonlara katılıyorlar filmde, yine de filmin ikinci (yemek yeme olimpiyatları) ve son (taxidermia olayı) kısmı nispeten daha rahat izlenebiliyor fakat kanımca taxidermia'nın insanı en geren en katlanılmaz bölümleri morosgovanyi'nin olduğu filmin ilk kısmı.--- spoiler ---morosgovanyi'nin hal ve hareketlerinden ne kadar arıza bir tip olduğu belli zaten. filmde "hayvanlarla seks" olduğunu duyduktan sonra sonra sıkıntıyla beklemeye başladım morosgoványi ne yapacak acaba diye. ancak ölü bir domuzla seks (!) yapacağı hiç aklıma gelmemişti (yuh).--- spoiler ------ spoiler ---hoyra macaro, hoyra miszleniy, hoyra balatony...--- spoiler ---
(johnmalkow - 16 Kasım 2007 10:50)
birbirinden ilginç üç kuşağın hikayesini anlatan film. öncelikle her kuşağı temsil eden karakterin bedeniyle olan sorunu, tuhaflığı dikkat çekicidir. morosgovanyi'nin tavşan dudaklı oluşu, balatony'nin aşırı şişmanlığı ve lajos'un aşırı zayıflığı. ilk kuşağın akibetini bilmesek de son iki kuşağın doğumuyla ilgili bir gizem mevcuttur. tam olarak nasıl oldukları kimin çoçuğu oldukları belli değildir bir şekilde. ama her kuşak mevcut politik sistemin ürünüdür. ve her kuşak, yönetmen tarafından o mevcut düzene yapılan politik bir eleştiridir aynı zamanda. böylesi uzun bir zaman dilimde her dönemin politik ve sosyal atmosferini hem görsel hem de hikaye olarak bu kadar başarılı bir şekilde yansıtan fazla film yoktur piyasada, zaten daha senaryo halindeyken bile filme birçok fondan para yardımı yapılmıştır. film üzerinde ne kadar çalışıldığı, düşünüldüğü fimin resmi sitesinde görülebilir, her dönemle ilgili ayrıntılı bilgiye sahip olunabilir. http://www.taxidermia.hu/
(onewayticket - 16 Mart 2008 00:47)
üç neslin yok oluşunu özetlemiş filmdir.--- spoiler ---ikinci nesildeki baba ve üçüncü nesildeki oğulun hayatları kusursuz bir tezatı barındırır. baba hayatı boyunca yemiştir, oğlu neredeyse iğne iplik gibidir, filmin sonunda içini tamamen boşaltır zaten. bir de meslek olarak hayvanların içini dolduruyor olması da ironiktir.--- spoiler ---
(damn - 21 Aralık 2008 03:19)
ilk kez bir filmden sonra kusayağızdım, oy. salo o le 120 giornate di sodoma'dan sonra bile hayatım kaldığı yerden devam etmişti.
(calysto - 31 Ocak 2011 11:23)
insan anatomisindeki karşıkonulmaz oluşumları ve gelişimleri anlatan bir györgy pálfi filmidir. altmetinde inceden inceden aslında insan bedeninin mükemmelliği ve tüketim budalalığı vurulmaktadır. aynı zamanda filmde görüp görebileceğiniz en tuhaf 3 nesil (büyükbaba , baba ve oğul) karakterlerinden birini barındırır.--- spoiler ---şimdi öncelikle filimin ilk hikayesine gelelim. büyük baba morosgoványi. ufak bir çiftlikte asker müsveddesi morosgoványi karakteri. filmin girişiyle bu karakterin ateşli oyunları , kızları gördüğünde bulduğu ilk delikle sevişmeye başlaması ve hikayenin sonunda dayanamayıp parçalanmış bir domuz kalıntısıyla çiftlikte yaşayan kızları düşünerek sevişmesi insan vücudundaki 'şehvet ve ereksiyon'a dair muhteşem bir anekdottur. hatta albayın bir konuşmasında 'am dışında dünyada başka en güzel şey ne vardır' diyalogları erkek vücudundaki hormonel o karşıkonulmaz arzulara dair çok yerinde ve iyi bir anlatımdı.gelelim filmin ikinci hikayesine. obezite baba kalman. 1. dünya savaşı sırasında sovyetlerde bir 'yeme olimpiyatları'nın olduğunu düşünmeme neden oldu. burada zannımca anlatılmak istenen vücudun 'açlık ve doyumsuzluk' tepkimesi. kalman karakterinin bu savaş döneminde elle tutulur tek başarısı sadece hayvani bir güdüyle yiyebilme yeteneğidir. burada aslında inceden inceden dönemsel temayla karışık bir popülerizm bir tüketme çılgınlığı anlatılmıştır. kadının antrenman yapılan o fabrika tarzı yere küçük oğlunu hayvani bir şekilde yemek yerken gördüğünde duygulanmasıda buna yorumlanabilir.üç hikayenin en estetik duranına gelelim. oğul. bir underground karakter olan lajos balatony. aslında taxidermia (doldurulmuş beden) ismi ve hikayelerin ana teması sadece bu karakter baz alınarak üretilmiştir. lajos karakterinin doldurulmuş hayvan dükkanında çalışmasını bir meslekten çok sanki bir sanat uğraşısı olarak görüyoruz. insan ve bütün varlıkların bedeninin ne kadar mükemmel ve sanatsal olduğuna dair inceden bir vurgudur aslında. bunu filmin o kült sayılabilecek final sahnesinde kendi bedenini boşaltıp heykelvari bir sanat eserine dönüştürmesiyle anlayabiliyoruz.--- spoiler ---salt mide bulandırıcı film diye nitelendirdiklerine bakmayın. piyasada gaspar noe , lars von trier , pasolini , matthew barney ve hollywoodun korku film yapacağım diye saçma salak sosyopat denemeleri filmlerine aşina bir izleyiciler olarak bu filmin teması etkileyici ve cesur anlatım dışında sınıflandırılamaz.
(ink - 4 Ağustos 2011 00:53)
(bkz: dünyanın amın etrafında dönmesi)
(armutuniyisi - 23 Eylül 2012 01:41)
http://www.ejumpcut.org/…1/strausztaxidermia/3.html
(abebe bikila - 2 Aralık 2012 07:15)
"hayvanız hepsi bu" dersek özetlene bilecek filmdir. öncelikle yapılan yorumlar filmin mide bulandırıcı, insanlık dışı falan olduğu yönünde. benim açımdan gayet izlenesi ve tutup srpski ile falan kıyaslamayacağım bir film. film siyasi düzeni, toplumu, sovyetleri falan eleştiriyor geçiniz.--- spoiler ------ spoiler ---babahani hepimiz topluluk içinde çok mükemmel insanlarız ya. görgü kuralları tavan.yalnızken hepimiz hayvanız işte.boktan bir genle başlıyor hikaye, belki de evin hanımı zıvanadan çıkmasa, o gen asla aktarılamayacaktı.morosgovanni vendel, emrinde çalıştığı subayın kendisine domuz gibi davranması yüzünden belki, kendini gerçekten domuz sanmakta! her türlü parafiliyi hayattaki tek olayı haline getirmiş zavallı ötesi bir adam.hayvandan gram ileri gitmeyen insan oğlunun gözler önüne serilmesi. oysa filmin mide bulantısı yaratan kısmı, insanların parafiliyi yok sayarak hayatlarını sürdürmelerinden başka bir şey değil. kötü haber, eyleme dökmemiş sadece fantezi de bırakmış dahi olsa, parafililer yanı başımızda ve oldukça çoklar.oğulburada öykü biraz daha fantastik bir hal alıyor ve yönetmen biraz daha farklı bir dünya yaratıyor. aslında film boyunca her türlü öyküleme tekniği de mevcut. sırf bu yüzden yönetmene puanım 10oğul kalman, babasının oğlu olduğundan belki domuz gibi kuyruğuyla doğdu. sonra büyüdü şampiyon bir sporcu oldu. spor dediysek yeme - içme - kusma sporu, ayrıca kalman, kendi özel kusma tekniğini de geliştirdi ve kendisi gibi şampiyon olan karısı ile yaşadıkları fantastik aşk sonucu nefret ettiği oğlu lajoska dünyaya geldi.bir başka hayvanlık örneği olarak aşırı yemek yemek, doymamak ve bunun başarı olduğu bir dünya.torunhikayeleri kadar güzel bağlamış ki geçişleri hissetmek bile çok zor. lajoska'nın mesleği tahnitçilik. ilk başta genlerinden gelen manyaklıkla deşmeyi, parçalamayı seviyor diye düşünsem de, büyükbaba da şehvet, baba da oburluk ve lajoska'da da insanoğlunun bir başka zayıflığı "ölümsüzlük" takıntısı olduğunu anlamam, önce ölen babasının cesedini, sonra da canlı canlı kendi bedenini doldurması ile oldu.--- spoiler ------ spoiler ---film mide bulandırıcıymış ya, ben insana ait olmayan hiçbir şey görmediğim için belki de tiksinemedim.tiksinen insanın psikolojisi de, işte "ben sıçmıyorum" havasında gezen insan psikolojisi...oysa bedenin sana sağladığı imkanları, zevkleri sen de dibine kadar sömürüyorsun.sen de o bedeni yavaş yavaş tüketiyorsun, hırpalayarak, doldurarak...bir yandan da ölümsüzlük istiyorsun, umursanmamaktan, unutulmaktan, yok olmaktan korkarak.neyden tiksindin şimdi kendinden mi?
(sogutgolgesi - 14 Aralık 2012 19:50)
çok ama çok iyi bir film. sırf içinde mide bulandırıcı sahneler var diye beğenmeyenler var filmi, halbuki mide bulandırıcı bir toplumsal düzeni anlatan adam bunu yapmak zorunda.gidin macaristan'a, çoğunluk depresiftir. 10 milyonluk ülkede her sene binlerce kişi intihar eder (intihar oranında avrupa dördüncüsüdür), bizim meyhanelere (şimdiki "eller havaya" meyhanelerini değil, arabesk meyhaneleri kast ediyorum) denk düşen sörözö*lerinde yüzler gülmez, ciddiyetle içilir, işsizlik, yoksulluk içki masasının başlıca konusudur. google zeistgeist 2012'ye göre "... nedir?" aramalarında 3. sırada "mutluluk nedir?" sorusu geliyor macaristan'da. falan filan, örnekler çokça uzatılabilir.bu mutsuzluğun güncel sebepleri elbet var ama esas olarak macarların acı bir tarihi var, osmanlı hakimiyetinden bu yana belleri doğrulmamış garibanların. 1848 sonrası kısa bir bağımsız dönem olsa da daimi avusturya hakimiyeti, 1. dünya savaşının getirdiği yıkım, bela kun'un yenilgiyle sonuçlanan devrimi, 2. dünya savaşı ve yahudi soykırımındaki rolleri, 1956, sovyet sonrası dönem vs vs.. bir öğrenilmiş çaresizlik hakim, geçmişe baktıklarında geleceğe dair umut beslemek için hiçbir sebepleri yok. film de bunun filmi işte. nasıl ki pasolini faşizmi boktan başka bir malzemeyle anlatamazdı, palfi de macar tarihine böyle bakmak zorundaydı.--- spoiler ---filmde macar yakın tarihinde incelenen üç dönemin (ikinci dünya savaşı, sosyalizm, kapitalizm) libidinal göstergelerle açıklanıyor olmasının sebebi anlatılan üç jenerasyonun nasıl rejenere "olamadığına" vurgu yapmak (adorno'nun "yanlışlığın içinde doğru hayat olmaz" dediği gibi) olsa gerek. ikinci dünya savaşının militer yapısı içinde sohbetlerinin başlıca konusu "am" olan erkeklerin yanı başında erkeksiz kadınlar küvette oynaşırken birinci nesil macarımız cinselliğini ateşle yaşıyor*, çünkü beynine pedofili, zoofili ve dahi ne türlü iğrençlik varsa her türlü fantezi hükmediyor.kusturica filmlerini andıran ikinci bölümde sosyalist dönemin eleştirisi geliyor. savaş felaketinin üstüne doğmuş "domuz" çocuk. bir önceki nesilde boğazlanan, tecavüz edilen zavallı hayvanla insan arası bu form, kuyruk sünneti vesilesiyle normalize ediliyor ve neticede karşımıza bir sovyet kahramanı olarak çıkıyor. ama domuzluğu baki kalarak, açların umudu olarak ortaya çıkan bir ideolojinin uğradığı ihanet sonucu "o kadar çok yiyoruz ki" yalanına dönüşümünü domuzluğuna yakışır biçimde yiyerek temsil ediyor. ve bu nesil de üreyemiyor, bu nesil düzenin (sadece düzenin değil, büyük abi sscb'nin) onlara "yedirdiklerini" kusarak boşalabiliyor çünkü, öyle ki "kendi kusuş teknikleri" bile var. ve kapitalist dönem. şişman sosyalistlerin, kapitalizmin bir deri bir kemik bıraktığı çocukları var üçüncü sekansta. karşı cinse kur yaptıkları mekan dahi süpermarket olan bugünün çocukları sosyalizmin yerini alan düzenin hiç de öyle özgürlük falan olmadığını söylüyor bize. ancak bu çocuklar büyük bir yanılgı içinde hala geçmişleriyle, sosyalizmle hesaplaşmaya çalışıyor, yaşadıkları için onları suçluyor. çok haksız da değiller, eski sosyalistler hala "fat cat" besliyor çünkü. ama ana problem burada değil, nerede olduğunu anlayamayan neslin intiharla metalaşmayı seçmesi de boşuna değil. bunu karşılaştığı kapitalistin cenin doldurtmasıyla anlıyor son nesil, şu veya bu şekilde üremek isteyen geçmiş nesillerdense içi tamamen boşaltılarak kalıcılaşan (rejenere olmamayı "tercih eden") bir nesil hakim çünkü her kapitalist ülkede olduğu gibi, macaristan'da da.filmin başı ve sonu bize esas eleştirinin macar tarihi olduğu kadar bugününe yöneltildiğini söylüyor, evet artık rusça'dan macarca'ya diktatoryal söylemlerin çevirisi yapılmıyor; onun yerini macarca'dan ingilizce'ye çeviri aldı. ama çevirisi yapılan, "satılan" şey intihar eden yeni nesil.--- spoiler ---
(sakarkral - 4 Nisan 2013 12:17)
ebeveyn çocuk ilişkisine dair arızaları, çok daha arızalı ve sert öğelerin altına gizleyerek anlatmış çarpıcı film..
(femme noir - 8 Nisan 2013 14:30)
mide bulandırıcı, iğrenç vs. denmesine rağmen yemek yarışması sahnesi dışında midemin isyan ettiği başka bir sahne bulamadığım filmdir. muhtemelen o sahnelerin insanda bıraktığı etki bütün bir filmin mide bulandırıcı olduğunu düşündürtüyor. bunları bir kenara bırakırsak tek kelimeyle olmuş bir filmdir.hatta estetiktir bile diyebiliriz.
(nertin - 9 Mayıs 2013 02:41)
oldukça yüksek tempoda başlayan film iğrençlikte sınır tanımıyor. yok gibi görünen konuyu anlamak adına filimadami.com sitesinde okuduğum "zbzvadie glalonaei" nin yerinde ve açıklayıcı güzel yazısına, son bölümde kapitalist sistem eleştirisi olduğuna dair gözlemim dışında eklenecek bir şey yok: "film aşırılıkların sanatsal biçimde karikatürize edilip gösterildiği bir sepet film. içine uygun gördüğün her şeyi doldurma imkanı verir sana. sinema sanatı gösterme üzerine kuruludur, bu film de gözümüze sokarak gösteriyor her şeyi. hikaye anlatmıyor o yüzden iki kat daha gerçekçi. ateş çıkaran penis 2. dünya savaşının karikatürüdür. her karakter bir dönemi temsil ediyor. faşizm dönemiyle başlayıp "piç oğul" komünizm dönemiyle devam ediyor. macarların "gulyáskommunizmus" dedikleri ironik gulaş komünizmi dönemi, dönemin semirmiş topluluğu. (yarışmada sovyetlerin ardından ikinci oluyor macarlar) ve üçüncü dönem bu komüzimin çocuğu olan zayıf tahnitçi. komünist baba kendi beslediği kediler tarafından parçalanır, yani devrimin çocukları devrimi yerler. ve 3. kuşak sanatsal zayıf hassas oğul kendinden bir sanat eseri bir davut heykeli yaratır. yani sembolizm sanatın annesidir. şiir de sembolizmden doğmuştur. sembolizm taşıyıcıdır. her şeydir." anlaşılma zorluğundan dolayı yokmuş gibi görünen konusuna rağmen dekor, kostüm ve oyunculukla birleşen kameranın mükemmel kullanımı, ayrıntılarla bezeli çekim tekniğiyle oldukça sıradışı bir film. siyasal söylemini hisseden ama benim gibi tam olarak anlamayan birçok izleyici filmi değerlendirirken elleri ne düşük puan vermeye ne de yüksek puan vermeye gitmiştir. aldığı ortalama puan yadsınamaz görsel başarısına verilmiştir.başlangıçtaki yüksek temposu sonlara doğru düşse de bir kez olsun izlenmelidir. tabii sağlam mide ile...
(masiva - 7 Ocak 2014 14:17)
ne anlatmak istediğiyle ilgili en ufak bir fikre sahip olamadığım garip film.
(feministim ben - 26 Haziran 2014 19:07)
cok cesur bir film, hayvanlarla seks, masturbasyon, kusmak, hayvanlarin icini doldurmak, vahset, acik amelyatlar, domuz kesmeler, akliniza gelmeyecek ve gozunuzu kapatacaginiz bir cok sey bu filmde arka arkaya. ozellikle filmin son bolumunde yonetmene olan sayginiz articak, ilk filmi hickirik 'i da mutlaka bi yerlerden bulup duzenli takip edilmesi sart. son filmi hakkinda ayrintilar www.taxidermia.hu
(elephant man - 27 Ağustos 2006 16:06)
Yorum Kaynak Link : taxidermia