Süre                : 23 dakika
Çıkış Tarihi     : 05 Haziran 2006 Pazartesi, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Döküman,Korku
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Synchronicity
Yönetmen       : Mark Popple (IMDB)
Senarist          : David Hughes (IMDB)
Oyuncular      : Lionel Fanthorpe (IMDB), Mia Farrow (IMDB)(ekşi), John Moore (IMDB)(ekşi), Lancelot Narayan (IMDB), Doug Posey (IMDB), Liev Schreiber (IMDB)(ekşi), Julia Stiles (IMDB)(ekşi), James D. Tabor (IMDB), James Wallis (IMDB)

The Omen: Prophecy Fulfilled ' Filminin Konusu :
The Omen: Prophecy Fulfilled is a TV movie starring Lionel Fanthorpe, Mia Farrow, and John Moore. A documentary looking at the real-life events behind The Omen remake.


  • "- and don't worry about the vase.- what vase?"
  • ""iti an çomağı hazırla" lafındaki itin adının anılması üzerine gelmesi. ama itin zaten geleceği mi vardı yoksa siz andınız diye mi geldi belli değildir, hala da tartışılır."
  • "bir şeyi kırk kere soylersen olurmus deyiminin ingilizcesidir"




Facebook Yorumları
  • comment image

    türkçesi "kendini gerçekleştiren kehanet" olan, inandığımız şeyin farkında olarak ya da olmayarak davranışlarımıza yansıdığı, bu yansımanın da çevremizdekiler tarafından yine farkında olarak ya da olmayarak algılandığı ve onların da davranışlarını bizim beklentilerimiz doğrultusunda şekillendirdiğini öngören sosyal psikoloji teorisidir.

    başka türlü söyleyeyim, eşinizin sizi aldatacağını düşünüyorsunuz ve bir süre sonra gerçekten aldattığında "başından beri biliyordum zaten" diyorsunuz. işte bu teori diyor ki, "bakın şekerler, gelin böyle beklentiler içine girmeyin, zira siz farkında olmasanız da bu inanç sizin davranışlarınızı belirli yönde şekillendiriyor ve etkiliyor, sizin davranışlarınız da karşınızdaki insan tarafından bilinçaltı ya da üstü algılanıyor ve ya eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürüyor, ya da negatif düşünceniz o kişiyi de beklentiniz doğrultusunda negatif davranmaya itiyor". sonra vay secret hayatımı değiştirdi, elli yıla yakındır var bu teori, hangi secret demiyor tabii akademik çevre. kıçımın secret'i.


    (procastinator - 3 Temmuz 2008 01:26)

  • comment image

    aklıma gelen başıma geldi dersiniz ya, işte öyle bir şey bu da. kişinin bir süre sonra başkalarının (öykündüğü ve kendinden üstün gördüğü insanların) ona ilişkin beklentileriyle uyumlu davranışlar sergilemesi de buna örnektir.

    "bir durumun yanlış tanımlanması, yanlışı doğru haline getiren yeni bir davranışa yol açar" diye açıklar robert k. metron* 'kendini gerçekleştiren kehanet'i.


    (felfelek - 24 Nisan 2009 12:23)

  • comment image

    fal, burç yorumu, rüya tabiri vb. şeyleri fazla ciddiye alan insanlar da ister istemez bunu gerçekleştirirler.
    örneğin, kahve falında sevgilisiyle kavga edeceğini gören bir kadın, o faldan itibaren "acaba niye kavga edeceğiz?" diye düşünüp, sevgilisinin her hareketini inceleyip, bu inceleme yüzünden sevgilisinin her hareketi battığı için kavga çıkartabilir. işte bu kavga da, falda görülen * kavgadır ve belki de fal baktırıldığı için çıkmıştır.
    yada * rüyasında yeşil şapka taktığını gören biri, bunun "uzun zamandır görüşülmeyen bir dostla buluşulacağı" anlamına geldiğini okuyup, "aa eski dost demişken, x'i görmeyeli uzun zaman oldu" deyip buluşabilir vs.

    başka bir örnek de; sevgilisinin ailesiyle tanışacak kişi, heyecanlanınca sakarlaşacağını, yemek yerken/bir şeyler içerken döküp saçacağına inanırsa, sakarlık yapmamak için o kadar kasar o kadar kasar ki, sonunda eli ayağı dolaşıp sakarlık yapar.

    fakat daha optimist bir beklentiyle, self-fulfilling prophecy'nin pozitif sonuçlar doğurması da mümkündür. mesela sabah kalkıp "hissediyorum, bugün çok harika geçecek" diye düşünürseniz, o düşüncenin gazıyla mutlu, huzurlu bir gün geçirirsiniz. yada "inanıyorum, ilerde çok zengin birisi olacağım" deyip, sonra zengin olmanın yollarını arayıp, çabalayıp zengin olabilirsiniz. ha oturup elini kolunu bağlayıp "ben bir şey yapmasam da para bana gelir, zengin olurum" denirse o da aptallık olur tabi.

    bu konuyla ilgili bir örnek de harry potter and the order of the phoenix'te vardı:

    --- spoiler ---

    harry doğmadan önce yapılan bir kehanette, ebeveynleri voldemort'un elinden 3 kez kurtulmuş bir erkek çocuğunun temmuz ayında doğacağı ve bu çocuğun ilerde voldemort'u öldüreceği söylendiği için, harry de bu tanıma uyduğu için *, voldemort da, "hazır bebekken öldüreyim de kurtulayım" diyerek, harry'yi öldürmeye karar vermiş. ama harry'yi öldüremeyip, ebevenylerini öldürünce harry'nin içindeki intikam ateşini daha 1,5 yaşındayken yakmış oldu. yani belki voldemort potter'ları öldürmese, harry de onu öldürmeyecekti. yani kehanetin gerçekleşme süreci, voldemort'un kehaneti öğrenmesiyle başlamış oldu.
    gerçi bu konuda aklıma yatmayan bir nokta var; voldemort kehanete o kadar inanıyorsa, harry'yi öldürme girişiminin başarısız olacağını ve gün gelip harry'nin kendisini öldüreceğine de inanmış olmalıydı. neyse, konu bu değil.

    yıllar sonra gelen edit: altheda dedi ki; "voldemort kehaneti snape'ten öğrenmişti. snape ise kehanetin tamamını duyamadan dumbledore'un kardeşi aberforth tarafından yakalanmıştı. haliyle voldemort'un bildiği kehanet eksikti ve eksik olduğunu da bedenini kaybedene kadar anlamadı. zaten geri dönünce de ilk hedefi kehanetin aslına ulaşmak oldu."

    ---
    spoiler ---


    (aquatic - 8 Aralık 2012 00:37)

  • comment image

    çok emin olmamakla birlikte matrix'deki (ilk film) kadının vazoya dikkat et dedikten sonra adamın vazoya çarpması ve vazoyu kırması da bu duruma giriyor sanırım. vazoya dikkat et demese vazoya çarpmayacaktı aslında o adam (o adam dediğime bakmayın, ne oyuncuların ne kahramanların isimlerini biliyorum)


    (ben smyrna - 8 Aralık 2012 11:02)

  • comment image

    yaşadığım bir örneğini anlatayım: kadıköy anadolu lisesi, ilkokulluların "iyi" diye tanımladığı bir okuldur. gerçekte ne öğretimi beş para etmesine, ne gerçekte özgürlükçü bir ortam olmasına rağmen bolca talep görmektedir. yani burada prophecy "kal'a gidersem iyi bir lise hayatı geçireceğim"dir. çok talep gördüğü için sadece yüksek puan alan öğrenciler bu okula yerleşebilmektedir. lise sınavında yüksek puan yapmakla zeki olmak arasında bire bir olmayan bir korelasyon vardır. gelen öğrenciler zeki, akıllı ve eğlenceli insanlar olduğu için çoğunluk olurlar, ve kal'ın içeriğini değiştirirler. bu yüzden kal gerçekten iyi bir lise olur.
    yani; insanlar kal'ın iyi bir okul olduğuna inandığı için kal iyi bir okul olur.

    bu da böyle bir anımdır.


    (dusunmeyenadam - 14 Aralık 2012 12:56)

  • comment image

    en bilindik örneği öğretmen deneyidir;

    "rosenthal''in 18 öğretmen ve 650 çocuk olan bir ilkokulda yaptıkları çalışmada, her sınıftan eşit sayıda öğrenci iki gruba ayrılır. rosenthal, gruplardan birine "zeki grup" der. öğretmenlere "zeki grubun" içinde yer alan öğrencilerin adını vererek, bu öğrencilerin öyle olmadığı halde "ileri zekalı" olduğunu ve yüksek potansiyelleri olduğunu söyler. bir yılın sonunda bu çocukların diğerlerine oranla akademik açıdan çok daha fazla geliştikleri görülür. üstelik zeka puanları bile anlamlı derecede artar. rosenthal''a göre, öğretmenlerin yüksek performans beklentisi, öğrencilere söyledikleri şeyler, yüz ifadeleri, gibi sözel ve sözel olmayan çeşitli şekillerde iletilmiş olabilir. bu deneyde her iki grup arasında öğretmenlerin öğrencilerle geçirdiği süre açısından bir fark bulunmamaktadır, ancak öğrencileri ile kurdukları ilişkinin niteliği daha farklıdır. bu şekilde gruba hissettirilen olumlu beklentinin öğrencilerin benlik kavramları üzerinde etki etmiş ve motivasyonlarını, kavrama becerilerini yükseltmiş olduğu düşünülmektedir" http://www.kigem.com/…erceklestiren-kehanetler.html


    (kelimelerin etimolojisine takan beyin - 6 Mart 2014 17:49)

  • comment image

    insanlarin onu bunu, gordukleri yasadiklari her seyi buna baglamasindan oturu sinirlendim gecenin ucunde bu entry'i yaziyorum.

    psikolojideki self-fulfilling prophecyyi anlatacagim. hepimizin gordugumuz, duydugumuz ya da hakkinda azicik bilgi bildigimiz (irki, fotografi, cinsiyeti) kisiler hakkinda onyargilari, belirli basli gorusleri olur. burasi garip degil.
    biz bu insanlar ile olur da tanisip kaynasirsak, bu kisileri bizim onceden dusundugumuz goruslere uygun davranacak durumlara sokariz. burasi da biraz garip ama o kadar degil, sonucta fark etmeden o kisi hakkinda belirli basli seyler varsaymisizdir buna gore hareket etmek en dogal hakkimiz.

    isin tuhaf kismi biz onlari bu durumlara soktukca, biz onlara varsayimlarimiz uzerinden yanastikca, o insanlar da bizim beklentilerimizi karsilarlar, normalde davranacaklari gibi davranmazlar. bastaki varsayimlarimizi onaylarlar.

    bu aslinda interactionlarimizda karsimizdaki kisinin davranislarinin bizim davranislarimiza olan kocaman etkisini gosteriyor. biraz korkutucu.
    bu fenomen ile ilgili muhim deneyler var bahsedelim.

    1. pygmalion effect

    kisaca su: insanlar belirli cocuklarin akademik olarak daha basarili olacaklarina inanirlarsa (ya da kucuk cocuklar uzerinde deney yapmakta sakinca gormeyen milletin iq'suyla hayatiyla oynayan kahrolasica psikologlar tarafindan inandirilirlar ise) o cocuklar cidden daha basarili oluyor.

    nasi anlamislar diyeceksiniz? soyle: bizim akilli psikologlar gitmisler okullara, akademik olarak onumuzdeki sene icinde cilginlar atabilecek potansiyelli cocuklarin listesini cikarmak icin sinav yapacaz demisler. aslinda iq testi yapmislar. sonra ogretmenlere random olarak bir grup cocugun ismini vermisler, bakin bu cocuklara dikkat edin haa gelecegin bill gates'i olabilirler (saka saka bill gates daha yoktu o zamanlar) demisler. ogretmenler de "tesekkur ederiz psikolog efendi, milletin beynindeki sinirleri kesmediginiz ya da elektrosok vermediginiz bos vakitlerinizde boyle guzel testler yaptiniz bizi mahcup ettiniz" demisler.

    sonra senenin sonunda psikologlar yine okullara gitmis, tekrar iq testi yapmislar, bir de bakmislar ki ogretmenlere verdikleri random listedeki cocuklarin iq'lari digerlerinden daha fazla artmis. vay be demisler ve zaten bastan beri ongordukleri bu fenomene bir kanit daha kazandirmislar.

    deneyi yapan psikolog amca: robert rosenthal. iyi cocuktur aslinda beyin kesen, elektrik veren turden degil.

    2. snyderin deneyi. biraz yoruldugum icin kisa yazcam

    kisaca bir grup erkege diyorlar ki telefondan karilar ile konusmak ister misiniz. onlar da ee oluurrr diyorlar. sonra bu erkeklere konusacaklari kadinlarin fotograflarini gosteriyorlar (aslinda kekliyorlar hehehe). fotograflarin bir kismi cirkin bir kismi guzel ilimli. neyse efendim. telefonun obur ucuna kadinlari koyuyorlar. bunlar bir sure konusuyor. sonra baska bir gruba da sadece kadinlarin telefonun obur ucunda soyledikleri dinletiliyor. sonuc: guzel bir kadinmis gibi davranilan kadinlar daha kendine guvenli, neseli, hossohbet davraniyor; cirkin bir kadinmis gibi davranilanlar da tam tersi.

    durum budur.

    elestiriler
    elestiri genelde su yonde gelir, siz psikologlar bu insanlarin algilarini distort ettiniz, o yuzden boyle seyler olmasi normal. ama bizim guzel dunyamizda aslinda bir insan guzel bir kadini cirkin olarak, cirkin bir kadini guzel olarak algilamadigindan, bir psikolog da bunlari keklemediginden boyle sorunlar olusmuyor. ya da iste ogretmenler zaten genelde potansiyelli cocuklari dogru bildiginden boyle seyler olmuyor. son derece zayif bir elestiri, aslinda kendi kendini curutuyor. neden kendini kendini curuttugunu soylemicem siz bulun.


    (marquee - 24 Nisan 2016 03:39)

Yorum Kaynak Link : self-fulfilling prophecy